Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
:26ARALIK2000SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Tariş'in
mutfağı
Pamuk, üzüm, zeytin
ve incir üreticilerinin
paralan ite kurulmuş
Tariş'in, gözden ırak
Ege Üniversrtesi
kampusu içindeki
Araştırma Geliştirme
Müdûrtüğü'nde yine
üreticilerin parası ile
alınmış arazi aracı, bir
iddiaya göre çarşıda
pazarda görülüyor.
Araziye çıkılıp üreticiler
için yapılacak
araştırma ve geliştirme
çalışmalannda
kullanılması gereken
aracın, müdüriük
mutfagına yiyecek
malzemesi
alımında
kullanıldığı iddia
ediliyor. Ama bir
başka iddia daha var
ki, işte bu biraz önemli:
"Araştırma Geliştirme
Müdürlüğü'nün
yemekleri nerede
pişiritiyor derseniz,
üreticilerin cebinden
kesilen milyariarca lira
para ile kurulan ve son
derece pahalı aletlerin
yer aldığı
laboratuvarlarda.
Gerisini, yani bu
laboratuvarlarda
yapılan analizlerin ne
kadar doğru olacağını,
siz düşünün." Üreticiler
adına Tariş'i yöneten
birlik yöneticileri ve
Genel Müdür, arazi
aracının peşine düşüp
çarşı-pazar dolaşamaz
ama laboratuvara bir
göz atabiliıi
Bektronik posta: denizsomecurrtHiriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Doğalgaz sıkıntısı
başlamış...
"Sıkınttlann doğallaşmış
aaz bâhane!"
ydın kimliği, sıradan insanlardan farklı ve ay-
kın düşünmeyi gerektirir... Ancak, farklı ve
aykın düşüncenin karmaşık da olsa düzgün
bir mantık içinde açıklanması ve kendi için-
de çelişkiye düşmemesi esastır... Bayrampaşa Ce-
zaevi'ne arabulucu kimliği ile girenlerden biri, ken-
dilerinin "aydın" sıfatını kullanmadığını, bu srfatın
kendilerine yakıştınldığını yazıyor. Ne ki toplum, ce-
zaevi arabulucularını "aydın" olarak tanıyor.
Toplumun "aydın" olarak tanıdığı yazar, cezaev-
lerindeki operasyonları değerlendirdiği yazısında
"hayatı kurtanlmaya çalışanlann çoğu öldü" diyor.
Sıradan bir insanın ilkokul düzeyindeki matematik
bilgisi, çoğu öldü ise hayatı kurtanlmak istenenle-
rin toplam kaç kişi olduğunu hesaplamaya yetiyor...
25 kişi yaşamını yitirdiğine göre, cezaevlerinde ölüm
orucu eylemi yapanlann sayısı en çok 48 oluyor.
Eyleme katılanlann sayısının 100'lerie ifade edildi-
ğini "hayatı kurtanlmaya çalışanlann çoğu öldü" di-
Sırıtkan
ye yazan yazar da biliyor ama ilkokul düzeyinde
matematik bilmiyor! Yazar, arabuluculuk sürecinde
görüştüğü Avrupa Işkenceyi önleme Komitesi üye-
lerinin, F tipi cezaevlerini Batı standardında buldu-
ğunu belirtmekle birlikte "Hiçbir Batı ülkesinde 12
bin siyasi mahkûm yok" diyor. Yazar, "aynlıkçı te-
rör" eylemcilerine "siyaı" kimlik kazandırmakla kal-
mıyor "şiddet" ile "düşünce özgüriüğü"nü aynı po-
tanın içine koyarak insan haklarıyla çelişiyor; bu du-
rumda ya hiçbir Batı ülkesinde herhangi bir düşün-
cenin terörle desteklenmesinin onaylanmadığını bil-
miyor ya da bilmezlikten geliyor.
Yazar, cezaevinde görüştüğü bir mahkûmun "Yü-
rüyüş yapan polisleri gördünüz. O polisle bir hüc-
rede baş başa kalmayı düşünün, neden direndiği-
mizi anlarsınız" dediğini yazarak F tipinin yeni so-
runlar yaratacağını savunuyor. Yazar, tek kişilik de-
diği "hücre"ye iki kişi koymakla birlikte cezaevlerin-
deki yeni düzenlemede farklı fraksiyonlann bile fark-
lı bloklarda kalacağının farkında olmadığını göste-
riyor. Yazar, operasyonlanndaki "korkunç tablo"dan,
gelmiş geçmiş bütün cumhuriyet hükümetlerinin
sorumlu olduğunu yazıyor. Yazar, kantarın topuzu-
nu kaçınmış, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlarla he-
saplaşıyor.
Aynı ekipten bir başka yazar, yayımladığı direniş-
çi mahkûm mektubunda, güvenlik kuvvetlerinin ko-
ğuşa gaz ve yangın bombası atmak için duvara ye-
di-sekiz delik açtığını anlatıri<en, mahkûmun "cam ke-
nan'nda olduğunu belirtmesine rağmen "bomba"la-
nn neden daha kolay bir yöntemle camlar kınlıp pen-
cerelerden atılmadığını sormayı akıl edemiyor.
Farklı ve aykın olmak için akıl bir karış havada ol-
duğu zaman "aydın" kimliği sıntıyor!
H
I
M 1
m
NURÎKVRTCEBE
Pmm
Yüksek Yerilim Hatt
erdmcutku@yahoo.com
Tath yiyelim tatlı konuşalım.
Birlikte şeker hastası olalım!
I
Adına "paraşüt" denilen bir ope-
rasyon vardı; Kilis'te yaşanan yolsuz-
luk ve rüşvetin üzerine gidilmişti...
Hatta bu operasyon doğrultusun-
da Kilis Valisi görevinden alınmış, hak-
kında dava bile açılmıştı...
Kilis'in yeni valisi Aslan Kütük, kol-
lan sıvamış çalışıyor...
Bu çalışmalann sonunda bakın ne-
ler olmuş...
lldeki 1.400 öğretmenin maaşları
Ziraat Bankası'na yatınlırken hesap-
lardan 200'ü başka bir bankaya nak-
ledilip Kilis Milli Eğitim Müdürlü-
ğü'ne bankanın bir adet lüks oto-
mobil bağışlaması üzerine yeni va-
li de Ziraat Bankası'nda kaJan hesap-
lardan 200'ünü daha başka bir ban-
kaya naklettirmiş; karşılığında vilaye-
te iki tane lüks otomobil bağışlan-
mış...
Resmi yazışmalara bakılırsa öğret-
menler maaş hesaplannın değiştiril-
mesini istiyormuş...
Görenlerin söylediğine göre oto-
mobillerden birini vali, ötekini eşi kul-
lanıyormuş...
Ve sonra Kilis'e üniversite kurulma-
sı planlanmış... Kurulacak üniversite
için ildeki bütün akaryakıt istasyon-
larından, biner litre mazot bağışı alın-
maya başlanmış...
Bağış mazotun karşılığında da,
yasal olarak sürdürülen sınır tica-
retinden mazot girişine yasak ge-
tirilmiş; uymayanlara da 30 milyon
lira para cezası ve iki yıla kadar ha-
pis cezası!
Biliııç ve Uyanmak
TANJU ERDEM Amiml (E)
Bazen olaylara kötümser bir
gözlükle mi bakıyoruz, yeterin-
ce objektif olamıyor, önyargılı
olarak mı değerlendiriyoruz di-
ye kendimi sorguluyorum. Ne
var ki gerçekler tüm yalınlığı ile
ortada. Eğer ulusun bağımsızlı-
ğına, ulusun egemenliğine, ulu-
sun çağdaş uygarlığa ve yük-
sek gönence ulaştırılmasına, in-
sanlık âlerrmde saygınlık konu-
muna inanıyorsak, olaylara bu
açıdan bakıyorsak, bu günlerde
yaşam sevinci ile dolu hisler duy-
mak olanaklı mı?
Demokrasi, ki halk idaresi, hal-
kın kendi özgür istenci ile ken-
dini yönetmesi demek oluyor.
Tüm olumsuzlukları giderip ül-
keyi selamete çıkarmak için hal-
kın bilinçlendirilmesi, uyandırıl-
ması gerek. Aksi halde böyle
gelmiş, böyle gidecektir.
Türkiye'nin 1982 yılı sonun-
da 14 milyar dolar dış borcu var-
dı. Iç borcu hiç yoktu. Bugün
140-150 milyar dolar dış borcu,
50 katrilyon TL. civannda iç bor-
cu mevcut. Bu borçlanmalar,
Özal'ın iktidannda başladı, Çil-
ler'le devam etti. (3 ayda net
yüzde 50 faizle yapılan borçlan-
malan anımsıyor musunuz?) Bu-
günkü hükümetin ekonomik
programı ile faizlerde düne ka-
dar sağlanan iyileşmeye karşın
devam ediyor. Sadece iç borcu
bir yıllık genel bütçeyi aşan bir
ülkenin kamu hizmetleri, altya-
pt yaptınmlan yeterince sağlana-
bilir mi? Bu ülke IMF'ye, yaban-
cı finans kuruluşlanna yeni borç-
lar için sarılırsa, bağımsızlığını
koruyabilir mi? Osmanlı Impara-
torluğu'nun sömürgeleşmesin-
de ve göçmesinde en önemli et-
ken, Batı emperyalizmine dö-
nük dış borçlan ve bunlann ge-
tirdiği mali, ekonomik, yargısal,
idari imtiyazlar değil midir?
Şimdi hızlanan bir şekilde
cumhuriyetin birikimlerini, ka-
mu varlıklannı, işletmelerini özel-
leştirme adj altında yabancılara
ya da büyük sermayeye satıyo-
ruz. Görünüşte bu satışlara et-
kin çevrelerde genelde karşı çı-
kan da yok. Küreselleşme akı-
mı karşısında gelişmekte olan-
lann ya da az gelişmişlerin ken-
dilerini korumalan, bu akıma tes-
lim olmamalan için uygun sek-
törlerde, özel-kamu aynmı yap-
maksızın ulusal müesseselerini
optimal boyutlarda, verimli ça-
lıştırarak, modernize ederek,
uyum sağlamalan gerekmez miy-
di? Bunlann önemli kısmı kay-
nak yaratan ya da ülkenin gerek-
sinim duyduğu bir sektörü dü-
zenleyen, geliştiren önder mü-
esşeselerdi.
Örneğin birTetekom, 2000 yı-
lı değerleri ile 900 trilyon TL ci-
vannda artı değer yaratmıştır.
TSK'nin stratejik muhabere sis-
temine önemli ölçüde destek
vermektedir. Aynı şekilde ulusal
havayolu yılda 800-900 milyon
dolar döviz kazandınrken, dün-
yanın en yeni uçaklanna sahip
olarak sürekli gelişirken neden
bir kısım hisseleri satışa sunu-
luyor? Kişisel kanım; kamuoyu
tepkisinden çekinilmese satıla-
cak hisseler daha büyük ölçek-
te olacaktı. Petrol Ofisi böyle el-
den çıkanldı. Özellikle olağanüs-
tü durumlarda hizmet verecek bir
ulusal akaryakıt dağıtım şirketi-
ne gereksinım inkâr edilebilir mi
idi'' Bir Et ve Balık Kurumu özel-
leştirme yöntemiyle yok edilmiş,
Türkiye için çok önemli bir eko-
nomik sektör olan hayvancılık
sektörü başıboş, örgütsüz kal-
mıştır. Tekrar ediyoruz. Bizim gi-
bi ülkelerde kamunun rehber ol-
ma, düzenleme, geliştirme, ko-
ruma, önemli görevleridir. Et ve
Balık Kurumu etkinliğini yrtirdi-
ğinden bu yana Türkiye hayvan-
cılığı görülür şekilde gerilemiş-
tir.
Şimdi sıra bor madenlerine
gelmiştir. 1981-82 yıllarında
MGK'de Maden Yasası hazırla-
nırken bor madenlerinin neden
kamuda kalması gerektiğini çe-
şitli engellemelere karşın anla-
tabilmiştik. Bortuzlannın dünya
rezervinin yüzde 80'i Türkiye'de-
dir. Kamulaştırma öncesi en il-
kel koşullarda 4-5firmatarafın-
dan adeta tahrip edilerek, yağ-
malanarak çıkanlan cevher, ço-
kuluslu bir Ingiliz şirketine ucuz
bir fiyatla gönderilir, o bunu ra-
fine ederek, ara ürünler haline ge-
tinp, büyük katma değer sağla-
yarak, tüm dünyaya pazarlar,
kârını cebineatardı. Endüstride
kullanım alanı olan borun teke-
li elimizde olduğuna göre Eti-
bank'ça çıkartılıp fiyat kontrolü
yapılarak, Türkiye'de ürünler ha-
line getirilıp satılmasıyla önem-
li btr kaynak sağlanabileceği dü-
şünülmüştü. Eti Holding'in ulu-
sal çıkarian öngören bir kadro ta-
rafından yönetilmesi durumun-
da umutan sonuçların alındı-
ğı/alınacağı doğaldır. Sayın Dev-
let Bakanı Gürel, milli bir görev
yaparak bu yanlış girişimi (şim-
dilik) durdurmuştur.
Borçlanmanın sonucu bağım-
sızlığın yitirilmesi, hükümetin ta-
lihsiz bir şekilde başına çöken ça-
resizlikler, özelleştirme sonucu
ulusal ekonominin gerilemesi,
Türkiye'nin ulusal güvenlik açı-
sından da ciddi sorunlar yaşa-
masına neden oluyor.
IMF dayatmalan, Dünya Ban-
kası, IMF başkanlannın gelişmiş
ülkeler hesabınajürkiye'ye say-
gılı olmayan üslûplaria talimat-
lar vermeleri, özelleştirme so-
nucu bazı sektörlerde üretim-
den vazgeçilmesi sonucu, gide-
rek dış alımlann ve dış açıklann
artması, ulusal endüstri ile tek-
noloji üretim ülküsünün giderek
terki, AB ve AGlSK'ye giriş ug-
raşılannda maruz kalınan talep-
ler ve muameleler, ülkede gide-
rek sosyal devleti dışlayan, bü-
yük sosyal uçurumlaroluşması-
na neden olan uygulamalar, bü-
yük sermayenin ve belirli ailele-
rin medyayı da kontrol ederek ve
dış senmaye gruplanyla da işbir-
liği yaparak ekonomik tekeller
oluşturma eğilimleri, ulusal dev-
letin güvenliğinin böğrüne sap-
lanmakta olan hançerler değil
midir?
Ülke bu durumu biraz da Ba-
tı'dan gelen ideoloji ve telkinle-
ri koşulsuz kabullenen ve gö-
nüllü elçiliğini yapan bir kısım
siyaset adamı, üst bürokrat, işa-
damı ve büyük sermayenin elin-
de olan medya gruplannın yön-
lendirmesi ile getirilmiştir. Ay-
mazlıklann, bilgisizlığin, bilinçliol-
mamanın da rolü vardır.
Biz Atatürk'ün önderliğinde
ulusal kurtuluş mücadelesini iç-
te ve dışta utku ile sonuçlandır-
mış, gereğinde büyük işler ba-
şarmış, büyük bir ulusuz. Ay-
mazlık ve bilgisizlik içinde olan-
larımız, Türkiye'nin son 150 yıl-
lık tarihini okuyarak, düşünerek,
anlayarak öğrenmelı ve gereken
derslen almalıdırlar. Zaman ulu-
sal bilinçlenme ve uyanma za-
manıdır.
HAYVANLAR ISMAİL GVLGEÇ igulgec(o yahoo.com
ÇlZGÎLİK KÂMtL MASARACI
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 26Arahk
BÜYÜK BEYAZ UMUTCö
BU6ÜU, AME/ÜKAU ZEHCİ AeiRSİIOST
JAOC JOHNSON, DÜNYA ŞAMPİYOUU KA.
NAML1 TOMUr BUKHS'Ü r£NDi.AVUSTKAUA'WN
SYONEr JCBMİNOeiV f4 gAUAIOLUK MAÇ J0A*/ıV-
DA, İUC *£2 8İR Z£UCİ, OÛNYA Aâ/GSklET 8CKS
ÇMAPİYOkU OLUYORDU. ANGt/C, ÇOK 6£ÇM£D£N
BU UNVAN ONPAU GEHİ ALINAgAK ESKI BİKŞAM_
PİYON OLAN JtM Jef&ZJES'E
SO/CS ÇBV/eELEBJ *8EYIA2 UUUT"
Bü KARARÛA, ZEMCI 3ACJC JOHHSON 'UN GÖS-
TERİfÜ y»ÇANTISl V£
HOÇLANMASI EN 8UYÜK. £TK£N OLACAKTI. BÂ-
zı OTDfdTSLeee GÖKE, eeiMrç eeçju/f GU BÜYÜK ASıesitosr SOKSÖOJ »-!
rilAN İAOCjOHNSON, YAPTrĞI İİ4- MAÇlN YALNlZCA 7'SİHi Y/Ti£ECE*X~'£.ONUN
&uuK*KnfiS^GBAMÇHCtt°($ünxe&te
KADIKÖY 2. İCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI
DosyaNo: 1999/2609
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adeti, evsafi:
Tapu kaydı: Kadıköy Göztepe Mahallesi, Çiftehavuzlar mevkıinde kain 103 pafla, 981 ada, 90 parsel sayüı kat irtifaklı apartmanda
birincı kat (4) nolu daire.
lmar durumu: Söz konusu 90 sayıh parselin 30.4.1971 t.t.li, 1/1000 ölçekli Bostancı-Erenköy imar planında bina yüksekliği H: Ser-
best irtifada, Taks: 0.25 Kaks: 2.07, aynk nizam iskan sahasında kaldığı bildihlmiştir.
Evsafi: Gayrimenkul Kadıköy, Göztepe Mahallesi Çiftehavuzlar mevkii Operatör Cemil Topuzhı caddesinde mahallen 93 kapitaj no-
lu betonarme karkas sistemde bir bodrum, bir zemin, 6 normal katlı inşa edilmiş Ayşim Apartmanının birinci nonnal kat (4) nolu daire-
sidiı.
Daireye girişte antre. karşıda balkonlu mutfak, sağda balkonlu salon, solda bir koridorda biri ebeveyn banyolu ve balkonlu dört yatak
odası, banyo ve aynca tuvalet mahalli mevcuttur. Döşemeler ıslak zeminlerde seramikle, salon ve odalar ahşap, parke ile kaplıdır. Mut-
fakta tezgah altı üstü dekoratif dolaplan. banyoda özel lavabo, takım kûvet, klozet vardır. Daire takriben 160.00 m2 sahalıdir.
Bına lüks malzeme kullanılarak birinci sınıf işçilikle inşa edilmiştir. Binada su, elektnk, kalonfer ve asansör tesisatlan vardır.
Bina her türlü belediye hızmetlerinden ıstifade eder konumda olup ulaşımı kolaydır. Binanın kapalı oto garajı vardır.
Kıymeti: 150.000.000.000.TL.sı (yüz elli milyar liradır)
Satış Şartlan: -
1- Birinci satış 5.2.2001 günü saat 15.00-15.30 arasında Kadıköy 2. Icra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu art-
tırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış mas-
raflannı geçmesi şartı ile en çok arttırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak kaydıy-
la; taşınmaz
tkinci satış;
15.2.2001 günü, 15.00-15.30 saatler arasında ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 40'ını ve
satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflan ile paraya çevirme masraflannı geçme-
si şartı ile en çok arttırana ihale olunur.
3- Arttrrmaya iştırak edeceklerin. tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nisbetınde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın
teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebılir. Damga res-
mi bedeli, tapu harcı ve masraflan ile KDV alıcı müşteriye aittir. Gayrimenkulün aynından doğan birikmiş vergi borçlan ile gayrimen-
kul satım vergisi ve tellaliye satış bedelinden ödenir.
4- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililenn (ilgililer tabırine irtifak hakkı sahıpleri de dahildir) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı
hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialanm dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize büdirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hak-
lan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır.
5- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmez ise ÜK.'nm 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. Taşınmaz aynı yasa
hükmünce yeniden satışa çıkanlarak IlK.nun 129/2 maddesi hükmünce en çok fiyat verene satılır. Varsa iki ihale arasındakı farktan, dı-
ğer zararlardan ve aynca temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet kalmadan kendilerinden Icra Da-
iresince tahsil olunacaktır.
6- Şartname, ılan tarihinden itibaren herkesin görebihnesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği
gönderilebilır.
7- Satışa iştırak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatmı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bılgi almak isteyenlerin 99/2609 esas
sayılı dosya numarası ile Müdûrlüğümüze başvurmalan ılan olunur.
8- Satış ilanı ilgililenn adreslerine tebliğe gönderilmiş olup, adreste tebligat yapüamaması veya adresleri bilinmeyenlerin de yerine
kaim obnak üzere ılanen tebliğ olunur. 18.12.2000 Basın: 77635
GÖRÜŞ if «
Prof. Dr. FATMA ESİN
1930'lardan 2000lere
11 Aralık 2000 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki
Klaus Liebe-Harkort isimli bir Alman profesörün
Türkçe olarak kaleme aldığı "Öncü Kültüre Seçe-
nek" başlıklı yazı iki bakımdan ilginç.
Birincisi, Almanya'da bir okula Aziz Nesin adı-
nın verildiğini haber vermesi. Gülmece türü yazıla-
nyla toplumun çarpık yanlannı gözler önüne ser-
miş, bir simge olmuş, Türk toplumunun gururu bu
büyük ustanın adının, milyonlarca yurttaşımızın ya-
şadığı Almanya'da bir okul adında yaşatılması kı-
vanç verici.
Ikincisi, bir Alman yurttaşının, kendi toplumunun
Türklere bakışını, onlara karşı önyargılı davranışla-
rını açık ve tarafsız bir şekilde sergilemesi. Beni bu
yazıyı yazmaya iten, yazısındaki şu cümle oldu:
"Almanya'da Hitler rejiminde tek devlet ilkesi
olan bart>arlıktan başka bir hareketin görülmediği
30'lu yıllarda, Türkiye'de ortaya çıkan geleceğe yö-
nelik olumlu devrimlerden hiç söz edilmiyor."
Yukandaki cümlede açıkça belirtildiği gibi, 1930'lu
yıllarda Almanya ile Türkiye'nin görünümleri çok fark-
lıymış. Birinde barbariık hâkim; insanlar ölüm kamp-
lanna kapatılıyor, işkence ediliyor, öldürtHüyor, yurt-
lanndan sürülüyor. Diğerinde art arda olumlu dev-
rimler gerçekleştiriliyor, çağdaş bir ülke olma yo-
lunda yeni yeni adımlar atılıyor, Alman barbarlığın-
dan kaçmış bilim adamlarına kucak açılıyor, çağ-
daş üniversitelerin temelleri atılıyor. Ve onurlu iç ve
dış politika izleniyor.
1934 yılında, Nazi rejiminin baskısı ile, genç bir
asistan olarak Türkiye'ye gelen ve kariyerini Türki-
ye'de tamamlayan astronomi profesörü W. Gleis-
berg, Atatürk'ün Hitler'e verdiği biryanrttan sık sık
gururia söz ederdi. Rejim baskısı ile Almanya'dan
Türkiye'ye bilim adamlannın gelişi sürerken Hitler,
Atatürk'e bir mektup yollayıp, Türiciye'nin bilim ada-
mına ihtiyacı varsa, istenilen dalda en iyi bilim
adamlannı yollayabileceğini bildirir. Atatürk bu öne-
riyi kabul etmez, "Ülkemize gelecek bilim adamla-
nnı kendimiz seçeriz" yanıtını verir. Kısaca, Alman
kökenli bilim adamlannı bile gururiandıracak düzey-
de bir dış politika izlenirmiş o günlerde.
Kimya profesörü F. Arndt'ın Atatürk'ün öldüğü
gün söylediği bu gururun simgesi olmuş sözler,
kuşaktan kuşağa aktanlarak yıllar boyu üniversite
çevrelerinde anlatılagelmişti.
O sabah, acı haberin duyulduğu ve tüm ülkenin
gözyaşına boğulduğu o sabah, Prof. Amdt, deka-
na gider ve böyle bir günde ne yapması, nasıl dav-
ranması gerektiğini sorar.
"Almanya 'da büyük bir devlet adamı öldüğünde
nasıl davranırsanız öyle davranın" der dekan.
"İyi ama, Almanya 'da şimdiye kadarböyle büyük
bir devlet adamı ölmedi ki!" der Prof. Amdt deka-.
na.
Halbuki bugön, yukanda adı geçen profesör, ül-
kesinin Türkler hakkındaki görüşünü şöyle anlatı-
yor
"Türkiye'nin 80 yıllık cumhuriyet dönemi ve laik-
lik adına verdiği savaşlar yok sayılıp, Türklerin sa-
dece Müslüman yanlan vurgulanarak, Müslüman-
larAvrupa ile uyum sağlayamaz, zaten sağlamak da
istemiyoriar iddialan ile Türklerkaba bir şekilde dış-
tanryor. Politikamaçlara ulaşmakiçin hiçbir kustah-
lıktan çekinilmiyor."
1930'lu yıllar ile günümüz arasındaki fark sade-
ce Alman toplumunun Türklere bakışı ile sınırlı de-
ğil elbet. Tüm Batı ülkelerinin ülkemiz hakkındaki
düşünceleri, ülkemize karşı davranışları ortada.
Her konuda, ekonomiden yargıya, eğitimden siya-
sete, iç işlerimize kanşma hakkını kendilerinde bu-
luyortar. İnsan haklan, demokratikleşme, azınlık
haklan vb. gibi kavramlar arkasına gizlenip veya
"AB'ye giremezsiniz haaa!" diye tehdit savurarak
cirit atıyorlar ülkemizde.
Türk halkı olanları ibret, üzüntü ve endişe ile iz-
liyor. Çünkü son zamanlarda iç işlerimize karışma-
nın dozu artmış, dayatma düzeyine varmış, ülke say-
gınlığına gölge düşürülme derecesine gelmiştir.
Katılım Ortaklığı Belgesi'ndeki istekler bunun açık
delili. Bu dayatmalaria Sevr ortamının yeniden ya-
ratılmasının amaçlandığı açık. Fakat Türk halkı 80
yıl önce aynı amaçlan engellemek için yıllar süren
savaşlar yapmış, ama dayatmalara boyun eğme-
mişti. Bu nedenle bugün Türk halkı politikacılann-
dan, ülkeyi yönetenlerden 30'lu yıllann saygın Tür-
kiyesi'ni ve onurlu iç ve dış politika izlenmesini is-
temektedir. Bazı beklentilerie onur kıncı davranış-
lan görmemezlikten gelme veya hoşgörü ile karşı-
lama, bu odakları daha da cesaretlendirecektir.
Hiçbir beklenti ülke saygınlığından, onurundan da-
ha değeıii kabul edilemez, edilmemelidir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDANSAĞA:
1/1941'deRo-
manya'daki
Nazi soykırı- 2
mından kaçan 3
769Yahudisı-
ğınmacıyla Is-
tanbul'agelen. 5
Türk yetkilile-
ri tarafından
karaya çıkma '
izni verilme- 8
yince 70 gün g
Istanbul açık-
lannda bekleyen ve bir
patlama sonucu batan 1
gemi...Hayatarkada- 2
şı. II Tümör... Bir ta- 3
rikatşeyhinebaglana- 4
rak ondan tasavvuf 5
yollannı öğrenen kim-
se. 3/ Bir cins guguk
kuşu. 4/ Diş taşı...
Uzaklık işareti. 5/ Tan-
ntanımaz... " — De-
mirci": Çizerimiz. 6/ Aday... Eski Mısır'da güneş
tannsı. 7/ Uzun bir zaman aralığı içinde belirli bir
bölgede egemen olan atmosfer koşullan... Polonya
halkından olan kimse. 8/ "Yedinci Sanat". 9/ Deniz-
lerde yaşayan iki çenetli ve iri bedenli yumuşakça
cinsi... "Nazik — " : Aziz Nesin'in öykü kitabı.
YUKARIDAM AŞAĞIYA:
1/ Çekirdeksiz bir üzüm cinsi. 2/ Türkiye'nin pla-
ka işareti... tstemb kas hareketlerinde düzensizli-
ğe yol açan eşgüdûm bozukluğu. 3/ Rus kentlerin-
de içkaleye verilen ad. 4/Yılmaz Güney'in bir fil-
mi... Yasal olmayan cinsel ilişki. 5/ Karşılıklı ko-
nuşma. 6/ Ağn Dağı'na verilen bir başka ad... Es-
ki dilde su. II Vilayet... Parlak kırmızı renkte bir
süs taşı. 8/ Bir gıda maddesi... Izmir'in bir ilçesi.
9/ Mehmet Âkif Ersoy'un şiirlerini içeren kitabı.