Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURfYET 14 ŞUBAT 2000 PAZARTESİ
OLAYLARVE [email protected]
Eğitimi 'Umuda Yolculuk' Kılmak.;.
M. Hamdİ İLHANEski MEB Çıraklık ve Yaygın Egitim Genel Müdürü
Z
onmlu ilköğretimin se-
kiz yıla çıkanknası ger-
çekten çok olumlu bir
gelişmedir. Şimdi ya-
pılması gereken, zonm-
lu ilköğretim çağında-
ki çocuklanmızın tümüne sekiz yıl-
lık öğrenim haklannı kullandırabil-
mek olmalıdır.
Bunun için, zorunJu ilköğretim-
den yararlanmamn temel bir insan-
lık hakla olduğunu bilmek, ona gö-
re davranmak gerekir. En büyük hak-
sızlık, insanın temel eğitimden yok-
sun biîalalmasıdır. Beş yıllık zorun-
lu ilköğretimi başanya ulaştııamamış
olmamız, bu konuda iyımser olma-
nuzı zorlaştırmaktadır.
Çok acıdırki, çocuklannuzm önem-
li bir bölümü, temel öğrenim hakla-
nnı kullanamadıklanndan, öbürleri
de uygun olmayan öğrenim yaşantı-
lan nedeniyle bir çeşıt insan hak ih-
lalleriyle karşı karşıyadırlar.
Belki biraz garip ama, doğrusunu
söylemek gerekirse ülkemizde in-
sanların haklarından yoksun bırakıl-
dığı yerlerin başında okullar ve aile-
ler yer almaktadır. Zonmlu ilköğre-
timin sekiz yıla çıkanlmasının belki
de en olumhı sonucu, henüz gelişım-
lerini tamamlayamadan çocuklan-
mızın Anadolu liseleri sınavlarına
hazırlanma baskısından kurtanlrmş
olmalandır.
Okullanmızda sürdürülen eğitim-
öğretim etkinliklerinin bûyük bir bö-
lümü öğrencilerin gelişün özellikle-
rine uygunluk taşımamakta; öte yan-
dan kullanılan eğitim-öğretim yön-
temleri öğrencilerin anlamalarmı de-
ğil, büyük ölçüde ezberlemelerini
esas almaktadır. Öğretmen, "Ben ko-
nuyu anlatffim, anlayan anlar" dü-
şüncesiyle davranma hakkına sahip
değildir, ama okuilanmızda olup bı-
ten de bundan ibarettir. Doğrusu öğ-
renci, öğretmeni çokça anlamak zo-
runda değildir, oysaöğretmen, öğren-
ciyı mutlaka anlarnak zorundadır.
Gerekçesi ne olursa olsun çocuk-
larm okuldan (eğitim- öğretimden)
uzak-tutulmalan asla kabul edile-
mez. Hele hele başansızlık ya da
tembellik gerekçesiyle okuldan uzak-
laştınlmalan hiçbirzaman kabul edi-
lemez. Eğitimciler öğrenci tembelli-
ği ya da başansızlığından yakına-
mazlar.
Çünkü onlar, tembelliği ve başan-
şızlığı aşmakla yükümlü olanlardır.
Özetle söylemek gerekirse hiçbir şey,
ama hiçbir şey öğrencilerin okuldan
uzaklaştınlmasına gerekçe olamaz.
Çünkü öğrencilerin eğitim-ögretim-
den yoksunluklannı üstlenebilecek
başka bir kurum yoktur.
öğrencilerin okuldan başka eği-
tim-öğretirn haklannı karşılayabüe-
cek bir başka kurum olmadığına gö-
re, onlan başansızlık ya da bir baş-
ka gerekçe ile okuldan uzaklaştır-
mak, hastayı hastaneden kovmak gi-
bi kötü bir benzetme ile açıklanabi-
lir.
Başansızlığı, kabul edilebilir bir
durum olarak öğrencilere asla algı-
latamayız.
Başansızlığı kabullenmek tekrar
başanya ulaşmayı engeller. Durum ne
olursa olsun, çocuğa başanya ulaş-
ma yolunda ilerlemekte olduğunu
mutlaka sezdirmeliyiz.
Çünkü ilerlemeyi sağlayan şeyin sa-
dece zekâ değil, belki de daha çok
duygusal yaşam olduğunu akıldan
uzak tutmamalıyız. Öğretmenler, an-
neler, babalar, temelinde sevgi bulu-
nan hiçbir eylemin sonucunda başa-
nsızhk olmayacağını bilerek çocuk-
lara yaklaşmalıdırlar.
Eğitimde öğüdün (nasihatin) değil,
örnek davranışlann önemi vardır.
"Yapüğımı değil, söylediğüni yap"
düşüncesınin eğitimde yeri yoktur. Bu
nedenle de öğretmenler, anne ve ba-
balar, çocuklann nasıl olmalannj is-
tiyorlarsa önce kendilerinin öyle ol-
malan gerekir.
Bireyin ögrenim düzeyi ne olursa
olsun, çocuğun gelişim özellikleri
hakkında yeterli bilgiye sahip olma-
dıkça, eğitimde güvenilir bir kaynak
olamaz. Ziraatçılan, veterinerleri öğ-
retmen olarak atayanlann ülkemizin
eğitimine ne kadar büyük zararlar
verdiklerini bu kural ışığmda baktı-
ğımızda daha kolay anlanz.
Daha demokratik, daha laik, insan
haklanna daha saygılı, daha çağdaş
bir eğitim için, eğitimi yöneten ve
yönlendirenlerin de bu özellikleri ta-
şımalan gerekir.
Öğrencileri olumlu ya da olumsuz
yönde etkileyenlerin en başında öğ-
retmenler yer almaktadır Öğretmen
kendi (mükemmelliğini) öğrencile-
riyle bÖlüşen insandır. öğretmenin
alanı ile ılgili bilgi yeterliliği şüphe-
siz çokönemlidır, ama daha da önem-
lisi öğrencilerin gelişim özellikleri-
ni, öğrenme olayının nasıl oluştuğu-
nu bilmesi, çocuklara o ölçüler için-
de davranabilmesidir.
Eğitimi planlayanlar, yöneticiler,
öğretmenler ve diğerleri öğrencilere
sınıf tekrar ettirmenin değil, sımf
geçme kolayhklannm yollarmı ara-
malıdırlar. Unutulmamahdırki, okul-
lar sınıfta kalmak için değil, sımf
geçmek için yapılmışör.
Eğitimi olumsuz yönde etkileyen
öğrenci kökenli hiçbir etken yokken
başansızlığın sonucunu sadece öğren-
ciye "fetura" etmek, eğitimın karak-
teri ile asla bağdaştınlamaz. Ne ya-
zık kı, bazı derslerden başanlı olama-
dıkları gerekçesiyle okullanndan
uzaklaştınlan ortaöğretim öğrenci-
lerinin her yıl tekrarlanan gösterile-
rinden utanç duymayacak kadar du-
yarsız bir toplum haline geldik.
Çocuk-genç mutlu bir dünyada,
mutlu yaşamak için umutla okula
gelmektedir. Çocuğun ve gencin mut-
luluğa uzanan umutlannı köreltecek
eylemlerden uzak tutulmalan gere-
kir. Bilinir ki, amaca uzanan bir bi-
reyin engellerle karşılaşması onda
bozuhnalar yaratır. Bu bozuhnalar
bireyin amaçtan uzaklaşmasına ne-
den ohnakla birlikte, onu amaca ulaş-
maktan asla vazgeçiremez. Birey
amaca ulaşmanın başka yollannı de-
neyecektir, ancak amaca ulaşmanın
diğer yollan birincisi kadar meşru
ohnayabilir. Bu yollar belki vergi ka-
çırmaktır, belki başkalarmı aldat-
maktır, belki banka soymaktır, ama
her ne ise birincisi kadar kabul edi-
lebilir eylemler olmadıklan da orta-
dadır.
Okul bitince kitaplannı yakan öğ-
rencilerin yetiştirildiği bu eğitim dü-
zenini sorgulayarak yeni ve bilimsel
bir eğitim kültürünün oluşturuhnası-
na yönehneliyiz. Öğretmenlik mes-
leğinin onuru ve yücelığinin arkası-
na sığınarak eğitim-öğretimde yapı-
lan yanlışlıklan göz ardı edemeyiz.
öğretmen yetiştirme düzeni yeniden
ele alınması, halen yetiştirihnekte
olan öğretmenlerin eğitimde ne öl-
çüde güvenilir birer kaynak oldukla-
nnın araştınlması gerekir.
Dün, bugün yaşadığımız, muhte-
melen yannlarda da yaşamak zorun-
da kalacağımız ekonorrîik, sosyal, si-
yasal, kültürel, etnik ve etik sorun-
lann temeünde eğitim eksikliği oldu-
ğu göz ardı edihneden ivedi çözüm-
lere gidilmelidir.
Unutuhnamalıdu- ki, eğitim bir bi-
limdir, konusu da amacı da insandır.
Insanımızın geleceğini rastlantılara
bırakamayız.
Avrupa'nın Göbeğinde Soykınmcılar...
ItlT AKDOGAIV Galatasaray Üni. îletişim Fakültesi son sımföğrencisi
G
ünümüzde insanlık suçlan, soykı-
nma varan toplu öldürmeler, da-
ha çok, azgelişmiş geri kalmış top-
nüdarda görülmektedir. Örneğin
yüz günde bir milyon insanm Öl-
dürüldüğü Tutsi soykınmı, Çezayir'de aşın din-
cilerin katliamlan, geri kaknış kara kıta Afri-
ka'da meydana gelirken Taleban'ın insanlık
suçlan yine toplumsai açıdan geh'şmemiş olan
Ortadoğu'nun tanıklıklandır.
Bu, çoğu zaman geri kalmışlığın yanında
güdühnüşlüğün, uluslararası topluluğun çıkar-
lanna alet edihnişliğin de sonucudur. Ancak ta-
Tİhte, hem de fazla uzakta değil. tkinci Dünya
Savâşı sırasmda Nazilerin gerçekleştırdiği Ya-
hadi soykınmı, Shoah'da yukanda örneklenen
insanlık suçlan nedenlerinin hiçbiri görülmez.
Çünkü Nazılere göre dünya üzerinde var olma-
ması gereken Yahudilerin her birinin yok edil-
mesini amaçlayan Shoah, Yahudi kültürünün
yok olması konusunda oldukça etkili olmuş-
tur. Yahudi düşmanlığı yalmz Almanlan değil,
o dönemde tüm Avrupalılan içine alan bir dal-
gadır.
Bugün en ürkünç anılara elbette Almanya sa-
hiptir.
Nazi hareketinden önce etnosantrizm, "biz
ve onlar" olarak açıklanırken, Nazilerle bir-
likte bu tanım, "biz; üstün insan, onlar alt in-
san, Yahudi, insan dışı varfak" olarak degişti.
Bunun en güzel kamtı, bizi gezdiren dostum
Cbaıies Baron'un 25 Temmuz 1944'te sol ko-
luna, o insan obnadığı için dövulen numara-
dır:A 17594.
Çharles ile Polonya'nın Krakov kentinde ta-
ruştık. özgür Brüksel Üniversitesi'nde tarih
profesörü Joel Kotek ve arkadaşlan, soykınm-
dan önce nüfusunun yüzde doksanınm Yahu-
di olduğu Krakov'da insanlık suçlan, soykınm
ve Shoah konulannın tarihçiler, gazeteciler ve
gelecegin gazeteci adaylan ile tartışıldığı bir
eğitim semineri düzenledi. Arkadaşım Joel Ko-
tek'in davetiyle katıldığım seminerde Charles,
kamp amlannı anlatıyordu. Hiç ummadığı bir
anda Paris'ten Polonya'ya sürülen 16 yaşmda-
ki delikanlı, mılyonlarca Yahudiden yahıız bi-
ri. Savaş brtriği için gaz odasından, ölümden
kurtulmuş. Ancak ailesi o kadar şanslı degil:
miş.
27 Ocak'ta kurtuluşunun 55. yıldönümü kut-
lanan Auschvvitz kampı ise tüm serinliği ile hâ-
lâ ayakta ve bugün soykınmın sımgesi haline
eldi. Israil devleti ve ABD Yahudi Lobisi tara-
fından desteklenen bir müze konumunu almış
olan ölüm kampında, doktor Mengele, deney-
leri için minik çocuklan öldürmekten kaçın-
mamış olsa da günümüzde bu müzeyi 14 ya-
şmdan küçüklerin ziyareti yasak.
Kampta insan haklanna saygılı olma kaygı-
sıyla yerleştirilmiş, ancak bir kez bile Yahudi-
lerin yararlanmasına ızın verümemiş olan has-
tane, postane ve kafe-bar gibi binalar, Batı'mn
insan haklan konusundaki gelgitlerinin yeni ol-
madığun bir kez daha kanıthyor. "lasanflk dı-
şı" yorumunu getirdiğimiz Auschwitz için
Çharles ise "beş yıldızn otel" cliyor, "keşke be-
ni de buraya getirselerdL"
Onun bu sözlennuı haklılığuıı Auschwitz'in
ünüyle gölgelenmiş, iki kilometre uzaklıktaki
Birkenau Kampı'nı görünce anlıyoruz. Bura-
sı 40 metrekarelik barakalarda sekiz yüzer ki-
şinin yaşamak zorunda bırakıldığı, son derece
pis ve kullanışsız tuvaletlerle aynı yerlerde
uyuduklan, bir dönem para harcamamak için
kimyasal jelatinin içinde kuru yaprak yedikle-
ri gaz odalan ve fınnlann eksik olmadığı ger-
çekten öbürünün yanında otel kaldığı ürkünç
bir alan. Hangi duygu, hangi nefret, bir insanı
başka bir ınsana bunu yapmaya zorlayabilir. Ya-
hudi olduğu için öldürülen insanlann sayısı
yalmz Auschwitz'te bir milyon altı yüz bin, Al-
manya dışında tüm Avrupa'nın bu akıma gir-
diğini kanıtlayan belgeler ise yine ölüm kam-
pında, her bınne konu edilen ülkenin adının ve-
rildiği binalarda sergileniyor. Yahudilere iyi
davrandığım bildiğirruz, Anne Frank'ın kaçtı-
ğı ve öldüğü yer olan Hollanda'nın bunlann için-
de en çok yer tutması ise şaşırtıcı.
Batı, bugün artık kendı topraklannda soykı-
nm yapmıyor, yapanlan, pek ayıplıyor, ceza-
landırmaya kaİkıyor. Ama sadece kendi toprak-
lannda... Sözgelimi Balkanlar Avrupa'dan sa-
yıhmyor ve Batı Avrupa, sorunu çözmesi için
ABD'yi bekliyor. AfHka üzerinde oynanan
oyunlar bir kabilenin eski kardeş kabile üye-
lerini radyo yaymlannda insan dememek için
"yılan, böcek" olarak adlandmnalanna ve bal-
tayla kafalanm uçurmalanna neden oluyor.
Bunun yanında dünya tarihinin en büyük soy-
kırımını gerçekleştiren Hitler'in izleyicisi aşı-
n sağcı lider Haider, Avrupa'nın ortasmda,
Avusturya'da ne yazık ki halkoyuyla iktidara
gelebiliyor. Bu, Batı kültürünün oralarda dahi
gerektiğince özümsenmediğini mi gösteriyor?
Uygar Avrupa bu denli geriledi mi diye düşü-
nüyor insan. Tesellimiz, uygar ülkelerin Avus-
turya'da faşizmin iktidara gelmesine karşı ata-
ğa kalkması, demokrasi adına protestolann
yükselmesidir.
Ancak aynı zamanda medyanm egemeni olan
Batı, tüm dünyaya ve özellıkle gençlere bu ha-
berleri saor aralannda verirken körpe beyinle-
ri magazin haberleriyle, sansasyonlarla doldu-
ruyor. Kongo, ancak uluslararası topluluktan
yardım ve banş gücü îstediği zaman ekrana ge-
liyor. Bölge halİunın ne yaşadığı, ne düşündü-
ğü ise o kadar önemli değil.
Bugün bile kimin nerede ne yaptığını bilmek
kolay değilken gecmişi unutmamak oldukça zor.
Oysa "Tarih tekerriirden ibarettir" sözünü
ammsarsak tanhi iyi bilmemiz ve ders alma-
mız gerekir. Yahudi lobisi buna inanarak ken-
di payına Shoah'da yaşamlannı yitirenlerin ve
az sayıda hayatta kalanlann amlarmı canlı tu-
tarak bu tarihin en korkunç ve Batı'mn soykı-
nm yaptığını unutturmamak için çabalıyor.
Ya öbürleri? Bu çahşmalann yapılabihnesi
için gerekli olan koşullara sahip olmayan ve Ba-
ö'yabagnnlı olan öbürleri?.. Ikiyüzlülükvebir-
birlenne karşı uygarlık savaşı nedeniyle arada
bir bir parmak balla susturulan öbürlerini, on-
lan kim bilecek. anımsayacak ve tartışacak?
VakıfBank taşıt kredisi faizi 36 aya kadar tüm vadelerde
% 3.2
KADKÖY
1SULHHUKUK
MAHKEMESt'NDEN
(AHKÂMI
ŞAHSÎYE)
DosyaNo: 1999/487
Vesayet
Mahkememızce ve-
rilen 19.10.1999 tarih,
1999/487-650 sayüı
ilamı ile Istanbul ili,
Kadıköy ilçesi, Fener-
yolu Mah. C.0009,
KSN: 679"da nüfusa
kayıtlı Hasan Sabn ve
Fatma Behıce'den ol-
ma, 1338 d.lu Bay-
ramyeri Sok. Pazar
Apt.No. 14/3 Kadıköy
adresinde ikamet eden
Sacide Enıse Boray,
MK'nun 355. madde-
si gereğınce vesayet
altına alınmış ve ken-
disıne aynj adreste
ikamet eden Rıfat Na-
zıın Arpacı vasi tayin
edılmıştır. tlan olunur.
25.10.1999
Basın: 6780
J
n yakın VakıfBank şubesine uğrayın!
Tiirkiye'nin. en uygun taşıt kredisi VakıfBank'ta. Hemen harekete geçin, dilediğiniz taşıtın
beklemeden sahibi olun. Ödemelerinizi 36 aya kadar uygun vadelerle dilediğiniz gibi yapın.
1 Milyar TL. İçin Örnek Ödeme Planı
Aylık Taksit (TL) 103.217.813 61.984.240 48.972.199
Türkiye'nin en uygun
faizli taşıt kredisi
VbkıfBonk"2 1. Y ü z y ı l B a n k a c ı h ğ ı "
StNCANASIİYE
HUKUK
HÂKİMLİĞI'NDEN
EsasNo: 1999/590
Sıncan Asliye Hu-
kuk Mahkemesi'nin
30/12/1999 tarih,
1999/590 Es. 1999/
1165 K. sayılı ilamı
ile Çorum ili Mecitö-
zû ilçesi, Köseeyüp
Mah/köyü, cilt: 48
sayfa: - kütük: 13'te
nüfusa kayıtlı Bay-
ram ve Zöhre'den ol-
ma 15/7/1979 do-
ğumlu Gûrsün Te-
kın'in ismi Gülsün
olarak düzeltılmıştir.
tlan olunur.
21/01/2000
Basın: 6553
ClMHUMYET
y
TEN
OKURLARA
ORHANERtNÇ
Dünya Horozlan
TürkHorodanna Karşı
Her horoz kendi çöplüğünde öter demişler ya
elhak doğru.
Bizimkiler, ülkeyi kendi çöplükleri saydıklanndan,
önlerindeki engel olarak gördükleri Danıştay'ı ve
idari yargı katlannı devre dışı bırakmak için baş-
vurmadıklan yol yöntem kalmamışti.
Dünya ile bütünleşme reformu olarak nitelendir-
dikleri uluslararası tahkimi, anayasa ile geçerli kıl-
ma girişimine arka çıkmayı horozluk raconundan
saydılar.
Habertertahkimin ülkeye yararlannı anlatan açık-
lamalardan oluştu. Ayıp olmasın diye tahkime kar-
şı çıkan köşe yazarian da sansürlenmedi.
Bu hava içinde uyum yasaJan da çıkanldı. Ulus-
lararası tahkim için amaçlanan, yabancı ortaklı
şirketlerin enerji alanındaki yatınmlanydı, ama bir
de bakıldı ki tasanya otoyollann yanı sıra çeşitli iş
alanlan da eklenmişti.
Tahkim yanlısı holdinglerin yöneticilerinin ağız-
lan kulaklanna vardı. Ama tahkim yasallaştıktan son-
ra ortaya başkalan çıktı.
Bunlar da dünyayı kendi çöplükleri sayan ho-
rozlardı. Hemen bilgisayara davranıp dileklerini (!)
yazdılar ve Ankara'ya ilettiler.
Yazılar, "Işletme hakkı devri yöntemiyle yapılan
15 dağıtım bölgesi ile 8 santral ihalesinin iptal edi-
lerek mülkiyet devri biçiminde ıhalenin yeniden
yapılması" isteklerini (!) iletiyordu.
Yazılann çıkış noktası dünyanın büyük horozla-
nndan biri olan Dünya Bankası'ydı.
Büyük horoza "hayır" demek yöneticilerimizin
pek harcı değildi ama, halka gerçekleri işlerine
gelen bölümleri ve istedikleri yonjmlaria aktar-
makta çok başanlıydılar.
Geleneksel yöntem yürürtüğe girdi. önce 17
Aralık 1999 tarihli yazı ile ilgili haberter yalanlan-
dı.
Sayın Ecevit de kendisine iletilen bilgiler çerçe-
vesinde, 3 Ocak Perşembe günü Çankaya'dan ay-
nlırken şunlan söyledi:
"Çıkan haberierde, güya birçok enerji ihalele-
rini durdurduğumuz ya da durdurma karannda o/-
duğurnuz gıbı iddialar yer alıyor. Bunlar kesinlik-
le doğru değildir. Bu gibi hassas konularda böy-
le aslı esası olmayan haöerier yayılması borsada
birtakım spekülasyonlara yol açabilir. Bu konuda
daha dikkatli davranılması gerekiyor..."
Sayın Ecevit'in açıklamasına en büyük destek
holdinglermedyasından geldi."Ecevitborsayıra-
hatiath", "Borsayırahatlatanaçıklama', "Enerjiiha-
leleri iptal edilmedi", "Enerji sektörvnde enflas-
yon çıkmazı' gibi başlddarta verilen haberierde, Dün-
ya Bankası'nın istekleri es geçildi ve "es" sürekli
duruma getirildi.
Dünya Bankası'nın dağibm şebeketerinin iştet^
me hakkı devirlerinin iptaüni isteyen 17 Aralık 1999
tarihli yazısı ile enerji thalelennın yabancılara ve-
rilmesini isteyen 24 Ocak 2000 tarihli yazısı, 5 Şu-
bat 2000 günü yine aynı gazetede yayımlandı.
4 Şubat günü sabah saatlerinde Hazine Müs-
teşan yaptığı açıklamada "Hükümetin, Hazine'nin,
Enerji Bakanlığı 'nın iha/eleri iptal nıyetinde olma-
dığını" söyledi.
Aksilik bu ya.. hem başbakanı hem de Hazine
Müsteşan'nı yalanlama durumuna düşmek Baş-
bakan Yardımcısı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Baka-
nı Cumhur Ersûmer'in üstüne kaldı. Bakanlar
Kurulu toplantısından aynlırken "Dünya Bankası'nın
önerilerinin, ilgili bakanlıklararasında yapılacak ça-
lışmalaria değerlendirileceğini" açıklamak zorun-
luğunu duydu.
Unutmadan ekleyelim: Aynı günün sabahında
TEAŞ ve TEDAŞ Genel Müdürteri de "elektrik ke-
sintilerinin nedenlerini açıklamak için yaptıklan
ortak basın toplantısında, sorular üzerine Dünya
Bankası'nın yazılannı kabul edip yanıt hazıhandı-
ğını söylediler.
Bizim horozlar, önlerine çıkan engeli aşmak için
yeni çözümler bulmaya çaJışıyoriar. Türkiye-Yuna-
nistan yakınlaşmasından yararlanmak da bu ça-
balardan biri olabilir diye düşünenter bulunabilir.
Atina'da yapılan Türk-Yunan Gazeteciler Konfe-
ransı'na katılan meslektaşlanma kusur kondur-
mam ama, bir gazetecinin hiç yeri yokken "Tür-
kiye ile Yunanistan Ege'de ortaklaşa doğalgaz ve
petrol arasınlar" dediğini, aynca konferansa Yu-
nanistan'ın mobil telefon, doğalgaz ve enerji iha-
lelerinde önde gelen bir işadamının yakın ilgi gös-
terdiğini belirtmeden geçemem.
Adını venmedim ama, Dünya Bankasr'nın yazı-
lanna haber değeri veren gazetenin Cumhuriyet
olduğunu ankamışsınızdır. Hakkını yemeyelim, 3
Ocak günü oğleye yaklaşırken yazılardan, NTVyi
izleyenler de haberdar oldular.
Bakalım dünya horozlan ile Türkiye horozlan
arasındaki çekişme nasıl sonuçlanacak. "B el-
den üstündür; Arş-ı âlâya kadar" deyip bekleye-
lim...
•
önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçınneniz dileği ve saygılanmızla
[email protected]
Dans sanatçısı
SEVAL UĞUR
Inş. Yük. Müh.
Dr. MÜZAFFER MUTLU
evlendiler.
îstanbul, 5 Şubat 2000
Hen'ım, canım, güzelim, bir tanem,
sen Kızkulesi'nden daha güzelsin.
"Ve insanlara inanmalıyız."