Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 KASIM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Nedim Gürsel, YaşarKemal'i, yapıüannın temelizleği Çukurova bağlamında inceliyor
Bir geçiş dönemi romancısıESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Nedim Gürsel, bu kez bır romanı ya
da hikâye kitabı ile değil, Yaşar Ke-
mal'in yapıtlanndan bazılannı ele alan
ıncelemesı 'YaşarKemal Bir Geçiş Dö-
nemi Romanctsf başlıklı kitabı ıle okur
karşısında. Gürsel kitabında edebıyatı-
mızın önemli yapı taşlanndan bin olan
Kemal'i, yapıtlannın temel izleğı olan
Çukurova bağlamında inceliyor. Kitap-
ta, Yaşar Kemal'in kimi yapıtlan üze-
rine ıncelemeler ve yazarla yapılmış bir
söyleşi de yer alıyor. Everest Yayınlan
tarafından yayımlanan 'Yaşar Kemal
Bir Geçiş Dönemi Romancısı' adlı kitap
önümüzdekı günlerde Fransa'da da ya-
yunlanacak. Gürsel, kitabın Fransızca
basımmın Yaşar Kemal'in romancılı-
ğının yurtdışında da aydınlatılması açı-
sından önemli olacağı görüşünde.
Aynca, Nedim Gürsel'in Pans Yazı-
lan'nın ıkınci cildi önümüzdeki günler-
de okurlara sunulacak. Nedim Gürsel'in
bundan sonra üzerine araştırma yap-
mak istediğı ısım ıse Sait Faik.
- Belli bir okur kitlesine sahip bir ya-
zann bir diğer küh yazan incelemesi ül-
kemizde çok sık rastlanan bir olgu de-
ğil. Bir yazann kaleminden >ine önem-
li bir yazan anlatmak hangj düşüncenin
ûrünü?
NEDÎM GÜRSEL - Yaşar Kemal'in
roman dünyası çok önceden beri beni
çekmiştir. Özellikle Çukurova'nın do-
ğasını büyük bir lirizmle anlatan be-
timlemelerinden çok etkılendim. He-
nüz çocuk denecek yaşlarda bile bu
dünya çok abartıü, çok olağanüstü gel-
miştir bana.
edim Gürsel,
'Yaşar Kemal Bir
Geçiş Dönemi
Romancısı'
başlıklı kitabında
yazann
romancılığını
eleştirel ve
çözümleyici bir
yöntemle ele
alarak,
araştırmacı yanını
öne çıkardığıru
belirtiyor.
- Kitabın çüaş noktasnu sanınz sizin
Çukurova'ya yapüğınız bir gezi ohıştu-
ruyor değil mi?
GÜRSEL - Evet ama burada amaç,
Yaşar Kemal'in coğrafyasını keşfetmek
ve romanlannda anlattığı topraklann
gerçekten benim algıladığım şekliyle
karşılaştırmaktı. Bu da, bir yazann dün-
yasına bır başka yazann dünyasından
yaklaşmak oldu. Ama kitabın diğer bö-
lümleri; Akçasazın Ağalan'nı, Ağıt-
lar'ı ve yazann otobiyografik üçleme-
sini ele alan bölümlerde kendı roman-
cılığımı unuttum ve araştırmacı yanımı
öne çıkardım. Bu bölümlerde Yaşar Ke-
mal'in romancılığını eleştirel ve çö-
zümleyici bir yöntemle ele almaya ça-
lıştım.
'Monografik bir çahşma değil'
- Ulkemizde ekştiri kunımunun çok
getişmediği bir gerçek. Yaşar Kemal üze-
rine bu kitabı yazarken nasıl bir metot
izledmiz?
GÜRSEL - Bu kitap monografik bır
çalışmadeğil. Yaşar Kemal'i tümkitap-
lan genelinde değil, kesitlenyle ele alı-
yorum. Çukurova yolculuğu dışındaki
bölümleri önce Fransızca kaleme al-
mıştım. Buradaki metodum daha çok bir
geçiş dönemi sorunsalı açısmdan Yaşar
Kemal'e bakmak olarak açıklanabilir.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Marshall
Yardımı ile gelişen ekonomik ve toplum-
sal değışmenin Yaşar Kemal' in roman-
cıhğının eksenlerinden biri olduğunu
Mannheim - Heidelberg Film Festivali görkemli bir törenle sona erdi
ilm Sanatı
Ödülü adı altında
verilen en iyi film
ödülünü Faslı
yönetmen
Nabil Ayouch'un
ikinci filmi,
Fransa ile
ortak yapım
'Ali Zaoua' aldı.
Türkfilmlerine ilgibüyüktii
GÖNÜL DÖNMEZrCOLİN
Almanya'nın Berlin'den sonra en eskı ulus-
lararası film festivali Mannheım-Heidelberg.
geçen cumartesi gecesi görkemli bır törenle
son buldu.
Bu yıl her açıdan gerçekten formundaydı
iki kente yayılan festıval. Sinema salonlann-
da. tartışmalarda, yapım-dağıtım ahşverişle-
rinde olumlu bır enerji duyuluyordu. Ana
programlann yanı sıra Kore Film Okulu tem-
sılcilennin getirdiği birçok kısa film ile o ül-
kede son sıralarda devinım kazanan genç sı-
nemarun nasıl gehştığine tanık olduk. Aynca
festivalın baş konuklanndan tsviçreli iki ün-
lü yönetmen, Daniel Schmid ile Clemens
Kktpfenstein bir yandan en üstün yapıtlannı
sunarken öbür yandan gecenin geç saatleri-
ne dek uzun deneyimlerini paylaştılar izleyi-
ciyle.
Açılış gecesi gösterilen Kanada-Almanya
ortak yapımı "Arzu" (Desıre), hayranlan ta-
rafindan Grace Kefly'ye benzetilen baş oyun-
cusu Katja Reimann ile izleyici çekti. "Ayak-
kabı OnancısT (Shoemaker) filmi ıle festi-
vallerde ılgı toplayan CoDeen Murphy'nin
bu ıkınci filmi psikolojik bir aşk öyküsüydü.
JuHan Kemp'in'Ev!M dikkatçekti
Yanşmalı bölümde Özbekıstan'dan Fas'a,
Finlandiya'dan Şili'ye özene bezene seçil-
miş on altı uzun konulu film, dört belgesel
ve on iki kısa konulu film vardı. Bunlann arasmda,
ülkesinde gişe rekorlan kıran Ingilız filmi "Ev!" (Ho-
use), burada da izleyicıye keyiflı anlar yaşattı. Gü-
ney Wales'te yıllar boyu kımı dınletı salonu, kimi
tiyatro, kimi sinema olarak halkahizmet etmiş La
Scala, şimdilerde geleneksel bingo oyunu için kul-
lanılmaktadır. Büyük kazanç umuduyla kapısını ça-
lanlann çoğu, parasız pulsuz 'ahm lazlar' ise de genç
sunucu Gavin ile garson kız Linda, bıngo geceleri-
ni başanlı kılmak için elinden geleni ardına koymaz.
Gerçekte La Scala yaşlılar için bır terapı gibidir, ama
bu, salonun batmasını önleyemeyecektir. Hele çok
daha modern bır bingo salonu açılınca... "Trains-
potting" fılmınden anımsayacağımız Kefly Macdo-
nalds'ın Linda karakterinde çekici bir rol çıkardığı
bu ufak bütçeli güldürü filmi ile yönetmen JuHan
Kemp, son yıllarda karşunıza çıkan Wales güldü-
rü filmleri arasmda özel bir yer tutacağa benziyor.
Yine yanşmalı bölümde "Ikibin ve Hiç" adlı Ka-
nada filmi, Montrealh yönetmenı Arto Paraganü-
an'ı Avrupa "da pek tanıyan yoksa da baş oyuncusu
John Turturro ile dikkati çekti, ama ne yazık kı Tur-
turro'nun 'güleriz ağlanacak halimize
1
durumlarda
ustalaşmış oyunculuğu, bu senaryosu zayıf ve ku-
rumlu, diğer oyunculan ortanm altında filmi kur-
taramadı.
Bu kadar yanşan fılmin arasmda neden bir Türk
filminin olmadığı, her yılki gibi yine bir tartışma
konusu. Örneğın şu sıralarda FIPRESCI (Film Eleş-
tirmenleri Federasyonu) tarafından En tyı Avrupa
filmi seçilen "Mayıs SıkmüsT ya da "Üçûncü Say-
fa" bu bölümü zenginleştirebilecek filmlerdı, ama
sanınm ki bu filmlerin Almanya'da daha önce gös-
terilmiş olması onlan yanşma dışı bırakmıştı.
Bu iki filmin yam sıra İsmail Gûneş'in "Gû-
lûn Bittiği Yer" fıhni de Yeni Türk Filmleri bö-
lümünde ve her zamanki gibi Türk mahalleleri-
ne yakm sinemalarda gösterildi. Yeni Türk sine-
masmda bence üçten fazla film bulunabüir ve fîlm-
lerimizin sesi yabancı basına daha iyi duyuru-
labilirdi. Tüm bunlar bir yana üç filmde de iz-
leyici ilgisi olağanüstüydü.
Belgesellerbölümünde Hollanda'dan "Yüzmeha-
vuzu" (Bovenbad) filmi, yukanda sözünü ettığım
"Ev!" filmi gibi yaşlılık ve yalnızhk üzerine düşün-
dürücü bir filmdi. Gerçi her iki fihn de gençlenn
sorunlannı da koşut olarak yansıtıp topluma bir ay-
na tutma açısmdan başanya ulaşıyordu.
Uluslararası Yeni Buluşlar bölûmündeki filmle-
rin çoğu gençlerin ülkelerine özgü sorunlan üzerin-
de odaklaşmıştı. Örneğın tranlı genç kadın yönet-
men Maryam Shahriar'ın Montreal Dünya Festi-
vah'nde ödül alan "Gûneşin KEİan" (Dokh-
taran e Khorshıd) filmi iş bulabilmek için
başuıı sıfır numara tıraş edip erkek giysisiy-
le yola çıkan bır genç kızın bir dokuma atöl-
yesinde kölelıkten beter koşullar nedeniyle
noktalanan kısa yaşamını veren yüreklı bir
yapıtü. (Yine Iran'dan RafiPitts'in, kırsal ke-
simde babasız büyüyen bir çocuğun yarat-
tığı düş evrenini görüntüleyen "Sanam" ya-
pıtı ise yanşmalı bölümde gösterilmişti).
Sansürlü günlen geride bırakan Yeni Ko-
re sinemasmdan Sang Soo tm'in "Giris'
Night Out" filmi son zamanda bu ülkeden
çıkan birçok fıknde olduğu gıbı seks konu-
sunda örtbas edümiş hiçbir şey bırakmıyor-
du. Fransa'dan Marsilyalı Kamel Saleh ıle
ünlü hopçu Akhenaton'un "Mıknans Gibi"
(Çomme un aimant)filmindeözellikle Arap-
lann yoğun olduğu bu Akdenız kentinde
doğup büyüdükleri mahalleye mıknatısmış
gibi yapışan geleceği belirsiz birtakım gen-
cin yaşamlanna tanık olduk. IAM grubunun
nefis müzığı ıle Hong Konglu Alex Lai ıse
"Mavi Ağustos" (Lanse Bayue) filminde,
yiten bir sevginın ardından gerçekle hesap-
laşamayan bir gencm öyküsünü vermişti.
Japon TakaakiWâtanabe. şiirsel bir söylen-
ce niteliği taşıyan "Pınann Bakiresi" (Mi-
zu no onna) filminde kadın erkek ilışkileri-
nin doğa gibi her zaman var ve ölümsüz ol-
duğunu karuthyordu.
Fihn Sanatı Ödülü adı altında verilen en
iyi fihn ödülünü Faslı Nabil Ayouch'un "Mek-
tupr>
tan sonra ikinci filmi, Fransa ile ortak yapım,
"Ali Zaoua" aldı. Bir televizyon belgeseli gibi baş-
layan bu fihn de Kazablanka sokak çocuklannın öy-
küsünü yansıtırken yakaladığı hümanist yaklaşım
ile Ayouch, daha önce birçok festivalde de beğeni
toplamıştı.
En tyi Belgesel Ödülü, Fransa'dan Sophie Bru-
neau-Roudfl ile Marc-AntoineRoudfl'ın "Noter" fil-
minevenldi GüneyFransa'nınbirkasabasındabir
noterin bürosunda geçen bu film tam anlamıyla bir
insanhk güldürüsüydü.
En iyi Kısa Film Ödülü'nü, Norveçli Jens Li-
en'ın ortadirek yaşamını traji-komık bir açıdan gö-
rüntüleyen "AnnemlerdePazarÖğleYemeği'' (Hver
sondag hos mor) fıhnı aldı.
Halk Ödülü, Belçikalı Alain de HaDeıu'un "Ağ-
lamaGermaine" (Pleure pas, Germanıe) fihnine gi-
derken Rafı Pitts'ın "Sanam" fıhni Özel Jüri Ödü-
lü ve Sırbistan'dan Milutin Petrovic'ın "Gerçek,
Sevgj ve Özgûrlük Ulkesi" filmi Fasbinder Özel
ÖdüKi aldı. Çek Cumhunyeti'nden DavidOndricek'in
"Yahuzlar" (Samotan) fıhni Uluslararası Fihn Eleş-
tirmenlen Ödülü'nü David Langmann'ın kısa fil-
mi "Kirti Çoraplar" (Les Chaussettes Sales) ile
paylaştı.
düşündüm. Bu süreç içinde değerler
sistemi çöküyor, yeni bir dünya oluşu-
yor. Ancak Akçasaz'ın Ağalan'nda iki
toprak beyi eski değerlere, sisteme bağ-
lı kahyorlar.
- Bu da sizi, Lukacs'm probtematik
kahraman olarak tanımlarltgı yere gö-
türdü~
GÜRSEL - Evet.. Lukacs'a göre ro-
man kabramanı takmtıh olandır. Prob-
lematik kahraman tipolojisi açısmdan
baktım Yaşar Kemal'in romancılığına.
Bakış açımsa çağdaş bir yazann sözlü
gelenekten nasıl yararlandığı, onu na-
sıl dönüştürdüğü üzerine oldu. Gerek
epik söylem, gerekse folklor ve halk
edebiyatı örnekleri, Yaşar Kemal'in ro-
mancılığını besleyen kaynaklar. Elbet-
te Köroğlu Destam'nı kendi açısmdan
yazdığı zaman yazar, hem Anadolu'da-
ki sözlü geleneğe bağlı kalıyor hem de
bir yazar olarak kendi metnini üretiyor.
Buna biz metinlerarası ilişki diyoruz.
İkinci bakış açım da bu oldu.
'Çukurova gerçeğmden etkikndim'
- Üçüncü bakış açısı ise sanınz yazar
Nedim GürseTin Yaşar Kemal'in coğ-
rafyasma bakışrydı. Değil mi?
GÜRSEL - Çukurova'nın insanlan-
nı, o doğayı, bu- gezi izlenimleri çerçe-
vesinde anlatmayı denedım ama.. Ya-
şar Kemal'in romanlanndan yola çıka-
rak gittim o insanlara. Onun doğduğu
köye gittik. Birçok romanında söz etti-
ği Anavarza kayalıklannı, Anavarza
Kalesi'ni ziyaret ettik. Romanlannda
önemli bu- yertutan pamuk tarlalannın
nasıl mısu- tarlalanna dönüştüğünü gör-
dük.
- Yaşar Kemal'in Çukurova'sıyla Ne-
dim Gürsel'üı Çukurova'sı arasmda ne
gibi farkuhldar var?
GÜRSEL-Böyle bir cografyada doğ-
mak, eğer sizde yazarlık hamuru varsa
çokbüyük bir şans. Beni çok etkiledı Çu-
kurova gerçeğı. Onlann folklorlan ve ge-
lenekleri bir yazar için yeterli olmasa da
besleyici bır kaynak. Orada doğmuş ol-
saydım kuşkusuz çok etkilenirdim. Ör-
neğin Yaşar Kemal'in doğduğu köyde
biriyle tamştım. "Ben de şairim, Kara-
caoğjan smnndan gefiyorum" dedi ve
EmelSaym üzerine yazdığı bir şiıh oku-
du. Bir şiir geleneği var ve bu en basi-
tinden bir köylüde bile ortaya çıkabili-
yor.
-Ashnda sizin ûslubunuzla Yaşar Ke-
mal'in ûshıbuarasmdaönemliaynşma-
lar var. Siridahaçok kentierin yazan ola-
rak görüyonız örnegin_
GÜRSEL - Kitaplarımda hep kentle-
ri anlattığım doğru. Istanbul hayram,
âşıgı bir yazanm. Bu anlamda o toprak-
lar benim kitaplarımda neredeyse hiç
yoktur. Belkı olmadığı için çok etkilen-
dim ve Yaşar Kemal'i bu denli tutkuy-
la okudum. Bana ait bir coğrafyadan
gehnediği için bu kadar yoğun etkilen-
dim. Kitapta yazann tstanbul'u anlatan
tek kitabı olan Deniz Küstü ile de ilgi-
li eleştirel bir bölüm var.
- Siz Çukurova'yı anlatan bir roman
vazsaydmızrjetürörtûşmeleryadafark-
hhklarohırdu?
GÜRSEL - Bunu söylemek zor, ben
oradan beslenmedim. Ancak Türk halk
edebiyatı araştırmacısı olarak brr parça
benim duyarhhğıma sesleniyor Çuku-
rova. Oysa Yaşar Kemal'in çocukluğu,
delikanlıhğı o topraklarda geçmiş ve
derinden etkilenmiş. Bense biraz daha
köksüz, göçebe bir yazanm. tstanbul'da
yaşadığımdan daha fazla Paris'te yaşa-
dım. Ve kitaplarımda da yolculuk izle-
ği öne çıkar zaten. Bu bakımdan Yaşar
Kemal'le benzeşmiyoruz. Ben konmak-
tan çok göçüyorum.
'Sevdiğim yönkrini öne çıkardım'
-YaşarKemal'in DenizKüstü adh ya-
pıtmmdışmdaeleştirdiğinizdiğeryapıt-
lan neler ya da yazan hangi bağlamlar-
da eleştirdiniz?
GÜRSEL-Akçasazın Ağalan, Demir-
ciler Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yu-
suf toplam 1200 sayfalık brr nehir ro-
man. Çok uzunluklar var. Anlatının or-
ganik yapısını bozan bölümler olduğu-
nu düşünüyorum. Bunlara değindim ör-
neğin. Ancak tüm bunlara karşın Yaşar
Kemal'in en önemli yapıtıdır. Deniz
Küstü hakkmda söylediklerim oldukça
eleştirel. Ama çoğunlukla yazann sev-
diğim yönlerini öne çıkarmaya çalış-
nm. Dehayı ön plana çıkaran brr kitap
olduğunu sanmıyorum, çözümleyici bir
kitap.
- Yaşar Kemal'in kitabı okuduktan
sonraki yorumu nasıl oldu?
GÜRSEL - Telefonda konuştuk. Çu-
kurova izlenimlerimi anlattığım bölümü
çok beğendiğini söyledi. Pamuk üreti-
mine son verilip mısır ekildiğini öğre-
nmce çok şaşırdı. Çünkü uzun zaman-
dır gitmemiş Çukurova'ya. Bir de onun-
la yıilar önce yaptığım aynntıh bir söy-
leşi yer alıyor kitapta. O söyleşiyi ya-
yımlanmak üzere yapmadığımızı biraz
da sitemli birbiçimde dile getirdi. Ben-
ce bu, Yaşar Kemal'in yapıtlannı ve
kendi iç dünyasını ele veren, açıklayan
bir söyleşiydi. Dolayısıyla ondan izin al-
madan bu söyleşiyi kitaba koydum. Bel-
ki ilke olarak çok doğru değil ama okur-
lan düşündüm.
Ajrodisias Müzesi
için kampanya
Kültür Servisi- Yunan
ve Roma dönemine ait
arkeolojik sitlerin en
önemlilerinden biri ka-
bul edilen Afrodisias an-
tik kenti, 1987 yüında ku-
rulan Geyre Vakfi'nm yü-
rüttüğü kazı ve inceleme
çalışmalanyla yavaş ya-
vaş gün ışığına çıkanhyor.
Geyre Vakfı önderli-
ğınde, yeni Afrodisias
Müzesi projesinin yaşa-
ma geçirihnesi için ge-
rekli fonun oluştunüma-
sı ve yeni müzenin sahip-
lenihnesi için yurt çapın-
da bir kampanya başlat-
ö. Kampanya çerçevesin-
de, yardımda bulunmak
ısteyenler müzenin salon-
lannı satın alarak isim-
lerini bır plaketle bu sa-
lonlann girişine yazdıra-
bilecekler. Kampanyanm
öncülüğünü yapan Gey-
re Vakfı Yönetim Kuru-
lu Başkanı Sevgi GönüL
müzenin 600 bin dolar
(yaklaşık 412.2 milyar li-
ra) değer biçilen 'Yerel
Toplum Salonu-Aristok-
rasi ve (Odeon) Konsül
Binası' bölümünü satın
aldığını açıkladı.
Bu projenin gerçekleş-
mesi ıle insanlığm hazi-
nelerinden biri ülkemize
kazandınlmış olacak.
Mimari projesi Yapı
Merkezi grubu ile
ABD'de kurulu olan Ce-
sar Pelli ve Ortaklan Mi-
marhk Grubu işbirliği ile
hazırlanan Yeni Afrodisi-
as Müzesi, geçmiş uygar-
hklardan kültür yansıma-
lannı günümüze taşıya-
cak.
Macar Senfoni Orkest-
rası'nın, şef AlpaslanEr-
tüngealp ve piyanist Hü-
seyin Sennet eşliğınde 20
Kasım'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde verdıği kon-
ser 'Yeni Afrodisias Mü-
zesi' için bir fon oluştur-
ma kaynağının ilkini oluş-
turdu.
Tarihi bulgulara göre
MÖ 6000-3500 dönemin-
de ilk yerleşimin gerçek-
leştiği Afrodisias antik
kenti, zaman içinde
önemli kültür ve sanat
merkezi haline gehnenin
yam sıra dmsel bir mer-
kez olma özelliğini de
içinde banndırmış.
1961'de Prof. Kenan
Erim tarafından başlatı-
lan kazı çahşmalan ile
yalnızca dörtte biri gün
ışığına çıkanlmış bu ha-
zinenin yer aldığı toprak-
larda halen paha biçihne-
yen yapıtlar bulunuyor.
Ancak, var olan müze
hem eldeki yapıt potan-
siyelini hem de or 3ya çı-
kanlacak yeni yapıtlan
sergileyecek yeterli ka-
pasiteye sahip ohnadığı
için yeni bir müzenin in-
şa edılmesi büyük önem
taşıyor.
'Osmanlı Çadırlan'
üüsergisi sürüyor
Kühür Servisi -Top-
kapı Sarayı Has Ahırlar
Bölümü'nde 22 Ka-
sım'da açılan 'Osmanlı
Çadnian' sergisi sürü-
yor.
Sanat tarihi profesö-
rü Nurhan Atasay'un
'Otağ-ı Hümayun' adh
kitabırun bir devarnı ola-
rak düzenlenen sergıde
Topkapı Sarayı çadır ko-
leksiyonutanıtıhyor. Ki-
tap, Atasoy'un 1976 yı-
lmdan bu yana Osman-
h tmparatorluğu'nun hü-
kümranlığınm ulaştığı
topraklar üzerinde çadır
kültürünün yansunala-
rıru içeriyor.
Üç yüz beş sayfalık
'Otağ-ı Hümayun- Os-
manlı Çadırlan' kita-
bında çadırlar, tiplerine
ve yapısal özelliklerine
göre suBİamyor. Kitabın
asıl konusu olan padi-
şah çadırlan Otağ-ı Hü-
mayun'lar detaylanyla
aktanhyor.
Üç yüzü aşkın fotoğ-
raf, tablo ve minyatürün
yer aldığı kitapta aynca
Avrupa'daki Osmanh ça-
dulan özel hikâyeleriy-
le okuyuculara aktanh-
yor.
Kültür Bakanhğı ve
Aygaz'ın sponsorluğun-
da hazırlanan sergi için
yapılan çalışmalar sıra-
smda sarayda bulunan
altmışa yakm tarihi ça-
dır ve parçalan, ömürle-
rinin uzatüması içinNur-
han Atasoy ve Berlin
Ulusal Müzesi'nden î«öh
Rüters'in danışmanlı-
ğmda uygun metotlarla
temizlendi.
Altı ay boyunca açık
kalacak sergide konser-
vasyonu tamamlanan üç
çadır, üç sebeyan, altı
çadıreteği ve alemlerden
örnekler yer alıyor.
Çadrrlarm Türklerin
göçebe yaşam kültürle-
rini simgeleyen ve içer-
diği olanaklarla impa-
ratorluklar kurmalanm
sağlayan çok önemli un-
surlar olduğunu söyle-
yen Atasoy, bu sergüıin,
tarih kitaplannda hayal
gücümüzü canlandır-
mayan, kuru bilgilerle
verilen basit detaylann
ötesine geçeceğini behr-
tiyor.