Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Şemdmti
Belediye Başkam
görevinden almdı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Hakkâri'nin Şemdinli
ilçesinin HADEP'li
Belediye Başkanı Ferman
Özer önceki gün Içişleri
Bakanlığı'nca görevinden
alındı. Ozer, kasım ayında
"PKK'ye yardım ve
yataklıkyaptığı"
iddiasıyla gözaltına
alınmıştı. Ferman Özer
daha sonra Van DGM
tarafından serbest
bırakılmıştı. Içişleri
Bakanlığı'nın görevden
almaya ilişkin tebligatının
önceki gün Belediye
Başkanı Ferman Özer'e
iletildiği öğrenildi.
THYuçağı
havada arızaiandı
• ANKARA
(Cumhurivet Bürosu) -
Diyarbakır'a gitmek üzere
dün Ankara'dan havalanan
THY uçağı Diyarbakır'a
yaklaştığı sırada
anzalanarak yeniden
Ankara'ya döndü. Dün
saat 17.25 'tetarifeli
seferini gerçekleştirmek
üzere Ankara Esenboğa
Havaalanı'ndan rötarlı
olarak havalanan THY
uçağında, Diyarbakır'a
yaklaştığı sırada teknik
anza meydana geldi.
Uçak, Diyarbakır
Havaalanı'nda ekipman ve
teknisyen bulunmadığı
için yeniden Ankara
Esenboğa Havaalanı'na
dönmek zonında kaldı.
hmetiıtönü
amlıyor
• ANKARA (AA)-
Türkiye'nin 2.
Cumhurbaşkanı tsmet
Inönü, ölümünün 27.
yılında Anıtkabir'deki
mezan başında
düzenlenecek resmi
törenle anılacak. tsmet
Inönü için Anıtkabir'deki
resmi tören, saat 09.35'te
yapılacak. tnönü'nün
ölümünün 27. yılı
dolayısıyla Atatürkçü
Düşünce Derneği
yöneticileri saat 11 .OO'de,
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal ve partilıler de saat
13:00'te tnönü'nün
Anıtkabir'deki kabrini
ziyaret edecek. Aynca
Inönü için bugün saat
13.00'tePembeKöşk'te
mevlit okutulacak.
Atatürkçü Düşünce
Derneği ile tnönü
ValefVnın işbirliğinde saat
15.30'da dernek genel
merkezinde bir anma
toplantısı düzenlenecek.
Diyarbakır'da
dcprem
• İSTANBUL(AA)-
Diyarbakır'da dün saat
13.30'da orta şiddette bir
deprem meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi
Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma
Enstitüsü'nden verilen
bilgiye göre merkez üssü
Diyarbakır-Dicle olan
depremin aletsel
büyüklüğü 4.8 olarak
ölçüldü. •. .
İrticai radyo ve TV'ler, başörtüsü, Kuran kurslan ve İHL'leri sömürüyor
Ekrandan 'cflıat' çağnsıBAHAR TANRISEVER
ANKARA - trticai yayın yapan rad-
yo ve televizyonlar, başörtüsü yasağı,
Kuran kurslan ve imam hatipler konu-
sundaki uygulamalan çarpıtarak ekran-
dan "dhat" çağnsı yapıyorlar.
tslam devleti kuruluncaya kadar ci-
hatlannm süreceğini bildiren kuruluş-
lar, laikliğin "FVankenştayn" gibi uygu-
lama alanına sokulduğunu savunuyor.
Yayınlarda, "insanın, dünyaya geküği
andan ölûmüne dek melekler tarafin-
dan gizli kamerayla fılme aundığT gibi
şaşkınlık yaratan ifadeler kullanılıyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nca
(RTÜK) izlemeye alınan irticai yayın-
lann sayısında geçen yıllara oranla azal-
• Yayınlarda,"insanın, dünyaya geldiği andan ölümüne dek
melekler tarafından gizli kamerayla filme alındığı" belirtilerek
laiklik 'Frankenştayn'a benzetiliyor.
ma olduğu belirtildi. Kurulun hazırla-
dığı raporlara göre irticai nıtelık taşıyan
yayınlardan bazı bölümler şöyle:
Kütahya Kanal 43 (Sunucu Abdur-
rahman Dilipak): Menemen hadisesin-
de, Kubilay'm öldürülmesi bahane edi-
lerek hemen hemen bütün Menemen
halkı sanık sandalyesine oturtulmuştu.
Mustafa Kemal, bütün Menemen'in
tehcir edilmesini, konuyla ilgisi bulu-
nan herkesin yok edilmesini emretmiş-
ti. Ama mahkeme daha insaflı davran-
dı, 30'a yakm insanı astı. Olay tama-
mıyla tertipti. Eroinkeş, esrarkeş birta-
kım adamlar kiralanarak komplo tez-
gâhlanmıştı.
1944 yılı Türkiyesi 'nin manzarası, ta-
mamen bir dikta rejiminin uygulamala-
nnı yansıtmaktaydı. Camiler ahır haü-
ne getirilmişti.
Istanbul Moral FM: Pembe tablola-
nn ardından bitmiş bir Türkiye çıkardı-
lar. Ecevh iktidan Türkiye'yi iflasa sü-
rüklüyor. îşçisi, memuru sokakta, mah-
kûmu ölüm orucunda olan ülkemiz, ta-
rihinde en kötü dönemi yaşıyor.
Özel FM (Bant Tiyatrosu adlı prog-
ram): Allah yolunda cihadımız, zafere
Sezer imzaladı
Beş emniyet
muduru
merkeze
alındı
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - îçişleri Bakanlığı,
5 il emniyet müdürünü mer-
keze aldı. Bazı emniyet mü-
dürlerinin de görev yerleri
değiştirildi. Atamalar ve
merkeze alınmalara ilişkin
kararnamenin Cumhurbaş-
kanı Ahmet NecdetSezer ta-
rafından onaylandığı bildı-
rildi.
Tekirdağ Emniyet Müdü-
rü OsmanÇapafc, Tokat Em-
niyet Müdürü Ferit Özbek,
Aydın Emniyet Müdürü Te-
kfaı Akm, Giresun Emniyet
Müdürü Ahmet Demird,
Karaman Emniyet Müdürü
Anf Şahiner, başka bir göre-
ve atanmak üzere Emniyet
Genel Müdürlüğü emrine
alındılar. Isparta Emniyet
Müdürlüğü'ne Barnn Emni-
yet Müdürü AM Sdçuk, Te-
kirdağ Emniyet Müdürlü-
gü'ne Isparta Emniyet Mü-
dürü Metin Aty, Tokat Em-
niyet Müdürlüp'ne Emni-
yet Müdürü APK uzmanı
Yusuf Akmpmar atandılar.
1ĞNELİFIRÇA ZAFERTEMOÇİN
maflmffl. ssmımiiçmiH.
KHEEKHEKIKJB
^ *;--
j . • „ ^ı~ *
Milletvekilleri: Alınacak cihazların parasını Meclis ödesin
Bilgîsayarı da devletten bekliyorlarANKARA (ANKA)
TBMM'de uzun bir süredir mil-
letvekilleri ile Meclis Başkanlık
Divanı arasında bilgisayar tartış-
ması yaşanıyor. Yaklaşık iki yüz
milletvekili odasına bilgisayar is-
terken bunun parasının Meclis'te-
ki ödenekten karşılanmasını öne-
riyor. Meclis Başkanlık Divanı ise
bu parayı ödemek istemiyor. Or-
taya Meclis'in ve milletvekilleri-
nin bilgısayarların parasını yan
yanya ödemesi önerisi atıldı ama
henüz bunda da anlaşma sağlana-
madı.
TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolo-
jileri Grubu Başkanı Ziya Aktaş,
2000 yılı başında Meclis'te bir in-
ternet ağı oluşturduklannı, artık
her milletvekilinin bilgisayan alıp
odasına götürdüğünde internetten
yararlanabildiğini söyledi. Bugün
160'a yakın milletvekilinin kendi-
lerinin aldıklan bilgisayarlan
Meclis'te kullandığını belirten
Aktaş, daha önce bütün milletve-
killerine bilgisayar alınması için
Meclis'te bir ödenek aynldığını,
ancak depremden sonra tasarruf
nedeniyle bunun kaldınldığını
söyledi. Aktaş, aşağı yukan 350-
400 bilgisayar alınması gerektiği-
ni, bunun da yaklaşık 500 bin do-
caklan bir cihazı almanın israf gi-
bi geldiğini söyledi. tki yüze ya-
kın milletvekilinin daha, odalan-
na bilgisayar istediğini de anlatan
Aktaş, ancak bu bilgisayarlann
alımı konusunda tartışma yaşandı-
ğını belirtti. Milletvekillerinin bil-
gisayarlan Meclis'in almasını ve
• 200'e yakın milletvekili, bilgisayarlann
parasını Meclis'in ödemesini isterken
Meclis Başkanlık Divanı, bilgisayarların
parasının yansını milletvekillerinin
karşılamasmda direniyor.
lar maliyeti olduğunu belirtti.
Bilgisayar kullanan 160 millet-
vekilinin bir bölümünün evınde de
bilgisayar olduğunu, ancak bu ra-
kamın pek de parlak olmadığını
ifade eden Aktaş, bilgisayan de-
vamlı kullanan milletvekillerinin
zaten kendilerine bilgisayar aldık-
lannı, diğerlerine ise kullanmaya-
dönem bittiğinde Meclis'in malı
olmasını istediklerini vurgulayan
Aktaş, Meclis Başkanlık Diva-
nı'na ise bilgisayarlan milletve-
killerinin alması, böylece Mec-
lis'e katkılannın olması görüşü-
nün hâkim olduğunu bildirdi. Ak-
taş, bilgisayarlann parasını Mec-
lis ve milletvekillerinin ortaklaşa
ödemesi görüşünün de ortaya atıl-
dığuıı, ancak henüz bu konuda da
anlaşma sağlanamadığını anlattı.
Bilgisayarlar toptan alınırsa fı-
yatın daha ucuz olacağını savunan
Aktaş, bu bilgisayarlann donanım
ve bakımırun da Meclis tarafından
yapılacağını bildirdi. Aktaş, bil-
gisayann artık daktilo ve telefon
gibi büro malzemesi olduğuna da
dikkat çekerek bu nedenle TB-
MM'de sekreter ve danışmanlann
ikişer kişi halinde kullandıklan
odalanna da bilgisayar alındığını
anlattı.
Bu konuda yine ödenek sıkıntı-
sından kaynaklanan sorunlar ya-
şadıklannı ifade eden Aktaş," Ya-
ZKI göreceti olarak çok pahalı oJ-
duğn için A ve B Moklanna birer
tane kovabildik. Odamızdan yaa-
aya komut göndermek için bekli-
yoruz. Önce komuru gönderiyo-
ruz, sonra gidip bilgisayar odasın-
dan abyoruz" dedi.
ve tslam devletini kurana dek sürecek.
Şunu iyi bilin ki, bizim kuracağımız
devletimiz ne sadık uşağınız Karafis-
tan'm ne de Vahistan'ın yönetimine
benzemeyecek. Yeryüzünde adaleti, ba-
nşı ve insanlığı tesis etmek için vanz ve
sizin çıkardığınız fitnenin de kökünü
kazıyacağız.
Hedef Radyo (Telefondaki dinleyici
ile konuşan sunucu): Hocanız size, "fl-
kokulu bitirmis olduğuna dair okuMan
bize belge getirmezseniz çocuğunuza bu
camide Kuran-ı Kerim öğretmemiz ya-
sak" dedi, öyle mi? îslam dinini kim öğ-
retecek? Netice itibanyla sizlerin bu zor
duruma düşmenize vesile olanlar her-
halde öldüklerinde ne yapacaklannı gö-
receklerdir.
HilalYüdız Radyo: Ba-
kanlar Kurulu 312 'yi gö-
rüşecek. Nereye kadar
görüşeceksiniz? Al-
lah'tan korkmak yok. Ka-
patsınlar imam hatipleri,
Kuran kurslannı. Suçsuz
ve insanlann faydasına
olan yerleri de kapatıyo-
ruz. tnsanlık öyle pasifi-
ze edilmiş ki kuzu sürü-
sünden farkı yok. Bizim
insammızı nereye sürer-
sen gider.
Başörtüsünün kızlar
için dini bir gereklilik ol-
duğu öğretilen imam ha-
tip liselerinde kız öğren-
cilere, dininizi öğrenebi-
lir ancak gereğini yerine
getiremezsiniz demek,
insan haklan ve demok-
rasi bir yana, akıl, mantık
ve bilime bile ters düşü-
yor. En azıh düşman
Apo'ya yapılmıyor bu
hakaretler.
Bakın şu idarecilerimi-
zin haline, dökülmüşler.
Onlar idare edilmeye
muhtaçlar, kimi idare ede-
bilirler. Metin Bostancroğ-
lu, elinde viski şişesi, ka-
dehi ile gazetelerde gör-
düğüm resimleri hep öyle
dolaşıyor. Sarhoş mudur
nedirbilemiyoruz. Bu de-
mek ki, uyuşuk gezmeyi
daha iyi görüyor kendine
göre. Uyuşuk geziyor.
'Filme ahnıyor'
tzmir Çağn FM (Nur-
dan Damlalar adlı prog-
ram): Dünyaya geldiği
andan vefatına kadar va-
zifeli melekler tarafından
hayatı fılme aluııyor. Giz-
li kameralarla çekimi ya-
pılıyor.
Kocaeti Selam TV: In-
sanımızın oynatmaya az
kalmasuun temelinde An-
kara vardır. Evet, Anka-
ra'nın baskıcı ve zaman
zaman da yasadışılığına
varan zorbalıklan vardır.
Resmi dairelerde başla-
yıp daha sonra üniversite-
Iere, sosyal tesislere, bili-
yorsunuz, evcil hayvanlar,
köpekler ve başörtülüler
giremez uyanlan yazıl-
mışnr ve özel dershanele-
re, sürücü kurslanna ve
son olarak da kreşlere ka-
dar uzanan başörtüsü ya-
sağmı unutmamak gere-
kir. Söyler misiniz acaba
bu yasaklann, bu ceberut-
luklann hangi kanunda
yeri var?
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
30'a yakın kişinin ölümüne neden
olan ve daha ne kadar insanın daha
öleceğini henüz kestiremediğimiz
'Hayata Dönüş' op>erasyonunun du-
manlan henüz tütüyor. Bayrampaşa
Cezaevi'nde neler yaşandığını, şu
ana kadar operasyonu yapanlardan
dinledik. Bu kez de kadın tutuklu ve
mahkûmlar anlatıyorlar. Şu anda Ba-
kırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde
kalan 4 tutuklu kadın, Ayla Özcan.
Fıliz Gencer, Suna Ökmen ve Fat-
ma Güzel, baskını anlatırken devlet
açıklamalanndan farklı bir durum ya-
şandığını söylüyorlar.
Filiz Gencer, avukatına yolladığı
uzun mektubun bir bölümünde olay-
lan şöyle aktanyor: "...Kendimizi ıs-
lak havlularia konımaya çalıştık. Bir
ara değişik bir bomba atıldı... Solu-
num duruyor, kasılıyorsun. Bütün iç
organlann patlıyormuş gibi biracı ve-
riyor. Bu bomba hepimizi bayılttı.
Sonra tekrar kalktık. Cam kenannda
olduğumuzu bildikleri için, bu hatta,
yanlış hatıhamıyorsam 7-8 delikaçıl-
dı. Diğer yandan sûrekli taciz edici
konuşmalar, küfürtersavuruyoriardt...
Tekrar bomba sağanağı başladı...
Ben yere düştüm. Kafamı yana çe-
virdiğimde bir arkadaşın, saçlannı
yolarak bağırdığını gördüm... San
duman yayan gaz bombası ve yan-
gın bombalan atılmaya başladı. Ar-
Operasyon Sonrası Notlar...
ka ranzalaryanıyordu. Mazgallardan
daaievfışkırtıyoriardı. Ortalık duman
kaplı ve birçoğumuz baygın durum-
daydık... Nilüfer, Seyhan Özlem de
baygın olanlar içindeydi. Seyhan'ı
kaldırdım, kendine geldi. öne doğru
çıkıp kapıyı açmalannı, koğuşu bo-
şaltacağımızı söyledik... Merdivenle-
re indim. Bir grup arkadaşımız aşa-
ğıdaydı. Sonra yukandan tekrarses-
ler gelmeye başladı. 'Yanıyorlar, ya-
nıyoriar' diye bağınyoriardı. Birsen,
Gülizar'/ kafalan yanmış bir şekilde
merdivenden indirdller, onlan çeş-
meye götürüp suya soktuk...Dtşanda
Hacer';yere yatırmış, üzerine su dö-
küyordu arkadaşlar. Neredeyse beli-
ne kadar yanıktı. Üst kat tamamen
yanıyor ve merdiven başına çıkmak
bile mümkün olmuyordu. Birçok ar-
kadaşımız çeşitliyerierinden yandılar.
özellikle başlan yanmıştı. Bunun bir
nedeni mazgaldan, kapının önüne
gelen yere alev püskürtülmesiydi.
Birçok arkadaş burada kapıya yakın
yerde yanıyor. Yine duman nedeniy-
le fenalaşıp düşenler kapıyı tıkıyor.
Kapının önüne Gülser düşmüş, onu
dışan çekmek mümkün oimadı. Sı-
kışmış ve baygındı. En uçta o vardı.
Diğer yanan arkadaşlanmı görme-
dim..."
Bayrampaşa Cezaevi'nde kadın
tutukluların yaşadıklanndan, kendi
anlatımlanyla kısa bir kesit. Devlet
açıklamalannı yayımlayan TV ve ga-
zetelerin bunlan da yayımlaması ve
halka duyurması gerekmiyor mu?
Medya etiği üzerine toplantılar dü-
zenleyip kararlar alan basın örgütleri
bu konuda bir şeyler söylemeyecek
mi? Uluslararası toplantılarda konuş-
malar yapan ülkemizin tanınmış ya-
zarlan, operasyonun bir de karşı ta-
rafı olduğu gerçeğini araştırmak ihti-
yacını hissetmeyecekler mi?
* • • • • -
Günlerdir hedef tahtasında olan si-
vil toplum kuruluşlarından birisi de
Türk Tabipler Birliği (TTB). TTB, ba-
şından beri, F tipi cezaevlerinin tec-
rit ve izolasyonu amaçlayan yapısının
insan sağlığına aykın olduğunu söy-
ledi. Aynca ölüm orucunun bilinçli bir
siyasi tercih olduğunu, böyle bir ey-
lemin doktorlar eliyle zorla sona er-
dirilmesinin mümkün olmadığını
açıkladı.
TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Şükrü Hatun'un, bu tartış-
maya ilişkin genel ilkelerini açıklayan
yazısından bazı bölümleri aktarmak
istiyorum: "ölüm orucu eylemi, bir
grup örgüt mensubunun devletle
mûcadele ederken seçtiği en dra-
matik eylem biçimidir... Ölüm oruç-
lan her zaman siyasi bir eylem oldu-
ğundan bu girişimde bulunanlann,
ölüm orucu süresince her türiü bas-
kıya dayalı girişimden korunması ve
bu eylem süresince uluslararası stan-
dartlara herkoşulda uyan biryakia-
şımla izlenmeleri gerekmektedir.
...Bugünlerde çok konuşulan 'Mal-
ta Bildirgesi' de, açlık grevleri konu-
sunda temel insan ve hasta haklan-
nı ifade eden birçerçeve metindir. Bu
metin ülkemizde şu günlerde tartışı-
lan iki konuya açıklık getinvektedir. a)
Açlık grevini sürdüren kişiyi izleyen
doktor artık o kişinin hekimi sayılma-
lıdır. Bu doktor, kişinin bilinci kapa-
nıncaya kadaraçlıkgrevindeki kişinin
izni olmaksızın onu zorla besleme-
yecektir. b) Açlık greviyapanın bilin-
ci kapandığında ise onunla daha ön-
ce yaptığı görüşmeler doğrultusun-
da kendi vicdanına göre davranacak-
tır veya onun doktorluğunu yapmayı
kabul etmeyecektir.
Dünya TabiplerBirliği Bildirgesi'nin
temel amacı, zorla beslenme girişi-
miyle karşı karşıya kalma ihtimali yük-
sek olan kjşilerin hekim eliyle baskı-
ya maruz kalmasını engellernektir. Bi-
linci kapanan (ölme ihtimali yüksek
olan) birkişiye karşı hekimlerin doğal
davranışı, onu yaşama döndürecek
girişimlere acil olarak başlamaktır.
ölüm oruçlan olayında bilinç kapan-
dıktan sonra yapılacak girişim
konusunda hekimliğin bu doğal ref-
leksi ile hastanın daha önce beyan
ettiği iradesi arasında çelişki mey-
dana gelmektedir... TTB, bu görev-
leriniyaparken Dünya TabiplerBirliği
bildirgelerinin kamuoyunca anlaşıl-
ması için çaba göstermiştir. Şimdiye
kadar TTB sözcüleri bu bildirgede y-
er almayan hiçbir sözcüğü söy-
lememişlerdir.
Bütün bu süreç boyunca hem ka-
muoyunu oluşturanlar hem de dev-
letin ilgili birimleıi TTB'den ölüm
orucundakilerin zorla beslenmesine
dönük eğilimlere destek beklentisi
içinde olmuşlardır. TTB, bu beklen-
tiye uygun davranmayınca her türiü
başansızlığın nedeni TTB ve hekim-
lerin tutumunda aranmaya başlamış-
tır."
Hayata Dönüş operasyonu,
hafızalardan, bilinçlerden yıllarca
silinmeyecek derin yaralar açtı. Yeni-
lerinin yaşanmaması için bütün süre-
ci eleştirici bir gözte tartışmayı sür-
dürmek zorundayız.
2000'Lt YILLARDA
ERDAL ATABEK
Lanetlenmiş Kervan...
Amin Maalouf'un 'Yüzüncü Ad' kıtabında bir ha-
yalet kervan masalı anlatılır:
"Adam, birkaçyıl önce Konstantinopolis'e giden
birkervanın lanetlenip yolunu yitirdiğini ve o gün bu-
gündür, Anadolu yollannda çaresiz dolaşıp durdu-
ğunu söylüyordu. Ara sıra bu kervan, bir başka ker-
vana rastlıyormuş ve şaşkın yolculan, ya kendileri-
ne yol gösterilmesini istiyor ya da en beklenmedik
türden başka soru/ar soruyor/arm/ş; kim onlan ya-
nıtlarsa -tek bir sözcükle olsun- laneti kenti üstüne
çekiyor ve kıyamete kadar onlaha biriikte yollarda
dolaşmak zomnda kalıyormuş.
Neden mi lanetlenmiş bu kervan? Söylendiğine
göre yolcular, yakınlanna Mekke'ye hacca gidecek-
lerini söylemişler, aslında niyetleri Konstantinopo-
lis'e gitmekmiş. Tann da onlan, hiçbir zaman hedef-
lerine ulaşamadan dolaşıp durmaya mahkûm et-
miş."
Kitabı okurken durdum, 'yoksa bu kervan bizim
kervan mı ki?' diye kendime sordum. Kitap 1665 yı-
lını anlatıyor da, kervanın durumu da bizim durumu-
muza pek benziyor. Yıllar boyunca bir hedefe doğ-
ru gittiğimizi sanıp da boşu boşuna Anadolu yolla-
nnda hiçbir yere varamadan dolaşıp durmak sanki
bizim yazgımızı anlatan bir masala benzemiyor mu?
'Uygar olalım' diye kendimize hedef koyduk, gö-
rünürde uygartığı simgeleyen pek çok şeyi de aldık,
kendimize yakıştırdık, ama uygarlığı bir türiü benim-
seyemedik. Günden güne, uygarlık şöyle dursun,
daha da geriledik, daha da ilkelleştik. Uygarlık eğer
'biriikte daha iyi, daha mutlu olma sanatı' diye ta-
nımlanırsa biz, birbirimizin giderek daha çok düşma-
nı oluyoruz. Bu, lanetlenme değilse nedir?
'Sefaletten kurtulalım, refah içinde olalım' diye bir
hedef koyduk. Ulusal gelirin arttığına ilişkin rakam-
lan okuyoruz, görüyoruz. Ancak bu gelir varsa bile,
en küçük payı çok az kişi aldığı için de geri kalanı da-
ha beter bir sefaletin içinde yaşamaya mahkûm olu-
yor. Bu mu ekonomik kalkınma? Bu mu refah toplu-
mu olmak? Sanki görünmez bir lanet üstümüzde
dolaşıyor da neye elimizi atsak tersine çeviriyor.
Köyü kalkındıramadık, kenti kuramadık. Milyonlar-
ca insanın yan yana yaşadığı, köy mü kent mi oldu-
ğu belirsiz yığınaklann içinde yaşamaya mahkûm ol-
duk. Sanki lanetlenmiş gibi değil miyiz? Aslında kö-
yün köy, kentin kent olduğu eski zamanlardan çok
daha kötü durumdayız. Bin yıllık eski kentlerin altını
üstüne getirdik, yağmaladık, bütün yerleşik dokusu-
nu bozduk, sattık, parçaladık, doymadık, doymak
bilmedik. Köyleri kuruttuk, hiçbir gelir kaynağını bı-
rakmadık. Köyleri göçmek zorunda bıraktık, sonra
da kente her gelen bir sonrakini suçladı. Bunu an-
cak bir lanetin yapabileceğini düşünmek gerekmiyor
mu?
İki yıldır şu af yasasının başına gelmedik kalmadı.
Ortaya bir af sözü atıldı, içerde yatanlar da dışarda
olanlar da huzursuzluğa sürüklendi. İki kez hazırla-
nan ve Büyük Millet Meclisi'nden çıkanlan yasa ve-
to edildi. Şimdi ya hazırlanan tasanyı veto edilmeye-
cek biçime getirmek ya da veto doğrultusunda ha-
zırlamak gerekmiyor mu? Hayır, böyle yapılmayıp
da 'dön dolaş, aynı yere gel' nakaratının yinelenme-
sinde bir lanet düşünmek akla gelmiyor mu?
Amin Maalouf'un 'la/)etlenmiş terva/Abjr.masal,
ama bizim uğradığımız lanet pek masala benzemi-
yor. Gerçekten de bir lanet var, ama bu lanet ilahi bir
lanet değil, kendi kendimize yönelttiğimiz bir lanet,
bir insan laneti.
Biz kendimizi lanetlemişe benziyoruz. Bu lanetin
de başında 'aklını kullanamama laneti' geliyor. Aklı-
nı kullanamayan insanın en başta kendine hayn yok.
Aklını kullanamayan insanın başkasına da yaran yok.
Aklını kullanamayan insan duygulannı da yöneteme-
diği için hayatına katacağı hiçbir şey yok. lyilik de kö-
tülük de hep kendi dışından geldiği için, akıntıya ka-
pılmış bir yaprak gibi dolaşıp duruyor.
Ikinci lanet, 'açgözlülüktür. Açgözlülük, 'her şey
benim olsun' diyen bir körleşme olduğundan bu la-
nete uğramış kişi her türiü adaletsizliğin tohumunu
atıyor. Açgözlülüğün yarattığı doymazlık, ortalığı ta-
lan meydanına çeviriyor. Itişenler kakışanlar, kapıp
kaçanlar, kapanın peşinden koşanlar, vuranlar, kı-
ranlar, bir kenara itilip bakanlar, kavgaya sonradan
katılanlar, çanak yalayanlar... Bu öyle bir lanettir ki
Anadolu topraklarında dönüp durmak yetmez de
dünyanın her yerinde koşuşmak gerekir. Açgözlülük
insanın böyle bir lanetidir.
Üçüncü lanet, bencillik, kendinden başkasını gör-
memektir. Dünyayı kendisinden ibaret sanmaktır ki
bu lanet de insanın yapayalnız kalmasının nedenidir.
Açgözlülükle birleşen bencillik kendi başına yeterli
bir lanetken bir de buna eklenen aklını kullanama-
mak üçlüyü tamamlar.
Eğeryanlışlanmızı görüp de bu laneti üstümüzden
kaldıramazsak bu topraklarda daha çok dönüp do-
laşır, hem kendimizin hem de birbirimizin başını ye-
riz. Bize meheldir desem içime sinmiyor, mehel de-
ğildir desem duruma uymuyor. •• r
E-mail: erdal.atabek"mynet.com.tr
Fax: 0212 513 90 98
V?
P
•4
>
f
Diyarbakır DGM'nin kararı
'(hgür anayasa istemi
bölücülüksuçu değil
9
DİYARBAKIR(Cum-
huri>«t Bürosu) - Diyar-
bakır 2 No'lu DGM'de
"devletin ülkesi ve milk-
tiyle bölünmez bütünlü-
ğü aleyhine propaganda
yapüğı'' iddiasıyla yargı-
lanan ÎHD Mardin Şube
Başkanı Cemil Aydoğan
hakkmda beraat karan
verildi. Karann gerekçe-
sinde, "ınsanlann diü,
kunliğL, tarihi ve fîkriyle
kendini ifade edebilmesi
ve özgür bir anayasa iste-
minin bölücülük suçu-
nun unsuıiannı oluştur-
madığı'' belirtildi.
PKK'ye yakınlığıyla
bilinen Medya TV'de 29
Mart'ta telefonla katıldı-
ğı canlı yayuıda insanla-
nn dili, kültürü, tarihi,
fikri ve kimliği ile kendi-
sini ifade edebilmesi ge-
rektiğini, bunun için de
özgür bir anayasanın ya-
pılmasının zorunlu oldu-
ğunu söyleyen tHD Mar-
dın Şube Başkanı Cemil
Aydoğan hakkında dava
açılmıştı. "De%kon ülke-
si ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü aleyhine pro-
paganda >aptıgı" iddi-
asıyla yargılanan Aydo-
ğan hakkında oybirliğiy-
le beraat karan verildi.
Aydoğan'ın katılmış ol-
duğu televizyon progra-
mında, "Türkh'e'de her-
kes dili, kültürü, fikri, ta-
rihi ve kimliği ile kendisi-
ni ifade edebüsin, özgür
bir anayasa Türkiye"de
egemen olsun'" şeklinde
görüş belirttiği, bu gö-
rüşlerde "'Türkiye Cum-
hurh'eti devleti, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bü-
tünlüğü aleyhinde sözler
ve amaçta bulunmadığı,
a>nca suçun unsurlan-
nm da oluşmadığT belir-
tilen gerekçeli kararda,
sanığın beraatına oybir-
liğiyle karar verildiği ifa-
de edildi.
f'
:
Â
if*
im