Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 » ŞUBAT 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
l. U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Çehov okumak büyük keyiftir
Cem Yayınevi, Mehmet Özgül'ün çevirisiyle sekiz ciltlik 'Bütün Öyküler'iyayımladı
AOİLLABİRKİYE
Kuşkusuz, "ironi" kavramını, edebiyat yapı-
tenda içselleştinniş yazarlann başında gelir Çehov.
Yirminci yüzyıl yazarlanna, "ironi"yi ve de "la-
sa hikâye"yı miras bırakmıştır.
Kendınden önceki yazarlarda ironiyi buluruz;
benzer şekilde kısa hikâye türünde yapıtlara da rast-
lanz. Ama Çehov'da bunlar bir başkadır. Ironi bi-
çemsel bir özellik kazannuş. -Slav hüznünü de ek-
lemeliyim-; kısa hikâye de söylemsel bir özellik
kazanmıştır. Biri "üsİup" ohnuş, öteki de "tûr"
olmuştur.
Anton Pavloviç Çehov 1860-1904 yıllan ara-
sında yaşamış ûnlü Rus yazan. Hikâyeleri ve
oyunlanyla, 44 yıllık yaşamında ünlenmiş, çağ-
daşlannı ve kendinden sonraki yazarlan etkilemiş-
tir.
Öraeğin, eleştirmenler ve edebiyat tarihçüeri,
Rus edebiy atından Gorld, Bunin,Arbuzov ve Ka-
zakov gibi adlan sayar. Batı edebiyatından bu keT-
vana katılan yazarlann başında K. Mansfiekl, G£.
Shaw, VırgLnia VVoolf, Elsa Triotet, Tho-
masMann gıbi yazarlann geldiğini belir-
tirler.
Çehov'un gerek hikâyelerinde gerekse
de oyunlannda Rus dekadansını görmek
olanaklıdır. Birçok eleştirmen onu "eleş-
tirel gerçekçiüğin" en ön sırasına koyar.
Çünkü toplumsal yapırun "ağır" bir eleş-
tirisi vardır yapıtlannda.
Çehov'un hıkâyelerinin bir kısmı (çe-
şitli çevirmenlerin Türkçe'siyle) daha ön-
ce yayımlandı. Cem Yayınevi, 1996'da
başladı, "Bûtûn Öyküter"ini tamamladı.
Çehov'un bu büyük yamünı dilimize Rus-
ça aslından, Mehmet Ozgül kazandırdı.
" Bütün Öyküler", sekiz ciltten oluşuyor
(1890-1900). Yazınsal emeğini Rus edebiyatına
adayan Mehmet Özgül, birinci ciltteki "Sunuş"
yazısında Çehov ve çeviri çahşması için şunlan
söylüyor.
"AntonÇehov'uher zaman büyûk bir zevkte oku-
dum. 'Bozkır' adh uzun öyküsünü Çehov üzeri-
ne bir incemelemeyle birHkte 19S9'da fakühe bi-
tirme tearn olarak hazırlamışüm. 1970'ü yülarda
çevirmennk çahşmalanm yeniden Çehov'a yönei-
dL O tarihte yapbğun çeviriler birkaç kez basıla-
rak okur karşısına çıktı. Siz okuriara sunulan. eb-
nizdeki bu çahşmayla son bir kez, ama bu sefer bü-
tûn öykülerin çevirisini bhirerek Çehov'a hayran-
hğımı belirtmiş olacağım. Bu çevirüeri, 'Pravda'
yayınevinin Moskova 1970 basımh, 8 ciltlik 'An-
Lnton Çehov'un hikâyelerinin
bir kısmı (başka çevirilerle) daha
önce yayımlandı. Cem Yayınevi,
1996'da başladı, "Bütün
Öyküler"ini tamamladı. Bu
çalışmanın üçte ikisi ilk kez
Türkçe'de okur karşısına çıkıyor.
ton Pavloviç Çehov'un Bütün Yapıtlan" adh ya-
yinınıesasabrak yapbm. Böykce Anton Çehov'un
öykülerinin tümü 8 cüt olarak Türkçeye kazandı-
nhnış olacaktır. Bu çauşmalanmızın üçte ikisi ilk
kez Türkçede okur karşısına çıkmaktadır.
•••
Çehov, ailesinin geçimini genç yaşta yüklenmiş-
tir. Hekimdir, taşrada dolaşır ki, bu yalnızlık ya-
pıtlanna da siner. Öte yandan takma adla "gülme-
ce tûründe'' hikâyeler yazmaya başlar. Bu hikâ-
yelenni Antoşa Çekonte adıyla yayuılar.
Yapıtlannın gerek okuyucu gerekse edebiyat
çevresinde beğenihnesiyle kendı adını kullanma-
ya başlar ve kısa zamanda Çehov adı yalnızca
Rusya'da değil Batı'da da bilinir, hikâyeleri me-
rakla beklenir.
"Mahkeme Kaleminde", "Memunın Ötömü",
"Şişman ve Zayrf", "Kara Çahna", "Bukalemun"
gibı ilk hikâyelerinde gülmece öğesinin ağır bas-
öğı, toplumsal eleştiri içeren özellikler görülür.
Memurun Ölümü'nde, komik bir kuruntu gide-
rek (bir üst arüatım düzleminde) tiraji-komik bir
durum alır. Çehov'un bu döneminin tipik hikâye-
lerinden biridir.
Tiyatro izleyen küçük bir memur, ön sıradaki
ulaştırma bakanlığında çalışan "yüksek bürok-
rafın (sivil bir paşanm) keline hapşınr. Küçük
memur yerin dibine girer, binlerce kez özür diler.
Paşa her ne kadar amiri değilse de "kuşkn" kor-
kuya doğru evrimleşir. Günlerce paşadan özür
düer. Paşa, adamın tükürüklerinden değil de,
bu özürden öflcelenir ve makamını ziyaret eden
küçük memuru bir gün sert bir şekilde azarlar
ve kovar. Paşanm bu sert tavn, adından da anla-
şılacağı gibı memurun ölümü olur.
Benzer şekilde "Kara Çalma"da (Ifh-
ra) "kuşku" giderek daha vahim bir hal
alır. Kızmı evlendiren "yazı öğretme-
ni",evinde verdiği partide, mutfağa gi-
rer, aşçt kadının yaptığı balığı görünce
ağzım gürültüyle şapırtadır, bu sırada
kapıdan kafasını uzatan bir davetli, aş-
çı kadını öpüyor diye, öğretmenle dal-
ga geçer.
Böylece "kuşku" öğretmenin içine dü-
şer. Giderek komik öğelerle bezenerek
korkuya dönüşür. Öğretmen, adamın
tüm davetlilere bunu yayacağını zan-
neder. Kendisi ondan önce davranıp ola-
yı anlatarak adamın kendisini boş yere
suçladığım, kentin (bir taşra kenti olmah)
ileri gelenlerine söyler durur.
Ama gerçek olmayan "gerçek" olmuş-
tur, birkaç gün sonra müdürü ve özellik-
le de kansı, öğretmenin "canına" okur.
Üstelik kendisiyle dalga geçen adam hiç
kimseye bir şey söylememiştir!
Çehov 1888'de yayımladığı ünlü, yaşa-
möyküsel özellikler içeren "Boztar" adh
uzun hikâyesiyle toplumsal sorunlan ve
konulan eksene aldığı bir yazınsal döneme geç-
miştir. Gülmece öykülerine sırt çevirmiş, ancak
"komik" öğe her zaman yapıtlaruım özelliği ol-
muştur. troniyi bundan sonra söylemsel bir
düzlem olarak yeğlediğini söyleyebüiriz.
Çehov'un aşk hikâyeleri; çagının aşk, ev-
lilik ve aile ilişkilerine "deştird" bir ışık tu-
tar. Bu tür yapıtlannda ince bir söylem ve "roman-
tizm" ogemendir. Örneğin, birçok yapıtlan gibi
sinemaya uyarlanan "Küçük KöpekD Kadm"da,
evli bir kadın ile evli bir erkeğin, "gizli", tutkulu
ve bir o kadar duygu yüklü aşklan anlatüır.
•••
Çehov, hikâyelerinin yanı sıra oyunlanyla da yir-
minci yüzyıl edebiyatına damgasını vurmuş ve ön-
cülerden olmuştur. Çehov okumak büyük bir ke-
yifhr.
'Bütün Öykûlö"'i Cem Yayınevi yayımlamak-
la, Mehmet Ozgül çevirmekle, bize yaratöklan is-
tediğımiz an tamamına ulaşabilme olanağıyla,
önenüi bir "yaynn oiayma" imza atmış oluyor!
Koltes, Türkiye 'ye çok muyabancı, yoksa sorunyorumda mı?
Batı Rıhtımı'nda tutsakolmak
HASİBE KALKAN KOCABAY
Bu sezon tstanbul Şehir Tiyatro-
lan'nda oynamakta olan 'Batı Rıh-
tımı', Türkiye'de sahnelenen ikinci
BenMrd-MarieKottesyapıtı 1989yı-
hnda daha 41 yaşındayken ölen ya-
zann admı geçen yıl Izmit Şehir Ti-
yatrosu'nun sahnelediği 'Roberto
Zuccho' ile duyan izleyici, bu kez
Bernard- Marie Koltes'i daha yakın-
dan tanıma fırsatı bulacaktı. Ne var
ki, benim gıttığım gün, yaklaşık üç
saat süren oyunun ikinci yansında
izleyicinin üçte biri, herhalde kendi
kendilerine bir daha asla bir Koltes
oyunu izlememe sözü vererek salo-
nu terk etti. Avrupa'da çağdaş bir mit
haline gehniş olan Koltes, Türki-
ye'ye çok mu yabancı kalıyor, yok-
sa sorun oyunun yorumlanış biçi-
minde mi?..
'Batı Rıhtımı', almak ve vermek
üzerine bv oyun. Bir işadamı, neh-
rin öteki yakasmdaki dünyasmı, in-
tihar etmek amacıyla geride bırakır,
sekreteri ve Jaguan ile birükte ken-
dini medeniyet tarafindan terk edil-
miş acunasız ve karanhk bir dünya-
dabulur. Hırsızlann, katillerin ve yol
kesenlerin kol gezdiği bu dünyada
ölümdencinselliğe kadar heT şey pa-
zarlık aracıdır. Batı Rıhtımı'nda ya-
şayanlar bu ıkı yabancının durumun-
dan yararlanarak mümkün olabilecek
en yüksek kazancı elde etmeye çah-
şırlar. Sürekli yapılan pazarlıklar oyu-
nun akışmı belirler, ama sonuçta ka-
zançh çıkan kimse yoktur.
Mum ışıklannm aydınlattığı, zemi-
nin sanki pamukla kaplı olduğu, köp-
rüyü çağnştıran demir bır konstrük-
siyonun önden arkaya doğru uzandı-
ğı ve izleyiciyle sahneyi ayıran bir ır-
Oyun, 2-3-4 Mart'ta Fransa'run Mulhouse kentinde sahnelenecek.
mağın yer aldığı sahne, kocaman bir
hangan andınr. Atonal tırular mekâ-
nı sesle doldurur. tşadamı ve sekre-
terinın yabancısı olduklan karanhk
ve bakımsız alanda kendilerine yol
aramalanyla başlar olaylar.
Maske, şetdlsiz ve ûrkûnç
Oyun süresince şık beyaz kostü-
mü içindeki sekreter Monique, pat-
roniçe, işadamı Koch ise onun ezik
muhasebecisi gibi davranacaklardu".
Batı Rıhtımı'nın sakinlerinden olan
ve onlan ilk gören Charles, bu iki ya-
bancıyı, oralardankurtuhrıak içinbir
firsat olarak değerlendirse de, Kol-
tes'in belirttiği gibi. 'engeffibni' ol-
duğu için, tüm pazarlıklara karşın. bü-
yüdüğü o karanlık ve kasvetli dün-
yadan uzaklaşamaz. O, Batı Rıhtı-
mı'na tutsaktır. Oysa annesı ve ba-
bası, asıl adı Carlos olan Charles'ı ve
kızkardeşini, Güney Amerika'dabir
batakhktankurtarmakiçinFransa'ya
gelmışlerdir. Anne Cecile, oğlunun
kendisini yabancılardan yararlanma
planlanndan uzak tutmasuıa içerle-
yerek tekbaşmabırplan gehştirir. Kız-
kardeşi Claire, herkes tarafindan yö-
netdmeye çahşılsa da, kafasımn di-
kıne gitmeyi yeğler. Ancak oyunun
ikinci yansında ortaya çıkan baba
Rodolfo ise, savaş ve yaşamdan yor-
gun düşmüştür; oğlunun ondan ade-
ta dilendıği ilgiyi göstermeyi redde-
deı. Zaten kişileT arasında duygusal
bir alışverişten söz etmek olanaksız-
da. Kendine özgü yaşam kurallan
olan bu bataklıkta insanlararası iliş-
kiler farklı yasalarla işler. Oyunun yö-
netmeni NkolasKkrtz. baba-oğul ara-
sındaki karşılaşmanın yoğunluğunu
bir yıkanma sahnesiyle görselleştir-
meye çalışmış. Ancak daha çok ann-
Dans-Performans filmleri haftası
'Bahar RitüeB'ni Marie Chouinard
Kumpanyası sahnetiyor.
KüBûr Servisi- lstanbul Bıl-
gi Üniversitesi Sahneve Göste-
ri Sanatlan yönetimi; programı.
tstanbul Uluslararası Dans-Per-
formans Filmleri olan bir hafta
düzenliyor.
Çarşamba günü başlayacak
olan haftanın ilk gecesinde Mo-
dern Dans Tophıluğu'mın Sa-
nat Yönetmeni Beykan
Murphy'nin, saat 20.30'daki
Dansta Çağdaş Trendkr' ko-
nulu konuşmasmı koreograf,
dans sanatçısı ve MSÜ Konser-
vanıvan öğretim üyesi Tuğçe
UİBgüBve DuyguGûngör'ün10
dakikahk dans gösterisi izleye-
cek Saat 21.00 de EtnemÖzgü-
ven'in fılme aldığı 'tvme'yi ve
MDT'nm 'Post' adlı performan-
smın \ideosu ile Fransa'dan CEs-
quisse adlı toplulugun TheBed-
room. The Wedding, Lamp &
Embrace' (Yatak Odası, Evli-
Uk, Lamba ve Kucaldama) adh
performansının filmi gösterile-
cek.
Hafta boyunca performans-
lannı izleyebüeceğimiz diğer
dans topluluklan arasmda; 2nd
NarureDans. Rosas, Ukma Vez.
Carbone 14, Marie Chouinard
Company. PioaBjBsch'unVfap-
pertalDansTiyatrosu. KUutz
Çağdaş Dans Tophnoğu, Cni-
bergBalesL D\ 8FızikseJTıyat-
rosu, V- TOL Dans Tophduğu,
Mark Morrfe Dans Grubu. ve
New York'tan La Mama bulu-
nuyor Türkiye'den ise Mustafcı
KapbnveAyctaTekergıbiko-
reograflann fıhne ahnmış ça-
lışmalan ızlenebilecek.
(2162222)
ma eylemini çağnşüran bu sahnenin
iz düşümünü metinde bulmak müm-
kün değil. Oyun oynamayı seven, çe-
şitli taktiklerle Claire'i baştan çıkart-
maya ve yabancılan çeşitli pazarhk-
larla sömürmeyeçalışan Fak'tada, di-
ğerlerinde olduğu gibi en ufak bir
şefkat kınntısına rastlamak olanak-
sız. Yalnızca Monique ve Charles
arasında, Jaguar'ın teknik perfor-
mansının konuşulduğu sahne, bir aşk
sahnesinin duygu yoğunluğunu taşı-
makta.
Oyun süresince Charles'la birkaç
sözcüğün dışında hiç konuşmayan,
yüzünü gizlediği gibi kimliğini de
gizleyen Abad, hiçbir alışverişe gir-
meden eyleme geçen kışidir. Oyunun
sonunda Koch'a, onu öldürerek yar-
dımcı olur. Bir hayvan kadar vahşi ve
sinsi olan Abad'ın bu yönünü vurgu-
lamak için, ona şekilsiz, hiçbir şeye
benzemeyen bir maske takdmış. Ne
var ki bu maske amaca hizmet et-
mekten uzak; ürkünç ve şiddet icer-
mekten çok, ifadesiz.
Yönetmene ait yorum yok
Farklı dünyalar, kaybohna, aile içi
ilişkiler, aşk, dostluk gibi temalar
oyun içinde uçuşup dururken, sahne-
de yaratümak istene mozaiklerden
bütüncül bir resim oluşturulamıyor
bir türlü. Koltes, bütünü parçalar ve
izleyicilerin kaygan bir zeminde ora-
dan oraya yönelerekbu parçalan ya-
kalamalannı ister. Edilgen izleyici,
düşmek ve bir yerlere takılarak par-
çalar arasında kaybolmak durumun-
dadır. Yönetmen Nicolas Klotz da,
aynı zeminüzerinde kayarak neredey-
se uçurumayuvarlanmak üzereyken,
sahne yorumundabüyük çaptayaza-
nn direkriflerine uyduğu için son an-
da dibe vurmaktan kurtuhnuş.
Oyunda. yönetmene ait bir yoru-
ma rastlanamıyor; izleyiciye, oyunu
hangi ülkede sahneye koyduğunu
unutmadığını duyumsatan gazeller
dışında. Ne varki bubuluş, izleyici-
yi irkiltmenin dışında, rephkleri hay-
li uzun olan oyunculann ezberlerini
şaşırmalanna da yol açmış! Ezber
sorunu bir yana, sahnede sarfedilen
onca çaba sonuçsuz kalıyor. Çünkü
Nicolas Klotz, çokhızlı ilerlemesi ve
natüralistbir oyunculuk biçeminden
kaçınıhnası gereken oyunu, gereksiz
boşluklarla ve yerine otunnayan an-
lamsız buluşlarla doldurmuş. Buboş-
luklann arasında kendilerine bir yer
arayan oyuncular yitip gidiyor, Kol-
tes'in dünyasına girmeleri engelleni-
yor. Oyun tökezliyor, akmıyor ve
uzadıkça uzuyor. Koltes'in yarattığı
karanlık dünya. izleyici için kavra-
yamadığı, kaçma isteğıni doğuran
bir karabasana dönüşüyor.
Oysa BemaTd-Marie Koltes'in 'Ba-
tı Ruıtunı', çok uzaklan değil, için-
de yaşadığıınız düzen kadar yakın
bir dünyayı bize anlatmaktadır. L
Ayşe Erkmen 'den
'Emre ve Dario'
Kiikûr Serviâ-Ay^Erkınenın "EmreveDario''
isimli video-fikn çalışması Frankfurt'ta sergileniyor.
Frankfurter Kunstverein'ın yeni yöneticisi N0u*wıs
SchaSuuısen tarafindan hazırianan "Man muss gaaz
scbön viel lerneıu um hkr m fBmktkmieren'Tîaşhkh
("Burada adam oimak için kırk &rm ekmek yemek
lazun" diye çevrilebilecek) grup sergisi, calışmalan-
nı Almanya'da sergileyen ya da yaşayan yabancı sa-
natçılann edindikleri tecrübeleri gündeme getirmeyi
hedefliyor. Video ve media yerleştirmelennin göste-
rildiğisergide Ayşe Erkmen'in"EınreveDario" ısim-
liçahşması yer alryor. Buçahşmada. DarioMoreno" ntm
söylediğı"İstanbtu,NotConstantiııo|>le" şarkısıeş-
liğinde sürekli dans eden "Emre" izleniyor.
Erdem Kosoa. Resmi Görüş dergisinde yapıöa il-
gjli şu değerlendirmeyi yapıyor. "tzmirtioğamta Da-
rio Moreno'nun proto-Eurmision kapsam içfatde de-
ğerlendirilebyecek $ariaa Erkmen taranndan bogö-
ne çetdB}or ve elde edüen anakronizmaitdaynMçBn-
deparodüeştirih>w. tlk aşamadakaçfik bir ekrandan
sanatçmın oğhı Emre'nin ha\raafck verici dans per-
formansıyta şarlaya eşMketmesini izliyTHiız. DûnyaDin
herhangibirmegapoHindengetrşorolabUecekgençfi-
^ , temsSedan- bn- endişetaşunaksran başka ortam-
fauda kendinivar edebiecek konumdadır arnk. Dans
ettiğpşarkmm içeriği tesadüfenferkedOenbir espri ğ-
tmSaT Sergi, 12 Mart tanhine kadar açık kalacak.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Kiiltüp Emperyalizmi
Konuşulurken
Geçen hafta küttür emperyalizmi ve ülkemizde-
ki etkileri üzerine düşündüklerimi yazmıştım. Ya-
zının sonunda, EMEP, İP, ÖDR ve SİP genel baş-
kanlannın bu konudaki görüşlerini okurlarıma su-
nacağımı söyledim. Arkadaşlanmın görüşlerini bir
defada verme olanağı olmadığı için, bu hafta Le-
vent Türel (EMEP Genel Başkanı) ile Doğu Perin-
çek'in (İP Genel Başkanı) yanıtlannı sunuyorum.
Levent Türel
Emperyalist kültürün kolayca tanınmasını ola-
naklı kılan basit bir içeriği var. Insanlarda gelecek
duygusunu yok etmeyi amaçlayan, yanna güven-
lerini, eylemli etkinliklerine inançlannt ezen, yaşa-
dıklan dünyayave kendilerine yabancılaştıran, so-
nuçta da "büyükgüçlere", "uygariığın kurtancı ro-
lüne" boyun eğmeyi öğütleyen bir içerik bu. Em-
peryalist küttürün bu içeriği, demokratik gelenek-
lere, mücadele etme gücünü ve eğilimini ifade
eden bütün kültürel halk değerlerine karşıdır.
Emperyalist kültür, hedefleri bakımından aynı za-
manda, halkın mücadeleci tarihi boyunca yarat-
tığı ulusal değeriere karşı "yağmacı", yok edici bir
etkiyi de taşıdığı için, aynı zamanda "kültür em-
peryalizmi" olarak da adlandınlabilecek bir özel-
lik gösterir.
Bütün dünyada, dizginsiz bir sömürü ve siya-
sal egemenlik peşinde koşan emperyalizmin bu
özel etkinliğine karşı işçi ve emekçi sınıflann bel-
li başlı iki silahı var. Birincisi, dolaysız olarak ken-
di hak veçıkarlan için mücadeteyi yükseltmek. Ikin-
cisi; ideolojik, felsefı, edebi ve sanatsal alanlarda,
bu mücadeleyle sıkı sıkıya bağlı eleştiri ve yaratı-
cı etkinlik.
Partimiz, emperyalizmin nesnel, maddi varlığı-
na ve saldınlanna karşı işçi ve emekçi kitleleri mü-
cadele için örgütlerken, bu mücadelenin içinden
yeni bir küttürün unsurlannın doğması için gerek-
li koşullan da yaratmaya çalışmaktadır.
Doğu Perinçek
Emperyalizmin, 199O'lı yıllardan beri hedefi, ula-
sal piyasayı ve ulusal devleti yıkmaktır. Emperya-
lizmin kültür cephesindeki saldınsı da, bu hede-
fine bağlı olarak, merkezlerde Kozmopolitizmi ve
çevrede dinciliği, mezhepçiliği ve etnik ayrımcılı-
ğı güçlendimieeksenindedir. Kozmopolitizm, ba-
ğımsızlığı ve ulusallığı gözden düşürmeyi amaç-
layan çeşttli temalarla piyasaya sürülmektedir. Her
türden Avnjpa merkezci görüş, Amerika ve Avru-
pa hayranlığı ve modası, Helenizm, Bizansçılık, Se-
mıtizm, "anti militarizm" kisvesi altında ulusal or-
du düşmanlığı, eşcinsel ve hatta ensest ilişkilerin
bir kültür olarakyaygınlaştınlması, uyuşturucu ba-
ğımlılığı, Hıristiyanlaştırma, Anarşizm, Nihilizm, at
yansı, piyango.tptp-lotto vb. sistemtarafpdan des-
teklenmektedir Büyük şehirlerin vâröşlan dahil, taş-
rada ise, Şerıatçılık, Sünni ve Alevi bağnazlığı, ta-
rikatçılık, falcılık, büyücülük, medyumluk, yoksul
kitleleri sisteme bağlamanın araçları olarak kulla-
nılmakta; öte yandan ulusallığı parçalayacak fay
hatları olarak derinleştirilmektedir. Emperyalist
merkezler, bir yandan dinler ve mezhepler arası
çatışma kışkırtmakta, bir yandan da "Dinler ara-
sı uzlaşma" yaftası altında, kendi denetimi altın-
da birfevrat fttifakı tezgâhlamaktadır. Devrimci ulu-
sal kültürün yıkıma uğratılmasında, "insan hakla-
n", "özgüriük", "demokrasi", "kimlik çoğulculu-
ğu" ve hatta "Enternasyonalizm", başlıcamakyaj
malzemeleri olarak kullanıhyor.
Emperyalist kültürün örgütsel araçlan ise, Ma-
son localarıve Rotary kulüplerinden Helsinki Yurt-
taşları gibi emperyalist güdümlü örgütlere ve mo-
da deyimle Sivil Toplum Kuruluşlan'na, cemaat-
lere ve vakıflara kadar uzanmaktadır.
Kültür emperyalizmine karşı mücadele, en baş-
ta bir iktidar mücadelesidir. Bütün ulusal kaynak-
larımızı harekete geçirebilmek ve emperyalizmin
kültürel hegemonyasını dağıtmak için, Küçük Ame-
rika rejimini yıkmak ve Cumhuriyet Devrimi hükü-
metini kurmak esas görevdir. Iktidarı kazanmak,
bütün halkı kucaklayacak Devrimci Aydınlanma ve
Eğitim Seferberliği'nin koşullannı yaratacaktır.
Kültür ve sanat cephesindeki mücadele, Asya-
h olduğumuz gerçeğine dayanarak; ulusal bağım-
sızlık bilincimizi, ulusal özgüvenimizi ve halkımız
içindeki dayanışma küttürünü güçtendirerek; en baş-
ta Kemalist Devrim olmak üzere devrimci tarihi-
mizden ve Anadolu'nun büyük uygarlık mirasın-
dan kuvvet alarak yürütülebilir. Her türden hura-
feyi veortaçağ ideolojisini, toplumsal hayatımızın
her alanından ternizlemek, dünyevî ve bilimsel
kültürü yerieştirrnek görevdir, "Hayatta en hakiki
yol gösterici bilimdir."
Gelecek hafta, Ufuk Aras ile Aydemir Güler'in
görüşleri.
Karagöz ve kukia sanatçısı
kısan Mzdap Toprağa verildi
• Kültür Servisi - Geçirdiği kalp krizi sonucu
Osküdar'daki evüıde vefat eden gölge oyunu
Karagöz ve kukla sanatçısı thsan Dizdar toprağa
verildi. Cenaze törenine Dizdar'm ailesi, yakınlan
ile bazı tiyatrocular katıldı. Istanbul'da 1925 yılmda
doğan sanatçı yaklaşık elü yıldır Karagöz oyunlan
ile kukla gösterileri yapıyordu. thsan Dizdar
yaklaşık on gün önce Gölcük'te depremzede
çocuklar için kukla göstensi gerçekleştirmişti.
Destekleme Fonu
Yönetmeliği'nde değişiklik
• Kfittûr Servisi- Sinema ve müzik sanatı
yönetmeliğinde değişıklik yapılmasma dair
yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Yapılan
değişiklikle yönetmeliğin amacı, sinema ve müzik
çalışanlannı desteklemek ve ülkenin tarihi, kültürel
ve tabii zenginliklerinin tanıtılmasını sağlamak
amacıyla Kültür Bakanlıgı emrinde kurulan Sinema
ve Müzik Sanatııu Destekleme Fonu'nun
kullamhnası, gelırlerinin tahsıli, yapılacak
harcamalann ve «ktörlere verilecek kredi ve
karşdıksız yardıınlann esas ve usullerini tespit
etmek olarak belırrildi. Değişikliklere göre Kültür
Bakanlığı'nca belirlenen bir devlet bankasında
toplanacak fon gehrlennin yüzde kırk beşı, banka
aracıhğıyla sinema ve müzüc yapım projeleri ile
araç ve gereçlerme verilecek kredilere aynlacak.