27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 » ŞUBAT 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA l. U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Çehov okumak büyük keyiftir Cem Yayınevi, Mehmet Özgül'ün çevirisiyle sekiz ciltlik 'Bütün Öyküler'iyayımladı AOİLLABİRKİYE Kuşkusuz, "ironi" kavramını, edebiyat yapı- tenda içselleştinniş yazarlann başında gelir Çehov. Yirminci yüzyıl yazarlanna, "ironi"yi ve de "la- sa hikâye"yı miras bırakmıştır. Kendınden önceki yazarlarda ironiyi buluruz; benzer şekilde kısa hikâye türünde yapıtlara da rast- lanz. Ama Çehov'da bunlar bir başkadır. Ironi bi- çemsel bir özellik kazannuş. -Slav hüznünü de ek- lemeliyim-; kısa hikâye de söylemsel bir özellik kazanmıştır. Biri "üsİup" ohnuş, öteki de "tûr" olmuştur. Anton Pavloviç Çehov 1860-1904 yıllan ara- sında yaşamış ûnlü Rus yazan. Hikâyeleri ve oyunlanyla, 44 yıllık yaşamında ünlenmiş, çağ- daşlannı ve kendinden sonraki yazarlan etkilemiş- tir. Öraeğin, eleştirmenler ve edebiyat tarihçüeri, Rus edebiy atından Gorld, Bunin,Arbuzov ve Ka- zakov gibi adlan sayar. Batı edebiyatından bu keT- vana katılan yazarlann başında K. Mansfiekl, G£. Shaw, VırgLnia VVoolf, Elsa Triotet, Tho- masMann gıbi yazarlann geldiğini belir- tirler. Çehov'un gerek hikâyelerinde gerekse de oyunlannda Rus dekadansını görmek olanaklıdır. Birçok eleştirmen onu "eleş- tirel gerçekçiüğin" en ön sırasına koyar. Çünkü toplumsal yapırun "ağır" bir eleş- tirisi vardır yapıtlannda. Çehov'un hıkâyelerinin bir kısmı (çe- şitli çevirmenlerin Türkçe'siyle) daha ön- ce yayımlandı. Cem Yayınevi, 1996'da başladı, "Bûtûn Öyküter"ini tamamladı. Çehov'un bu büyük yamünı dilimize Rus- ça aslından, Mehmet Ozgül kazandırdı. " Bütün Öyküler", sekiz ciltten oluşuyor (1890-1900). Yazınsal emeğini Rus edebiyatına adayan Mehmet Özgül, birinci ciltteki "Sunuş" yazısında Çehov ve çeviri çahşması için şunlan söylüyor. "AntonÇehov'uher zaman büyûk bir zevkte oku- dum. 'Bozkır' adh uzun öyküsünü Çehov üzeri- ne bir incemelemeyle birHkte 19S9'da fakühe bi- tirme tearn olarak hazırlamışüm. 1970'ü yülarda çevirmennk çahşmalanm yeniden Çehov'a yönei- dL O tarihte yapbğun çeviriler birkaç kez basıla- rak okur karşısına çıktı. Siz okuriara sunulan. eb- nizdeki bu çahşmayla son bir kez, ama bu sefer bü- tûn öykülerin çevirisini bhirerek Çehov'a hayran- hğımı belirtmiş olacağım. Bu çevirüeri, 'Pravda' yayınevinin Moskova 1970 basımh, 8 ciltlik 'An- Lnton Çehov'un hikâyelerinin bir kısmı (başka çevirilerle) daha önce yayımlandı. Cem Yayınevi, 1996'da başladı, "Bütün Öyküler"ini tamamladı. Bu çalışmanın üçte ikisi ilk kez Türkçe'de okur karşısına çıkıyor. ton Pavloviç Çehov'un Bütün Yapıtlan" adh ya- yinınıesasabrak yapbm. Böykce Anton Çehov'un öykülerinin tümü 8 cüt olarak Türkçeye kazandı- nhnış olacaktır. Bu çauşmalanmızın üçte ikisi ilk kez Türkçede okur karşısına çıkmaktadır. ••• Çehov, ailesinin geçimini genç yaşta yüklenmiş- tir. Hekimdir, taşrada dolaşır ki, bu yalnızlık ya- pıtlanna da siner. Öte yandan takma adla "gülme- ce tûründe'' hikâyeler yazmaya başlar. Bu hikâ- yelenni Antoşa Çekonte adıyla yayuılar. Yapıtlannın gerek okuyucu gerekse edebiyat çevresinde beğenihnesiyle kendı adını kullanma- ya başlar ve kısa zamanda Çehov adı yalnızca Rusya'da değil Batı'da da bilinir, hikâyeleri me- rakla beklenir. "Mahkeme Kaleminde", "Memunın Ötömü", "Şişman ve Zayrf", "Kara Çahna", "Bukalemun" gibı ilk hikâyelerinde gülmece öğesinin ağır bas- öğı, toplumsal eleştiri içeren özellikler görülür. Memurun Ölümü'nde, komik bir kuruntu gide- rek (bir üst arüatım düzleminde) tiraji-komik bir durum alır. Çehov'un bu döneminin tipik hikâye- lerinden biridir. Tiyatro izleyen küçük bir memur, ön sıradaki ulaştırma bakanlığında çalışan "yüksek bürok- rafın (sivil bir paşanm) keline hapşınr. Küçük memur yerin dibine girer, binlerce kez özür diler. Paşa her ne kadar amiri değilse de "kuşkn" kor- kuya doğru evrimleşir. Günlerce paşadan özür düer. Paşa, adamın tükürüklerinden değil de, bu özürden öflcelenir ve makamını ziyaret eden küçük memuru bir gün sert bir şekilde azarlar ve kovar. Paşanm bu sert tavn, adından da anla- şılacağı gibı memurun ölümü olur. Benzer şekilde "Kara Çalma"da (Ifh- ra) "kuşku" giderek daha vahim bir hal alır. Kızmı evlendiren "yazı öğretme- ni",evinde verdiği partide, mutfağa gi- rer, aşçt kadının yaptığı balığı görünce ağzım gürültüyle şapırtadır, bu sırada kapıdan kafasını uzatan bir davetli, aş- çı kadını öpüyor diye, öğretmenle dal- ga geçer. Böylece "kuşku" öğretmenin içine dü- şer. Giderek komik öğelerle bezenerek korkuya dönüşür. Öğretmen, adamın tüm davetlilere bunu yayacağını zan- neder. Kendisi ondan önce davranıp ola- yı anlatarak adamın kendisini boş yere suçladığım, kentin (bir taşra kenti olmah) ileri gelenlerine söyler durur. Ama gerçek olmayan "gerçek" olmuş- tur, birkaç gün sonra müdürü ve özellik- le de kansı, öğretmenin "canına" okur. Üstelik kendisiyle dalga geçen adam hiç kimseye bir şey söylememiştir! Çehov 1888'de yayımladığı ünlü, yaşa- möyküsel özellikler içeren "Boztar" adh uzun hikâyesiyle toplumsal sorunlan ve konulan eksene aldığı bir yazınsal döneme geç- miştir. Gülmece öykülerine sırt çevirmiş, ancak "komik" öğe her zaman yapıtlaruım özelliği ol- muştur. troniyi bundan sonra söylemsel bir düzlem olarak yeğlediğini söyleyebüiriz. Çehov'un aşk hikâyeleri; çagının aşk, ev- lilik ve aile ilişkilerine "deştird" bir ışık tu- tar. Bu tür yapıtlannda ince bir söylem ve "roman- tizm" ogemendir. Örneğin, birçok yapıtlan gibi sinemaya uyarlanan "Küçük KöpekD Kadm"da, evli bir kadın ile evli bir erkeğin, "gizli", tutkulu ve bir o kadar duygu yüklü aşklan anlatüır. ••• Çehov, hikâyelerinin yanı sıra oyunlanyla da yir- minci yüzyıl edebiyatına damgasını vurmuş ve ön- cülerden olmuştur. Çehov okumak büyük bir ke- yifhr. 'Bütün Öykûlö"'i Cem Yayınevi yayımlamak- la, Mehmet Ozgül çevirmekle, bize yaratöklan is- tediğımiz an tamamına ulaşabilme olanağıyla, önenüi bir "yaynn oiayma" imza atmış oluyor! Koltes, Türkiye 'ye çok muyabancı, yoksa sorunyorumda mı? Batı Rıhtımı'nda tutsakolmak HASİBE KALKAN KOCABAY Bu sezon tstanbul Şehir Tiyatro- lan'nda oynamakta olan 'Batı Rıh- tımı', Türkiye'de sahnelenen ikinci BenMrd-MarieKottesyapıtı 1989yı- hnda daha 41 yaşındayken ölen ya- zann admı geçen yıl Izmit Şehir Ti- yatrosu'nun sahnelediği 'Roberto Zuccho' ile duyan izleyici, bu kez Bernard- Marie Koltes'i daha yakın- dan tanıma fırsatı bulacaktı. Ne var ki, benim gıttığım gün, yaklaşık üç saat süren oyunun ikinci yansında izleyicinin üçte biri, herhalde kendi kendilerine bir daha asla bir Koltes oyunu izlememe sözü vererek salo- nu terk etti. Avrupa'da çağdaş bir mit haline gehniş olan Koltes, Türki- ye'ye çok mu yabancı kalıyor, yok- sa sorun oyunun yorumlanış biçi- minde mi?.. 'Batı Rıhtımı', almak ve vermek üzerine bv oyun. Bir işadamı, neh- rin öteki yakasmdaki dünyasmı, in- tihar etmek amacıyla geride bırakır, sekreteri ve Jaguan ile birükte ken- dini medeniyet tarafindan terk edil- miş acunasız ve karanhk bir dünya- dabulur. Hırsızlann, katillerin ve yol kesenlerin kol gezdiği bu dünyada ölümdencinselliğe kadar heT şey pa- zarlık aracıdır. Batı Rıhtımı'nda ya- şayanlar bu ıkı yabancının durumun- dan yararlanarak mümkün olabilecek en yüksek kazancı elde etmeye çah- şırlar. Sürekli yapılan pazarlıklar oyu- nun akışmı belirler, ama sonuçta ka- zançh çıkan kimse yoktur. Mum ışıklannm aydınlattığı, zemi- nin sanki pamukla kaplı olduğu, köp- rüyü çağnştıran demir bır konstrük- siyonun önden arkaya doğru uzandı- ğı ve izleyiciyle sahneyi ayıran bir ır- Oyun, 2-3-4 Mart'ta Fransa'run Mulhouse kentinde sahnelenecek. mağın yer aldığı sahne, kocaman bir hangan andınr. Atonal tırular mekâ- nı sesle doldurur. tşadamı ve sekre- terinın yabancısı olduklan karanhk ve bakımsız alanda kendilerine yol aramalanyla başlar olaylar. Maske, şetdlsiz ve ûrkûnç Oyun süresince şık beyaz kostü- mü içindeki sekreter Monique, pat- roniçe, işadamı Koch ise onun ezik muhasebecisi gibi davranacaklardu". Batı Rıhtımı'nın sakinlerinden olan ve onlan ilk gören Charles, bu iki ya- bancıyı, oralardankurtuhrıak içinbir firsat olarak değerlendirse de, Kol- tes'in belirttiği gibi. 'engeffibni' ol- duğu için, tüm pazarlıklara karşın. bü- yüdüğü o karanlık ve kasvetli dün- yadan uzaklaşamaz. O, Batı Rıhtı- mı'na tutsaktır. Oysa annesı ve ba- bası, asıl adı Carlos olan Charles'ı ve kızkardeşini, Güney Amerika'dabir batakhktankurtarmakiçinFransa'ya gelmışlerdir. Anne Cecile, oğlunun kendisini yabancılardan yararlanma planlanndan uzak tutmasuıa içerle- yerek tekbaşmabırplan gehştirir. Kız- kardeşi Claire, herkes tarafindan yö- netdmeye çahşılsa da, kafasımn di- kıne gitmeyi yeğler. Ancak oyunun ikinci yansında ortaya çıkan baba Rodolfo ise, savaş ve yaşamdan yor- gun düşmüştür; oğlunun ondan ade- ta dilendıği ilgiyi göstermeyi redde- deı. Zaten kişileT arasında duygusal bir alışverişten söz etmek olanaksız- da. Kendine özgü yaşam kurallan olan bu bataklıkta insanlararası iliş- kiler farklı yasalarla işler. Oyunun yö- netmeni NkolasKkrtz. baba-oğul ara- sındaki karşılaşmanın yoğunluğunu bir yıkanma sahnesiyle görselleştir- meye çalışmış. Ancak daha çok ann- Dans-Performans filmleri haftası 'Bahar RitüeB'ni Marie Chouinard Kumpanyası sahnetiyor. KüBûr Servisi- lstanbul Bıl- gi Üniversitesi Sahneve Göste- ri Sanatlan yönetimi; programı. tstanbul Uluslararası Dans-Per- formans Filmleri olan bir hafta düzenliyor. Çarşamba günü başlayacak olan haftanın ilk gecesinde Mo- dern Dans Tophıluğu'mın Sa- nat Yönetmeni Beykan Murphy'nin, saat 20.30'daki Dansta Çağdaş Trendkr' ko- nulu konuşmasmı koreograf, dans sanatçısı ve MSÜ Konser- vanıvan öğretim üyesi Tuğçe UİBgüBve DuyguGûngör'ün10 dakikahk dans gösterisi izleye- cek Saat 21.00 de EtnemÖzgü- ven'in fılme aldığı 'tvme'yi ve MDT'nm 'Post' adlı performan- smın \ideosu ile Fransa'dan CEs- quisse adlı toplulugun TheBed- room. The Wedding, Lamp & Embrace' (Yatak Odası, Evli- Uk, Lamba ve Kucaldama) adh performansının filmi gösterile- cek. Hafta boyunca performans- lannı izleyebüeceğimiz diğer dans topluluklan arasmda; 2nd NarureDans. Rosas, Ukma Vez. Carbone 14, Marie Chouinard Company. PioaBjBsch'unVfap- pertalDansTiyatrosu. KUutz Çağdaş Dans Tophnoğu, Cni- bergBalesL D\ 8FızikseJTıyat- rosu, V- TOL Dans Tophduğu, Mark Morrfe Dans Grubu. ve New York'tan La Mama bulu- nuyor Türkiye'den ise Mustafcı KapbnveAyctaTekergıbiko- reograflann fıhne ahnmış ça- lışmalan ızlenebilecek. (2162222) ma eylemini çağnşüran bu sahnenin iz düşümünü metinde bulmak müm- kün değil. Oyun oynamayı seven, çe- şitli taktiklerle Claire'i baştan çıkart- maya ve yabancılan çeşitli pazarhk- larla sömürmeyeçalışan Fak'tada, di- ğerlerinde olduğu gibi en ufak bir şefkat kınntısına rastlamak olanak- sız. Yalnızca Monique ve Charles arasında, Jaguar'ın teknik perfor- mansının konuşulduğu sahne, bir aşk sahnesinin duygu yoğunluğunu taşı- makta. Oyun süresince Charles'la birkaç sözcüğün dışında hiç konuşmayan, yüzünü gizlediği gibi kimliğini de gizleyen Abad, hiçbir alışverişe gir- meden eyleme geçen kışidir. Oyunun sonunda Koch'a, onu öldürerek yar- dımcı olur. Bir hayvan kadar vahşi ve sinsi olan Abad'ın bu yönünü vurgu- lamak için, ona şekilsiz, hiçbir şeye benzemeyen bir maske takdmış. Ne var ki bu maske amaca hizmet et- mekten uzak; ürkünç ve şiddet icer- mekten çok, ifadesiz. Yönetmene ait yorum yok Farklı dünyalar, kaybohna, aile içi ilişkiler, aşk, dostluk gibi temalar oyun içinde uçuşup dururken, sahne- de yaratümak istene mozaiklerden bütüncül bir resim oluşturulamıyor bir türlü. Koltes, bütünü parçalar ve izleyicilerin kaygan bir zeminde ora- dan oraya yönelerekbu parçalan ya- kalamalannı ister. Edilgen izleyici, düşmek ve bir yerlere takılarak par- çalar arasında kaybolmak durumun- dadır. Yönetmen Nicolas Klotz da, aynı zeminüzerinde kayarak neredey- se uçurumayuvarlanmak üzereyken, sahne yorumundabüyük çaptayaza- nn direkriflerine uyduğu için son an- da dibe vurmaktan kurtuhnuş. Oyunda. yönetmene ait bir yoru- ma rastlanamıyor; izleyiciye, oyunu hangi ülkede sahneye koyduğunu unutmadığını duyumsatan gazeller dışında. Ne varki bubuluş, izleyici- yi irkiltmenin dışında, rephkleri hay- li uzun olan oyunculann ezberlerini şaşırmalanna da yol açmış! Ezber sorunu bir yana, sahnede sarfedilen onca çaba sonuçsuz kalıyor. Çünkü Nicolas Klotz, çokhızlı ilerlemesi ve natüralistbir oyunculuk biçeminden kaçınıhnası gereken oyunu, gereksiz boşluklarla ve yerine otunnayan an- lamsız buluşlarla doldurmuş. Buboş- luklann arasında kendilerine bir yer arayan oyuncular yitip gidiyor, Kol- tes'in dünyasına girmeleri engelleni- yor. Oyun tökezliyor, akmıyor ve uzadıkça uzuyor. Koltes'in yarattığı karanlık dünya. izleyici için kavra- yamadığı, kaçma isteğıni doğuran bir karabasana dönüşüyor. Oysa BemaTd-Marie Koltes'in 'Ba- tı Ruıtunı', çok uzaklan değil, için- de yaşadığıınız düzen kadar yakın bir dünyayı bize anlatmaktadır. L Ayşe Erkmen 'den 'Emre ve Dario' Kiikûr Serviâ-Ay^Erkınenın "EmreveDario'' isimli video-fikn çalışması Frankfurt'ta sergileniyor. Frankfurter Kunstverein'ın yeni yöneticisi N0u*wıs SchaSuuısen tarafindan hazırianan "Man muss gaaz scbön viel lerneıu um hkr m fBmktkmieren'Tîaşhkh ("Burada adam oimak için kırk &rm ekmek yemek lazun" diye çevrilebilecek) grup sergisi, calışmalan- nı Almanya'da sergileyen ya da yaşayan yabancı sa- natçılann edindikleri tecrübeleri gündeme getirmeyi hedefliyor. Video ve media yerleştirmelennin göste- rildiğisergide Ayşe Erkmen'in"EınreveDario" ısim- liçahşması yer alryor. Buçahşmada. DarioMoreno" ntm söylediğı"İstanbtu,NotConstantiııo|>le" şarkısıeş- liğinde sürekli dans eden "Emre" izleniyor. Erdem Kosoa. Resmi Görüş dergisinde yapıöa il- gjli şu değerlendirmeyi yapıyor. "tzmirtioğamta Da- rio Moreno'nun proto-Eurmision kapsam içfatde de- ğerlendirilebyecek $ariaa Erkmen taranndan bogö- ne çetdB}or ve elde edüen anakronizmaitdaynMçBn- deparodüeştirih>w. tlk aşamadakaçfik bir ekrandan sanatçmın oğhı Emre'nin ha\raafck verici dans per- formansıyta şarlaya eşMketmesini izliyTHiız. DûnyaDin herhangibirmegapoHindengetrşorolabUecekgençfi- ^ , temsSedan- bn- endişetaşunaksran başka ortam- fauda kendinivar edebiecek konumdadır arnk. Dans ettiğpşarkmm içeriği tesadüfenferkedOenbir espri ğ- tmSaT Sergi, 12 Mart tanhine kadar açık kalacak. BU AŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Kiiltüp Emperyalizmi Konuşulurken Geçen hafta küttür emperyalizmi ve ülkemizde- ki etkileri üzerine düşündüklerimi yazmıştım. Ya- zının sonunda, EMEP, İP, ÖDR ve SİP genel baş- kanlannın bu konudaki görüşlerini okurlarıma su- nacağımı söyledim. Arkadaşlanmın görüşlerini bir defada verme olanağı olmadığı için, bu hafta Le- vent Türel (EMEP Genel Başkanı) ile Doğu Perin- çek'in (İP Genel Başkanı) yanıtlannı sunuyorum. Levent Türel Emperyalist kültürün kolayca tanınmasını ola- naklı kılan basit bir içeriği var. Insanlarda gelecek duygusunu yok etmeyi amaçlayan, yanna güven- lerini, eylemli etkinliklerine inançlannt ezen, yaşa- dıklan dünyayave kendilerine yabancılaştıran, so- nuçta da "büyükgüçlere", "uygariığın kurtancı ro- lüne" boyun eğmeyi öğütleyen bir içerik bu. Em- peryalist küttürün bu içeriği, demokratik gelenek- lere, mücadele etme gücünü ve eğilimini ifade eden bütün kültürel halk değerlerine karşıdır. Emperyalist kültür, hedefleri bakımından aynı za- manda, halkın mücadeleci tarihi boyunca yarat- tığı ulusal değeriere karşı "yağmacı", yok edici bir etkiyi de taşıdığı için, aynı zamanda "kültür em- peryalizmi" olarak da adlandınlabilecek bir özel- lik gösterir. Bütün dünyada, dizginsiz bir sömürü ve siya- sal egemenlik peşinde koşan emperyalizmin bu özel etkinliğine karşı işçi ve emekçi sınıflann bel- li başlı iki silahı var. Birincisi, dolaysız olarak ken- di hak veçıkarlan için mücadeteyi yükseltmek. Ikin- cisi; ideolojik, felsefı, edebi ve sanatsal alanlarda, bu mücadeleyle sıkı sıkıya bağlı eleştiri ve yaratı- cı etkinlik. Partimiz, emperyalizmin nesnel, maddi varlığı- na ve saldınlanna karşı işçi ve emekçi kitleleri mü- cadele için örgütlerken, bu mücadelenin içinden yeni bir küttürün unsurlannın doğması için gerek- li koşullan da yaratmaya çalışmaktadır. Doğu Perinçek Emperyalizmin, 199O'lı yıllardan beri hedefi, ula- sal piyasayı ve ulusal devleti yıkmaktır. Emperya- lizmin kültür cephesindeki saldınsı da, bu hede- fine bağlı olarak, merkezlerde Kozmopolitizmi ve çevrede dinciliği, mezhepçiliği ve etnik ayrımcılı- ğı güçlendimieeksenindedir. Kozmopolitizm, ba- ğımsızlığı ve ulusallığı gözden düşürmeyi amaç- layan çeşttli temalarla piyasaya sürülmektedir. Her türden Avnjpa merkezci görüş, Amerika ve Avru- pa hayranlığı ve modası, Helenizm, Bizansçılık, Se- mıtizm, "anti militarizm" kisvesi altında ulusal or- du düşmanlığı, eşcinsel ve hatta ensest ilişkilerin bir kültür olarakyaygınlaştınlması, uyuşturucu ba- ğımlılığı, Hıristiyanlaştırma, Anarşizm, Nihilizm, at yansı, piyango.tptp-lotto vb. sistemtarafpdan des- teklenmektedir Büyük şehirlerin vâröşlan dahil, taş- rada ise, Şerıatçılık, Sünni ve Alevi bağnazlığı, ta- rikatçılık, falcılık, büyücülük, medyumluk, yoksul kitleleri sisteme bağlamanın araçları olarak kulla- nılmakta; öte yandan ulusallığı parçalayacak fay hatları olarak derinleştirilmektedir. Emperyalist merkezler, bir yandan dinler ve mezhepler arası çatışma kışkırtmakta, bir yandan da "Dinler ara- sı uzlaşma" yaftası altında, kendi denetimi altın- da birfevrat fttifakı tezgâhlamaktadır. Devrimci ulu- sal kültürün yıkıma uğratılmasında, "insan hakla- n", "özgüriük", "demokrasi", "kimlik çoğulculu- ğu" ve hatta "Enternasyonalizm", başlıcamakyaj malzemeleri olarak kullanıhyor. Emperyalist kültürün örgütsel araçlan ise, Ma- son localarıve Rotary kulüplerinden Helsinki Yurt- taşları gibi emperyalist güdümlü örgütlere ve mo- da deyimle Sivil Toplum Kuruluşlan'na, cemaat- lere ve vakıflara kadar uzanmaktadır. Kültür emperyalizmine karşı mücadele, en baş- ta bir iktidar mücadelesidir. Bütün ulusal kaynak- larımızı harekete geçirebilmek ve emperyalizmin kültürel hegemonyasını dağıtmak için, Küçük Ame- rika rejimini yıkmak ve Cumhuriyet Devrimi hükü- metini kurmak esas görevdir. Iktidarı kazanmak, bütün halkı kucaklayacak Devrimci Aydınlanma ve Eğitim Seferberliği'nin koşullannı yaratacaktır. Kültür ve sanat cephesindeki mücadele, Asya- h olduğumuz gerçeğine dayanarak; ulusal bağım- sızlık bilincimizi, ulusal özgüvenimizi ve halkımız içindeki dayanışma küttürünü güçtendirerek; en baş- ta Kemalist Devrim olmak üzere devrimci tarihi- mizden ve Anadolu'nun büyük uygarlık mirasın- dan kuvvet alarak yürütülebilir. Her türden hura- feyi veortaçağ ideolojisini, toplumsal hayatımızın her alanından ternizlemek, dünyevî ve bilimsel kültürü yerieştirrnek görevdir, "Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir." Gelecek hafta, Ufuk Aras ile Aydemir Güler'in görüşleri. Karagöz ve kukia sanatçısı kısan Mzdap Toprağa verildi • Kültür Servisi - Geçirdiği kalp krizi sonucu Osküdar'daki evüıde vefat eden gölge oyunu Karagöz ve kukla sanatçısı thsan Dizdar toprağa verildi. Cenaze törenine Dizdar'm ailesi, yakınlan ile bazı tiyatrocular katıldı. Istanbul'da 1925 yılmda doğan sanatçı yaklaşık elü yıldır Karagöz oyunlan ile kukla gösterileri yapıyordu. thsan Dizdar yaklaşık on gün önce Gölcük'te depremzede çocuklar için kukla göstensi gerçekleştirmişti. Destekleme Fonu Yönetmeliği'nde değişiklik • Kfittûr Servisi- Sinema ve müzik sanatı yönetmeliğinde değişıklik yapılmasma dair yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Yapılan değişiklikle yönetmeliğin amacı, sinema ve müzik çalışanlannı desteklemek ve ülkenin tarihi, kültürel ve tabii zenginliklerinin tanıtılmasını sağlamak amacıyla Kültür Bakanlıgı emrinde kurulan Sinema ve Müzik Sanatııu Destekleme Fonu'nun kullamhnası, gelırlerinin tahsıli, yapılacak harcamalann ve «ktörlere verilecek kredi ve karşdıksız yardıınlann esas ve usullerini tespit etmek olarak belırrildi. Değişikliklere göre Kültür Bakanlığı'nca belirlenen bir devlet bankasında toplanacak fon gehrlennin yüzde kırk beşı, banka aracıhğıyla sinema ve müzüc yapım projeleri ile araç ve gereçlerme verilecek kredilere aynlacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle