17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ARALIK 2000 SAU HABERLER DimADA BUGUN ALİ StRMEN 'Hepimiz Katiliz' Mahpus damını gördüyseniz, üzerinizde te- pindikleri, sizi oradan oraya hoyratça sürükledik- leri, yazgtnızla diledikleri gibi oynadıklan duygu- suna kapıldıysanız, yaşam sürekli bir kâbusa dö- nüşmüşse sizin için de, insanın canına kıyması- na kadar varabilecek olan isyanın türünü anla- yabilirsıniz. Bunian yaşamadıysanız ya da duyumsamı- yorsamz, hapishanede ölüme yatanlann neden- lerini bir insanın canına kıyarken kendini ezen- lere karşı bir tür özgürlük yolunu tuttuğunu kav- rayamazsınız. Adım adım ölüme giden gençlere karşı "kader kurbanları!"na(ne demekse) duyduklan merha- metin binde birini bile içlerinde banndırmayan- lann, F tipi cezaevleri ve koğuş sistemi konusun- daki düşünceleri ne olursa olsun, haklılıklan yok- tur. Koğuş sistemine ben de karşıyım. Dünyanın hiçbir çağdaş infaz sisteminde koğuş sistemi yoktur. Bugünkü cezaevlerinin birer örgütlü suç oda- ğı haline geldiğini de kimse yadsıyamaz. Türkiye'nin cezaevleri bugün o haldeler ki, in- san 12 Eylül'ün insanlıkdışı infazını bile bunlara yeğleyecek duruma düşüyor. 12 Eylül'ün Sağmalcılar Hapishanesi'ni biliyo- rum. O dönemde orada, hiç değilse can güven- liğiniz vardı. • • • • • - -• Ama bütün bu gerçekler, ölüm orucundaki ço- cukların yazgılanna böylesine kayıtsız kalınma- sını haklı çıkaramıyor. F tipi cezaevi uygulamasına karşı çıkanlar, tec- rit edilmekten korkarken dayanağı olmayan bir kuruntuyu dile getiriyor değiller. Cezaevlerinde bugüne degin yaşananlar, Ulu- canlar'da meydana gelenler; mafyaya ceza ve tutukevlerini cennet mekânı haline getiren bir sistemi. gençlerine nasıl davrandığını görmek isteyen bütün gözlerin önüne sermiştir. Yaşanmış olanlar, F tipi ile ileride yaşanacak olanlardan duyulan kaygıyı haklı kılmaktadır. Sistemi yürütmekle yükümlü olanlar F tipinde direnirlerken hem içerdekilere, hem Türk hem de dünya kamuoyuna, bu uygulamayı tecrit siste- mine dönüştürmeyecek bir düzenlemenin gü- vencesini inandıncı biçimde vermek zorunda- dırlar. Yoksa kısa bir süre sonra kendine kıymayı da- hi göze almış olanlann ölüm haberleri teker te- ker gelmeye başlayacak hapishanelerden. O zaman ekonomik suça ekonomik ceza öne- renlerin vicdanlan sızlamasa bile ülkenin vicda- nı kanayacaktır. . . •*• Türkiye'de değil F tipi, cennet tipi cezaevi yap- sanız, infaz reformu yapmadan hiçbir şeyi çöze- mezsiniz. Kendini sürekli tehdit altında hisseden ve bu duygulannda haksız olmadıklan da olaylartara- fından kanıtlanan insanlar, koğuşu görece bir güvence olarak görüyorlar. Bu duyguyu ortadan kaldırmadan, hiçbir so- runu çözmek mümkün değil. Peki söyler misiniz bana, yöneticilerimiz bu doğrultuda herhangi bir girişimde bulunuyorlar mt? Koğuş sisteminde, cezaevleri örgütlü suç oda- ğı haline dönüşmüşse bunda sistemin, cezaevi yetkililerinin hiç mi suçu veya sorumluluğu yok? Ne dersiniz? Cezaevlerinde ölüm oruçlannı izlerken hukuk- çu kökenli Fransız rejisör Andre Cayatte'in el- lili yıllarda çektiği "Hepimiz Katiliz" filmi geiiyor aklıma. Cayatte o filminde; toplumun, suçun koşulla- nnı nasıl hazırladığını, sonra fıili işleyenin üstüne nasıl çullandığını, izleyeni rahatsız edecek bir bi- çimde gözler önüne seriyordu. Eğer, hapishanelerden ölüm haberleri gelme- ye başlarsa inanın bana, üstümüze kondursak da kondurmasak da hepimiz katil olacağız. Ulucanlardovosuıda luıkimleretepki İZMİR/ÎSTANBUL - Ankara Ulucanlar Ceza- evi'nde 26 Eylül 1999'da 10 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan olaylarla ilgili davaya bugün Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edilecek. tzmir Barosu Calışma Grubu üyeleri, Hâkimler ve Savcı- lar Yüksek Kurulu'na başvurarak Ankara 5. Ağır Ce- za Mahkemesi heyeti hakkında disiplin soruşturma- sı istedi. Izmir Barosu avukatlanndan Hülya Üçpuuuiar, Arif An Cangı ve Aysun Koç tarafından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na gönderilen yazıda, An- kara 5.Ağır Ceza Mahkemesi'nin "cezaevinde isyan çıkardıklan ve ölüme sebebiyet verdikkri" gerekçe- siyle tutuklu ve hükümlülere açılan davanın 24 Ekim tarihindeki duruşmasında "yasa ve mesleketiğine ay- kın hal ve davranışlan ° nedeni ıle haklannda disip- lin soruşturması açılması istendi. Dilekçede, duruş- ma su-asında tutuklu ve hükümlülerin yakınlannın salona alınmadığı, heyetin samk vekillerine yönelik da-vranışlan bulunduğu belirtildi. Ulucanlar Cezaevi'nde yakuılan bulunan aileler Insan Haklan Derneği Istanbul Şubesi'nde yaptıkla- n basm açıklamasında çocuklannın gaz bombası, tû- fek ve kimyasal maddelerle öldürüldüğünü, olaylar sonrasında sevk edildikleri yerlerde işkencelerle kar- şılandıklannı söylediler. 24 Ekim 2000 tarihindeki davayı izlemeye giden ailelerin de gözaltma alındı- ğının hatırlatıldığı açıklamada "5 Arahk'ta (bugün) gerçekleşecek olan Ulucanlar davasma en kHJesei bi- çimde kaülacağız'' denıldı. Adalet Bakanı ile ölüm oruçlannı görüşen aydınlar umutsuz 'Devlet acbm atmayacak'Haber Merkezi - Ölüm orucu eylemi 47. gününe girerken tstan- bul'dan Ankara'ya giden bir grup sanatçı ve yazar, Adalet Bakanı Hikmet Sami Tûrk'le görüştü. Iz- mir'de Adalet Bakanlığı'na faks çeken bir grup sanatçı ve yazar 3'er günlük dönüşümlü açlık gre- vine başladı. Adalet Bakanı ile görüşen sa- natçı ve aydınlar adına bir açıkla- ma yapan Suavi. "Bizler bu nok- tada devletin acü sonınumuzun, yani ölüm oruçlaruun çözümüne yönelik bir ileri adım atamayaca- ğını gözkmkdik. gördük ve duy- duk. Bu anlanıda yine üzülerek ölüm oruçlanna yönelik bir umu- du buradan gökyüzüne uçuramı- yoruz" dedi. Sanatçılar Türkie görüştü F tipi cezaevlerine karşı başla- tılan ölüm orucu eylemi kritik günlere girerken toplumun her ke- siminden de tepkiler yükselmeye başladı. îstanbul'dan trenle Anka- ra'ya gelen Suavi, Edip Akbay- ram, Miimtaz Sevinç, Hadi Ça- man, Şükrü Erbaş, Derya Alabo- ra ve Bflgesu Erenus'un da arala- ruıda bulunduğu aydınlar, Türk ile görüşmek için sabah saatlcnnde Adalet Bakanlığı'na geldiler. Görüşmeden önce açıklama ya- pan Suavi,u gencecikbedenlerm,F tipi cezaevlerinde kabnamak ve kendflerini bu cezaevlerinde düşü- nemediklerini ifade etmek için ölüm orucunayatnklannı" belirte- rek, sanatçı kimlıklenyle bu ölüm- lere tanıklık edemeyecekleri için bu görüşmeyi istediklennı kaydet- ti. Adalet Bakanı Türk'le yaklaşık 4 saat süren görüşmenin ardından grubun hazırladığı açıklamayı Su- avi okudu. Suavi, görüşmeden, Bakan Türk'ün bugüne kadar dı- le getirdiği yasal değişiklıklerin dışında somut bir gelişme elde edilemediğini söyledi. Suavi, söz- lerini şöyle sürdürdü: "Ancak bu değişiknk ve yenilik- leri hayata geçirerekdenemekiste- diklerini. bu süreyi de yaklaşık6 ay olarakifade ettiklerini. bu süre içe- risinde F tipi cezaevlerinin uygula- maya ahnınayacağuu söylediler. Ve bizİer bu noktada devletin, acü so- nınumuzun, yani ölüm oruçlan- nm çözümüne yönelik bir ileri adım atamayacağını gözlemledik, gördük ve duyduk. Bu anlamda yi- ne üzülerekölüm oruçlannayöne- likbirumudu buradan gökyüzüne uçuramıyoruz. Ancak bu. umutia- nmızuı tükendiği, enerji ve eylem- lerimizin brtnğj anlamına getaıiyor. Tam bu noktada insandanveinsan onurundan yana olanlan daha da çoğalarak gücümüze güç katmaya davetediyoruz. Yann çok geç ola- bilir. Öhlmler olmasınJ' Ankara'da protesto Tutuklu yakuılan dün düzenle- dikleri protesto gösterileriyle, hü- kümeti F tipi cezaevi uygulama- sından vazgeçmeye çağırdılar. Sa- bah saatlerinde Sakarya Cadde- si'nde toplanan yaklaşık 300 tu- tuklu yakını, slogan atarak Yüksel Caddesi'ne geçtiler. Buradabasm açıklaması yapan tutuklu yakınla- n, Kızılay Postanesi'nden, Adalet Bakanlığı'na "Ftipicezaevlerika- patnsın, ölümleri izlemek istemi- yoruz" yazılı telgraf çektiler. Ziya Gökalp Caddesi'ni trafiğe kapa- tarak Türkiye Sosyalist İşçi Parti- si'ne dogru yürüyüşe geçen ey- lemcilere polis müdahale etmez- ken zaman zaman tutuklu yakuı- lan ile polisler arasında tartışma- lar yaşandı. Akşam saatlerinde F Tipine Karşı Aydın ve Sanatçı Gi- rişimi üyeleriyle bir araya gelen tutuklu yakınlan, Yüksel Cadde- sı 'nde toplanarak protesto gösteri- lerini sürdürdüler. İzmir'deki tepki Izmir'de de yazar ve sanatçılar- la ÎHD Izmir Şubesi yöneticileri dün Cumhuriyet Alanı'ndaki mev- kez PTT önünde basm açıklama- sı yaptıktan sonra hazırladıklan yazılı metinleri Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e faksladılar. Izmirli Sanatçı ve Aydınlar adı- na Dinçer Sezgin, Hasan Ozkıbç. Namık Kuyumcu, Hasan Devrim ile Hacay Yılmaz Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e çektikleri faksta tepkilerini şöyle dile getir- diler: "1989'daEskişehirHücrerı- pi Cezaevi'ne geçiş denemesi ve 19% yıhnda yaşananlan belleğin- den silen. yaşanmanuş kabul eden ve gereken sonuçlan çıkarmayan bir sryasal >önetimin. toplumsal duyarsızlığuı parçası olmak iste- miyoruz... Toplumsal eşitsizliğin Ölüm oruçlannın 47. gününde Ankara'ya giderek Adalet Bakanı Türk ile görüşen sanatçı ve yazar grubu görüşmeden istedikleri sonucu elde edemedi (Fotoğraf: CANER ÖZTÜRK) ciddi boyutlarda yaşandığL top- lumsal adalet ve güven duygusu- nun yara aldığı bir toplumsal sis- temde izolasyon-tecrit uygulama- sı; insanı sisteme entegre etmek, yalnızlaştırmak, biyolojik-sosyal- psikolojik bütünlüğünü yok etme- nin araçlanndan biridir» Hukuk çevrelerincede dile getirilen,yargı- lamaveinfaz politikalanndaki eşit- siztikler dahi giderilmeden» tutuk- hı ve hükümlülerin bir de tecrit F tipi cezaevlerine gönderilmesi, ya- râlanan toplumsal adalet duygu- sunun yok edilmesiyle sonuçlana- cak; içerde ve dışarda geri dönül- mez yitimlere, sakadanmalara, acı ve sdanalara yol açacakür.." Cezaevlerindeki süresiz ölüm orucu eylemini desteklemek ama- cıyla, Izmirli yazar ve_ şairlerden Hacay Yılmaz, HasanÖzkınç, Ha- tip Akgül dün açlık grevine başla- dı. 3 gün sonra da 2. gruptan, Na- mık Kuyumcu, Funda Akbulut, Korkut Canbolat m açlık grevine başlayacağı öğrenildi. Sağbk kontrolü yapan doktorlara gözalti Istanbul Tabip Odası'ndan bir grup doktor, Bayrampaşa ve Üm- raniye cezaevlerinde ölüm oru- cundaki hükümlü ve tutuklulan sağlık kontrolünden geçirdi. Umraniye Cezaevi'nde ölüm orucunda bulunan 44 tutuklu ve hükümlüyle görüşen Istanbul Ta- bip Odası'ndan bir grup doktor, cezaevi çıkışında basına açıklama yaptıklan gerekçesiyle gözaltma alındı. Cezaevinden çıkan grup adına gazetecilerin sorularını ya- nıtlayan Doç. Dr. Hakan Gürvit, "l luslararası Malta Konsorsiyu- mu'na göre cezaevlerindeki açlık grevieri öncesinde tutukhı ve hü- kümlülerin vermiş olduğu yazılı beyanatlann hekimkri bağlavıcı niteliği bulunduğunu" söyledi. Umraniye Cezaevi'nde de 45 gün- dür ölüm orucunda olan tutuklu ve hükümlülerin talepleri kabul edi- lene kadar kendilerine übbi müda- hale edilmemesi yönünde Istanbul Tabip Odası'na iletilmek üzere ya- zılı beyanat verdiklerini anlatan Doç. Dr. Gürvit, bu kişileri mu- ayene edemediklerini kaydetti. Açıklamanın ardından Doç. DL . Gürvıt'in yani sıra, gruptaki öteki doktorlarRezzanTuncay. Hüseyin .\lpaslan Şahin ve Demet Kınaj. polislerce gözaltma almdı. Öte yandan, CHP Gebze Ilçe Başkanı Selahattin Kaya yaptığı yazılı açıklamada, ölüm oruçlan- na destek amacıyla açlık grevi baş- latan 7 TAYADüyesinin zorla par- tiden çıkanldığı konusunda gaze- temizde yer alan haberin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Kaya, TA- YAD üyelerinin kendi iradeleriy- le binadan çıktıklanm kaydetti. Ölüm oruçlannı görmezden gelen Adalet Bakanlığı çalışmalarını sürdürüyor F tipi hazırbldarı son aşamada • Bakanlığın hazıladığı üç yasa tasansı ile Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi değiştirilecek, infaz hâkimlikleri ve cezaevlerindeki uygulamalan denetlemek üzere tarafsız izleme kurullan oluşturulacak. ANKARA (CumhuriyetBüro- su)-Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlülerin açılmaması için ölüm orucuna yattığı F tipi ceza- evlerinin yaşama geçirilmesi için 3 yasatasansını tamamladı. İzle- me Kurullan Yasa Tasarısı'na göre cezaevlerini tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi, sosyolo- ji ve psikoloji alanlanndaki kişi- lerden oluşan kurul denetleye- cek. ölüm oruçlanna karşı duyar- sız kalan Adalet Bakanlığı, F ti- pi cezaevlerinin açılması için ya- sal çalışmalarmı sürdürüyor. TMY'nin 16. maddesi ~ Adalet Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Terörle Müca- dele Yasası'nın 16. maddesinde yapılacak değışıklikle, F tipi ce- zaevlerinde hükümlü ve tutuklu- lann çalışma, spor, eğitim, kültü- rel ve sosyal etkinlikler için aym anda 357 kişinin birlikte yararla- nabileceği ve toplam alam 2 bin 308 metrekare olan kütüphane, iş, çalışma atölyeleri ile spor alanlannda bir araya gelmeleri güvence altına almıyor. tnfaz Hâkimliği Yasa Tasansı ile hükümlü ve tutuklular hak- kında uygulanan infaz ve tutuk- luluk işlemleri ile ilgili şikâyet- leri incelemek ve karara bağla- mak üzere ağır ceza mahkemesi bulunan yerlerde infaz hâkimlik- leri oluşturulacak. Tarafsız izteme kurullan İzleme Kurullan Yasa Tasansı ile de cezaevlerinin yönetim, iş- leyiş ve uygulamalannı yerinde görmek, incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hü- kümlü ve tutuklulan dinlemek ve tespitlerini rapor haline getirerek ilgili mercilere sunmak üzere, tıp, eczacıhk, hukuk, kamu yöne- timi, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler ve eğitim bilimleri alanlannda tanmmış saygm kişi- lerden oluşacak bağunsız ve ta- rafsız izleme kurullan kurulacak. Açıklamada, hazırlanan tasa- nlann en kısa zamanda Bakanlar Kurulu ve TBMM'ye sunulaca- ğı kaydedildi. Açıklamada, her üç tasanmn yasalaşmasmm ar- dından F tipi cezaevlerinin açıla- cağı beürtildi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Ölüm orucunda 47. gün Hergeçengün ölümeyaldaşıhyor tLHANTAŞÇI ANKARA-Ölüm orucunda 47. güne girilirken, 3. grubun da kaülımıyla eylemcilerin sayısı 205'e ulaştı. Eylemcüer arasuıda 1996'daki ölüm oruç- lanna katılanlar ile Ulucanlar ve Burdur katli- amında ağır yaralananlann bulunması nedeniyle her geçen gün ölüme daha da yaklaşılıyor. Tutuk- lu ve hükümlülerde ciddi sağlık sorunlarının ya- şanmaya başladığı bildirüirken, kimi eylemcile- rin 35-40 kiloya düştüğü kaydedildi. DHKP-C, TKP (ML), TKİP davalan sanıklan- nm F tipi cezaevleri, DGM'lerin kapatıhnası ve Terörle Mücadele Yasası'nıntüm sonuçlanyla or- tadan kaldınlması ve işkencecüerin yargılanması istemiyle başlatüan ölüm oruçlanna katıhm sürer- ken, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardunlaşma Derneği'nden (TAYAD) yapılan açıklamada "Ço- cukbnmızgüngün,saatsaatölümeyaklaşıyor. Ço- cuklanmızın bu haklı ve kararh direnişi karşısın- da ise devkt ve Adalet Bakanlığı öhlmlerin atnna imza atmaya haarlanryor" denıldı. ölüm orucu eylemine başlayan ilk graptakilerin durumunun ise giderek ağırlaştığı bildirildi. Ölüm orucuna katılanlar ve sağlık durumlan şöyle: Aydm: Sinan Eren, Suat Karabulut, Burhan Gar- daş(midesinindelindiği söyleniyor), Banş Kaya, Murat Coban, tlhan Demirel. Barûn: Mustafa Erkan Çetin (tansiyon en dü- şük 8-4, en yüksek 11-7, vücut ısısı en düşük 35.7, ağız kuruması), Ahmet Yılmaz (70 kilodan 59 ki- loya düştü. Tansiyonu en düşük 7-4, en yüksek 9- 6, baş dönmesi, şakakta zonklama şeklinde baş ağ- nsı, gözde karanna, kulakta basınç), Hamit Süren (84 kilodan 70'e düştü. Kulak çınlaması, su kay- bı), Ali Colak (82 kilodan 72'ye düştü. Baş ağn- sı, mide ağnsı), Cengiz Soydaş (77 kilodan 60'a düştü. Ağız kuruması, bacakta uyuşma, gözde ka- rarma, mide sancısı), Cafer Tayyar Bektaş (dilde paslanma var, Ulucanlarkatliarrunda ağu- yaralan- dı), özgür Saltık (23 yaşında. 53 kilodan 46.5 ki- loya düştü. Dilde paslanma ve ağır kuruması. Ulu- canlar'da yaralandı.), Resul Ayaz (Ulucanlar'da yaralandı. 66 kilodan 56 kiloya düştü. Sol gözde yanma ve gerileme, idrar yanması, su kaybı.) Bayrampaşa: Gülseren Öztürk, Suna Ökmen, Ayla Özcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Ali Ateş, Recep Cingitaş, Ayhan Koç, Ismet Ünyer, Kadir Kaya, Murat Targay, Hüseyin Aslan, Ökkeş Ka- raoğlu. Buca: Mesut Avcı, Abdullah Bozdağ, Serhat Karadumanlı, Celal Alpay. Bursa: Erdal Ankan, Erdal Gökoğlu (Ulucan- lar ve Burdur katliamlannda yaralandı. 35 günlük açlık grevinden sonra ölüm orucuna başladı), Mu- rat Özdemir, Mesut örs, Orhan Budak, Ali îhsan Özkan, Erdal Çetinkaya, Ali Göçmen, Adil Kap- lan, özgür Koçak, Yusuf Karaca, Mustafa Kara- ağaç, Salih Aydm, Tekin Yıldız, Bülent Demirçe- lik, Sedat Felek. Ceyhan: Halil Önder, Mehmet Kan, Murat Kır- soy, Orhan Gül, Hıdır Açıkel, Haydar Demir. Çanakkale: Fidan Kalşen, Ayşe Baştimur, Sem- ra Askeri, Fatma Ersoy, Ayşe Eren, Nazan Yılmaz, Kemal Altıngül, Tuncay Berber, Muharrem Gü- zel, Daimi Ateş, Berna Ünsal. Çankuı: Hasan Güngörmez (1996'daki ölüm orucuna katıldı), Irfan Ortakçı, Cihan Şeker, Te- mel Çağutekin, Özgür Soner, Muharrem Kurşun, Cihan Dalkaya, Ramazan Ciçek, Tuncer Karaka- ya, Mehmet Şahin, Atilla Selçuk, Özgür Soylu. Gebze: Nebahat Polat, Yadigar Bayar, Ali Rıza Dermanlı. Cetin Can, Düzgün Zengin, Şadıman Mutlu. Malatya: Esma Arslanboğan, Murat Özten, Hakkı Aİphan. Mahmut Mete, Ali Ekber Doğan, Havva Doğan. UşafcSevgi Erdoğan, Berrin Bıçkılar, Vicdan Şahin, Gönül Arslan (Ulucanlar ve Burdur'da ya- ralandı.). Ulucanlar: Fatma Hülya Tümgan (Ulucanlar katlianunda ağır yaralandı. Durumu ağır), Hatice Yürekli. Umraniye: Ahmet tbili, Ahmet özdemir. Ergül Acer, Yıldız Gemicioğlu, Zehra Kurtay, Ümüş Şa- hingöz (1996'daki ölüm orucuna da katıldı. Mide ' yanması), Zeynep Ankan, Gülay Kavak, Mehmet Zincir, Muharrem Genç, Veli Güneş, Hasan Puıar, Osman Osmanağaoğlu, Alişan Şanlı. Ali Rıza De- mir, Durmuş Kurt, Mehmet Kerem, Cem Yıldız, Özgür Aynlmaz, Yaşar Yağan, Servet Paksoy, Ha- lil Aksu, Eyüp Kendir, Sedat Karakurt, Bülent Çoban, Ferhat Ertürk, Dursun Ali Pekin, Erol En- gin, Hüseyin Akpınar, Fikret Kara, Hakan Yıldı- nm, Gülten Ergül, Nebahat Aslan, Sema Türkdo- ğan, Madnnak Özen, Mehmet Polat, Bülent Bek- demir, Özgür Celik, Erkan Aygören, Hasan Y'iğit, Nahit Aydoğmuş, Kemal Sangül, Kamil Turanoğ- lu, Ahmet Turan. [email protected] Sabiha ve Zekeriya Sertel'in çı- kardığı Tan gazetesinin basılıp yıkıla- rak yok edilmesinin üzerinden 55 yıl geçti. 4 Aralık 1945 yılında dönemin tek partisi olan CHP'nin örgütlediği kalabalık bir grup saldırgan, "komü- nist Tan 'ı susturmak" amacıyla Cağa- loğlu'nda dehşet saçmıştı. Bu saldınnın sonunda ne oldu sa- nırsınız? Baskıncılar, yakalanıp yargı- landılar mı? Hayır, saldınya uğrayan Sertel ailesi tutuklandı ve saldırgan- lar daha sonra Türk siyasi hayatının, basın hayatının etkili kişileri oldular. Yalnızca olaydan sonra değil, ömür boyu ödüllendirildiler. Tan baskınından sonra Serteller'e Türkiye'de yaşam hakkı tanınmadı. Ülkenin en çok satan ikinci gazetesi- nin, en etkili demokrat gazetesinin sa- hipleri mallannı, mülklerini, anılannı bırakarak Türkiye'yi terk etmek zo- runda kaldılar. Sabiha Sertel, bir da- ha ülkesini ve topraklannı göremedi. Tan Baskını ve Devlet Zekeriya Sertel ise 80 yaşı civarında güçlükle gelebildiği ülkesinde dura- madı ve Paris'te öldü. Tan gazetesinin yıkılıp yok edilme- sinin üzerinden geçen 55 yıl, bu ülke- de neleri değiştirdi? Bu muhalrf gaze- teyi yok eden devlet iradesi, bugün daha farklı bir yere mi geldi? Bugü- nün devleti o günden daha demok- rat, insan haklanna daha saygılı bir tavır içine mi girdi? • • • Bu soruya doğru cevap verebilmek için devlet konusunu tartışmakta ya- rar olduğunu düşünüyorum. Önce devlet nedir, o konuda anlaşmak ge- rekiyor. Marksist teori devleti, "ege- men sınıflann baskı aracı" olarak ta- nımlar. Bu tanımın ilerisinde başka bir tanım bugüne kadar yapılmadı. Devleti oluşturan kurumlan ise üç ana başlık altında toplayabiliriz. Yar- gı, yasama, yürütme. Anayasa Mah- kemesi, Yargıtay, devlet güvenlik mahkemeleri, mahkemeler, TBMM, hükümet, Başbakanlık, ordu, polis de devletin temel kurumlan olarak kabul edilebilir. Milli Güvenlik Kurulu ise bü- tün bu kurumlann üst düzey temsil- cilerinin yer aldığı bir kurum olarak devletin ana merkezi sayılabilir. Tan Matbaası'nın yakılıp yıkıldığı dönemin devleti ile bugünün devleti açısından birçok fark olduğu söylene- bilir. Asıl olan öz. Bu devletin özünde bir değişiklik oldu mu? Tan Matba- ası'nı yıkan devlet anlayışı, muhalife tahammül edemeyen bir devlet an- layışıydı. Demokrasiyi, özgürlükleri savunanlara düşman olan bir devlet anlayışıydı. Bugün farklı mı? Demokrasiyi, öz- gürlük istemeyi, insan haklanna vur- gu yapmayı düşman gören bir anla- yış hâlâ bu devlete egemen değil mi? Ölüm orucundaki çocuklanna destek olmak amacıyla gösteri yapan ailele- ri sokaklarda sürükleyen, onları DGM'lik bir suç işlemiş kabul eden bu devlete yön veren anlayış değil mi? "Kürtçeye hayır" diyen, afiş yapış- tıran çocuğu "terörist" sayıp 15-20 yıl cezaevlerine kapatan, siyasi tutuk- lu ve mahkûmlann bulunduğu ceza- evlerini basıp onlarca genci öldüren, bu olaylarda başrol oynayanlan terfi ettiren, F tipi cezaevlerini hukuka ay- kın bir mantıkla hücre şeklinde inşa e- den, muhalif gazetecileri tutuklatan, kendisi gibi düşünmeyenleri gazete- lerinden attıran acaba başka bir dev- let mi? Tan gazetesi susturulah 55 yıl oldu. O zaman muhalif gazeteciler Sertel- ler'di, bugün başkalan; kader çok da farklı değil. Devlet, "hâkim sınıflann baskı aracı" olmaktan çıktı mı? Mark- sizmin devlet tarifi eskidi mi? Tan Matbaası'nın kaderini 55 yıl sonra tartışırken, derin düşüncelere ve hüzne dalmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. O gün Almanya yakılıp yıkılmıştı. Yoksulluktan kıvra- nıyordu. Ispanya, Franko baskısına düşmüştü. Italya, Mussolini sonrası travmasını yaşıyordu. Bugün bu ülke- ler çok başka bir noktaya geldiler. Ya biz neredeyiz? Tan gazetesini yok eden anlayış değişti mi? O günün gençleri, bugün Türkiye'ye yön veri- yoriar. Yeni Tan'lan yıkmak için iktidar- lannı kullanmayı sürdürüyorlar. Ne garip kader değil mi?.. Ya da bizim bunda günahımız yok mu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle