27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Nedim Gürsel, YaşarKemal'i, yapıüannın temelizleği Çukurova bağlamında inceliyor Bir geçiş dönemi romancısıESRA ALİÇAVUŞOĞLU Nedim Gürsel, bu kez bır romanı ya da hikâye kitabı ile değil, Yaşar Ke- mal'in yapıtlanndan bazılannı ele alan ıncelemesı 'YaşarKemal Bir Geçiş Dö- nemi Romanctsf başlıklı kitabı ıle okur karşısında. Gürsel kitabında edebıyatı- mızın önemli yapı taşlanndan bin olan Kemal'i, yapıtlannın temel izleğı olan Çukurova bağlamında inceliyor. Kitap- ta, Yaşar Kemal'in kimi yapıtlan üze- rine ıncelemeler ve yazarla yapılmış bir söyleşi de yer alıyor. Everest Yayınlan tarafından yayımlanan 'Yaşar Kemal Bir Geçiş Dönemi Romancısı' adlı kitap önümüzdekı günlerde Fransa'da da ya- yunlanacak. Gürsel, kitabın Fransızca basımmın Yaşar Kemal'in romancılı- ğının yurtdışında da aydınlatılması açı- sından önemli olacağı görüşünde. Aynca, Nedim Gürsel'in Pans Yazı- lan'nın ıkınci cildi önümüzdeki günler- de okurlara sunulacak. Nedim Gürsel'in bundan sonra üzerine araştırma yap- mak istediğı ısım ıse Sait Faik. - Belli bir okur kitlesine sahip bir ya- zann bir diğer küh yazan incelemesi ül- kemizde çok sık rastlanan bir olgu de- ğil. Bir yazann kaleminden >ine önem- li bir yazan anlatmak hangj düşüncenin ûrünü? NEDÎM GÜRSEL - Yaşar Kemal'in roman dünyası çok önceden beri beni çekmiştir. Özellikle Çukurova'nın do- ğasını büyük bir lirizmle anlatan be- timlemelerinden çok etkılendim. He- nüz çocuk denecek yaşlarda bile bu dünya çok abartıü, çok olağanüstü gel- miştir bana. edim Gürsel, 'Yaşar Kemal Bir Geçiş Dönemi Romancısı' başlıklı kitabında yazann romancılığını eleştirel ve çözümleyici bir yöntemle ele alarak, araştırmacı yanını öne çıkardığıru belirtiyor. - Kitabın çüaş noktasnu sanınz sizin Çukurova'ya yapüğınız bir gezi ohıştu- ruyor değil mi? GÜRSEL - Evet ama burada amaç, Yaşar Kemal'in coğrafyasını keşfetmek ve romanlannda anlattığı topraklann gerçekten benim algıladığım şekliyle karşılaştırmaktı. Bu da, bir yazann dün- yasına bır başka yazann dünyasından yaklaşmak oldu. Ama kitabın diğer bö- lümleri; Akçasazın Ağalan'nı, Ağıt- lar'ı ve yazann otobiyografik üçleme- sini ele alan bölümlerde kendı roman- cılığımı unuttum ve araştırmacı yanımı öne çıkardım. Bu bölümlerde Yaşar Ke- mal'in romancılığını eleştirel ve çö- zümleyici bir yöntemle ele almaya ça- lıştım. 'Monografik bir çahşma değil' - Ulkemizde ekştiri kunımunun çok getişmediği bir gerçek. Yaşar Kemal üze- rine bu kitabı yazarken nasıl bir metot izledmiz? GÜRSEL - Bu kitap monografik bır çalışmadeğil. Yaşar Kemal'i tümkitap- lan genelinde değil, kesitlenyle ele alı- yorum. Çukurova yolculuğu dışındaki bölümleri önce Fransızca kaleme al- mıştım. Buradaki metodum daha çok bir geçiş dönemi sorunsalı açısmdan Yaşar Kemal'e bakmak olarak açıklanabilir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Marshall Yardımı ile gelişen ekonomik ve toplum- sal değışmenin Yaşar Kemal' in roman- cıhğının eksenlerinden biri olduğunu Mannheim - Heidelberg Film Festivali görkemli bir törenle sona erdi ilm Sanatı Ödülü adı altında verilen en iyi film ödülünü Faslı yönetmen Nabil Ayouch'un ikinci filmi, Fransa ile ortak yapım 'Ali Zaoua' aldı. Türkfilmlerine ilgibüyüktii GÖNÜL DÖNMEZrCOLİN Almanya'nın Berlin'den sonra en eskı ulus- lararası film festivali Mannheım-Heidelberg. geçen cumartesi gecesi görkemli bır törenle son buldu. Bu yıl her açıdan gerçekten formundaydı iki kente yayılan festıval. Sinema salonlann- da. tartışmalarda, yapım-dağıtım ahşverişle- rinde olumlu bır enerji duyuluyordu. Ana programlann yanı sıra Kore Film Okulu tem- sılcilennin getirdiği birçok kısa film ile o ül- kede son sıralarda devinım kazanan genç sı- nemarun nasıl gehştığine tanık olduk. Aynca festivalın baş konuklanndan tsviçreli iki ün- lü yönetmen, Daniel Schmid ile Clemens Kktpfenstein bir yandan en üstün yapıtlannı sunarken öbür yandan gecenin geç saatleri- ne dek uzun deneyimlerini paylaştılar izleyi- ciyle. Açılış gecesi gösterilen Kanada-Almanya ortak yapımı "Arzu" (Desıre), hayranlan ta- rafindan Grace Kefly'ye benzetilen baş oyun- cusu Katja Reimann ile izleyici çekti. "Ayak- kabı OnancısT (Shoemaker) filmi ıle festi- vallerde ılgı toplayan CoDeen Murphy'nin bu ıkınci filmi psikolojik bir aşk öyküsüydü. JuHan Kemp'in'Ev!M dikkatçekti Yanşmalı bölümde Özbekıstan'dan Fas'a, Finlandiya'dan Şili'ye özene bezene seçil- miş on altı uzun konulu film, dört belgesel ve on iki kısa konulu film vardı. Bunlann arasmda, ülkesinde gişe rekorlan kıran Ingilız filmi "Ev!" (Ho- use), burada da izleyicıye keyiflı anlar yaşattı. Gü- ney Wales'te yıllar boyu kımı dınletı salonu, kimi tiyatro, kimi sinema olarak halkahizmet etmiş La Scala, şimdilerde geleneksel bingo oyunu için kul- lanılmaktadır. Büyük kazanç umuduyla kapısını ça- lanlann çoğu, parasız pulsuz 'ahm lazlar' ise de genç sunucu Gavin ile garson kız Linda, bıngo geceleri- ni başanlı kılmak için elinden geleni ardına koymaz. Gerçekte La Scala yaşlılar için bır terapı gibidir, ama bu, salonun batmasını önleyemeyecektir. Hele çok daha modern bır bingo salonu açılınca... "Trains- potting" fılmınden anımsayacağımız Kefly Macdo- nalds'ın Linda karakterinde çekici bir rol çıkardığı bu ufak bütçeli güldürü filmi ile yönetmen JuHan Kemp, son yıllarda karşunıza çıkan Wales güldü- rü filmleri arasmda özel bir yer tutacağa benziyor. Yine yanşmalı bölümde "Ikibin ve Hiç" adlı Ka- nada filmi, Montrealh yönetmenı Arto Paraganü- an'ı Avrupa "da pek tanıyan yoksa da baş oyuncusu John Turturro ile dikkati çekti, ama ne yazık kı Tur- turro'nun 'güleriz ağlanacak halimize 1 durumlarda ustalaşmış oyunculuğu, bu senaryosu zayıf ve ku- rumlu, diğer oyunculan ortanm altında filmi kur- taramadı. Bu kadar yanşan fılmin arasmda neden bir Türk filminin olmadığı, her yılki gibi yine bir tartışma konusu. Örneğın şu sıralarda FIPRESCI (Film Eleş- tirmenleri Federasyonu) tarafından En tyı Avrupa filmi seçilen "Mayıs SıkmüsT ya da "Üçûncü Say- fa" bu bölümü zenginleştirebilecek filmlerdı, ama sanınm ki bu filmlerin Almanya'da daha önce gös- terilmiş olması onlan yanşma dışı bırakmıştı. Bu iki filmin yam sıra İsmail Gûneş'in "Gû- lûn Bittiği Yer" fıhni de Yeni Türk Filmleri bö- lümünde ve her zamanki gibi Türk mahalleleri- ne yakm sinemalarda gösterildi. Yeni Türk sine- masmda bence üçten fazla film bulunabüir ve fîlm- lerimizin sesi yabancı basına daha iyi duyuru- labilirdi. Tüm bunlar bir yana üç filmde de iz- leyici ilgisi olağanüstüydü. Belgesellerbölümünde Hollanda'dan "Yüzmeha- vuzu" (Bovenbad) filmi, yukanda sözünü ettığım "Ev!" filmi gibi yaşlılık ve yalnızhk üzerine düşün- dürücü bir filmdi. Gerçi her iki fihn de gençlenn sorunlannı da koşut olarak yansıtıp topluma bir ay- na tutma açısmdan başanya ulaşıyordu. Uluslararası Yeni Buluşlar bölûmündeki filmle- rin çoğu gençlerin ülkelerine özgü sorunlan üzerin- de odaklaşmıştı. Örneğın tranlı genç kadın yönet- men Maryam Shahriar'ın Montreal Dünya Festi- vah'nde ödül alan "Gûneşin KEİan" (Dokh- taran e Khorshıd) filmi iş bulabilmek için başuıı sıfır numara tıraş edip erkek giysisiy- le yola çıkan bır genç kızın bir dokuma atöl- yesinde kölelıkten beter koşullar nedeniyle noktalanan kısa yaşamını veren yüreklı bir yapıtü. (Yine Iran'dan RafiPitts'in, kırsal ke- simde babasız büyüyen bir çocuğun yarat- tığı düş evrenini görüntüleyen "Sanam" ya- pıtı ise yanşmalı bölümde gösterilmişti). Sansürlü günlen geride bırakan Yeni Ko- re sinemasmdan Sang Soo tm'in "Giris' Night Out" filmi son zamanda bu ülkeden çıkan birçok fıknde olduğu gıbı seks konu- sunda örtbas edümiş hiçbir şey bırakmıyor- du. Fransa'dan Marsilyalı Kamel Saleh ıle ünlü hopçu Akhenaton'un "Mıknans Gibi" (Çomme un aimant)filmindeözellikle Arap- lann yoğun olduğu bu Akdenız kentinde doğup büyüdükleri mahalleye mıknatısmış gibi yapışan geleceği belirsiz birtakım gen- cin yaşamlanna tanık olduk. IAM grubunun nefis müzığı ıle Hong Konglu Alex Lai ıse "Mavi Ağustos" (Lanse Bayue) filminde, yiten bir sevginın ardından gerçekle hesap- laşamayan bir gencm öyküsünü vermişti. Japon TakaakiWâtanabe. şiirsel bir söylen- ce niteliği taşıyan "Pınann Bakiresi" (Mi- zu no onna) filminde kadın erkek ilışkileri- nin doğa gibi her zaman var ve ölümsüz ol- duğunu karuthyordu. Fihn Sanatı Ödülü adı altında verilen en iyi fihn ödülünü Faslı Nabil Ayouch'un "Mek- tupr> tan sonra ikinci filmi, Fransa ile ortak yapım, "Ali Zaoua" aldı. Bir televizyon belgeseli gibi baş- layan bu fihn de Kazablanka sokak çocuklannın öy- küsünü yansıtırken yakaladığı hümanist yaklaşım ile Ayouch, daha önce birçok festivalde de beğeni toplamıştı. En tyi Belgesel Ödülü, Fransa'dan Sophie Bru- neau-Roudfl ile Marc-AntoineRoudfl'ın "Noter" fil- minevenldi GüneyFransa'nınbirkasabasındabir noterin bürosunda geçen bu film tam anlamıyla bir insanhk güldürüsüydü. En iyi Kısa Film Ödülü'nü, Norveçli Jens Li- en'ın ortadirek yaşamını traji-komık bir açıdan gö- rüntüleyen "AnnemlerdePazarÖğleYemeği'' (Hver sondag hos mor) fıhnı aldı. Halk Ödülü, Belçikalı Alain de HaDeıu'un "Ağ- lamaGermaine" (Pleure pas, Germanıe) fihnine gi- derken Rafı Pitts'ın "Sanam" fıhni Özel Jüri Ödü- lü ve Sırbistan'dan Milutin Petrovic'ın "Gerçek, Sevgj ve Özgûrlük Ulkesi" filmi Fasbinder Özel ÖdüKi aldı. Çek Cumhunyeti'nden DavidOndricek'in "Yahuzlar" (Samotan) fıhni Uluslararası Fihn Eleş- tirmenlen Ödülü'nü David Langmann'ın kısa fil- mi "Kirti Çoraplar" (Les Chaussettes Sales) ile paylaştı. düşündüm. Bu süreç içinde değerler sistemi çöküyor, yeni bir dünya oluşu- yor. Ancak Akçasaz'ın Ağalan'nda iki toprak beyi eski değerlere, sisteme bağ- lı kahyorlar. - Bu da sizi, Lukacs'm probtematik kahraman olarak tanımlarltgı yere gö- türdü~ GÜRSEL - Evet.. Lukacs'a göre ro- man kabramanı takmtıh olandır. Prob- lematik kahraman tipolojisi açısmdan baktım Yaşar Kemal'in romancılığına. Bakış açımsa çağdaş bir yazann sözlü gelenekten nasıl yararlandığı, onu na- sıl dönüştürdüğü üzerine oldu. Gerek epik söylem, gerekse folklor ve halk edebiyatı örnekleri, Yaşar Kemal'in ro- mancılığını besleyen kaynaklar. Elbet- te Köroğlu Destam'nı kendi açısmdan yazdığı zaman yazar, hem Anadolu'da- ki sözlü geleneğe bağlı kalıyor hem de bir yazar olarak kendi metnini üretiyor. Buna biz metinlerarası ilişki diyoruz. İkinci bakış açım da bu oldu. 'Çukurova gerçeğmden etkikndim' - Üçüncü bakış açısı ise sanınz yazar Nedim GürseTin Yaşar Kemal'in coğ- rafyasma bakışrydı. Değil mi? GÜRSEL - Çukurova'nın insanlan- nı, o doğayı, bu- gezi izlenimleri çerçe- vesinde anlatmayı denedım ama.. Ya- şar Kemal'in romanlanndan yola çıka- rak gittim o insanlara. Onun doğduğu köye gittik. Birçok romanında söz etti- ği Anavarza kayalıklannı, Anavarza Kalesi'ni ziyaret ettik. Romanlannda önemli bu- yertutan pamuk tarlalannın nasıl mısu- tarlalanna dönüştüğünü gör- dük. - Yaşar Kemal'in Çukurova'sıyla Ne- dim Gürsel'üı Çukurova'sı arasmda ne gibi farkuhldar var? GÜRSEL-Böyle bir cografyada doğ- mak, eğer sizde yazarlık hamuru varsa çokbüyük bir şans. Beni çok etkiledı Çu- kurova gerçeğı. Onlann folklorlan ve ge- lenekleri bir yazar için yeterli olmasa da besleyici bır kaynak. Orada doğmuş ol- saydım kuşkusuz çok etkilenirdim. Ör- neğin Yaşar Kemal'in doğduğu köyde biriyle tamştım. "Ben de şairim, Kara- caoğjan smnndan gefiyorum" dedi ve EmelSaym üzerine yazdığı bir şiıh oku- du. Bir şiir geleneği var ve bu en basi- tinden bir köylüde bile ortaya çıkabili- yor. -Ashnda sizin ûslubunuzla Yaşar Ke- mal'in ûshıbuarasmdaönemliaynşma- lar var. Siridahaçok kentierin yazan ola- rak görüyonız örnegin_ GÜRSEL - Kitaplarımda hep kentle- ri anlattığım doğru. Istanbul hayram, âşıgı bir yazanm. Bu anlamda o toprak- lar benim kitaplarımda neredeyse hiç yoktur. Belkı olmadığı için çok etkilen- dim ve Yaşar Kemal'i bu denli tutkuy- la okudum. Bana ait bir coğrafyadan gehnediği için bu kadar yoğun etkilen- dim. Kitapta yazann tstanbul'u anlatan tek kitabı olan Deniz Küstü ile de ilgi- li eleştirel bir bölüm var. - Siz Çukurova'yı anlatan bir roman vazsaydmızrjetürörtûşmeleryadafark- hhklarohırdu? GÜRSEL - Bunu söylemek zor, ben oradan beslenmedim. Ancak Türk halk edebiyatı araştırmacısı olarak brr parça benim duyarhhğıma sesleniyor Çuku- rova. Oysa Yaşar Kemal'in çocukluğu, delikanlıhğı o topraklarda geçmiş ve derinden etkilenmiş. Bense biraz daha köksüz, göçebe bir yazanm. tstanbul'da yaşadığımdan daha fazla Paris'te yaşa- dım. Ve kitaplarımda da yolculuk izle- ği öne çıkar zaten. Bu bakımdan Yaşar Kemal'le benzeşmiyoruz. Ben konmak- tan çok göçüyorum. 'Sevdiğim yönkrini öne çıkardım' -YaşarKemal'in DenizKüstü adh ya- pıtmmdışmdaeleştirdiğinizdiğeryapıt- lan neler ya da yazan hangi bağlamlar- da eleştirdiniz? GÜRSEL-Akçasazın Ağalan, Demir- ciler Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yu- suf toplam 1200 sayfalık brr nehir ro- man. Çok uzunluklar var. Anlatının or- ganik yapısını bozan bölümler olduğu- nu düşünüyorum. Bunlara değindim ör- neğin. Ancak tüm bunlara karşın Yaşar Kemal'in en önemli yapıtıdır. Deniz Küstü hakkmda söylediklerim oldukça eleştirel. Ama çoğunlukla yazann sev- diğim yönlerini öne çıkarmaya çalış- nm. Dehayı ön plana çıkaran brr kitap olduğunu sanmıyorum, çözümleyici bir kitap. - Yaşar Kemal'in kitabı okuduktan sonraki yorumu nasıl oldu? GÜRSEL - Telefonda konuştuk. Çu- kurova izlenimlerimi anlattığım bölümü çok beğendiğini söyledi. Pamuk üreti- mine son verilip mısır ekildiğini öğre- nmce çok şaşırdı. Çünkü uzun zaman- dır gitmemiş Çukurova'ya. Bir de onun- la yıilar önce yaptığım aynntıh bir söy- leşi yer alıyor kitapta. O söyleşiyi ya- yımlanmak üzere yapmadığımızı biraz da sitemli birbiçimde dile getirdi. Ben- ce bu, Yaşar Kemal'in yapıtlannı ve kendi iç dünyasını ele veren, açıklayan bir söyleşiydi. Dolayısıyla ondan izin al- madan bu söyleşiyi kitaba koydum. Bel- ki ilke olarak çok doğru değil ama okur- lan düşündüm. Ajrodisias Müzesi için kampanya Kültür Servisi- Yunan ve Roma dönemine ait arkeolojik sitlerin en önemlilerinden biri ka- bul edilen Afrodisias an- tik kenti, 1987 yüında ku- rulan Geyre Vakfi'nm yü- rüttüğü kazı ve inceleme çalışmalanyla yavaş ya- vaş gün ışığına çıkanhyor. Geyre Vakfı önderli- ğınde, yeni Afrodisias Müzesi projesinin yaşa- ma geçirihnesi için ge- rekli fonun oluştunüma- sı ve yeni müzenin sahip- lenihnesi için yurt çapın- da bir kampanya başlat- ö. Kampanya çerçevesin- de, yardımda bulunmak ısteyenler müzenin salon- lannı satın alarak isim- lerini bır plaketle bu sa- lonlann girişine yazdıra- bilecekler. Kampanyanm öncülüğünü yapan Gey- re Vakfı Yönetim Kuru- lu Başkanı Sevgi GönüL müzenin 600 bin dolar (yaklaşık 412.2 milyar li- ra) değer biçilen 'Yerel Toplum Salonu-Aristok- rasi ve (Odeon) Konsül Binası' bölümünü satın aldığını açıkladı. Bu projenin gerçekleş- mesi ıle insanlığm hazi- nelerinden biri ülkemize kazandınlmış olacak. Mimari projesi Yapı Merkezi grubu ile ABD'de kurulu olan Ce- sar Pelli ve Ortaklan Mi- marhk Grubu işbirliği ile hazırlanan Yeni Afrodisi- as Müzesi, geçmiş uygar- hklardan kültür yansıma- lannı günümüze taşıya- cak. Macar Senfoni Orkest- rası'nın, şef AlpaslanEr- tüngealp ve piyanist Hü- seyin Sennet eşliğınde 20 Kasım'da Atatürk Kültür Merkezi'nde verdıği kon- ser 'Yeni Afrodisias Mü- zesi' için bir fon oluştur- ma kaynağının ilkini oluş- turdu. Tarihi bulgulara göre MÖ 6000-3500 dönemin- de ilk yerleşimin gerçek- leştiği Afrodisias antik kenti, zaman içinde önemli kültür ve sanat merkezi haline gehnenin yam sıra dmsel bir mer- kez olma özelliğini de içinde banndırmış. 1961'de Prof. Kenan Erim tarafından başlatı- lan kazı çahşmalan ile yalnızca dörtte biri gün ışığına çıkanlmış bu ha- zinenin yer aldığı toprak- larda halen paha biçihne- yen yapıtlar bulunuyor. Ancak, var olan müze hem eldeki yapıt potan- siyelini hem de or 3ya çı- kanlacak yeni yapıtlan sergileyecek yeterli ka- pasiteye sahip ohnadığı için yeni bir müzenin in- şa edılmesi büyük önem taşıyor. 'Osmanlı Çadırlan' üüsergisi sürüyor Kühür Servisi -Top- kapı Sarayı Has Ahırlar Bölümü'nde 22 Ka- sım'da açılan 'Osmanlı Çadnian' sergisi sürü- yor. Sanat tarihi profesö- rü Nurhan Atasay'un 'Otağ-ı Hümayun' adh kitabırun bir devarnı ola- rak düzenlenen sergıde Topkapı Sarayı çadır ko- leksiyonutanıtıhyor. Ki- tap, Atasoy'un 1976 yı- lmdan bu yana Osman- h tmparatorluğu'nun hü- kümranlığınm ulaştığı topraklar üzerinde çadır kültürünün yansunala- rıru içeriyor. Üç yüz beş sayfalık 'Otağ-ı Hümayun- Os- manlı Çadırlan' kita- bında çadırlar, tiplerine ve yapısal özelliklerine göre suBİamyor. Kitabın asıl konusu olan padi- şah çadırlan Otağ-ı Hü- mayun'lar detaylanyla aktanhyor. Üç yüzü aşkın fotoğ- raf, tablo ve minyatürün yer aldığı kitapta aynca Avrupa'daki Osmanh ça- dulan özel hikâyeleriy- le okuyuculara aktanh- yor. Kültür Bakanhğı ve Aygaz'ın sponsorluğun- da hazırlanan sergi için yapılan çalışmalar sıra- smda sarayda bulunan altmışa yakm tarihi ça- dır ve parçalan, ömürle- rinin uzatüması içinNur- han Atasoy ve Berlin Ulusal Müzesi'nden î«öh Rüters'in danışmanlı- ğmda uygun metotlarla temizlendi. Altı ay boyunca açık kalacak sergide konser- vasyonu tamamlanan üç çadır, üç sebeyan, altı çadıreteği ve alemlerden örnekler yer alıyor. Çadrrlarm Türklerin göçebe yaşam kültürle- rini simgeleyen ve içer- diği olanaklarla impa- ratorluklar kurmalanm sağlayan çok önemli un- surlar olduğunu söyle- yen Atasoy, bu sergüıin, tarih kitaplannda hayal gücümüzü canlandır- mayan, kuru bilgilerle verilen basit detaylann ötesine geçeceğini behr- tiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle