17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA N azizmin ve faşizmin Av- rupa'daki yıkıcı etkileri, Jkinci Dünya Sava- şı'ndan sonra insanlan önlem almaya yönelt- mişse de Soğuk Savaş koşullan bir uzlaşma sağlanmasını gecik- tirmiştir. Batı bloku, kişi haklanna ve si- yasal haklara öncelik verirken Doğu blo- ku, sosyal ve ekonomik hakiarda sağla- nacak ilerlemelerin, bu haklara güvence sağlayacağını öne sünnüştür. Bu koşul- larda, 10 Aralık 1948'de BM Insan Hak- lan Evrensel Bildirgesi bir uzlaşma met- ni olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra her 10 Aralık günü bütün dünyada Insan Haklan Gûnü olarak kutlanmaya başlamıştır. Kuşkusuz insan haklanntn gelişimi 1948'de başlamamıştır. Bu ge- lişmeler insanlığın yürüttüğü ve uzun bir geçmişe dayanan savaşımlar (mücadele- ler) ile sağlanmıştır. Günûmüzde insan haklan önemli so- nm alanlanndan biridir. Genellikle hak ve özgürlüklerin güvence altına alınma- sı, siyasal ıkttdann sınırlanması süreci, In- giltere'de 1215'te ilanedilenMagnaChar- ta'dan başlatılır. Fransız insan ve Yurttaş HaklanBUdirgesi(1789),BM İnsan Hak- lan Evrensel Bildirgesi (1948), Avrupa İnsan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına llişkin Sözleşme (1950), BM KJşisel ve Siyasal Haklar Uluslara- rası Sözleşmesi (1966), BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966) ve BM Kadınlara Kar- »ı HerTürlüAynrncıügın Önlenmesi Söz- leşmesi (1979) vb. gibi belgeler bu süre- cın önemli aşamalannı oluşturmaktadır- lar. Insan haklan kavramı ve uygulamala- nartıkulusal sınırlan aşmış olup, evren- sel değerler olarak kabul edilrhekte ve CUMHURİYET 11 ARALIK 2000 FAZARTESİ OLAYLAJR V E G O R U Ş L E R [email protected] aldannda Siyasallaşnîa..! Sema PÎŞKİNSÜT Aydın Milletvekili uluslararKi JİHH|kapaBmında güven- celere kayuaKulnfldaBir. İnsan hakla- nna yönAik^jarBrygdalamalar ise ül- kelerin ıtışHP^PBKflaomektedır. Ancak dünyada^vrupa Birliği örneğinde oldu- ğu gibi ufusIâritStfiKulusal egemenlikle- rin devrini öngören) hukuk temelinde bir bloklaşma süreci de yaşanmaktadır. Bu kapsamda insan haklan konulannın -ül- kelerin içişleri olarak göriilmemesirun kötüye kullanımı anlamına gelecek biçim- de- bir müdahale aracı olarak değerlen- dirilmek istendiği de duyumsanmakta- dır (hissedilmektedir). Tıpkı geçmişin Soğuk Savaş koşullannda ekonomik ve sosyal haklara ilgisiz kalan Batılı ülke- lerin, insan haklannı yalnız kişisel ve si- yasal haklar olarak görüp sosyalist ûlke- lere karşı bir sılah olarak kullandıklan gi- bi... Uluslararası alanda yaklaşık 20 yıl- dır uygulanan ve büyûk bir etkiye sahip bulunan glpbalizm; bloklaşma süreciyle diyalektik bir ılışki halinde insan hakla- nnın gelişimini yavaşlatma, kımi zaman da geriletme biçiminde olumsuz etkiler dogurmaya başlamıştır. Globalizm süre- cinde özellikle zengin ülkelerle yoksul ül- keler ve ûlkelerin içinde de gelişmiş böl- gelerie geri kalmış bölgeler arasındaki farkın açılması, sosyal sıruflar arasında- ki bölüşüm dengelerinin altüst olması, yoksulluğun, işsizliğin ve açlığın artma- sı halk kavramnıda bir erozyona neden ol- muştur ve olmaktadır. BM'nin 'Yılhktn- sani kalkınma Raporlan'ndaki verilere göre son 20 yüdır çevre ûlkelerinden hiç- birisinin durumunun düzelmediği merkez ülkelen konumuna gelemedikleri çok açık bir biçimde görülmektedir. Özellik- le son 10 yüdır, bu ûlkelerdeki gelir da- ğılımına ait adaletsizlikler her geçen gün daha da artmıştır. Oysa toplumlann in- san haklan uygulamalannı ve demokra- silerini güçlü küabilmeleri için sağlam sos- yo-ekonomik yapılara, dengeli bir bölü- şüme, gelişmiş kunımlara ve örgûtlü ya- pılara gereksinimleri bulunmaktadır. tnsanlık 19. yûzyılın sonu ile 20. yüz- yılın başında uygulanan uluslararası ve toplumsal dengeleri altüst eden ve dün- ya savaşlanna neden olan aşın liberal po- litikalann yıkıcı sonuçlannı bir kez da- ha anımsamalı, globalizmin de benzer sonuçlar doğurmaması için zaman ge- çırmeden önlemler almalıdır. Türkıye, insan haklan alanında çok da- ha fazla sorunla karşı karşıya olan bir ül- ke konumundadır. Osmanlı 19. yüzyılda Sened-i Ittıfak. Tanzımat Fermanı, Isla- hat Fermanı, Kanun-i Esasi; 20. yüzyıl- da II. Meşruü'yet ile Batılılasma yönün- de bazı çabalar göstermişse de bu yönde asıl gelişme Cumhuriyetin kurulması ile birlikte ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, Türk aydınlanma ha- reketi ve 1961 Anayasası hak ve özgür- lüklerin gelişmesi ve kullanılması yö- nünde önemli olanaklar yaratmıştır. Ata- türk, ulusumuzu yaratan Kurtuluş Sava- şı ile emperyalizme karşı mücadele yü- rütürken Batüılara karşın uygar (Batdı) olma düşünce ve hedefınden hiç ödün vermemişrir. Ancak 12 Eylül darbesi bütün bu ge- lişmelerin durmasuıa ve bir "geriye dö- nüş" sürecinın başlamasına neden ol- muştur. Darbenin gerekçesi Soğuk Savaş konjonktüründe komünizm tehdidini or- tadan kaldırmak, yaşanan anarşiye son ver- mek (anarşinin hangi odaklar tarafindan ve nasıl desteklendiği özellikle Susurluk olayından sonra çok iyi anlaşümışnr) ola- rak gösterilse de gerçek nedenlerin çok farkh olduğu büinmektedir. 24 Ocak 1980 Ekonomik Istikrar Kararlan ile Türkiye globalizm sürecine katılan ilk ülkelerden biri ohnuştur. Ancak o günkü Milliyetçi Cephe iktidannın özellikle örgütlü isçi mu- halefeti karşısında bu kararlan uygulama şansı yoktu. 12 Eylül 1980 darbesinin gerçek amacı, işte bu kararlann uygu- lanmasını sağlamak olmuştur. Hak ve öz- gürlüklerin sınırlandınlması, ödev ve so- rumluluklann öne çıkanbnası yönünde- ki eğilimler Türkiye ile sınırlı olmayıpbü- tün dünyada egemen duruma getirilme- ye çaiışılan ve gelen bir anlayıştır. Hatta Türkiye'nin dünyadan etkilendiğini söy- lemek daha doğru bir değerlendirmedır. Ne yazık ki 1984 yılı Türkiye için şans- sız bir yü olmuştur. 12 Eylül darbesinin ağır koşullan devam ederken PKK'nin si- lahlı eylemleri başlamıştir. Bu tarihten sonra Türkiye'nin demokratikleşme ve in- san haklan uygulamalannda gelişme sağ- laması zora girmiş ve insan haklan ala- nı hızla siyasallaşmaya başlamıştır. İnsan haklan alanında ülkemizde özel- likle son 16 yıldır yaşanan PKK eylem- lerinin etkisiyle yanlış kanılar oluşmuş- tur. Toplum "insan haklan savunucula- n" olarak bölücüleri, silahk eylem yapan radikal gruplan, siyasal Islamcılan-ve Batı işbirlikçilerini (mandacılan) gör- müş ve tanımıştır. İnsan haklannın bu dar alana hapsedihne olgusu, demokrasi ve insan haklannın gelişmesine karşı olan kesimleri yüreklendirmiş, toplumdan ge- len demokrasi ve insan haklan yönünde- ki haklı talepleri bu dar gruplann talep- leri gibi göstermelerine ve bastırmalan- na neden olmuştur. Oysa demokrasi ve insan haklan ala- nındaki gelişme istemlerinin bu iki kesi- min dışında kalan, toplumun geniş kesim- lerinin istemleri olduğu çok iyi anlaşıl- malıdır. Bu anlayışla atılan adunlann top- lumun büyük bir kesimi taraftndan des- teklendiğinin en somut örneği, TBMM in- san Haklannı Inceleme Komisyonu'nun 1998-2000 yıllanndaki çalışmalanna gös- terilen destek olmuştur. İnsan haklan ala- nında yapılacak her türlü çalışmada, bu örnekte olduğu gibi, ne Batı'nın dayat- malanna izin verilmeli ne de Baû 'nın gö- züne girmek gibi bir tutum içinde bulu- nulmau, ama tüm yurttaşlara ayınmsız ka- pılaraçdmalı ve hiçbir aşın siyasal tahak- küme de izin verilmemelidir. Sorunlar büyük bir açıklıkla, bilgiye dayalı, alan çalışmalanna önem verilerek incelenme- li, senuçlar yazılı duruma getirilerek ka- muya mal edılmelı, kamuoyundaki bi- linçlenme sonucunda toplumsal istem- lerin oluşmasına katkıda bulunulmalı ve çözümlerinin de katılımcılıkla aranması sağlanmalı ve bu çalışma anlayışı sürdü- rühnelidir. İnsan haklan davasına inan- mayan çevrelerin, sanki bu yönde iddi- alar ya da itirazlar varmış gibi "İnsan haklan işkenceden ibaret değfldir" biçi- minde yaptıklan açıklamalarla gelişme- lerin önünü kesme yönündeki girişimle- rine izin verihnemelidir. İnsan Haklarında Geldiğimiz Yer ErolEKTUĞRUL G ünümüzden 52 yü önce, 10 Aralık 1948 ta- rihinde Paris'te, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Insan Haklan Evrensel Bildirisi'mn ka- bul edilmesinden ötürü, her Hukukçu, Aydın Atatürkçü yıl 10 Aralıkgünü tüm dün- yada insan haklan günü olarak kutlanmaktadır. Bu bildiri ile tüm insanlann hiçbir aynm yapümaksızın haklarbakırnından esit doğ- duklan ve yasalar karşısın- da eşıt oldukian kabul edil- Düşünce Derneği Başkanı miştir. Doğal olarak, insan hak- lan bildirgesinin kabul edil- mış olması ile insan hakla- n sorunlan çözülmüş ve insanlann eşıt oldukian ger- çeği uygulamaya geçmiş değildir. ÜlkeleT, insan haklarmın konmması için yeni anlaş- malar yapmışlar, uyulma- sı gerekli yeni kuraUar oluş- turmuşlardn-. Bugün geldi- ğimiz noktada, elde edil- miş olan haklar, uzun uğ- raşlar ve savaşlar sonucu elde edilmiştir. Gerçekte, insan haklan- nın gündeme geldiğı, bu konuda yol alındığı önem- li olay 1789 Fransız Dev- rimi''dir. Bu devrimle, bo- yutlu biçimde insan hakla- n ve özgürlükler dile geti- rilmiştir. Evrensel bildiri ile de bu haklar sıralanmış ve imza altına alınmışhr. Günûmüzde, artık ülkele- rın gelışmişlikleri insan haklanna verdikleri önem- le ölçülmektedir. Ve ülke- ler kendi insanlanna, ken- di vatandaşlanna verdikle- ri önemin bir kanıü olarak insan haklannı öne çıkar- mışlardn-. ••'•>••.'••.':••• Turkcell Bölge Ofisleri, artık Cumartesi günleri de açık, üstelik hafta içi 20.00'a kadar hizmetinizde. Yoğun tempoları nedeniyle hafta içinde Turkcell Bölge Ofisleri'ne uğrayamayan abonelerimizi düşünerek Cumartesi günleri de çalışmaya karar verdik. Daha rahat koşullarda, daha iyi hizmet sunabilmek için Cumartesi günleri 09.00'dan 17.00'a, hafta içinde ise 08.00'dan 2().0()\a kadar açığız. Bekliyoruz. 444 0532 TURKCELL İnsan haklan savaşı ço- ğunlukla devlete karşı ve- rilmektedir. Çünkü devlet güçlü bir kurumdur. Ve dev- let kurumlanyla, görevli- leriyle çoğu kez vatandaş- lara karşı baskı uygulamak- ta ve insan haklannı boz- maktadır. u Hak verflmez, ahrur" kuralma uygun ola- rak insanlar devlete karşı bir onurlu savaş vermişler ve bugün geldiğimiz nok- tada buluşmuşlardır. Bu uğurda çok acılar çekilmiş, çok canlar yitiriimiştir. Ba- tılı uluslann insan haklan konusunda çok daha fazla yol aldıklan, bizim ise çok gerilerde olduğumuz bir gerçektir. Uluslararası boyuttaki in- san haklan sözleşmeleri- nin hemen hemen tümünü imza ettiğimiz halde ve bu sözleşmelerintümüTBMM tarafindan onaylanarak bi- rer iç hukuk kurah duru- muna gelmiş olduğu hal- de, ülkemizin bunlara tam olarak uyduğunu söylemek ne yazık ki olanaklı değil- dir. Güvenlik birimlerimiz- de hâlâ insanlara ışkence edildiği gibi bir izlenim, yazık ki sürüyor. Zaman za- man bu baskı ve kötü iş- lemlerin sokağa taştığına da tanık oluyoruz. YÖK'ün kuruluş yıldö- nümünde, protesto eylemi yapan üniversite öğrenci- İerinin kız-erkek nasıl cop- landıklanm, nasıl yerlerde sürüklendiklerini görsel ba- sından herkes izledi. Mani- salı lise öğrencilerine nasıl işkenceler yapüdığı, işken- ce ile imzalattınlan ifade- leri kamt sayüarak nasıl yü- larca tutuklu bırakıldıklan ülkemizin bir ayıbıdır. Yü- lar sonra onlan mahkeme karan ile aklamış olsak bi- le, kınlan onurlan, ceza- evinde geçen yıllan nasıl geri verilebilir? Bergama- h köylüler çok onurlu bir uğraş içindeler. Türkiye ve çevre korun- sun, insan sağlığı korun- sun, birilerinin çıkarlan için ülkemiz topraklan yaban- cılara peşkeş çekilmesin, istiyorlar. Ve bunlan ilk kez köylüler yapıyor. Bu amaç- la Bergama'dan Çanakka- le'ye "KuvayiMflHye" yü- rüyüşü düzenliyorlar. An- cak, devlet bunlan izliyor, sıkıştınyor, engellemeye çahşıyor. Cezaevlerine çeteler ege- men olmuş. Devlet cezaev- lerini denetleyemiyor. Ce- zaevlerinde devletin güven- cesi altmda bulunan insan- lar, çeteler tarafindan iş- kenceden geçiriliyorlar, sonra da öldürülüyorlar. Kimse bir şey yapamıyor. Kötû yaşam koşullan, bir yatakta birkaç kişinin yatı- yorahnası cezaevlerini iş- kence evlerine dönüştür- müş, tutuklu ve hükümlü- ler açlık grevlerine gidiyor- lar, ancak devletin çözüm- leme iyi niyeti bir türlü ger- çekleşmiyor. Tüm bunlar- dan sonra, şimdi düşüne- lim, insan haklannda nere- ye geldik? CUMHURİYErTEN OKURLARA ORHANERİNÇ 'Yer Değiştirmede Sevindiricilik Vardır' Polftikacılanmızın, Tebdil-i mekân da ferahlık var- dır" diyen atalanmızı haklı çıkarmak isteyen iki de- ğeriendirmesini biraz da şaşkınlıkla izliyoruz. llkini Avrupa Birtiği'ne Katılım Ortaklığı Bekjesi'nin hazırlanması sırasında yaşadık. Kıbns ve Ege so- runlannın kısavadede çozümünün öngörülmesi ko- alisyonu ayağa kaldırmaya yetti de arttı bile. Bu koşullarda direnilirse, Avrupa Birtiği'ne katıl- maktan vazgeçebileceğimiz sert biçimde açıklan- dı. Nice'teki toplu yemeğe katılmayarak bu tutu- mu protesto edeceğimiz bildirildi. Sonunda bildiğiniz gibi aynı koşullar belgeden çıkanlmadı, ama yer değiştirdi. Bizimkilerde bir sevinme bir sevinme. Neredey- se utku çığlıklan atacağız. Sonunda iş geldi, Türkiye'nin sadece yemek bö- lümüne katıldığı Nice Doruğu'nda hazırlanan "Bir- liğin geleceğine yön verecek kuramsal reformla- n belirleyen belgeye" dayandı. Bizimkiler "En geç 2004 yılında hazır oluruz" derken AB ülkelerinin, Türkiye ile 2010'dan önce görüşmeye başlayamayacağı düşüncesinde ol- duğu ortaya çıktı. Avrupa ülkelen bu sonuca nasıl ulastı sorusunun yanrtını, Tün^iye'nin kendisini yeterince tanıtmadı- ğı gerçeğinde aramak gerekiyor. Batı ülkelen, yoğun biçimde sürdürülen Türkiye karşıtı propagandanın etkisinde yaşıyoriar ve bu nedenle öğrendiklerini kesin bilgi sanıyoriar. Zaman zaman karşılaşıp görüştüğümüz parla- menter, oğretim üyesi ve gazetecilerin çoğunun "Tür- kiye uzmanı oldukian" kanısını taşıdıklannı görü- yoruz. Haksız da sayılmazlar. Çünkü kimi ülkeler- le ilgili sorulara "bilmiyonız" yanrtını veriyorlar. örneğin; • Yunanistan'da yaşayan Türklerin Müslüman azınlık sayıldığını, kendi dinsel yöneticilerini bile se- çemediklerini, yaşadıkları "Batı Trakya" bölgesine giriş çıkışlann yasak olduğunu... • Kibns'ta, Kıbns Cumhuriyeti vatandaşı yüzler- ce Türk'ün öldürülerek toplumezarlara gömüldü- ğünü, 1974'ten bu yana toplu kıyımlann yaşanma- dığını... • Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan'a ait böl- gede bir milyona yakın insanın kış kıyamet çadır- da yaşamak zorunda bırakıldığını, bunlann yakla- şık 150 bininin Kürt kökenli olduğunu... • Fransa'nın Korsika'yı ait kültür saymakta di- rendiğini... • Almanya'da değişik cezaevlerinde kalan Ba- ider-Meinhof çetesi üyelerinin, çok sıkı korunan cezaevlerinde aynı anda intihar ettiklerini bilmedik- lerini söylüyoriar. Ya da bildiklerini söylemek işle- rine gelmiyor. İç içe yaşadıklan dünyadan haberieri yokmuş gi- bi duruyoriar, ama konu Türkiye olunca bizim bite. bilmediklerimizi bildiklerini sanıp hüküm veriyorlar. Türkiye içine düştüğü bu kısırdöngüyü kırmadı- ğı sürece de Avrupa Birliği'ne girmesi hayal ola- rak kalacağa benziyor. ••• Şartlı salıverme ve ceza ertelemesi yoluyla ger- çekleştirilen dolaylı af da, kimi politikacılanmız için sevindirici yer değişmelerden öbürü. Bir oldubitti havasında, virgülüne bile dokunul- madan yasallaştınlan tasannın toplumsal yaran; hukuk felsefesi ve zamanlama açılanndan tutarlı olmadığı, politikacılardışındaki hukukçulann ortak kanısı. Hatta anayasaya aykın olduğu, yetkililerden Anayasa Mahkemesi'ne başvuran olmazsa kişile- rin AİHM'ye yapacağı başvuru ile kâğrttan bir ku- le gibi yıkılıvereceği de üzerinde uzlaşılan görüş- ler arasında. Af, bayrama yetişti, ama uygulaması özellikle tutuklular açısından bayram ertesine kalacak. Cezaevlerindeki hükümlüler, 10 yıllık indirim dü- şüldükten sonra ceza süreleri bitiyorsa "dertıal" sa- lıverilecekler. Ancak, yargılamalan süren ya da haklanndaki hü- küm kesinleşmemiş tutuklu sanıklann geleceği bi- raz karanlık. Hükümlüler deıtıal salıverilirken sanıklann salı- verilmesine, dosyalannın bulunduğu yargı yerieri karar verecek. Yasanın yürürlük tarihini izleyen 30 gün içinde ka- rar verecek. Hem günlük duruşmalar, hem yeni yıla devirler dolayısıyla verilen ara, hem 11 günlük bayram ta- tili üst üste çakışınca yasanın geriye kalan sürede nasıl uygulanabileceği şimdilik bilinemiyor. Bunlan yazıyoruz, ama Sayın Cumhurbaşka- nı'nın nasıl bir tutum izleyeceğini de bilmryoruz. Cezalar arasındaki aynmcılık o kadar karmaşık ki, affı Bayan Ecevit'in aklına düşüren küçük kızın annesi bile söylenenlere göre dört yıl daha hapis yatacak. Hukuk sisteminin aldığı yaranın nasıl giderilece- ğini ise en ünlü hukuk uzmanlan bile bilemiyor. Varsın bilemesinter. Yer değiştirtmenin sevinci po- litikacılanmız için yeter de artar bile. Erbakan Ho- ca'y hapse girmekten kurtardık ya.. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. [email protected] fâYEŞİL ELMA ^Wy PAR\G îJi: 0 :- 01 775$ PRAG •-• 475$ Ş£K£R & YILBAŞI SON YIRLLR ~!? M*5$ YUNANİSTAN — 475$ BUDAPEŞTE .... 545, :0212.249 52 111D.3O 17.OO arası uCJ ŞİŞLİ2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1987/42 Vas. Samsun ili, Bafra ilçesi, Yeşiryazu Köyü, Cilt No: 132/01, Sayfa No: 97, Kütük Sıra No: 76'da nüfusa ka- yıth bulunan Mehmet ve Fatma'dan olma, 1950 doğum- İu Hediye Güner Kağıt, MK'nin 355. maddesi gereğin- ce hacır altına alınarak. Kendisine aynı yerde nüfusa kayıtlı bulunan kardeşi Abdullah Kağıt'ın vasi tayinine karar verüdiği ilan ohı- nur. 28.11.2000 Basın: 74903
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle