16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA JvUi-<l Uİ\ [email protected] 15 Kazimir Maleviç-AlexanderBrener ikUisinin 'Süprematizm: Gri üzerine Beyaz Haç Üzerine Yeşil Dolar'ı ilk kez tstanbul Yeni Sanat Müzesi'nin Abdülaziz Salonu'nda izieyicUere sunuluyor. îstanbul Yeni Sanat Müzesi, günümüz kültürüne yönelik bir anîayışı benimsiyor Sanatçı sanatçıya6 karşı9 ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Alexander Brener adı, sanatla ilgile- nenlere hiç yabancı değil kuşkusuz. Olay, 4 Ocak 1997 yılında 38 yaşında- ki Rus sanatçı Alexander Brener'in ye- şil bir sprey boya ile Amsterdam Stede- lijk Müzesi'nin içine girmesiyle başla- dı. Brener, Kazünir Maleviç'in 12 mil- yon dolar paha biçilen 'Süprematizm (Gri Fon Üzerine Beyaz Haç)' adlı res- mine doğru yöneldı ve tuvalın yüzeyi- ne kendi deyimiyle 'çarmıha mıhlanmış bir biçimdedolar işaretipüskürttü'. Bre- ner'e yapıta zarar verdiği gerekçesiyle dava açılması gerekirken, Hollanda'da bir ikamet adresi bulunmadığından do- layı serserilik suçlamasıyla Hoorn kö- yündeki bir cezaevinde alıkondu. Bu sı- rada restoratörlertuvalin üzerindeki bo- yayı temizlemeye çahştjlar. Ancak. bo- yanın bir kısrru tu\ alin çatlaklanndan sız- dı. Alexander Brener, sanat çe\ releri ta- rafından aforoz edıldı. sadece birkaç sa- nat dergisi tarafından desteklendi. Ba- zı dergılerde; "Brener bir holigan değiL Maieviç'in yaşadığı dönemde oiduğu 0- • 'Ressam, Vandal: Yapıtı' başlıklı sergide Maleviç-Brener ikilisinin 'Süprematizm: Gri Üzerine Beyaz Haç Üzerine Yeşil Dolar'ı ilk kez îstanbul Yeni Sanat Müzesi'nin, Abdülaziz Salonu'nda izleyicilere sunuluyor. Kavramsal çıkış noktası Özge Açıkkol'a ait olan 'Oda' projesinin ilk sergisi Georges Perec'in 'Yararsız Bir Uzama Dair' adlı metniyle birlikte sunuluyor. bi, güçlü bir kişiüğe sahip yasak aşmacı bir sanatçıdır. Brener, Maleviç'i tahrip etmeye değil, .Maleviç'e estetik bir deger katarak ondan daha degerli bir iş >ap- ma\ı amaçlamıştır. Yaratıcılık eylemini durdurmak. daha doğrusu rutuklamak meşru mudur? Bu olay adalet ile sansü- rün nasıl kol kola yürüdüğünü göster- miş olmalıdır sizlere. Sevgiü Flash Art okuv uculan sizden Amsterdam Stade- Bjik.MüzesTneyazmanın; 'Sanat için Öz- gürliik, Brener ıçın Özgürlük' talep et- menizi rica ediyorum" diyerek protes- toedildi. Maleviç-Brener ikilisinin 'Süprema- tizm: Gri Üzerine Beyaz Haç Üzerine Ye- şil Dotar'ı ilk kez tstanbul YeniSanat Mü- zesi'nin, Abdülaziz Salonu'nda izleyi- cilere sunuluyor. Tekyapıtlık, 'Ressam, Vandai: Yapıtı' başlıklı sergi ile açılı- şını yapan Îstanbul Yeni Sanat Müzesi, güncel sanata ve günümüz kültürüne yönelik bir anîayışı benimsiyor. Mima- ri tasanmını Serkan Ozkaya'nın yaptı- ğı, tstanbul Güncel Sanat Projesi bün- yesinde gerçekleştirilen lYSM'nin ilk sergisi biri Rusya'da diğeri Sovyetler Birliği'nde doğinuş iki sanatçının or- tak projesi olarak sunuluyor. Projenin ilk aşaması Kazimir Male- viç'in 1917-18 yıllan arasında gerçek- leştirdiği 'Süprematizm 1922-27/Gri Üzerine Beyaz Haç' serisine ait bir ru- valinı resmetmesi. İkinci aşama ise Ale- xander Brener'in 1997 yılında Amster- dam Stedelijk Müzesi'nde Maleviç'in hazırladığı zeminin, açık gri art alana yerleştirilen beyaz haçın üzerine, yeşil renkte püskürtme boya ile çizdiği Ame- rikan dolan işareti ile tamamlanıyor. Amsterdam Stedelijk yöneticileri her ne kadar Brener'in Maleviç'in yapıtı üzerine yaptığı dolar işaretini tuvalden kimyasal işlemler ile kazımayı tercih ettılerse de, bu sergide dijital baskı ile Maleviç-Brener ikilisinin ortak üretimi sunuluyor izleyicilere. Maleviç çerçevesini kendi çizdigi süp- rematıst ilkelerle ressamlan, nesne-ger- çeklığıııden, çarlık ordusu gibi tahrip edilmesi gerektiğini düşündüğü, takli- de dayanan sanattan, karşı-devrimcili- ğin resme yansıması olarak değeriendir- digi akademizmden kopmaya çağınyor- du herkesi. Maleviç'e göre yaratma sa- natı ile taklit etme sanatı arasında fark vardı. Kuşkusuz Maleviç'in yazılannda kul- landığı nesnenin tahribi ifadesi, sanat ya- pıtının nesne olarak varlığına değil, ko- AJpaslan Ertüngealp ve viyolonsel virtüözü Danlel Crosgurln bugün Kadılcöy Halk Eğttim Merkezl'nde Yazı biter müzik başlar' arkestra şefliğinin sadece yüzde onu müzik ve sanattır. Geri kalan kısmı insan gruplanyla anlaşmak ve müziği üretmeyi başarmaktır. Bir orkestra şefinin işi müzisyenleri yönetmek değil, aslında onlan yönlendirmektir. Onlara ilham ve enerji vermektir; birçok şeyin zamanlamasının tam yerine oturmasını sağlamaktır. 'Nota sese dönüştüğü zaman şiire denkdüşenJ AVŞE KÖKSAL Borusan Îstanbul Filarmoni Orkest- rası şubat ayı konserlerindeAlpastan Er- tüngealp ve ünlü viyolonsel virtüözü DantelGnKgurin'ı konuk olarak ağır- lıyor. Bugün saat 19.30'da Kadıköy Halk Eğrtim Merkezi'nde. yann ise yine aynı saatte Cemal Reşit Rey Kon- ser Salonu'nda gerçekleşecek olan konserlerde müzikseverler, Rossini'nın 'Cezayir'de Bir İtaryan Km Üvertü- rü', Haydn'ın 'VîyoionselKDncertola- n' ve Mozart'ın 'Senfoni No. 41, Do Majör,'Jupiter' IC551' başlıklı yapıt- lannı dinleme imkânı bulacaklar. Altı yaşında piyano ile müziğe baş- layan ve Alman Lisesi ve tstanbul Be- lediye Konservatu\ r an'nı birinciliklebi- tiren şef Ertüngealp. Macaristan'a gi- derek Franz Liszt Müzik Akademi- si'ndeeğitimini J 993 yılında piyanist olarak tamamladı. 1995-99 yıllan ara- sında aynı akademide orkestra şefliği eğitimi sırasında bir Schiff, Vasary ve Franki gibi ünlü hocalarla çalışma im- kânı bulan Ertüngealp birçok ulusla- rarası yanşmada derece kazandı. Sa- natçı müzik yaşamını halen Macaris- tan'da sürdürüyor. 1969doğumlugenç yeteneklerimizden Alpaslan Ertünge- alp ile orkestra şefliği üzerine bir söy- leşi yaptık: - İlk olarak piyano eğitimi almış ol- manızın orkestra şefliğine nasıl bir et- kisioldu? ALPASLAN ERTÜNGEALP- Ço- cukluğumdan beri korolu eserler, ope- ralar, oratoryalar, senfoniler bana oda müzıği ve solo yapıtlardan daha çeki- ci geldi. Hatta çocukken çok uzun bir boya firçam vardı ve müziği kendi kendime idare ederdim. Ama önce- likle piyano eğitimi almaya karar ver- dim. Çünkü çok yüklü ve sağlam bir piyano eğitimi almış olmam sayesin- de küçük yaştan başlayarak müzik kül- türümü kendi kendime geliştirmiş ol- dum. Orkestra şefliği eğitimime baş- ladığım zaman müzisyen olarak za- ten belli bir seviyeye gelmiştim. Dört yıllık eğitimim boyunca sadece işin teknik ve manue) kısmını öğrendim. - Orkestra şefinin bir orkestra için önemi nedir? ERTÜNGEALP- Orkestra şefliği- nin sadece yüzde onu müzik ve sanat- tır. Geri kalan kısmı insan gruplany- ~ la anlaşmak ve müziği üretmeyi başar- maktır Bir orkestra şefinin işi müzis- yenleri yönetmek değil, aslında onla- n yönlendirmektir. Onlara ilham ve enerji vermektir; bir çok şeyin zaman- lamasının tam yerine oturmasını sağ- lamaktır. Müzisyenlerin güncel problemlen- ni unutmalannı sağlamak ve sadece müziği yaşatmaktır. Bu yüzden bir or- kestra şefî enstrümanlann özellikleri- ni her sesin oluştuğu anın farklannı ve özellikle de çalınan bestenin her no- tasmı çok iyi bilmelidir. - Müzik yaşanunızı Macaristan'da sürdürmeyi tercih ediyorsunuz. ERTÜNGEALP - O dönemlerde demirperde yıkıimamış olduğundan doğudaki birçok iyi müzisyen daha batıya gitmemişti. Batıda da iyi mü- zik eğitmeni yoktu. Amerika'da ise doğru yere ve doğru adama ulaşamaz- sam yok olup giderdim. Doğu ülkele- ri içinde Macaristan'ın müzik gelene- ğıni ve şehrin tarihi beni çok etkiledi. Ama bu sürekli Macaristan'da kalaca- ğım anlamına gelmiyor. Zaten orkest- ra şefinin hayatı sürekli olarak aynı yerde geçmez. Bir şef üç-dört yılda bir orkestra değiştırmelidir. Bunahem orkestranm, hem şefin ihtiyacı vardır. Bu yüzden Rusya, Uzakdoğu veya Ba- tı, dünyanın her yerine gidebilirim. 'Müzik kiUtürümü kendim getiştirdim." - Macaristan'da Türk bestecilerin yapıtlannı seslendirdiniz. Seyircinin tepkisi nasıkü? ERTÜNGEALP - Hikmet Şimşek daha önce Macar orkestralan ile plak çalışması yapmış. Fakat konserde bir Türk besteci seslendirilmemiş bugüne kadar. Ben de 98'de Cumhuriyet'in 75. Yılı kutlamalan için bir Türk-Macar programı hazırladım. Adnan Saygun'un '2. Senfoni'sini, Cemal Erkin'in 'Kö- çekler'ini. FeritTüzün'ün 'Esintfler'ini ve Cemal Reşit Rey'in 'Enstantaneier' başlıklı yapıtını Macar Devlet Radyo Senfoni Orkestrası ile seslendirdik. Macaristan'ın en iyi orkestralanndan biri olmasına karşın içinde çok aksak ritim oiduğu için Adnan Saygun'un senfonisini çalmakta çok zorlandılar. .%ıa sonuçta dinleyici ayakta alkışla- dı. Hatta bis parçası istediler. Macaris- tan'da senfonik konserlerde genelde bis istenmediğinden orkestra bile çok şaşırdı. Macarbesteci Bartok da Türkiye'ye gelmişti. Bu karşılıklı iletişimin nede- ni iki ülkenin müziğinde benzerlikler olmasından dolayı mı? ERTÜNGEALP- Bartok müziğini Macar müziğinden tamamen ayn de- ğerlendirmek gerekir. Bartok çeşitli ülkelerin halk ezgilerinı toplamış, bun- lan sınıflandırmış ve çok büyük bir araştırma yapmış ve kendi müziğini ya- ratmış. Ama genel olarak bakarsak Türk halk müziği ile Macar müziği arasında gerçekten bir yakınlık var. Zaten beş ve altı ton üzerine kurulu rit- mik yapı bütün Balkan ülkelerinde var. Macar halk müziği de Bulgar ve Türk müziğinden etkilenerek oluşmuş aslında. - Macar ve Türk dinleykisi arasın- da ne gibi farklar gözlemlediniz? ERTÜTVGEALP- Türk dinleyicisi- ninde 'Akdenizli' yapısı var. Çok ateş- Ii bir seyirci. Bis isterler, ayakta alkış- larlar... Ama yine de genel ilgi az. tstan- bul'un nüfusu 10 milyonun uzerinde olmasına karşın bir yada iki tane sen- foni orkestrası varken Macaristan'da- ki bir milyonluk şehirlerde dört-beş tane senfoni orkestrası var. Sayılar za- ten ilgiyi gösteriyor. Macar seyircisi- nin eksikliği ise tutucu olmalan. Yüz- yıl önce Caruso konser vermeye gel- miş, Verdi yerine Pııccinisöyledi diye yuhalamışlar. 1990'daki rejim deği- şikliğinden beri biraz daha ılımlılar. Ama hâlâ çağdaş Rus bestecileri ya da Fransız bestesi hâlâ repertuvara gire- miyor. Komünistrejimingetirdiği Batı'yla kopukluk ve sadece belli politik çiz- gilerin desteklerunesinin buna çok bü- yük etkisi olmuş. Diğer taraftan reji- min Macaristan'daki müzik geleneği- nin yozlaşmadan yaşatılmasına sanki konserve edilmiş gibi konınmasına çok yaran olduğunu da kabul etmek gereİc. Müzik gelenekleri Batı'dan ge- len bazı etkileşimlerle bozulmamış. Popülerlik kavramı bile daha yeni ye- ni oluşmaya başladı. -Her orkestra şefinin kendineait bir beste yorumu \ar mıdır? ERİtTVGEALP - Nota yazımı sa- nat dallan arasında en az bilgi aktaran yöntemdir. Sözlü bir metni okuyunca insan doğrudan eserle bir bağlantı ku- rar. Müzik ise aracı gerektirir. Hiç kim- se notayı eline alarak bu işin keyfıne varamaz. Nota yazımı kelimeler kadar açık değil. Nota bir tür dildir. Kendi lcurallan, noktalan, virgülleri, cümle- leri vardır. Sese dönüştüğü zaman şi- ire denk düşer. Şiirde de dil kurallan yıkılmıştır. Yazılı sanatın bittiği yer- de ki ben buna şiir diyorum, orada müzik başlar. Yorum da bu noktada devreye girer. Bunu dinleyiciye iletmek için harfle- rin ötesini görmemiz lazım. Bu dili ve yazılı metni onu dinleyene aktanrken kelimelenn arkasında müzisyenin gör- dügü şiir o bestenin yorumudur. nu olarak ele alınan nesnenin betimine yöneltiliyordu. "Brener'in,Maleviç'in tu- vali üzerine vaprığı katkryı söz konusu işlevi kesintiye uğratacak alışılageldik a>~angart bir tahripkâriık olarak nitele- mekilk bakısta açıldayia görülebilir" di- yor sergmin küratörü Erden Kosova \ e ekliyor: "Bu koiaycınğm ötesinde, Bre- ner'in edimini okuyabilmenin anahtan- nı başka yerdearamamızgerekryor. Bre- ner'in kuşkusuz Male\ iç'le herhangi bir sorunu bulunmuyor." Söz konusu yapıtın ilk kez sergilen- mesi nedeniyle, müzenin böyle bir ser- giyle açılması büyük bir önem taşıyor. lYSM'nin yönetmeni Vasıf Kortun'a göre, müzenin ilk galerisinin isminin Abdülaziz Salonu olmasınm çeşitli ne- denleri var. Bunlardan belki de en önemlisi, Je- an-Leon Gerome'a 1867 Paris ülusla- rarası Sergisi sırasında bir yapıt ısmar- laması kadar, Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesi için atlı heykeli yaptırması da bulunuyor. Erden Kosova'nın müze ile ilgili olarak altını çizdiği diğer nokta ise şu: "Sizden ricamız bu sergi>i baş- ka kunımlann yakın zamanda gerçek- leştirdiği kimi etkinliklerin bir parodisi olarak deger- lendirmemeniz.™ Nesne ta- pınmasmın neden olabile- ceği paranoyak mülkiyet- güvenlik ilişkilerini eleştir- diğimizi sanmak bize hak- sızukolur. Yaflhğırnız sade- ce auranın yeniden üretiniî- ne masum, müte\aa bir kat- kL" 'Ressam, Vandal: Yapıt]' adlı sergi 25 Şubat'a dek Müeyyet Sokak 11 / 2 Tü- nel adresinde, perşembe- cumartesi günleri saat 14. 00-18.00 saatleri arasında gezilebilir. Oda projesinin ilk sergisi Jstanbul Güncel Sanat Projesi bünyesinde gerçek- leştirilen bir diğer proje ise Kuledibi Şahkulu Sokak'ta yeni bir sergi mekânı olan Oda... Oda, iki özel alanın yani iki kişinin paylaştığı birevin içindeyeralan, sey- re açık tek bir odadan iba- ret. Bu mekânın tercih edil- mesinin nedeni. evdeki ve sokaktaki yaşantının da me- kânda gerçekleştirilecek olan yapıtlara katkıda bulu- nabilecek olması. Kavram- sal çıkış noktası Ozge Açık- kol'a ait olan 'Oda' proje- sinin ilk sergisi, boş bir alan olarak tasarlanıyor ve Ge- orges Perec'in 'Yararsız Bir Uzama Dair' adlı metniyle birlikte sunuluyor. Odanın boş olması, diğer iki oda \e sokaktaki yaşa- mın içinde yabancılaşmış bir alan açma ve bundan sonra gerçekleştirilecek olan yapıtlar için bir davetiye çı- karma isteğinden kaynak- lanıyor. Özge Açıkkol Oda proje- sini şöyle anlatıyor:tt Kul- lanıunası düşünüien mekân, vagon gibi art arda dizilnıiş üç odadan birisi. İki odanın ortasındayer abyor. Bu oda aynı zamanda etrafi bina- larla çevrili bir a\luya bak- makta. Böyletikle bir avlu- nun ve diğer binalann cep- helerinin de bu mekâna ka- tıhnası olasıdır." îçinde yaşanan diğer iki odanın tersine bu mekân boş kalacak ve belirlenen süreler içinde ve bu mekâ- na uygun olarak yapılacak işlere ev sahipliği yapacak. Hem bu evin kendi içi hem de sokağın içinde bir uzam açılnnş olacak. Sokak, ev- ler ve avludan oluşan mekân da 'çelişki uzamı' olarak dü- şünülebilir. 'Yararsız Bir Uzama Dair' adlı sergi per- şembe-cumartesi günleri sa- at 14.00-18.00 saatleri ara- sında izlenebilir. ODA: Şah- kulu Sokak 39 / 1 Kuledi- bi, Tel: 292 30 96. Batı Trakya'da Okay Temiz konseri • İSKEÇE (AA)- Sanatçı Okay Temiz'in Yunan Ektos Orion grubu ile birlikte verdiği konser büyük ilgi gördü. tskeçe Belediyesi'nin katkılanyla İskeçe Kültür ve Sanat Evi tarafından düzenlenen sanat etkinliklen çerçevesinde Okay Temiz, Türk müziği ritmlerim tanıttığı seminerlerin ardından Türk ve Yunan ezgilerinden örnekler sunduğu bir konser verdi. ı Sanatçı verdiği konsere gösterilen ilgiden çok memnun olduğunu. özellikle de Yunanlılarla Türkiye'den önce izole olmuş Türkler'in çoğunlukta oiduğu Batı Trakya'da biraraya gelmenin çok büyük önemi olduğunu belirttı. : 'Deprem Fotoğpafları' İznritte sergileniyor • Kültür Servisi - Belgesel fotoğraf sanatçısı Tufan Dinarlı'nın 'Yalova. 2. Gün" başlıklı deprem fotoğraflan. Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'nun katkılanyla tzmit'te sergileniyor. 'Yalova, 2. Gün'. ilk kez depremden 20 gün sonra, Yalova sahilindeki belediye çay bahçesinde koli bantlanna * yapıştınlarak 1 Eylül Dünya Banş Günü'nde sergilenmişti. tzmit, yeni tren istasyonunda açılan ve 19 Şubat'a dek izlenebilecek sergide. otuz siyah-beyaz fotoğraf yer alıyor. tzmir'de yaşayan Dinarlı. depremin ikinci günü Yalova'ya gelerek çektiği fotoğraflar için, "yaşamım boyunca çekebildiğim en zor fotoğraflardı bunlar" değerlendirmesini yapıyor. Sergi fotoğraflan, depremzedelerin sesini dünyaya duyurmak amacıyla www.gediknet.com, deprem bilgileri ve sanat sayfasında da görülebilir. Gene VVilder kansere yakalandı • NEVV YORK (AA) - Komedı filmlerinin unutulmaz yıldızı, 'Kırmızılı Kadın' filmiyle belleklerimize kazınan, kıvırcık saçlı oyuncu Gene Wilder'ın kansere yakalandığı ve tedavi için New York'taki Sloan-Kettering Memorial Hastanesi'ne vattıöı hıldirildi. Görgü tanıklannın ifadelerini aJvUraıı Anıcrj,kapjjasını, gönindSğüflüveyûzünün i h g y ş f VV'ilder'ın. hastaneye dördüncü eşi Karen Webb ile geldiği bildirilirken hastane yetkitileri Wilder'ın hastaneye yattığmı ne yalanladılar ne doğruladılar. Hastaneye girmeden önce şoforüyle uzun uzun kucaklaşarak vedalaşan VVilder'ın kanserin hangi türüne yakalandığı ve ne kadar süre hastanede kalacağı hakkında bilgi verilmedi. B U G Ü N •-'_•• '- - ^ : -•'••• •*•' • BARAKA'da, saat 17.30-18.45 arasında gezgın Başar Bilge'nın Sunye, Mısır ve Ürdün gezilerinı •Hicaz Esintileri' başlığı altında topladığı dia gösteıisi izlenebilir. (292 29 79) • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da DVD'den EricClapton. 'Unplugged' konsen izlenebilir. (252 35 00) • BABYLON'da. saat 21.30'da gitar ve vokalde Derya Köroglu. klavyede Erkin Hadimoğlu, basta Raci Pişmişoğlu. vurmalılarda Erdinç ŞenoL udda Fetih Ahıskalı. kemençede Furkan Bilgili'nin yer aldığı, "Yeni Türkü' konseri izlenebilir. (292 73 68) • ATATÜRKKİTAPLlĞI'nda saat 18.00de, Serkan Özdemircan'ın düzenlediğı, Dünya Sinemasının Şaheserleri başlığı altında, Kenji Mizoguchi'nin yöneftiği 1953 yapımı 'Yağmurdan Sonraki Soluk Ayın Öyküleri' adlı film izlenebilir. (249 09 45) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.30'da. Elif Şengün'ün düzenlediği. Ali Hakan, Necati Sönmez, Cem Altuısaray ve Burçin Yalçuı'ın konuşmacı olarak katıldıklan '1990'h V ıllarda Sinema" başlıklı söyleşi izlenebilir. (293 12 70) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da L. Ferreira Barbosa'nın yönettiği 'Normal İnsanlar Herkes Gibidir' adlı film izlenebilir. (244 44 95) • BILG! İ'NİVTRStTESİ'nde, saat 20 30'da Jacques Becker'in yönettiği. Jean Gabin. Lino Ventura ve Jeanne Moreau'nun rol aldığı, 'Touchez Pas Au Grisbi' adlı film izlenebilir. (216 23 15) • MEBA SANAT EVİ'nde, saat 20.00'de Mine Ergen'in, 'Stanislavski Tiyatrosu'başlıklı söyleşisi izlenebilir. (547 13 35) • AVTJSTURYA BAŞKONSOLOSLUĞU. KLfLTÜROFlSl'nde saat 19.30'da piyano, flüt ve sopranodan oluşan 'Trio Els' grubu, Mahler, Cnaminade. Boulanger ve Koptagel'in eserlerinden oluşan bir konser verecekler. (223 78 43) • NÂZEVI KÜLTÜR EVİ'nde, saat 19.30'da Dünya Armağan, 'Sosyalizm Hâlâ Güncel mi' başlıklı bir seminer verecek. (245 04 81) POLONYA FİLMLERİ HAFTASI'NDA BUGUN • LEVENT KÜILTÜR MERKEZİ SİNEMA TÜRSAK'ta saat 18.30'da Jufien J. Antonisz'in 'Haber Bobinleri' adlı canlandırma kısa filmı ve Andrzej \Vajda"nın 'Bayan Hiç Kimse' adlı filmi; saat 21.00'de Daniel Szczechura'nın 'Başkanın Koltuğu' adlı kısa filmı ve Maciej Slesicki'nin yönettiği 'Baba' adlı film izlenebilir. • AKM SİNEMA SALONU'nda saat 15.00'te Zbtgniew Rybcznski'nin *Tango' adlı canlandırma kısa filmi ve Adek Drabinski nın 'Tuzak' adlı fıiını: saat 18.00'de Marek Serafinski nııı 'Yanş' adlı canlandırma kısa filmi ve Mariusz Trelinski'nin yönettiği 'Narin Yarabk' adlı film görülebilir. (251 67 70-251 84 81)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle