17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
aŞUBAT2000SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomita cumhuriyet.com.tr 13 Bükümetin istikrar programıyla sermayenin çıkarlan gözetilirken yurttaşlar göz ardı ediliyor Halloıı soruıılanııa çözüııı yokUluslararası kredi lcuruluşlan, halkın çoğunluğunu göz ardı eden ve sermayenin çıkarlannı gözeten cKizenlemeleri alkışlarken programın faturası halka çıkarılıyor. Enerji ve tanm gibi temel sektörlerin yabancı sermayeye terk edilmesiyle yaşanacak gelişmelerin Türkiye'yi 'daha karanlık günlere' taşıyacağına ise kesin gözüyle bakıhyor. Ekonomi Servisi -Bankacılık, enerji başta olmak üzere strate- jik aianlarda uluslararası kreditör- lerin "istekkri yönünde" düzen- lemelerin gerçekleştinldiği Tür- kiye'de, pıyasalara pompalanan moral yurttaşa yansımıyor. Hûkü- met, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dûnya Bankası'nın direktifle- ri doğrultusunda, tanmdan ener- jiye ve finansa kadar hemen he- men her sektörde kamu yarannı göz ardı eden düzenlemelen ya- şama geçirirken halka "enflas- yon düşecek, rahaüayacaksınız*' vaatlerinde bulunuyor. Ancak ül- kenın gündemine sokulan ve art arda gerçekleştirilen düzenleme- ler, bir anlamda "iş ve aş derdin- de" olan halkın beklentilerine ya- nıt vermekten uzak kalıyor. Uluslararası kredi lcuruluşlan. halkın çoğımluğunu göz ardı eden ve sermayenin çıkarlannı gözeten düzenlemelen "aDaştarken". söz konusupıugıamm faturası halka çı- Kredi kurulusu ümit verdi Moody's: Yükseltebiliriz ANK\RA/WASHINGTON (AA) - Merkezi ABD'de bulunan kredi derecelendirme kurulusu Moody's, faizleri ve enflasyonu düşürmeyi amaçlayan Türkiye'nin, ümit verici bir başlangıç yaptığını beürtti. Moody's, reformlar ve ekonomik politikanın taahhüt edildiği gibi devamı durumunda. Türkiye'nin kredi notunun bu yıl ıçinde yükseltileceğıni de açıkladı. Koalisyonda, ekonomide alınması gereken kararlar konusunda yapıcı bir tavır bulunduğunu belirten Moody's, bunun da ekonomik sorunlann aşılmasuu kolaylaştırdığını bildirdi. Stand-By'dan çok. Avrupa Bırlıği'ne gırme arzusunun, reformlan hızlandıran unsur olduğunu belirten Moody's'e göre, Uluslararası Tahkım Yasası'nın çıkartılması, özellikle telekom ve enerji konusunda daha çok yabancı sermaye girişini sağlayacak. MALİYE BAKANIORAL KUR POLtTİKASINl DEĞERLENDİRDİ Trogram Maliye'ye bağlı' ANKARA (OmhuriptBfr- rosa) - Maliye Bakanı Sümer Ond, programın temel amacının yatınm ve üretim iklimi yaratmak oldu- ğunu, bunun sonucunda zaten vergilerin toplanacağını söyledi. Oral, personel alı- mından taşıtlara, bina kıralamasından oda düzenlemelenne kadar uzanan ka- muda tasarruf genelgelennin bu ay ya- yımlanacağını bildirdi. Ekonomik programın, vergi, özelleş- tırme ve harcama olmak üzere 3 ayak üzerine dayandığını, dördüncü ve daha önemli bir ayak olarak siyasi istikrann programın başansı için şartolduğunu an- latan Oral, "Eğer özeleştinne genrlerin- deöogörülenhedefeubşamazsanızprog- ram sdantryadüşer.3 ayakgerçekksmez- se programda beklenen aeticegerçekleş- mez" dedi. Oral, kur »^e para politikala- nnın başansının gelır-gider poliukalan- nın başansına bağlı olduğunu kaydettı. Maliye Bakanı Oral, Ankara'da baş- layan ve iki gün sûrecek olan Defterdar- larToplantısı'nda 1999bütçesininöngö- rülen hedeflere göre daha iyi sonuçlan- dığmı söyledi. Oral, ocak ayuıda faiz dı- şı bütçenin hedefın üzerinde gerçekleş- tiğini belirtirken, vergı gelirlerinin prog- ramın en önemli ayağı olduğu söyledi. 'Ekonomiye çeki düzen şart' Oral, özeüeştirmeyi bütçe kaynağı ola- rak düşünmemelerine karşın 2.6 katril- yon lıralık özelleştirme gelinnin bütçe- ye aktanlacağını anımsatırken, harcama büyüklüklehnin mutlaka bütçede öngö- rülen hedefler ıçinde kalması, hatta ya- pılabılıyorsa daha da kısıtlanması ge- rektığıru anlattı. Oral, programın Türki- ye şartlanna uygun olarak hazırlandığı- nı söyledi. AB'ye üye olsun olmasın Türk ekonomismin kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini, yeni çağda ekono- mi ne kadar güçlü ise o kadar ağırhğının olacağını vurgulayan Oral, kapsamlı bir programı Türkiye'nin uzun ydlar uygu- lama şansının olmadığını söyledi. Oral, ilk ayda enflasyonda düşüş bek- lemenin bilimsel olarak da olanaksız ol- duğunu savundu. Defterdarlara, "3 yd- hk enflasyonu aşağı çekecek program- da, burada sizier devreye gireeeksiniz. Defterdariar, bölge müdürieri olarak 2000 yıhnda her zamandan daha büyük önem taşıyorsunuz. Çünkü programm hem gelir henı gider ayağında varamz. Çok tarihi bir görev taşıyorsunuz" diye seslenen Oral, kur ve para politikalan- nınsağlıklı uygulanabümesınin, kamu ma- liyesini işlerhale getirecek gelir-gıder po- litikalannın uygulanmasına bağlı ol- duğunu kaydetti. kanhyor. Enerji ve tanm gibi te- mel sektörlerin yabancı sermaye- ye terk edilmesiyle yaşanacak ge- lişmelerin Türkiye'yı "daha ka- ranlık günlere1 ' taşıyacağına ise kesin gözüyle bakıhyor. Hüküme- tin reform adı altında gerçeklestir- dıği düzenlemeler sosyal devlet il- kesini yok ederken ülkede sağlık hizmeti giderek pahalılaşıyor. Sağlık hizmeti ayncahk Yanlızca bir ay içinde doktor muayene ücretlerinin yüzde 20'ye yakın oranda, doğum ücretinin yüzde 13, ilaç fiyatlannm ise yüzde 12 civannda arttığı Türki- ye'de sağlık hakkı giderek para- sı olanlara özgü bir imtiyaza dö- nüşüyor. Bankacılık sektöründe kalıcı önlemler almak yerine yabancı sermayeye pazar açmak yönün- de çaba gösteren hükümet, eko- nomide rantiye kesiminin etkin- liğini sürdürmesinin ortamım da hazırhyor. Özelleştirildikten son- ra içi boşaltılan bankalara el ko- yarak yeniden saüş için ıçini dol- duran hükümet, yurttaşlardan al- dığı vergilen buraya aktanrken tarımda da faturası hem üretici- ye hem tüketiciye çıkacak dü- zenlemelere hazırlamyor. Uretici de yoksullaşıyor Tanmda sübvansıyonlan ta- mamen kaldırmak için çalışma- lara başlayan hükümetin yaşa- ma sokmaya hazırlandığı doğ- rudan gelirdesteği sistemi, ülke- nin ihtiyacı yönünde tanmsal üretimi arttırmaya yönelik ön- lemleri içenniyor. Uzmanlann planlama yapıl- ması ve tanmsal üretimin artn- nlması yönündeki uyanlannı dikkate almayan hükümetin bu hazırlığmın faturası da tanmsal ve hayvansal ürünleri çok paha- hya tüketmek zorunda kalan tü- ketici ile yoksullaşan üreticiye çıkıyor. Nüfusun yüzde 45'ini istih- dam ettiği belirtilen tanm sektö- ründe uretici giderek yoksullaşı- yor. Geçen yıl toptan eşya fiyat- îan yüzde 62.9 oranında artarken sanayi ürünlerinde artış oranı yüzde 76.7, tanmda ise yüzde 30 olarak gerçekleşti. Diğer bir deyişle tanm üreticisinin geliri yüzde 30 oranında geriledi. Faizlere dokunmayan hükü- met yüzde 25 enflasyon hedefi doğrultusunda ücretleri dondurur- ken çalışanlar yanlızca ocak ayın- da yüzde 38.7 oranında gelir kay- bına uğradı. Sendikalann hesapladığı yok- sulluk sınıraun 400 milyon lira- ya yaklaştığı ülkede, asgari üc- ret 100 milyon lirayı bulmazken enflasyon sürekli öngörülenden yüksek çıkıyor. 700 kişi işten çıkanklı Ekonomik durumunu düzeltmeye çalışan bankalar , •> maliyetleri azaltmak için çalışanlarının işine son veriyor HAZALATEŞÇAKIR o "• * -• -(••"" Hükümetin 22 Aralıkta 5 bankaya el koymasının ardından sektör yeniden yapılanmaya gıderken bazı bankalar da ıstihdamı daraltıyor. Bazı bankalann maliyetleri düşürme gerekçesıyle geçen hafta iki gün içinde 700 kişiyi işten çıkardığı bildirildi. Banka yöneticileri, sektörün yeniden yapılandınlabılmesı için merkezi operasyona gidilmesinin kaçınılmaz olduğunu kaydederek "Az ama kaMteii personeüe —— çataşmak zorunlu" değerlendirmesini yapıyorlar. Hükümet 2000 yılında harcamalar ve personel politikasında radikal uygulamalara gıtme karan alırken, özel sektörde de işten çıkarmalar yine gündemde. Osmanlı Bankası, Demırbank ve 700 kışıyı işten çıkarma karan alırken, diğer bankalarda da bu operasyonun süreceği kaydedildi. Bankacılar, yeni Vergi Yasası'yla birlikte sektöre ağır yükler getirildığini savlayarak "Kâr edebihnemiz için maliyetleri düşürmek zorundayız. Küçülme • Osmanlı Bankası, Demirbank ve Toprakbank, toplam 700 kişiyi işten çıkarma karan alırken, diğer bankalarda da bu operasyonun süreceği kaydedildi. Bankacılar, yeni Vergi Yasası'yla birlikte sektöre ağır yükler getirildiğini ve kâr edebilmek için maliyetleri düşürmek zorunda olduklannı savladılar. karan doğrultusunda az ama kaliteli personeile çalışmak zorundayız. Eleman tasarrufu kttyınılma? oMu" değerlendirmesini yapıyorlar. Dünyada şubesiz bankacılığm yaygınlaştığına dikkat çeken bir bankacı da u Arük müsterilerin Eski Devlet Bakanı Rüşdü Saracoğlu 'Sektörün ıslahı zorunlu' İZMİR(AA)-Eski [ ~jjtgtg^T I bulunmadığına Devlet Bakanı Rüşdfi 4 P ! " ^ H ^ ^ işaret ederek "Islah Saracoğlu, Türk W' J^m edüdikten sonra bankacılık sisteminin Jfe,* JjbaİyHİ yeniden eski tamamımn ıslah WStİ£j^£ sahipfcrine edilmesinin şart $T"'C^ j ^ | satarsamz. adama olduğunu Lğl «- . j H H 'Niye bunu yaptın' vurgularken, bunun ^ ^ k < 3 J P ^ B | diye sorariar. Çünkü gerçekleşnıemesi HBP*i«~^P^ ^ H bu bankalann halindeekonomik ^ ^™ zararianFonun, istikrann kalıcı Rüşdü Saracoğlu yanj halkm üzerinde ohnayacağmı söyledi. kalacağmdan o zaman bu Saracoğlu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalann sonmlu kredileri ve zararlarmın Fon'da kalacağını, bunlann ıslah edilmeden sanlmasınm söz konusu obnadığını kaydetti. Saracoğlu, Fon'a devredilen bankalann yeniden eski sahiplerine devrinde yasal bir engel bankamn eski sahibine 'layak' otur ve çok büyük hata yapıhr" diye konuştu. Saracoğlu, bugün kamuoyunda tartışılan konunun Fon'a devredilen 5 banka ve devredileceği söylenenler olduğuna işaret ederken "Sornn bunlar değfl, Türk fınans sisteminin işleyişindedH''' dedi. ihtiyaçlan değişiyor. Böyfe bir dönemden güçlü ortakhk ve sermaye yapısı ile BkkUtesi &zh olan kunıhışlann piyasalardaki etkinlikve başansı daha betirgin olarak ortaya çıkacak. Böyle bir süreçte maüyetin asgariye indirilmesi zorunlu" değerlendirmesini yapü. Bazı banka yöneticileri ise işten ^ _ çıkarmalan düşük ücret polıtasına yönelik bir girişim olarak değerlendiriyorlar. Mevduat Sigorta Fonu'na alınan bankalara yönelik incelemeler " " ^ " " • " " ^ sürerken, bazı bürokratlar bu bankalann batıklannın bir araya toplanarak tasfiye şirketi kurulması ve iyileştirilmeden sonra satılmasını istiyorlar. Türkiye'nin bu operasyonun maliyetini kaldıramayacağına dikkat çeken yetkililer, bunun Dünya Bankası ve Japon kredısi gibi uluslararası kaynâklarla finanse edılebileceğini kaydediyorlar. Bu arada, fondaki bankalara yabancı bankalann talip olduğu açıklanrrken, saüş sürecinin Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun faaliyete geçmesiyle gündeme geleceği kaydedildi. Bankalar müşteri anyor Bu arada bankalar ticari kredi için müşteri sayılannı artnrmaya çalışırken, ticari kredilerin faizleri de düşmeye başladı. Geçen yılm sonunda yüzde 100'ler civannda, bugün yüzde 45-70 seviyesinde olan ticari kredi faizlerinin mayıs aymda yüzde 30'lara düşmesi bekleniyor. Merkez Bankası verileri de ticari kredilerde küçük de olsa bir canlanma olduğunu doğruluyor. Aralık 1999 sonunda 6 katrilyon olan toplam ticari krediler, ocak ayının ikinci haftasmda 6 katrilyon 400 triryon liraya ulaşü. 4 küopatatese bir bardakçay MEHMETGOKKAÜA NİĞDE - Niğde'de patates üreticisi en zorlu dönemini yaşıyor. Türkiye patates üretımının yüzde 21'inin üretildiği Niğde'de patates maliyetinin neredeyse yan fiyaüna müşteri buluyor. Niğde'nin patates amban olarak bilinen Misli Ovası'nda üzüntü ve kaygı var. Patates üreticıleri "Hiç böyle ohnamtştık" diyoriar. Kilogramı 48 bin liraya mal oian patates 25 bin liradan alıcı buluyor. Bir bardak çayın 100 bin lira olduğu günümüzde 4 kg patatese bir bardak çay içiliyor. Uretici borcunu ödeyebilmek için traktörlerini, gayrimenkuUerini saüyor. Niğde Ziraat Odası Başkanı BavTam AH Özdemir, "TEDAŞ patates üreticisinin etektrik borcunu erteiedL Buna rağmen üreticilerin diğer borçlanndan dolajı 1800 adet traktör haciz voluyla saüku. Patatese pazar bulunmab. liretidııin birçoğu patates işini bıratop hayvanahk yapmayı düşünüyor" dedi. Uretıcıler ise patates tüketimi için değişik alternatifier uygulanabileceğini belirtiyorlar. Tüketim özendirilecek ANKARA (Cıunhuriyet Bfirosu) - Tanm ve Köyışlen Bakanı Hüsnü VusufGökalp "tar- bda kalan'' 5.5 milyon ton patatesin değer- lendirilmesi amacıyla alınan önlemleri an- latn. Bakan Gökalp. patateslerin öncelikle dev- let yemekhanelennde tükeülmeye çalışüa- cağını. bunuo yanında halka "patatesin be- mı değerini'" anlatarak, pata- tes tüketirninin özendirile- ceğını açıkladı. Türkiye'nin yıllıkpatates uretiminin ortalama 4-4.5 milyon ton olduğunu söyle- yen Gökalp, patates üreti- minde yaşanan artışı, Tanm Bakanlığı'nın izlediği poli- tücalann başansına bağladı. Geçen sene çiftçiye dağıtılan tohumlannçok kaliteli olduğunu, bu yüzdan patates ureti- mininrekordüzeye çıküğını dile getiren Gö- kalp, "Ancak vurtdışmdakj pazarianmızı kaybett^ımzic^patatesiertariadakakn.Kr başka deyişle yalnızca bu yıla ait bir sorun değfl. Btzim buSSmilyon ton patatesipazar- lamamr/ gerekiyor. Şimdi flk yapmamız ge- reken şe>; bupatateskri en kı&azamanda na- sıldeğerkndirebfleceğimizia^îşünmek. Çün- kü bu patatesi üretençiftçinHi depara kazan- ması gerekryor. Bu amaç doğrultusunda ba- kanhkta bir komisyon kurdnk. Aynca vafi- tere ve bakanhklara bu konuyla Ugüi yazüar yazarak patates tüketi- minin özendirilmesmiis- tedik. Patatesi önce yur- ticinde tüketmeyeçahşa- cağız. Geri kalanmı da Türidye'nmgıda yardflm çerçevesinde dağmnayı düşâBüyoruz" dedi. Türkiye'nin gıda sa- nayiinde geri kalmış ol- masının da durumu ohımsuz etkiledığini be- lirten Gökalp, Avrupa'da patatesten 100'ün üzerinde sanayi ürünü elde edüdiğını, hatta patatesten lens dahi yapılabıldığini söyledi. Gökalp, konuya uzun vadeli bir çözüm ge- tirmek için,Türkiye'nin gıda sanayiini geliş- tirmek zonmda olduğunu belirtti. • Patateslerin öncelikle devlet yemekhanelerinde tüketümeye çalışılacagı, bunun yanında halkın patates tüketimi için özendirileceği belirtildi. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ergin, IMF'nin niyet mektubundaki teşhislerin yanlış olduğunu söyledi 'Reform değil tanmı bitirme programı'EkooomiServisi-IMF' ye verilen niyet mektubun- daki tanmla ilgili taahhütlerin, sektörün görüşü a\jn- madan hazırlanmış ve tanmın yeniden biçimlendi- rilmesine değil, 'Hazineci' mantığıyla sadece ka- mu giderlerinin kısılması amacına yönelik olduğu belirtildi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Prof. Dr. Gürol Ergin yaptığı ba- sm açıklamasında, niyet mektubunda mevcut des- tekleme sistemi yerine getirileceği sözü verilen 'Dogrudan Gelir Desteği Sistemi'ne (DGD) tarun- daki sorunlannı tamamıyla çözmüş gelışmiş ülke- lerde bile yeni yeni başlandığmı belirterek söz ko- nusu uygulamanm "Bir tanmsal destek değü, sos- yal nitelikli ve giderek azaltılan bir destek biçimi" olduğuna dikkat çekti. ZMO Başkanı Ergin, Türk tanmının en büyük ya- pısal sorunlannın üretimin uluslararası rekabete uy- gun bir maliyetle yapılamaması ve Türk çiftçisinin genel yoksulluğu nedeniyle krediye duyduğu gerek- sinim olarak sualadı. Her iki nedenin de Türk tan- mına yapılan desteğin yetersiz olduğunu ortaya koy- duğunu belirten Ergin, niyet mektubunda sektöre yö- nelik teşhislerin 'yanhş' olduğunu vurguladı. ZMO Başkanı Gürol Ergin, DGD sistemi ile sağlanacak gelinn, kişi başına ulusal geliri 1000 dolann altın- da olan Türk çiftçisinin beslenme-bannma-giyin- me gibi temel gereksinimlerine gideceğini, aynca acilen ihtiyaç duyulan toprak reformu yapılmadık- ça arazi bazındaki ödemelerin büyük kısmının top- rak ağalanna yarayacağrnı belirtti. Bu durumda ta- nmın finansman açığının daha da büyüyeceğinin al- trnı çizen Ergin, tüm tanmsal KTT'lerin de özelleş- tirileceğini kaydetti. * ZMO Başkanı Prof. Dr. Gürol Ergin, IMF'ye ve- rilen niyet mektubunda tanma yönelik kredi faiz- lerinin yüksek tutulacağı ve Ziraat Bankası 'nın kre- dilerinin kısıtlanacğı yönündeki vaatleri de şöyle de- ğerlendirdi: " Enflasyon hedefini yüzde 25 olarak betûieyen bir hükümetin, çiftçileri bugün hayvancılıkta yüzde 54, bitkisel üretimde yüzde 65 ve mekanizasvonda yüz- de 71 olan kredi faizivletanm yapmaya mahkûm et- mesi, çiftçiyi ramnrian bezdinnek vetanmdan uzak- laşarmaktan başka bir anlam taşıtnamaktadır." İŞÇİINİNEVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Kuş Çıkacak . * Gün geçmiyor ki 12 Eylül'ün yasaklı anayasasının değiştirilmesine ilişkin bir çalışma, haber gündeme gel- mesin. Gelişmelere bakıp diyebiliriz ki: "Eh artıkbu iş kıvamında, yasaklı anayasanın değişmesi, yasaklar- dan kurtulmanın eli kulağında." Gerçi gözleri bağlı fılin bir yerlerine dokunanlann, fili fıl olmaktan çıkaran tanımlamalarına benzer görüş farklılıkları, anayasa değişiklikleri beklentileri söz ko- nusu. Ama olsun, TÜSlAD'dan başlayan, hükümete uzanan, belki de en güzeli "Herkes kendi anayasası- nı yapsın" kampanyaları ile beslenen, sokaktaki her bireyin anayasa üzerinde kafa patlatıp kendine göre değişiklikler hazırlamasını, işin içinde olmasını isteyen girişimler var. Türkiye 20 yıl sonra 12 Eylül'ün yasaklı düzeninden, yasaklann simgesi 1982 Anyasası'ndan kurtuluyor, sivillerin hem de halkın katılımı ile hazırlayacaklan bir demokratik anayasaya mı kavuşuyor? Ne büyük aldatmaca, ne kadar gerçek dışı bir gö- rüntü. Bu tartışmalann ardından kimi anayasa mad- deteri değişse bile, 12 Eylül'ün yasaklı düzeninden kur- tancı, demokrasiye açılım çizgisinde olmayacak. Tam tersi çarpık - yamuk, kendi içinde bir hukuk bütünlü- ğü bile olmayan yasaklı metin, biraz daha kişiye, çı- kara özel, orasından burasından çekiştirilecek. Yukandaki paragraf kötümser bir öngörü, yapılmak istenen güzel işleri, ciddi çabaları hafıfe almak değil. Keşke öyle olsa. ileride bu olumsuz öngörümden ötü- rü özür dilemek zorunda kalsam. Anayasa değişikliği hazıriıklannı, tartışmalannı gün- deme getiren kuruluşlann, kampanyalann kimileri ger- çekten içten. Kimileri toplumun demokratikleşme öz- lemini kullanarak kirii oyunlar, hesaplar içermekte. Ka- ramsarlığım doğal olan bu çelişkili eğilimlerden değil. Karamsartığım çok yoğun gibi görünen anayasa tar- bşmalan ve çalışmalarının kitlesel tabandan uzak ka- lışından. 12 Eyiül ve Özal döneminin ilk yıllanndan bu yana, hiç bu kadar kolay istediğini yapabilen bir iktidar, si- yasal çoğunluk oluşmamıştı. Üçlü koalisyon istediği karartan alıp istediği yasayı şipşak, komisyonlar da- hil birkaç gün, birkaç saatte değiştirebiliyor. Hükümetin gündemindeki anayasa değişikliği ise ki- şiye özel. Aralanndan bir cumhurbaşkanı adayı çıka- ramayacak kadar dengesiz, anlaştıklan, çıkar ittifakı yapabildikteri konularda cumhuriyet tarihinin bu en den- geli(!), istikrariı hükümeti, başka adayla koalisyonlan- nı da dengelerini de yıkabileceklerini görerek Demi- rel'in bir daha seçilebilmesi uğruna anayasa değişik- liğinde buluşmuş gözüküyoriar. İş anayasa metnindeki yasaklı düzene, kimi kavram- lara uzandığında, koalisyon ortaklığındaki dengelerin yerinden oynayabileceğinden korkuluyor. Muhalefet- teki DYP, hele de Fazilet, hükümetin bu çok duyarlı dengeteri ile oynamak, biraz da FP'nin kapanmasına fren oluşturmak üzere zaten şu suralar demokrasi ha- varisi, demokratik anayasa değişikliği savunuculuğu rollerini üstlenmiş bulunuyorlar. Uzaktan yakından gerçek demokratik bir anayasa, 12 Eylül'ün yasaklı dü- zeninden kurtulma gibi değerieri olmadığı için de kı- ntıp duruyorlar. TÜSlAD'ın, sermaye cephesinin demokratik anaya- sa istemleri, AB trenine biryerierden binebilme çer- çevesinde kabul edilebilir. Oyie olunca da demokra- tikleşme özlemleri biçimsel özgüriükler çerçevesinde katıyor. Sermayeden gelen demokratikleşme istem- leri, emek haklanna, eşitliğe, sosyal devlete, sendikal hak ve özgürlüklerin kökenine hiç ama hiç uzanamı- yor. 1984 sonrası, yasaklı anayasa ve ona bağlı çıkan 2821 -22 sayılı sendikal yasalar, ilgili olağanüstü hal gi- bi pek çok yasa ile cendereye giren emek cephesi, işçi sendikalan, Türk-lş işe hızlı girmişlerdi. "Bu ya- saklı anayasa ve yasalaria sendikacılık yapılamaz" di- yerek, yasaklann kaldınlması yolunda önemli eylem- ler, büyük mitingler, kampanyalar gerçekleştimnişler- di. Sonra bu işin öyle kolay olamayacağını, bedel öde- yeceklerini görünce çabuk yoruldular. Sandıktan çı- kan uyanık sendikacı prototipi kendi iktidannı, çıkar- lannı kaybetmek yerine, işçinin sendikal haklannı, çı- kariannı satmayı çok daha güvenilir yol gördü. Sen- dikal değerierden koparak, siyasal iktidariann, serma- yenin sendikalar başındaki adami olmayı seçti. Artık sendikal hakları getirecek gerçek demokratik bir ana- yasadan, sendikal yasalardan en çok o korkuyor. O tarihlerde kendileri için demokratikleşmeye ge- reksinimi olan başta Demirel, yasaklı siyasi liderler, 12 Eylül'de kapatılmış partilerin kadroları, arkalarına ger- çekten demokrasiyi savunan aydınları, örgütleri de alarak, önemli bir demokratikleşme rüzgân estirmiş- lerdi. 6onra kendileri için yasaklar bittiğinde, iktidar- la ilişkilendiklerinde, yasaklı düzenin iktidar nimetle- rinden yararlanır olduklarında, demokratikleşmeyi unuttuiar. Çökmüş moral değerterie, 12 Eylül'ün yasaklı ana- yasası ve yasal düzeninden kurtulma istemleri de za- manla eriyip gitti. "Alışamadık" diye diye her şeye alışıldı. Tam tersi, yasaklı anayasanın karşısında ol- ması gerekenlerin çıkarlan yasaklı anayasa ile özdeş- leşti. Şimdilerdeiktidarda, muhalefette, görünen, görün- meyen iktidarian ellerinde tutan güçierin hepsinin bir- den demokrasiden, demokratik anayasa düzeninden, ona dayanacak toplumsal örgütlenmelerden ödleri kopuyor. Şimdilerde gerçekleşebilecek anayasa de- ğışikliklerinin demokratik değil, birilerini kurtaracak nitelikte olması aranıyor. e-posta: [email protected] 4 i Birleşmenin fatoırası emekçiye çıkanlıyor Ekonomi Servisi - Kü- reselleşmenin etkisiyle şir- ketierbirleşerek kânnı art- tırma sevdasına kapıhrken, bunun faturası emekçiye çıkıyor. Son olarak Viag- ra'nınüreticisi dünyaca ün- hı ilaç firması Pfizer, dün- yada en çok kullanılan Li- pitor adlı kolesterol ilacı- nın üreticisi Warner-Lam- bert'i, 84.4 milyar dolara satın aldı. Pfizer firması- nrn, Warner- Lambert bir- leşmesi ile çoğu Warner- Lambert'ten olmak üzere 87 bin 400 kişiyi işten çı- karacağı belirtildi. Birleşme karanyla dün- yanın ıkıncı büyük ilaç şir- ketinin oluşturulacağı be- lirtilirken, işten çıkarmala- nn 2002 yılrna kadar, fir- maya 1.6 milyar dolar ta- sarruf sağlayacağı açıklan- dı. Wamer-Lambert'ınyö- netıcısı Lodevijk J.R. De Vink (54) ile diğer üst dü- zey yöneticilerin, iki fir- manın birleşmesinin ger- çekleşeceği 6 ay içinde, gö- revlerini bırakacaklan bil- dirildi. Wanıer-Lambert hisse- lerinin, Pfizer'in fırmaya biçtiği fiyat ile birükte 245 milyon dolara çıktığı belir- tildi. tki firmanın birleş- mesi ile yıllık satış gücü- nün 29 milyar dolara, yıl- lık ilaç araştırmalan bütçe- sinin4.7 milyar dolara, yıl- lık kazancın ise 4.9 milyar dolara çıkacağı açıklandı. Geçen kasunda, Warner- Lambert fırması ile Ame- rican Home Products fir- ması arasında 58.3 milyar dolarlık satış ön anlaşma- sı imzalanmıştı. Warner- Lambert'i kaptırmak iste- meyen Pfizer, fiyatı yük- selterek firmayı ele geçir- meyi başardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle