Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 KASIM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
hjJvOJ^I O J T L İ / ekonomi(gcumhuriyet.com.tr 13
Bakan Onal
Japonya'da
• TOKYO(AA)-
Ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Recep
Önal, Hazine bürokratlan
ve diğer yetkililerin de
aralannda bulunduğu
beraberindeki heyetle,
Türk-Japon tş
Konseyi'nin 12. Ortak
Toplantısı'na katılmak ve
Japon yetkililerle
görüşmelerde bulunmak
üzere dün Tokyo'ya gitti.
Resmi temaslanna bugün
başlayacak olan Önal ve
beraberindekiler, ilk
olarak Sakura Bankası
yetkilileri ile bir araya
gelecek.
E-ticapet
Anadolu'da
• GAZİANTEP (AA) -
Gaziantep'te kurulan
ticaret portah
"tianet.net", iş
çevrelerine, 125 ülkede
bin 500'den fazla oda ile
internet üzerinden
doğrudan bağlantı
kuruyor.
"http://www.tianet.net"
adresinde hizmet veren
ticaret portalını, "Türk
işadamlannın ticaret
portah" olarak
değerlendiren
Gaziantep'te yerleşik
Tianet Hizmetleri'nin
Genel Müdürü Berrin
Göktekin, bilginin güç
olduğu gerçeğinin
tartışılmaz derecede
kanıtlandığını ve internet
üzerinden bilgiye
ulaşmanın hayal bile
edilemeyecek kadar
kolaylaştığını söyledi.
KlT'lerde en• • • • • • • • m
duşuk ucret
• ANKARA(ANKA)-
Devlet Personel
Başkanlığı, KlT'ler ve
özelleştirme
kapsamındaki
kuruluşlarda çalışan
sözleşmeli personelin
aylık ortalama ücretinin
223 milyon 119 bin
liranın altında
olamayacağını bildirdi.
Yüksek Planlama Kurulu
karanna göre aylık ücret,
her tûrlü sosyaî
yardımlar, zam, tazminat,
ödenek veya diğer adlar
altında yapılan
ödemelerin aylık
ortalamasının hiçbir
biçimde223milyonll9
bin liradan düşük
olamayacağı bildirildi.
Irak'a ihracat
artış gösterdi
Ekonomi Servisi - Irak, son
dönemde sürdürülen
yoğun çabalar netıcesınde
ocak-ekım döneminde
Türkiye'nin ihracatının en
fazla arttığı üçüncü ülke
olurken bu ülkeye yapılan
ihracatta93.2milyon
dolarlık artış kaydedildi.
thracatçı Birlikleri kayıt
rakamlanndan yapılan
hesaplamaya göre,
Türkiye'nin ihracatının en
fazla arttığı ülke ise bu
yıhn ocak-ekim
döneminde, 480.6 milyon
dolarlık arhşla ABD oldu.
Bu ülkeye 10 ayda yapılan
ihracat 2 milyar 455.3
milyon dolara ulaştı.
TKB 25 yaşında
• ANKARA(AA)-
Türkiye Kalkınmâ
Bankası'nın 25. kuruluş
yıldönümü, bugün
yapılacak çeşitli
etkinliklerle kutlanacak.
Türkiye Kalkınmâ
Bankası, 1975 yılında
"Devlet Sanayi ve Işçi
Yatırım Bankası" adıyla
kurulurken, unvanı 1988
yılında "Türkiye
Kalkınmâ Bankası"
olarak değiştirilmişti.
1989yılında, "T.C.
Turizm Bankası A.Ş."yi
de bünyesıne alan banka,
turizm sektöründeki
yatınmlara da fınansman
desteği sağlayan bir
banka haline gelmişti.
Gelişmiş ülkelerde yüzde 50 civanndaki kamu harcamalannın payı Türkiye'de yüzde 15.7
Itısana değîl faize paraFATMA KOŞAR
Temel sorunlanm
büyük oranda çözen
gelişmiş ülkelerde
kamu harcamalanna
büyük pay aynlırken
altyapı, eğitim, sağlık
ve istihdam gibı
alanlarda büyük
yatınmlara
gereksinımı olan
Türkiye'nin kamusal
hizmet alanlanna
ayırdığı para çok
düşük kalıyor. Gayn
safi milli hasıla
içinde kamu
harcamalannın payı
gelişmiş ülkelerde
yüzde 39.5 ile yüzde 50.1
arasında değişirken bu oran
Türkiye'de yüzde 28.5 olarak
görülüyor. Reel kamu
harcamalan ele alındığında
ise söz konusu oran yüzde
15.7'yeiniyor. OECD
ülkelerinde kamu
Gelişmiş 7'lerde GSYİH'ye oranla toplam kamu harcamalan
(1975-1993) Faiz Ödemeleri
Hariç ve Dahil Olarak
1975
Ülkeler Faiz Dahil Faiz Hariç
1985
Faiz Dahil Faiz Hariç
1993
Faiz Dahil Faiz Hariç
ABD
Japonya
Almanya(1)
Fransa
Italya
Ingiltere
33,5
26,8
48,8
44,2
38,6
45,2
31,1
25,6
47,2
43
n.d
41,3
33,2
31,6
48,1
32J5
51,4
44,6
28,3
27,2
45,1
49,6
43,4
39,7
34,5
34,3
50,4
55
57,2
44,1
30,1
30,5
47,1
51,3
45,2
41,2
Kanada 39,9 36,1 38,4
(1) 1989'a kadarBatı Almanya, 1989 sonrasında Bıheşık Almanya verileridir.
Kaynak: Wohd Econornıc Outlook data base
• IMF'ye verilen
sözler doğrultusunda,
bütçe görüşmeleri
'kamu yatınm ve
harcamalanndan
nasıl kısabiliriz'
zihniyeti ile sürerken
gelişmiş ülkelerin
kamu harcamalannın
milli gelire oranının
Türkiye'nin üç katına
yaklaştığı
istatistiklerle bir kez
daha anımsatıldı.
harcamalannın ulusal gelire
oranı ortalama yüzde 40.8,
G-7'lerde yüzde 39.5, AB
ülkelerinde yüzde 50.1 iken
Türkiye'de faiz
harcamalannın artmasına
paralcl olarak yatınmlara
aynlan pay giderek azaldı.
Gayri safi milli hasıla içinde
reel kamu harcamalan
payının 1977-1980
döneminde yüzde 21 olduğu
Türkiye'de bu oran 1981-
1983'te yüzde 19.8, 1984-
1988 arasında 17.6, 1989 ile
1993 arasındaki tarihlerde
yüzde 20.2 ve 1994- 1996
döneminde ise yüzde 15.7
olarak gerçekleşti.
BütçedenKİT'lerel975-
1980 yıllan içinde yüzde 12
harcama yapıhrken 1999
bütçesinde bu oran yüzde
11 'lere kadar düşürüldü.
Kişi başma gelirde 1990'dan bu yana yaşanan artış, bekleneni veremedi
lOyıkla 350 dolarlıkbüyüdük
• Türkiye'nin, 1990'da 152.3 milyar dolar olan net olmayan ulusal
geliri, gerçekleşme tahminlerine göre 2000 yılında 199.8 milyar
dolara çıkacak. Bu dönemde nüfus yaklaşık 9 milyon arttığı için kişi
başına ulusal gelir 2710 dolardan ancak 3060 dolara çıkmış olacak.
ANKARA (AA) - Cumhuriyet döne-
minde yüzde 5'lik büyüme hızını yakala-
yan Türk ekonomisi, 1990'larda pek de
iyi bir performans gösteremedi. Iç ve dış
etkenler sonucu 1990'h yıllarda 1994
ve 1999 'da iki büyük kriz yaşayan
Türk ekonomisi, kişi başına
ulusal gelirini 10 yılda sade-
ce 350 dolar arttırabildi.
2001 yıh programı verile-
rinden yapılan hesaplamala-
ragöre,Türkiyfe
1
nin, 1990'da
152.3 milyar dolar olan nefolmayan
ulusal geliri, gerçekleşme tahminlerine
göre 2000 yılında 199.8 milyar dolara çı-
kacak.
Bu dönemde nüfus yaklaşık 9 milyon
arttığı için kişi başına ulusal gelir 2710
dolardan 2000 yıh tahminlerine göre an-
cak 3060 dolara çıkmış olacak.
Programda, 2001 yılı için yıl ortası
nüfusu 66 milyon 275 bin, GSMH (gay-
n safi milli hasıla) 214.9 milyar dolar,
kişi başına GSMH de 3.242
dolar olarak öngörüldü.
Eğer bu öngörü gerçekle-
şirse, 1998'de ilk kez 200
milyar dolar eşiğini geçmiş
olan ulusal gelir, yeniden
200 milyar dolann üzerine
çıkacak.
- Dış tiearet yine sorun
îhracat, gerçekleşme tahminlerine gö-
re, 1990-2000 döneminde 13 milyar do-
lardan 28 milyar dolara yükseldi. Bu dö-
nemde 22.3 milyar dolardan 52 milyar
dolara yükselen ithalat ise 54.5 milyar do-
larla 2001 yılında da rekor kıracak. Dış ti-
caret açığı bavul ticareti hariç 1990 yılın-
da 9.3 milyar dolardı. 2000 yıh tahmin-
lerine göre bavul ticareti dahil sırasıyla
19.6 milyar dolar olacak.
Bûtçe3,faiz6katarttı
1990-2000 döneminde konsolide büt-
çe gelirleri 21.2 milyar dolardan 55.9 mil-
yar dolara, vergi gelirleri 17.4 milyar do-
lardan 42.6 milyar dolara, konsolide büt-
çe giderleri ise 25.7 milyar dolardan 74.5
milyar dolara yükseldi. 1990 yılında 5.3
milyar dolar olan faiz ödemeleri ise 2000
gerçekleşme tahminlerine göre 32.6 mil-
yar dolan bulacak.
Enflasyon
Enflasyonda 1990-2000* âönemîıfde
yıllık ortalama açısından önemli bir ge-
lişme sağlanamadı. 1990'da tüketıci fî-
yatlan endeksinde (TÜFE) yüzde 60.3
olan yıluk ortalama enflasyonun, 2000
yılında yüzde 54 olarak gerçekleşeceği
tahmin eüiliyor.
Buna karşın 1975-
1980yıllannda
yüzde 2.7 olan faiz
harcamalan 1999'a
gelindiğinde yüzde
46. l'e ulaştı.
GSMH'ye oranı
açısından Türkiye,
1970-1999
döneminde, kamu
tüketimini ancak
yüzde 3.9 oranında
arttırabildi. Kamu
çıkarlannı göz ardı
eden özelleştirme
uygulamalannın
hızla sürdüğü
Türkiye'de temel
sorunlann
çözülmediği ve
nüfusun sürekli arttığı
dikkate almdığmda bu
oranın düşük kaldığı
görülüyor. Özelleştirme
uygulamalanna paralel
olarak Türkiye'de kamu
yatınmlanndan imalat
sanayiine aynlan pay da
giderek azalıyor. 1977-1980
döneminde yüzde 24.3
oranında olan imalat sanayii
yatınmlan 1994-1997
arasında yüzde 3.5'e düştü.
80"lerin armağanı: Faiz
Bütçeden sağhğa, sosyal
güvenliğe ve altyapı
yatınmlanna transferler
giderek azahrken bunun
yerini faiz ödemeleri aldı.
Geçen yıl vergi gelirlerinin de
yansını alan faiz ödemeleri,
bütçenin de yüzde 50'sini alıp
götürüyor. Bugün faiz
sorunuyla boğuşan Türkiye,
bu çıkmaza 1980'li yıllardan
sonra uygulanan ekonomi
politıkalan sonucunda girdi.
1975-1980 döneminde
bütçenin yüzde 2.7'sini alan
faiz ödemeleri bu dönemden.
sonra kat kat artarak büyüdü.
1981-1983 döneminde
bütçenin yüzde 6.2'sini, 1984-
1988 döneminde yüzde
16.4'ünü, 1989-1993 tarihleri
arasında 20.6'sını, 1994-
1995'te yüzde 33.4'ünü,
1996'da yüzde 38.1'ini alan
faiz ödemelerinin bütçedeki
payı 1998'e gelindiğinde
yüzde 43'e ulaştı.
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ /ERGİNYILDIZOĞLUIOM)^ ergin.yildizoglu@btintemet.com
Malı pıyasalar geçen hafta orta çapta
bir deprem yaşadı. Medyanın fantezi
üretme makinesi de, bu depremin, yıllar-
dır kölece uygulanan IMF programlannın
iflasının yeni bir göstergesinden başka
bir şey olmadığını gizlemek için çift var-
diya çalıştı. Çift vardiya diyorum, çünkü
bildik ütücülerin yanı sıra ekonominin iş-
leyiş kurallanndan haberi bile olmayan
sözde yorumcular da kulaktan dolma bil-
gileıie konuya tepetaklak daldılar. Bu kri-
zin sorumtulan hemen tesprt edildi:,
"ABD'deki şükran günü tatili", "ABD
ekonomisinin başkanlık seçimlerinden
kaynaklanan durgunluğu" (ekonomik
analizin keskinliğine dikkat!), "Arjan-
tin'deki mali kriz", "dedikoducular", hat-
ta banka soygunculannı yakalamaya ça-
lışan yargı sistemi...
Her fantezinin, bu fantezi ne kadar
uçuk olursa olsun, içinde mutlaka birger-
çek bulunur. Arjantin'deki krizle, Türki-
ye'deki kriz arasında kurulan bağlantı
tam da böyle birfanteziydi. Arjantin'e gü-
veni kaybolan uluslararası yatınmcılar
Türkiye'den de çıkmışlar.
Kimileri yılın ilk yansında borsa
20.000'den 10.000'e doğru yol alırken
(medyanın ütücülerinin orta ve küçük ta-
sarrufçuyu borsaya göndermeye uğraş-
tığı sırada) çıkanlan hatırlayarak, şimdı
çıkanlann hang't uluslararası yatınmcılar
olduğunu araştıradursun, biz Arjantin'e
biraz daha yakından bakalım. Göreceğiz
ki Arjantin'deki krizle Türkiye'deki kriz
arasında gerçekten bir ilişki var. Var ama
bu, medyada pazarlanandan biraz farklı
bir ilişki.
Orta sınıf katliamı,
atış serbest!
Arjantin ekonomisi geçen yıl yüzde 3
daraldı. Bu yıl en fazla yüzde 0.5 büyü-
mesi bekleniyor (The Econonomist
18/11). Işsizlik yüzde 15'in üstünde, hal-
kın yüzde 50'sinden fazlasının şu veya
bu biçimde işsizlik sorunu var.
Nüfusun yüzde 33.6'sı yoksulluk sının
altında yaşıyor. Sosyolog Artemio Lo-
pez'e göre, "Bu yoksulluğun (önemli
bir kısmının E.Y), pek görülmeyen, ka-
palı kapılar ardında yaşanan bir özel-
liği var: Buenos Aires'teki her 10 yok-
suldan altısı orta sınrftan" (Liberation
24/11). Cumartesi günü bir Intemati-
onal Herald Tribune araştırması da, Ar-
jantin'de orta sınıflann nasıl bir moral çö-
küntü içinde olduğunu, II. Dünya Sava-
şı'ndan sonra, Avrupa'dan bu ülkeye göç
edenlerin çocuklannın vetorunlannın, bu
ülkede bir gelecek göremedikleri için
kendi ülkelerine dönmeye başladığını ya-
zıyordu (25/11).
'Ya Vatan Ya IMF'
Arjantin parası peso dolara bağlı. Yıl
başından bu yana ülke rüşvet skandalla-
nyla çalkalanıyor. Işçiler, halk ve hatta ki-
lise IMF politikalanna karşı sokaklarda. İki
genel grev yaşandı. Arjantin hükümetinin
gelecek yıl yaklaşık 20 milyar dolar borç
ödemesi gerekiyor. Arjantin'in bu borcu-
nu ödeyemeyeceğine ilişkin dedikodular
giderek artıyordu. Bu sırada IMF, "Ben 20
milyar dolar yardım sağlanm ama..." di-
yerek Arjantin hükümetine bir "reform
programım" dayatıyor. İki yıldır resesyon
yaşayan Arjantin'e dayatılan program,
hükümet harcamalannın beş yri boyun-
ti, Arjantin hükümetine değil alacaklılara
yardım etmeyi amaçlıyor. Çünkü IMF
programı, hükümet harcamalannı don-
durarak hatta 700 milyon dolarlık ek bir
kesinti dayatarak gelecek paranın ülke
ekonomisine harcanmasının önünü kesi-
yor ve yardımın tümüyle borç ödemeye
harcanmasını sağlama alıyor; yardımın
uzun dönemli yükünü de halka yıkıyor.
IMF bu sırada, Arjantin ekonomisinde,
özellikle hizmet sektöründe halen özel-
leştirilmemiş ne kaldıysa onlann da satı-
şa çıkanlmasını, hatta vergilerin toplan-
masının da özel sektöre devredilmesini
Arjantin'de yıllardır uygulanan IMF politikası halkın sabrını
taşırdı. Geçen hafta yapılan greve katılım büyüktü.
cadondurulmasını, vergilerin arttınlması-
nı, emeklilik yaşının 65'e yükseltilmesini,
emeklilik ve sosyal güvenlik sisteminin
tümüyle, vergi toplama sisteminin de kıs-
men özelleştirilmesini içeriyor.
Kaba bir ekonomi bilgisi bile resesyon-
daolan birekonomiye, (The Economist
yazannın da kabul ettiğı gibı) ya devalü-
asyon ya da mali gevşeme ugulanması
gerektiğini söylüyor.
IMF neden ısrar ediyor?
Ekonomi bilgisinden yoksunluk gibi bir
durum söz konusu olmadığına göre IMF,
neden bu politikalan dayatıyor diye sor-
duğumuzda ise cevap olarak aklımıza şu
geliyor. IMF'nin 20 milyar dolarlık pake-
garanti etmek için yardımı şantaj aracı
olarak kullanıyor. Şantajın etkisini arttır-
mak için olsa gerek, görüşmelerin tam or-
ta yerinde Moodey's, Arjanti'nin kredi
notunu "istikrariı"dan negatife düşürü-
veriyor.
IMF programı uygulandiğı takdirde,
ekonominin daha da daralması, yoksul-
laşmanın, işsizliğin daha da artması ka-
çınılmaz. Vergilerdeki artışa, iç pazarda
yaşanan daralmaya ve özelleştirmenin
getireceği etkilere bakınca, Arjantin'de
işçiler ve köylüler iyice soyulduktan son-
ra, bir süredir sıranın orta sınıfın serveti-
nin elinden alınarak uluslararası mali pi-
yasalara transfer edilmesine geldiğini
söylemek hiç de abartılı olmaz.
Arjantin toplumunun dokusunun bu yı-
kıma dayanması olanaklı değil. Bu gidiş-
le yakında Arjantin'de iki temel sınıf ka-
lacak, oligarşi ve yoksullar (ikisinin ara-
sında da ordu ve güvenlik güçleri!). Işte
bu yüzden olacak, hafta sonunda Arjan-
tin'de yaşamı felç eden genel grev "Ya
vatan ya IMF" sloganıyla açıldı.
Bu sırada Türkiye '__
Evet, Türkiye ile Arjantin arasında bir
ilişki var. Var ama bu, krizin Arjantin'den
Türkiye'ye sıçraması değil! İlişki, her iki ül-
keyi de kıskacına almış olan IMF-ulusla-
rarası mali sermaye denkleminden ve iki
ülkede de bir süredir "katliamda" sıramn
orta sınıflara gelmiş olmasınden kaynak-
lanıyor. Türkiye'de bu yıl katiiamın birin-
ci perdesi yıl başında borsada oynandı.
Batan bankalann 10 miryar dolannın yü-
kü, yeni vergilerie ve banka sisteminde
yaşanacak olan konsolidasyonla halka
yüklenmesiyle devam edecek.
Krizin basıncı kamu bankalannın özel-
leştirilmesi ve tanmın yeniden yapılandı-
nlması için şantaj olarak kullanılıyor! IMF
programının dış dengeyi daha da boza-
cağı, aniden düşürülen faizlerin banka
sistemini sıkıştıracağı başından belliydi.
Umutlar yabancı sermaye girişine bağ-
lanmıştı ama aklı başında ekonomistler,
yabancı sermayenin gelmeyeceğini, bu
yüzden de bir likidite sıkışıklığı yaşana-
cağını zaten biliyordu.
Geçen ay Wall Street Joumal'da ya-
yımlanan bir yorum "Citibank, HSBC
Holdings, ABNAmro ve Deutsche Bank
gibi bankalar, yıllardır Türkiye'yi güney-
doğu Avnıpa'nın ve Ortadoğu'nun en
önemli piyasası olarak gördüklerini, an-
cak Türkiye'deki bankalann ve mali ku-
ruluşlann fiyatlannın aşın yüksek olma-
sından dolayı etkinliklerinigeliştirmedik-
lerini" yazıyor. "Ama koşullann artık de-
ğişmekte olduğunu" yazıyordu (24/10).
Anlaşılan toz duman yatıştığında, ülke-
nin tüm hizmet sektörünun bu bankala-
nn ve bunlarta ortaklık kurabilen birkaç
bankanın aracılığıyla uluslarası mali ser-
mayenin eline geçmiş olacağını görece-
ğiz. Klasik sömürgecilik döneminde tanm
arazileri ve yeraltı kaynaklan ete geçirili-
yordu.
"Yeni sömürgecilik" döneminde, ülke-
lerin sınai üretim yapısı ve iç pazan, ço-
kuluslu şirketlerin hâkimiyeti altına giri-
yordu. Küreselleşme mali sermaye ege-
menliği altında yaşandığından, bu kez
mali hizmetler sektörü ana hedef olarak
öne çıktı. Türkiye de bu süreçten payını
alıyor. Sanınm Arjantin'de atılan "Ya va-
tan ya IMF" sloganı Türkiye için de ge-
çerii. İki ülke arasındaki ilişkinin merke-
zinde işte bu var!
ANKABAPAZARI
YAKUP KEPENEK .
•Tüpedî'Bmklmln
Sonumu?
Geçen hafta ekonomi daigatandı; para piyasaJar
aynı gün (22 Kasım Çarşamba) bûyük injş-çıkışjar ya-
şadı. Parasal sarsmörıtn başbca nedeni oterak batık
bankalar ve özeilikie cte bu konuda çdonlan dadt-
kodular gosterildi. Oysa sorun çok daha derkKfir.
Ekonomi, para kazanrna V& &* senmaye bbildmi 8ü-
reçlerinde bir değiş/nin ilk tşaretterini vermektedir.
Geçen hafta, sermaye bkHdmi konusunda birbi-
rine tümüyle ters ito açıMama yapıldı. Bunlardan bi-
rincisi, şimdiye dek yaşanan ienginteşme biçtmleri-
din ikincisi de bundan sonra egemen olması umu-
lan ve gereken birikım yoHandw.
Eski Cumhurbaşkanı Demiral, Samsun'da 20 Ka-
sım günü Ticaret OdasTnın topiantısnda yapögı ko-
nuşmada, geçmişte yaşanan semıaye kazanma yol-
lannın özlemini dile gennyor "... hem serbest piya-
sa ekonomisi diyeceksiniz, pazar ekonomisi diye-
ceksiniz, liberal ekonomi cüyocekslniz, sonra da bu
ülkenin adamlannı tuttuğu işiyapnvş oimayapişman
edeceksiniz. Bu olmaz.". Demirel kendi deyişiyie,
geçmişin servet düşrnartfcına dayab kfeoiojfc kav-
rek konuşmasını sürtJürûyoıclu: "Bu Otkenin insan-
lan kendilerinin dûzgûn insanlar okkığunu ispatia-
mak gibi bir sorumhJİukJa karşı karştya isefer, bu ûh
kede güven filan olmaz.'. iş hayapnda ûrkûntû var..
daha da derinleşeceğinden endişe edtyofum.'
Eski CumhurbaşkarM'nm sermaye btfkimi anteyt-
şını en somut bir biçimde açıktamak için, oniarcaa
içinde bir olayın aramMUnum yeterfi otecaktr. Bu
satıriann yazıldtğı saaoerde sözüm orta öğrabnan-
ter Günû kutianıyor. Bir dolann TL karştbğırun 10 bin
lira dolayında olduğu 1993 yrtnm »dbahannda, o gû-
nün Başbakanı Demirel, »cokut ööretmenterinin bi-
rikim ve yardımlaşma sanckgı İLKSAN'm 310 milyar
lirasını, yani bugün, bir doten 690 binttraahrsantz,
69x310=21.390 milyar (yaaylayJnnlblrtrtyonöç
yüz doksan milyar) Hrasmı bir yaymta aH*y* v-
rip sonra da tam bir vurdumduymazMd* verdkn-
severt«mdiyebitmiştk:BurKav*kdenevimine kar-
şın, aynı kişi, bugün yargKte bukman konuiar üze-
rinde konuşabiliyor; ürküntûden ve bunun derinleşe-
ceğinden söz edebiliyor. Gözdağı veriyor; korkut-
mak istiyor. Bu anlayış, Türkiye'ye 1950'den sonra"
giderek büyüyen oranda egemen oian bir sermaye
birikimi anlayışıdır. Siyaset, önceteri başta basm-ya-
yın olmak üzere yandaş kazanma amacıyla çıkar
sağlamanın aracı oldu; sonra buna siyasetçinin ya-
kınlannı ve giderek aieaini zengMeştirmeaine uza-
nan boyutlara ulaştı. Vbtsuzfuk ve rursıztık, hda pa-
ra biriktirmenin baştoca yotu okJu.
• • •
Sermaye birikimine yeni yaklasımı Cumhurbaşka-
nı Sezer özetlryor. Aym gün Cumhurbaşkam istan-
bul'da bakınız ne dıyor 'BeürsizJHderden armdmknş,
tüm kurallanyta işleyen, yolsuzkjğu yaparun yanm-
da kâr bırakmayan, saydam bir ekonomik yaptnm
oluşturulması temel hedefhvzdk... Der bir çevreye
kamu kaynaktanndan bûyûk çıkariar sağtanmasma
olanak veren.. tüm styasai, yönetsel ve ekonomto
yotsuzluklarta savasım, ûzerinde önemle dutvf-
ması ve sonuna kadar gk&meai gereken bk boyut
kazanmıştır. Yolsuzluğun tûredl lenglnlerlnln û*ce
ekonomisine egemen dmalanna izh verifmemelkttr'
(koyu yazıyla vurguiamalar benim. YK).
Sezer yalnız değil, kamuoyu yokJarnalarn j göre
sağladığı olaganüstü halk desteginfli yanmda, dü-
rüst sermaye kesimlerindende -şimdiHkçok snrt da
kalsa- destek buluyor. ömeğin, yine aynı gün (20 Ka-
sım), Ankara Ticaret Odası Başkanı Skian AygOn,
"Yolsuzluk Kıskacında Tûrkfye" konuiu topianOda,
yolsuzluklann saytsal boyunanm sergiyor, topiumu
bu konuda çok daha duyark oimaya çağnyor ve:
Eğer biz, devletin ve kjşüerin zaaftermı sömüren,
organize suçlann en önemli sitahı durumundaki
y \ i U b ş ,
suzluk mfeyonerterrn/, l e ş kargalan"rv, masum
insanlann arasından "ctmbnla ayMamazsak", bu
ülkenin güvenliğinin tehSkede otacağmı herkesin bü-
mesi gerekir (vurgulamater konuşmaanın) diyor.
Gerçekten de Türkiye, yoisuzluk yohjyla yaraöian
tûredi zenginlerin egemen otduğu bir özettik taşt-
yordu. Kısaca, çete-srya—tçl-bOrokrat ya da çe-
te-siyasetçi- işadarm şeytan üçgenterinbi yaratbgı
boğucukıskaç bbr türtO kmiamryordu. Son hafta-
larda, siyasetçiye yatanMctan kaynaklanan para W-
riktirme yollannın giderek ortadan kalkacagı karası
güçleniyor. Türkiye, sermaye birikimi konusunda,
karanhk bir ortamdan alacakaranbga geçmeye ug-
raşıyor. Son günlerde yaşanan parasal bunafcmm asıi
nedeni bu geçiş sürBcitfr.
Son haftalarda, bankacıttk atanmda gorüten geiiş-
meier ile Cumhurbaşkaru Sezer, IçişJeri Bakanı Tan-
tan, BDDK Başkanı Temtnl ve Wmi yürekfi savcıte-
nn büyük çabalan ve ATO Başkanı Aygün'ün sözte-
ri, sermaye birikimi sürecine yeni ve saghkb bir yö-
neliş sağlayabilir. Daha doğrusu saûlarnabdjr. Çün-
kü ekonominin de toptumun da sagUdı geMşme»!
nin ön koşulu budur. Gerçekdemokrasiden ve sag-
lıklı işleyen bir ekonomiden yana oianiarm, öncettt-
le yoJsuzluklardan uzafc bir sermaye birikimi süre-
ci için uğraş vermesi gerekiyor.
e-posta: yakup(ametu.edu.tr
DTÖ'ye giriş rekabeti arttıracak
Çinli şirketlerin
yaşam savaşı
PEKtN (AA) -Çin
Halk Cumhüriyeti'nde
Dünya Ticaret örgû-
tü'ne(DTÖ)üyelikön-
cesinde perakende saüş
sektöründe yeniden ya-
pılanma ve birleşmeler
hızlandı. Yabancı şirket-
lerle rekabetin yoğuö-
laşması beklentisi karşı-
• sında, Çin'deki mağaza-
lar, süpermarketler or-
taklık yoluna gidiyor.
Pekin'in alışveriş
merkezi Wangfujing'un
eskiden birbirlennin ra-
kibi olan iki büyük ma-
ğazacılık zinciri Beıjing
Department Store ve
New Dong'an Store bir-
leşip Beijing Wangfu-
jing Dong'an Group şir-
ketini oluşturdu. .
Ekonomi Günlüğü ga-
zetesinin incelemesine
göre, Çin'in perakende-
ciiik sektöründe gerek-
siz, anl inşaat, yapılaror-
tak sorun, ancak yaünm-
cüar ve hükümet yetkili-
lerinin çogu, bu sorunun,
ülkenin perakendecilik
sistemine olumsuz etki-
lerfiıi, bu magazalar son
yıllarda zarar edinceye
kadar anlayamadı.
Çok sayıda alışveriş
merkezi açıunca, büyük
mağazalarda perakende
satışlar azaldı.