24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASJM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONOMt / SAYFA [email protected] 13 RenautTdan iki yeni ppoje BURSA(AA)-OYAK Renault'nun Megane Sedan ile Clio Symbol'de bazı değişiklikler yapmaya hazırlandığı bildirildi. OYAK Renault'nun yeni Megane'ı 2002 yılının ilk aylannda, sadece Türkiye'de üretilenClio Symbol'ün "makyajlı" halini de 2001'de piyasaya sunacağını belirten yan sanayiciler, söz konusu değişiklikleri yapmak için Oyak Renault yöneticilerinin kendileriyle toplantı dûzenlediklerini ve her iki modelde de yerlilik oranının arttınlması gerektiğini bildirdiler. "Batric bankaya değUGAFa' ŞANLIURFA(AA)- Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası (ŞTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ismail Demirkol, 2001 yılının bütçesinin yapıldığı bir dönemde hûkümetin, batık bankalara verdiği paralann en azından çeyreğini GAP'a ayırmasının gerektiğini söyledi.GAP'ın2010 yıhnda bitirilmesi yönünde MGK ile Bakanlar Kurulu'nun karan bulunduğunu anımsatan Demirkol, "Eğer gerçekten proje bu sürede bitirilmek isteniyorsa o halde projenin bitirilmesi için gerekli olan paranın her yıl 10'da l'ini ayırmahyız" diye konuştu. Üç şirket daha borsa yolunda ANKARA(ANKA)- tktisat Gayrimenkul Yatınm Ortaklığı, Akça Holding ile Armada Bilgisayar Sistemleri, hisse senetleri borsada işlem gören şirketlere katılmaya hazırlanıyor. Akça Holding, sermaye arttınmı yoluyla 9 trilyon 360 milyar liralık hisse senetlerini halka arz edecek. Sermayesini 1 trilyon 750 milyar lira arttıracak olan Iktisat Gayrimenkul Yatırun Ortaklığı, bunun tamamı ile mevcut sermayesinin 1 trilyon 400 milyar liraük bölümünü halka satacak. Armada Bilgisayar Sistemleri ise 75 milyar liralık hisse senetlerini halka arz edecek. Türkiye-lrak ANKARA (AA)-Dış Ticaret Müsteşan Kürşad Tüzmen, Irak'a ihracatta hedeflerinin ilk üç ülke arasına girmek olduğunu bildirdi. Devlet Bakanı Tunca Toskay'la birlikte Irak'ta yaptıklan temaslan değerlendiren Tüzmen, Irak pazannda geç kalmakla birlikte son çabalarla eski günlere dönüşün başladığmı bildirdi. Tüzmen, bu yılki ihıacat hedefinin Birleşmiş Milletler'in (BV1) Petrol Karşılığı Gıia ıthalatı kapsamında 50) milyon dolar oliuğunu belirtti. Ahianya'mn giçmen ihtiyacı BIRLİN (AA) - Alman Elonomik Araşürma Eıstitüsü (DIW) Başkanı Kaus Zimmermann, ^Amanya'nın her yıl en aı200 bin göçmene ilayacı olduğunu belirtti. Brliner Zeitung gzetesine bir makale lızırlayan Zimmermann, J20 binin alt sınır olması grektiğini belirterek «knografik jguşmelerden dolayı ^tecekte bu sayının büe işücü ihtıyacını Irşılamak için yeterli «cnayacağını savundu. Dağıtımda tekele yol açacağı gerekçesiyle gübre özelleştirmesi frenleniyor IGSAŞ'ın devredilmesine ret• Rekabet Kurumu'nun faaliyete geçişinin 3. yıldönümü nedeniyle düzenJenen toplantıda konuşan Müftüoğlu, kururnun 3 sektörü mercek altına alacağını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Re- kabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu. özelleştirme kapsamında bulunan İGSAŞ'ın TOROS şirketine devrinin dağıtımda tekel oluşturabile- ceği için reddedildiğini açıkladı. Müftüoğlu, Rekabet Kurumu'nun fa- aliyete geçişinin 3. yıldönümü nedeniy- le düzenlediği basın toplantısında sür- dürdükleri çalışmalar ve karşılaştıklan sorunlar hakkında bilgi verdi. Kasım 1997- Ekim 2000 tarihleri arasuıda ku- ruma yapılan 1317 başvurunun incelen- diğini belirten Müftüoğlu, rekabet ihla- li konusunda yapılan 738 başvurudan 391'inin kanun kapsamı dışında bulun- duğunu, bunun rekabet hukuku alanın- da bilgi eksikliğinin önemli bir göster- gesi olduğunu söyledi. Kurumun özel- leştirme kapsamında 13 karar verdiğini belirten Müftüoğlu, cuma günü yaptık- lan toplantıda özelleştirme kapsamında bulunan ÎGSAŞ'ın To- ros Gübre'ye devri- nin rekabeti ihlal edeceği için red- dedildiğini söy- ledi. Müftüoğlu, bu karan alma- lannda üretim- dençok da- ğıtımda tekel oluşacağının görülmesinin etkili olduğunu kaydetti. Müftüoğlu, "İGSAŞ'ın devri durumunda TOROS ve ÎGSAŞ piyasada hâkim durum oluş- turuyor. Ama sadece pazar payı önemli değil. Özellikle dağrtnn kanah, iskele ve depolama konulannda sahip olduklan güç, bizi bu karara götürdü" dedi. Kurumun yürüttüğü soruşturma so- nuçlannda rekabeti ihlal edenlere yakla- şık 6 trilyon ceza verildiğini aktaran Müf- tüoğlu, bunun yalnızca 500 milyar lira- lık bölümünü tahsil edebildiklerine işa- ret etti. Halen 18 soruşturma sürdürdük- lerini bildiren Müftüoğlu, BBD.YAY- SAT ve BİRYAY soruşturmasının 6 Ara- lık'ta açıklanacağını bildirdi. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un çeşitli ek- silikler içerdiğini, piyasaya hâkim olmayı değil bunu kötü kul- lanmayı cezalandırdığını ifa- de eden Müftüoğlu, yeni bir kanun için paket hazır- lıklannı sürdürdükleri- ni, bunu parlamento- ya sunacaklannı açık- ladı. Rekabet konusuna tüketicilerin ve tüketici örgütlerinın sahip çıkmamasını eleştiren Müftüoğlu, bunun rekabet ih- lalleri konusunda etkin çalışma yürüt- melerine engel olduğuna dikkat çekti. MADEN-SEN ÜYELERİ TURGAY CÎNER'E TEPKt GÖSTERDt 'Devletimadencüiksektöründen silmeyeçahşiyor' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Maden-Sen, Sabah gazetesinin hisselerinin bü- yük bölümü ile isim hakkını almasıyla gündeme gelen Park Holding 'in sahibi Turgay Ci- ner'i, "devieti madencüik sek- töründen silerek tekel oluş- turma peşinde olmakla" suç- ladı. Maden-Sen Genel Başkanı Neşet Detnirtaş yaptığı açık- lamada, hûkümetin de Eti Hol- ding'in içini boşaltarak "böl- parçala sat-kurtul" taktiği iz- ledığını bildirdi. Maden-Sen Genel Başkanı Demirtaş dün yaptığı yazılı açıklamada, "Ciner'in ma- den sektörü üzerindeki plan- lannı" eleştirdı. Etibank'ın Eti Holding'e dönüştürülmesi ile Ciner'in kurumun içinde "cirit atüğı- m" kaydeden Demirtaş, "Tur- gay C'iner, yıllarca tekstil sek- töründe yaptıklan yannmla- n enerji, madencüik alanına kaydırmaya hazıriandığını; yakın zamanda demir ve ba- kır madenciliğine de girece- ğini; bakır. kurşun, çinko ala- nında geniş aramalannın ol- Sendikacdar, Turgay Ciner'in madencüik alanında tekel oluşturmaya çalışağını söyledL duğunu ve önümüzdeki sene Ciner'in, devleti madenci- tüm bunlara karşın Eti Hol- her ay bir madeni devreye al- lik işinden sümek ve bu alan- ding'de özelleştirme uygula- mayı plantadığını söylemekte- da tekel olma peşinde oldu- malannın hızla sürdüğüne ışa- dir" açıklamasını yaptı. ğu vurgulanan açıklamada, ret edildi. Tamer Müftüoğlu 'Bir banka on banka alabilir9 Rekabet Kurumu Başkanı Tamer Müftüoğlu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilen 10 bankamn toplam aktiflerinin yüzde 7 düzeyinde olduğuna dikkat çekerek bu bankalann hepsini birden, aktifler toplamı yüzde 13 olan bir banka tarafından devralmmasuun rekabet açısından engel oluşturmayacağmı bildirdi. Müftüğlu, fon bünyesinde yer alan Türk Ticaret Bankası ile Etibank'ın özelleştirme yoluyla devrine izin verdiklerini anımsattı. Yapılan devir işlemlerini yalnızca rekabet hukuku açısından değerlendirdiklerini belirten Müftüoğlu, bu nedenle, söz konusu kararlan verirken en küçük bir tereddüt yaşamadıklannı belirtti. Müftüoğlu, özelleştirmelerde özellikle süreyi kısa tutmaya çalıştıklannı, yasadan gelen bir zorunluluk nedemyle de bu kararlan 15 gün içinde vermek durumunda olduklannı vurguladı. Sektördeki hassas dengeier Müftüoğlu, mevduata, yüzde 100 kamu güvencesi sağlanmasının piyasanm oluşması açısından doğru olmadığını, ancak bankacıhğı da içine alan para ve sermaye piyasasının, pazar mekanizması içinde özel bir yeri bulunduğuna işaret etti. Bu sektördeki en küçük bir dalgalanmanın bile tüm piyasayı etkilediğine dikkat çeken Müftüoğlu, bu nedenle bankalara diğer sektörlerde olduğu gibi "piyasayı terk et, ae ohırsa olsun" demenin mümkün ohnadığuıı söyledi. Müftüoğlu, bu hassas dengeler nedeniyle para ve sermaye piyasasının özel düzenlemeye tabi tutuhnasının doğal olduğunu belirtti. Müftüoğlu, devirlerde "vergi avantajı" sağlamamn da piyasa ve rekabet açısından istenen bir durum olmadığmı anlattı. DÜNYA EKONOMİSİNEBAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDU Geçen 20 yılda, hem gelişmiş ülkelerle azgelişmiş ülkeler arasında hem de gelişmiş ülkelerin içinde gelir dağılımı daha da bozuldu (Bkz: UNCTAD raporlan). Aynı dönemde, mali sermayenin çıkarlanna hizmet eden neoliberal uygulamalara bağh olarak, devletlerin elindeki ekonomik mali kaynaklar giderek sermayeye transfer edildi. Böylece kamu alanı, diğer bir deyişle toplumsal gereksinimlere hizmet eden alan, mali, ekonomik ve kurumsal olarak giderek daraldı. Yıne bu dönemde, mali sermayenin gereksinimlerine bağh olarak bilgi işlem ve iletişim sektörü hızla gelişti. Bu eğilimin etkisiyle dünya ekonomisinde yeni bağımlılık ve sömürü biçimleri oluşmaya başladı. Bugün çalış, yann aç kal! Bir süredir gelişmiş, refah düzeyi yüksek ülkelerde bir taraftan yaşlı nüfus artarken bunlara bakmak için gerekli, çalışan nüfus göreli olarak azalıyor. Çalışanlann emeklilik yatınmlannın, gelecekte oluşacak emekli nüfusa bakma kapasitesini gösteren, potansiyel destek oranı (PDO) Avrupa ülkelerinde sürekli düşüyor. Örneğin PDO, 1950'lerde, ingiltere ve Italya'da sırasıyla 6.5 ve 8 iken bu gün 4.08'e ve 4'e düşmüş. Almanya, Hollanda, Danimarka ve Fransa gibi ülkelerde de benzer bir durum söz konusu (The Guardian 30/10). Bu gün çalışanlardan kesilen emeklilik fonlanna yönelik ödenekler, yann bu insanlar emekli olunca, yeterli olmayacak. Sermayeden alınan vergiler neoliberal politikalann etkisiyle sürekli azaltıldığı için devletlerin elinde, emeklilik fonlannı destekleyecek kaynaklar da giderek azalıyor. Diğer taraftan, toplumsal sağlık ve bakım hizmetleri, toplu taşımacılık, temel belediye hizmetleri özelleştirilerek piyasanm insafına bırakıldığı için yann emekli olanlar, en temel yaşam gereksinimleri için daha fazla para ödemek zorunda kalacaklar. Burada büyük bir kriz, bir insanlık dramı mayalanıyor. Tehlikeli süreçler Diğer taraftan, neoliberal politikalann etkisiyle kısılan eğitim harcamaları, hem yeni kuşaklann yetişmesini zorlaştınyor hem de işsiz kalanlann yeni vasıflar kazanarak daha hızlı gelişen "yeni ekonomi" sektörlerinde, yeni iş bulmalan da mümkün olmuyor. Son ekonomik toparlanma döneminde işsizlikte göreli bir azalma oldu, ama bu esas olarak düşük ücretli hizmet sektörieriyle sınırlı kaldı. Böylece çalışanlann ücretleri emeklilik fonlannın büyümesine yeterli katkıyı yapamadı. Şimdi gelişmiş ülkelerde iki çözüm gündemde. Birincisi çok acımasız: Işçi sınıfının çalışma yaşının 75'e kadar çıkanlmasını önerenler var. ıkincisi de hem gelişmiş hem de azgelişmiş ülkelerde son derece patlayıcı toplumsal sonuçlara yol açabilir Gelişmiş ülkeler, azgelişmiş ülkelerden işçi ithalatını hızlandırmaya hazırlanıyoriar. Böylece Küreselleşme ve Beyin Göçiihem çalışan, emeklilik fonuna katkıda bulunan yabancı işçi nüfusu artacak, hem yeni gelenler daha düşük ücretle ve sendikasız çalışmaya hazır olduklan için var olan ücret düzeyi üzerinde basınç yaratacaklar. Üstelik gelişmiş ülkeler esas olarak, sağlık emekçilerinden bilgisayar mühendislerine kadar çok sayıda vasrflı emekçi ithal etmek istediklerinden, azgelişmiş ülkelerden dışanya beyin göçü hızlanacak. Bu vasıflı emekçi ithalatıyta, çevreden merkeze beyin göçü çok tehlikeli sonuçlar yaratabilir. Bugünkü potansiyel destek oranının 2050 yılına kadar en azından korunması isteniyorsa, Ingiltere'ye yılda 1 milyon, Almanya'ya da yılda 3.5 milyon yeni göçmen işçi gelmesi gerekiyor. Bu gerçekleşirse 2050 yılında, İngiltere ve Almanya nüfusunun sırasıyla yüzde 59'u ve yüzde 80'i, 1995 kadar Kore'ye 50.000 yeni BT elemanı gerekiyor. Bu sayı Hong-Kong için 2005 yılı sonuna kadar 17.000. Önümüzdeki 15 yıl içinde Tayland'a 800.000 yeni BT elemanı gerekli (Far Eastern sonrasında gelmiş yabancılarla onlann çocuklarından oluşacak. Bu iki ülkede ırkçılığın halen hızla yükselmekte olduğu gözönüne alınırsa, gelecekteki olası toplumsal gerginliklerin boyutlan şimdiden görülebilir. Bu süreç salt Avrupa ile sınırlı değil. ABD'de de benzer bir süreç yaşanıyor (Foreign Policy, eylül-ekim sayısı.) BM'nin bir araştırmasına göre Avrupa Biriiği ülkelerinin 2025 yılına kadar 40 milyon yeni göçmen alması gerekiyor (Jakarta Post 13/04). Ek olarak, azgelişmiş ülkeler zaten çok kısıtlı kaynaklarîa yetiştirdikleri vasıflı elemanlann, tam toplumsal getirisinden faydalanmayı bekledikleri bir yaşta, gelişmiş ülkelere transfer edilmesinden büyük zarar görüyorlar. Bu elemanlarla birlikte, bunlann beyninde birikmiş ulusal değerler de, başka ülkelere transfer edilmiş oluyor. Böylece gelişmiş ülkeler hazıra konuyoriar, daha doğrusu hem azgelişmiş ülkelerden kendilerine bir değer transferi gerçekleştiriyorlar hem de yüksek teknoloji alanında, başka ülkelerde oluşması olası bir potansiyel rekabet gücünü kınyor, kendi üstünlüklerini ve egemenlikleri pekiştiriyorlar. Örneğin uluslararası piyasalarda rekabet gücünü koruyabilmek için Hindistan'ın, 2008 yılına kadar bilişim teknolojisi (BT) alanında ek 2.2 milyon yeni eleman yetiştirmesi gerekli. Malezya'nın BT alanındaki gerekisinimi ise yalnızca bu yılın sonuna kadar 15.000 ek personel. 2002 yılının sonuna Economic Revievv 9/11). BT alanında yetişkin eleman sıkıntısı çeken ülkelerin başında gelen ABD, göçmenlik yasalannı değiştirerek önümüzdeki üç yıl içinde yaklaşık 600.000 BT elemanı ithal etmeyi planlıyor. Öngörülere göre, bunlann 240.000'i Hindistan'dan gelecek. Jakarta Post'un bir yorumuna göre Endonezya ekonomisi de bu beyin göçünden büyük ölçüde etkileniyor. Beyin göçü bu biçimde devam ederse "gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini engeîleyecek" (age). Endonezya, Malezya, Singapur, Hong-Kong gibi ülkeler bir çare olarak kendi bölgelerindeki çapraz göçleri teşvik etmeye çalışıyoriar. Ama bu göçlerin de etnik yapılan zaten çok istikrarsız olan Asya ülkelerinin toplumsal dengelerini bozmanın yanı sıra karşılıklı rekabetten dolayı aralanndaki siyasi gerginlikleri arttırma tehlikesi var. Örneğin Singapur'da çalışan BT elemanlannın yüzde 51 'i Malezya kaynaklı. Bu, Malezya ve Singapur, arasında zaten var olan gerginliklere bir yenisini ekliyor. Üstelik, bir başka Asya ülkesinde çalışmaya giden bir BT elemanı, burada da uzun bir süre kalmıyor kısa sürede ABD veya Avrupa'ya geçiyor (FEER). Avrupa ve ABD'nin BT elemanı ithilatından çok şikâyetçi olan bir ülke de Rusya. St. Petersburg Tîmes'ın aktardığına göre Almanya'nın 20.000 yeni BT elemanı ithal etmeye hazırianması, Rusya'nın telekomünikasyon bakanlığında ve BT sektöründe büyük kaygı yarattı. Çünkü bu 20.000 BT elemanının büyük kısmı Rusya'dan gidecek (22/08). Belki, "teknolojik devrim" vedenetimsiz piyasa ilişkileri dünyada daha bütünteşmiş bir kapitalist sistem yaratıyor, ama bu sistemin içindeki egemenlik ve bağımlılık, gelişmişlik ve azgelişmişlik ilişkilerini de korumaya devam ediyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'Tecaviiz 1 Küreselleşme sürecinin önemli bir yönü de or- taklık (şirket, firma) evlilikleridir. Gelişmiş eko- nomilerde büyüklü küçüklü ortaklıklar, aynı alan- da çalışan benzerleriyle, yanşmayı değil birleş- meyi yeğliyoriar. Kapitalizmin gizemli masalı reka- bet, yerini iyiden iyiye tekelci yapılara bırakıyor. Yanşmayerine birleşmenin getirileri gerçekten olağanüstüdür. Ortaklık içi alım satımlann, asıl araştırma ve geliştirmenin bütünleşmesi nedeniy- le etkinlik ve verimlilik artıyor; teknolojik yenilen- me hızlanıyor; daha büyük pazar payına ulaşılıyor; daha yüksek kâr oranı ve pazar egemenliğinin pe- kiştirilmesi sağlanıyor. Gelişmiş ülkelerin hükümetleri, ulusal çıkarlan- na da uygun düştüğü için yani küresel pastadan daha büyük pay getireceği için bu tür evlilikleri destekliyorlar. Ancak gelişmiş ülkelerin önde ge- len bir ortaklığı yabancı bir ortaklıkla evlenmeye kal- karsa, yine ulusal çıkar kaygılarıyla, hükümetler buna karşı çıkmaya çalışıyor. Ortaklık evlilikleri bizde pek görülmüyor. Bizim- kiler küçük; çoğu aile ortaklığı ve yine pek çoğu da evliliklerini yabancılarla çok önceden yapmış- lar. Bu yapı ve ilişkileri, kullandıklan teknoloji, araş- tırma-geliştirmeye ilgisizlikleri ve işletme yapılan da bizimkilerin kendi aralanndaevlenmelerini güçleş- tiriyor. Kısaca, bizde ortaklık evlilikleri gerçekleş- miyor. Anlaşılan ortaklıklanmızın bekâr kalması ulusal onurumuza dokunuyor; milliyetçiliğimize ters dü- şüyor ki hükümetimiz bu ulusal açığı kapamak için kollan sıvamış bulunuyor. Yapılan açıklamalara gö- re hükümet. bankacılık sektörünü evlilikler yo- luyla güçlendirmek amacıyla altyapı hazıriıkla- n yapıyor (Finansal Forum, 2 Kasım). Habere gö- re, banka birleşmeleri ve devirlerini teşvik için 2005 yılı sonuna kadar vergi ve harç bağışıklığı uy- gulanacaktır. Sağlanacak vergi kolayhklan daşöy- le sıralanıyor: Kurumlar vergisi bağışlanacak; ge- lir vergisi kesilmeyecek, zarara sayılacak; damga, taşıt alım vergileri alınmayacak; banka ve sigorta işlemleri vergisi de bağışlanacak. Evlendirilen bankalar, beş yıl boyunca hiçbir bi- çimde vergi vermeyecek. Bizim insanımız evlen- mez, evlendirilir. Burada da öyle oluyor; hükümet çöpçatanlık yapıyor; batık bankalan batmayanlar- la evlenmeye özendiriyor. yani teşvik önlemleri getiriyor. Böyle evlilik olmaz; bunun adı olsa olsa tecavüz olur. • • • Yıllardır, bankalar düzeninin hastalıklı yadaözür- lü olduğu biliniyordu. Batık bankalar olayıyla öyle bir anda karşılaşılmadı. Hükümet edenler hiçbir önlem almadılar. Bununla da kalınmadı, ekonomi- nin gelişmesi açısından hiç gereği yokken çok sa- yıda yeni banka kurulmasına ızır verildı. Toplam ban- ka sayısı son beş yılda ikiye katlandı; 801 geçti ve neredeyse hemen her yüklenici (müteahhit) bir banka sahibi oldu. Ek olarak, devlet bütçesinin ya- nsına yakını yıllarca faiz olarak dağrtıldı. örneğin, içinde bulunduğumuz 2000 yılında 46.7 katrilyon liralık bütçenin 21.1 katrilyonu faiz olarak dağrtılı- yor. Banka kârian, verimli çalışmalarıyla değil, bu yolla yükseliyor. Aynca, bankalara halktan topla- dıklan birikimlerin tamamı da devlet güvencesi al- tına alındı. Yetmedi, bankalara, farklı faiz uygula- ması olanağı tanındı. Enflasyondan arındınlmış, yani reel olarak yüzde 35-40'lara varan faiz olana- ğı sağlandı. Bütçe garantili faiz getirisi, para ser- mayenin aşın ölçüde şişirilmesine neden oldu. Bunlar da yeterli olmadı, yıllann birikimi olan Sü- merbank ve Etibank'ın kuşkulu bir biçimde özel- leştirilmesi yoluna gidildi. Bu sürecin gerçekten bir kara-gtümece olabılecek örneği Etibank'tır. Etibank çok değil, iki yıl önce 155 milyon dolara özelleşti- rildi. Bu paranın yaklaşık 47 milyonu da henüz dev- lete ödenmiş değildin Etibank'ın özelleştirme ge- liri 108 milyon dolardır. Ve dikkat; batınlan Eti- bank'ın kurtanlmasının maliyeti, şimdilik 400 milyon dolardır. Devlet yüze satıyor, iki yıl sonra 400'e geri alıyor. Bu özelleştirme değildin bu dolandınl- maktn bu ülkenin insanına siyasetçisinin tecavü- züdür. Bankalar olayında bir yanlış suçlama süreci ya- şanmamalıdır. Kuşkusuz banka hırsızlan yasalara göre cezalandınlmalıdır. Ancak, batık bankalann, tüm öbür devlet işlerindeki hırsızlık ve yolsuzluk- larda olduğu gibi, yukanda özetlenen süreci bu top- luma yaşatan gerçek sorumlular, çok büyük bir bölümüyle siyasetçilerdir. Yurttaş olarak yapabi- leceğimiztek şey, seçtiklerimizi sorumlu tutmak- tır. Bunu yapabildığimız ölçüde kurtulacağız ve düzlüğe çıkacağız. Hükümet, batıklann kurtanlması için yapacağı alt- yapı ödemelerinin toplamını, eğer demokrasiy- le en küçuk bir ikjisi varsa, kamuoyuna hemen açık- lamalıdır. Ek olarak, bir başka açıklanması gereken de öngörülen evlilikler nedeniyle beş yıl süreyle vazgeçilecek vergilerin tutandır. e-posta: [email protected] Memura ek zam Ücretartişı gündemde ANKARA(AA)- Hû- kümetin memur maaş zammını enflasyonun üs- tünde tutma politikası nedeniyle devlet memur- lan ile memur emekli- lerine bu yıl için ikinci bir ek zam yapılması gündeme gelecek. 2000 yüı Bütçe Kanu- nu'nun "maaşarnşora- nının tüketici fiyat en- deksinin ahmda kalma- sı haünde aradaki farkm 2 puanhk refah payı ik biîükte maaşlara yansı- nbnası" hükmü, 15 Ha- ziran'dan sonra memur maaşlanna ikinci bir ek zammın yapıhnasını ge- rektirecek. hükümet, bu yılın ocak- haziran döne- mi için maaşlara yüzde 15 oranında zam yap- mıştı. Maaş artişı, yıllık enilasyon kaç oldu ise buna 2 puan da refah pa- yı eklenerek belirlene- cek yeni katsayılar ile enflasyonun üstüne çı- kanlacak. Yapılacak zamda, 31 Arahk 1999 maaşlannın baz ahnması bekleniyor. Ancak memur sendi- kalan, temmuz maaşla- nnın dikkate alınarak zam yapıhnasını istiyor. Cünkü, memur maaşla- nna yılbaşında yapılan yüzde 15 zam, haziran ayında verilen 4.1 puan- hk enflasyon farkı ve temmuzda yapılan yüz- de 10 oramndakı zamla birlikte, memur maaşla- n halen Aralık 1999 se- viyesıne göre yüzde 31 oranında artmış bulunu- yor. Aynı dönemdeki TÜFE artişı ise yüzde 30.8 olarak gerçekleşti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle