17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2000 PAZARTESİ HABERLER Şemdmti Belediye Başkam görevinden almdı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinin HADEP'li Belediye Başkanı Ferman Özer önceki gün Içişleri Bakanlığı'nca görevinden alındı. Ozer, kasım ayında "PKK'ye yardım ve yataklıkyaptığı" iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Ferman Özer daha sonra Van DGM tarafından serbest bırakılmıştı. Içişleri Bakanlığı'nın görevden almaya ilişkin tebligatının önceki gün Belediye Başkanı Ferman Özer'e iletildiği öğrenildi. THYuçağı havada arızaiandı • ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Diyarbakır'a gitmek üzere dün Ankara'dan havalanan THY uçağı Diyarbakır'a yaklaştığı sırada anzalanarak yeniden Ankara'ya döndü. Dün saat 17.25 'tetarifeli seferini gerçekleştirmek üzere Ankara Esenboğa Havaalanı'ndan rötarlı olarak havalanan THY uçağında, Diyarbakır'a yaklaştığı sırada teknik anza meydana geldi. Uçak, Diyarbakır Havaalanı'nda ekipman ve teknisyen bulunmadığı için yeniden Ankara Esenboğa Havaalanı'na dönmek zonında kaldı. hmetiıtönü amlıyor • ANKARA (AA)- Türkiye'nin 2. Cumhurbaşkanı tsmet Inönü, ölümünün 27. yılında Anıtkabir'deki mezan başında düzenlenecek resmi törenle anılacak. tsmet Inönü için Anıtkabir'deki resmi tören, saat 09.35'te yapılacak. tnönü'nün ölümünün 27. yılı dolayısıyla Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticileri saat 11 .OO'de, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve partilıler de saat 13:00'te tnönü'nün Anıtkabir'deki kabrini ziyaret edecek. Aynca Inönü için bugün saat 13.00'tePembeKöşk'te mevlit okutulacak. Atatürkçü Düşünce Derneği ile tnönü ValefVnın işbirliğinde saat 15.30'da dernek genel merkezinde bir anma toplantısı düzenlenecek. Diyarbakır'da dcprem • İSTANBUL(AA)- Diyarbakır'da dün saat 13.30'da orta şiddette bir deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden verilen bilgiye göre merkez üssü Diyarbakır-Dicle olan depremin aletsel büyüklüğü 4.8 olarak ölçüldü. •. . İrticai radyo ve TV'ler, başörtüsü, Kuran kurslan ve İHL'leri sömürüyor Ekrandan 'cflıat' çağnsıBAHAR TANRISEVER ANKARA - trticai yayın yapan rad- yo ve televizyonlar, başörtüsü yasağı, Kuran kurslan ve imam hatipler konu- sundaki uygulamalan çarpıtarak ekran- dan "dhat" çağnsı yapıyorlar. tslam devleti kuruluncaya kadar ci- hatlannm süreceğini bildiren kuruluş- lar, laikliğin "FVankenştayn" gibi uygu- lama alanına sokulduğunu savunuyor. Yayınlarda, "insanın, dünyaya geküği andan ölûmüne dek melekler tarafin- dan gizli kamerayla fılme aundığT gibi şaşkınlık yaratan ifadeler kullanılıyor. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nca (RTÜK) izlemeye alınan irticai yayın- lann sayısında geçen yıllara oranla azal- • Yayınlarda,"insanın, dünyaya geldiği andan ölümüne dek melekler tarafından gizli kamerayla filme alındığı" belirtilerek laiklik 'Frankenştayn'a benzetiliyor. ma olduğu belirtildi. Kurulun hazırla- dığı raporlara göre irticai nıtelık taşıyan yayınlardan bazı bölümler şöyle: Kütahya Kanal 43 (Sunucu Abdur- rahman Dilipak): Menemen hadisesin- de, Kubilay'm öldürülmesi bahane edi- lerek hemen hemen bütün Menemen halkı sanık sandalyesine oturtulmuştu. Mustafa Kemal, bütün Menemen'in tehcir edilmesini, konuyla ilgisi bulu- nan herkesin yok edilmesini emretmiş- ti. Ama mahkeme daha insaflı davran- dı, 30'a yakm insanı astı. Olay tama- mıyla tertipti. Eroinkeş, esrarkeş birta- kım adamlar kiralanarak komplo tez- gâhlanmıştı. 1944 yılı Türkiyesi 'nin manzarası, ta- mamen bir dikta rejiminin uygulamala- nnı yansıtmaktaydı. Camiler ahır haü- ne getirilmişti. Istanbul Moral FM: Pembe tablola- nn ardından bitmiş bir Türkiye çıkardı- lar. Ecevh iktidan Türkiye'yi iflasa sü- rüklüyor. îşçisi, memuru sokakta, mah- kûmu ölüm orucunda olan ülkemiz, ta- rihinde en kötü dönemi yaşıyor. Özel FM (Bant Tiyatrosu adlı prog- ram): Allah yolunda cihadımız, zafere Sezer imzaladı Beş emniyet muduru merkeze alındı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - îçişleri Bakanlığı, 5 il emniyet müdürünü mer- keze aldı. Bazı emniyet mü- dürlerinin de görev yerleri değiştirildi. Atamalar ve merkeze alınmalara ilişkin kararnamenin Cumhurbaş- kanı Ahmet NecdetSezer ta- rafından onaylandığı bildı- rildi. Tekirdağ Emniyet Müdü- rü OsmanÇapafc, Tokat Em- niyet Müdürü Ferit Özbek, Aydın Emniyet Müdürü Te- kfaı Akm, Giresun Emniyet Müdürü Ahmet Demird, Karaman Emniyet Müdürü Anf Şahiner, başka bir göre- ve atanmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü emrine alındılar. Isparta Emniyet Müdürlüğü'ne Barnn Emni- yet Müdürü AM Sdçuk, Te- kirdağ Emniyet Müdürlü- gü'ne Isparta Emniyet Mü- dürü Metin Aty, Tokat Em- niyet Müdürlüp'ne Emni- yet Müdürü APK uzmanı Yusuf Akmpmar atandılar. 1ĞNELİFIRÇA ZAFERTEMOÇİN maflmffl. ssmımiiçmiH. KHEEKHEKIKJB ^ *;-- j . • „ ^ı~ * Milletvekilleri: Alınacak cihazların parasını Meclis ödesin Bilgîsayarı da devletten bekliyorlarANKARA (ANKA) TBMM'de uzun bir süredir mil- letvekilleri ile Meclis Başkanlık Divanı arasında bilgisayar tartış- ması yaşanıyor. Yaklaşık iki yüz milletvekili odasına bilgisayar is- terken bunun parasının Meclis'te- ki ödenekten karşılanmasını öne- riyor. Meclis Başkanlık Divanı ise bu parayı ödemek istemiyor. Or- taya Meclis'in ve milletvekilleri- nin bilgısayarların parasını yan yanya ödemesi önerisi atıldı ama henüz bunda da anlaşma sağlana- madı. TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolo- jileri Grubu Başkanı Ziya Aktaş, 2000 yılı başında Meclis'te bir in- ternet ağı oluşturduklannı, artık her milletvekilinin bilgisayan alıp odasına götürdüğünde internetten yararlanabildiğini söyledi. Bugün 160'a yakın milletvekilinin kendi- lerinin aldıklan bilgisayarlan Meclis'te kullandığını belirten Aktaş, daha önce bütün milletve- killerine bilgisayar alınması için Meclis'te bir ödenek aynldığını, ancak depremden sonra tasarruf nedeniyle bunun kaldınldığını söyledi. Aktaş, aşağı yukan 350- 400 bilgisayar alınması gerektiği- ni, bunun da yaklaşık 500 bin do- caklan bir cihazı almanın israf gi- bi geldiğini söyledi. tki yüze ya- kın milletvekilinin daha, odalan- na bilgisayar istediğini de anlatan Aktaş, ancak bu bilgisayarlann alımı konusunda tartışma yaşandı- ğını belirtti. Milletvekillerinin bil- gisayarlan Meclis'in almasını ve • 200'e yakın milletvekili, bilgisayarlann parasını Meclis'in ödemesini isterken Meclis Başkanlık Divanı, bilgisayarların parasının yansını milletvekillerinin karşılamasmda direniyor. lar maliyeti olduğunu belirtti. Bilgisayar kullanan 160 millet- vekilinin bir bölümünün evınde de bilgisayar olduğunu, ancak bu ra- kamın pek de parlak olmadığını ifade eden Aktaş, bilgisayan de- vamlı kullanan milletvekillerinin zaten kendilerine bilgisayar aldık- lannı, diğerlerine ise kullanmaya- dönem bittiğinde Meclis'in malı olmasını istediklerini vurgulayan Aktaş, Meclis Başkanlık Diva- nı'na ise bilgisayarlan milletve- killerinin alması, böylece Mec- lis'e katkılannın olması görüşü- nün hâkim olduğunu bildirdi. Ak- taş, bilgisayarlann parasını Mec- lis ve milletvekillerinin ortaklaşa ödemesi görüşünün de ortaya atıl- dığuıı, ancak henüz bu konuda da anlaşma sağlanamadığını anlattı. Bilgisayarlar toptan alınırsa fı- yatın daha ucuz olacağını savunan Aktaş, bu bilgisayarlann donanım ve bakımırun da Meclis tarafından yapılacağını bildirdi. Aktaş, bil- gisayann artık daktilo ve telefon gibi büro malzemesi olduğuna da dikkat çekerek bu nedenle TB- MM'de sekreter ve danışmanlann ikişer kişi halinde kullandıklan odalanna da bilgisayar alındığını anlattı. Bu konuda yine ödenek sıkıntı- sından kaynaklanan sorunlar ya- şadıklannı ifade eden Aktaş," Ya- ZKI göreceti olarak çok pahalı oJ- duğn için A ve B Moklanna birer tane kovabildik. Odamızdan yaa- aya komut göndermek için bekli- yoruz. Önce komuru gönderiyo- ruz, sonra gidip bilgisayar odasın- dan abyoruz" dedi. ve tslam devletini kurana dek sürecek. Şunu iyi bilin ki, bizim kuracağımız devletimiz ne sadık uşağınız Karafis- tan'm ne de Vahistan'ın yönetimine benzemeyecek. Yeryüzünde adaleti, ba- nşı ve insanlığı tesis etmek için vanz ve sizin çıkardığınız fitnenin de kökünü kazıyacağız. Hedef Radyo (Telefondaki dinleyici ile konuşan sunucu): Hocanız size, "fl- kokulu bitirmis olduğuna dair okuMan bize belge getirmezseniz çocuğunuza bu camide Kuran-ı Kerim öğretmemiz ya- sak" dedi, öyle mi? îslam dinini kim öğ- retecek? Netice itibanyla sizlerin bu zor duruma düşmenize vesile olanlar her- halde öldüklerinde ne yapacaklannı gö- receklerdir. HilalYüdız Radyo: Ba- kanlar Kurulu 312 'yi gö- rüşecek. Nereye kadar görüşeceksiniz? Al- lah'tan korkmak yok. Ka- patsınlar imam hatipleri, Kuran kurslannı. Suçsuz ve insanlann faydasına olan yerleri de kapatıyo- ruz. tnsanlık öyle pasifi- ze edilmiş ki kuzu sürü- sünden farkı yok. Bizim insammızı nereye sürer- sen gider. Başörtüsünün kızlar için dini bir gereklilik ol- duğu öğretilen imam ha- tip liselerinde kız öğren- cilere, dininizi öğrenebi- lir ancak gereğini yerine getiremezsiniz demek, insan haklan ve demok- rasi bir yana, akıl, mantık ve bilime bile ters düşü- yor. En azıh düşman Apo'ya yapılmıyor bu hakaretler. Bakın şu idarecilerimi- zin haline, dökülmüşler. Onlar idare edilmeye muhtaçlar, kimi idare ede- bilirler. Metin Bostancroğ- lu, elinde viski şişesi, ka- dehi ile gazetelerde gör- düğüm resimleri hep öyle dolaşıyor. Sarhoş mudur nedirbilemiyoruz. Bu de- mek ki, uyuşuk gezmeyi daha iyi görüyor kendine göre. Uyuşuk geziyor. 'Filme ahnıyor' tzmir Çağn FM (Nur- dan Damlalar adlı prog- ram): Dünyaya geldiği andan vefatına kadar va- zifeli melekler tarafından hayatı fılme aluııyor. Giz- li kameralarla çekimi ya- pılıyor. Kocaeti Selam TV: In- sanımızın oynatmaya az kalmasuun temelinde An- kara vardır. Evet, Anka- ra'nın baskıcı ve zaman zaman da yasadışılığına varan zorbalıklan vardır. Resmi dairelerde başla- yıp daha sonra üniversite- Iere, sosyal tesislere, bili- yorsunuz, evcil hayvanlar, köpekler ve başörtülüler giremez uyanlan yazıl- mışnr ve özel dershanele- re, sürücü kurslanna ve son olarak da kreşlere ka- dar uzanan başörtüsü ya- sağmı unutmamak gere- kir. Söyler misiniz acaba bu yasaklann, bu ceberut- luklann hangi kanunda yeri var? SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] 30'a yakın kişinin ölümüne neden olan ve daha ne kadar insanın daha öleceğini henüz kestiremediğimiz 'Hayata Dönüş' op>erasyonunun du- manlan henüz tütüyor. Bayrampaşa Cezaevi'nde neler yaşandığını, şu ana kadar operasyonu yapanlardan dinledik. Bu kez de kadın tutuklu ve mahkûmlar anlatıyorlar. Şu anda Ba- kırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde kalan 4 tutuklu kadın, Ayla Özcan. Fıliz Gencer, Suna Ökmen ve Fat- ma Güzel, baskını anlatırken devlet açıklamalanndan farklı bir durum ya- şandığını söylüyorlar. Filiz Gencer, avukatına yolladığı uzun mektubun bir bölümünde olay- lan şöyle aktanyor: "...Kendimizi ıs- lak havlularia konımaya çalıştık. Bir ara değişik bir bomba atıldı... Solu- num duruyor, kasılıyorsun. Bütün iç organlann patlıyormuş gibi biracı ve- riyor. Bu bomba hepimizi bayılttı. Sonra tekrar kalktık. Cam kenannda olduğumuzu bildikleri için, bu hatta, yanlış hatıhamıyorsam 7-8 delikaçıl- dı. Diğer yandan sûrekli taciz edici konuşmalar, küfürtersavuruyoriardt... Tekrar bomba sağanağı başladı... Ben yere düştüm. Kafamı yana çe- virdiğimde bir arkadaşın, saçlannı yolarak bağırdığını gördüm... San duman yayan gaz bombası ve yan- gın bombalan atılmaya başladı. Ar- Operasyon Sonrası Notlar... ka ranzalaryanıyordu. Mazgallardan daaievfışkırtıyoriardı. Ortalık duman kaplı ve birçoğumuz baygın durum- daydık... Nilüfer, Seyhan Özlem de baygın olanlar içindeydi. Seyhan'ı kaldırdım, kendine geldi. öne doğru çıkıp kapıyı açmalannı, koğuşu bo- şaltacağımızı söyledik... Merdivenle- re indim. Bir grup arkadaşımız aşa- ğıdaydı. Sonra yukandan tekrarses- ler gelmeye başladı. 'Yanıyorlar, ya- nıyoriar' diye bağınyoriardı. Birsen, Gülizar'/ kafalan yanmış bir şekilde merdivenden indirdller, onlan çeş- meye götürüp suya soktuk...Dtşanda Hacer';yere yatırmış, üzerine su dö- küyordu arkadaşlar. Neredeyse beli- ne kadar yanıktı. Üst kat tamamen yanıyor ve merdiven başına çıkmak bile mümkün olmuyordu. Birçok ar- kadaşımız çeşitliyerierinden yandılar. özellikle başlan yanmıştı. Bunun bir nedeni mazgaldan, kapının önüne gelen yere alev püskürtülmesiydi. Birçok arkadaş burada kapıya yakın yerde yanıyor. Yine duman nedeniy- le fenalaşıp düşenler kapıyı tıkıyor. Kapının önüne Gülser düşmüş, onu dışan çekmek mümkün oimadı. Sı- kışmış ve baygındı. En uçta o vardı. Diğer yanan arkadaşlanmı görme- dim..." Bayrampaşa Cezaevi'nde kadın tutukluların yaşadıklanndan, kendi anlatımlanyla kısa bir kesit. Devlet açıklamalannı yayımlayan TV ve ga- zetelerin bunlan da yayımlaması ve halka duyurması gerekmiyor mu? Medya etiği üzerine toplantılar dü- zenleyip kararlar alan basın örgütleri bu konuda bir şeyler söylemeyecek mi? Uluslararası toplantılarda konuş- malar yapan ülkemizin tanınmış ya- zarlan, operasyonun bir de karşı ta- rafı olduğu gerçeğini araştırmak ihti- yacını hissetmeyecekler mi? * • • • • - Günlerdir hedef tahtasında olan si- vil toplum kuruluşlarından birisi de Türk Tabipler Birliği (TTB). TTB, ba- şından beri, F tipi cezaevlerinin tec- rit ve izolasyonu amaçlayan yapısının insan sağlığına aykın olduğunu söy- ledi. Aynca ölüm orucunun bilinçli bir siyasi tercih olduğunu, böyle bir ey- lemin doktorlar eliyle zorla sona er- dirilmesinin mümkün olmadığını açıkladı. TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Hatun'un, bu tartış- maya ilişkin genel ilkelerini açıklayan yazısından bazı bölümleri aktarmak istiyorum: "ölüm orucu eylemi, bir grup örgüt mensubunun devletle mûcadele ederken seçtiği en dra- matik eylem biçimidir... Ölüm oruç- lan her zaman siyasi bir eylem oldu- ğundan bu girişimde bulunanlann, ölüm orucu süresince her türiü bas- kıya dayalı girişimden korunması ve bu eylem süresince uluslararası stan- dartlara herkoşulda uyan biryakia- şımla izlenmeleri gerekmektedir. ...Bugünlerde çok konuşulan 'Mal- ta Bildirgesi' de, açlık grevleri konu- sunda temel insan ve hasta haklan- nı ifade eden birçerçeve metindir. Bu metin ülkemizde şu günlerde tartışı- lan iki konuya açıklık getinvektedir. a) Açlık grevini sürdüren kişiyi izleyen doktor artık o kişinin hekimi sayılma- lıdır. Bu doktor, kişinin bilinci kapa- nıncaya kadaraçlıkgrevindeki kişinin izni olmaksızın onu zorla besleme- yecektir. b) Açlık greviyapanın bilin- ci kapandığında ise onunla daha ön- ce yaptığı görüşmeler doğrultusun- da kendi vicdanına göre davranacak- tır veya onun doktorluğunu yapmayı kabul etmeyecektir. Dünya TabiplerBirliği Bildirgesi'nin temel amacı, zorla beslenme girişi- miyle karşı karşıya kalma ihtimali yük- sek olan kjşilerin hekim eliyle baskı- ya maruz kalmasını engellernektir. Bi- linci kapanan (ölme ihtimali yüksek olan) birkişiye karşı hekimlerin doğal davranışı, onu yaşama döndürecek girişimlere acil olarak başlamaktır. ölüm oruçlan olayında bilinç kapan- dıktan sonra yapılacak girişim konusunda hekimliğin bu doğal ref- leksi ile hastanın daha önce beyan ettiği iradesi arasında çelişki mey- dana gelmektedir... TTB, bu görev- leriniyaparken Dünya TabiplerBirliği bildirgelerinin kamuoyunca anlaşıl- ması için çaba göstermiştir. Şimdiye kadar TTB sözcüleri bu bildirgede y- er almayan hiçbir sözcüğü söy- lememişlerdir. Bütün bu süreç boyunca hem ka- muoyunu oluşturanlar hem de dev- letin ilgili birimleıi TTB'den ölüm orucundakilerin zorla beslenmesine dönük eğilimlere destek beklentisi içinde olmuşlardır. TTB, bu beklen- tiye uygun davranmayınca her türiü başansızlığın nedeni TTB ve hekim- lerin tutumunda aranmaya başlamış- tır." Hayata Dönüş operasyonu, hafızalardan, bilinçlerden yıllarca silinmeyecek derin yaralar açtı. Yeni- lerinin yaşanmaması için bütün süre- ci eleştirici bir gözte tartışmayı sür- dürmek zorundayız. 2000'Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Lanetlenmiş Kervan... Amin Maalouf'un 'Yüzüncü Ad' kıtabında bir ha- yalet kervan masalı anlatılır: "Adam, birkaçyıl önce Konstantinopolis'e giden birkervanın lanetlenip yolunu yitirdiğini ve o gün bu- gündür, Anadolu yollannda çaresiz dolaşıp durdu- ğunu söylüyordu. Ara sıra bu kervan, bir başka ker- vana rastlıyormuş ve şaşkın yolculan, ya kendileri- ne yol gösterilmesini istiyor ya da en beklenmedik türden başka soru/ar soruyor/arm/ş; kim onlan ya- nıtlarsa -tek bir sözcükle olsun- laneti kenti üstüne çekiyor ve kıyamete kadar onlaha biriikte yollarda dolaşmak zomnda kalıyormuş. Neden mi lanetlenmiş bu kervan? Söylendiğine göre yolcular, yakınlanna Mekke'ye hacca gidecek- lerini söylemişler, aslında niyetleri Konstantinopo- lis'e gitmekmiş. Tann da onlan, hiçbir zaman hedef- lerine ulaşamadan dolaşıp durmaya mahkûm et- miş." Kitabı okurken durdum, 'yoksa bu kervan bizim kervan mı ki?' diye kendime sordum. Kitap 1665 yı- lını anlatıyor da, kervanın durumu da bizim durumu- muza pek benziyor. Yıllar boyunca bir hedefe doğ- ru gittiğimizi sanıp da boşu boşuna Anadolu yolla- nnda hiçbir yere varamadan dolaşıp durmak sanki bizim yazgımızı anlatan bir masala benzemiyor mu? 'Uygar olalım' diye kendimize hedef koyduk, gö- rünürde uygartığı simgeleyen pek çok şeyi de aldık, kendimize yakıştırdık, ama uygarlığı bir türiü benim- seyemedik. Günden güne, uygarlık şöyle dursun, daha da geriledik, daha da ilkelleştik. Uygarlık eğer 'biriikte daha iyi, daha mutlu olma sanatı' diye ta- nımlanırsa biz, birbirimizin giderek daha çok düşma- nı oluyoruz. Bu, lanetlenme değilse nedir? 'Sefaletten kurtulalım, refah içinde olalım' diye bir hedef koyduk. Ulusal gelirin arttığına ilişkin rakam- lan okuyoruz, görüyoruz. Ancak bu gelir varsa bile, en küçük payı çok az kişi aldığı için de geri kalanı da- ha beter bir sefaletin içinde yaşamaya mahkûm olu- yor. Bu mu ekonomik kalkınma? Bu mu refah toplu- mu olmak? Sanki görünmez bir lanet üstümüzde dolaşıyor da neye elimizi atsak tersine çeviriyor. Köyü kalkındıramadık, kenti kuramadık. Milyonlar- ca insanın yan yana yaşadığı, köy mü kent mi oldu- ğu belirsiz yığınaklann içinde yaşamaya mahkûm ol- duk. Sanki lanetlenmiş gibi değil miyiz? Aslında kö- yün köy, kentin kent olduğu eski zamanlardan çok daha kötü durumdayız. Bin yıllık eski kentlerin altını üstüne getirdik, yağmaladık, bütün yerleşik dokusu- nu bozduk, sattık, parçaladık, doymadık, doymak bilmedik. Köyleri kuruttuk, hiçbir gelir kaynağını bı- rakmadık. Köyleri göçmek zorunda bıraktık, sonra da kente her gelen bir sonrakini suçladı. Bunu an- cak bir lanetin yapabileceğini düşünmek gerekmiyor mu? İki yıldır şu af yasasının başına gelmedik kalmadı. Ortaya bir af sözü atıldı, içerde yatanlar da dışarda olanlar da huzursuzluğa sürüklendi. İki kez hazırla- nan ve Büyük Millet Meclisi'nden çıkanlan yasa ve- to edildi. Şimdi ya hazırlanan tasanyı veto edilmeye- cek biçime getirmek ya da veto doğrultusunda ha- zırlamak gerekmiyor mu? Hayır, böyle yapılmayıp da 'dön dolaş, aynı yere gel' nakaratının yinelenme- sinde bir lanet düşünmek akla gelmiyor mu? Amin Maalouf'un 'la/)etlenmiş terva/Abjr.masal, ama bizim uğradığımız lanet pek masala benzemi- yor. Gerçekten de bir lanet var, ama bu lanet ilahi bir lanet değil, kendi kendimize yönelttiğimiz bir lanet, bir insan laneti. Biz kendimizi lanetlemişe benziyoruz. Bu lanetin de başında 'aklını kullanamama laneti' geliyor. Aklı- nı kullanamayan insanın en başta kendine hayn yok. Aklını kullanamayan insanın başkasına da yaran yok. Aklını kullanamayan insan duygulannı da yöneteme- diği için hayatına katacağı hiçbir şey yok. lyilik de kö- tülük de hep kendi dışından geldiği için, akıntıya ka- pılmış bir yaprak gibi dolaşıp duruyor. Ikinci lanet, 'açgözlülüktür. Açgözlülük, 'her şey benim olsun' diyen bir körleşme olduğundan bu la- nete uğramış kişi her türiü adaletsizliğin tohumunu atıyor. Açgözlülüğün yarattığı doymazlık, ortalığı ta- lan meydanına çeviriyor. Itişenler kakışanlar, kapıp kaçanlar, kapanın peşinden koşanlar, vuranlar, kı- ranlar, bir kenara itilip bakanlar, kavgaya sonradan katılanlar, çanak yalayanlar... Bu öyle bir lanettir ki Anadolu topraklarında dönüp durmak yetmez de dünyanın her yerinde koşuşmak gerekir. Açgözlülük insanın böyle bir lanetidir. Üçüncü lanet, bencillik, kendinden başkasını gör- memektir. Dünyayı kendisinden ibaret sanmaktır ki bu lanet de insanın yapayalnız kalmasının nedenidir. Açgözlülükle birleşen bencillik kendi başına yeterli bir lanetken bir de buna eklenen aklını kullanama- mak üçlüyü tamamlar. Eğeryanlışlanmızı görüp de bu laneti üstümüzden kaldıramazsak bu topraklarda daha çok dönüp do- laşır, hem kendimizin hem de birbirimizin başını ye- riz. Bize meheldir desem içime sinmiyor, mehel de- ğildir desem duruma uymuyor. •• r E-mail: erdal.atabek"mynet.com.tr Fax: 0212 513 90 98 V? P •4 > f Diyarbakır DGM'nin kararı '(hgür anayasa istemi bölücülüksuçu değil 9 DİYARBAKIR(Cum- huri>«t Bürosu) - Diyar- bakır 2 No'lu DGM'de "devletin ülkesi ve milk- tiyle bölünmez bütünlü- ğü aleyhine propaganda yapüğı'' iddiasıyla yargı- lanan ÎHD Mardin Şube Başkanı Cemil Aydoğan hakkmda beraat karan verildi. Karann gerekçe- sinde, "ınsanlann diü, kunliğL, tarihi ve fîkriyle kendini ifade edebilmesi ve özgür bir anayasa iste- minin bölücülük suçu- nun unsuıiannı oluştur- madığı'' belirtildi. PKK'ye yakınlığıyla bilinen Medya TV'de 29 Mart'ta telefonla katıldı- ğı canlı yayuıda insanla- nn dili, kültürü, tarihi, fikri ve kimliği ile kendi- sini ifade edebilmesi ge- rektiğini, bunun için de özgür bir anayasanın ya- pılmasının zorunlu oldu- ğunu söyleyen tHD Mar- dın Şube Başkanı Cemil Aydoğan hakkında dava açılmıştı. "De%kon ülke- si ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine pro- paganda >aptıgı" iddi- asıyla yargılanan Aydo- ğan hakkında oybirliğiy- le beraat karan verildi. Aydoğan'ın katılmış ol- duğu televizyon progra- mında, "Türkh'e'de her- kes dili, kültürü, fikri, ta- rihi ve kimliği ile kendisi- ni ifade edebüsin, özgür bir anayasa Türkiye"de egemen olsun'" şeklinde görüş belirttiği, bu gö- rüşlerde "'Türkiye Cum- hurh'eti devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bü- tünlüğü aleyhinde sözler ve amaçta bulunmadığı, a>nca suçun unsurlan- nm da oluşmadığT belir- tilen gerekçeli kararda, sanığın beraatına oybir- liğiyle karar verildiği ifa- de edildi. f' : Â if* im
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle