09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2000 PAZAR HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİSİRMEN Pazar > Sevgili, Dünyanın cennet gibi güzel köşelerinden birin- de, o zamanlar beton yığını haline gelmemiş oian, içinden yunusların geçtiğini gördüğün Boğaz kı- yısında bir saray düşün. Kimi sonbahar kış sabahlan, sisler arasından alamanalann küreklerine yapışmış balıkçılar ge- çerterdi. Biraz ötemizde, sol tarafta süslü püslü bezeli, ama yine de güzel mi güzel Ortaköy Camii. Sag tarafımızda, denize açıkJığını ancak yılda bir ya da iki kez gördüğümüz, Yüksek Denizci- lik'in beyaz renkteki okul gemisi Muallim Naci. Karşıda henüz betonlaşmamış Boğaz kıyılan ve ahşap binalann biraz daha sıklaştığı köyler. Üsküdar'ın evlerinin ve camilerinin ardından yeşil tepelerinin hâlâ görüldüğü, Şehir Hatları va- ' purlan kaptanlannın, bu feriye sarayının kıyı par- maklıklanna dizilen veletlerin "kaptaaan düdük... kaptaan düdük..." çağnlarını, ki dördüncü be- şinci sınrfın "büyük!" öğrencileri onlann bu "ço- cukluklannı!" dudak bükerek izlerlerdi, uzun uzun düdük çalarak yanıtladıkları, insancıl ilişkinin üç yüz metre öteden bile kurulduğu bir dönem. Dedim ya, tam bir cennet köşesi. • • • Gel gör ki benim için bu cennet köşesi hapis- hanenin ta kendisiydi. Üçüncü sınrfa gidene kadar, zayrf bünyem güç- lensin diye her gün revirde yediğim "calsiosta- lin" iğneleri de, bu hapishanenin insan haklannı çiğneyen, işkencesi... Hapishanemin tek tesellesi, cumartesi saat ya- nmda başlayıp, pazartesi sabahı 9'a kadar sü- ren hafta sonu tatiliydi. Cuma günü akşamüstü başlardı içim kıpır kı- pır etmeye. Kışın ortadaki geniş ve yüksek tavanlı salonda yanan devasa sobalarla ısrtılmaya çalışılan yatak- hanede cuma gecesi, umutla çekerdim battani- yeyi üstüme ve özgüriük rüyalanna dalmak üze- re kapardım gözlerimi. Nihayet cumartesi genellikle müzik dersinden sonra, sonradan okulun simgelerinden biri hali- ne gelmesine karşın, alelacele yenen kuzu etli iç pilavlı yemek ve özgürlük. Ikinci mevkii, paso sahiplerine 3 kuruş olan Bebek - Eminönü veya Ortaköy - Aksaray tram- vayı, ardından eğer annemle buluşup Beyoğ- lu'na sinemaya veya 3. sınrftan itibaren tek başı- ma gittiğim maça gidilmeyecekse, 6 kuruşa bi- niten Kadıköy vapuru. Cumartesileri, ister lodos, ister poyraz, ister karayel olsun Marmara'da esen hep özgürlük rüzgârı olurdu. -^Gumartesiler güzeldi, özgürdü, güvenceliydi. Geceyatarken de mutlu olurdu insan. Çünkü cu- martesi yattığında, pazar sabahına uyanacağını bilirdin. Pazar, sobalı evde kahvaltı, sonra bütün gün yine özgüriüktü 1 . Ama pazar cumartesi gibi değildi. Sabah içini ısrtan duygular, zaman ilerledikçe, hüzne dönüş- meye başlarlardı. Kışın erken kararan pazar günleri aydınlık kay- bolmaya başlayınca, dönüşün acısı çökerdi içi- ne. Her pazar akşamı, Yahya Kemal'in Münir Nu- rettin tarafından bestelenen şarkısı çınlardı ku- laklanmda: "Dönülmez akşamın ufkundayız... Vakit çok geç..." llkokul bitti, Ortaköy'den Galatasaray'aana bi- naya çıktım. Yatılı okula biraz daha alışır oldum. Ama, pazar akşamüstünün hüznü yıllarca pe- şimi bırakmadı. Bu duygudan kurtulmak yıllarımı aldı. Ama artık o yıllar çok gerilerde kaldı, artık pa- zar akşamlan kendimi dönülmez akşamın ufkun- da görmüyorum. Oysa, yaşı altmışı geçenler, gerçekte, şöyle ya da böyle, az ya da çok, dönülmez akşamın ûf- kunda değiller mi? Diyarbakır HADEP Nevruz'a valiyi bekliyor DtYARBAKIR (Cum- hnrtyet Bürosu) - Her yıl gûnler öncesinden gergin- liklere neden olan Nevruz için HADEP'ten 'Bu yıl hep birlikte kutlayahm' çağnsıgeldi. HADEP Di- ^arbakır ll Başkanı Ali Urküt, Batıkent alanında festival havasuıda kutla- mak istedikleri Nevruz için izin başvurusunda bulunduklannı belirtırken "VaKmizi de aramızda gönnekistiyonız" dedi. Nevruz kutlamalan için Muş ve Siirt'te HA- DEP'in valiliklere yaptı- ğı başvurular reddedilir- ken Adana ve Mersin'de ise izin verildiği bildirildi. HADEP Diyarbakır II Başkanı Ali Ürküt, bu yıl Nevruz'un geçen yıllar- dan daha çok katılıinlı ve coşkulu kutlanması için çabalan olduğunu söyle- di. Her yıl 21 Mart'taki Nevruz kutlamalannda gerginlik ve üzücü sahne- ler yaşandığını anlatan Ürküt şunlan söyledı: "Bu sene Nevruz'un daha hoşgörülü, daha ba- nşçılvehalka daha müsa- mahah yaklaşarak kut- lanmasuu istiyonız. Bu çerçevede dün Diyarba- kır'da valUiğe Baökent alanında kutiamalara izm verihnesi için bildirimde bulunduk. Bu kurJamala- ra halkımızia birükte, be- lediye başkanlanmız, ge- nel başkanımız da gele- cek. Nevnız'u içeriğine uygun bir şekilde, halla- niızla birtikte ve festival havasuıda kutlayacağız. HADEP'in genel olarak tavn bu sekildedir. Biz başvurumuzon bu temel- de reddedilmeyeceğine inanıyoruz. Öbür fürlü- sünü de düşünmek iste- miyoruz. Ancak halk ba- nşcıl ve demokratik bir tarzda Nevnız'u kutiaya- cakor. Kutianması dage- rekiyor. Çünkü Nev- ruzlarartıkyasaklannıa- mahdn-." Bu arada HADEP'in izin başvurusuna olumlu yanıt verilmesi halınde partinin yönetici ve üye- lennın hem Batıkent ala- nmHalri Inıtlamalara, hwn de resmı programa katüa- caklan öğrenildi. Karaosmanoğlu, Dünya Bankası Başkanı'nın referansından sonra MGK toplantılanna alındı Taşist darbe geüşnieyi erigefledf A Ü E R 12 Martmuhnrasmınardmdan "refonn" iddiasıyla kurulan "1. Erim hükümeti"nin Başbakan Yardımcısı At&a Karaosmanoğ- ta, Dünya Bankası Başkanı McNamara'nın "Komünist değfl" referansından sonra MGK toplanülanna alındığıni ve bumı son- radan öğrendığmi söyledi. Karaosmanoğ- lu, 12 Mart müdahalesi olduğunda Dünya Bankası'ndaçalışryordu. Müdahaledenbir- kaç gün sonra, sabahın beşinde çalan tele- fonla uyandı. Türkiye'nin Londra Büyü- kelçiliği'nden arayan görevli, hükümeti kurmakla görevlendirilen Nihat Erim'in görüşmek istediğini aktardı. Yanm saat sonra Erim arayarak Milli Eğitim Bakanlı- ğı önerdi. Karaosmanoğlu, bu görev için hiçbir hazırlı|ınin bulunmadığını belirtu', ancak dilerse hükümet programının yazıl- masında yardımcı olabileceğini belirtti. Türkiye'ye geldiğinde Erim, "Sen otur prognum yaz. Programı senin yanmda hü- kümete ahnakistedflderime okutacağnn, kabul eden- leri alacağun" sözü verdi ve bu sözünü tuttu. Karaos- manoğlu, sorulanmızı şöyle yanıtladı: Ekooomiden sorumhı Başbakan Yanhmcıbğı nasi gerçddeşü? Hükümette görev almam için ısrar eden Nihat Bey, planlamadan sorumlu Devlet Bakanlığı'nı önerdi. An- cak, bu bakanlığın hükümet programmm uygulama- sında etkin bir rolü olamazdı. Daha sonra Ozier Der- bi"in ortaya atnğı öneri ile ekonomiden sorumlu Baş- bakan YardımcüığTna getirildim. Sonradan SadiKo- çaş'ın anılanndan öğrendiğim ılginç bir gelişme ya- şanmış. Başbakan yardımcılan o dönem MGK top- lanülanna katılırlardı. Türkiye'nin yaşamsal sonınla- nnın konuşulduğu bu kurula benı almak konusunda kuşkular doğmuş. Dünya Bankası Başkanı McNama- ra'ya benim 'komünist' olup olmağımı sormuşlar. McNamara. "Çok \^tansever baidir. Tekkusuru, çok akıDıotmayan adamlarta rahatçabşamaz" demiş. Bu- nu o zaman öğrenseydım hemen ıstıfa ederdım. Reform hükümeti olarak adlandınldmız, hükümet günlerde Ismet Paşa, Ecevit'in tutumu ile ilgili bana şunlan söylemişti: "Birisi gelmiş silahı başına dayamış. Sen 'buna hakkın var mı, yok mu' diye münakaşa ediyorsun. Yapılacak şey önce kafana'dayanan silahı başka tarafa doğru çevirmek, ondan sonra haklılık haksızlık tartışması yapmaktır." ' " . , * ' " ' ' . " jtVuşkusuz toplumsal ve siyasi gelişmeyi engelledi. 1961 'de de, 1971 'de de şunu çok iyi hissettim: Siyasi bir organizasyona ve halka dayanmayan bir hükünıetin ilerici- devrimci reformlar gerçekleştirmesi imkânsız. AtiUa Karaosmanoğlu ' k Bakanlar Kurulu toplantısına ben başkanlık ediyordum. Bazı arkadaşlanmız gözaltına alınmıştı. Gözaltılan ve işkence olaylannı görüşmemizin iyi olacağını söyledim. Hemen Bakanlar Kurulu toplatısından birileri dışan çıktı. Ve bir daha bana Bakanlar Kurulu'na başkanlık etme izni verilmedi. >v • programı ne gfflıi reform önerikrhıi kapsnordu? Toprak reformunu çok Önemsiyordum. Eğer 1961 ve 1971 'de kabul erörmeye çalıştığım toprak reformu gerçekkşmiş olsaydı, Güneydoğu'da bugünkü olay- lar olmazdı diye düşünüyorum. Bunun dışında eğitim bırliğinın sağlanması, imam hatip liselerinin ımam hatıp ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesi, KTT re- formu, maderüerin devletleştirilmesi ve daha verim- li kullanımı gibi düzenlemelen kapsıyordu. Ordu komuta kademesi refonnlan destekfcdi mi, Erim'in yakteşnnı nasddı? Kuşkusuz aralannda destekJeyenler vardı. Ancak, Başbakan'ın istemi üzerine toprak reformu konusun- da Genelkurmay'da bir brifing verdik. Tepkilerden ordunun desteklediğine yönelik bir izlenim edinme- dm. Başbakan Enm'in toprak reformunu öyle haya- ti bir sorun olarak gördüğünü sanmıyorum. Muhoraun açıkfauKh^ Sk günlerde sol kenmden destek mesajlan ysyımlandı. CHP Genel Başkanı Is- met Inönü temkinn açıklamalarina karşm, hükümete bakanvrrdLViınarustan'dalddarbevlesoliktidarmön- kndigiDe dikkat çeken Ecevit muhanuun CHFye karsı vçrfldigini savunmuştu. Ecevit hakh nn>dı?" O günlerde Ismet Paşa Ecevit'in tutumu ıle ilgili ba- na şunlan söylemişti "Birisi geimiş silahı başma da- yanuş. Sen 'buna hakkın var mı yok mu' diye müna- kaşa edhorsun.Yapılacak şeyöncekafana dayanansi- lahı başka tarafa doğru çevirmek, ondan sonra hakb- hk hakaznk taruşması \apmaknif 12 Mart'm kurma>ian ne yapmak isüyoriann? Siyasi ve demokratik reform konulannda ciddi bir niyetleri yoktu. Uzun vıflar sonra 12 Mart'a bafcoğmızda nasd bir değerlendirme >apryorsmmz? Kuşkusuz toplumsal ve siyasi gelişmeyi engelledi. 1961 'de de, 1971 'de de şunu çok iyi hissettim: Siyasi bir organizasyona ve halka dayanmayan bir hüküme- tin ilerici-devrimcireformlargerçekleştirmesi imkân- sız. Her ikisınde de yapılmak istenenleri halka anla- tacak ve onlann desteğini sağlayacak mekanizmalar yoktu. Reformlann demokratik bir süreç içindeyapü- ması belkı daha uzun bir süre alır, ama başanlı olur. Yönetime el konulacağının vıugulandığı muhtıranın ardından Demirel istifa etmişti 29. yıldönümünde 12 Mart• Ekonomik reformlar yerine, temel hak ve özgürlüklerle, üniversiteler ve TRT'nin özerkliği hedeflendi. Asker- sivil Kemalist ve sol aydınlar kitleler halinde gözaltına alındı. Istanbul Erenköy'deki Zihni Paşa Köşkü işkencenin merkezlerinden biriydi. tstanbul Haber Servisi -12 Mart 1971 günü, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutam Muhsin Barur ve Deniz Kuvvetleri Komutam Celal Eyiceoğhı'nun imzalannı taşıyan muhüra, TRT'nin 13.00 haber bülteninde ilk haber olarak yayımlandı. Silahlı Kuvvetler'in, kamuoyuna açıklanan isteklerinin yerine getirihnemesi halinde yönetimi doğrudan doğruya üzerine alacağını vurgulayan muhtıranın ardından Başbakan Süleyman Demirel başkanlığmdaki hükümet istifa etti. Darbenin 27 Mayıs çizgisinde oldugunu sanan çok sayıda sol kuruluş destek mesajlan yayrmladı. Gerçekten de 12 Mart'tan önce ordu içinde sol bir müdahalenin hazu-lıklan yapılmaktaydı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesmde hazırlandığı belirtilen 'Devrim Anayasas', ülkenin Devrim Konseyi ve Devrim Meclisi ile yönetilmesirü, eğitim ve sağlık hizmetlermin herkese parasız veriknesini, planlı ekonomiyi, toprak ve tarun devrimi yapılmasını TSK'nin komuta kademesinde yer alan generaDerden Faik Türün, Memduh Tağmaç, Faruk Gûrler ve Kemal Kayacan. öngörüyordu. Ancak kısa bir süre sonra darbenin gerçek renginin farklı olduğu anlaşıldı: Çoğu sanayı kentı olmak üzere 11 ilde sıkıyönetim ilan edildi, reform savıyla kurulan Birinci Erim hükümeti kısa süre sonra istifa etti, çok sayıda ilerici subayın orduyla ilişkisi kesildi. Ekonomikreformlaryerine, temel hak ve özgürlüklerle, üniversiteler ve TRT'nin özerkliği hedeflendi. Asker-sivil Kemalist ve sol aydınlar kitleler halinde gözaltına aündı. Istanbul Erenköy'deki Zihni Paşa Köşkü işkencenin merkezlerinden biriydi. Aralannda emekli Tümgeneral Celfl Gürkan ve yazanmız Ühan Sdçuk'un da bulunduğu aydınlar işkence tezgâhlanna yatınldı. Darbe, 12 Mart yönetiminin faşizan uygulamalanm hedeflemesine rağmen, Demirerin lideri olduğu Adalet Partisi'nm çizgisiyle örtüşüyordu. Bu süreçte, Zihni Paşa Köşkü'ndeki işkence uygulamalanyla 1. Ordu Komutam Orgeneral Faik Türün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlanna idam cezası veren mahkemenin başkanı Albay AK Erverdi ıle anayasa hukuku profesörü Mümtaz Soysal hakkında komünizm propagandası yaptığı savıyla iddianame hazrrlayan Askeri Savcı Baki Tuğ, 12 Mart'm simgeleri oldu. Demirel, darbe sürecinin ardından bu üç askere kollannı açb. Elverdi ve Türün, AP listelerinden parlamentoya girdiler. Türün, 1980'de AP'nin Cumhurbaşkam adayı oldu. Baki Tuğ ise DYP tarafından parlamentoya taşındı. 12 Mart süreci Ekim 1973'te yapılan genel seçimlerle birlikte sona erdı. 12 Martta CIA'nm rolü var mrydı? CIA'nın çalışmalan ile ilgili çok şey açık- landı. Ancak, Ortadoğu ıle ilgili çalışmala- n hakkında bir şey açıklanmadı. Bu belkı bu bölgede ne kadar etkin olduklannı ya da olmadıklannın göstergesi olabılir. Siz başbakan vardımcısryken aralannda arkadaşbnnızın da bulunduğu çok sayıda aydın gözakma ahndı, baztsma işkence ya- püdL Bukonu hükümetiçindetaroşıkfa nn? Şöyle ilginç bir olay yaşandı. Bır Bakan- lar Kurulu toplantısına ben başkanlık edi- yordum. Bazı arkadaşlanmız gözaltına alınmıştı. Gözaltılan ve işkence olaylarını görüşmemizin iyi olacağını söyledim. He- men Bakanlar Kurulu toplatısından birile- ri dışan çıktı. Ve bir daha bana Bakanlar Kurulu'na başkanlık etme izni verilmedi. Bir başka toplantıda, gözalündaki arkadaş- lanmla gururduyduğumu veresmiarabam- a , „ la kendilerim ziyaret ederek yaşam şartla- ... __ nnı yerinde göreceğimi söyledim. Kimi üyeler sert tepki gösterdiler. O zaman, 'A- man senin orada durman bizim sağhğımız için bir gü- vencedîr' di\,enler, daha sonra benim hükümette gö- rev almamı eleştirdıler. Refbnnlan \apamayacağmızı anlavınca istifa etti- niz. Erim'in istifaya tepkisi ne oktu, sonra ne yaptuuz? Nihat Bey gayet soğuk bir şekilde 'pekT dedi. Bir süre işsiz kaldun ve ABD'den getirdiğim eşyalan sa- tarak geçindim. Ismet Paşa, Iş Bankasrndaki CHP kontenjanının bir tanesini bana verdi. Atatürk'ün emanetını temsil etmek benim için onurdu. Ahşık ol- madığı şekilde her gün Iş Bankası'na gittim. Kredi da- ğılunı ve bankamn birlikte yarınm yaptığı kuruluşlar- la ilgili bilgilen istedim. O sıralarda gazetelerde bir haber > er aldı "Işte Karaosmanoğhı kredileri araşnr- (fağı için birtakun kjşiler Iş Bankası'ndaki hesaplannı çekiyorlar" şeklınde. Bunun üzerine aynldım. OD- TÜ'ye müracaat ettim. Akademik grup ittıfakla ka- bul etti. Mütevelli heyeti istemedi. Mütevelli heyeti üyelerden birini bana "Sen üniversiteye gettrsen ora- daki sokular seni bajrak yapacaktar, o nedenle müte- veffi heyeti seni istemedi" dedi. Faşizmin ayak sesleri Muhtıranın tam hıetnitstanbul Haber Servisi - Dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlannca, Cumhuriyet Senatosu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanbğı ile TRT Genel Müdürlüğü'ne gönderilen 12 Mart muhtu^smın tam metni şöyle: A Parlamento ve hükümet süregelen rutum, göriiş ve icraatı ile yurdunmzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasamn öngördüğü refonnlan tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür. Q Türk milleti ve sınesinden çıkan Silahlı Kuvvetler'in bu vahimortam hakkmda duyduğu üzüntü ve ümitsizliğı giderecek çarelerin partiler üstü bir anlayışla Meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek ve anayasamn öngördüğü reformlan Atatürkçü bir görüşle 'ele alacak ve inkılap' kanunlanm • • uygulayacak kuvvetli ve inandrncı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. Q Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde Türk Süahlı Kuvvetleri, kanunlann kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize Memduh Tağmaç- Orgeneral, Genelkurmay Başkanı ve Milli Güvenlik Kurulu Üyesi Faruk Gürler- Orgeneral, K.KJC ve Milli Güvenlik Kurulu Üyesi Celal Eykeoğlu- Oramiral, Dz. K.K ve Milli Güvenlik Kurulu Üyesi Muhsin Batur- Orgeneral, Hv. K.K ve Milli Güvenlik Kurulu Üyesi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] İç polrtikada kutuplaşmaya daya- lı siyaset geleneğiyle Erbakan'ın ceza alması arasında bir ilişki yok mu? Tabii ki var. Necmettin Erba- kan, siyasi Islamcı hareketin ülke- mizdeki en önemli önderi. Kutup- laşmanın bu nedenle bir tarafını oluşturuyor. Yanm asra yakın birza- mandır siyaset sahnesindeki temel çizgisi, dindar yurttaşın oyunu al- mak üzerine kurulu. Dini siyasette ilk kullanan Erbakan değildi, bu işin asıl ustası, şimdi laik cumhuriyetimizin olmazsa olmaz cumhurbaşkam Süleyman Demi- rel'di. Çünkü din, siyasette oy geti- riyordu. Çünkü din, Türkiye'deki bas- kı rejimini korumak ve kollamak için yıllarca en önemli panzenir olarak ka- bul edilmişti. Erbakan'ın önderiik ettiği akım da işte bu tercihlerin içinde büyüyüp ge- lişti ve temel siyasi akımlardan birisi haline dönüştü. Iran'da Humeyni yönetiminde kurulan Islamcı iktidar, Erbakan ve temsil ettiği siyasi akımın rüzgânnı arttırdı. Bu rüzgâr, 12 Eylül askeri darbesinin "komünizme karşı Islam " tercihiyle birleşince, Erbakan ve arkadaşlan, ülkenin birinci parti- Oh Olsun Dememeli sinin temsilcileri haline dönüştüler. ••• Ne olduysa ondan sonra oldu. Er- bakan, bütün Türkiye'yi fethedecek bir güce kavuştuğunu sandı. "Şeriat mı geliyor?" endişesi içindeki toplu- mun büyük çoğunluğuna korku ve- recek bir üslup tutturdu. Taksim'e ve Çankaya'ya cami yaptıracağını ve bunu kimsenin durduramayacağını söylemekleyetinmeyip kadınlann RP yönetiminde kendi kendilerine örtü- neceklerini söyleyerek gerilimi tır- mandırdı. Erbakan, arkasındaki yüzde 20 ci- vanndaki oyla, Türkiye'nin geri kala- nıyla hesaplaşıp onlan hizaya soka- cağını da düşünmeye başladı. Bu şe- kilde bir kamplaşma yaratırsa daha fazla oy ve kitle desteği alarak Türki- ye'yi toptan değiştireceği gibi bir ha- yale kapıldı. • • • Erbakan'ın bu hesapsız iç gerilim stratejisi, karşı kesimleri de harekete geçirdi. Askerler, yargı, sivil toplum kuruluşlan, Erbakan yönetimindeki hükümeti düşürmek amacıyla bir di- zi eylem gerçekleştirdiler. Erbakan'ın kendi gücünün ötesine taşan ve ge- rilimden medet uman çizgisi bir süre sonra tersine döndü. Bu kez, Türki- ye'yi "şeriat tehdidinden uzaklaştıra- cak" yeni kurtancılar ortaya çıktı. Erbakan amacına ulaşamadı ama, Türkiye'yi yeni bir "şerâr tehlikesi" sendromu içine sokmayı başardı. Ok yaydan çıktı, Türkiye'nin "zindegûç- leri" harekete geçti. REFAHYOL dev- rildi, Refah Partisi kapatıldı, Erbakan siyaset yasaklısı haline geldi. Fazilet Partisi ise Refah Partisi'nin aldığı oy- dan yüzde 5.5 daha az oy alarak bu akımın aşağıya doğru gidişinin sin- yallerini verdi. Erbakan, durumu hâlâ kavrama- mıştı. Bu kez yeni Meclis'in açılma- sında ipleri gerecek yeni bir strate- jiyte Merve Kavakçı krizini yarattı. Bir amacı da MHP'yi köşeye sıkıştır- maktı. Erbakan'ın bu hesabı dayan- lış çıktı. Merve krizi, siyasi Islamcıla- nn bir kez daha darbe yemesine ne- den oldu. "Zinde güçler" ise Erba- kan'ın sebep olduğu her krizden kuvvet toplayarak çıktılar. Siyasi Is- lamın bu öngörüsüz lideri hep onla- nn hesabına çalıştı. • • • Türkiye, Avrupa'ya yönelmekle, demokrasiyi birtürlü içine sindireme- mek arasında bir gelgitin dalgaları içinde boğuşup duruyor. Bu ülkenin gelişmişlik düzeyi, Islamcı kimliği öne çıkaran bir siyasi akımı bir şekilde kendine uydurabilirdi. Eğer bu akımın öncüleri akıllı dav- ransalar, ülkenin gelişmişlik düzeyini ve kendi güçlerini iyi hesap etseler, daha aklı başında bır siyasi çizgi iz- leyebilirlerdi. Ne yazık ki bunu şimdi- ye kadar beceremediler. Tutucu ve içe kapanık küftürieri birtürlü demok- rasiyle uzlaşamadı. Sürekli defo ver- diler. ömeğin, Öcalan'ın idamı krizi sı- rasında yine küçük hesaplarla iç ge- rilimi arttıracak çıkışlar yaptılar. Her çıkışlan kendilerine zarar verdiği gi- bi, Türkiye'deki demokrasi kültürü- nün gelışmesine de sekte vurdu. Sü- rekli demokrasi dışı bir alanda kapış- maya neden olacak hatalar yaptılar. • • • Erbakan'ın son aldığı cezayı da bu sürecin bir parçası olarak görmek ge- rekiyor. Bu kadar uzun bir siyasi geç- mişi olan bir liderin, siyaset sahnesi dı- şına yargısaJ nedenlerie düşmesi iyi değil. Hayat onu siyasi gelişme için- de eritip bitirecekti, çünkü ülke ger- çeklerini hiçbir zaman doğru değer- lendiremedi. Üç kez partisi kapandı. Belki de karşılaştığı yasaklar yüzün- den bugüne kadar, bu kesim üzerin- deki egemenliği hiç yıkılmadı. Erbakan'ın bir konuşması nedeniy- le, sırf düşüncelerini söylediği için si- yaset dışına itilmesi kötü. Geçmişte birçok siyasetçi de askeri darbeler ve mahkeme kararlarıyla tasfiye edil- mek istendiler, olmadı. Erbakan'ın durumuna oh olsun demek gelmiyor içimden. Keşke, Islamcı akımın de- mokrasi içinde gelışmesine katkıda bulunacak bir önderiik yapsaydı. Keşkeonun hatalan, kendi siyasi akı- mı içinde, yasaksız bir ortamda tar- tışılabilseydi. Her neyse, sevindirici bir durum değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle