Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 KASIM 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
J V U L J . U K . kultur(gcumhuriyet.com.tr 15
Elif Şafak, Metis Yayınlan'ndan çıkan üçüncü romanı Mahrem'de kendi anlatı evrenini kuruyor
4
Karnaval dünyasrna yol alış
Roman tartişûıyorl
Modernite sorgulandığı gibi, zaman zaman roma-
nı da sorguluyoruz. Edebiyat içi tartışmalarda, ro-
tnanm sorgulanması kolay kolay bitmez. Bitmese de
iyi olur. Kiminegöre roman ölmüştür; başka bir "an-
latı metni"kendini yazmaktadır; kimine göreyse de
roman tükenmemiş, yeni olanaklara sahiptir. Bu ba-
kırndan da hâlâzengin "yaratıcı yatuğı"vardır.
Şu aralar, gazetelerde bir "roman tartışması" sü-
rüyor. Eskiden, çokda değil, on, on beşyıl önce ede-
biyat dergilerinde özellikJe roman sanatı ve şiir sa-
natı sorgulamr; şiirimiz irdelenir, bu konuda kuram-
sal tartışmalar yapılır, özel sayılar hazırlamrdı.
Gazetelerde böyle tartışmalara pek rastlanmazdı.
Isteristemezgazete tartışmalan "polemik"düzlemin-
de olurdu. Oluyor da zaten. Bunda da olumlu yan-
lar var hiç kuşkusuz ki. Böylesine tartışmalan çok
özlemişiz. Ama tartışmanm -hıramsalolması- sonun-
da okura/bana bir "şey"ler kazandırması gerekmi-
yormu? Gazetedeki tartışmalar, gazeteninyapısıge-
reği ne yaztk ki (doğal olarak) "kuramsal" düzlem-
den uzak kalıyor.
Bizde "iyi, gerçek, başartlı" roman var (!) mı, yok
(!) mu; bizde ne kadarfiıtbol varsa o kadar roman
var; vb. vb. saptamalan yapılır durur. Kendi u
mo-
dernkemiz" sorunlu olduğu gibi, romanımız da so-
runludur, görüşü de vardır biryandan.
Nasıl bakarsanız bakın. yazariarımızın yaratıcılı-
ğını yadsımak pek doğru gelmiyor bana. Bu kuşku-
suz ki öteki uluslar için de geçetii; yani yaratıcılık,
bu tür "sorunlar"dan uzaktadır. Demem o demekki,
bizde de iyi romanlar vardır; iyi romancılar vardır.
Bunun başlangıcı da bence HalitZiya Uşaklıgilve
Aşk-ı Memnu'dur.Onun öncesi de vardır ama, bu ro-
manla üstat sanki "modern romanı" başlatmıştır.
Arkasından hemen Eylülgelir. Her ne kadaryapısal
özellikleri, anlatısal özellikleri Aşk-ı Memnu kadar
başarılı olmasa da, özellikie tematik açıdan çok ba-
şanlı ve benzersizdir. Kesinlikle "liste "ye girer.
Hikâyelerini biryana bırakalım, Kuyucaklı Yusuf
ile Sabahattin Ali, sosyalist gerçekçiliğin öncüsü ol-
muştur. Yepyeni bir roman evreni kurmuştur. îlk kez
Batılılaşma sorunsalından, taşra da olsa kendi top-
lumumuzun sorgulamasma, "içsel" bir soruna yö-
nelmiştir. SonraAhmetHamdi Tanpotargibiyine ben-
zersiz bir rvmancı gelir. OrhanKemal, YaşarKemal,
Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi SoysaL, Oğuz
Atay, Selim tlerifarklı renklerin, anlatı düzleminde-
kiyaratıcılarıdır. Bunlara başka romancılar-roman-
lar da eklenmelidir kuşkusuz ki.
Giderek tanımlardan kaçmama rağmen yine de
Aşk-ı Memnu dan başlayan serüven, "modern ro-
man"serüveni bana Selim tleri'de"noktalantyormuş "
gibi geliyor. Benzer biçimde, daha sonrasım da "baş-
ka'' ölçütlerle değerlendirmekgerekiyor. Selim tle-
ri 'den sonraki romancüarda modern romanın özel-
likleri görüldüğü gibi.farklı örnekler de var. Örne-
ğin bunlann başında Latife Tekin gelir. Orhan Pa-
muk da anlatının yapısal özelliğini bir başka kulva-
ra taşımıştır.
(Kendi roman tarihim açısından baktığımda, Mus-
tafa Balel'in Peygamber Çiçeği ile Taksin Yücel'in
Peygamberin Son Beş Günü romanlar 'nın gereklı
"ügiyi" görmedıği düşüncesindeyim.)
"Roman tartışmalan " gazete sayfalarında sürü-
yor. Yine de iyidir, her şeyin vasatlaştığı, basitleşti-
ği vepopülerleştiği birsırada. Gerçi bizim basın bi-
raz engizisyon gibidir ama, belki de bu tartışmalar
-tabii ki istim üzerinde olmanınyararları sonsuzdur,
edebiyat dergilerine kuramsal bir boyutuyla sıçrar,
taşar.
ATİLLABİRKtYE
Basın engizisyon gibidir, de-
dik ama; gerçek engizisyonu EBf
Şafak, Şehrin Aynalan romanın-
da konu oiarak almış. Bu roman
geçen yıl (1999) Uetişim Yayın-
lan'ndan çıkan ikinci romanı.
Kendi adıma romanı okuduktan
sonra çok sevindim. Meğerse,
Türkiye'de böylesine romanlar
yazılıyormuş!
Elif Şafak karşıma birden çıkı-
verdi. Daha doğrusu bir rastlan-
tı, onu okuma vesilesi oldu. Çı-
kan kitaplannın duyumlannı gör-
müştüm. Ama alıp okumamışnm.
tsterseniz bir önyargı oiarak ka-
bul edin bunu. Bir süredir "ye-
ni"Ieri pek izlemiyorum. Son yıl-
larda, son yapıtlarda edebiyatın,
edebiyattan uzaklaştığını görmek
beni rahatsız ediyor; acı çekiyo-
rum! Bu yaz, Caz Festivali kap-
samındaki bir konserde bilet bu-
lamayıp da gerisin geri dönmek
zorunda kalan dostumuz Serdar
Katipoğlu ile karşılaşınca, Şa-
fak'ın romanlanyla da tanışmış ol-
dum. Işi, -doğal oiarak- kitaplar-
la fazlasıyla ilgilenmek olan kü-
tüphaneci arkadaşım Serdar, dik-
katimi bu romanlara çekti: Şeh-
rin Aynalan ve Pinhan (1997, bu
romanı hâlâ okuyamadım). Gali-
ba, en iyi tanıtım "fisıltt gazete-
sTyle oluyor...
Şehrin Aynalan, engizisyon dö-
nemine ilişkin ve ortaçağın ka-
ranlık sulannda tspanya'dabaşla-
yıp Istanbul'da son bulan bir se-
rüvenin romanı. Bilinçli oiarak
ölçüp biçilmiş bir kurguyla kar-
şılaşıyoruz; aynı zamanda, yara-
tıcılık sürecindeki yazınsal savrul-
malan da içinde banndıran "mi-
mari bir çirim"
Sevgi, sevgisizlik, ana olma,
şevkat, tutku, keder, inanç, lanet-
lenme, gız, mucize, yoVyolculuk
gibi kavramlan tematik bir ek-
sende romanın içine sindirmiş
Elif Şafak. "Roman getenegTnden
gelen, örneğin elini bu anlamda
en azmdan anlatıcı, "hikâyeci"
konumunda geçmişe uzatan bir
yazar.
Modern yazının "atmosferini"
parçalayarak, M. Bahtin'ın teri-
miyle söylersek karnavallaştın-
yor, bir kamaval dûnyası/evreni
oluşturuyor. Biçeminin ana özelliği olan bilinç-
li sözcük seçimiyle kendi anlatı evrenini ku-
ruyor; "paradigmasını oluşturuyor" Dolayı-
sıyla -acaba siyasal birroman mı?- "sorunsal-
hk" peşinden koşan bir yazar.
Öte yandan yazarlığının bir başka özelliği
de "başka yaah olan"lar ile bağlantı kurması.
Örneğin dınler tanhiyle, tarihle. Kendilerini en-
gizisyonun dehşetengiz hışmından kurtaran
ve kurtaramayan Sefaradlar'ın serüvenini iz-
liyoruz Şehrin Aynalan'nda.
Modernitede 'sergüeniş'
Elif Şafak'ın üçüncü romanı Mahrem ge-
çen ay Metis Yayınlan'ndan çıktı. Mahrem'de
(Fotoğraf: NEZAHAT EKMEKÇt)
X > Elif Şafak, iki romanından
anlaşıldığına göre kolay kolay
vazgeçemeyeceği ve
romanımızda pek görülmeyen
karnavallaştırma, 'kamaval
dünyası' oluşturma ile
biçeminin ana öğesi olan, en
eski anlatı metinlerinden,
Dede Korkut'lardan, Binbir
Gece Masallan'ndan uzanıp
gelen 'hikâyeci' özellikleriyle öne çıkıyor.
de iç içe geçmiş bir kurgulama var. Belli ki
yazanmız, çok uğraşmış. Basit ve sıradan
olanı değil, güç olanı çözmeye yönebniş. "Hi-
kâye anlatma" düzleminde bir önceki roma-
nı gibi geleneğe el uzatıyor. Sözcük düzlemin-
dekı diltn bilinçli kullanımı yine biçemin ana
özelliği oiarak karşımıza çıkıyor.
Modernitenin ve bizim toplumumuzun "ka-
dın ile itişkisi", "kadma baJaşı" diyebileceği-
miz bir izlekte, "sergfleniş." ile ilintili bir içe-
rikle karşılaşıyoruz bu kez. "Gönneye", "gö-
rfitaneye dair" bir roman olarak tanımlanma-
sının ana nedeni bu kanımca. Yalruzca, şiş-
man genç bir kadırun -ya da öteki sıra dışı ka-
dınlann- toplumsal konumunun huzursuzlu-
ğu değil bu sergüenişin altında
yatan. Olduğu gibi modernite-
ye, bizim modernitemize de iliş-
kin bir çözümleme, sorgulama.
Bu kez, -edebiyatımızda çok
seyrek gördüğümüz- küçük kü-
çük tuzaklar var romarun için-
de. Metnin içinde yer alan, oku-
ma sürecindeki bu tuzaklar, bir
bakıma, Istanbul'un eski semt-
lerinden bin olan Cihangir'de-
ki günlük yol ahşlanmızda kar-
şılaşacağımız "önemH" aynn-
tılara denk düşüyor.
Mahrem'i okuduktan sonra
bir de bu gözle Cihangir'i do-
laştım. Bazı göstergeleri tam
"bulamacüğımı" da itiraf ede-
yim. Örneğin Hayalıfener
Apartmanı'nı; gerçi bulmam
da şart değil ya... Cihangir ve
göstergeleri benım saptamam.
Bir başka okurun farklı olabi-
lir. Yazannki de bir başka ola-
bilir; ya da tüm bunlar bir baş-
ka semt için de geçerli olabilir.
Ama yanıldığımı hiç sanmıyo-
rum!
Şehrin Aynalan 'ndaki lanet-
lenme, bu kez de karşımıza bir
başka boyutuyla çıkıyor Bun-
lan romanın sürprizleri olarak
okura bırakıyorum. Kadm ile
erkek arasındaki ilişkiyi, bir ön-
ceki romanda olduğu gibi, mo-
dern arüatının evrenini parçala-
yarak, belki de tersyüz ederek
ya da ahşılmadık bir biçimde su-
narak diyelim, yine bir karna-
val dünyasının/evreninin içine
oturtuyor.
(Romanın dördüncü sayfa-
sında bir ithaf var: "Be-Ce
için".) Romarun hemen başın-
da şişman genç kadının sevgi-
lisinin Be-Ce olduğunu oku-
duğumda, uslamlamam beni,
daha bunun kim, nasıl biri ol-
duğunu -hatta başta cinsiyeti-
nin ne olduğunu bile - düşün-
meden, A-B-C'ye, alfabe sıra-
lamasına, dolayısıyla Elif'in
kendisine götürdü. Böylece,
şişman genç kadın, Be-Ce, ya-
zar, anlatıcı arasında parçalan-
mış bir düzlem/düzlemler or-
taya çıktı. Bundan sonrası,yu-
kanda da dediğim gibi okurlar
için bir sürpriz, bir oyun ol-
sun!)
Elif Şafak, iki romanmdan anlaşıldığına
göre kolay kolay vazgeçemeyeceği ve roma-
nımızda pek görülmeyen karnavallaştırma,
"karnaval dünyasT (evreni, atmosferi) oluş-
turma ile biçeminin ana öğesi olan, en eski
anlatı metinlerinden, Dede Korkut'lardan,
Bınbır Gece Masallan 'ndan uzanıp gelen "hi-
kâyeci" özellikleriyle öne çıkıyor.
Bunlann yanı sıra, -parça parça da olsa- mo-
dernitenin sorgulanmasıyla, belki de bundan
kopuk düşünmediği kent'i, yani Istanbul'u ele
alışıyla da önce çıkıyor? Böylece, büyük bir
olasılıkla medyamızın ilgilenmeyeceği -ilgi-
lenmemesi isabet olur aslında- yeni bir roman-
cı ortaya çıkıyor...
'Lovers Rock'la sessizliğini bozan Sade, hayran olduğu sanatçılar gibi iyi ürünler vermeye çalışıyor
/;/ımijği ckkfyeahnak'
Sade'ın bogüne dek hazırladığı 5 albüm lngiltere ve Amerika'da 40 mflyon satü.
GÜRHANUÇKAN
Müzik dünyasuun "Soul Kraficesr
Sade, 8 yıllık sessizliğini yeni albümü
"Lovers Rock" ile bozdu. 41 yaşında-
ki Sade, bu arada anne oldu. Küçük Da
Adu Morgan 4 yaşında. Onun için Ar-
mani butiklerinde, Lımozin'lerde ve
lüks otellerin çatı barlannda dinlenen
müziğinsabibi diyorlar. "LouersRock"
Isveç'te de piyasaya çıkması nedeniy-
le sanatçıyla söyleşi yapan müzik eleş-
tirmeni Tore S Börjesson, o zaman şu
soruyu sorma gereğını duymuş:
- Armani'den giyınen, Limozin'le
dolaşan ve lüks barlarda içen kişilerin
açlık, uyuşturucu bağımlılığı, savaş,
ırkçılık ve işsizlik umurunda mı?
Çünkü Sade'nin yeni albürriündeki
şarkılann konulan bunlar. Irkçılığın
çıplak yüzü "Immigrant"da olduğu
gibi deşifre ediliyor:
"He didn't know wnat it was / to be
Nack/ 'tfl tfaey gave him his change bu
he didn't want to touch / his hand / To
eventhe thonghest among us / that wo-
uld be to mnch"
(Bilmiyordu nasıl olduğunu/karaten-
li olmanın / parasının üstünü veren
adam / dokunmak ıstemeyene kadar /
eline / Aramızdaki en sert kişi için bi-
le / bu kadan arrık çok fazlaydı)
- Bu parçayı babamın anısına yazdım,
Adebisi Adu'nun anısına. Annem an-
latmıştı. Babam köşedeki dükkândan
alışveriş yaptıktan sonra tezgâhtann
babamın eline dokunmak istemeyişi-
m. Ben bu görüntüyü yıllardır içimde
taşıyorum. Babam gibi insanlara nasıl
davranıldığını; okumuş, görgülü ve
onurlu insanlara. Yaşam zaten yeterin-
ce güç ve yıpratıcı. Bir de ınsanlan
sutlannda koca bir istavroz taşımaya
zorluyorlar.
Sade, 16 Ocak 1959'da Nijerya'da
doğdu. Annesi Anne Heyes'tı. Anne
ile Adebisi, Londra'da tanışıp evlenmiş,
Nijerya'ya yerleşmişti. Aile kızlanna
HeJen FobadeAdu adını koydu. tlk ço-
cuklan erkektı, Banji. Annesiyle baba-
sı aynhnca Anne çocuklanyla birlıkte
Londra'ya geri döndü. Sade'nin ço-
cukluğu Essex'te, Colchester de geçti.
Ten renginden dolayı sıkıntı çekmeye
yükseköğreniminde başladığuıı söy-
lüyor. Ona ılk kez "Niger!" diye o za-
man bağmhnıştı.
- Ama kendımi ezdirmedim, diyor,
bana yapılanlan fazlasıyla ıade ettim.
Siyah olmaktan asla utanmıyordum,
tam tersi tenimin renginden gurur du-
yuyordum. Aynca onlardan üstündüm
de: Cahil salaktı hepsı. Şımdi düşü-
nünce suçun onların ailelerinde oldu-
ğunu anlıyorum. Kımse anasından ırk-
çı doğmaz çünkü.
Ve müzik. "En yalan dostum" dedi-
ği müzik.
- Hepsi benim için vardı sankı, di-
yor: Gfl Scott-Heron, Sly Stone, Bill
Wîthers, Al Green, Aretha Franklin,
John Coltrane, Billie Holida>. Marvin
Gaye, Ray Chartes... Bu ınsanlar kal-
bın hüznünü, coşkusunu anlatıyorlar-
dı, haksızlığa karşı koyma>i. Ben de öy-
le yapıyorum. Hayran olduğum insan-
lar kadar iyi ürünler vermeye çalışıyo-
rum. Amacım onlarabenzemek, onla-
n andırmak değil. Müziğı onlar kadar
ciddiye almak.
Genç kızlığının yıldızlan David Bo-
wie, Roxy Music™ Bunlar onu hiç et-
kilememiş mi?
-13-14 yaşındayken Bowie'ye hay-
randmı. "Station to Station" nefıs bir
albüm. Ama Bowie artık geçmekte
olan bir dalgaydı. Öyle samyorum be-
ni yönlendiren, beyazlann semtinde
yaşayan bir siyah olmamdı. Siyahlann
müziği bana kimlığimi kazandınyor-
du. Olimpiyat oyunlannı izlerken ül-
ke farkı gözetmedenhep siyah sporcu-
lan tuttum. O da böyle bir şey işte.
Pekı soul müziğını yalnızca siyahlar
mı yapabiliyor?
- Yoo, hayır. Carole King, JanisJop-
Bn, Joni Mitohefl bunun güzel örnek-
len.
Sade daha 20 yaşındayken hazırla-
dığı ilk albüm "Diamond Life"da ay-
nmcılığın smırlannı yıkmaya davet
ediyor herkesi. 20 yıldır aynı şeyi söy-
lüyor. "FeelNo Pam" (ışsizhk), "Qe-
an Heart" (Büyük kent yalnızlığı ve
yoksulluğu), "Sbve" (kişinin ten ren-
ginden dolayı ezilmesi), "Like a Tatoo"
(Vietnam Savaşı).
Ünlü olmak ve unutulma tehlikesi.
Bunlan düşünüyor mu?
- Ünlülerin gittikleri yerlere gitmi-
yorum. Uçak yolculuğundan önce ha-
vaalanına telefon edip geleceğimi anons
etmiyonım. Böyle yapanlar unutul-
maktan korkuyorlar. Ben hiç korkmu-
yorum. Keşke unutulsam. Önemli olan
yeni bir plağım çıkınca insanlann ha-
beri olması. Kişinin beğenip beğen-
memekte, alıp almamakta özgür oldu-
ğu bir plağın çıkması... Önemli olan bu.
Sade'den: "Diamond Life" (1984),
"Promise" (1985), "StrongerThan Pri-
de" (1988), "Love Dduxe" (1992) ve
"LoversSade".
YeşHçam Sineması perdesini açtı
• Kültür Servisi - Türkiye'deki ilk alternatif
sınema olma amaçlı Yeşilçam Sineması
Beyoğlu'nda perdesini açtı. Sinemada 'Dünya
Klasiklen', 'Yeşilçam Nostaljisi', 'Dünya
Sinemasından Altematifler', 'Vizyon
Bulamayanlar' ve 'Kaçırdıklanmız' adı altında
beş kuşakta sinemaseverlere alternatif filmler
göstenlecek. Yeşilçam Sineması'nın kasım-aralık
programmda, Dünya Klasiklen kuşağında Sergei
Bondarchuk'un 'Dünyayı Sarsan On Gün',
Yeşilçam Nostaljisi kuşağında Ertem Göreç'in
'Sahtekâr', Vizyon Bulamayanlar kuşağında
Kadır Sözen'in 'Kış Çiçeği', Kaçırdıklanmız
kuşağında ise Reis Çelik'in 'Hoşçakal Yann' adlı
filmleri gösterilecek. (Cadde-i Kebir Kültür &
Eğlence Merkezi Bodrum katı tmam Adnan
Sokak/Beyoğlu / Tel: 293 68 00)
Polonya Kültür Bakanı, fotoğraf
sergisinin kapaülmasım istedi
• VARŞOVA (AFP) - Polonya Kültür Bakanı
Kazimıers Ujazdovvski, fotoğraf karelerinde
Nazileri canlandıran sanatçılann yer aldığı,
tartışmah fotoğraf sergisinin kapatılmasını istedi.
Sergi. Polonya'nın tanınmış aktörlerinden Daniel
Ulbrychski'nin, Zacheta Galerisi'ne gizlice girip
kendisinin ve Jean Paul Belmondo'nun
fotoğraflannı imha etmesiyle büyük yankı
uyandırdı. Ulbrychski, serginin kendi imajını
haksız ve izinsiz olarak kullandığını, Nazileri
göklere çıkardığını, İkinci Dünya Savaşı ve
çekılen acılar hakkında hiçbir bilgi içermediğıni
söyledı. Galeri, bu açıklamasından sonra
Ulbrychski'yi 60 bin dolardan fazla bir zarara
uğrattığı gerekçesiyle dava açmakla tehdit erti.
Ujazdowskı, serginin Nazızme karşı eleştiri
içeren fotoğraflar eklenene kadar kapalı
kalacağım ve sergide fotoğraflannın yer almasıru
istemeyen Polonyalı aktörlerin fotoğraflannın da
sergiden çıkanlacağını söyledi.
İzmit Şehin Tîyatrosu
upg'da
I Kültür Servisi - Fransa'nın Strasbourg
kentinde düzenlenen 'Türk Haftası'nda Türk
Tiyatrosu'nu, İzmit Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatrosu iki oyunla temsil ediyor. Konser, sergi
ve halkoyunlannm da sergıleneceğı haftada
sahnelenecek oyunlardan biri, Nâzım Hikmet'in
Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı 'Kuvayı Milliye ' '
v
]
Destam'. Elli kuklanın kullanıldığı oyunu Melih
Düzenli yönetiyor; oyunun sahne ve kukla
tasanmı ise Karina Cheres'e ait. Türk Haftası'nda
sahnelenecek diğer oyunsa 'Mutfak Kazalan'.
Oyunun metni, Perihan Mağden'in Türk
kadınmın evle sınırlandınlmış yaşamını anlatan
şiirinden oluşuyor. Emre Koyuncuoğlu'nun
yönettiği oyunun müzikleri ise 'Baba Zula'ya ait.
Izmıt Şehır Tiyatrosu, oyunlannda kullandığı
sahneleme teknikleri, kukla ve gölge oyununu
çağdaş tiyatroda kullanmasıyla, tiyatronun
dünyaya açılmasmı sağlıyor.
Tayfun Erdoğmuş 'Atölye Sergisi'
• Kültür
Servisi-1996-
2000 yıllannda
'Marmara
Üniversitesi
Güzel Sanatlar
Fakültesi
Resim
Bölümü,
Tayfun
Erdoğmuş
Atölyesı'nde
öğrenimlerini tamamlayan bir grup genç
sanatçının çahşmalanndan oluşacak 'Atölye
Sergisi' Kasım 2000'de Galeri Dürer'de açıhyor.
Sergi, genç sanatçılann yeni çalışmalan
aracıhğıyla düşüncelerini ve eğüimlerini bırlikte
görmeyi, etki-iletişim alanlannı kavramayı ve
daha geniş bir kitleyle paylaşmalannı sağlıyor.
Grup, çahşmalanm resim, fotoğraf, video,
performans ve farklı disiplinden oluşturmuş. Bu
açıdan planlanan sergi birçok farklı disiplinle
üretilmiş çalışmalan bir araya getiriyor. Sergide
Elif Çelebi. Olcay Dursun. Simge Ergüler, Göknıl
Gümüş, Cemile Kaplan, Nevin Bozkır Keyif,
Serpil Kuzgun, Şükran Pala, Pelin Rahat, Fatih
Sungurtekin, Mukadder Şimşek, Ebru
Tavlaşoğlu, Özgür Ülkün, Murat Yurdakul gibi
genç öğrencilerin çalışmalan sergilenıyor.
Zeki Arslan'ın resimleri
Mine Sanat Galerisi'nde
• Kültür Servisi - Sanat yaşamını Almanya'da
sürdüren Zekı Arslan'ın yem resimleri Mıne
Sanat Galerisi'nde 10 Aralık tarihine dek
izleyicilere sunuluyor. Zeki Arslan'ın
resimlennde renk bıçimleri veya onlardan geriye
kalanlar. tüm resme dağılmış olarak yer ahyor.
Sanatçımn yapıtlannda renk yönelimi, renk
hareketi. renk sembolızmi adeta bir metin, bir
çevrim oluşturuyor. Zekı Arslan. renklerin kendi
aralanndaki çekım şekli. birbirine olan
yansımalan ve kompozisyonun kaotik düzeni ile
uluslararası önemde bir sanatsal boyut yakalıyor.
(0216 345 64 40)
BUGÜN ___
• AKSANAT'ta Sarah Brightmanın '1997
Londra,RoyalAlbertHallKonseri' 12.30 ve 18.30
saatlennde DVD'den izlenebilir. (252 35 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda
Sanat yönetmenlığıni Irfan Gürdal'ın yaptığı TC
Kültür Bakanlığı Devlet Türk Dünyası Müziği
Topluluğu, saat 19.30'da bir konser verecek.
(232 98 30)