27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA PAZARTESİ SÖYLEŞÎLERİ Tepkifîlmlerinin tartışılan oyuncusuyla sinemadan siyasete Berhan Şirnşek: Rolünüarayan aktör) "Ipekçe "fılminin galasına gittiğimde kimse bana ne merhaba dedi, neyüzüme baktı. Filmi izleyip çıktık. Baktım bütün basından arkadaşlar "Berhan Bey nerede? " diye soruyor. O zaman dedim ki, "Sinema şimdi başlıyor arkadaş "!. Bu konuda yazılmış herşeyi okudum. \ Minyeli Abdullah filmi ne zaman seyirciyle buluştu, "Berhan, hayatımn en büyük hatasıdır bu " dedim. Sinema yolculuğu adına değil sadece, devrim yasaları ve laik devlet adına da... Buradaki hata demokratlığımdan kaynaklandı. Emeğimi defıziğimi de kullandılar. Bu kadaryıllık performansın, yolculuğun üstüne bu emek yanlıştı. ÜMİTZtLELİ Daha ötıce bir iki rolde oynadın. Ancak yüzün 'Acımak' dizisiyie tanındı galiba? - Öyle de denilebılir. Sonra TRT'ye 'Osman- ak' adlı diziyi çektik. 16 ay çalıştık diziye, 16 ay- da tek bir diyaloğum vardı: 'Buyur Bey.' Hep 'Buyur Bey' mi dedin? - Osmancık'ı oynayan Cihan Ünal'ın arkadaş- Ianndan biri rolûndeydım. Seslenirdi; 'Hey Sun- gur!' 'Buyur Bey!' Kendi aramızda da espriydi bu. Hatta annem diziyi izleyince kendısini kan- dırmakla suçladı beni. Çünkü 'Anne bak şu be- nim'dıyene kadar, geçiyordu görüntü... Ama bu ışı yapmaya kararlıydım. Bir asistan gıbi sürekli setteydim. O bitti, Bilge Olgaç'la "tpekçe" adlı filmi çektik. Gerçekten de perfor- mansım çok ıyıydi ve iyi bir yönetmenle ilk defa film çekıyordum. Bu fibn asıl "başlangıç" oldu galiba?. - Fılmın galasına gittiğimde kımse bana ne merhaba dedı, ne yüzüme baktı. Filmi izleyip çık- tık. Baktım bütün basından arkadaşlar 'Berhan Bey nerede' diye soruyor. O zaman dedim ki, 'si- ıtema şimdi başbyor arkadaş'. Bu konuda yazıl- mış ne bulursam okudum. Sınemaya farklı bir ba- kış çıktı ortaya. Neydi o farklı bakış? - Mussolini bir sinema kentı kuruyor ve girişi- ne, 'Sinema en büyük sflahür' diye yazdınyor. En büyük fark buydu bana göre. Clark Gable'ın bı- yığının Türkıye'de moda olmasının bir nedeni vardı. Kültür yolculuğu ıçinde sinemanın yapa- mayacağı. başaramayacağı hiçbir şey olmadığıru fark ettim. Ondan sonra, herkes, düne kadar pek farkında olmadığı Berhan'la çalışmaya başladı. Çok güzel fılmler çektım. Bugün bu anlamda çok mutluyum Senin fılmlerin hep tarnşıkh. Mehmet AB Ağca rolü bunlardan biri. Sol görüşlü olduğunu söyle- 'erhan Şimşek'i sinema seyircisi, Türk toplumu, "üzerinde keskin tartışmalaryaşanan tepkifîlmlerinin tartışılan aktörü"olarak tanıdu Gerçekten de;gericikesimin baş tacı ettiği "MinyeliAbdullah"filminden Güneydoğu 'daki terörü konu alan "Işıklar Sönmesin "e, Abdiİpekçi anısınayapüan "Uzlaşma"filmindeki terörist Mehmet Ali Ağca rolünden "Hoşçakal Yarın"filmindeki Deniz Gezmiş rolüne dek oynadığı birçokfilm ve üstlendiği rollergeniş tartışmalara neden oldu. Berhan Şimşek 'leyalnızca sinema değil, siyaset ve sol politikalar üzerine de konuştuk. Çünkü o iki dönemdir CHP Parti Meclisi üyesi!.. yen bir insansm. Ağca'yı oynamak nasıl bir duy- guydu? - Ağca rolünü oynarken, aktör olarak o kurşu- nu sıkarken "Bu nasıl yapıhr" diye düşünüyorsun. Abdi Bey'i Halfl Ergûn canlandınyordu. Ateş et- tiğımde büyük bir acıyla canımın yandığını his- settim, ölümünü duyduğum andakı acı gıbi... Hatta farkında olmadan öyle bir vurmuşum ki ca- ma, elım gömülmuş. O sahne bittığınde elıme 12 dikiş atıldı. Deniz'in ıdamında da aynı acıyı yaşa- mıştım. Nasdhazırianduıburok? s - 80 kiloyken başladığımız çekimlerde 17 kilo zayıfladım. Çünkü aktör fızık olarak da Ağca'ya benzemehydi, senaryo bunun üzerine de kuruluy- du. Film, Abdi İpekçi'nın anısına yapıldı ama bir aktörün rolünü arayışının filmıydi. Sıradan bir aktöre bir rol teklif ediliyor. Mehmet Ali Ağca rolü... Türkiye'nin yakın tahhi oldum olası ilgimi çekerdi, bu fılmle daha bir eğıldım. 1991'den 79 yılına dönüp, hem canlandıracağım katili hem de kurbanını ve o zamankı Türkiye'yi araştırdım. Ağca buraya getirildığinde bir aktör olduğunu söyledi. Bana göre de iyi bir aktördü. Ama Ağ- ca'yı sevgıyle ızleyen seyırciler kalitesizdı!. Tartışılan bir fDmin de Minyeb Abdullah oldu. Bu gerici bir filmdi. Oysa sen bir sokusun. Kim, nasıl teklif etti bu rolü sana? - Ben hayatımda Minyeli Abdullah'ı ne okumu- şum, ne bilirim, ne ederim. 89-90 yılıydı. Kitabı- nı verdıler, aldım, okudum tlk aklıma gelen An- tony Ouinnın Hamza'yı, Ömer Muhtar'ı oyna- masıydı. Rolü o noktada kabul ettim. Fakat film ne zaman seyirciyle buluştu, "Berhan, hayatmm en büyük hatasıdır bu" dedim. Sinema yolculuğu adına değil sadece. devnm yasalan ve laık devlet adına da... Buradakı hata demokratlığımdan kay- naklandı. Demokrat çizgıden baktığında bu film çekılir diye düşündüm. Ama biz hep bu konuda hatalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. O dönemde çok tepkiler akhn_ - Tepki almama hıç neden yoktu, bende şimşek çaktı!.. Bu kadar yıllık, performansın, yolculuğun üstüne bu emek yanlıştı. Emeğımı de fizığımı de kullandılar. Bunu kullandırmak da bana ağır geldı doğnısu. Yönetmenı Yücel Çakmakh ile 'Buyur Bey!' filminden tanışıyorduk. Bugünkü koşullar- da baktığımda daha büyük hata olduğunu da gö- rebiliyorum. Kendımle yüzleşme ve eleştırme hakkımı kullandığımda bu çıkıyor ortaya. Bir özeleştiri yapryorsun yanL Peki bu film sine- ma sürecinde bir engel ohışturdu mu? - Zaman ıçinde karşıma çıktı. Mesela yönet- men Ersin Pertan, Kurt Kanunu filmınde rol tek- lif etmişti. Marit Koper ışı bıraktı.. Bir dönem sonra ıse FP beledıyeyı aldığında, şehir tiyatrolan yönetim kurulunda görev aldı sa- yın Koper. Demek kı, durduğu yen ınsanlar de- ğiştirebılıyor. Ben hatamı itiraf edebiliyorum, kendimle yüz- leşebiliyorum ama durduğum yeri değiştirmedim, değıştırmemde!.. Sonra yankı bulan diğer fflmler geidL Güney- doğu'da bir teröristin yaşanunı anlatan 'Işıklar Sönmesin'mesela. - Evet. Cemal Şen öyküyü getirdıkten hemen sonra Reis Çelik, Ferdi Eğilmez ve ben oyuncu aramaya koyulduk. Ben terönsti canlandıracağım ama subayı oynayacak kımse yok. Arkadaşlardan kimisi, 'Avukatıma danışayım' dedi, kimisi 'Memkkete gittiğimde ne derier' telaşına düştü. Derken, Tank Tarcan kabul ettı. 96 yılında çalış- maya başladık. Alışmak beni çok rahatsız edıyordu. Yıllardır haber bültenlerinde yayımlanan ıstatistiklerle ölüme, kana ve acıya ahşır hale gelmiştik. 94'te- ki Şırnak baskını gündemdeydi. Bunu sinema gözüyle aktarmak, anlatmak gerekiyordu. Bizim actmızdı, bızım çocuklanmızdı, bızım ülkemız- dı... Bu ülkenin umudunu biz, yıllardan beri Lazı, Kürt'ü, Çerkezi, Boşnağı, hep beraber taşıdık. Ahmed Arifin deyimiyle, tavuklanmız, horozla- nmız kanşmış bırbınne. Nasıl tepki aldı film? - Çok konuşuldu. Bir taraf başka türlü eleştirdi, bir taraf başka türlü... Ancak biz çektiğımizde haklı olduğumuzu biliyorduk. Sonra 'Hoşçakal Yann' geldi gündeme. Yine Reis ÇeKkti yönetmen. ) Ağca rolünü oynarken, aktör olarak > o kurşunu sıkarken, "Bu nasıl yapıhr " diye düşünüyorsun... Ateş ettiğimde büyük bir acıyla canımın yandığını hissettim, ölümünü duyduğum andaki acı gibi... Hatta farkında olmadan öyle bir vurmuşum ki cama, elim gömülmuş!.. Deniz'in idammda da aynı acıyıyaşamıştım... - Film ör.cesinde beni o kadar eleştirdıler ki, işin doğnısu senaryoyla çok ilgilenemedim Bi- zim Reis'le hoş bir elektnğımiz var. Ancak yö- netmen-oyuncu ilişkisini masa başında yaşaya- madık. Reis de belkı hatalıydı, bınlerine danışa- bilirdi, senaryoyu birilerine okutabilirdi. Bir eksi- ğımiz daha oldu bizim. Çok kişiyle konuştuk, ama Mihri Beili ile konuşamadık. Bir de senaryo- yu ortadan başlattı sevgıli Reis. Sevrettim ama bana film tadı vermedi açıkçaa Etkilendiğim sahneler vardı, ancak daha başarüı film yapuabilirdi diye düşünüyorum. O filmi ben çekseydim hiç Deniz'i, Yusuf u, Hüseyin'i görmezdım. Beşir Aslan, HKÜT tnan ve rahmeth Cemil Gezmiş'ın, her pazar akşamı oto- büsle Ankara'ya gıdışlenyle aktanrdım konuyu. Üç babarun dramında ülkenin dramını anlatırdım. Bu Reıs'ın tercihı. Bütün filmler eleştirilebilir. Oyuncu olarak ben de eleştırebilirim. Ama film eksiklerine rağmen ışlevini yerine getırmiştir. Yeni çekflen 'Şarlacı' filminde de Uginc bir ro- hln var_ - Nurseü İdiz, Yeşün Salkım, Aykut Oray, Er- dinç Akbaş'la çekıyoruz fılmı. Ben 1950'lerde Demokrat Parti'nin Vatan Cephesi'nin önemli komutanlanndan, Ege Bölgesi'nin Refik Ağasını canlandınyorum. İCapıtalsız kapitahst bir ağayı... Konusu ne filmin? - Refik Ağa karaktennde kapitalsiz kapitalist- lerin siyasi erkı kullanarak ülkeyi nasıl parselle- dikleri, bugünlere nasıl gelindiği anlatılıyor film- de. Bu işi şimdOer kadar iyi bOmiyoriardı o zaman- lar». Hiçbir zaman kendi sermayesıyle para sahibi olunduğuna inanmıyorum. Türkiye'de bunlann bana göre en uygun adı kompradordur!. Dönem- ler içinde medya sahibi, banka sahibidirler. Şu an maalesef her şeyın sahibi!. Bugün bıze dayatılan da tam anlamıyla kölelık ve medya demokrasisi!.. Pırasa saçlı yasaklar! Orltide Cafe'den Yeşüçam'a...Tahir Bey'in çocuklan, Türki- ye'nin çok partili hayata geçtiği sancılı yıllarda Ankara Hayma- na'da dünyaya geldi. Bir eşinden beş, diğerinden iki çocuğu oldu Tahir Bey'in... Anneleri yaşlamp saçları dökülünce bu iki çocuk "Keller" adıyla anılır oldu. Aynı soyun diğer 5 köküne ise "Tahir'- ler"denildi. - Bu ikisi aynı dedenin torunlan ama farklı siyasi görüşleri \ r armış. Keller Demokrat Partili, biz Ta- hir'Ier de CHP'1L_ Her muhtar se- çiminde bir kurban ohırmuşL Tahir'ler soyunun beşinci kuşa- ğından Berhan, 1957'de Bay- burt'ta dünyaya geldi. Doğuştan CHP'li olarak!.. Çocukluk yılla- nnda kavradığı bu siyasi gelenek ilk gençliğinde biçimlendi. Ortaokul ve liseyi Istanbul'da Vefa Akşam Lisesi'nde okudu. Türkiye'yi daha iyi bir geleceğe taşımak umuduyla serpilirken, genç olmaya çok az zaman ayıra- bildi. 78'lileri kuşatan siyasi ya- saklar, yaşanan sevdalarda da sü- rüyordu. - Hiç umıtmam. Hamide admda bir kız arkadaşım vardı. Pırasa saçlı... 3 yıl evine götürüp bırak- tım. Elini tutmak bile aklımdan geçmiyordu. Yoldaşım, arkada- şundL Sevgüi olarak bakamıyor- dum! Bir tek gözJerimizin derinli- ğinde birbirimize taküdığımız an- lar olabiliyordu» Biz gençliğimizi hiç yaşamadık. Gençliğin en ça- buk öğrendiği şeyleri bflmryorom. Bisiklete binmevi, bilardo oyna- mayı hâlâ bümemL Türkiye çatışmalarla dolu 80 öncesinde bölgelere ayrılmıştı. Beyazıt'taki 'Orkide Cafe', sol ce- nahındı. Berhan ve arkadaşlannın yanı sıra Şerif Gören, Yavuz Öz- kan da buraya gelirdı. Hiç aklında yokken sınemayla tanıştı. - Yavnz Ağabey o yıllar fotoro- man yönetmenliği yapıyordu. Bir gün 'Sen oynayacaksın.' dedi Şa- şırdmı!^ O güne kadar 6x9 kart- postal bile çektirmemiştim. Çünkü bizim aklımızda, yapacağımız devrimden başka bir şey yoktu!. Berhan bu teklifi kabul etmedi. Ancak 3-4 ay sonra umulmadık bir olay geldı başına. - Hiç unutmam. 1979 yüı Kur- ban Bayramı'nın 3. günüydü. Fa- tih'te işlettiğim çay ocağı bomba- landı. Ben de kurşunlandun. O günkü adryia Akmcılann işiydi bu. Istanbul'dan bir süre ayrilmam gerekince Yavuz Ağabey'in tekfifi- ni kabul ettim. Kumburgaz-SOivri arasında bir shede kalıp, çektik fo- to-romanL Nasıl yapacağunı bile- miyordum. 'Gül' dediklerinde, dudağım titrerdi Oyunculuğu, yönetmenliğini Cûneyt Arkın'ın yaptığı 'SevgiB Oğhım' adlı fılmdeki yanaşma ro- lüyle devam etti. Derken 12 Eylûl geldi!.. Gözaltına alınanlar arasın- da Berhan da vardı. - Çok ilginçtir. Bizi huzurevine götürdüler. Balık istifi gibi dohış- muştuk. 11 gün kaldım orada. Sonra tanıdık bir asker, 'listelere baktım, senin adın yok. çıkabilir- sın' dedi. Onca günün ardından elimi kolumu sallayarak çıktım.L Çıktım ama, 12 Eylül'le birlikte hepünizin ütopyası, hayali,1her şey bir anda bftmiştL Benim için sine- ma daL Darbenin ardından toplum hızJa kırletildi. Anayasayla garantiye alınan dayatmalar, toplumsal iliş- küeri de zedeledi. Bunalımın bir adı da kimlik arayışıydı. - Samimiyetle itiraf etmek ge- rek!.. Bir anda başka bir dünvanm insanı olduk maalesef. 12 Eylfil sonrasının Idrlenmişüği, yaşanıl- mamış gençüği depreştirdi. Çevre ve ilişkiler kaydı_. Bireysel sorun- lara yönelen kimnkler edindik. Ya- şamınııza çıkariar yön verir oldu. Istisnalar otabiUr, ancak bu süreç- ten kim 'nasıbımı almadım' derse sanmm ki yalan söykr» AUahtan hayatm böyle gitmeyecegini lasa sürede fark ettim. Yine de boşa ge- çen o günlere hâlâ çok aarun— 'Acrnıak' 1984 yılında oyuncu- luğa geri döndûğünde çektiği ilk film oldu. Reşat Nuri Günte- kin'in romanından Orhan Ak- soy'un yönetmenliğinde çekilen dizinin ardından, tartışmah birçok rolle defalarca beyazperdeyi ara- ladı... CHP merkezsağa kayamazif - ÇHP sosyal demokrat hareketin emeğe, işçi sınıfma dayalı kimliğiyle, Kemalizmin devrimci kimliğinm bu- luştugu noktadır. Dünyanm hiçbir ye- rinde, hiçbir zaman devrimler eski- mez, bilim eskimez. Bu anlamda yü- zûmüzü bilime dönmemiz gerekiyor. Sinema dünyasında çataşm. politik tembierini ortaya koyan çok az insan- dan bmsin. &d dönemdir de CHP Par- ti Mechsi üy«sBİn? Neden CHP? - Kendimi büdim bileli CHP'li- yim. Ancak 18 Nisan gecesi çok bü- yük bir acı duydum. Bu ülkeyi kuran, aydınlanma devriminin öncülüğünü yapan CHP'nin barajm altında kalma- sı, benim tribünden sahaya inmeme neden oldu. Müdahaleci olmamız ge- rektiğını düşûnerek, CHP'nin PM'sine aday oldum. Çünkü CHP, ilkeleri ve 6 okunun ötesinde bana göre Türkiye demek. Var olan diğer partilerinse bir- birinden farkı yok... CHP 1990'h yıllardan rtibaren is- tikrarlı bir şekilde azalarak geldiği 1999 seçimlerinde partamento dışmda kaldı. tstifa eden Deniz BajkaL 15 ay sonra sanki hiçbir şey yokmuşçasına yeniden parti Uderliğine seçildL Peki şimdi ne olacak? - Öncelikle şunu gönnek lazım: CHP parlamentonun dışında kalmalıy- dı ki, imtiyazlan, tahkimleri, MAI an- laşmasını, sosyal devleti ortadan kal- dırabilsinler. 60 milyonu 5 milyona mahkûm edebilsinler. Son günlerin moda bir sözcüğü var; öteki Türkiye. 5 milyonun elindeki 60 milyonluk öte- ki Türkiye... Bugün iktidara gelenlerin ekonomi, sağlık, eğitim vb. hiçbir ko- nuda hazırlıklan yoktu. Birisi 'Ben Apo'yn yakaladım' diyerek, diğeri 'Ben de asacağun' diyerek iktidar ol- du. Geldiler ve ülkeyi şu an parselli- yorlar. Sendikal dünyayı, emek dünya- sını hallaç pamuğu gibi kaldınp artılar. Çûnkü Türkiye'de var olan kapitalsiz kapitalistlerin, siyasi erkten beslene- rek zengin olanlann tek amacı CHP'yi parlamento dışmda bırakmaktı. Zaten Türkiye'nin şu dönemdeki en büyük eksiği sosyal demokrat partinin olma- yışı. Türkiye'de solun eksikliği var. Doğnı ama, parlamento dışı kal- magna CHP'nin de birtakım yanhşlan neden oldu. Parti içinde son 10 yıkhr "Arük bu 6 oku kakürahm, liberal bir kimMğe bürüneüm" diyenkrin etkin ol- duğu bir dönem yaşanmadı mı?!. - Bu hatalar yapılmadı değil. An- cak CHP sosyal demokrasinin ve 6 okun bayrağmı taşımak mecburiyetin- de. Altan Oymen'in bu parlamentoyu tanımlayan çok hoş bir lafı var: 5'i bir yerde 5 tane parti!.. 5'inin de birbirin- den aynştığı hiçbir nokta olmadığı gi- bi hepsi söylediklerinin tersini yap- mıştır. Biz onlann yaratöğı 'öteki Tür- kiye'yi' reddetmeliyiz. Peki şimdi ne ohır? CHP, Baykal üdertiğinde başanh olur mu? - Parti içinde iktidar olan Sayın Baykal'ın kendisi de 'Acaba sokakta da iktidar olabflir mivim?' diye düşü- nüyordur samnm. 18 Nisan seçimle- rinden bu yana degişen tek bir şey var. Farkh partiler bile CHP olmadan Tür- kiye Cumhuriyeti Parlamentosu olmu- yor, diyor. Ama mesele esen rüzgârla puan arttırmak değil. Olkenin ciddi problemleri var ve CHP bunlara çö- züm üretmek zorunda. Bir de sosyal demokrat partilerde liderin kim olduğu da çok önemli de- ğil. Sosyal demokrat partilerde, parti- nin sahibi örgüttür. Lider, koordinatör- dür, sözcüdür. örgütle ve halkla bağı genel sekreterler kurar. Sayın Baykal Türkiye'nin en iyi hatiplerinden, en karizmatik kişüiklerinden ve Türkiye siyasetinin en dürüst insanlanndan bi- ridir. Fakat sadece genel başkan mese- lesi değil bu. Kadro yani mutfak me- selesi. Işte burada kaygılanm var. Sa- yın Baykal şu anda yine 18 Nisan ön- cesi kadrosuyla beraber. Bu süreci CHP'nin bir üyesi olarak takip edece- ğiz. CHP'nin sağa ve merkeze doğru değil, sosyal demokrat ilkelerle, 6 ok- la, devrim yasalanna doğru mutlaka taşmması gerekiyor. Başka bir çıkışı yot Baykalın "değiştim" yolundaki açıkkmalanna nasıl bakryorsun?» - Deniz Baykal, 'değiştim' diyor. Demek ki kendisinin değışmesi gerek- tiğini biliyordu. Hatta bir konuşmasın- da "15 ay derviş gibi yaşadım" diyor. Sanınm ki, CHP'nin derviş gibi yaşa- maya ihtiyacı yoktur. CHP laik bir parti. Geçen haftalarda Hürriyet gaze- tesinde Baykal'm "Şeyhim Edebali" açıklamasını okudum... Arkasındaki duvarda çerçevelen- miş sözleri asılı olarak fotoğraf çektir- miş. Ben de okurum, çok güzel sözler. Ama 'Şeyhim Edebali'nin sözleılJ sözcüğünü kullanmak ayrı bir şey. Çünkü Edebali bir tarikat lideri. CHP'nin bugün en önemli sorunu tari- katlarla. fundamantalizmle ilgili. Geç- en günlerde 2^aman gazetesindeki kö- şesinde tbrahim Karayeğen de Sayın Baykal'ın değişimiyle ilgili bir yazı yazmış. Diyor ki; röportaja giderken, yine bizi klasik sol anlayışıyla, katı laik kimliğiyle karşılayacağmı düşünür- ken, karşıma Ecevit'i andıran bir kişi- lik çıktı. Hatta Özai'ın 4 eğilimini oluşturan bir profil gördüm. Bu, CHP için tehlikeli olur. Burada partinin merkez sağa doğru kayışı yatıyor. Değiştim lafi o zaman merkez sa- ğa doğru değiştim anlamına mı geli- yor? - Sanınm Genel Başkanımız bu yazıyı açıklayacak ya da tekzip ettire- cektir. Etnik kimliğiyle Türkçülük, dinci kimlik Türkiye'de yükselen değerler diye biz oraya taşınamayız. CHP bunu reddeder. Sanıyorum ki, Ibrahim Ka- rayeğen gönnek istediği Baykal'ı yaz- mış. Sayın Baykal'ın bu ifade içinde kendisini anlattığını, CHP'yi anlattığı- nı hiç sanmıyorum. CHP sosyal de- mokrat hareketin emeğe, işçi sınıfına dayalı kimliğiyle, Kemalizmin dev- rimci kimlığinın buluştuğu noktadır. Dünyanm hiçbir yerinde, hiçbir zaman devrimler eskimez, bilim eskimez. Bu anlamda yüzümüzü bilime dönmemiz gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle