Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2000 PAZAR
HABERLER
DÜNYADA BUGUN
ALİSİRMEN
Pazar >
Sevgili,
Dünyanın cennet gibi güzel köşelerinden birin-
de, o zamanlar beton yığını haline gelmemiş oian,
içinden yunusların geçtiğini gördüğün Boğaz kı-
yısında bir saray düşün.
Kimi sonbahar kış sabahlan, sisler arasından
alamanalann küreklerine yapışmış balıkçılar ge-
çerterdi.
Biraz ötemizde, sol tarafta süslü püslü bezeli,
ama yine de güzel mi güzel Ortaköy Camii.
Sag tarafımızda, denize açıkJığını ancak yılda
bir ya da iki kez gördüğümüz, Yüksek Denizci-
lik'in beyaz renkteki okul gemisi Muallim Naci.
Karşıda henüz betonlaşmamış Boğaz kıyılan
ve ahşap binalann biraz daha sıklaştığı köyler.
Üsküdar'ın evlerinin ve camilerinin ardından
yeşil tepelerinin hâlâ görüldüğü, Şehir Hatları va-
' purlan kaptanlannın, bu feriye sarayının kıyı par-
maklıklanna dizilen veletlerin "kaptaaan düdük...
kaptaan düdük..." çağnlarını, ki dördüncü be-
şinci sınrfın "büyük!" öğrencileri onlann bu "ço-
cukluklannı!" dudak bükerek izlerlerdi, uzun uzun
düdük çalarak yanıtladıkları, insancıl ilişkinin üç
yüz metre öteden bile kurulduğu bir dönem.
Dedim ya, tam bir cennet köşesi.
• • •
Gel gör ki benim için bu cennet köşesi hapis-
hanenin ta kendisiydi.
Üçüncü sınrfa gidene kadar, zayrf bünyem güç-
lensin diye her gün revirde yediğim "calsiosta-
lin" iğneleri de, bu hapishanenin insan haklannı
çiğneyen, işkencesi...
Hapishanemin tek tesellesi, cumartesi saat ya-
nmda başlayıp, pazartesi sabahı 9'a kadar sü-
ren hafta sonu tatiliydi.
Cuma günü akşamüstü başlardı içim kıpır kı-
pır etmeye.
Kışın ortadaki geniş ve yüksek tavanlı salonda
yanan devasa sobalarla ısrtılmaya çalışılan yatak-
hanede cuma gecesi, umutla çekerdim battani-
yeyi üstüme ve özgüriük rüyalanna dalmak üze-
re kapardım gözlerimi.
Nihayet cumartesi genellikle müzik dersinden
sonra, sonradan okulun simgelerinden biri hali-
ne gelmesine karşın, alelacele yenen kuzu etli iç
pilavlı yemek ve özgürlük.
Ikinci mevkii, paso sahiplerine 3 kuruş olan
Bebek - Eminönü veya Ortaköy - Aksaray tram-
vayı, ardından eğer annemle buluşup Beyoğ-
lu'na sinemaya veya 3. sınrftan itibaren tek başı-
ma gittiğim maça gidilmeyecekse, 6 kuruşa bi-
niten Kadıköy vapuru.
Cumartesileri, ister lodos, ister poyraz, ister
karayel olsun Marmara'da esen hep özgürlük
rüzgârı olurdu.
-^Gumartesiler güzeldi, özgürdü, güvenceliydi.
Geceyatarken de mutlu olurdu insan. Çünkü cu-
martesi yattığında, pazar sabahına uyanacağını
bilirdin.
Pazar, sobalı evde kahvaltı, sonra bütün gün
yine özgüriüktü
1
.
Ama pazar cumartesi gibi değildi. Sabah içini
ısrtan duygular, zaman ilerledikçe, hüzne dönüş-
meye başlarlardı.
Kışın erken kararan pazar günleri aydınlık kay-
bolmaya başlayınca, dönüşün acısı çökerdi içi-
ne.
Her pazar akşamı, Yahya Kemal'in Münir Nu-
rettin tarafından bestelenen şarkısı çınlardı ku-
laklanmda: "Dönülmez akşamın ufkundayız...
Vakit çok geç..."
llkokul bitti, Ortaköy'den Galatasaray'aana bi-
naya çıktım. Yatılı okula biraz daha alışır oldum.
Ama, pazar akşamüstünün hüznü yıllarca pe-
şimi bırakmadı.
Bu duygudan kurtulmak yıllarımı aldı.
Ama artık o yıllar çok gerilerde kaldı, artık pa-
zar akşamlan kendimi dönülmez akşamın ufkun-
da görmüyorum.
Oysa, yaşı altmışı geçenler, gerçekte, şöyle ya
da böyle, az ya da çok, dönülmez akşamın ûf-
kunda değiller mi?
Diyarbakır
HADEP Nevruz'a
valiyi bekliyor
DtYARBAKIR (Cum-
hnrtyet Bürosu) - Her yıl
gûnler öncesinden gergin-
liklere neden olan Nevruz
için HADEP'ten 'Bu yıl
hep birlikte kutlayahm'
çağnsıgeldi. HADEP Di-
^arbakır ll Başkanı Ali
Urküt, Batıkent alanında
festival havasuıda kutla-
mak istedikleri Nevruz
için izin başvurusunda
bulunduklannı belirtırken
"VaKmizi de aramızda
gönnekistiyonız" dedi.
Nevruz kutlamalan için
Muş ve Siirt'te HA-
DEP'in valiliklere yaptı-
ğı başvurular reddedilir-
ken Adana ve Mersin'de
ise izin verildiği bildirildi.
HADEP Diyarbakır II
Başkanı Ali Ürküt, bu yıl
Nevruz'un geçen yıllar-
dan daha çok katılıinlı ve
coşkulu kutlanması için
çabalan olduğunu söyle-
di. Her yıl 21 Mart'taki
Nevruz kutlamalannda
gerginlik ve üzücü sahne-
ler yaşandığını anlatan
Ürküt şunlan söyledı:
"Bu sene Nevruz'un
daha hoşgörülü, daha ba-
nşçılvehalka daha müsa-
mahah yaklaşarak kut-
lanmasuu istiyonız. Bu
çerçevede dün Diyarba-
kır'da valUiğe Baökent
alanında kutiamalara izm
verihnesi için bildirimde
bulunduk. Bu kurJamala-
ra halkımızia birükte, be-
lediye başkanlanmız, ge-
nel başkanımız da gele-
cek. Nevnız'u içeriğine
uygun bir şekilde, halla-
niızla birtikte ve festival
havasuıda kutlayacağız.
HADEP'in genel olarak
tavn bu sekildedir. Biz
başvurumuzon bu temel-
de reddedilmeyeceğine
inanıyoruz. Öbür fürlü-
sünü de düşünmek iste-
miyoruz. Ancak halk ba-
nşcıl ve demokratik bir
tarzda Nevnız'u kutiaya-
cakor. Kutianması dage-
rekiyor. Çünkü Nev-
ruzlarartıkyasaklannıa-
mahdn-."
Bu arada HADEP'in
izin başvurusuna olumlu
yanıt verilmesi halınde
partinin yönetici ve üye-
lennın hem Batıkent ala-
nmHalri Inıtlamalara, hwn
de resmı programa katüa-
caklan öğrenildi.
Karaosmanoğlu, Dünya Bankası Başkanı'nın referansından sonra MGK toplantılanna alındı
Taşist darbe geüşnieyi erigefledf
A Ü E R
12 Martmuhnrasmınardmdan "refonn"
iddiasıyla kurulan "1. Erim hükümeti"nin
Başbakan Yardımcısı At&a Karaosmanoğ-
ta, Dünya Bankası Başkanı McNamara'nın
"Komünist değfl" referansından sonra
MGK toplanülanna alındığıni ve bumı son-
radan öğrendığmi söyledi. Karaosmanoğ-
lu, 12 Mart müdahalesi olduğunda Dünya
Bankası'ndaçalışryordu. Müdahaledenbir-
kaç gün sonra, sabahın beşinde çalan tele-
fonla uyandı. Türkiye'nin Londra Büyü-
kelçiliği'nden arayan görevli, hükümeti
kurmakla görevlendirilen Nihat Erim'in
görüşmek istediğini aktardı. Yanm saat
sonra Erim arayarak Milli Eğitim Bakanlı-
ğı önerdi. Karaosmanoğlu, bu görev için
hiçbir hazırlı|ınin bulunmadığını belirtu',
ancak dilerse hükümet programının yazıl-
masında yardımcı olabileceğini belirtti.
Türkiye'ye geldiğinde Erim, "Sen otur
prognum yaz. Programı senin yanmda hü-
kümete ahnakistedflderime okutacağnn, kabul eden-
leri alacağun" sözü verdi ve bu sözünü tuttu. Karaos-
manoğlu, sorulanmızı şöyle yanıtladı:
Ekooomiden sorumhı Başbakan Yanhmcıbğı nasi
gerçddeşü?
Hükümette görev almam için ısrar eden Nihat Bey,
planlamadan sorumlu Devlet Bakanlığı'nı önerdi. An-
cak, bu bakanlığın hükümet programmm uygulama-
sında etkin bir rolü olamazdı. Daha sonra Ozier Der-
bi"in ortaya atnğı öneri ile ekonomiden sorumlu Baş-
bakan YardımcüığTna getirildim. Sonradan SadiKo-
çaş'ın anılanndan öğrendiğim ılginç bir gelişme ya-
şanmış. Başbakan yardımcılan o dönem MGK top-
lanülanna katılırlardı. Türkiye'nin yaşamsal sonınla-
nnın konuşulduğu bu kurula benı almak konusunda
kuşkular doğmuş. Dünya Bankası Başkanı McNama-
ra'ya benim 'komünist' olup olmağımı sormuşlar.
McNamara. "Çok \^tansever baidir. Tekkusuru, çok
akıDıotmayan adamlarta rahatçabşamaz" demiş. Bu-
nu o zaman öğrenseydım hemen ıstıfa ederdım.
Reform hükümeti olarak adlandınldmız, hükümet
günlerde Ismet Paşa, Ecevit'in tutumu ile ilgili bana şunlan
söylemişti: "Birisi gelmiş silahı başına dayamış. Sen 'buna hakkın
var mı, yok mu' diye münakaşa ediyorsun. Yapılacak şey önce
kafana'dayanan silahı başka tarafa doğru çevirmek, ondan sonra
haklılık haksızlık tartışması yapmaktır." ' " . , * ' " ' ' . "
jtVuşkusuz toplumsal ve siyasi gelişmeyi engelledi. 1961 'de de,
1971 'de de şunu çok iyi hissettim: Siyasi bir organizasyona ve
halka dayanmayan bir hükünıetin ilerici- devrimci reformlar
gerçekleştirmesi imkânsız.
AtiUa Karaosmanoğlu
' k Bakanlar Kurulu toplantısına ben başkanlık ediyordum. Bazı
arkadaşlanmız gözaltına alınmıştı. Gözaltılan ve işkence olaylannı
görüşmemizin iyi olacağını söyledim. Hemen Bakanlar Kurulu
toplatısından birileri dışan çıktı. Ve bir daha bana Bakanlar
Kurulu'na başkanlık etme izni verilmedi. >v •
programı ne gfflıi reform önerikrhıi kapsnordu?
Toprak reformunu çok Önemsiyordum. Eğer 1961
ve 1971 'de kabul erörmeye çalıştığım toprak reformu
gerçekkşmiş olsaydı, Güneydoğu'da bugünkü olay-
lar olmazdı diye düşünüyorum. Bunun dışında eğitim
bırliğinın sağlanması, imam hatip liselerinin ımam
hatıp ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesi, KTT re-
formu, maderüerin devletleştirilmesi ve daha verim-
li kullanımı gibi düzenlemelen kapsıyordu.
Ordu komuta kademesi refonnlan destekfcdi mi,
Erim'in yakteşnnı nasddı?
Kuşkusuz aralannda destekJeyenler vardı. Ancak,
Başbakan'ın istemi üzerine toprak reformu konusun-
da Genelkurmay'da bir brifing verdik. Tepkilerden
ordunun desteklediğine yönelik bir izlenim edinme-
dm. Başbakan Enm'in toprak reformunu öyle haya-
ti bir sorun olarak gördüğünü sanmıyorum.
Muhoraun açıkfauKh^ Sk günlerde sol kenmden
destek mesajlan ysyımlandı. CHP Genel Başkanı Is-
met Inönü temkinn açıklamalarina karşm, hükümete
bakanvrrdLViınarustan'dalddarbevlesoliktidarmön-
kndigiDe dikkat çeken Ecevit muhanuun CHFye
karsı vçrfldigini savunmuştu. Ecevit hakh nn>dı?"
O günlerde Ismet Paşa Ecevit'in tutumu ıle ilgili ba-
na şunlan söylemişti "Birisi geimiş silahı başma da-
yanuş. Sen 'buna hakkın var mı yok mu' diye müna-
kaşa edhorsun.Yapılacak şeyöncekafana dayanansi-
lahı başka tarafa doğru çevirmek, ondan sonra hakb-
hk hakaznk taruşması \apmaknif
12 Mart'm kurma>ian ne yapmak isüyoriann?
Siyasi ve demokratik reform konulannda ciddi bir
niyetleri yoktu.
Uzun vıflar sonra 12 Mart'a bafcoğmızda nasd bir
değerlendirme >apryorsmmz?
Kuşkusuz toplumsal ve siyasi gelişmeyi engelledi.
1961 'de de, 1971 'de de şunu çok iyi hissettim: Siyasi
bir organizasyona ve halka dayanmayan bir hüküme-
tin ilerici-devrimcireformlargerçekleştirmesi imkân-
sız. Her ikisınde de yapılmak istenenleri halka anla-
tacak ve onlann desteğini sağlayacak mekanizmalar
yoktu. Reformlann demokratik bir süreç içindeyapü-
ması belkı daha uzun bir süre alır, ama başanlı olur.
Yönetime el konulacağının vıugulandığı muhtıranın ardından Demirel istifa etmişti
29. yıldönümünde 12 Mart• Ekonomik
reformlar yerine, temel
hak ve özgürlüklerle,
üniversiteler ve
TRT'nin özerkliği
hedeflendi. Asker-
sivil Kemalist ve sol
aydınlar kitleler
halinde gözaltına
alındı. Istanbul
Erenköy'deki Zihni
Paşa Köşkü işkencenin
merkezlerinden
biriydi.
tstanbul Haber Servisi -12
Mart 1971 günü,
Genelkurmay Başkanı
Memduh Tağmaç, Kara
Kuvvetleri Komutanı
Faruk Gürler, Hava
Kuvvetleri Komutam
Muhsin Barur ve Deniz
Kuvvetleri Komutam Celal
Eyiceoğhı'nun imzalannı
taşıyan muhüra, TRT'nin
13.00 haber bülteninde ilk haber olarak
yayımlandı. Silahlı Kuvvetler'in, kamuoyuna
açıklanan isteklerinin yerine getirihnemesi
halinde yönetimi doğrudan doğruya üzerine
alacağını vurgulayan muhtıranın ardından
Başbakan Süleyman Demirel başkanlığmdaki
hükümet istifa etti. Darbenin 27 Mayıs
çizgisinde oldugunu sanan çok sayıda sol
kuruluş destek mesajlan yayrmladı. Gerçekten
de 12 Mart'tan önce ordu içinde sol bir
müdahalenin hazu-lıklan yapılmaktaydı. Hava
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesmde
hazırlandığı belirtilen 'Devrim Anayasas',
ülkenin Devrim Konseyi ve Devrim Meclisi ile
yönetilmesirü, eğitim ve sağlık hizmetlermin
herkese parasız veriknesini, planlı ekonomiyi,
toprak ve tarun devrimi yapılmasını
TSK'nin komuta kademesinde yer alan generaDerden Faik Türün, Memduh Tağmaç, Faruk Gûrler ve Kemal Kayacan.
öngörüyordu. Ancak kısa bir süre sonra
darbenin gerçek renginin farklı olduğu
anlaşıldı: Çoğu sanayı kentı olmak üzere 11
ilde sıkıyönetim ilan edildi, reform savıyla
kurulan Birinci Erim hükümeti kısa süre sonra
istifa etti, çok sayıda ilerici subayın orduyla
ilişkisi kesildi. Ekonomikreformlaryerine,
temel hak ve özgürlüklerle, üniversiteler ve
TRT'nin özerkliği hedeflendi. Asker-sivil
Kemalist ve sol aydınlar kitleler halinde
gözaltına aündı. Istanbul Erenköy'deki Zihni
Paşa Köşkü işkencenin merkezlerinden biriydi.
Aralannda emekli Tümgeneral Celfl Gürkan
ve yazanmız Ühan Sdçuk'un da bulunduğu
aydınlar işkence tezgâhlanna yatınldı. Darbe,
12 Mart yönetiminin faşizan uygulamalanm
hedeflemesine rağmen, Demirerin lideri
olduğu Adalet Partisi'nm çizgisiyle
örtüşüyordu. Bu süreçte, Zihni Paşa
Köşkü'ndeki işkence uygulamalanyla 1. Ordu
Komutam Orgeneral Faik Türün, Deniz Gezmiş
ve arkadaşlanna idam cezası veren
mahkemenin başkanı Albay AK Erverdi ıle
anayasa hukuku profesörü Mümtaz Soysal
hakkında komünizm propagandası yaptığı
savıyla iddianame hazrrlayan Askeri Savcı Baki
Tuğ, 12 Mart'm simgeleri oldu. Demirel, darbe
sürecinin ardından bu üç askere kollannı açb.
Elverdi ve Türün, AP listelerinden
parlamentoya girdiler. Türün, 1980'de
AP'nin Cumhurbaşkam adayı oldu. Baki Tuğ
ise DYP tarafından parlamentoya taşındı.
12 Mart süreci Ekim 1973'te yapılan genel
seçimlerle birlikte sona erdı.
12 Martta CIA'nm rolü var mrydı?
CIA'nın çalışmalan ile ilgili çok şey açık-
landı. Ancak, Ortadoğu ıle ilgili çalışmala-
n hakkında bir şey açıklanmadı. Bu belkı
bu bölgede ne kadar etkin olduklannı ya da
olmadıklannın göstergesi olabılir.
Siz başbakan vardımcısryken aralannda
arkadaşbnnızın da bulunduğu çok sayıda
aydın gözakma ahndı, baztsma işkence ya-
püdL Bukonu hükümetiçindetaroşıkfa nn?
Şöyle ilginç bir olay yaşandı. Bır Bakan-
lar Kurulu toplantısına ben başkanlık edi-
yordum. Bazı arkadaşlanmız gözaltına
alınmıştı. Gözaltılan ve işkence olaylarını
görüşmemizin iyi olacağını söyledim. He-
men Bakanlar Kurulu toplatısından birile-
ri dışan çıktı. Ve bir daha bana Bakanlar
Kurulu'na başkanlık etme izni verilmedi.
Bir başka toplantıda, gözalündaki arkadaş-
lanmla gururduyduğumu veresmiarabam-
a , „ la kendilerim ziyaret ederek yaşam şartla-
... __ nnı yerinde göreceğimi söyledim. Kimi
üyeler sert tepki gösterdiler. O zaman, 'A-
man senin orada durman bizim sağhğımız için bir gü-
vencedîr' di\,enler, daha sonra benim hükümette gö-
rev almamı eleştirdıler.
Refbnnlan \apamayacağmızı anlavınca istifa etti-
niz. Erim'in istifaya tepkisi ne oktu, sonra ne yaptuuz?
Nihat Bey gayet soğuk bir şekilde 'pekT dedi. Bir
süre işsiz kaldun ve ABD'den getirdiğim eşyalan sa-
tarak geçindim. Ismet Paşa, Iş Bankasrndaki CHP
kontenjanının bir tanesini bana verdi. Atatürk'ün
emanetını temsil etmek benim için onurdu. Ahşık ol-
madığı şekilde her gün Iş Bankası'na gittim. Kredi da-
ğılunı ve bankamn birlikte yarınm yaptığı kuruluşlar-
la ilgili bilgilen istedim. O sıralarda gazetelerde bir
haber > er aldı "Işte Karaosmanoğhı kredileri araşnr-
(fağı için birtakun kjşiler Iş Bankası'ndaki hesaplannı
çekiyorlar" şeklınde. Bunun üzerine aynldım. OD-
TÜ'ye müracaat ettim. Akademik grup ittıfakla ka-
bul etti. Mütevelli heyeti istemedi. Mütevelli heyeti
üyelerden birini bana "Sen üniversiteye gettrsen ora-
daki sokular seni bajrak yapacaktar, o nedenle müte-
veffi heyeti seni istemedi" dedi.
Faşizmin ayak sesleri
Muhtıranın
tam hıetnitstanbul Haber
Servisi - Dönemin
Genelkurmay Başkanı
ve kuvvet
komutanlannca,
Cumhuriyet Senatosu
ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanbğı ile TRT
Genel Müdürlüğü'ne
gönderilen 12 Mart
muhtu^smın tam
metni şöyle:
A Parlamento ve
hükümet süregelen
rutum, göriiş ve
icraatı ile yurdunmzu
anarşi, kardeş
kavgası, sosyal ve
ekonomik
huzursuzluklar içine
sokmuş, Atatürk'ün
bize hedef verdiği
çağdaş uygarlık
seviyesine ulaşmak
ümidini kamuoyunda
yitirmiş ve
anayasamn
öngördüğü refonnlan
tahakkuk ettirememiş
olup, Türkiye
Cumhuriyeti'nin
geleceği ağır bir
tehlike içine
düşürülmüştür.
Q Türk milleti ve
sınesinden çıkan
Silahlı Kuvvetler'in
bu vahimortam
hakkmda duyduğu
üzüntü ve ümitsizliğı
giderecek çarelerin
partiler üstü bir
anlayışla
Meclislerimizce
değerlendirilerek
mevcut anarşik
durumu giderecek ve
anayasamn
öngördüğü reformlan
Atatürkçü bir görüşle
'ele alacak ve inkılap'
kanunlanm • •
uygulayacak kuvvetli
ve inandrncı bir
hükümetin
demokratik kurallar
içinde teşkili zaruri
görülmektedir.
Q Bu husus süratle
tahakkuk
ettirilemediği takdirde
Türk Süahlı
Kuvvetleri,
kanunlann kendisine
vermiş olduğu
Türkiye
Cumhuriyeti'ni
korumak ve kollamak
görevini yerine
getirerek idareyi
doğrudan doğruya
üzerine almaya
kararlıdır.
Bilgilerinize
Memduh Tağmaç-
Orgeneral,
Genelkurmay Başkanı
ve Milli Güvenlik
Kurulu Üyesi
Faruk Gürler-
Orgeneral, K.KJC ve
Milli Güvenlik
Kurulu Üyesi
Celal Eykeoğlu-
Oramiral, Dz. K.K ve
Milli Güvenlik
Kurulu Üyesi
Muhsin Batur-
Orgeneral, Hv. K.K
ve Milli Güvenlik
Kurulu Üyesi.
NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
İç polrtikada kutuplaşmaya daya-
lı siyaset geleneğiyle Erbakan'ın
ceza alması arasında bir ilişki yok
mu? Tabii ki var. Necmettin Erba-
kan, siyasi Islamcı hareketin ülke-
mizdeki en önemli önderi. Kutup-
laşmanın bu nedenle bir tarafını
oluşturuyor. Yanm asra yakın birza-
mandır siyaset sahnesindeki temel
çizgisi, dindar yurttaşın oyunu al-
mak üzerine kurulu.
Dini siyasette ilk kullanan Erbakan
değildi, bu işin asıl ustası, şimdi laik
cumhuriyetimizin olmazsa olmaz
cumhurbaşkam Süleyman Demi-
rel'di. Çünkü din, siyasette oy geti-
riyordu. Çünkü din, Türkiye'deki bas-
kı rejimini korumak ve kollamak için
yıllarca en önemli panzenir olarak ka-
bul edilmişti.
Erbakan'ın önderiik ettiği akım da
işte bu tercihlerin içinde büyüyüp ge-
lişti ve temel siyasi akımlardan birisi
haline dönüştü. Iran'da Humeyni
yönetiminde kurulan Islamcı iktidar,
Erbakan ve temsil ettiği siyasi akımın
rüzgânnı arttırdı. Bu rüzgâr, 12 Eylül
askeri darbesinin "komünizme karşı
Islam " tercihiyle birleşince, Erbakan
ve arkadaşlan, ülkenin birinci parti-
Oh Olsun Dememeli
sinin temsilcileri haline dönüştüler.
•••
Ne olduysa ondan sonra oldu. Er-
bakan, bütün Türkiye'yi fethedecek
bir güce kavuştuğunu sandı. "Şeriat
mı geliyor?" endişesi içindeki toplu-
mun büyük çoğunluğuna korku ve-
recek bir üslup tutturdu. Taksim'e ve
Çankaya'ya cami yaptıracağını ve
bunu kimsenin durduramayacağını
söylemekleyetinmeyip kadınlann RP
yönetiminde kendi kendilerine örtü-
neceklerini söyleyerek gerilimi tır-
mandırdı.
Erbakan, arkasındaki yüzde 20 ci-
vanndaki oyla, Türkiye'nin geri kala-
nıyla hesaplaşıp onlan hizaya soka-
cağını da düşünmeye başladı. Bu şe-
kilde bir kamplaşma yaratırsa daha
fazla oy ve kitle desteği alarak Türki-
ye'yi toptan değiştireceği gibi bir ha-
yale kapıldı.
• • •
Erbakan'ın bu hesapsız iç gerilim
stratejisi, karşı kesimleri de harekete
geçirdi. Askerler, yargı, sivil toplum
kuruluşlan, Erbakan yönetimindeki
hükümeti düşürmek amacıyla bir di-
zi eylem gerçekleştirdiler. Erbakan'ın
kendi gücünün ötesine taşan ve ge-
rilimden medet uman çizgisi bir süre
sonra tersine döndü. Bu kez, Türki-
ye'yi "şeriat tehdidinden uzaklaştıra-
cak" yeni kurtancılar ortaya çıktı.
Erbakan amacına ulaşamadı ama,
Türkiye'yi yeni bir "şerâr tehlikesi"
sendromu içine sokmayı başardı. Ok
yaydan çıktı, Türkiye'nin "zindegûç-
leri" harekete geçti. REFAHYOL dev-
rildi, Refah Partisi kapatıldı, Erbakan
siyaset yasaklısı haline geldi. Fazilet
Partisi ise Refah Partisi'nin aldığı oy-
dan yüzde 5.5 daha az oy alarak bu
akımın aşağıya doğru gidişinin sin-
yallerini verdi.
Erbakan, durumu hâlâ kavrama-
mıştı. Bu kez yeni Meclis'in açılma-
sında ipleri gerecek yeni bir strate-
jiyte Merve Kavakçı krizini yarattı.
Bir amacı da MHP'yi köşeye sıkıştır-
maktı. Erbakan'ın bu hesabı dayan-
lış çıktı. Merve krizi, siyasi Islamcıla-
nn bir kez daha darbe yemesine ne-
den oldu. "Zinde güçler" ise Erba-
kan'ın sebep olduğu her krizden
kuvvet toplayarak çıktılar. Siyasi Is-
lamın bu öngörüsüz lideri hep onla-
nn hesabına çalıştı.
• • •
Türkiye, Avrupa'ya yönelmekle,
demokrasiyi birtürlü içine sindireme-
mek arasında bir gelgitin dalgaları
içinde boğuşup duruyor. Bu ülkenin
gelişmişlik düzeyi, Islamcı kimliği öne
çıkaran bir siyasi akımı bir şekilde
kendine uydurabilirdi.
Eğer bu akımın öncüleri akıllı dav-
ransalar, ülkenin gelişmişlik düzeyini
ve kendi güçlerini iyi hesap etseler,
daha aklı başında bır siyasi çizgi iz-
leyebilirlerdi. Ne yazık ki bunu şimdi-
ye kadar beceremediler. Tutucu ve
içe kapanık küftürieri birtürlü demok-
rasiyle uzlaşamadı. Sürekli defo ver-
diler.
ömeğin, Öcalan'ın idamı krizi sı-
rasında yine küçük hesaplarla iç ge-
rilimi arttıracak çıkışlar yaptılar. Her
çıkışlan kendilerine zarar verdiği gi-
bi, Türkiye'deki demokrasi kültürü-
nün gelışmesine de sekte vurdu. Sü-
rekli demokrasi dışı bir alanda kapış-
maya neden olacak hatalar yaptılar.
• • •
Erbakan'ın son aldığı cezayı da bu
sürecin bir parçası olarak görmek ge-
rekiyor. Bu kadar uzun bir siyasi geç-
mişi olan bir liderin, siyaset sahnesi dı-
şına yargısaJ nedenlerie düşmesi iyi
değil. Hayat onu siyasi gelişme için-
de eritip bitirecekti, çünkü ülke ger-
çeklerini hiçbir zaman doğru değer-
lendiremedi. Üç kez partisi kapandı.
Belki de karşılaştığı yasaklar yüzün-
den bugüne kadar, bu kesim üzerin-
deki egemenliği hiç yıkılmadı.
Erbakan'ın bir konuşması nedeniy-
le, sırf düşüncelerini söylediği için si-
yaset dışına itilmesi kötü. Geçmişte
birçok siyasetçi de askeri darbeler
ve mahkeme kararlarıyla tasfiye edil-
mek istendiler, olmadı. Erbakan'ın
durumuna oh olsun demek gelmiyor
içimden. Keşke, Islamcı akımın de-
mokrasi içinde gelışmesine katkıda
bulunacak bir önderiik yapsaydı.
Keşkeonun hatalan, kendi siyasi akı-
mı içinde, yasaksız bir ortamda tar-
tışılabilseydi.
Her neyse, sevindirici bir durum
değil.