Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2000 CUMARTESİ
DIZI
yupuyuşiınu
tamamlıyop
• ANKARA
(Cumhumet Bûrosu) -
Türkıye Kamu-Sen Genel
Başkanı Resul Akay'ın 21
Ekım 2000 tarihinde
Yalova'dan Ankara"ya
başlattığı 450 km'lık
yüriiyüş, bugün Kızılay
Meydanı'nda
gerçekleştirilecek olan
"Sosyal hukuk devletine
sahip çıkalun" mitingi ile
sona enyor. Emek
Platformu'na bağlı
örgütler de 1 Aralık Cuma
günü iş bırakarak
TBMM'ye yürüyecekler.
Belediyelerin
sorunları
tarüşrtdı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - Türkiye
Belediyeler Birlıği'ne
bağlı belediye başkanlan
ve siyasi partı temsilcileri,
yerel yönetimlerin
sorunlannın çözümüne
yönelik acil eylem
planlannı dün Sheraton
Oteli'nde düzenlenen
toplantıda tartıştı.
Belediyeler Birliği
Başkanı Aytaç Durak,
muhalefetin de iktidann da
belediyelerin sıkıntılannı
bildiğini, şehirlerin
yaşanmaz durumda olduğu
konusunda fıkir birliğinin
oldugunu kaydetti.
Belediye başkanlan,
belediyelerin ellerindeki
yetkilerin alındığmı
belirtirken siyasi parti
temsilcileri, yerel
yönetimler yasa tasansının
bir an önce
yasalaştınlması konusunda
görûş birliğine vardı.
Çankaya
Köfkü'nde
bpifıng
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
Cumhurbaşkanlığı Özel
Kalem Müdürü ve
Dışışleri Başdanışmanı
Tacan Ildem, dün
Çankaya Köşkü'nde
düzenlenen basın
toplantısında,
Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'uı Katar ve
Ürdün'e yaptığı
ziyaretlerle ılgili bilgi
verdi. tldem, Sezer'in
Ürdün'ü ziyareti
sırasında, Türkiye'den
uzman heyetlerin Ürdün'e
giderek karşıtlanyla
çalışmalar sürdürülmesı
konusunda anlaşmaya
vanldığını belirttL
İş Bankası'nda
soygun
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) - Iş
Bankası Esat Şubesi'nin
parçalanarak açılan kiralık
kasalarından çalınan
mücevheratın değerinin
100 milyar lira dolayında
olduğu bildirildi. Asayiş
Şube Müdürlüğü'ne bağlı
ekıplerin mcelemesi
sonucunda, kiralık
kasalardan 64'ünün
parçalanarak açıldığı
belirlendi. Olayı
inceleyen dedektifler,
hırsızlann 2-3 kişi
olduğunu belirledi.
Avrupa Konseyi'ne giriş
bedeli: Kınnı Savaşı
Pabuççu
•w* - y ele bir Avrupa Konse-
m m yi'negirilsin,işleriyi-
m^mm
^M ye gidecek, saadet zin-
m M ciri bize gülecekti. Tür-
JL -M- kıye, Avrupa Ailesi'ne
kabul edilmek için her fiyatı ödemeye
gönüllüdür. Bu amaçla Ingiltere hesa-
bına Rusya ile savaşmak önerisi, bir
bayram sevinciyle karşılanır. Kınm Sa-
vaşı yaratılır. Avrupa Konseyi'ne arka
kapıdan gırişle sonuçlanan Kınm Sa-
vaşı, tam bir Ingilız savaşıdır. Türk ka-
muoyu, Goben ve Breslau zırhlılannın
kışkırtmasıyla Birinci Dünya Savaşı'na
sürüklenişimizi bilir de, kazandığımız
büyük bir zafer saydığı Kınm Sava-
şı'nın içyüzünü bilinez.
Ingiltere, Rusya'nın Orta Asya'da
genişlemesinden kaygıhdır. Bu geniş-
lemeyle, üstünde titrediği Hindistan'ın
tehlikeye girdiği inancmdadır. Rus-
ya'ya unutamayacağı bir ders vermek
ister. Ne var ki denızci Ingiltere'nin Af-
gan dağlannı aşıp Orta Asya'da Rusya'yı
cezalandırması, askerliİc bakımından
olanaksızdır. Onun için Balük'ta ve Ka-
radeniz'de Rusya'ya bir ders vermeye
ve en azından donanmasını yok etme-
ye yönelir.
Ingiltere bu yolda Osmanlı savaşçı
coşkunluğundan ve Osmanlı Hıristi-
yanlan konusundaki Rusya - Fransa re-
kabetuıden yararlanır. Katolik Parti-
si'nin desteğıyle cumhurbaşkanı seçi-
len ve imparatorluğa oynayan Napotyon.
Hariciye Nazın Fuat Paşa'dan Katolık-
ler yaranna ayncalıklar sağlar. Büyûk
kilisenin anahtarlan Katoliklere verilir.
Katoliklere Kudüs'te çeşitli haklar ta-
nınır.
Ortodokslann haklan bu yoldan kı-
sıtlanmış olur. Rusya, Ortodokslann
haklannın çığnendiğini ileri sürer. ls-
tanbul'a gelen Olağanüstû Rus Elçisi,
Kudüs'te eski duruma dönülmesini di-
ler.
Aynca daha önce antlaşmalarla elde
edilen Ortodoks Kılisesi'ni himaye hak-
kınınbir senede bağlanmasmı önerir. So-
run, çözülmez değildir. Fakat Rus El-
çisi'nin görüşmelenn gizli tutulmasını
istemesine karşın, Babıâli durumu In-
giliz ve Fransız maslahatgüzarlarına
bildirir. Maslahatgüzarlar derhal Ak-
denizdonanmalannı Çanakkale'ye ça-
ğınrlar. Fransız donanması Çanakka-
le'ye doğru yol alır.
Izinli îngiltere ve Fransa sefûieri ace-
le Istanbul'a dönerler. Istanbul'un "Taç-
sız SuttanT Lord Stratford, Rusya'nın
senet isteğine hayır denilmesini Babı-
âli'ye öğütler.
Donanma Çanakkale'ye
Sefır, tngiliz donanmasını acele Ça-
nakkale'ye çağırır. Senedin reddi üze-
rine Rus Elçisi Istanbul'dan aynlır. Tür-
kiye ve Rusya arasında diplomatik iliş-
kiler kesilir. Batı basuıı ilk kez, Hıris-
tiyan Rusya'ya karşı Müslüman Türki-
ye'yi destekleyen ve öven yazılar ya-
yımlar. Rusya, Osmanlı'yı anlaşmaya
zorlamak için Eflak ve Buğdan'a bir
miktar asker sokar. Türkiye bir karşı-
lıktabulunmaz. Ingiltere Sefıri'nin öğü-
düyle kuru bir protestoda bulunmakla
yetinir. Avusturya devreye girer ve Vi-
yana'da Avusturya, Rusya, Fransa ve In-
giltere elçileri, 1853 Temmuz'unda Tür-
kiye ve Rusya'yı da tatmin edecek bir
senet formülühazırlarlar. Rusya, Prus-
ya'nın ısranyla senet taslağını olduğu
gibi kabul eder. Banş kurtulmuştur.
Gelgelelim Ingiltere Sefiri, hükümeti-
nin resmen onayladığı senet taslağının
Babıâli taranndan reddini sağlar! Böy-
lece ikili oynayan îngiltere, Osmanlı'yı
Rusya ile savaşa sokma karanru açıİc-
ça belli etmiş olur.
Osmanlı kamuoyunu kızıştırmak üze-
re Londra, 1853 yıhnda Çar Nikola'nın
Ingiliz Elçisi'ne yaptığı "hastaadamıa
mirasuupaylaşnıa" önenlerını açıklar.
Ingiliz ve Fransız basını savaştan, Türk-
lerin yardımına koşmak şerefınden söz
eder. Istanbul medrese talebeleri, sa-
vaş gösterileri yaparlar. Ingiltere, müt-
tefiki Fransa ile birlikte donanmalan-
m Karadeniz'e çıkarmak karanndadır.
Nevarkibu, 1841 Boğazlar Anlaşma-
sı'na aykındır. Sorun çözülür: Osman-
lı hükümeti Eylül 1853'te savaş ilan
eder ve Ingiliz - Fransız fılosu, Babı-
âli'nin davetiyle boğazlan geçip Bey-
koz önüne gelir.
Harp ilanı karan almak amacıyla Çı-
rağan Sarayı'nda Bakanlar Kurulu'nun,
din adamlan, askerler ve sivil bûrokrat-
lar ile yaptığı toplanü çok ilginçtir. Dev-
letin 172 ileri gelen temsilcisinin katıl-
dığı bu "meşveret"in tutanaklan elde-
dir. Bu tutanaklara göre ulema, ateşli sa-
vaş yanlısı gözükür. Fakat yine de Se-
rasker'e Rusya ile savaşa yetecek aske-
ri gücümüzün olup olmadığı sorulur. Se-
rasker, bilemediğıni belirtir! Ethem Pa-
şa, Rusya'da Napolyon'un başma neler
geldiğini anlatır. Hocalar. "küffanşöy-
le kırar, böyle biçeriz" naralanyla Pa-
şa'yı konuşturmazlar. Fuat Paşa, ''Sa-
vaşmakiçinakçegerekti, işinbu yanı da
düşünülmeü" der. Bazı hocalar, "Düş-
mana kıhç çalarakmûlklerini zapteder
ve ganimet mal alarak giderleri karşt-
lanz" buyururlar. Daha sonra harp ila-
nı konusunda "Fetva'yıŞerife (5) baş-
vurulması önerilir. Şeyhülislam'ın so-
rusunu, Fetva Emini Efendi şöyle ya-
nıtlar
"- İslam askerlerinin komutaıu, düş-
mana karşı kovacakyeter kuvveti oldu-
ğunu öğrenirse, savaşmak farz olur."
Müftü Arif Efendi savaş tehlikesini
önlemeye çahşır. "Yeterli askeri gûç
yoksa, yine savaşmak mı gerekir" dıye
kimseyi dışan bırakmaz. Osmanh, şevk-
le savaşa başlar. Tuna'yı geçer, bir ka-
leyı alır. Doğuda da ilerler, Ahılkelek
kalesini kuşatır. Rus arazisini yakıp yı-
kar. Ama sonradan doğuda başansızlı-
ğa uğrar, ordu Arpaçay gerisine çekil-
mek zorunda kalır. Fakat halka, savaş
meydanlannda büyük zaferler kazanıl-
dığı duyurulur. Sultan Abdülmecit'e
"Gazi" unvanı verilir. Gazi Abdülme-
cit Han, karargâhını Edirne'ye kuraca-
ğını ilan eder.
Oysa yeniçeriliği ortadan kaldınp
modern bir ordu kurmaya ve reforrn-
lar yapmaya çahşan devletin, banşa her
zamandan çok ihtiyacı vardır. Savaşma-
yı gerektirecek bir neden bulunmadığı
gibı, yeni ordu daha hazır değildir, pa-
ra da yoktur. Ama Ingiltere'nin Osman-
lı Devleti'ni Avrupa Konseyi'ne ahna
vaadi, Baücı aydın yöneticilerimizi kos-
koca bir savaşın yanlısı yapar. 1853 sa-
vaş karan, Batı askeri ittifakına alınma
amacıyla Kore'ye sembolik bir güç
Şair Eşreften beyitler
"Nefret etdim bâdemâ
Osmanh nâmı istemem,
Yok ntu istikrâha hakkım
söyle Allah aşkına?
Pâdişahım, başka bir lütf
istemem senden,fakat,
Tâbi'iyyetden beni affeyle
Allah aşkına!"
badema: bundan sonra, istikrah:
iğrenme, lutf: iyilik, tabi'iyetten:
uyrukluktan (Osmanhhktan)
sordurtur. Fetva Emini, "yeterti askeri
güç sağlanana değin beklenebüeceğûıi"
söyler. Serasker'e bir kez daha "Gücû-
mûz yeterii mi" diye sorulur, o yine
"bflemem" der! İngiltere'ninsözünden
çıkmayan "Büyük" Reşıt Paşa, hama-
si bir nutukla savaş karan aldırtır:
"- Ey artık ne denecek? Bana kahr-
sa bu önerileri (6) kabul etmek, semm-
i kaariJ (öldürücü zehir) içmek ve ade-
ta ölnıek denıektir. Durduğumuz yerde
eli bağlı ölmektense, silah etimizde öl-
mek evladır."
Oybirliği ile Padişah'tan harp ilan et-
mesi için ricada bulunma karan alınır.
tki gün iki gece süren Meşveret'te harp
lehine mührünü basmadan Reşit Paşa
gönderme eylemıyle karşdaştuilama-
yacak ölçüde büyük bir karardır. Nite-
kim Doğu Cephesi'nde yenilgiler baş-
lar.
Ruslar Doğu Cephesi'nın denizden
beslenmesini önlemek amacıyla, Si-
nop'ta Osmanlı donanmasını yakarlar.
Türk donanmasının yakılışına Lord
Stratford çok sevinir:
"- Tanrrya şükürler olsun, harp baş-
hyor."
Ingiltere donanması Boğaziçi'nde
nöbetçilik ederken Sinop'ta Osmanlı
donanmasının yakılmasını Majestele-
rinin hükümeti, Ingiliz bayrağına haka-
ret sayar. Ingiliz - Fransız donanması
Karadeniz'e çıkar, Rus donanmasını
kovalar. Osmanlı'nın tek başuıa Rusya
ile başa çıkamayacağını gören tngilte-
re, Karadeniz Rus donanma ve tersa-
nelerini yok etmek amacıyla, savaşa
gırmek karanndadır. Savaşı kazanaca-
ğından güvenlı olduğundan, Londra,
Istanbul'a savaş amaçlannı sorar: Eğer
Babıâli yeni arazıler kazanma peşin-
deyse, Ingiltere ve müttefiki Fransa,
savaşa katılmayacaklardır. Osmanlı
Devleti arazi istemekten vazgeçip hak-
lannın korunması ve Avrupa Konse-
yi'ne alınması ile yetinirse, iki devlet
savaşa gireceklerdir!
'Savaşa devam'
Reşit Paşa, yeniden ulemayı, sivil ve
asker yüksek bürokratlan meşveret'e ça-
ğınr. Fakat Reşit Paşa, politık kaygılar-
la sorunu açıkça ortaya koymaz. Sava-
şa "devanı mı, tamatn mı" biçimınde
bir tartışma başlatır. Hocalar coşkun-
lukla "Savaşa devam'' derler. Peters-
burg'a dahi gitmekten söz ederler. Ho-
calara durum güçlükle anlatılır ve Av-
rupa Konseyi'ne girmekle yetinmek
gerektığı behrtilır. Bazı hocalar, "Av-
rupa Konseyi'ne girmek. sonsuza dek
savaştan vazgeçmekdemektir Id, bu şe-
riata uymaz'' gerekçesiyla A\Tupah ol-
maya karşı çıkarlarsa da, Rifat Paşa,
"Sizin bu işkrde bilginiz yoktur. Sizin
sözkrinizi Ramazan'da Âyasofya Ca-
mii'ndedinfcriz" diyerektartışmayı so-
na erdirir.
Meclis, tngiltere ve Fransa'nın safi-
mızda savaşakanlmasını sağlamak ama-
cıyla, Avrupa Konseyi'ne girmekle ye-
tinme karan ahr. Ingiltere ve Fransa, Os-
manlı ile ittifak imzalarlar (Mart 1854)
ve mayısta Rusya ile savaşa girerler.
tngiliz ve Fransız askeTİeri tstanbul'a
gelir. Eylülde Kınm'a 30 bin Fransız,
21 bin fngiliz ve 60 bin Türk askeri çı-
kanlır. 250 bin kişinin ölümüyle so-
nuçlanan Kınm seferi için Osmanlı
Devleti'nin yeter parası yoktur. Savaş,
borçlanarak yürütülür. 24 Ağustos
1854'te ilk borçlanma anlaşması, Lond-
ra ve Paris banker firmalanyla yapıhr.
3 milyon Ingiliz liralık ilk borç çabuk
erir, ertesi yıl 5 milyon daha borç alı-
nır.
Dipnotlar
(5) Barıştan yarta olan Meclıs-ı Vâlâ 'mn
Müftüsü Arif Efendi, "Akd vefesh-ı sulhde
Imatnü 7 Müslimin muhtardır, fetvaya
gerekyoktur"derse de, sözünü
dinletemez.
(6) Fransa, Ingiltere, Prusya ve
Avusturya nın birlikte hazırladıklan senet
taslağı.
Sürecek
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
'Avrupa'dan Aülmak'... (II)
Geçen yazımı anımsıyor musunuz, bilmiyorum.
Eğrtimini yurtdışında yapmış ve yurtdışına yerleş-
mişTürkçe isimli bir "uzman", Türkiye'nin Avrupa
Birliği'ne katılması konusunda yaptığı bir söyieşi-
de, günlük bir gazetede çalışan ve bu türden gö-
rüşlere pek meraklı bir hanım gazeteciye, ilginç
şeyler anlatıyor. Ben, alt başlığa alınan bir görüşü-
nü örnek vermiş ve iki noktada itirazım olduğunu
dile getirmiştim.
Alt başlık şöyle idi: "Helsinki'de Türkiye'ye 'Se-
ni içime almaya karar verdim' denildi. TürUiye Av-
rvpa'dan atıldığı 1918'den buyana ilkdefa böyle
bir şey oluyor..."
AB üyelerinin, Türkiye'yi almakta hiç de hevesli
olmadığı konusundaki görüşlerimi; bir önceki ya-
zımda, Sayın Gündüz Aktan'dan aldığım bazı ra-
kamlarla destekleyerek sunmuştum. Bugün, Tür-
kiye'nin 1918'de Avrupa'dan "atılıp atılmadığım"
tartışmak istiyorum.
•••
Osmanlı Imparatorluğu 1. Dünya Savaşı'ndan
yenilgi ile çıktıktan sonra, "Düvel-i Muazzama"nın
kimi süper zekâlı politikacılan; kendi deyimleriyle,
"Türkleri Avrupa'dan ebediyen sürmenin" çabası
içine girdiler. L Georg'un Yunanlılan Anadolu'ya
çıkartması, bu anlayışın bir sonucudur.
Türk halkı bu zihnıyete karşı, yeniden silaha sa-
nlacak gücü bulabildi. Zira, Mustafa Kemal gibi
bir öndere sahıpti ve bu (gene pek çok yerli ve ya-
bancı siyasetçinin vurguladığı üzere), "Türk ulusu
için bir şans" olmuştu.
Sevr Antlaşması, Türkleri ebediyen Avrupa'dan
sürme anlayışının net bir biçimde somutlaşmasıy-
dı. Zaten Avrupa'daki son toprağırmz oian Doğu Trak-
ya (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ vilayetlerimizle, Is-
tanbul vilayetinin bir bölümü), Yunanistan'a verili-
yordu. Sevr, Osmanlı'ya bağımsız bir devlet olarak
varlığını sürdünme olanağı bırakmayan bir anlaşma
idi.
Fakat yukarda da vurguladığım gibi, Türk halkı
bu kadere razı olmadı. Ve "olanaksız" sanılanı ba-
sararak süngüsünün ve kılıcının ucuyla bağımsız-
lığını kazandı. Lozan'da bunu, tüm dünyaya onay-
lattı.
24 Temmuz 1923'te Lozan'da, tüm dünya "kor-
diplomasisinin" huzurunda banş antlaşmasına im-
za atan ismet Paşa, Türkiye'yi Avrupa'dan atmak
isteyenlerin hayallennin sonunu getıriyordu. Türki-
ye'nın 1918'de Avrupa'dan atıldığı nereden çıkıyor.
Geçen yazımda da vurgulamıştım. Atalanmızın söy-
lediği gibi, "Cehaletın böylesi, ancak çok eğitimle
olabiliyor"...
• • •
1923yılından itibaren; Mustafa Kemal'in fukara,
fakat çok onuriu Cumhuriyet'i, Avrupa'nın ve de-
mokrasilerin aynlmaz bir parçasıdır. Dünya hızla ku-
tuplaşır ve 2. Savaş'a doğru giderken; Türkiye
Cumhuriyeti, antirevızyonist blok içinde çok say-
gın bir yere sahiptir. Bu blok politikalanna uygun
olarak, bir "Balkan Antantı"n\n motoru ve önderi
durumundadır.
Her şeye karşın Avrupa'nın kaçınılmaz bir par-
çası olan Sovyetler Birliği'nın, en köklü dostlann-
dan biridir.
Atatürk hiç yurtdışı ziyaret yapmamıştır. Fakat baş-
ta Ingiltere Kralı olmak üzere, dünyanın pek çok li-
dennıTürkıye'demısafiretmıştir. Türkiye'nin 1918'de
Avrupa'dan atıldığı nereden çıktı?..
• • • '• •
Geçenlerde bir yazımda (bu saçma söyleşiyi oku-
madan önce), vurgulamış olduğum gibı; Türkiye
Cumhuriyeti, "Yeni Dünya Düzeni" denilen saç-
malık gündeme gelene kadar, "özgürdünyanın" ve
"Avrupa 'nın", durumu hiç tartışılmayan bir üyesiy-
di. Ve Türkiye'yi böylesine "horiayacaklan", akla ha-
yale gelmezdi.
1990'larda yayımlanan bir krtabıma da, bu adı ver-
miştim: Ne oldu bıze? Gerçekten ne oldu? Böyle-
sine itilip kakılmayı hiç hak etmemiştik. Hiç hak et-
memiştik...
•••
öküz dergisinin Kasım 2000 sayısında; Eflatun
Nuri'nin "Çıktık Açık Alınla..." başlıklı doyulmaz
bir yazısı çıktı. (Acaba bu süper zekâlılar, Eflatun
Nuri'yi tanırlar mı?) 6 yaşındayken, ailesiyle birlik-
te Üsküdar'dan Taksim'e giderek Atatürk'ün 10. Yıl
Nutku'nu Ankara'dan naklen dinlemelerini anlatı-
yor.
"...İlk defa o kadar yüksek, etkili bir ses ve çok
güzel şeyler duyuyordum...
... Tünel'e doğru yürüyorduk. Feneralayının gök
gürültüsü gibi gelen sesleriyüksek binalardan yan-
sıdı: 'Yaslı gittim şen geldim... Aç koynunu ben
geldim... Bana bir yudum su ver... Çok uzak yer-
den geldim...' Babam elinin tersiyle gözlerini sildi,
hâlâ babamın sırtındaydım. Gözyaşlan boynuna sa-
nldığım kollanma damlıyordu...
...Kulaklanmda insanın içini acıtan, çığlık çığlı-
ğa Mustafa Kemal'in 'Ne mutlu Türküm' diye hay-
kıran sesi vardı..."
Gerçekten, ne oldu bize?
Tannm, buralara nasıl geldik?..
1
' YENİ
5
ÇIKTI
f
\
Üstün Akmen
YARİM NEREYİ
MESKEN TUTTUN
"Öyküsel Duj gusalLk"
Gene benzersiz bir biçem deneyen yazarın bu
kıtabında anlattıkları, alışılagelmiş gezi notu
ya da gezi izlenimi değil... Anlatılanlar ülkelerinin
çiçek böcek kentleri ve o kentlerde yaşanan duygular,
duyarlıliklar, duyumsananlar... Hepsi de öykü tekniği
^••»^ içinde ve öykü tadında.
* ^ C Alcsoy YMMUI Soıı veft.A.S.
u s o r AytoCai.F GboDğhı Sok. 2S/l-2(«M00) 1. Uveat/ktmU
Y A Y ı N cı L ı K M10212!2MIM\m9041-ttfdB:(flîl2)284M37