17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI Ecevit KıvnıkoğhJ ile görüşecek • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Bülent Ecevit bugün Genelkurmay Başkanı Hüseyın Kıvnkoğlu ıle görüşecek. Başbakanlık Merkez Bina'daki görüşme saat 10.00'da başlayacak. Başbakan Ecevit, geçen hafta AB'nin Nice doruğundayken Genelkurmay Başkanlığı, 2000 yılı iç güvenlik değerlendirmesiyle ilgilı basına bilgi notu sunmuştu. Bilgi norunda, terör öıgütü PKK'nin siyasallaşma çabalanna dikkat çekilerek AB'nin önceliklerine karşı çıkılmıştı. Ecevit, Nice dönüşünde gazetecilerin bilgi notuyla ilgili sorulannı "aynntılannı görmedığini" belirterek yanıtsız bırakmıştı. h bankaya bomtta • Istanbul Haber Servisi - Beyoğlu Kasımpaşa Pamukbank şubesi ile Beşiktaş Emlakbank şubesinin otomatık para çekme makınesıne (ATM) dûn akşam saatlerinde bırakılan bombalann patlaması sonucu her iki bankada da maddi çapta hasar meydana geldi. Türk şehitlikleri • ANKARA (AA)- Kültür Bakanlığı'nın katkısıyla Türk Şehıtlıİderi ve Anıtlan Vakfı tarafından yayımlanan 'Türk Ordusıf adlı eserde yer alan bilgilere göre, yvırtdışında 21 ülkede Türk şehitlikleri ve şehitler anıtı bulunuyor. Japonya'dan tngiltere'ye kadar yayılan şehitlik ve anıtlara çeşitli birlik, kurum, özel örgütler ve bölge halkı tarafından bakıhyor. Yurtiçinde ise 59 ıldeki şehitlik ve önemli şehitler anıtı sayısı 306'yı buluyor. En çok şehitlik ve anıtın bulunduğu iller sıraJamasında Erzurum, Çanakkale ve Edirne ilk üç sırayı alıyor. ÖSYSiçm songünler • ANKARA (ANKA)- Anadolu ve fen liselerine yerleştirmeler için düzenlenen Ortaöğretim Kurumlan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OÖSYS) için başvurular perşembe günü sona erecek. OÖSYS'ye ilköğretim 8'inci smıf öğrencileri başvurabilecek. Adaylar, başvuru form ve kılavuzunu 750 bin lira karşılığında okullanndan alabüecek. Adaylar sınav ücreti olarak 5 milyon 250 bin lira ödeyecek. Fen liselerine başvurularda, öğrencilerin ilköğretim 7'nci sınıf Türkçe, matematik ve fen bilgisi derslerinin yıl sonu notu ortalamasının en az 'iki' olması yeterli sayılacak. 2002'de düzenlenecek sınavda ise fen lisesi tercihi yapacak adaylann, ilköğretim 6 ve 7'nci sınıf Türkçe, matematik ile fen bilgisi derslerinin her birinın yü sonu notu ortalamasının en az '4' olması gerekecek. Küreselleşme: pmalı Özelleştirme değil özerkleştinne u\ •'Küreselleşme, üretim biçimi değişikliği sonucudur. Üretim biçinıi değişiklikleri durdurulamaz." "retim biçimi değişikliği T"\ abalarımızın güç bela 7~"*\ ev kamu kuruluşlanrn engellenemez. Ama r£ yarattığı dev kamu / 1parçalayıp özelleştirmek, beyinlerini kiralamamış J-J bankalarını sattık, şimdi -£-^mafyayapeşkeşçekmek politikacılar, teslim olmak geri almak ve çocuklanmızm demektir. Yann bu kuruluşlara yerine, sistem içinde yumuşak nzkını kullanıp borçlannı ödemek ihtiyacımız olacak, arayacağız iniş için ulusal önlem alabilirler. zorundayız. Özelleştirme budur. ama bulamayacağız. Şimdi, en başa dönüp son so- ruyu sorabiliriz: Böyle çelişki- lı yanlan olan üçüncü küresel- leşmeye karşı ne yapılmalı? Na- sıl bir tavır takınmalı? Daha önce de gördük: "Ba- O'nın, alryaptsıyla ve üstyapısıy- la tüm dünyaya yavilmaadır'" bi- çiminde tanımladığımız küre- selleşmenin bu yayılmalan "ka- buk değjştinne" zamanlannda oluyor. Binnci küreselleşme Ba- tı ekonomisi feodalızmden tica- ret kapitalizmine geçerken; ikin- ci ve üçüncü küreselleşmeler de Batı ekonomisinin milli kapita- lızmden uluslararası kapitaliz- me atlarken oluşmuş olgular. Demek kı küreselleşme, üre- tim biçimi değişikliği sonucu- dur. Üretim biçimi değişüdilde- ri durdurulamaz. Üstelik, ikin- ci küreselleşme sermayenin ya- m sıra emek öğesini de güçlen- dirdıği halde, üçüncü küresel- leşmede böyle olmadı. Yalnızca sermaye güçlendi, emek zayıf- ladı (6). Pekı, ne yapüabilir, ne yapılmalı? Elimiz kolumuz bağ- lı mı duracağız? Asla. Yapıla- cak şey çok. Ekonomlk saldırıya karşı ne yapmalı? Üretimbiçimi değişikliği dur- durulamaz ama, sistem içinde kalarak yumuşak iniş önlemle- ri alınabılır. örneğin Mustafa Kemal ikin- ci küreselleşmenın en saldır- gan dönemmde ekonomide ay- nen böyle yaptı: Birincisi, kapitalist sistem içinde kalacağına ilişkin ola- rak karşı tarafa sinyaller gönder- di ve bu sayede üzenne fazla ge- linmemesini sağladı. Nitekim, 1921 'deki Londra Konferan- sı'ndan sonra müttefikler Yuna- nistan'a yardımı kesmiş, bu ül- keyi Anadolu'da kendi kaderi- ne terk etmişlerdir. Anımsayınız: Lozan Konfe- ransı 4 Şubat 1923 ile 23 Nisan 1923 tarihleri arasmda kapitü- lasyonlar konusu yüzünden ke- silince, hemen (sanki başka za- man yokmuş gibi) 17 Şubat-4 Mart arasında tzmir tktisat Kongresitoplandı. Buradakür- süye her çıkan, "Biz komümst fakn ofanâyacağız, korkma>Tn" mesajını müttefiklere verdı. Ni- tekim, Türkiye sosyalist değil, kapitalist yolu seçecektir. 'Blzl uflraştırmayın' Ama, ikincisi. yine kürsüye her çıkan, ikinci bir mesajı da ay- nı netlikte verdi: "Hiç uğraşma- yuı, bizi de uğraşürmayın, kapi- tûlasyonlan asla kabul etmeye- ceğjz." Mustafa Kemal, 1930'lar- da bu ikinci mesajı, ikinci küre- selleşmenın tekelleşmesıne kar- şı kamusal dev kurumlar (de- mir-çeük, dokuma, bankalar, vb.) kurarak hayata geçirecektir. Batı'nmtekelleşmesine karşı ancak dev müesseseleri konıya- rak karşüık verilebileceğinin bir diğer örneği bizzat Batı içinden çıkn. 1960'lann sonunda J. J. Servan-Schreiber'in yazdığı "Amerika MeydanOkuyor* (Le Defi Americain) adlı kitap işte aynen bunu öneriyordu. Avrupa 1970'lerde üçüncü kureselleş- meyi başlatan ABD'nin tekelci etkisıne ancak Avrupa çapında bir modelle ve dev kurumlan dağıtmamak sayesinde direne- bildi ve AB de böyle gelişti. Çocuktarımız lanet okuyacak Oysa, Türkiye bugün bütün bunlann tersini yapıyor. Ba- tı'nm muazzam tekelleştiği bir dönemde kendi dev kamu ku- rumlannı ufahyor, haraç mezat satıyor. Atatürk döneminde ku- rulan bu dev kurumlan IMF'nin reçetesini uygulayıp "özelleş- tinne" adı altında mafyaya peş- keş çekerek ülkeyi tamamen sa- vunmasız bırakıyor. Örneğin, dünyanın en fazla tekelleşmiş sektörü olan petrol alanında çalışan TPAO ve Pet- rol Ofisi adlı kamu kuruluşlan birleştirüip daha güçlü kılınacak yerde, Petrol Ofısi yok pahası- na dağıtıldı. Çünkü amaç özel- leştirme değil, sermaye sahip- lerini devlet malıyla zenginleş- tirmek. Petrol Ofisi'nin (PO- AŞ) çoğunluk hıssesı, kurum 1999 yılımn ilk 9 ayında 902 trilyon TL satış yaptığı halde Iş Bankası-A. Doğan grubuna 724.5 trilyona satılarak özelleş- tirildi. Peşinatı, bizzat kendi ka- sasındaki 400 milyon dolarla ödendi. Yani, bir yıllık cırosu- na satılan bu milli kuruluşun kân 2 yılda satış bedelini aşa- cak (Cumhuriyet, 04.03.2000; B. Saiman, Cumhuriyet, 02.03.2000). Türkiye'de kasaplık hayvan üretimini özendirmek için 1952 'de kurulan Et ve Balık Ku- rumu'nun özelleştirilmesi, bu tersine gidişin bir diğer örneği. Bugünlerde konuşulan "Buffa- lo Operasyonu" (hastahkh ka- çak et rezaleti) tabii ki Türkiye'de artık et üretilemiyor olmasınm doğal sonucu. Tabii, satılan bankalan sorar- sanız, onlar ıçi boşaltıhnca yi- ne devlete dönüyor: o da ayn. Örneğin, Atatürk tarafından 1933'te kurulan Sümerbank, Ekim 1995'te 103.4 milyon do- lara özelleştirildi, Ekim 2000'de devlete 231.5 milyon zararla ge- n döndü. 1935'te yine Atatürk tarafından kurulan Etibank 1998'de 155.5 milyon dolarasa- tıldı, 438 milyon dolarlık zarar- la devlete geri döndü (H.A. Ça- kır, Cumhuriyet, 31.10.2000). Şimdi bir de, devletin ne du- rumda olduğuna son örnek ola- rak, Milli Emlak Genel Müdür- lüğü, devletin günlük harcama- lannı karşdamak üzere Haziııe topraklannı ınternetten satışa başlamış bulunuyor. Osmanlı bunu yapmamıştı (7). özerkleştlrme ve rasyonellestlrme Satmak demek, "Mektepler olmasaydı MaariTi negûzel ida- reederdHn"demekten daha gü- lünç bir şey. Sahip olamayınca, düzeltemeyince, üretemeyince, satıyorsun. Aynen, Osmanlı'nm paşa ai- lelerindeki mirasyedfler gibi Üstelik, bunlann gelen parala- n yatınma falan gitmıyor, gün- lük harcamalara ve faiz ödeme- lerine gidiyor (8), kamu ise bu muazzam silahtan yoksun kal- dığıyla kalıyor. Oysa, piyasayı hem gerektiğinde düzenlemek hem de dış ekonomik saldınla- ra karşı korumak için bizim bu kilit devkamu kuruluşlanna çok ihtiyacımız var. Bugün ABD'de bile halk yerli malı kullanmaya teşvik edilirken (Milliyet, 17.10.2000), Türkiye'nin bu yolla dış pazarlara teslim edil- tnesıanlaşılacak şey değil. Uzun lafin kısası. babalarumzmOdn- d küresefleşmede gûçbetayarat- tığı bu kilh dev kurumlan üçün- cü küreselleşmede parçalayıp sattık, şündi çocuklanmızın nz- kını kullanıp geri atayoruz. Peki, bunlan özelleştirmeyip de ne yapacağız, çünkü bu dev- let kuruluşlan bir yandan poli- tikacılann "hamil-i kart yakı- nımdn-" arsızhğrvia, bir yandan yatınm yapmayıp demode bı- rakma hainligrvle. bir yandan da yolsuzluk yuvası haline ge- tırme ahlaksızhğıyla bitip tüke- tilmiş durumda. Bu halleriyle bunlar sıyasal partilerin yemlığınden ibaret. Bunlann böyle devam etmeleri- nı savunmak ne mümkün ne de akılcı. Adamla alay ederler ve üs- telik haklı çıkarlar. Yapılacak tek şey şudur: Bunlardan kilit sektör dunımunda olan (banka- cınk, stratejik madenler, enerji, vb.) dev kuruluşlan özerkkştir- mekve bunlann piv asa kuralla- n içinde rasyonel çalışmalannı sağlayacak önkmler almak. ideallst yönetldler! Bu dev kuruluşlar yeniden ya- pılandınJır, toparlanmasına ola- nak verilir, ama ondan sonra bu özerk kamu kuruluşlan tama- men pryasa kurallan içinde ça- hşır. Genel müdüründen kapıcı- sına kadar, eğer kâr ederse ma- aş yükselir, zarar ederse maaş dü- şer. Yöneticileri bir kere atarun- ca, politikacı baskısına karşı ra- hatça direnecek bir özerklik sa- hibi kılınır, yıl sonunda da Sa- yıştay tarafından ve başka yön- temlerle çok sıkı denetlenir. Merak buyurmayın; Türki- ye'de böyle kuruluşlara ilk baş- larda fedakârca kendini verecek idealist yüksek yöneticı, saml- dığından fazladır. SÜRECEK (6) Bunun nedenleri kısacaşöyle sıralanabilir: Bir defa, bugünün "bügi toplumu "nda kol emeği başta olmak üzere geneUikle emeğe ihtiyaç azalmca bu öğenin piyasadaki önemi ve pazarhk gûcü de (tzaUh. ikincisi, sermayenin fevkalade hareketlilik kazanthğı bir dönemde emek lokalize edildi: Hem artik Batı'da işçiye ihtiyaç kalmadığı için smırtar kapandı hem de gerektiği zaman artık ucuz işçinin olduğu ülkeye fabrika götürûiüyor. Üçüncüsü, aynen kaphaUztnin manifaktür (ev tezgâhlanna iş verme) aşamasında olduğu gibi, işçi sımfimn bilinci zayıfladu Çünkü arak diz üstü bilgisayarlar vs. nedeniyle eve iş veriliyor ve bu yüzden de emekçüer fabrikalarda bir araya gelemiyor. Dördüncüsü, sosyalizmin SSCB uygulamasının fiyaskoyla sonuçlanması, emekyanlısı ideoloji ve hareketlere büyük darbe vurdu. (7) Sabah, 18.07.2000. Söylemesi biraz üzücü ama, belki ikinci küreselleşme bu kadar güçlü olmadığından ama belki de Osmanlı devleti emperyalizme bugünkünden daha az eklemlenmiş olduğundan, imparatorluğun ikinci küreselleşmeye direnişi Cumhuriyetin bugün üçüncü küreselleşmeye direnişinden daha ciddi olmuştu. II. Abdülhamit, OsmanlCnın bütün dış borçlannın ödenmesi karşılığında, Siyonistlere Filistin 'de bir "Yahudiyurdu " için toprak satmayı reddetmişti. Yine aynı Abdülhamit, Ağustos 1869'da Tramvay İmtiyazJ verilirken Şûrayı Devlet'in (Danıştay) onayını almıştı (Cumhuriyet, 09.08.1999). Oysa Danıştay Un eskiden kesin olan ön incelemeyetkisi, Ocak 2000'deyapılan Uluslararası Ticari Tahkim değişikliği sırasında yalnızca "danışma " düzeyine üulirilmiş bulunuyor. (8) 2000 'in ilk altı ayında elde edilen 1.1 milyar dolarlık özelleştirme gelirinin büyük bölümü, Kamu Ortakhğı Fonu'nun borçlan için kullamldı (Cumhuriyet, 30.06.2000). GÖRÜŞ Prof. Dr. KLAUS LIEBE-HARKORT (*) Öncü Kültüre Seçenek Berlin'de bir okul 20. yüzyıldan bir Türk yazan- nın adını aldı. Başkentin merkez mahallelerinden biri olan Kreuzberg'de Türk Alman Avrupa Okulu "Aziz Nesin Okulu" oldu. Bu yepyeni bir olay ve büyük bir başarı; aynca Almanya'da bu karanlık ve korkutucu "Öncü Alman Kü/fürü"tartışmasına karşıt olan aydın bir simge. Almanya'da birçok caddeye ve meydana, okula ve üniversiteye ünlü ve değerii insanlann adlan verilirken bunlar arasın- da Türk aydın ve ünlülerinin adlanna rastlamak mümkün değil. Almanya'nın aşağı yukan 500 bin Türk öğrencisinin anne ve babalannın Türk ve ana- dillerinin Türkçe olmasına, hemen hemen bütün ya- bancı uyruklu öğrencilerin yansının Türk olması- na, ortalama olarak her yüz öğrenciden dördü- nün, bazı okullarda ise yansından fazlasının Türk uyruklu olmasına karşın Türk olan okul müdürü- ne, müfettiş ya da yüksek seviyede memura da rast- lamak mümkün değildir. Gerçi Türkiye'de ya da Almanya'da eğitimini ta- mamlamış ve Almanya'da çalışan birkaç bin Türk uyruklu öğretmen de var, ama bunlar marjinal bir rol üstlenmış durumdalar. Oysa bu kışiler, Türkler ile Almanlar arasında özellikle dil ve kültür bakı- mından bir bağ kurabilirlerdi. Çocuklann ikidillili- ğini geliştirebilir, bu iki farklı grup arasında çelişki- ler, anlaşmazlıklar veya sorunlar ortaya çıktığı za- man banş sağlayıcı görevler üstlenebilirierdi. İki kül- türün elçileri olabilirlerdı. Ne yazık ki, o Türk öğ- retmenler hâlâ okul ve eğitım konulannda kenara rtiliyoriar. Buluşmayı sağlayabilecek olan köprüler kullanılmıyor. Son aylarda ızlenen "Öncü Alman Kültürü"tar- tışmasında ancak ve ancak yabancılara yönelik is- tekler daha doğrusu koşullar söz konusu oluyor. Almanca öğrensinler, Alman kültürüne karşı say- gı duysunlar, Almanya'nın anayasasını kabul etsin- ler ve kanun dışı hareket etmesinler. Bütün bun- lar, gayet doğal olarak herkes ıçın geçerli olan ola- ğan şeyler, ama buna benzer istekler ancak bir gru- ba yönelik ortaya çıkarılırsa bu gruptaki insanlar, aslında Almanca öğrenmek istemediği, Alman kül- türüne karşı saygısız olduğu, anayasaya karşı çık- tığı ve kanunlan çerçevesinde hareket etmediği id- dialanyla karşı karşıya kalıyorlar. Daha olumsuz ve kaba bir biçimde bir insan grubu dışlanamaz. Kısa bir zaman öncesine kadar çokkültürlülük zen- ginliğin bir göstergesi olarak gösterilıyordu. Bu kavram ortadan kalktı. Partiler çokkültürlülük kav- ramını sözlüklerinden bile çıkardılar. Sosyalde- mokrat Parti, Yeşiller ve PDS de buna dahil olmak üzere. Bütün bu partiler tutuculukla biriikte milli de- ğerieri ön plana aldılar. Müslüman olan insanlara çoktan berı düşman gibi bakıhyor. Almanya'da Müslüman olarak değerlendırılen insanlann yüz- de 80'i Türkiye'den Almanya'ya göç etmiş olan- lardır. Bu insanlar topluma uyum sağlayamayacak bir grup olarak kabulleniliyor, üstüne üstlük uyum sağlamak istemedikleri söylenıyor. Eskiden engel- leyici unsur olarak görülen ırkın yerini şimdi din ve kültür kavramları aldı. Türkiye'nin klasik anlamda Müslüman bir ülke olmadığını Almanya'da hemen hemen herkes bil- mekle beraberTürkler yine de Müslümanlann pro- totipi olarak gösteriliyor. Türkiye'nin Cumhuriyet dö- nemi olan son 80 yılı ve laiklik adına yapılan sa- vaşlar yadsınıyor, kısmen bilinçli olarak, o döne- min tartışmalan da bir kenarda bırakılıyor. Özellik- le Almanya'da Hitler rejimınde tek devlet ilkesi olan barbarlıktan başka bir hareketın görülmedi- ği 30'lu yıllarda, Türkiye'de ortaya çıkan geleceğe yönelik olumlu devrimlerden hiç söz edilmiyor. Ba- zen Atatürk Hıtler'e benzetiliyor. Politik hedefle- re ulaşmak için hiçbir küstahhktan çekinilmiyor. istanbul'un fethinden sonra Avrupa'da yapılan din savaşlan zamanında Türkler şeytanın elçileri, hayırsızlar ve Allahsızlar olarak kabul edilmişlerdi. Bugün yeniden bu tarihi duygular hissedilmeye başlandı. Nedenler ve etkiler birbirine karışıyor, kanştınlıyon Türklerin Müslüman taraflan olağanüs- tü bir biçimde vurgulanıyor, sonra Müslümanlar za- ten uyum sağlayamaz ve aslında böyle bir şey de istemiyoriar iddialan dile getiriliyor. Bir nehrin dibinde yatan ve fırtınada yukarıya fırlayan çamurgıbi birkaç ay içinde önyargı ve kuş- kular yüzeye çıkarken, ırkçılık yayılırken, Alman medyasında ve politika sahnesinde yabancılar ko- nusu ancak menfaat açısından tartışılırken, ana- dilin önemi ve ikidilli olmanın değen hen<es tara- fından bilinmesine karşın birçok olumlu yanı olan çok veya ikidilli okul modellerine son verilirken, bü- tün bu tehdit edici gelişmeler hızlanırken Beriin'de bir okula Aziz Nesin'in adı veriliyor. Okulun bu karanndan sonra okul daireleri, belediye makam- lan ve eğitim kurumlannda bu kararı kabul ettir- mek için akıllı, sabıriı ve demokratik bir mücade- le başlıyor. Karan verenler karşı tarafın gerekçele- rini ciddiye alarak, irdeleyerek, kötü niyetli olma- yan insanlann en sonunda haklı olduklannı kanıt- lıyoriarve bütün bunlar, Aziz Nesin'in birçok Alman bürokrat ve politikacı tarafından tanınmasına, Türk- ler tarafından da bu isme karşı çıkanların kolay ko- lay geri çekilmek istememelerine karşın elde edi- liyor. Büyük bir başan bu. Kreuzberg'deki Türk-Alman Aziz Nesin Avrupa Okulu bir örnek okuldur. Aziz Nesin Okulu'nda da hem Almanca hem de Türkçe okutuluyor. Birçok öğretmen Türk uyruklu olup ya Almanya'da ya da Türkiye'de öğretmenlik eğitimi almıştır. Branş ders- lerinin bazılan Türkçe olarak veriliyor, bazıları da Almanca. Alman çocukları da Türkçe öğreniyor, Türkçe olarak verilen derslere Alman öğrencıler de katılıyor. Hoşgörülü bir okul olduğu için, baş- ka kültürler kabul görüp, ortak projelere entegre olunduğu için, herkes birbirinden bir şeyler öğre- nebildiği için, etkin ve somut bir şekilde kültürle- rin buiuşması uygulandığı için ve böylelikle birieş- tirici bir ilke canlandırıldığı için, kültürierin birleş- tiren gücüne, aynmcı gücünden daha fazla değer verildiği için, okulun tüm çocuklan, velileri, öğret- menleri ve müdürieri gurur duyuyorlar. Son ola- rak bir şey daha vurgulamak gerekiyor: Aziz Ne- sin Okulu'nun temeli ve koşulları öyle sağlam ve ünü şimdiden öyle yaygın ki, Aziz Nesin adına karşı çıkmış olsalar bile kendi çocuklannı bu okul- dan alıp başka bir okula göndermeye çekiniyor- lar. Yaşasaydı, belki Aziz Nesin kendisi bile kav- ramlaşan adının bu birleştirici gücü karşısında hayrete düşecekti. . . , . 0 Prof. Dr. Klaus Liebe Harkort, Bremen Üni- versitesi öğretim Üyesi ve FÖNES (Almanya'da- ki Nesin Vakfı Destekleme Demeği) Kurucu Baş- kanı. Prof. Harkort, bu yazıyı Cumhuriyet için ve Türkçe olarak kaleme aldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle