Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2000 ÇARÇAMBA
14 JvUJLiJ- LJ1\ [email protected]
i.
'Açız,üşüyoruz, amahürüz'
'Macaristan-FotoğrafÜlkesVsergisi54sanatçının 126yapıtından oluşuyor
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Pamukbank FotoğtafGalensı'nm 2000
yılı ilk sergısi 'Macaristan-Fotoğraf ÜJ-
kesi' başlığını taşıyor. Zengın bir kültü-
rel bırikîme sahip oJan ve fotoğraf sana-
tına dünya çapında pek çok yetenek ka-
zandıran bır ülke Macanstan. Andre Ker-
tesz, Brassai. Martin Munkacsi. Robert
Capa, Laszlo Maholy-Nagy ve Mari
Mahr gıbı bırbınnden önemli 54 Macar
fotoğraf sanatçısının 126 yapıtından olu-
şan sergı, ikı farklı mekânda sunuluyor
izleyicilere. 20 yüzyılın fotoğraf sana-
tma ışık tutan çok geniş bir seçki, Pamuk-
bank Fotoğraf Galensi 'nin yanı sıra BM
Çağdaş Sanat Merkezı'nde de 26 Şu-
bat'a dek, pazar hanç her gün saat 10.00-
19.00 arası ızlenebılecek.
Sergının belkı de en önemli yanı, ül-
kelennı terk ederek, sanat yaşamlannı baş-
ka ûlkelerde sürdüren ve dünya çapında
üne kavuşan önemli fotoğraf sanatçıla-
n ıle Macanstan'da kalan sanatçılann
yapıtlannın bırlıkte sergılenmesi... tzle-
yiciler böylece Macar fotoğraf sanatı-
nın ıkı akırnı arasında bır kıyaslama yap-
ma olanağı bulacaklar.
Macanstan Fotoğraf Müzesi Direktö-
rü ve serginın küratörü Karoly Kincses
ile Macar fotoğraf sanatı üzerine konuş-
tuk.
-Serglkataioğunda 'Sanatm tek birda-
knda bu denü çoksavıdadâhi yetiştirmek-
le övünebUen başka bir ülke var nudır'
diye sonıyorsunuz. Sanmz fotoğraf bu
alanlann başında getiyor_
KAROLY KİNCSES - Bu sergiyi dû-
zenlemeden once şöyle bır soru sordüm
kendı kendime- "Nasıl ohıyor da tüm
dünyadatanmnuşon fotoğraiçı Macar kö-
kenİL." Bu duşunce ortaya çıktıktan son-
ra araşarmaya koyulduk. Macanstan Fo-
toğraf Müzesı'nde yarun mıh/on fotoğ-
raf var ve bunlann birçoğu yabancı ül-
kelerde yaşayan Macarfotoğrafçılara ait.
Macanstan olağanüstü yetenekli kişiler
yetıştirmış, ancak üstün yetenekli insan-
lan elınde tutmayı becerememiş ve on-
lara kucak açamamış bır ülke.
Bu sergı ıçın Macaristan'ın önemli fo-
toğrafçılarmı seçtık. Dünya çapında üne
sahip en önemli fotoğraf sanatcılannın
yapıtlanyla, ünü kendı ülkesinın dışına
çıkmamış, bu nedenle de fotoğraflan sa-
dece meraklılan dışında başka kımseye
ulaşamamış sanatçılann yapıüannı birara-
ya getirdik.
Hollywood'uıı temel taşlan
-Macar fbtoğrafcılannm karşdaşb^en-
geUer nej di sizce?
KEVCSES - Çok önemli bir sanatçı
olabilmek içın öncelikle yetenekli ol-
tnak gerekiyor. Ama belki de bunun ar-
dından gelen en önemli şey para, finans-
man... Diğer bir nokta ise ülkenın kül-
türe ve sanata büyük saygısı olması...
Macaristan'da 1920-1930 yıllan arasın-
da, alanlannda oldukça yetkin, yetenek-
li sanatçılar vardı. Birinci Dünya Sava-
şı'ndan sonra Macanstan kötü bir bi-
çimde parçalandı ve çok küçük bir ülke
halıne geldı. Bu dönemde birçok sanat-
çı yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Sa-
dece fotoğrafçılar değıl tüm sanat dalla-
nndan insanlar yurtdışına çıktı. Macar-
'Görünrü No. 13' - György Kepes, 1938.
her bakımdan zor günler
yaşıyoruz. Fotoğraf sanatının durumu 1920-
1930'lu yıllardan daha zor. On yıl önce
fotoğraf müzesi açıldı Macaristan'da.
Kendimiz fotoğraf ve belgeleri toparlıyoruz.
Günde 14-15 saat çahşıyonız, bunun
en az 8 saati para aramakla geçiyor,
2-3 saat gündelik işleri yapıyoruz, geri kalan
1 saatte ise fotoğraflarla uğraşıyoruz.
Ama mutluyuz... Ünlü bir Macar şairinin
bir şiirinin son dizeleri söyledir:
'Üşüyoruz, yağmurun altında ıslamyoruz,
ama hürüz.' Türkiye'de çok bilinen Andre Kertesz'in 1921'de çektiği Kör Çalgjcı' başlıklı fotoğrafi, 1921.
lann en önemli dezavantajlanndan biri,
yabancı dil bilmemeleriydi. Macarca
ulusiararası bır dil olmadığı için mecbu-
ren dille bağlantısı olmayan sanat dalla-
rıru yeğlediler Mutlaka bılıyorsunuz-
dur; Hollywood'un temel taşlannı Ma-
carlar atmıştır
-Macaristan'ın, insanlan fotoğraf çek-
meye yönelten bir tarafi var nn sizce?
KEVCSES -Hayır, böyle bir şey oldu-
ğunu düşünmüyorum. Bu yeterli değıl..
Almanlar ıleri görüşlü diye bılunr, ama
bakış açılan oldukça dardır. Macar insa-
nının görüşü daha açık, belkı bu yüzden
olabılir. Ancak Yunanistan 'da ya da Tür-
kiye'de deenaz Macaristan'da olduğu ka-
dar fotoğrafçı var.
- Bu sergiyle İstanbul'a taşıdığnuz fo-
toğraflan nasd betiriediniz?
KÜVCSES - Bu sergi ıkı yıldan bu ya-
na dünyanın çeşıtlı bölgelerini dolaşı-
yor. Sergi Istanbul'dan sonraNew York'a
gidecek. Bır sergiyi düzenlemeden ön-
ce mutlaka sergı salonunun boyutlannı
istiyoruz. Ancak bir sergiyi oluşturur-
ken göz önünde tuttuğumuz en önemli
faktör, o ülkenin halkını ilgilendiren fo-
toğraflan seçmek... Örneğin İstanbul'a
Bela Bartok'un fotoğrafını getirdik, çün-
kü Bartok uzun yıllar Türkıye 'de araştır-
ma yaptığı ıçın burada tanınıyor. Andre
Kertesz'ın fotoğraflanna da daha çok
yerayırdık. Kertesz'in fotoğraflan Tür-
kiye'de çok büınıyor. Her gıttığunız ül-
keye değişik fotoğraflar götürüyoruz.
-Sergide beigesd fotoğraflara da,kur-
gu fotoğraflanna da aynı oranda yer ve-
riliyor. Fotoğraf üsluplan arasında bir
aynm gözetiyor musunuz?
KEVCSES - Fotoğraf sanatını bir pas-
taya benzetıyorum. Bunu dilimlere ayır-
mak mümkün değil.. Önemlı olan, fo-
toğraiin kahtesıdır. Fotoğrafi üsluplara
göre ayınnayı doğru bulmuyorum. Ör-
neğnı bir sokağın fotoğrafim her fotoğ-
rafçı farklı biçimde çeker. Bunlann üs-
luplan arasında bır fark gözetmemek ge-
rekiyor.
- Özellikk 1989'dan sonra Macaris-
tan'da yaşanan siyasi değişiklikler pek
çokaiandadeğişnnlere nedenoldu.Bu du-
rum fotoğraf sanatını nasıl etkiledi?
KEVCSES- Bugun her bakımdan zor
günler yaşıyoruz. Fotoğraf sanatının du-
rumu 1920-1930'lu yıllardan daha zor.
Budapeşte'de bugün ıkı ünıversıtede fo-
toğraf eğıtımı venlıyor, ancak çok az sa-
yıda öğrencısi var. Oğrenimın yeterli ol-
duğunu söyleyemeyiz. Belkı Macaris-
tan'da bır fotoğraf öğrencısının tanıma-
djğı Kertesz'ı ya da bir başka fotoğraf-
çıyı Türkler daha iyi tanıyor.
"Hükümet destek sağlamadı'
- Macanstan bu kadar zor günler ya-
şarken, bir fotoğraf müzesi kunnak sa-
nmz vabana anlmayacak bir durum...
KEVCSES - Macanstan'da on yıl ön-
ce açıldı fotoğraf müzesi. Bir haftadırbu-
radayım ve Türkiye'de bır müze açılma-
sı gerektığinı düşünüyorum. Macaris-
tan'da böyle bır müzenin açılması 100 yıl
önce düşünülüyordu Ancak parasal ne-
denlerden dolayı bır türlü bu proje ger-
çekleşemedı. Komünıst rejirrun çökme-
sinden sonra yeni hükümenn sanatla çok
ilgileneceğini, finansman sağlayacakla-
nnı umuyorduk, ama düş kınklığına uğ-
radık.
Eümizdekı malzeme çok fazlaydı. Kül-
tür Bakanlığı herhangı bır yardnn yap-
mayınca kendı olanaklanmızla bir şey-
leryapmaya karar verdık. Budapeşte'ye
yakın bır şehırde buranın beledıye baş-
kanı tarafindan harap durumda, eski bır
sinagog bıze venldı Binayı yenıledıkten
sonra Budapeşte'den üç kamyon dolusu
fotoğrafı mü^eye getjr<hk.£n fotçğraf-c
lann yansı tanhı, dığeryansı sanatsal...
Eski fotoğraf makineleri ve Kertesz'in
Amenka'dakı evinden gelen mobilyala-
n da müzede sergiliyoruz. Fotoğrafla il-
gıh her tiırlu belgeler ve fotoğraflar var
müzede Farklı yerlerden toparlandı bu
fotoğraflar. Türkiye'den de toplamaya
çalışıyoruz. O dönemde üç kamyon fo-
toğrafimız vardı, ama bır masa, bır san-
dalyemız yoktu. Hıçbu" şey yapamıyor-
duk, elektrik faturasuu ödeyecek kadar
bile para bulamıyorduk.
Günde 14-15 saat çahşıyonız, bunun
en az 8 saatı para aramakla geçıyor, 2-3
saat gündehk işleri yapıyoruz, geri ka-
lan 1 saatte ise fotoğraflarla uğraşıyoruz.
Ama mutluyuz... Unlü bır Macar şairi-
nin bır şıınnın son dizeleri söyledir:
"Üşüyoruz, yağmurun altmda ıslamyo-
ruz, ama hürüz."
Sam Mendes, yönetmenliğini yaptığı ilk film olan Amerikan Güzeli ile Altın Küre ödülü aldı
'Sinemayı tiyattvsuz si'mU'nemem*Kfiitür Servisi - Sam Mendes, 'American Beauty'
(Amerikan Güzeli) adlı fümıyle en iyi yönetmen ve
en iyı drama fümı dallanndaAltm Küre kazandL'Ame-
rikan Güzeh', senanstı Alan Bafl'a da en iyi senar-
yo dahnda Alnn Küre kazandırdı. Film aynca aynı
dallarda Broadcast Film Eleştinnenler Derneğı'nin
ödüllennı kazandı. Sam Mendes, Amerikan Yönet-
menlerBnüği'nın buyüki ödülü ıçın gösterdiği aday-
lar arasında yer alıyor. 'Amerikan Güzdi' 18 Şu-
bat'ta ülkemizde göstenme girecek.
İlk yönetmenlık denemesı, taşlamanm ve duygu-
sal etkileyıcıhğın bırleşunı olarak nıtelendirilen 'Ame-
rikan Güzeli' ıle başanyı yakalayan 34 yaşındaki
Sam Mendes, üyatro kökenh' ve bu aianda başanlı
yapunlara unza atmış bır tiyatro tutkunu. Mendes,
okul yıllannda tıyatronun büyüsüne kapıhmş. Ox-
ford Magdalen Koleji'nden Cambride Peterhouse'a
geçen yönetmen, bir yılun da Venedık'teki Guggen-
heim'da geçirmış. Peterhouse'dayken David Halli-
weû'in bır oyununu sahnelemesı ile geleceğinı tiyat-
ro üzerine kiırma karan almış. Oyunu sahneledikten
sonra Mendes'e ilk ış önerisi gelmiş; Chichester Ti-
yatro Festıvalı'nde asıstanlık... Aynı zamanda, haf-
tada 50pound karşılığında sahneyi paspaslamış. So-
nunda tek geceliğine de olsa bir Çehov oyunu sah-
neleme iznini koparabihniş. 23 yaşında yönettiği,
büyük övgüler kazanan Çehov oyunu ile Mendes'e,
henüz inşa edilmış olan Minerva Tiyatrosu'nun ka-
pılan ardnıa dek açıhmş.
Spielberg müzikali izledi ve fihni onerdi
Mmerva'da ve Krahyet Shakespeare Tıyatrosu ıle
yaptığı çalışmalarda. basrolünü PaulEddington'ın oy-
nadığı 'Londra Güvencesi', Judi Dench'ın oynadığı
'Vlşne Bahçesi". Derek Jakobi'nın oynadığı 'Kean'
ve Ralph Fiennes'ın oynadığı 'Troüus ve Cressida'
gibı ses getiren yapunlara unza atmış.
1992 'de, Covent Garden'daki Donmar Warehouse
Tiyatrosu sanat yönetmenlığnıe getirUmiş ve o za-
manki kız arkadaşı Jane Horrocksu 'Küçük Sesm
Yükselişi ve Düşüşü'nde \ e 'Kabare'de yonetmış.
Çeşitli West End ve Broadway hitlennı sahneleyen
ve artık disıpluıler arası mekık dokuyan yönetmen,
'1Wdaldada\«tkinobnbirkuşakjy«yor''dıyor 'Ame-
rikan GnzriPnden sonra Hollyvvood'un adımlanıu dik-
katle ızledıği bır ısun halıne gelen "Mendes, direnı-
yor' "7"ı>^tro\ u sinemaya giden bir basamak olarak
aigüamryorum. Tnatro, en az sinema kadar gecerli-
Bk ve değer taşıyan bir sanat dah. Tiyatro yapmaz-
sam anan^arit-vamerifhilpceğimi /annetmiynnım."
Mendes'ın Donmar VVarehouse'da sahneledıği,
NatachaRichardson ve Alan Cumming'e Tony ödü-
lü kazandıran 'Kabare' müzikalıni izleyenler ara-
sında birgece Steven Spidberg'in bulunmasının, yö-
netmenin, 'Amerikan Güzeli' içm kıralanmasında
büyük payı var. "Steven bana, 'Göstennı ızledun ve
bazı resımler yakaladun. Sanınm snıema fihni çe-
kebihrsuı' dedL" Böyielıkle, Londra'da sahneledıği
hıtlen televizyon ıçın çekmek dışında kamera dene-
yunı olmayan Mendes, 'Amerikan Güzeli' ile ken-
dısını yıluı en iyi fılm Altın Küre adaylan arasında
buldu. "Sanınm, elejftirmenlerin övgükrini topla-
nıakisteyen Spielberg'uı DreamWorks SKG fflm şir-
ketmin teklifınin ardmda filmin kendisi değil, bütçe-
• 'Tiyatroda ekip
çalışmasına müthiş
inanan biriyim; aynı
şey gerçekten de
harekete dayalı olan
sinema için de
geçerli. Tiyatroyu
sinemaya giden bir
basamak olarak
algılamıyorum.
Tiyatro, en az sinema
kadar geçerlilik ve
değer taşıyan bir
sanat dalı. Tiyatro
yapmazsam sinemaya
devam edebileceğimi
zannetmiyorunî."
si yanyordo.'' tlk kez bir fıtaun yönetmenlığuu, ya-
zarlığını ve yapımcıhğını üstlenen Sam Mendes,
"Bötçe 12 mihon doiardı ve sonra 15 mihona yük-
seldi ve herkes vergiden düştü. Filmi bedavaya yap-
nm; üstünedepara ödemekdurumunda kaldım" dı-
yor. Mendes'ın başanya ulaşmasında, 1969"da 'Buteh
Cassidv and the Sundance Kid" ıle heykelcığı kazan-
mış ve 8 kez Oscar'a aday ohnuş 73 yaşındakı Ame-
nkalı kameraman Conrad HaD'un olağanüstü katkı-
lannın payı büyük "Los Angeles, film arkası konu-
sunda usta emekçilerin bulunduğu bir kent Yüzeyi
kazıdığmızda muazzam zenginlikte kadrolatia kar-
şdaşıyorsunuz. Haü, 1972'de çekilen "Fat Cıty'deJohn
Hustonia da çahşmış; olağanüstü. Beni heyecanlan-
dvan şey, bu insanlarm çoğunun Orson Welles, ka-
meramanVittono Straro gjbi isimlerle işler çıkarnuş
obnalan. Thatroda ekip çalışmasına müthiş inanan
biriyim; aynı şey gerçekten de hareketedavalı olansi-
nema için de geçernV
Mendes'ın teatral becerisi, 'Amerikan Güzeü'ne
de yansunış. Alan Ball'un mükemmel senaryosu,
'Habeas Corpus'a unalı bu- yanıt nıteliğmı taşıyor.
Mendes, en sükselı başansuıı 1996'da, Donmar'da,
oyun yazan Alan Bennet'ın tngıhzkenaryerleşun taş-
laması 'Habeas Corpus'unu sahnelemekle elde etmış-
tı. (Bu oyunun anafıkn -'Sehvetini sonlandıran, öz-
lemini sonlandırnuş demektir'- 'Amerikan Güze-
K'nde zalımce çürütülüyor.)
'Mavi Oda'da Nkofe Kidman'ı yönetti
Mendes'ın tıyatrodan cdındığı yazar ve oyuncu de-
neyımlen, yönetmenın füm için verdiği önemli ka-
rarlarda yol göstencı olmuş. Kevin Spacey'nm taüh-
sız 'Lester Burnham'ı. Annette Bening ın de eşı Ca-
rolyn'ı canlandırdığı fihnde Mendes, oyuncu mımik
ve jestlerınm sınemada tıyatrodan daha etkilı oldu-
ğunu behrnyor.
" Yaklaşık 20 dakikanız var ama prova yapmak is-
temiyorsunuz. Bu yüzden inat ettim ve başlamadan
evvel üd hafta masa başı çauşması yapnk. Senaryo,
yav aş yavaş dört kez okundu. Hiç canlandınna yapd-
madı. Öykü, tüm saydamhğryla, oyıınculann akılla-
nnda yer etnıeJBydi. Ball'un senaryonun banndırdt-
ğı öyküleri filmin sonuna bağlaması vurucu etki sağ-
lamasınm yanı sıra güçlü bir oyunculuk sergüenme-
sini de sağnyor."
Altın Küre alması ve Oscar'ı kazanacağı gözüyle
bakılması. Mendes"ın Donmar'dakı üretımini durdu-
racak gıbı gözükmüyor. Londra'da yaşamaktan mem-
nun olan Sam Mendes, Nkrole Kidmanın soyundu-
ğu, 'The Bhıe Room'u yönettıkten 18 ay sonra yılın
sonuna doğru yenı bu- Londra gösterisı gerçekleştir-
menın planlannı yapıyor. "lnsanbr,'Artık sana Holly-
wood yolu gözüktü' dryorlar ama durum göründü-
ğünden farklı; asıl hedefim bu değfl. Donmar'ı sevi-
yorum, çekip gitnıeve de niyetim yok. Sahneyle isim
bitmedi. Benim istediğnn şe>, gerçekten iyi okhığum
işleri kendimi, beni tamyanlan ve izleyicileri mem-
nun etmekiçin yapmak ve bunu dünyanın birçok ye-
rinde, pek çok biçimde geı^kJeştirebilirsiniz."
Tnnıdad-Portekız melezı Sam Mendes, elde ettı-
ğı başanlara karşın Bntanya'dan ayrümamakonusun-
da çok net konuşuyor: "En çok yağmorun çisefediği
havalan severim."
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
SessizJik Hakkı •4T5
Insan doğasının gürültüden fazia hoşlanma-
dığı, sessiz ortamlarda daha mutlu otduğu söy-
lenebilir.
Ne ki, insanlık, sürekil daha fazla iiretim ve tü-
ketim çılgtnlığı içinde kendini gürüttülü bir dün-
yaya teslim etti.
Almanlar hafta tatili günlerine "sessiz gün"
derter. Dev fabrikalann, kentlerin gürüttüsü için-
de geçen bir çalışma haftasının sonundaki ses-
siz gün. Insanın kendini onarabilmesi, yeniteye-
bilmesi için gereksinim duyduğu sessizlik, bir
gün olsun sağlanmaya çalışılır bu yolla.
Bizdeki sessizlik gereksinimi hemen herkes-
çe kabul edilir de, sessiz ortamlar yaratma ye-
arinefarklı çözümlerdüşünülür. Alıp başını bir dağ
başına gitme ya da bilinmedik bir deniz kıyısına.
Orada bir süre dinlenip zinde olarak gürüttüye
geri dönme.
Bulunduğumuz, yaşadığımız ortamlan daha
sessiz, daha insani kılmak, ne yurttaşlann ne de
yöneticilerin aklına gelir.
Gürültü içinde yaşamanın kişinin sağlığını, ve-
rimliliğini ne denli etkilediği üzerindeki araştırma-
lara karşın insanlanmızın bu olguyu tersine çe-
virecek girişimlerden uzak durduklan ortada.
Yalnızca büyük kentlerimiz değil, orta büyük-
lükteki kentlerimiz de gürültüden yaşanmaz du-
rumda. Birkaç yıl önce gördüğüm Antalya'nm cad-
delerinde motosıklet gurültüsünden yürüyebil-
mek olanaksızdı. Bodrum, Marmaris gibi din-
tence yerterindeki, büyük kentteri aratmayan gü-
rültüyü anlayabilmek daha da zor.
Istanbul'un nasıl sessiz bir kent olduğunu es-
ki yıllarda çekilmiş filmlere baktıkça yeniden du-
yabiliyoruz. Bana bu kentin sessizliğıni, daha
doğrusu gerçek seslerini en iyi duyurabilmiş ya-
pıt, Tanpınar'ın Huzur adlı romanıdır. Romanın
sayfalan boyunca bu tansık kentin, o kendine öz-
gü benzersiz havası geçer okura. Huzur'u oku-
duktan sonra Emirgan, Kandilli tanıdığımdan
bambaşka semtter olarak görünmüştür bana.
70'li yıllann sonunda bir kış günü. Sabaha kar-
şı ansızın bastıran bir kaıia uyanmıştı Istanbul.
Fatih'te oturuyorduk. Cağaloğlu'na, işe gelmek
için sokağa çıktım. Tek bir araç bile yoktu. Hu-
zur veren bir sessizlik kaplamıştı kenti. O anı, Ca-
ğaloğlu'na dek yürüyerek geldiğim o sessiz gü-
nün büyüsünü unutamam.
Holfyvvood sineması, izleyenin ilgisini sürekli
ayakta tutabilmek için hızla değısen sahnelerin
yanında, yüksek sesleri de kullanıyor. Son dö-
nemlerin çok ikjı çeken filmlerindenMatrbcte, bil-
gisayarla düzenlenmiş şaşırtıcı görüntülere sine-
ma salonunu sarsan şiddette gürültü-sesier eş-
lik ediyordu. Böylesi bir hayata ve sanata koşul-
lanmış insanlar için Nuri Bilge Ceylan'ın Mayıs
Sıkıntısı ne diyebilir? Durgun, sessiz tiööa gö-
«jrttOlerJ, odaJar, bahçeler, a^açlar..*' * •'
Çoğumuzun hiç görmediği ve göremeyeceği
Çanakkale'nin Kaz Dağı'nın arka yüzünde kalan
Yenice ilçesi. Ülkemizin bir parçası. Yalnızca rüz-
gârda salınan dallann, hışırdayan mayıs otları-
nın seslerinin duyulduğu biryöre. Oralann, ses-
sizliğin sesinin duyulduğu bir fılm Mayıs Sıkıntı-
sı.
Ünlü ressamımız Fikret Mualla, btryazısında,
"Ben hürriyetimi çok severim. Bunu naçiz sû-
kûtumda bulurum" diyor.
YaJnız sanatçılar için değil, kendi hayatına ege-
men olmak isteyen her insan için birgereksinim-
dir sessizlik. Odalanmıza dek giren çirkin sesle-
ri önleyemezsek nasıl sağlıklı kalabifiriz?
Sessizlik hakkımızı uzaklarda değil, sürekli ya-
şadığımız ortamlarda aramalıyız.
Honanda'öa Türk sanatçılann
pesim sepgisi açMı ;tr
• AMSTERDAM (AA) Hollanda'nın Rotterdam
kenti yakmlarmdakı Schiedam kasabasında 8 Türk
sanatçunn çalışmalanndan oluşan bır sergı açıldı.
Schiedam Belediyesı'nın katkılanyla açılan
'Hiçbır Yerden' adlı sergıde, modern Türk
sanatunn günümüz örneklen yer ahrken, Halil
Altmdere, Hale Tenger, Aydan Murtezaoğlu,
Canan Şenol, Bülent Şangar, Hakan Gürsoytrak,
Neriman Polat ve Ebru Özseçen adlı sanatçılann
resim, heykel, fotoğraf ve video gibi alanlardakı
çalışmalan sergileniyor. Sergi modem Türk sanat
eserlenni Hollandalılara tanıtmada yardımcı
olmasının yanı smı Hollanda'da yaşayan Türk
toplumuna kendi ülkesinın sanatını tamtıp
sevdirebılmeyı amaçhyor.
K Ü L T Ü R İ Ç l Z t K
K Â M Î L M A S A R A C I