Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
« KASJM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J V U I _ J J . LJ 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr
"Yılmaz Güney sinemasınm düğüm noktası, kullandığı kurgu tekniği ve malzemesidir
Çocuk resmilerL, kurgu ve Güney
AYŞEEMELMESCİ
Kızlanmın küçükken yaptıklan re-
simlerden bazılannı bir dosyada sak-
lıyorum. Hayatrn beni fazla bunalttı-
ğj anlarda. kımbilir belki de bir geç-
mişe kaçış güdüsüyle. eski fotoğraf-
lsnn yanı sıra bu resimleri de çıkanp
bakıyorum. Evler, çiçekler, çocuklar,
tabıı "anne" ve "baba", renkler, renk-
ler... Ilgınç bır ortak noktası var bu re-
simlerin: Henüz oyunla gündelik ya-
şam arasındaki sının netlikle çizeme-
miş saf çocuk gözü, o an için en önem-
li gördüğü öğeyi hiçbir orantı kaygı-
sı gütmeyen kocaman boyutlarda çi-
zip resmin genellikle ortasına ya da
en görünür yerine yerleştirivermiş.
Daha sonra yaşlar ılerledikçe, tele-
vizyondan, bir başka arkadaştan ya da
herhangi bır kitaptan görülmüş belli
kalıplar resimlere egemen olmaya
başlıyor. orantı kaygılan o ilk başta-
ki saf, ama çarpıcı "oyun" öğesini,
geri plana itıyor.
Oğuz Aral'ın, 24 Eylül tarihli Hür-
riyet gazetesinin ekinde çıkan ve ken-
di yaşam öyküsünden kesitler anlat-
üga nefis yazısında. "çocukOğuz", çiz-
digi kovboyun elının nıye kafasından
büyük olduğunu şöyle açıklıyor "_bu
yumrukçu bir kovboy! Eli küçükolur-
sa bir vuruşta haydutlan nasıl yere yı-
kabilir?"
Çocuk kafasında oyun alanıyla gün-
delik yaşam alanının iç içeliğinin yan-
sıması olan bu resımler, aslında tiyat-
roda kurgunun nasıl ışlediği ya da iş-
lemesi gerektiği hakkında da bir fi-
kir venyor insana. Çûnkü teatral kur-
gunun da hedefı, sonuçta "kovboyun
haydutianvumruklavan dlerini" sah-
nede büyüterek gösterebilmek, başka
bir deyişle hayatı sahnede mercek al-
tına yatırmak, algıladığımız ve aktar-
mak istediğımLZ gerçek her ne ise,
sahnede onu yeniden üretirken önem-
li gördüğûmüz boyutlannı vurgula-
risenstein'ın kurgu
tekniği konusunda
çokça örnek verdiği
Puşkin'in
dizelerindeki
görüntüler zihnimizde
nasıl bir filmin
kareleri gibi art arda
sıralanırsa, Yılmaz
Güney'in sineması da
o eşsiz "kurgu
anlan"yla ekrana
"memJeketimden
insan manzaralan"nın
tadına doyulmaz
sevincini, hüznünü,
sıcaklığını, şiirini taşır.
yarak yeniden kurgulamak. Meyer-
hold, kendisinin epizodlamaya daya-
lı kurgu tekniğini, art arda gelen sah-
ne görüntülerinin arasındaki zıtlık-
tan, onlann çarpışmasından doğan et-
kiden yararlanarak seyircinin imgele-
minde yenı çağnşım yollan açmak
olarak özetliyor.
Sinemada kurgunun ilk büyük us-
tası olarak kabul edilebilecek Eisens-
tein'ın sinema üzerine notlannın, dü-
şüncelerinin, yazılannın derlendıği o
çok ilginç kitaplar şöyle bir kanştın-
lırsa, esin kaynaklan arasmda çocuk
gözünden ve resminden Japon tiyat-
rosuna (kabuki) ve yazısına, tiyatro de-
neyimine kadar çok geniş bir yelpa-
ze sıraladığı görülür.
Gerek sinemada gerekse tiyatroda
(çok farklı yollarla gerçekleştirilseler
de) kurgunun başlıca hedefı, tıpkı bir
çocuk resminde olduğu gibi, fılme,
oyuna (ya da resme) bakanm eserin
çeşitlı parçalan arasındaki ilişkileri
yaratıcı tarafuıdan önceden tasarlan-
dığı bıçimiyle (yorum) görmesini sağ-
lamak, hem de ızleyicinin kendi çağ-
nşımlannı harekete geçirmesine, ken-
di öykülerini kurmasına olanak tanı-
maktır.
Türk sinemasınm kurgu ustası da
YılmazGüney'dir. "Endişe"de ve son
filmi "Duvar"da bırlikte çalışma şan-
sını bulduğum Yılmaz Güney sinema-
sınm bence düğüm noktası, filmlenn-
de kullandığı kurgu tekniği ve malze-
mesidir. O anlar ve görüntüler bir an-
lamda onun senaryolannın satır ara-
landır.
"Endişe
r>
nın çekimı ıçın Adana'day-
dık. Sanırım çekimin ya ilk ya da ikin-
ci gününün sonuna gelmiştik. Herkes
malzemelerini topluyordu. Birden
Yılmaz Güney bağırmaya başladı:
"Kamerayıgetiirin,çabukkamerayıge-
tirin!" Başımı kaldınp, ne çekmek is-
tiyor diye baktım: Uzakta, ufukta bat-
mak üzere olan güneşin son ışıklany-
la gerçeküstü bir görüntüye bürün-
dürdüğü düzlükte bir atlı dörtnala gi-
diyordu.
Sonuçta o sahne çekilemedi, ama
Yılmaz Güney' ın filmlerine bu göz-
le bakıldığında pek çok benzer görün-
tüyle, benzer seçme kurgulama anla-
nyla karşılaşıhr. Bu anlar onun sine-
masınm alt-metninı ve şiırinı oluştu-
rur. Bu şıirde en baskın unsurlardan
bın de ınsanın, ınsan yüzünün, göz-
lerin. bakışlann kullanımıdır. Onun
filmlennde bır anlamda kurgu aracı
haline gelerek öykünün satır aralan-
na hayatın şiınni serpıştiren bu görün-
tüler, imgelemimizde açtıklan sayısız
yan öykü başlangıcıyla da eserin odak
noktasına insanı oturtuverirler. "Du-
var"da ıse "kurgu anlan"nın ana mal-
zemesini çok daha ağırhklı olarak
yüzler, gözler ve bakışlar oluşturdu.
Ve bence Yılmaz Güney çok bilinçli
bir seçimle, fihnin öyküsünü hapis-
hane dışına taşunadı. Çünkü onun si-
nema dilinde yan yollar açmadan ve
o yan yollan seyircinin çağnşımında
besleyecek kurgu anlan eklemeden
bir öyküyü salt kendi iç kurgusuyla
anlatmak gibi bir yöneliş yoktur. "Du-
var"da ıse dış mekânda serbestçe gö-
rüntü avına çıkma olanağı yoktu (çün-
kü film Fransa'da çekılıyordu).
Cumhuriyet'in "Salı khaplan"ndan
çıkan Puşkin'in "Bakır Ath"sı için-
deki "Çingeneler" öykü şiirinin fina-
line geldiğimde Yılmaz Güney'in si-
nemasını düşündüm.
"Göçebe kafilesi devindi / Konak-
bdığı bu facia ovasuıdan. / Ve az son-
ra bozkınn derinlerinde /Silindi göz-
den. Bir araba yalnızca, / Acıklı kili-
miyle üstü örtülü / Terk etnıiyordu bu
uğursuz düziüğü./Tıpkıböyİe kışöne-
sinde bazen, / Puslu bir sabah zama-
nı,/Ha\-alanır>üze\indenkırlann/Sü-
riisû ensonturnalann,/Çığhkiarla sav-
rniur güneye doğru, / Ve ölümcül bir
kurşun yarasıyla / Biri kalır geride
mahzun, / Salmakalır kınlmış kana-
dıyia. / Gece indi; gam yüklü araba-
da / Arük kimse ateşi kurmadı. / Ar-
ûk bu gezici damda sabaha kadar /
Kimse dingin uykusunu uyumariV
Bozkırda gıderek uzaklaşan bır ara-
ba kafilesi, yakın planda tek başına kal-
mış bir araba, gökte bu- turaa sürüsü,
bozkırda iki mezar, gece ve tek başı-
na araba...
Eisenstein'ın kurgu tekniği konu-
sunda çokça örnek verdiği Puşkin'in
dizelenndekı bu görüntüler zıhnımiz-
de nasıl bir filmin kareleri gibi art ar-
da sıralanıyorsa, Yılmaz Güney'ın si-
neması da o eşsiz "kurgu anlarTyla
ekrana "memkketimden insan man-
zaralan"nın tadına doyulmaz sevin-
cini, hüznünü, sıcaklığını, şiınnı ta-
şır.
O, sinemamızın şairidir.
Turan Yavuz'unyönettiği belgesel,festivalde birinci oldu
'Tmç/d'yeMilano'dan ödülANKARA (AA) - Sovyet ıhtilal-
cisi LevTroçki'nın Istanbul 'dakı sür-
gün yıllannı anlatan "Esile in Büyü-
kada- Büyükada'da Sürgün" belge-
seli Milano Uluslararası Film Fes-
tivali'nde belgesel dalında Türki-
ye'ye bırincilik getirdi.
Yapımcılığını Ayda Yavuz'un, yö-
netmenliğini Turan Yavuz'un üst-
lendiği dramatik belgesel, Basın Ya-
YAPI KREDİ YAY1NLARI
a
Balkanlar üstüne
birkaç çift söz"
Luan Starova
Nedim Gürsel
konusuvor.
Kasım
Pazartesı 2000
saat 18:30
Yapı Kredi Kültür Merkezi
- '" Sermet Çifter Kütüphanesi
Istiklal Cad. No.285-Beyoglu
yın ve Enformasyon Genel Müdür-
lüğü ıle tMKB'nin sponsorluğunda
çekildi.
Rus aktör Vîktor Sergachev'in
Troçki'yi canlandırdığı belgeselde.
ünlü oyuncuyla oynayan-
lar arasmda Işık Yenersu,
Tan Sağtürk ve Şehnaz
Çakıralp de bulunuyor.
Görüntü yönetmenliğini
CoKn Mounier'nin yaptı-
ğı filmin müziklerini Fa-
hir Atakoğlu hazırladı.
tngıliz o>oıncu Vanessa
Redgrave'in seslendırdı-
ği belgeselde, 1929-33 yıl-
lan arasmda Sovyet thti-
lali 'nin önde gelen kişile-
rınden Lev Troçki'nin,
Stalin tarafından Türki-
ye'ye sürgüne gönderil-
mesi anlatılıyor.
Troçki'nin Türkiye'ye
gelişi ve yaşadıklarının
aktanldığı belgesel, Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin o
dönemine de ayna tutu-
yor. Troçki'nin 1938 yı-
lında Amerika'daki özel
bir üniversiteye sattığı ar-
şivindeki belge ile bilgı ve
görsel dokümanlarla ha-
zırlanan belgeselde, Troç-
ki'mn Istanbul limanına
vanşı, Tokatlıyan Ote-
li'ndeki görüşmeleri, Is-
tanbul'un turistik ve tari-
hi yerlerini ziyaretleri, Bü-
yükada'daki evinde kâtip-
leri ve yandaşlanyla yap-
tığı toplantılar ve aile içi
kavgalan tüm yönleriyle
yansıtılıyor. 'Exile in Bû-
yükada' gelecek aylarda
çeşitli festivallerde göste-
rimegirecek.
YAYINEVLERİNDEN YENİKİTAPLAR (2)
Balkanlar'dan biryazar,
diplomat veprofesör
Yapı Kredi Yayınla-
n'nın bu yılki fuar konu-
ğu Arnavut asıllı Make-
donyalı yazar, profesör
ve diplomat Luan Sta-
rova. Üsküp Üniversite-
si'nde Karşılaştırmalı
Fransız Edebiyatı profe-
sörü olan Starova, Make-
donya'nın Fransa Büyü-
kelçisi.
Yazar, 1997'de Fran-
sa'da En lyi Yabancı Ro-
man Ödülü'nü alan kıta-
bı 'Keçüer Dönemi* ad-
lı romanında Türkıye da-
hil (Osmanlı Imparator-
luğu dönemi ve Cumhu-
riyet Türkiyesi), Balkan-
lar'ın bugün de yaşamak-
ta olduğu korkunç dramı
ve bunun gerisinde yatan
nedenleri gözler önüne
seriyor.
Balkanlar'ın küçük bir
ülkesinde tkinci Dünya
Savaşı'nın çıkışında,
uzun yıllar sürecek sos-
yalist deneyimlerin eşi-
ğınde. Tıto'yla StaMn ara-
sındaki anlaşmazlık çer-
çevesinde sancıyla do-
ğan roman. küçük bir ço-
cuğun babasına duydu-
ğu aşkı anlatyor. Her şey
bu çocuğun bakışının ar-
dmdaki prizmadan gö-
rünür, şiirsel ve belli be-
lirsiz: Ne tarih, ne yer
adı...
Yusuf Aülgan'ın 'Ay-
lak Adam' ve 'Anayurt
Oteti' adlı romanlanyla
öykülerini içeren 'Bodur
Minareden Öte' ve iki
masalın yer aldığı 'Ek-
mek Elden Söt Mama-
dan' adlı çocuk kitabı ve
yanm kalmış ve hiç ya-
yımlanmamış romanı
'Canistan'ı birpaket ola-
rak okuyucuya sunulu-
yor.
Ahmet Hamdi Tanpı-
nar'ın 'Saatteri Ayarİa-
ma Enstitüsü' yazann
hazırladığı maketin tıp-
kıbasımı ile birlikte ve-
riliyor. NuruBah Ataç'm
1951-1956 yülanarasın-
da dergilerde çıkan ede-
biyat yazılannı kapsa-
yan 'Dergilerde' ve 1941-
1953 yıllan arasında ga-
zetelerde çıkan yazıla-
nndan oluşan 'Söyleşi-
ter' adlı kitaplan füarda
okuyuculara ulaşan ki-
taplar arasmda.
Luan Starova
Thomas Bernhard
NurullahAtaç
'uan Starova,
'Keçiler Dönemi'
adlı romanında
Balkanlar'ın
bugün de
yaşadığı korkunç
dramı gözler
önüne seriyor.
EnisBatur'un 'AaBfl-
gi / Fugue Sanaö Üzeri-
ne Bir Roman Deneme-
a' on bir bölümden olu-
şuyor. Romamn kahra-
manı Elviro Guarçez ya-
ratıcısırun (yazann) gez-
gin hali olarak yaşıyor
hayatmı.
Amin Maalouf, 'Yü-
züncü Ad' (Baldassa-
re'nin Yotcutuğu)adlı ro-
manında Ortadoğu'da bır
antika dükkânının sahi-
bi, Cenevizlı Baldassa-
re Embriaco'nun Tan-
n'nın yüzüncü adının
yazılı olduğu ve dünya-
ya kurruluş getireceği-
ne inanılan bir kitabın
peşine düşerek yeğenle-
riyle yapüğı bir yolcuhı-
ğu anlatıyor.
Vea»r Colic Amodeo
Modigliani'nin Olağa-
nüstü Kısa veGarip Ha-
yab' adlı kıtabında Amo-
deo Modigliani'nin ya-
şammı değişik tarzda,
Camus, Borges. Sartre,
Ponente, Basier, Geor-
ges, Vlaminde, Amason,
Kafka'dan yaptıgı alıntı-
larla bir "mozaik roman'
olarak kaleme almış.
Tahsin Yücel'in 'Onu
Yukanda Ara> ın/Salak-
hk Üstüne Deneme1
ad-
lı yirmi denemeden olu-
şan son kitabı yeni yayın-
lardan.
Thomas Bernhard'ın
'Bitik Adam' romanıyla
KıırtHoffinann ın 1981
ve 1988 yıllan arasmda
Bernhard'm Ottnang ve
Ohlsdorftaki çitiik evin-
de yaptığı on dört söyle-
şiyi bir araya getiren
'Thomas Bernhard la
Konuşmalar' adlı kitabı
birleştirilerek sunuluyor
okuyucuya.
Listede iki de sanat
kitabı var. tlki, Jean Cle-
ar'ın 'Marcel Duchamp
ya da Büyük Kurga' ad-
lı kitabı. Ikincisi ise
Oğur Arsal'm 'Modern
Osmanh Resminin Sos-
yolojisi (1839-1924)'
'Insan Haldan' adlı ki-
tapta yirmi altı Türk hu-
kukçunun konunun deği-
şik alanlanyla (çocuk
haklan, işçi haklan, ki-
şisel haklarvb.) ilgili ma-
kaleleri bir araya geli-
yor.
Fransız tarihçi Paul
Dumont, 'Osmanbcdık,
Ulusal Akunlar ve Ma-
sonhık'u, Sencer Drvit-
çioğlu'nun 'Köktürkler'i
anlatıyor.
özel diziden çıkaeak
mimar Engin Yenal'ın
'101 Yapı' adlı kitabm-
da ise Istanbul'u Istanbul
yapan yapılar fotoğraf-
larla anlatılıyor.
Beck, globalleşme
üzerine konuşacak
Kültür Servisi - Prof.
Dr. Llrich Beck, 'Glo-
balleşme ÇağuıdaAvru-
pa' başlıklı panelle Iz-
zettinOnder'le birlikte,
8Kasım'dasaatl8.OO'de
TÜYAP A Salonu'nda
olacak. Almanya'nın çok
tartışılan sosyologlann-
dan olan Beck, 'Risiko-
gesellschaft' (Risk Top-
lumu) adlı kitabıyla ta-
nınıyor. Beck'in ortak
kimliğin yok olduğu çağ-
da kendi hayatı üzerine
giderek daha çok reflek-
siyon yapması talep edi-
len bıreyin 'RiskKimti-
ği' konusundakı düşün-
celeri bu çalışmasında
oluşmaya başladı.
Beck'in yayımlanan
diğer önemli kitaplan:
Sosyolog olan eşi Ehsa-
beth Beck-Gernsheimile
beraber yazmış olduk-
ları 'Das ganz Normale
Chaos der Liebe' (Aş-
kın Normal Kargaşası),
'Die Erfindung des PbB-
tischen' (Sıyasallığın Ica-
dı), 'Perspektiven der
VVeltgesenschafr (Dünya
Toplumunun Bakış Açı-
lan). 'Schöne Neue Ar-
behsvvelt' (Yenı Güzel Iş
Dünyası). IJlrich Beck
1997 yıhndan beri Suhr-
kamp Yayınlan için
'tkinci ModernKk' kitap
dizısınin edıtörlüğünü
yapıyor.
Trotta retrospektifi
• Sinema-Tarih
Buluşması'nda
Margarethe von
Trotta'nın
retrospektif
gösterisi yer
alacak.
Kültür Servisi - Al-
man Kültür Merkezi ve
TÜRSAK'ın işbirliği ile
11-16 Kasım tarihleri
arasında gerçekleşecek
olan 'Sineraa-Tarih Bu-
luşması'nda Alman yö-
netmen Margarethevon
Trotta'nın retrospektif
gösterisi yer alacak.
Almanya'nın en
önemli kadın yönetmen-
lerinden biri olarak gös-
terilen Trotta, fılmlerin-
de açıkça kadınlann gö-
rüşlerini vurguluyor. Bı-
linçli olarak politik olay-
lara kanşmış kadınlann
kaderleri. filmlerinin
ana temasmı oluşturu-
yor.
Trotta, toplumun için-
de bulunduğu durum
haklunda kışisel bir hü-
küm verebilmek için,
aktüel veya tarihi olay-
lardan yola çıkarak po-
litik film geleneğini sür-
10 filmi gösterilecek.
dürüyor.
Restrospektifgösteri
içinde Trotta'nın 1975-
1995 yıllan arasındaki
10 filmi olan'Kathari-
na Blum'un Çiğnenen
Onuru'(1975),'Chris-
ta Klages'in tkinci Uya-
mşı'(1977),'Kızkardeş-
Ier veya Mutluluğun
Dengesi' (1979), 'Ağır
Zaman'(1981),'Müthiş
Çugmhk'(1982),'Rosa
Luxemburg' (1986),
l
LungoSilenzio'(1993),
'Yeroin'(1994),'KışÇo-
cuğu' (1997), 'Merala
Daima Sürdürmek'
(1995)adhfilmlerAl-
manca, Türkçe ve Ingi-
lizce alt yazılı olarak iz-
lenebilecek. •
UPSD kültür yozlaşmasma karşı
'Derinliksiz ve
geçici değerlere dur'
• Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği
bir dizi etkinlikle kültür yozlaşmasma
karşı bir saf oluşturma karan aldı.
Kültür Servisi -
UNESCO AIAP Türki-
ye Ulusal Komitesi Ulus-
lararası Plastik Sanatlar
Derneği (UPSD) Başka-
nı NBüferErgia bır açık-
lama yaparak ülkemiz
aydınlannı, meslek ör-
gütlerini, basın yayın or-
ganlannı, 'derinUksizve
geçici değerlerin egemen
kıünmaya çahşıldığı bir
geleceğe durdemeye' ça-
ğırdı. Ergın. UPSD'nın
önümüzdeki günlerde
oluşturulacak bir dizi et-
kinlikle ülkemizdeki kül-
tür yozlaşmasma karşı
bir saf oluşturma karan
aldığını belirterek bu et-
kinliklerin alanının ge-
nişletilmesi ve gücünün
arttınhnası içm üreten
ve yaratıcılann öneri ve
katkıda bulunmalannı
istedi.
UPSD'nın açıklaması
şöyle:
Ülkemizde yıllardu-
yaygınlaşmasma zemin
hazırlanan kültür yoz-
laşması, bireylerüzerin-
dekı tahnbatını arttır-
makta ve yaşamın her
alanında izlerini dennleş-
tirmektedir. Adını bile
anmak istemediğimiz bir
vakıfsergi salonundaya-
şanan ve önce Adnan
Çoker, arkasından da
üyemiz, ressam Musta-
fa Ata'nın sergilenni
çekmelenne neden olan
olay, bu denetlenemez
hale gelmiş aşınmanın
bir sonucudur.
Türkiye'deki bu aşın-
ma, kültür ve sanat ala-
m dışmda kendisini ta-
rif eden, arabesk kültür-
le kendisine yaldızlı, de-
rinliksiz bir dünya oluş-
turan yeni sermaye ve
siyasal anlayış tarafın-
dan topluma dayaülmak-
tadır. Insam insana taşı-
yan, demokrasi gelene-
ğini besleyen, zengin-
leştiren, evrensel özgür-
lüğü sağlayacak, evren-
sel değerler üzerinde in-
sanlan birleştiren en et-
kili olgu sanattır.
Ülkemizde siyasal ve
ekonomik erki eünde bu-
lunduranlar, geçici rant-
lar sağlama uğruna sanat
ve kültür insanlannı dış-
layan, Önünü tıkayan,
suçlayan, yargılayan,
baskıcı politikalar üret-
mekte ve sanann yaşam-
la bütünleşmesini önle-
meye çalışmaktadırlar.
Sanatçılar, kültür in-
sanlan, sanatm ve ev-
rensel değerlerin yaşam-
da çoğalmasmı, derin-
leşmesini, geleceği oluş-
turmasını ısteyen her du-
yarh vatandaş, bu gidiş
karşısmda artık kararlı
bir direnç oluşturmalı-
dır.