Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4- ŞUBAT2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr 15
Bosna dramına, Ingilizlere ve eski Yugoslav vatandaşlanna bakan başanlı bir kara komedi
LondraMan göçmen manzaraları
1993'ün Londrası. Rutin sefe-
rini yapan bir belediye otobüsün-
de, gün ortasında böyJe sahnele-
re alışık olmayan soğuk, burnun-
dan kıl aldınnaz Ingilızlerin fal-
taşı gibi açılan gözleri önünde,
ansızın sille tokat birbirlenne gi-
rişen üci Balkan göçmeninin, oto-
büsten düşüp sokaklarda devam
eden, ancak Chnrchill heykelının
dibinde, kanJar ıçınde bıten kav-
gasıyla başlıyor 'Beautrrul Peop-
le-Güzel İnsanlar.'
Tüo'nım vakbyle yapıştırdığı
mozayığın kınlıpparçalanmasıy-
la, eski Yugoslavya topraldannda
patlak verdiğinde, bütün dünyanın
uzun süre bulaşmak istemedığı,
herkesin Birleşmış Milletler'in bi-
le bizaya getiremediğı Sırplann
azguüıklannı, tecavüzlenni çare-
sizce sıneye çekip olana bıtene
kayıtsız kaldığı 199O'lı yıllann
başı. Milliyetçiliğın, ırkçılığrn ge-
mi azıya almasryla, ne pahasına
olursa olsun birbirlenni mutlaka
boğazlamaya şartlandınlnuş Sırp-
lar, Hırvatlar ve Bosnalılar ara-
sındaki, eşit şartlarda sürmeyen
ve ülkeyi kan gölûne çeviren sa-
vaştan kaçıp Batı başkentlerine
sığınabılmek, hayatlan kaymış,
gelecekJeri sönmüş, eski Yugo va-
tandaşlanrun son bekJentısi belkı
de.
Bu Balkan göçmenlerinden pos-
tu deldırmeden Londra'ya ulaşa-
bilmiş bir Sırp'la, aynı köyden
komşusu bir Hırvat, tesadüfun on-
lan bulusturduğu bir Ingiliz oto-
büsünde göz göze geltnce yoğun
birkm-nefretle, birTamanlar kom-
Beautlful People /
Yönetmen, senaryo:
Jasmin Dizdar /
Kamera: Barry
Ackroyd / Müzik:
Gary Bell /
Oyuncular: Charlotte
Coleman, Edin
Dzadzanoviç,
Nicholas Farrell,
Danny Nussbaum,
Dado Jehan, Faruk
Pruti, Gilbert Martin,
Roger Sloman,
Heather Tobias,
Charies Kay,
Rosalind Ayres,
LindaBassett/1999
Ingittere (özen Film)
tngiliz burjuva lozı Charlotte Coiemania uyanık Hırvat genrinin (Edin Dzadzanoviç) eviilik törenL
şu olduklannı unutup birbirlerinin
gırtlağına sanhyorlar anında. Kal-
dınldıklan hastanede bıle rahat
durmayan Sırp (DadoJehan), Hır-
vat komşusunu (Faruk Pruti) her
firsatta gagabyor, hemşirelere sez-
dirmeden. Geleneksel değerlerin,
çekırdek ailenin de darbeler aldı-
ğı çağdaş Ingiliz toplumuna da
'bakan' 'Güzel Insanlar'da, göç-
menlenn hayatlanna kanşan, özel
yaşamlan sorunlu, sıkıntıh, mut-
suz, arna iyı tngiliz karakterler de
boy gösteriyor.
Bosna sendromu
Örneğm, Hollanda-lngiltere mil-
li maçının dönüşünde iyi kafayla
uçağı şaşınp yardım sandığırun
üstünde Bosna'daki savaşın göbe-
ğıne inen, Bosna cehennemınde bir
işe yaradığını karutlayıp iyi, yarar-
lı birine dönüşerek gözleri tehli-
kedeki küçük bir Boşnak yetımiy-
le eve dönen, Tottenham tarafta-
n, uyusturucu bağımlısı, issiz güç-
süz dazlak genç (DannyNussbam)
gibi. Ya da Bosna'daki sahra has-
tanesüıde gördüklerinden ötûrü
kafayı yiyip sonunda gerçeklenn
farkrna vararak işinden istifa eden,
Bosna sendromundan mustarip,
BBC savaş muhabiri (Giuibert
Martin) gibi. Ya da Sırplarca ge-
be bırakılmış Bosnalı gelın Ce-
mile'yi (ve kocası Ismet'i) her şe-
ye karşm doğurmaya ikna eden, ka-
nsının terk ettıği, iki çocuklu, ha-
lim selim, 'gözel insan' doktor
Mouldy (Nicholas Farrell) gibi.
Ya da genç, uyanık Hırvat köylü-
sü Pero'yla (Edin Dzandzanovic)
evlenen, varlıklı sınıftan, polıtı-
kacı kızı, stajyer doktor Portia
(Chartotte Cofcman) gibi.
Jasmin, Yasemin değiL.
Son dönemde Bosna dramına
ılişkin seyrettiklerimız arasında
hatın sayılır bir yer edınen 'Gü-
zelİnsanlar', Jasmin Dizdaradın-
dakı başanlı bir yönetmenı tanıt-
tj bize. 1993'te fngılız uynığuna
geçrruş, 1961 doğumlu, Bosnalı
yazar-yönetmen Jasmin Dizdar'ın
yazıp yönettiği ve Londra'daki
göçmen hemşerilerinin trajiko-
mik hikâyelerini anlatırken uy-
garhklanyla, 400 yıldır savaş ya-
şamayışlanyla şişinen Ingılızlen
ığnelemekten de geri durmadığı
'Güzel İnsanlar', enfes bir kara
komedi tadı bıraktı üstümüzde.
Kısa-belge filmden yetişmiş,
Prag'daki ünlü sınema okulundan
(FAMU) geçmiş, on yıldır kapa-
ğı tngiltere'ye atmış Jasmin Diz-
dar, Londra yaşamına ayak uy-
durmayabakan göçmenlerle Ingı-
lizlerin ilişkilen üstüne gelişıp ke-
sişen filmini çok iyi 'çözümlemiş.'
Alallıca yazılmış, sûrprizlere ge-
be senaryosuyla, iyi işlenmiş ka-
rakterleriyle, oyunculuğuyla, den-
geli, işlek anlatımıyla akılda ka-
lan, sonuna dek 'doğru bir fum'
ortaya koymuş.
Hayatın kendisi gibi film
Balkan mızahıyla tngiliz hu-
morunu harmanlayan bir yakla-
şımın ürünü filmde, kahrarnanla-
nnı aym nesnellikle çizen Dizdar,
yer yer gerçeküstücü, absürd bir
mizahın öne çıktığı, 'hayatın ken-
disi gibi atan' bir anlatım tutturu-
yor, yalın. yapmacıksız. Ken Lo-
ach ustanın kameramanı Barry
Ackroyd'un başanlı görüntüleny-
le destekli film, beylik deyişle,
güldürürken düşündürüyor da ay-
nı zamanda. Baştan sonaartan bir
ilgiyle filmın sıcak atmosferine
kapılıveren seyirci fınale dek hiç
kopmadan, komediyle drama ara-
sında salınıp duruyor, keyiflı gü-
lümsemeler eşliğinde. Narkozsuz
bacak kesimine bile güldüren bir
kara komedi 'Güzel insanlar.'
Çok sayıdaki kahramanın para-
lel giden öykülerinin, ustaca ke-
sişerek neredeyse mûkemmel bir
bütünlüğe kavuşturulduğu, Kus-
turica tarzı bir coşkudan çok Mi-
ke Leigh'vâri, nesnel bir toplum-
sal gerçekçi drama meyleden, şid-
det, kin ve intıkam gibi vahşi gü-
dülenn kara komedisini de yapan
•GüzeJ İnsanlar', geleceği karar-
tan onca olumsuzluğa karşın so-
nunda Kaos bebeğın dünyaya mer-
haba dedığı. umudu arkalayan bir
mesaja bağlanıyor.
Doğrusu görmekte brraz geç
kaldığımız. merakjısının keyifle
seyrettiği, halen sadece bir sine-
mada gösterimi süren 'Gûzd tn-
sanlar, kanımızca son haftalann
en iyı filmı özetle.
Âmerikan sinemasında yeniden rağbet gören korku filmlerinin en son ve ürkütücü örneği
Huyaletlerigören birçocuğun öyküsiiSon yıllarda 'Çığhk'lapatlayıp 'Bla-
jı Câdısı'yla doruğa çıkan korku sine-
ması, özellikle ABD'de yeniden rağbet
görüyor. Günümüzde artık iyice geçer-
lik kazanarak çoğu kez filmın nitelikJe-
rinin önüne geçen, gişe-seyirci ölçütü ba-
kımından yeni bir korku başyapıtı mu-
amelesı gören 'The Sixth Sense- Ahın-
a His', bugün sınemalarda göstenme
giriyor.
Geçen yaz ABD'de çeyrek mıryar do-
lara vuran, beklenmedik hasüanyla sürp-
riz yapan ve Oscar adaylan arasında adı
geçen 'AHma His', 'Rosemary "nin Be-
beği','Şeytan', 'Kehanet', vb. gıbı sıne-
ma tanhınde çoktan yerüıı almış, pa-
rapsikolojık korku klasiklerinin izini sü-
ren, yeni bir psikolojik-gerilim dene-
mesi. Bnıce WiBis gibi ününün donı-
gundaki bir Hollyvvood stanyla şimdi-
ye kadar beyazperdeden gelip geçen ço-
cuk oyunculann içmde şundiden sivri-
len, kırk yıllık deneyimli bir aktör per-
formansı sergileyen, 'büyfimüş de kü-
çûhnûş' Hakfy Joel Osment'ın, 'esra-
rengjz' bir iküi oluşturduğu 'Altmcı His',
The Slxth sense /
Yönetmen, senaryo: M.
Night Shyamalan /
Kamera: Tak Fujimoto /
Müzik: James Nevvton
Hovvard / Oyuncular:
Bruce VVillis, Haley Joel
Osment, Toni Collette,
Olivia Williams, Donnie
VVahlberg, Trevor Morgan
/1999ABD(UIP)
1970, Madras-Hindistan doğumlu, Phi-
ladelphıa'da büyümüş. Hınt asıllı senar-
yo yazan-yönetmen Manoj Night Shya-
maian'ın üçüncü filmi. Küçük yaştan rtı-
baren 8 mm'lik kamerayı eline alarak kı-
sa filmler çekmış ve 16mm-35 mm'ye
geçmiş, sınema tutkunu-korku filmi hay-
Goscinny'nin aıusına
"yânyıl tatili nedeniyle sinemalan-
rruzı şenlendiren 'AsteriksveObarfts
Sezar'aKarşı' imparator Sezardöne-
minde, Roma'nın ışgal etüği Galya'da,
Romalılann ağzından emdigıni bur-
nundan getıren küçük bir Galya kö-
yündegeçiyor, Köybüyücüsününyap-
üğı sîhirli şurubu içince bütün Roma-
lılan havalarauçuranGaryahlann Se-
zar'a ve onun altaı oyan generalleri-
ne karşı mücadelesi, karikatür düze-
yinde aktanlmıs, şenliklı, gırgır bir
çizgıroman uyarlanıasına dönüşmüş.
Rene Goscüuıy-Afcert Uderzo ya-
zar-çizerflcilisinJn, 40yüdır dünyanın
tüm dillerine çevrihniş, Fransız kül-
tûrünûn popüler simgesi halıne gelmiş,
tanmmış çizgi romanlanndan Aste-
riks'le Oburiks'in serüvenleri, dene-
yimli komedi yönetmeni Oaude 7i-
di ve bu projedeki kar kokusunu yıl-
lardıralanyapımcıaaudeB«tiişbJr-
liğiyle sinemaya uyarianmış.
Çizgiroman karelerinden almıp ca-
na kana büründürülerek perdeye ak-
lanlan fîlm, son dönemdeki en paha-
b, göz afacı Fransız üstünyapımı. Gör-
sel bakımdan çiıgıromanın özgun at-
mosferini yansıtan, dekora, kostüme
de dünyanmparasınmharcandığı fîlm-
de Lauzier'nin diyaloglan, çokluk
Goscinny'nin esprilı balonlannuı ye-
rini tutmasa da, çoluk çocuk şamata-
sryla iyi giden bu ticari bir Fransız
eğlenceliğini Oburiks rolûndeki De-
pardieu ve Laettia Casta çıtın uğru-
na giöık gördûk. Bir Fransız eleştir-
menin yakışörmasıyla, bufilmibegen-
mek içinsihırh şuruptan epeyce içmek
gerekirsanınz...
Asterlx et obellx
contre Cesar / Yönetmen,
senaryo: Ctaude Zidi /
Kamera; Tony Pierce-
Roberts / Oyuncuian
Gerard Depardieu,
Christian Clavier, Roberto
Benigni, Micftei Gatabru /
1998Frarföa
ranı, yönetmen M. Night Shyamalan'a
genç yasında köşeyı döodürtea bir ba-
şanya enşen 'Altıncı His', özel efektle-
re, şiddete, kana başvurmadan, sade,
dengeli bir sınema diliyle de seyircinin
korkutulup gerilebüeceğini ömekliyor.
Anasrmn (ToniCollette) kuzusu, 8 ya-
şındaki küçük Cole (HaJeyJodOsment),
her an bir şeylerden korktuğu, ürktüğü
besbelli, sessizliğe gömülmüş, şirin bir
oğlan ama çevresınce kaçık olarak eti-
ketlenmis bir kez, gördüğu kavranılamaz
hayaller ve davranışlan yüzünden.
Sadece tanınmış çocuk psikoloğu,
doktor Malcolm Crowe (Bruce Willis)
yardım edebılır ona, kendını bütünüyle
dünyaya kapamış çocuğu, karanlık âle-
minden çıkarabilir, uyamkken gördüğü
dehşetengiz sannlann, karabasanlann
nedenını bulabılir. Derdinı neden sonra
psikoloğa açan küçük Cole'un srrn, çev-
resinde gezen ölüleri görme yeteneğine
sahip oluşudur. Filmin basında, kansı-
nın başanlanyla iftihar ettiği psikoloğu-
muz, küçük Cole'den önce. iyileştire-
mediği için hınç besleyen, artık büyü-
müş eski bir hastası tarafından vurulu-
yorve...
Görmek, duymak, dokunmak, tarmak,
koklamak gibi, beş duyu olarak tanıyıp
bildiklerimizin dışında bir çeşit altmcı
duyıryla algüamayetenefine sahipbuçok
hassas çocuğun, ortalıkta gezintiye çık-
mış tüm hayaletleri görebilmek(!) ya da
olacak felaketlen önceden sezmek (bi-
licilik) benzeri doğaüstü özelliklen, beş
duyumuzla algılayıp kavrayabildiğimiz
bir âlemin ötesine, yani parapsikoloji-
nin alamna giriyor. Küçük Cole'ün, ra-
hatsız edici, tuhaf öyküsünü anlatan fil-
min, herkesçe sözü edilen büyük sürp-
rizini, ancak gözünden bir şey kaçma-
yan, çokdıkkatli, cin gibi seyirci fark ede-
biliyor finale doğru.
Çocuk oyuncunun performansı
Yönetmen Shyamalan'uı imzasmı ta-
şıyan, ipuçlan verilen bir oyun gibi ve
hrnzrrca yazümış bir senaryoya daya-
nan 'Altmcı His', başroldekı ikılinin de-
ğil de melankolik bakışlı, solgun çocu-
ğun 'gizti vizyonian'ndan oluşuyor aslın-
da. (Fümdeki srrnn sırnna vakıf olmak
için bu tümceye dikkat!) Kendindeki
olağandışılığm farkmda olan küçük Co-
le rolünde, meraklısınm 'Forrest
Gump'dan anımsayabileceği çocuk
oyuncu Haley Joel Osment'in, eşi ben-
zeri görülmemiş bir performans çıkar-
dığı, senaryosundan görüntülerine (ka-
meraman Tak Fujimoto, tak işi bitir-
miş!), anlaümmdan oyunculuğuna ka-
dar belli bir düzeyi tutturan 'Altrncı His',
iki saatlik, ürkünç bir gerilim atmosfe-
ri kuruyor perdede.
Özet olarak, sorunlu aileyle korku fıl-
mini harmanlayan bir formülle halletmiş,
çocukluğunda çok korkan, Hint asıllı
yönetmenin özel yaşammdan esinlenen
konusuyla. Bu formülü biraz doğaüstü
gerilim, biraz psikolojik drama, biraz
da romantizm şekünde genişleterek uy-
gulayan Shyamalan'm, sonuçta türiin
meraklısına, aradığuu fazlasıyla verdi-
ği rahatlıkla söylenebilir 'Altmcı His'te.
Haley Joel Osment 'Altmcı His'te Bruce VVîIıisten resmen sahne çafayor.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR...
Cüle Cüle
Nicedir fdm yapmayan, önemli yö-
netmenlerimizdenZekiÖkten'in 11 yıl
aradan sonra sinemaya dönüşünün ürü-
nü olan "Gük Güle", son dönemde si-
nemamızdaki canhhğm ve çeşitlilığın
yeni bir örneği. Bugün gösterime gıren
"Gûte GiUe", doğup büyüdükleri, ço-
cukluklannm geçtiği adada yeniden bir
araya gelen Zeki Alasya, Metin Akpı-
nar, EşrefKoiçak,Şükran
Güngör'den oluşan dört
erkekle Yüdrz Kenter'in
canlandırdığı bir kadı-
nın, sıkı dostiuğunu hi-
kâye ediyor. Film, baş
kahramanlanndan Ga-
lip'in (Metin Akpmar),
bir görüşte âşık olduğu,
Küba'daİci sevgihsi Ro-
sa'mn yanına gıtmeye
karar vermesiyle başh-
yor. Arkadaşlan onu Ro-
sa'sına kavusturmak için
ellerinden geleni yapar,
banka soygununu dahi
göze alırlarsa da Galip'i
biryığm engel beklemek-
tedir.
Aşkı, dostlugu, yasam
sevincini konu edinen, hüzünlu, komık,
heyecanh ve duygulu bir film olan "Gü-
leGüJe"de, yeniden bır araya gelen yıl-
lann ikilısı Zeki Alasya-Metin Akpınar
çıftinin yanı sıra Yıldız Kenter, Şükran
Güngör, ve Eşref Kolçak da var. Ayn-
ca Haluk Bilginer, Sevda Ferdağ, Ayşe-
gül,Gfller Öktenve SerraYılmazda oy-
nuyor.
Fatih Alünöz'ün senaryosundan ses-
li olarak Bozcaada'da çekilen ve aşkla
dostluk gibi iki evrensel temayı eksen
Zeki Alasya ve Metin
Akpınar 'Güle Güle'de.
alan, Zeki Ökten'in yönettiği "Gûle
Güte", 17 Ağustos'la 12Kasımdeprem-
lerinde ölen insanlanmıza adanriuş.
Yara ^
1998'de Antalya'da 'En tyi Fflın' se-
çilmesinin anhndan Venedik, Berlın,
Londra gibi uluslararası fetivallerde
gösterilen, aynca başroldeki YeMaKay-
makçı'ya Antalya'da en iyi kadın oyun-
cu Altm Portakah'nı da
kazandıran, ödül rekort-
meni 'Yara' bugün gös-
terime giriyor.
YıimazArsbn'nın yö-
nettiği, Yelda Kaymak-
çı,.NurSürer, FüsunDe-
mirel ve Mustafa Sup-
hi'nin rol aldığı Yara,
'se\gisizligeve duyarsz-
nğa kar$ı pes etmeyen
birisyan' olarak nıtelen-
dınlıyor. Ait olduğu top-
raJdara girmek isteyen
birgenç kızın yolculuğu-
nu hikâye eden fihn, Al-
manya'da yetişen yeni
kuşak sinemacılanmız-
dan Yılmaz Arslan'ın
1992 yapımı'Geçit-
ler'den sonraki ilk fıhni. Başrol oyun-
cusu Avusturya doğumlu Yelda Kayrnak-
çı daha önce, François Methe'nin 'Ap-
res la pluie'f Yağmurdan Sonra) ve Jac-
qucsReynaud'nun 'Vo>-ageHorsDeMa
Chambre'(Odamın Dışrnda Yolculuk)
adlıfılmleTderolaldı PascalDietrkh'ın
'Toi et tes nuages'(Sen ve Bulutlann),
Françoise Roche'un 'Andromaque',
'Tartuffe' gibi tiyatro oyunlannda rol
aldı. Yelda Kaymakçı, Venedık'te 'Öv-
gü Ödülü'nün de sahibi oldu.
KEDİGOZU
VECDt SAYAR
Yakışır
Bizim mahallenin kedileri toplanmış, dertleşiyor-
duk geçen akşam. Her zamanki gibi, önce havala-
nn soğukluğundan. aslanın ağzındaki ekmeği kap-
manın zortuklanndan söz açıldı. Sonra, sıra politik
mevzulara geldi. Cumhurbaşkanlığı konusundaki tav-
nmızı beliriemeyi daha sonraya bırakmaya karar
verdik. Çünkü, gündemde sıcak konularvardı. Hem
de kaç tane.
"Duydunuz mu?" diye sordu bir kara kedi -val-
lahi adını bilmiyorum- "Ulusal Bilgi Güvenliği Yasa
Tasansı hazırtanıyormuş. Buyasayla kunılacak Ulu-
sal Bilgi Güvenliği Konseyi, 'sakıncalı' bulduğu bil-
gilerin Intemet yoluyla aktanmını engelleyebilecek-
miş". "Yakışır" diye iç geçirdi bizim sarman. "Ana-
yasanın nıhuna uygundur."
"Peki, Tartabaşı'ndaki Istanbul Sanat Merkezi'nin
kapatılmasına ne diyeceksiniz? Ermeni Katolik Ki-
lisesi Vakfı kira gel'm e/de ediyor diye, bina boşal-
tılmış." "Yakışır " "Siz, esas şu habere bakın: Tele-
vizyoncularda DevletSanatçısı olacak." "DevletSa-
natçısı Olacak ve Bu Haktan Yararlanacaklar ile
Bunlann Nitelikleri ve Seçimleh Hakkında Yönet-
melik Taslağı" Başbakanlığa gönderilmiş. Bu yönet-
melikle, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma karan ver-
diği 89 sanatçının 'Devlet Sanatçısı' unvanı da kur-
tuluyormuş.
"Kim beliıieyecekmiş Devlet Sanatçılannı?"
"Aşkolsun, bu işı kedilere ve kedibilimcilere bi-
rakacak değillerya, tabii ki Kültür Bakanlığı Müs-
teşan, Yardımcısı, Güzel Sanatlar Genel Müdürû,
sanat dalı ile ilgili genel müdür ya da heıfıangi bir
genel müdürlük kapsamında olmayan sanat dalla-
n için bakanlıkça seçilecek bir temsilci ve Kûttür Ba-
kanı tarafından seçilecek bir sanatçı temsilci."
Tabii ki haber ortalığı müthiş şenlendirdi. "Biz de
isteriz, biz de devlet kedisi olmak istiyoruz" çığlık-
lan birbirine kanştı. "Düşünebiliyor musunuz, se-
çiciler de aday olabilecekmiş, ne müthiş bir imkân.
Kendiaday olan seçıci, oturuma katılmayacak, öte-
kiler onu seçebilecekmiş." "Ama, gerekirböyte bir
madde. Dünyanın En Uzun Süreli Genel Müdürû
unvanını elinde tutan Mehmet Özel, birkerecikbl-
le Devlet Sanatçısı olamayacak mıyani?" "Yakışır"
dedi biri, sonra Devtet Sanatçısı olmayı en çok hak
edenler sıralanmaya başlandı. Gerekçeleri ihmal
edilmeksizin.
"Engin Ardıç ve Serdar Turgut, bu haftakiper-
formanslan ile Devlet Sanatçılığını hak ettilerdoğ-
nısu" dedi Siyami Bey. "Mesela, 'Hiçbir komünis-
tin asla adam olmayacağını bir kez daha anladım'
sözüyle birkalemde Rutkay teiz'ijumallemek ba-
şansını gösteren Engin Ardıç 'ın bu çabast karşılık-
sız kalmamalı. Ya da Yılmaz GüneyV 'Sadece bir
lumpendi' gibi son derece özlü bir ifadeyle anlat-
ma başansını gösteren Serdar Turgut, nasıl unu-
tulur?"
"Yakışıriar valla. Ama Fatih Altaylıy; da unutma-
yaJım. Ona da teşekkürborçluyuz bu tartşmayı aç-
tığı için. O olmasa, Yılmaz Güney'i dünyanın en bü-
yükyönetmenlenile birtikte anan kedilerin gözü na-
sıl açılırdı... Hem bu vesile ile Devlet Sanatçısı ola-
mayacak kedilerin listesi de ortaya çıkmş oldu.
Her geçen gün de yeni isimler ekleniyor lısteye: AH
Sirmen'den Nihat Behram'a, AtUlâ Dorsay'dan
Inci Aral'a, Arda Uskan dan Aydın Engin e, Oral
Çalışlar'dan Vıvet Kanett'ye, Gani Mûjde'den
Dogan Hızlan a, \şılÖzg*ntürk'epekçokyazar...
Yılmaz Güney'e sahip çıkarak, Devlet Sanatçılığı
şanslannı (çoğunun zaten yoktu ya) iyice ortadan
kaldırdılar." "Bana kalırsa, Turgut'a veyandaşlan-
na teşekkür borçluyuz. Nicedir yan yana gelemi-
yorduk, dayanışma duygulanmızı yitirmiş gibiydik,
iyi ki de Serdar Turgut, 'llericiler Çetesi'n/ ifşa etti
de çete üyelen birer ikişer ortaya çıkmaya başla-
dı."
"Bu polemik, bir tumusol kâğıdına dönûştü de-
sene..." "Vallahi, bu hafta tumusoldan geçilmiyor.
Bana kalırsa, Güney'e yöneltilen saldınlar kadar
önemli bir başka konu da Milliyetgazetesinde 'Kah-
pe Bizans'/a ilgili dûşüncelerini -son derece ılımlı,
saygılı bir üslupla- dile getıren Ayça Atikoğlu 'na
yönelen saldın. Size öyte gelmiyor mu?" diye sor-
du eski kulağı kesıklerden bir arkadaşımız.
"Çok haklısın. Zaten, benim Devlet Sanatçılığı için
favorim Mehmet Ali Erbil" dedi Mihriban Sultan.
"Bu ülkede eleştih özgühüğû olduğunu sananlara
öyle kahramanca saldınyorki 'Çarkıfelek
1
ekranla-
nndan, kedinin dudağı uçuklar.."
"O zaten Devlet Sanatçısı olmamış mıydı?"
"Canım, olmuş bile olsa, bir kere daha yapmak-
tan ne zarar gelir?"
"Üstelik yakışır da vallahi." '
"Bir defa, Mehmet M yerden göğe haklı; Ayça
krzımrzhangiülkedeyaşadığınızannediyor. Hem ay-
nı medya grubunda çalışacaksın, hem de o gru-
bun en çok reyting yapan programcısını eleştire-
bileceğini sanacaksın. Var mı öyle bolluk..."
"Yoksa o da llericiler Çetesi'nin bir mensubu
mu?"
"Onu bunu bilmem arkadaş, bu ülkenin en bü-
yük çetesi, Sinema Yazarlan Çetesi'ymiş. Ben Se-
lahattin Duman'/n yalancısıyım..."
Manlon Brando tekrar sinemada
• LOS ANGELES (AFP) - Daily Variety
gazetesmin haberine göre, sinemamn unutulmaz
oyunculanndan, 76 yaşındaki Marlon Brando,
Robert De Niro ile aynı filmde oynayacak.
Brando'nun, Frank Oz'un yöneteceğı 'The Score'
adlı fihnde rol alma görüşmelerini sürdürdüğü
bildiriliyor. Fihnde, efsanevi bir hrrsızla tamşan
genç adamın, onu en büyük hırsızlığmı yaprnak için
ikna etmesi konu ediliyor. Çekimlerine, nisan
aymda Montreal'de başlanacak olan filmde Edward
Norton da rol alıyor.
BUGÜN
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde, 19.00'da
Adrknne'nin konseri yer alacak. (244 44 95)
• ISTANBUL KÜLTÜR üNTVERslTESl'nde,
20.30'da Istanbul Quartet'in oda müziği konseri
izlenebihr. (639 30 24)
• BtLGİ ÜNTVERStTESt'nde, 19.00da, Joel
Cohen'mn 'Fargo'adh filmi gösterilecek.
(2162315) ,^_-
• DULCINEA'da, 20.00'de Mustafa Kaplan'nrh;
'Uyumlanıa' adlı dinletisi yer alacak. (249 55 70)
M CRR'de, 19.30'da, Leyla Pınar'ın, klavsen resitali
yer alacak. (231 54 98)
• BORUSAN'da 18.30'da, 'LâbDan'dan Çağdaş
Sanat' başhklı belgesel görülebüir. (292 06 55) ,