25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ŞUBAT 2000 SALI 14 İ U l \ kultur(acumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Genco Erkal 40. sanat ydında"Can"ı izliyorum. Sahnede Can Yû- cel. Kırk kıtaba sığdırdığı "insan ve yurt- taş oinu" serüvenınden şair duyarlığıyla damıttıklan birtiyatro yapıtının ekonomik, seçkın anlatımı içinde beynimize ve yü- reğimize aktanlıyor. Yaşamın ve ölümün, inamlmaz bir laf sakınmazlığı içinde yü- reklice göğüslendiği bir yaşantılar kar- maşası. Kafa tutmalarla gülmeceyi güreş- tiren ve yeniştıren bu dil ve duyarlık fır- tınasına kapılmışken her an yüreğınizi yoklayan bir ince sızı: Can'a özgü, Can'ın şiirine özgü bir "kınlganlık". Yaşama ve ölüme karşı... Türkiye'nın en güzel göz- lü "maarif naarTnın oğlu şiirlerinde tüm bu özellikleriyle yaşıyor ve ölüyor... Ar- tık hep Datça'da. Genco Erkal'ı ızliyorum. Can Yücel'in kırk kıtaba sığdırdıklannı, sahnedeki tam 40 yıllık deneyimiyle gözlerimize, kulak- lanmıza. beynimize ve yüregimi- ze akıtan bir yaman tiyatrocuyu. Datça'dayız, Istanbul'dayız, Tür- kiye'nin her yenndeyiz. Geçmiş- teyiz ve bugündeyiz. Can'la ve Genco'yla birlıkteyiz. Gerçek Can Yücel'in, usta bir oyuncu tarafın- dan -taklit edilebilir" özellikleri- ne sığınmadan, Can'ı ve şiirini iç- selleştirmekle yetınmiş, yalnızca Genco gibi oynayan Genco. Yine de son otuz yıldır tek başına oyna- dığı çeşitli Nâznn oyunlanndaki, "Birtakım Azizükfcr"deki, "Bir Deiinin Haura DefterTndeki Gen- co degıl. Tıpkı Nâzım 'la, Aziz Ne- sin'le bütünleştiği gibi bu kez de Can'la bütünJeşmiş bir Genco. "Ak- tör" Genco... Aktör Genco'yu Datça'nın gü- nebakanlannın aydınlığından Ana- dolu'nun herhangı bir hapishane- sinin yankaranlığına dek bir dolu uzamda ve zamanda dolaşan Can'ın şiirlerden dokunmuş serüveni bo- yunca ızlerken, gözlerimin önün- den Genco'nun tiyatroculuk serü- veni geçiyor... Bir tiyatro yapımının büyüsüne kapılmışken, aynı anda oyuncu- nun geçmışıne yolculuk yapma gi- bi romantik alışkanhklarım hiç ol- madı. Ama "Can" yapımındaki ince emek başka bir büyünün içi- ne sokuyor insanı. Ciltler dolusu şiire günler geceler boyu baş ko- yarak, bir tiyatro oyununa metin olabilecek bir kurgu oluşturmak, Jturguyu sahnede görselleştirme 'Sdına imgelemin ve yaratıcılığın uç boyutlannda dolaştıktan sonra tek başına sahneye çıkıp, hiçbir anı rastlanti) a bırakılmamış devingen bir sahne düzeni içinde, Can' ın şi- irinde yansıyan Can'ı iki saat bo- yunca, sapına kadar profesyonel- ce bir yaklaşımla, ama sevgiyle, coşkuyla, yorularak, yorgunluğa aldırmayarak görüntüye, harekete, sese dönüştürmek... Su Yücel'in yeteneğinin ürünü sahne donatı- mının katkısı dışında, baştan sona Genco'nun yarattığı bir sahne ola- yıyla buluşmamızı sağlamak için. Tiyatrocu olma sorumlulugunun taşınma- sı zorunlu agırlığını siz de duyuyorsunuz "Can"ı izlerken... Düşünce ve düş gücünün, yetenekle, bilgiyle, birikimle, görgüyle, sabır ve di- rençle, duyarlıkla, beceriyle, alın teriyle yoğrulduğunun bilincine vardığınız nok- tada uyarlamacı, dramaturg, çevirmen, ta- sanmcı, yönetmen, aktör Genco'nun se- rüveni de izlediğiniz sahne olayuıın birpar- çası oluveriyor. "Can" oyunu Genco'nun tiyatrodaki 40 yıllık öyküsüyle bütünle- şiyor. Bir sanatçmın serüvenini adım adım iz- leyebilecek kadar yaş yaşamış olmak bir şans. Bu kez ünlü bir tiyatro sanatçısının erdemlerini "büyüklerimiz"den dinleye- rek ya da okuyarak öğrenmiş değilim. Gerçekten de 40 yılı bulan bir oyuncu- se- yirci birlikteliğimiz varGenco'yla. Tanı- şıklığımız ise olsa olsa 20 yıl. 1950'lerin sonunda amatör Genç Oyun- cular topluluğuyla başlayan tiyatroculuk uğraşının 40. yılına ulaşıveımesi hiç de rast- lantısal değil. tlkokulu Galatasaray'da, or- Düşünce ve düş gücünün, yetenekle, bilgiyle, birikimle, görgüyle, sabır ve dirençle, duyarlıkla, beceriyle, alın teriyle yoğrulduğunun bilincine vardığınız noktada uyarlamacı, dramaturg, çevirmen, tasanmcı, yönetmen, aktör Genco'nun serüveni de izlediğiniz sahne olaymın bir parçası oluveriyor. 'Can' oyunu Genco'nun tiyatrodaki 40 yıllık öyküsüyle bütünleşiyor. ta veliseyi Robert Kolej'de bitıren, tstan- bul Üniversitesı Psikolojı Bölümüöğren- cisı -bir süre sonra da "psikolog" diplo- ması alacak olan- Genco, henüz yirmi bir yaşındayken lngılizce ve Fransızca biliyor. (llerleyen yıllar içinde, opera librettolan- nı lngilizce çevırileriyle karşılaştınp ez- berleyerek Italyanca da ögrenecek.) Genç Oyuncular'ın kadrosunu İTÜ, Galatasa- ray, Robert Kolej kökenli amatör tiyatro- cular oluşturuyor. Ekipçalışmasıylaoyun oluşturma denemeleri yapıyorlar. Düşle- ri ise Anadolu seyircisiyle bütünleşmek. yıllan okul olmuşturona. Daha sonrakı yıl- larda ise yurtdışmdaki çeşitli tiyatro okul- lannda incelemeler yaparak, tiyatrodaki eğitimini pekiştirecektir.) 1963... Biryıl önce Istanbul'da kurulan Arena Tiyatrosu'nda, Türkiye'de ilk kez Piscator yöntemiyle bir oyun sahneleni- yor. "Aslan Asker Şvayk." Ankara'da ku- rulmak üzere olan Ankara Sanat Tiyatro- su'nun "antrenman" oyunu ya da ateşle- yicisi. Istanbul bırbirine giriyor. (Son yir- mi yılda Türkiye düzeyinde böyle bir ti- yatro coşkusu yaşanmadığını belirtmeli- yapıtlannda "soüst" oluşu, "Bir Deinin Ha- üra Defteri"nden, Nâzım'ın şiırlerine, Haidun Taner, Aziz Nesin, Brecht yoluy- la "Can"a ulaşan "tek kişilik gösteri" se- rüveninin çok önemli bir basamağı. 1964 yılında GülrizSururi- Engin Cez- zarTiyatrosu'nda "Keşanb AB Destanı"nı sahneleyerek ilk büyük çaplı rejısını ger- çekleştiriyor. Oyunda Izmarit Nuri ve Po- litikacı tiplemelennde "unutufanaz" yorum- lar sergiliyor. Bu oyunla Türkiye bir kez daha ayağa kalkıyor. Aynı toplulukta da- ha önce başka oyunlarda oynayan ve "Ot- 1) Üzbik Baba, 2) Simyacı, 3) Rosenbergter Ölmesin, 4) Merhaba, 5) Bir Ddinin Haüra Defteri, 6) Sevdalı Bulut, 7) Galileo Galilei 8) Can. bugüne ulaştığını, yaşamda yanm yüzyıl geçiren seyirciler yakından izlemıştir. Gös- terimden devlet zoruyla kaldınlan yapım- lar, soruşturmalar, Genco'nun yurtdışına çıkışını uzun süre engelleyen yaptınmlar. Yurtdışına çıkma engelinın kaldınldı- gı son on yıl içinde Genco'nun, tek kişi- lik oyunlannı, kimi zaman farklı dillerde New York, Londra, Paris; Almanya'nın çeşitli kentleri, Belçika, Hollanda, Isveç, Avusturya, Yunanistan ve Avustrarya'da ser- gilediği anımsanınca, yasaklarla yitirilen on yıla hayıflanılmaz mı? Hele bu sanat- çının son on yıl içinde Fransız yapımı üç yapıtta ("Sevdalı Bulut", "Nere>e Gidi- yorsun Jeremy?", "SimyacT) Fransızca başrol oynayıp Paris seyircisi karşısında büyük başan kazandığı düşünülünce... Genco'nun Dostlar Tiyatrosu'nun otuz yılına, pek çok oyunda oyuncu olarak yer almak yanında, dramaturg, çevirmen, uyarlayıcı, yönetmen olarak verdiği emeğin hesabını dökmek sayfalar alır. Türk tiyatrosuna kazandınlmış bir dolu yapıt: "Aziznaıne'', "Abdükan- baz", "Kerem Gibi", "Bitmeyen Kav- ga", "Her Gün Yeni Baştan", "Ben, Bertolt Brecht", "Merhaba", "Insan- lannı", "Krtakun Azizlilder", "Can". ("Bitmeyen Kavga" ve "Birtakım Azizlikler" kitap oldu. "Can"ın da kitap boyutunda kalıcı kılınması bir zorunluluk bence.) Aynca Julide Ku- raliçin hazırladığı "tçimdeki Çığiık" ve Zeüha Berksoy için düzenledigi "Yosma". "Yönetmen" Genco'nun Dostlar Tıyatrosu'nda sahnelediği "çok kişi- li" oyunlann en unutulmazlannı sa- yalım birde: "RosenberglerÖtmeme- H", "Asi>«Nasıl Kurtulur", "Havana Duruşması", "Şili'de Av", "Galileo GaBki","Yaluıayak Sokrates", "Bay Puntila", "Buruk Ezgi"m Ayla AL gan'ın karşısında Rosenberg'i can- landıran, Galilei'yi, Sokrates'i, Bay Puntila'yı, Üzbik Baba'yı, "İkili O>un"da Erkek'i, "Kafkas Tebeşir Dairesi"nde Azdak'ı oynarken, Zeli- ha Berksoy'la "Brecht Kabare"yi, "Simyacı"da bir dolu tipi sunarken tiyatromuza belleklerden silinmeye- cek yorumlararmağan eden "aktör" Genco'un erdemlerine tek kişilik gös- terilerini de ekleyelim. Erkal'ın "ak- tör" yüzü "Duo" adını taşıyan, Bü- lent Erkmen'in konseptleştirdiğı bir prestij kıtabında ölümsüzleştınldi. u Brecht Kabare" kaseti ise piyasada satıldı. Dostlar Tiyatrosu serüveniyle bir- likte Genco'nun sinemadaki serüve- ni de yol aldı: "At", "Faize Hücum", "Camdan Kalp", "Hakkâri'de Bir Mevsim." Sanatçıya Altın Portakal Ödülleri getiren zıpkm gibi yorum- lar. Tiyatrodaki ödüller ise yirmi dola- yında. Aldığı en büyük ödül ise se- yirciden. Onu izlemiş üç ayn kuşak- tan seyircinin sevgisi, saygısı ve bağ- lılığı. Kılı kırk yarar bir titizlikle işledi- ği rollerin, metinlerin, sahne hareke- (Erdek Festivali 'nde sunduklan oyunlar tı- yım.) Şvayk'ı oynayan Genco artık bir heüo"da bugüne dek izledigim en incelik- tinin yiyip yuttugu zamanın yüzde birini yatrotarihimizinbirparçasınıoluşturuyor.) •- - --• • -- Sahne yaşamı böyle bir donanımla baş- Iıyor Genco'nun. "tld kalas bir heves"le tanımlanacak bir tiyatro tutkunlugu değil onunki. Müzikle, edebiyatla, sanatla sıkı baglan var. Okuyor. öğrenıyor, hazmedi- yor, sağlam kültürel altyapısını daha da pe- kiştiriyor, sanatına aktanyor. O yalnızca bir aktör değil. Bir tiyatro adamı. Buyüz- den de 40 yıldır dimdik ayakta. Tiyatro- muzun, YıldızKenter'den sonraki en güç- lü maratoncusu. Onu profesyonel sahnede ilk kez 1959- 60 döneminde. Kenter Tiyatrosu'nun "Çöl Faresi" yapımında ızliyoruz. Farklı bir se- si ve fiziği var. Oyunun yıldızlan Yıldız ve Müşfik Kenter. Yıne de merakla soru- yoruz: "Kim bu çocuk?" O "çocuk" bir- kaç tiyatro dönemı içinde Kenter Tiyatro- su'nun "as"lan arasına gırecek. Haroid Pin- ter'ın "Kapıcı"sından Necati Cumalı'nın "Nahnkr"ına dek bir dolu oyunda yoğun deneyim kazanacaktır. (Konservatuvara gitmemiştir, ama Kenter Tiyatrosu'ndaki "yıkta". Artık kimse "Kim b«ı çocuk" dı- ye sormuyor. Genco o gün bugündür yıl- dız... ilk profesyonel yönetmenlik çalışması- nı lonesco'nun iki kişilik oyunlan "San- daJyeter" ve "Ders'i sahneleyerek yapmış. Yıldız ve Müşfik Kenter'in doruklarda dolaştığı bu iki oyunun yorumu ve rejisi. aradan 35 yılı aşkm bir süre geçmiş olma- sına karşın. her anıyla belleğimde. Gen- co yere sağlam basıyor. O yıllarda izledi- ğim tüm klasık müzik konserlerinde Gen- co Erkal'ı görüyorum. Şık, zarif, ağırbaş- h, çevTesine saygılı. Şimdi de olduğu gi- bi. Müzik duyarlığı onu birkaç yıl içinde. "söz"le müziği buluşturan iki ünlü yapı- tın. Prokefierrin "Peterye Kurt''unun ve Stravinski'nın "Askerin Ö> küsû"nün "so- Bst"ı yapacak. 1960'h yıllann iki büyük müzik- tiyatro olayı bunlar. İlk yapıt Is- tanbul Senfonı Orkestrası, ikıncisı de bir Alman orkestrası eşliğinde lstanbul ve Ankara'da sunuluyor. Genco'nun müzik li Tago'yu yorumlayan Genco artık tiyat- ro insanı olarak olgunluk dönemine gir- miştir. Henüz 26 yaşmda olsa da... (Gen- co, bu yapımdan 20 yıl sonra bir de oyu- nun eski yıldız kadrosunu olabildiğince ko- ruyan, epik biçemdeki aynı isimli telev iz- yon fılmine imza atıyor.) 1965-67 yıllan arasında AST'tadır. Tür- kiye'nın ilk "Arturo Ui"si oluyor. "Bir Deiinin Habra DefterTnı de ilk kez bu dönemde oynuyor. NevraSerezfi ile "Dur- durun Dünyayı İnecekV^r'ı başdöndürü- cü bir yorumla sergiliyorlar. Dostlar Tiyatrosu'nu 1%9'da kurdu- ğunda, bir tiyatro kurumunun sorumlulu- ğunu üstlenecek donanıma, birikime ve üne sahiptir artık. Ancak politik açıdan ya- saklamalarla ve engellemelerle dolu "teh- likeü" yıllara giriyor Türkiye. Toplumcu dünya görüşünden ödün vermeyen birtop- luluğun, baskıcı güçlere direnerek ve 80'li yıllardan bu yana özel tiyatrolann belini çökerten enflasyonla boğuşarak, tam 30 yıl boyunca otuz dolayında oyunla nasıl reklamlara çıkmaya, dizi çekmeye ayırsay- dı, belki Türkiye'nın en zengin tiyatrocu- suolacaktı. Bunu yapmadı. Tiyatro yoluy- la toplumunun esenliğine hizmet eöne yo- lunda, "toptumcuGenco" ımajını korudu. "Can"ı ızliyorum. Yalnızca Can Yü- cel'in başkalanyla cömertçe paylaştığı iç- sel serüvenini degil, Türkiye'nın son bil- mem kaç yıllık serüvenini. Genco Erkal'ın beyninden Türkiye'nin yaşantısını dile getiren birCan Yücel şiirleri kurgusu çık- mış. Bir an geliyor, Deniz Gezmiş'e hüz- nün doruğunda kısacık bir ağıt yakıyo- ruz. Bir başka an siyanürle zehirlenme tehlikesi yaşayan topraklanmız için yüre- gimizi titretiyor. Can Yücel'le birlikte Türkiye'nın dü- nünden bugününe ulaşırken, denizin ma- visi, güneşin sıcaklığı, çiçeklerin renkle- ri ve kuşlann sesi kaygılarımızla sarmaş dolaş oluyor. Oysa sahnede bir tek Genco var... "Can"a can katarken tiyatroya adadığı 40 zorlu yılın ürününü topluyor. Liibnan çağdaş sancttından bir kesitKültürServisi- Borusan Sanat Ga- lerisı 'Akdeniz Metaforian' dizisi- nin ikinci sergisini çağdaş Lübnan sanatına ayırdı. Siyasal, ekonomik ve toplumsal bunalımlar nedeniyle bugüne dek kültürel arenada geri planda kalan Doğu Akdeniz ülkeleri, kültürel çe- şitliklerin yanı sıra çağdaş sanat üre- timleriyle de uluslararası sanat or- tamında giderek daha büyük bir il- giyle karşılanıyor. Yaşama dönüşü vurguluyor Akdeniz kimliğinin tarihsel miras- çısı olan Doğu Akdeniz ve Ortado- ğu ülkelerinin çağdaş üretimlerinden bir kesit sunan 'Akdeniz Metalbrla- n II / Liibnan'dan Çağdaş Sanat' ser- gisi, Dogu Akdeniz'in en 'drama- tik' kentlerinden Beyrut'un çağdaş sanat ortamına odaklanıyor. Sergi- de, özellikle video/film alanında uluslararası üne sahip isimlerden oluşan sanatçılann çalışmalan da yer alıyor. Izleyiciler, Nell>' Che- mah, VValid Raad, Marvvan Rech- maoui. VValid Sadek ve Jihad To- uma'nın kanşık teknikteki işlerini Borusan Sanat Galerisi salonunda; Mohamad Soueid, Rita Awn. Mah- moud Hojeij. Rania Stephan, Wa- lid Raad ve Akram Zaatari'nin vi- deolan görebilecek."Sanatçılar,din, bellek, sansür. ilgisizlik ve kentleşme gibi. çağdaş Lübnan kültürünü et- kileyen sorunsallar ve suskunlukla- nn çeşitliliğini kanıttı>ı orlarr> diyor sergi yapimcısı Christine Tohne. Çok yönlü ve karmaşık bir sava- şı geride bırakan Lübnan'ın acılar- ladolu geçmişinin yanı sıra sanat yo- luyla yeniden yaşama dönüşünü vur- gulayan sergi, Doğu ve Batı'nın sa- nat dıyaloğuyla Akdeniz kimliği- nin değerlendirilmesi konusunda yeni bir platform sunmayı amaçlı- yor. Beral Madra, Lübnanlı sanatçıla- nn işleriyle yaşadıklan yer arasın- da bağlantılann olduğunu vurgulu- yor. "Bu kent bu sanatçılann işleri- nin içineişleıniş. Onlann ortakve özri tarihkri için tam bir metafor oluş- turuyor. BöJgemizdetarihin süreldi üstümü- ze geldiğini ve bizi aşıp geçtiğini bi- liyonız; ve biz bu baş dönmesinin tutkunu olduğumuzdan, hep kenti- mize geri döneriz. Kuşkusuz bu sa- natçılar o günlere geri dönmek iste- miyor; her ne kadar o günlerde sn ğuıaklarda yaşadıklan da\anışma- yı, ilgiyi ve özveriyi artık bulamıyor- larsada." Video fîlm gösterimleri Borusan Sanat Galerisi'nde ser- gi çerçevesinde aynca 5 Lübnanlı sa- natçıdan video film gösterimleri gerçekleştirilecek. 11 Mart tarihine dek sürecek olan video gösterile- rinde yurtdışındaki önemli festival- lerde ödül kazanmış yapıtlar yer ala- cak. Sergi çerçevesinde izlenebilecek filmler arasında yönetmen Mahmo- ud Hojeij'in San Francisco Ulusla- rarası Film Festivali'nden 'GoMen Spire' ödülü alan Beyrut Pelarmo Beyrut, Rania Stephan'ın Beyrut ve Şam arasında artık var olmayan bir trenin izini süren 'Trenler', Akram Zaatari'nin Beyrut varoşlanndaki üç gencin arasındaki cinselliği ko- nu alan, 1998 Antalya Altın Porta- kal Festivali ve Beyrut Film Festi- vali'nde En 1yi Uluslararası Video Ödülü kazanan 'Sana Deli Oluyo- rum', Mohamad Soueidin 1999 Beyrut Film Festivali'nde En lyi Yönetmen Ödülü alan, aşk, savaş ve sinema üstüne özyaşam öyküsü 'Öziem Tangosu' ve Rita Awn'ın 'Yanrt Ver' adlı filmleri yer alıyor. Filmler; 3 Mart Cuma saat 12.30 ve 17.30'da, 4 Mart Cumartesi saat 15.00 ve 11 Mart Cumartesi günü saat 15.00'te Borusan Kültürve Sa- nat Merkezi Etkinlik Salonu'nda dönüşümlü olarak gösterilecek. Borusan Sanat Galerisi: tstiklal Cad. No: 421, Tünel-Beyoğlu, Tel: (0212 292 06 55) The events depicted in this tape are inspired by the diaries of Zainab Fakhouri, Dr. Fadl Fakhouri's vvife. Until his death in 1993, Dr. Fakhouri vvas the foremost historian of the Lebanese civil war (1975-1991). VValid Raad'ın 1998 tarihJi video çalışması. YAZI ODASI SELİM İLERİ İstanbul Gazînolarında... Deniz Bank'ın yılbaşı armağanı, bir kitaptı: Nec- det Sakaoğlu'yla Nuri Akbahar'ın, bu iki değerii imzanın birlikte yazdıklan, hazırladıkian ö/nö/r Gün Binbir Gece. Altbaşlık kitabın özünü dile getiriyor: Osman- lı'dan Günümüze Istanbul'da Eğlence Yaşamı. Bol resimli, bol fotoğraflı, renkli bir eser. Dalıp gidiyo- rum sayfalanna. Kitabın sonlannda "Gazinolar" bölümü var. Vefa Zat'ın araştırmasına yer verilmiş. Beni nerelere alıp götürmedi ki... Gazino sözcüğünün Italyancadan geldiğini bili- yordum da, kırevi anlamına geldiğini bilmiyordum. Gazino bizde on dokuzuncu yüzyılın sonlarında açılmış. Şair Nigâr Hanım güncesinde gazinolar- dan ve kumarhanelerden pek yakınır. Eşi oralara da- danmış, eve dönmez olmuştur. Halid Ziya'nın büyük romanı Aşk-ı Memnu 'da Beh- lûl çalgılı kahvelere, kafeşantanlara gider. Bir tür gazino havası esmektedir. Vefa Zat'tan öğrendiğimize göre, alafranga mü- zikli gazinoların yanı sıra, Kemani Tatyos Efendi Emperial Bahçesi'nde incesazlı program yaparmış. Gazino dendi mi, yıllar öncesine dönüp, Ankara'nın ünlü Gar Gazinosu'ndan söz açmak isterim. Gerçi bir kez olsun gttmedim Gar Gazinosu'na. Dayım De- mokrat Parti döneminde yüksek bürokrattı. Ablam Ankara'ya onlara gitmiş, bir gece de Gar Gazino- su'na götürülmüş. Yabancı truplar sahnedeymiş. Çok kıskanmıştım. Yıne gazino dendi mi, Gar Gazinosu kadar, ala- turka müzikli gazinolan da anmak isterim. Bu soy gazinoların harikulâde anlatılmış romanı, Nahid Sırn Örik'in -ne yazık ki kimselerce okun- mayan- Yıldız Olmak Kolay mı? kitabıdır. Nahid Sım 1940'lann sonundaki gazino dünya- sını betimler. O yıllan bilmeme olanak yok. Ne var ki dile getınlen gazino dünyasını kıyısından köşe- sinden yaşadım. 1955 sonrasıydı, Küçük Çiftlik Parkı, sahnede Perihan Altındağ Sözeri, Mümkün mü Unutmak Güzelim'] söylüyor. Ortalıkta tuhaf bir telâş, gar- sonlar koşuşuyor, tıpkı Nahit Sım'nın betimlediği gi- bi, buzlu badem, rakı, stgara satan mayolu genç ha- nım... Muzaffer Buyrukçu'nun bir öyküsünde Hami- yet Yüceses söyler. Gazinoya gidecek parası ol- mayan delikanlılar, gazinonun ötesinde birden sus- kunlaşırlar... 19ÖD öncesi miydi, Emirgân'da, adını hatırlaya- madığım gazinoda Sevim Çağlayan, kocaman bir istridye kabuğundan çıkmıştı... Sonrası 1970'ler. Sevda Ferdağ çok yakın dos- tum. Sinema oyunculan sahneye çıkıp şarkı söylü- yorlar. Sevda'nın birçok gecesi. Para kazanmak için çıktığı sahneyi sevmediğini bilirdim. Ama sine- ma usul usul sönüp gitmekteydi. Sahnede acı çeken bir büyük aktör, Sadri Alışık, bu acısını kahkahalara dönüştürürdü. Bizler aşağı- da ya da kuliste neşeler, sevinçler, eğlenceler ya- şarken sahnedeki insanın yapayalnızJığını ayırt ede- cektim. Ama ışıftılı, büyüleyeci gecelerdi. Çok şık tuva* letler giyen Behrye Aksoy, mikrofonu çevire çevi- reBirGarip Yolcu'yu okuyor. Ajda Pekkan, bu ala- turka gazinolarda Vogue'un kapağından fıriamış gi- bi. Zeki Müren, fantastik giysilerlo Maçka Taş- hk'ta... O yıllarda bir gazino yazısı bile yazdım: Neriman Köksal, Ankara'da sahneye çıkacaktı. Yazmamı istedi. Neriman Hanım'ı nasıl kırabilirdim... Vefa Zat şöyle noktalıyor: "Bu gazinolarda muayyen günlerde aile, halk ve kadın matineleri düzenlenirdi. Ama artık hepsi de kapanmış, lstanbul'un eğlence yaşamında önem- li bir unsur silinmiştir." Çocukluğumdan başlayarak o günlerin bütün ad- lan, şarkılar, neon ışıklar, tuvaletler, smokinler, çal- gılar, fasıllar, sahne dekorlan, baygın parfüm koku- lan, yaz geceleri, deniz kıyılan, kış geceleri, gazino kapılarında bekleşen taksiler, alkış sesleri, her şey belki de gazete koleksiyonlarının sararmış, pas renkli olup çıkmış sayfalanndaki gazino ilânlannda hâlâ yaşayıp duruyordur... Takvimde h Bırakan: "Elmaslannın, ipeklerinin, boyalannın içinde ve bahçenin her tarafına serpmiş bulunduğu dostla- rına durmadan bakışlannı çevire çevire, Seniha Hikmet şarkılan dinliyor, elindeki küçük ipek men- dili, hanendelerin bu edebî müşavirini, şırarkada- şını hırpalayıp sıkıyordu." Nahid Sım Örik, Yıldız Olmak Kolay mı?, Oğlak Yayınlan, 1996. Karikatür ustası Cemal Natir Güler anılık • Kûltür Servisi - Türk karikatür hayatına 'Dalkavuk' ve 'Amcabey' tiplemelerini kazandıran usta karikatürist Cemal Nadir Güler, ölümünün 53. yıldönümünde kabri başmda anıldı. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda KarikatürcüJer Derneği'nce düzenlenen anma töreninde konuşan karikatürist Kâmil Yavuz, genç karikatürcüler olarak Cemal Nadir Güler'in her zaman izinden gıttiklerinı söyledi. Yavuz, Nadir'in 1946 ve 1947 yıllannın acılannı karikatürüyle çok iyi bir şekilde yansıttığını anlatarak, Hitler faşizminin, uygulamalannı da çizerek, acımasızca eleştirdiğini kaydetti. Güffem Kessler'le Tüçbjr Yere' yolculuk • Kültür Servisi - Gülfem Kessler'in yapıtlan çağdaş sanatlar için özgür mekân Dulcinea'da sergileniyor. 'Hiçbir Yere' adlı sergi, Hollanda'nın Lahey şehrindeki Royal Academy Of Fine Arts'ın resim ve grafik bölümünden mezun olan Gülfem Kessler'in 4. kişisel sergisi. Sanatçı bu sergiye dair, 'Yaşadığı sürekli bir göçebelik halinin, yerleşikliğe dair yoğunlaşan bir iç tartışmanın belirleyiciliğinden* ve 'tzleyenlere, yol üstünden gönderdiği değişik yaşamsal sembollerin baskınlığmdan' söz ediyor. Sergi pazar hariç her gün Dulcinea'da izlenebilir. "Batı Rılrtımı', Fransa'da • Kültür Ser\isi - lstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan ile Mulhouse La Filature Tiyatrosu, AFAA (Sanatsal Eylem için Fransız Demeği) ve Le Reptile Cambrioleur Kumpanyası tarafindan gerçekleşen ortak yapım Bernard-Marie Koltes'in yazdığı ve çevirisini Yiğit Bener'in yaptığı 'Batı Rıhtımı' adlı oyun Fransa'da sahnelenecek. Nicolas Klotz'un yönettiği, dekor tasanmını Christian Tirol ve Ayhan Doğan, giysi tasanmını Zuhal Sdy ve müzîklerini Kudsi Ergüner ve Ami Flammer'in yaptığı oyun 2, 3 ve 4 Mart'ta Fransa'nın Mulhouse kentinde sahnelenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle