16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8ŞUBAT2000SALI OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] Ecevit-Gülen Küreselleşme Yolunda... Emin DEĞER M illiyet gazetesinin 28 Ocak günlü sayısında Büient Ecevitin, Özal döneminin ekonomık uygulamalannı "muh- teşem" sözcüğüyle övdüğû ve Fethullah Gülen okullannı da Türk vakıflan ve hûkûmet dışı kuruluşlannın yurtdışında- ki eğitim girişiminin başansı olarak ta- nıttığı haberini okuduğumda "nereden nereye" demeden edemedim. Evet, ne- reden nereye... Ecevit'i dinleyenler, şu övdüğünüz hükümet dışı kuruluşlar, ül- ke egitiminin eksiklerini tamamlama ye- rine dış ülkelerde,hem de Ingihzceye da- yalı eğitim hizmetıni kımlerin, hangi güçlerin yaranna veriyor diye sorma- mışlar, anlayamadun. Yine günümüzün ekonomik cıkmazında, 24 Ocak karar- lannın ve Ozal'ın ekonomik programı- nın etkisini nasıl göz ardı ettiğınin so- rulmaması da anlaşıiamıyor. Ecevit'te- ki değişımın anlaşılamadığı gibı! Çogu Karaoğlanyanlılan, Bülent Ece- vit'in Fethullah Gülen elinden hoşgörü ödûlü almasını içine sindirememişti. Bir yanlışlık vardemişlerdi. Çünkü, Fethul- lah Gülen'in, Uftık "nını adıyla yayım- lanan söyleşisiyle ilgili övgülerini bilmi- yorlardı. Ecevitdaha 1995 \ılında. Gü- len'i "Derin bir din bilgisi ve feisefe sa- bjbi" olarak övmüş. "_ulusal özellilde- rimiziwbirikunimizi»ansrtan,kendimi- zeözgü bir İslam antayışuu geuşnrmemiz gerektiğini; tslanun evTenselliginin buna engdofenadi{^çokgüzeiyansıöyor''soz- lenyle alkişlamıştı. Bu ö\gunün ne ka- dar dayanaksız olduğunu görelim ister- seniz, görelim de. Büient Ecevit içın "Siz onu bümiyorsunıız. ögrenince de iş istengecmişolacak" dıyen İsmetPaşa'yı rahmetle analım! Insan sormadan edemiyor. Ecevit, ho- canın ulusal özelliklenmizi ve bırikimi- mizi yansıtan hangi sözünü gördû de, ona dayaruyor dersiniz? Bir kez hoca, cum- huriyet devrimini asla benimsemez, onun dilinde cumhuriyet karanlık bir dönem- dir. Atatürk mü, fosildir, deccaldır, fi- ravundur ona göre. Şu satırlar onun cum- huriyete, devrime ve Atatürk'e bakışını yansıtır. " Evet, millet ruhuna ADah ve peyganv berine baş kaldırmanın dışuıda ciddi hiçbir şeyin öğretiloıediği bu karanlık dönemde, bütün kara seslerin. kapkara agjzlann yaptıklan tek şey geçmişi tez- yif, atalanmızı tahkir ve bin senelik mu- azzam mirası inkâr olmuştur." (1) "Evet bu dönemde, milletin öniinde bu- lunanlar milleti, millet de ordan sevetne- miş; hemen herkes birbirini koitttk değ- neği gibi kuilanmak istemiş_" (2) Cumhunyetm toplumu çagdaş ölçüt- lerle yapılandırma çabalan ve cumhuri- yetin bilimsel ve teknolojik, kültürel alandaki kazanımlan, hocanın mantığı- na göre milli (din diye okuyun) bir yı- kım olmuştur. Çünkü bunlar. "mfllet düş- manlannın, şeytani ve sinsi pianlannın eseridir". Yani Türk devrimini gerçek- leştırenler millet düşmanıdır, şeytanın arkadaşlandır! Odünlerin şımarthğı Hocanm Atatürk'e ve devrimlere, ye- nileşme hareketlerine bakışını görelim mi? "O 'tahhsız dönemde', (devrim yılla- n/E.D.) Romahlann barbarca düşûnce- lerfc Kartacalılara yapüklan aynı şe> le- ri biz kendi tarihimize yaptık. Asırlar boyu milletimizi ayakta tutan bütün ta- rihi dinamikleri viktık ve adeta baykuş- lara şehravinler (şenlikler'E.D.) tertip ettik." (3)" Peki. o yenilikçilik ve yenilikçiler ne oldu dersiniz? Yanıtı hocadan: ",-ogün- kü yeniler ve yenilikçilerin yıküzJan bi- rer birer söndü ve daha üzerinden çey- rek asır gecmeden, partal birer elbise, esküniş birer eşya gibi ya şuraya ya bu- raya aüküvetarttıi bir fbsil olarak korun- maya aJuıdLM (4) tsterseniz çözehm şu paragrafi: "-Çey- rek asır gecmeden birer eşya gibi ya şu- raya ya buraya aülan ve tarihi fosil ola- rak korumaya alınan" nedir dersiniz? Şöyle bir belleklenmızı yoklayahm. 1950 sonrası Demokrat Parti'nin, dev- ntnleri "Halka mal olmuş-olmamış in- kılaplar" deyımıyle sınıflandınpyıpra- tılma girişiminin yüreklendirdığı kimi ge- lenekçi kişiler, Atatürk'e saldınya baş- ladılar. Hakaretler ve heykellerine saldınlar karşısında Demokrat Parti'ye oy veren- lerden bile büyük tepkilergeldi. Bu tep- kilerin önlenmesi amacıyla, bizim için u ulusal utançsayılması gereken" bir ya- sa çıkanldı: "Atatürk Aleyhine İşJenen Suçlar Hakkında Kanun." Halk arasın- da "Atatürk'ü Kortıma Kanunu" olarak adlandınlan 25 Temmuz 1951 tarih ve 5816 sayılı yasayı (5), bu sözlerle işaret eden ve "Atatürk'ü fosil diye niteteyen" efendi hazretleri (!) bu yasanm uygula- ma sınınnı aşmadan hakaret hakkıru (!) eleştiri görüntüsüyle kullandığını san- maktadır. Gerçekte yıllardır söyleyip yazdıkian bu yasaya aykındır. Savcılar neden mi görmedi? Ecevit gibi koruyu- culan yüzünden olsa gerek! Ecevit'e göre Gülen, "Islamın çağ- daşhkla ve demokrasrvle bağdaşacağuiı beürtiyor"muş. Bu yargı doğru mu de- meden, Gülen'ın demokrasiden ne an- ladıgını, Islamı ve demokrasiyi nasıl al- gıladığını kendi sözlerinden öğrenelim. "SonsuzNurr 'adlı yapıtından: "Eğer demokrasi denilen sistem, bazılannın kabtıl ettiği gibi, yervüzünde en a n c sis- tem ise İslam bu zirveyi hem de asıriar Bin dört yüz yıl önce Medine'de ku- ruJan Muhammedi devlettir doruk (zır- ve) sistem! Kaldı ki, onun kavram söz- lüğünde İslam ve demokrasi örtüşmez. Bu alıntının son tümcesini okuyalım: "Fakat biz, İslanıın demokratik bir sis- tem olduğu düşiincesine karşıyız." (7) Ya şu sözleri: "Demokrasi ile uğraş- maya geünce; daha önceieri de çeşıtö ve- süeİerle ifade ettim. Bırakın böyle şeyle- ri, bunlar bize ait meseieler değM." (8) Peki "geleceği geçmiş iizerine bina et- me mesuliyetini taşunakta" (9) olan Gü- len'in, çağdaşlığına nasıl inanmıştır Ece- vit! Geleceği kuracak kuşaklann nasıl ye- tiştirilecegini öğrenelim mi? Tanrı'nın adını yüceltecek Işık süvarilerinin yetiş- tirildiği Işık Evler ve eğitim kurumlan- nın temeli medreselerdir. "Işık Evler, Hakk'ın konuşulduğu müstesna mekân- lardır." Bu evlerde, günümüz okullann- da okutulmayan, insanı insan yapan bil- giler verilir, geleceği kucaklayacak al- tın nesle. Bunlar Gülen'in medreseleri- dir. Çünkü cumhuriyet, medreseleri, tek- ye vezaviyelen kapatarak gençlerin eği- tüninı eksik bırakmıştır. Der ki: "Bu konuda NizamükMülkileoturan ve 1-2 asır anzasız devam eden medrese sistemimiz bir model oiabilir. Gfinün şartlan içinde asla ve öze dokunmaksı- zm yapüacak bir losun küçflk degişiklik- ler, bizkre çok şeyler kazandırabilir_"* Gülen medreseler, tekye ve zaviyelerin eksiğini gidermek için açmıştır Işık Ev- len. Biten Batı'nınyenni bu evlerden ye- tişen kuşağın kuracağı sistem almalıdır. Bu evlerden yetişen kuşak, geçmişin ta- savvuf erleri gibidir. Tıpkı onlar gibi Tann'yla sürekli temas kuracaklardır. Davos'ta hocayı tanıtan örneklen in- celeyen bir Batılı, Gülen'in şu sözleri- nin anlamını sorarsa, ne diyecektir Ece- vit: "Batı dünyası bitti, iflas etti ve her gün biraz daha inkıraza doğru gidi- yor-."** Çıkış yolu mu, rehberi hocada! Der ki: "O giderken, yerine alternatif olarak mutlaka bütün müesseseleriyle bizim dünyanuz ortaya çıkmabdır."*** Böylece, eğitimde medreseyi, tasav- vufta tekye ve zaviyeyi, bu temelde, ge- leceğimizi kuracak insanın yetişmesin- de dinselliğı esas aJan bir yöntem geliş- tirmiştir. Bu projenin neresinde ulusal öz aranabilir, çağdaşlık bulunabilir diye so- ruyorum, ama yanıt bulamıyorum. Han- gi yanlışından mı başlamalı, onu da bi- lemiyonım? Ulusalhğı medresede ve tekyede (tekke yerine tekye demeyi yeğ- •liyor Gülen) aramak ne zamandan beri özelliklerimiz arasındadır? Osmanh'yı batıran bir eğitim kurumunun özlemini çekerek mi ulusal özümüzü yakalayaca- ğız! Sosyal gelışmeleri tersine döndür- mek olası mı ki, hocanm projelerine ge- çit veriliyor! Dahası, çahşmalan evren- sel alana taşınıyor? Ecevit'le GüJen'in el ele çıktıklan kü- reselleşme yolundaki serüvenin evrele- rinı yannki yazımda okuyacaksınız. (1) Fethullah Gülen, Çag ve Nesil/5, syf. 105. (2) F.G., Çağ ve Nesil/5, syf: 105. (3) F.G., Çağ ve Nesil/4, syf: 91 (4) F.G., Çağ ve Nesil, aynıyerde. (5) SÖ2Ü edilen yasanın 17 'nci mad- desi: * Atatürk'ün hatırasma hakaret eden veya söven kimse biryıldan üçyı- la kadar hapis cezası ile cezalandmlır. **Atatürk'ü temsil eden heykel, büstve abidelerini veyahut Atatürk 'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beşyıla kadar ağır hapis cezası verilir. *** Yukandakifık- ralardayazılt suçları işlemeye başkala- nm tesvik eden kimse, asılfail eylemci gibi cezalandmlır. (6) F. Gülen, Insanlığın Iftihar Tab- losu. Sonsuz Nur. Nil Yayınları, C. 1, 9. Baskı. syf: 429. (7) F.G., agy, syf: 429. (8) F.G., Fasıldan Fasıla/2, Nil Ya- yınları, syf: 153. (9) F.G., Fasıldan Fasıla/3. Nil Ya- yınları. syf: 166. "Düşüncemizi suçlayamazlar , -' '. .. Bizi çocuk gibi uyutamazlar" Edip Akbayram'ın şarkısından iki dize... Akbayram sevgiyle izle- diğim bir sanatçı... Akbayram'ın her şarkısı be)li bir anlam, belli bir içerik taşıyor. • - .- "Bizi çocuk gibi kandıramaztar." ' Keşke çocuk olsak da inansak her söylenene, her yazılana! Oysa, büyüdük, okuduk, öğrendık. Öyleyse nıye boyuna kandınlryoruz? Boyuna yalan yanlış ışlerı görüyoruz da hep susuyoruz, hep başka konularla kendırmzı oyalıyoruz? Nereden baksak, nereden ele alsak! Hangi konuyu! Hemen her ko- nuyu!.. Bir terslik, bir yanlışlık, bir akla ters düşen durum!.. Şu ellili, altmışlı, yetmişli yıllara bir anlığına gitsek... Hani filmlerde görürüz, zaman makinesine binerler de geçmışe giderler. Geçmiş, ki bazı zaman htç geçmez! Zaman makinesine ne gerek var diyorsu- nuz! Açın eskı gazete koleksiyonlannı, görün kım kimmış, kım değil- miş. Ben kişilerin adlannı vermek istemem. Onemli olan yaşanan olgu- lardır, adamlardeğil... Insanlar gelip geçer. Tarihin süresi uzundur. Şim- dilerdç "büyük" görünen bın şöyle kırk elli yıl sonra, bir yüzyıl sonra bir "hiç" oJuverir! Adını ansalar, "Ha, o da kimmiş, ne yapmış" der EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Çocuk Gibi Uyutulmak! geçerler geleceğin kuşaklan... Kişı o kadar uzun yaşayamıyor. Yüz yıl sonrayı düşündüğümde bu- gün önemlı sayılan kımselenn nasıl yorumlanacaklannı düşünüyo- rum. Kim anımsayacak Bay Kırtan'ı, Erbakan hocayı... Ya da Tan- su'yu, Yılmaz'ı. hatta Ecevit'i!.. Belkı bir edebıyat araştırıcısı çıkar, Ecevıt'in politikacılığı yanında gençliğınde şıirler de yazdığını saptar. Hele Demirel, Menderes, Bayar, daha nicelerinin yüz, iki yüzyıl son- raya adı bıle kalacağı kuşkuludur. Ama kitaplar var, son kırk ellı yılın toplumsal yaşantımızı, yanılgı- lanmızı, bozgunlanmızı yannlara taşıyacak kocaman kocaman kitap- lar! Üç bininci yıllann araşttrpsı, elbet ıçlerinden lyısinı, kötüsünü ayırt etmesini bilecektir. Hepsini okuyup bir senteze varacaktır! Epey de şaşırarak! Bu kadar birbirine aykın görüşlenn içinde çırpınan Türki- ye'nın son elli yılını yorumlayabılmek kolay değil... Geçen gün Meksıka'nın Maya dönemı anıtlannı seyrettim. Binter- ceyıl önceki uygarlık, acaba şimdıkınden daha mı insancıydı? 0 kos- koca anrtsal yapılar nasıl gerçekleştirilmiş? Acaba insanoğlu binler- ce yıldır insanlıkta bir adım ileri gidebilmiş mı? Böyle bir soruyu ya- nıtlamak kolay değil! Irkçılık, dinsel yobazlık bir türlü kalkmadı yer- yüzünden. Zaman zaman insanca görüşler ağırlığını duyuruyor, ama ardından yeniden bağnazlık, ırkçılık, şenatçılık hortluyor... TV'de öykücü dostum Zeyyat Selimoğlu'nun bir konuşmasını iz- ledım. SavaşyıllanndaAlman Ljsesı'ndeöğrenciymiş. BirAlmanöğ- retmenlen varmış, arada bir sınıftan bir iki kişiyi alır, yan odada kafa ölçümü yaparmış! Ari ırktan mı, değil mi diye? Öy'eydi gerçekten. Bizde de kafatasçılar vardı. Şimdı daha başka şeyler var, din, iman, Müslümanlık adına engizisyon papazlannm bile işlemediği korkunç cinayetleri işleyenler. Binlerce yıl geçrnış, geçiyor, geçecek! Ama in- sanoğlunun içındekı canavar bir türlü yok olmayacak gibı!.. Sanat, kültür, teknoloji, feisefe en uygar toplumlarda bile işe yaramaz hale geliyor zaman zaman. Akbayram "Bizi çocuk gibi uyutamazlar" de- se de, yıllardır, yüzyıllardır, bin yıllardır insanoğlu hep uyutuldu! "Uyan- dtrmazsan uyanacak değil" demışti Oağlarca. Boşuna mı? PENCERE Düzeltme!. Melih Cevdet'in yeni kitabını (Geçmişin Gele- ceği - Türitiye İş Bankası Kültür Yayınlan adlı ki- tabını) okuyordum, Türkçesinin güzelliği birden benliğimi sardı; dilimizin tadına varmak ne mutlu- luk!.. Gazeteterimizde güzel Türkçeyi okura duyura- cak bir yazıyı ara ki bulasın. • O arada Ahmet Necdet'in bir derlemesini eli- me aldım, (Aşklar Şiihe Kanar - 99 Şair 99 Şiir - Broy Yayınlan) 32'nci sayfasında Anday'ın şiiri var; pazargünkü yazıma, Melih'e hem selam hem de şükran olsun diye bu şiirle girdim. Sabahın köründe telefon... Sami Karaören, llhan Bey, diye soze başladı: - Şiirde iki yanlış var, birinci dizedeki 'otuzye- di', 'otuz altı yedi' olacak; üçüncü dizedeki 'zayı- fım' Melih'in şiirinde 'zaifim'dir. Eyvah!.. Şiiri aldığım Ahmet Necdet'in kitabını açtım, baktım, kusur bende değil, krtapta!.. Ahmet Necdet'e duyururum. • Şimdi Mefih Cevdet'in "Geçmişin Geleceği" adlı kitabından (58'inci sayfadan) biralıntı yapmak farz oldu: "Geçen ay, öldüğü günmüş, AhmetHaşimiçin bir izlence seyredip dinledik, TV'de. Büyük oza- nımızın kimi şiiheri okundu yalan yanlış ve elbet onun simgeci bir ozan olduğu üzerinde duruldu. Aruzartık tümden unutulduğu için yanlış okuma- lara boş vereyim dedim, olmadı, tadı kaçtı o şiir- lerin. Omeğin: Âteş gibi bir nehr akıyordu \ jL, dizesi, ilk hecesi ktsaltılarak, ^ ,J *" ;| ^ Ateş gibi bir nehr akıyordu " * ** diye okundu. Ne yapacaksınız! Demek böyle de hoşlanılıyor Ahmet Haşim'den, o dayeter. Büs- bütün unutulmamasını kazanç sayalım." • Sen şu işe bak, Melih Cevdet bir hecenin kısal- tılmasına katlanamıyor, biz sözcükleri yanlış yazı- yoruz; şairimiz ikinci sayfayı bırakıp giderse işte böyle olur!.. Oh olsun!.. Bu arada şiirin doğrusunu yazmak görevtni mut- lulukla yerine getireyim: Madem otuz altı yediye düşmüş âteşin Demek çıkışın yakın hastaneden • .t Benim dal gibi zaifım, güzelim ' * ' Ne dilersen dile benden. Esiriaşkın olmuşum cânâ . . Kafamtn ve kolumun gücü senden Ben fakir, şair doğmuşum Ne dilersen dile benden. Şimdi merak etmez misiniz: Melih Cevdet, kimdi o kız?.. UCVi Gelin Bellona'ya, salondan yatak odasına dilediğiniz ürünleri seçin. Bellona hepsini evinize ücretsiz gelip kursun. Ödemeleri isterseniz peşin fiyatına tam taksitle, isierseniz varan vadelerle yapın. Dilerseniz, peşin ödeme avantajıyla, ; i Vo15 indirımseçeneğinden yararlanın. Pîko Köşe Takımı, Desen: NavyOscar Koltvık Tokımı, Desen: Krislal BELLONA I 3itro Koltuk Takımı, Desen- Rosa 8u komponyo, T.C. Sanayi Bakanlıflı'nın 25.05.1994 tarit.« 21940 soyılı Mbiig hükûmlenne uygun obrak yopclmobodjr 01 02 2000 kmhı rfiboriyt» bojlayao komponyo, ürehm ve slok ımkonlonyla umtM» BOYTAŞ A J. O.S.B. 8 Cd No 14 38070 Kayserr Bellona, Boytaş A.Ş.'nin tescilli marfcasıdır. L0M03618M6 www.bellona.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle