18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 28KASIM2000SAU Turkcell Tarifcleri O L i A l L ı A K V I J C r O R LJ ŞLJlıIl. [email protected] / i^i-r 23.00' 08.00'e kadar %80 konuşun! TurkcelVden cebinize uygun tarife seçenekleri: * 7 -.l • Cep telefonunuzu daha çok gece mi kullanıyorsunuz? Öyleyse iyi bir haberimiz var. Yıldızlı Tarife'ye geçin, gece 23.00'ten sabah 08.00'e, tam % 80 indirimli konuşun. Üstelik 500.000 TL sabit ücret ödeyerek. Yıldızlı Tarife Turkcell'den. Güle güle kullanın. • " - ! - • - • Her gün 23:00-08:00 arasmda Turkcell abonelenne yapacağınız tüm aramalarda dakika ücreti 50.000 TL, diğer aramaiarda 260.000 TL olacaktır (260.000 TL üzerinden %80 indirim verilmektedir). • Yıldızh Tarife indirimJerinden GSM numaralan 0532 ve 0533 ile başlayan bireysel abonelerimiz, 0532, 0533 veya 0535 ile başlayan numaralara yapacakları aramalarda yararlanabilmektedir. • Bu tarifeyle ılgili detaylı bilgi almak ve başvuruda bulunmak için, Turkcell Abone Merkezleri ve Turkcell Bölge Ofisleri'ne uğrayabilir veya 444 0 53İ Müşteri Hizmetleri'ni arayabılirsiniz. 444 0 532 \v ww.turkceli.com.tr TURKCELL (Jünkü iletişim çok şeyi değişrirır Bilimle Din Eşdeğer Gösterilebilir mi? Faik ACAR Eğitimci D iyanet Işleri Başkanlığı, Tem- muz 2000 "Avrasya Islam Şûrası" toplantısından son- ra, Diyanet Başkammızın kendı deyimleriyle "yeniyo- nun ve ibare"lerle Kuran'ı bilimle ''eşde- ğer'' gösterme eğilimine iyiden iyiye yö- nelmiş görünüyor. Şûra sonrası Diyanet Başkanı'nın konuya ilişkin açıklaması ve Isparta 2. Müftüler Toplantısı'ndaki ko- nuşma biçemı, hem Kuran hem de toplu- mu bilgilendirme açısından, bize göre olum- lu saydamaz. Bilinı nedir, önce onu görelim: "BKm, çok losa ve yaün bir anlatınıla. dünyayı incele- me veanlanıa çabasıdır; insanoğjunun ftak- sel evreni ve kendisini tamma merakından doğmuştur. Yeniden doğuş (Rönesans) dö- nemiyle birükte evrende inançlar yerine usun/akhn egemen olmaya başlanıası. büi- me olan gereksinimi artürmıştır. Bilime ve insana yaünm yapmayan ülkelerin azgeiiş- miş ülke nfteminden kurtulmalan zordur" (I) "Gerçekliğin çarpıtılmış fantastik bir tabiosunu çizen dinin tam tersine bilim, ger- çekHğe doğru ve yöntemli bir biçimde yak- laşarak.onu algılayarak. olayve olgulann ni- tetikkrini açığa çıkartarakve elde edilen so- mut verflerden geneilemeteregiderek insan- bğu geüşmesine somut temeDer açmak de- mektir. Gerçekliğin yöntemli bilgisi demek olan bilim", 'olaylann yasalanru bulmak amacını güden araştırmalan dile getirir. Bi- lim, yöntemle elde edilen bir bilgidir.' Bu yüzdendeohertürdendutsdyakia^nıiabağ- riaynay ve onunla öz olarak uzlaşmaz." (2) *Bilimin konusu ne Tann'nın varhğı ya da yokluğumı ve ne de onun sözlerinin doğnı- İuğunun ya da yanhşuğının kanıtlanması değfldir." (3) "Kendilerine her şeyin gökten nsddanmış olduğunu sanan toplumlar. ge- fişme defterlerini kapatmış. biDmi dışlarruş zavaliı veya zavallüaşnıaya mahkûm top- hımlardır; 'acaba'sıztoptumlardır.'' (4) Bu- nun en güzel kanıtı, şenatla yönetilen Müs- lüman ülkelerin sergiledikleri ekonomik ve kıyafet fotoğrafıdır. Tüm bu gerçeklere karşın Türkiye'nin te- OIOJL ilahiyatçı uzmanlan, "bilim ve insa- na" yannm yapmak yerine, hâlâ tannsal ol- guya yani dine yatınm etkinliğinde; Kuran'ı bilime eşdeğer gösterme çabası içindedır. Konumuzla ilgili birinci belgeyi görelim il- kin. Diyanet Başkanımız diyor ki: "Yeni teff- sir yapılmasında büyük zaruret var. Tefsj- rinanıacL "günümüz bılgı ve bılimine' uy- mayan ibarelerin gözden geçirflmeskür. Or- neğin bir ayeti yorumlarken' Dünya yuvar- lak değıl dümdüzdür" deniliyor. Bu 600-700 yıi önce yazünnş. Bunu bugün cemaatinize söykrseniz, gülünç dunıma düşersniz." (30 Temmuz 2000. Hürriyet gazetesi.) Aslında. "Dünya >ııvariak değil düm- düzdür" söylemi, yalnız bir tefsircinin yo- nımu değil, binlerce tefsircinin Arapça Ku- ran'dan günümüze dek taşıdıkları Kuran'da yazılı bilgılerdır. O çağın ve öncesinin "bfl- gi ve bilimini" yansıtan gerçeklerdir. Bi- limde gerçek nedir, gerçek var mıdır bilim- de? "Bilimde gerçek değil, gerçek sanılan vardır" diyor Einstein "Çağın gerçek sa- rulam, o çağın gerçeğidir'' diyor bilimciler, söz birliği etmışçesme. Kuran'da yazılan- lann bir kısmı olsun, o çağın gerçek sanı- lan bilimi olamaz mı? Bize göre olur elbet... Tevrat ve tncil'deki köle-cariye hükümle- rinin Kuran"da yumuşatılması, Kuran'ın öteki kitabî dinlere oranla daha akılcı bı- linmesı; insanoğlunun tarihsel gelışimı ve değişimi sayılamaz mı?.. Kuran'ı tefsirci- nin elinden almak ve "doğnTyu yakalamak için, yorumsuz net "Türkçe Çeviris" ne her zamankinden daha çok gereksinim olduğu ortada. Yerli ve yürekli Martin Lûther'le- rinibekliyor... Elimizdeki belgenin ikincisi, Isparta'da düzenlenen "2. Müftüler Toplannsı~nda Diyanet Başkanı'nın "Bana göre, toplu- mumuzda gördûğümüz olumsuzluklann nedenlerinden birisi de imamlanrruzm za- yrfhğKhr. tmamyokhığundan sözetmiyonım, imamlann zayıflığını vurguluyorum" ön yargısıdır. (3 Eylül 2000, Hürriyet gazete- si) Din konusunda, söylendiği gibi bir za- yıflık, biryetersizlik hep olagelrrüştir. Imam- lanrruzı tek başma sorumlu göstermek bü- yük haksızhk olur; sistemde aramak gere- kir eksikliğı. Çünkü asıl neden, Arapça Ku- ran'da diretilmesi ve tek yanlı düşlemsel eği- tim dizgesi içinde kalarak bilime akılcı bir gözle bakılamaması önde gelir. Bir başka ve en önemli neden sorumlu makamda otu- ranunvanlı kişilerin, örneğin Diyanet Baş- karumızın basına ve TV'lere yansıyan "AlaL vahrv den öncegelir, diyenlere Allah alat-fî- Idr versin'" türündeki talihsiz gönül kıncı beyanatlandır. Düşünce içerikli bilimden uzak ve akıl- cı olmayan din eğitimi, elbette tabanı, ya- ni imam ve din öğretmenini (yalmz onlan mı) zayıf brrakacaktır. Umanz, şimdilerde yapılmakta olan "Kadm Uzman Semine- rPnde din uzmam hammlar, "tarikat bfl- gja" yerine, pedagojik ve felsefe icerikb. bü- gilerle donanırlar. Konumuzun önceliğmi içeren "yer mer- keztievren'"'olgusunabirgözatalınr "Gök- bilim insanlann en çok dikkarini çeken ve herkese açık bir konudur. Kolayca gözlem- lenirya da gözlemlendiği sanılır. Binlerce yıi her gün yinelenen deneylerle güneşin aynı yöndedoğup beürli bir yörüngeden geçerek betirli yönde barması, geceleri de ayın ve gökkubbenin aynı \ örünge\i izlemesi: evet binlerce \ıl bu olayın değişmeden sürmesi 'yermerkezli e\Ten' paradigmasını (mode- Bni) doğnrmuş; bu 'doğru sanılan' yanlış olgu, teleskopu icat eden ttalyan bilgini Ga- lileo'ya (1564-1642) dekavaİda kalabilmiş- tirT "Bflün ilertrvor. Yanhşlan ile doğrulan ile ileıüyor. Yüzyillann, bim ıllann mirası ola- rak yanlışlan azalarak. doğrulan çoğalarak ileıüyor. Bilimin bu ilerlcy işinden bir yar- duncısı var. Onun oğlu bu yardımcı. Bilimin 'doğa ana'dan doğan oğlu. Admı 'teknik' koymuşlar. Bilimve teknik birbuierini des- tekleyerek baba-oğul büiikte ileıierler. Bi- limin itki gücü akü, sanatın itici gücü duy- gudur" (5) Vahiy değildir... Diyanet Başkanlığı'mn "günümüzbilgi ve biUmine uymayan ibarelerin (ayet deni- lemiyor) gözden geçirilmesi" görüşüne ge- lelün şımdi. Olumlu gıbı görünen bu yak- laşım, "Kııran'ı yeniden yonunlama" ve- ya "dindeyenfleşme'" olarak algılansa da içe- rik olarak bu yaldaşım duygusal ve ideolo- jik bir görüntü vermektedir. Aynca bu eği- lim: "Laiklik adına desteklenecek denli an- lamhmı? Böyle olduğunu söylemek son de- rece güç. Gerek di>aqet çevrelerinden! muya yansıyan söylemler, gerekse •rcform' sözcüğünü mahkânfllfipyMkfc > tecdid'(ye- nileştinne) sözcüğünü yeğleyen ilimcüeria, her yeniliği dinsel eksene oturrma amaa taşıyor." (6). Bu amacın gerçekleşmesi olası mı? Bi- limin değişim üzerine değişim gösterdiği ve ilerlediği çağımızda, Kuran ve din uz- manlanmız bu hızlı değişıme ayak uydu- rabilecek mi? Bilimin her türlü değişim katmanlanm Kuran'a endekslemek, doğ- ru ve akıllı bır yaklaşım sayılabılır mı? (1) Prof. Dr. Hamıt Serbest, CBT. sayr 683. (2) Erdoğan Aydın, islâmıvet ve Bılım. s. 35. (3) Prof. Dr. Tuncer Güvenç, Cumhunyet. 29 Aralık, 1998. (4)A.M.C. Şengör.CBT sayı 698. (5)HûsnüGöksel. CBT sayı: 696. (6) Prof. Dr Mehmet Dağ, 19 Mayıs Ünı. llah. Fak. Cumh. 4 Ekım 20O0 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ramazan Hoş mu, Boş mu Geldi? Hoş geldin ramazan! Aldın beni çok uzakta kalan günlere götürdün. Bunu her yıi yaparsın! Bir masal dünyası mıy- dı? Düş müydü gördûğümüz? Yaşlılık, geçmişe dalıp gitme çagıdır derler. Ama ben pek çok yaşlıda gördüğüm bir şeyi söylemek isterim, yaşlılann ço- ğu sanıldığı gibi eski günleri değil, ge- lecekteki güzel günleri özlerter... Geçen- terde yaşı doksanı geçmiş bir dostla ko- nuşuyordum. Yüz yaşında buluşaca- ğımızı anımsattı! Nasıl olacaksa! Ramazan beni çocukluğumun Şeh- zadebaşı'sına götürür. Ama, "Şehza- debaşı" diye bir yer kaldı mı şimdiler- de? Dostum Faik Baysal bir öykü- sünde "Yenikapı ö/c/ü"demişti. Istan- bul'un her şeyi değişti, yalnız Kumka- pısı, Yenikapısı, Şehzadebaşısı mı? Değişmeyen yalnız anılanmızdır. Za- manla güzellik, anlam kazanırlar. O ka- dar ki, gerçek olmaktan çıkarlar! Eskiden güzel şeyleryazardık. "Ra- mazan geldi hoş geldi, baklava tepsi- si boş geldi" diye bir özlemi duyurur- duk... Nerde o tepsi? Nerde o coşku, o sevinç, yaşama bağlılık, yannlara gü- ven... Açın gazetenizi şu ramazan var mı sevindirici bir haber, iç açıcı bir olay? Sıra sıra kollanna sıkı sıkı yapışmış polislerfe, çoğu kez de önden arka- dan kelepçelenmiş getiriliyorlar. Sav- cılıklara, duruşmalara!.. Kimler? Daha düne kadar adlanndan övgüyle söz edilenler; barlar, lüks eğlence yerierini dolduranlar; yanlanna kolay kolay yak- laşılamayanlar... Bankasahipleri, şirket sahipleri, yat, uçak, villa sahipleri, en güçlü politikacılarla kol kola olanlar şimdi polislerfe kol kola!.. Işçiler, memurlar, hekimler, daha kim- ler kimler, sokaklan, meydanlan doldur- maktalari.. Hepsi geçim sıkıntısında, he- pis açlık sınınnda.. Kendi meslekleri dı- şında çeşitli uğraşlar peşinde... Bir ek- mek, bir iş diye dolaşan işsizler ordu- su dabiryanda!.. Öteki yanda ise aldınşsız vurdumduy- maz, kendi araiannda bir garip iktidar oyunu ilevakitöldürenlert. Cezaevle- rinde açlık grevine, daha doğrusu ölü- me yatanlar? Hepsi gencecik insanla- nmız... Bir düşünce, birinanç, birara- yış peşinde oldukları için cezalandır- dıklanmız. "Öğretmenim canım be- nim" diye yücettip iki-üç yüz milyon- luk paralaria açlığa, yoksulluğa mah- kûm ettiklerimiz!.. O güzelim 30'lu, Atatürk'lü yıllarda babamın verdiği bir tek lirayla üç bay- ram gününü sevinçle yaşadığım za- manlarl Nereye gitti o cumhuriyet lira- sı? O, bir tek liranın karşılığı bugün ne- dir? Bugün üç günlük bayram harca- ması; sinema, bayram yeri gezisi, bir paket çikolata kaça alınıyor, kaç mil- yona? Evet, bir masalda yaşamışız bil- meden! Bayramda af çıkacak mı? Nasıl ola- cak o af? Kimlere. Rahşan Ecevit'in dediği gibi: "Kader kurbanı dediğimiz yoksulluğun adaletsizliğin suça itele- diği kimselere mi", yoksa "azılı katil- lere, ırz düşmanlanna, toplumu ve devleti soyanlara mı?" Ramazanınız kutlu olsun! Bu bir ay içinde biraz "kendimize gelip" düşün- sek, olup bitenleri anlamaya çalışsak!.. En iyisi dostum Melih Aşık'ın yazdık- lannı yinelemek... "Benim işçim, benim köylüm, benim memurum. Bugünlerde yine sokak- larda.. Batan bankalann on milyardo- laraçığını ödeyecek... Işizor. Devlet- ten üç kuruş maaş zammı alıp beş misli vergizammı verecek. Işi çokzor, çok!.." PENCERE Ramazan Davulu Ramazan geldi.. • .--.'" Hoşgeldi.. 2000 yılında kalaysız baklava tepsisi gerçekten boş geldi. Çünkü Anadolu Müslümanlığı mürteci saldınsının etkisi altında kaldıkça, Islamın erdem- leri siyasal çıkar hırslannın güdülenmesinde temiz içeriğini yitiriyor; din değil dincilik, iman değil ta- kıyye öne çıkıyor. Mürteci, insanın ruh tarlasına kötülükleri tohum- layan kara yobazdır. Türkiye'de Müslümanlar, en azından mürteciler kadar cesurolamazlarsa, Islam, rayından çıkıp kir- li polrtikanın aracına dönüşecek... Müslüman aymazlık uykusundan uyanarak göz- lerini açmalı, kara yobaza karşı durmaJı... Ramazan bu yıi nasıl geçecek?.. • Sıcak bir ramazan günü, zaptiye, oruç yerken ya- kaladığı Baba Erenler'i içeri atar; Bektaşi, mapu- sanenin penceresinden dcşanyı seyrederken, birada- mın sokakta karpuz yiyerek yürüdüğünü görüp seslenir: - Be adam, sokakta karpuzyenirmi!.. Sonra se- ni de benim gibi içeri atariar... . - ..-. Herif der ki: - Ben Müslüman değilim ki oruç tutayım... Bektaşi: - Ulan, öyleyse bir ye, bin şükret!.. ' • • Şeyh Ebu Said Al-Hayr, Horasan'da yetişmiş birsofidir; şiir ve musikiyle çok uğraştığından hak- kında tezvirat yapılmış; açık görüşlü bir bilge imiş: Şeyh Ebu Said'e sormuşlar - Tasavvuf nedir?.. Demiş ki: - Çıkartutkusuna boş vermek, elinde olanı ver- mek, başına gelenleh üstlenmek... • Alevilerin oruç ayı muharremdir, Sünnilerinki ra- mazandır. Bektaşiye sormuşlar - Muharremi mi seversin, ramazanı mı?.. Baba Erenler düşünmüş: - Muharrem bizim bakkaldır, veresiye vermez; Ramazan köşe başındaki kasaptır, peşin isteri.. Ikisinden de şikâyetçiyim. • Şeyh Ebu Harraz "Zahire uygun olmayan her • bâtın, batıldır" dermiş, rüyasında şeytanla konu- şunmuş, ünlü özdeyişlerinden biri de şu: - Sahrada koşan herkes yaban eşeğini avlaya- madı; ama, bu avı koşanlardan başka da kimse ya- kalayamadı. Bektaşiye sormuşlar: - Bu hikmete ne dersin?.. - Imanım, diye yanıtlamış Bektaşi, ben eşekte- rin peşinden koşmam. • Bektaşi ramazanda bir zenginin rftarsofrasına çağ- nlmış. Zengin, yedikçe keyitlenmiş, geyirdikçe aş- ka gelmiş, sonunda demiş ki: - Şu kutsal ayda, Tann katında makbul olsun di- Bektaşi Ş g - Imanım, demiç,- bockt zim hanımı azat ediyorum! k, oL ELEMAN • Cumhuriyet'in Kürtür Hizmeti Kitaplan'nı Türki- ye genelınde takım olarak pazarlamak için bay ve bayan elemanlar aranıyor. Yirmi Dokuz Eldm A.Ş., Şerefefendi Sok. No: 5 Cağaloğlu^STANBUL. "MSÜ Fotoğraf Bölümü 2000-2001 Yıh Kültür ve Sanat EtkinJrkleri" KONFERANS Prof. Dr. Server Tanilli "Aydinlanmanın Neresindeyiz?" 28.11.2000 (bugün) saat: 14.00 M.S.Ü. Oditoryumu -:. ÇEKUL geleneksel fidan dîKim g ü n ü Eskimaden; =' ocaklarmı ağaçlandırıyoruz 29 Kasım 2000 Çarşamba saat 10.00'da ; Taksim Gezi Oteli önünden otobüsler kalkacaktır. Etkinliğimiz dileyen herkese açıktır ve ücretsizdir. Lütfen rezervasyon yaptınnız. ÇEKÜL ÇEVRE VE KÜLTÜR DEĞERLERİNİ KORUMA VE TANITMA VAKFI Tel: 0 212 249 64 64 www.cekurvakfi.org.tr ILAN T.C. ORDU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN : DosyaNo. 1999-632 Davacı Oyak Sigorta A.Ş. vekili tarafından davalılar Sezai Şeyh ile Namık Kemal Cengiz aleyhlerine mah- kememizde açılan rücuen tazminat davasında verilen ara karar gereğince; Davalılara dava dilekçesinde belirtilen 52 DT 387 plakalı araç ile şirkete kasko sigotralı bulunan 52 HA 657 plakalı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet veTdiği ve 393.600.000 TL hasar bedelinin reeskont fa- ızi ile birlikte alınması talep edilmekle, davalılar Sezai Şeyh ile Namık Kemal Cengiz'in duruşmanın bırakıldı- ğı 5.2.2001 günü saat 10.00'da Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması veya kendilerini vekille temsil ettirmeleri, bulunmadıklan takdirde yargılamanın yokluklannda devam edecegi ve karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 69500
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle