Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2000 CUMAFTESİ
OLAYLAK VrL olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Özelleştirmâîşsizlik Değildir
Dr. Engİn ÜNSAL Maltepe Üniv. Huhlk FŞkgİ *
1
930'lu yıllarda yeterii serma- rek işletilmeıcıçiıJdeğil, taşınmazla-
ye birikımi olmaması nede-
nı ile ekonotnik yaşama gir-
mek ve üretim araçlannın
sahıpligini yapmak zorunda
kalan Türkiye, bugün eko-
nomide çok önemli bir payın sahipli-
ğini yapmaktadır. Kamu sektöründe ve-
nmli düzenekler ve teknolojik geliş-
meleryaşama geçırilemedıği gibi akıl-
cı yönetım kurgusu da gerçekleştiri-
lemediği için kamu işletmeleri sürek-
li zarareden ve bütçeye ağır yükler ge-
tiren kurumlar olmaya başlamışlardır.
Yabancı kaynaklardan kredı bulabil-
mek içın ekonomısinin yönetimini
Dünya Bankası, Uluslararası Para Fo-
nu (IMF) gibi kuruluşlann yönetim ve
denetunine açmak zorunda kalan Tür-
kiye, bu kuruluşlann önerileri doğ-
rultusunda kamu kuruluşlannı özelleş-
tirme sürecini başlatmıştır. Böylece
devlet ekonomiden paydaş olarak çe-
kilecek. kamudaki kara deliklerin büt-
çe üzerindeki baskısı ortadan kalka-
cak ve ekonomi göreceli olarak düz-
lüğe çıkacaktı. Ne var kı devlet, ülke-
nin çıkarlannı gözetmeden ver kurtul
anlayışı ıle özelleştirmeye yaklaştı-
ğından ülkenin uzun yıllardır özveri-
li birikimlen yok pahasma, çalışanla-
n korumak ıçin yeterlı önlemler alın-
madan peşpeşe satılmaya başlamıştır.
Uygulamada görülmüştür ki özelleş-
tınlen kuruluşlar yenıden düzenlene-
nn değerleHMUıfiesi amacı ile alını-
yor, çahsanlarçıkanhyor ve ülke hem
üretimde ve hem de ıstıhdamda çok
önemli bir daralma ile karşı karşıya bı-
rakılıyor.
Son olarak Petrol Ofîsi Anonim Or-
taklığı'nda (POAŞ) özelleştirme son-
rası 1200 işçinin işten çıkanlması ile
gündeme gelen bu sorun, hükûmetin
özelleştirme konusunda ne kadar özen-
siz davrandığını ve çahşanlar için hiç-
biryeterii önlemin ahnmadığını somut
olarak ortaya koymuştur.
Türk-tş'in verilerine göre 15 sektör-
de 128 kuruluşun özelleştirilmesi so-
nucunda yaklaşık 28 bin sendikalı ça-
hşan işten çıkanlmıştır. Sendikasız
olarak çalışıp da özelleştirme sonucu
işten çıkanlanlann sayısı konusunda
ise birbilgi yoktur. Petrol-lş Sendika-
sı'nın verilerine göre özelleştirme son-
rası çimento fabrikalannda yûzde 74.1,
Sümer Holding işletmelerinde yûzde
100, Et ve Balık Kurumu kombinele-
rinde yüzde 79.7, SEK işletmelerin-
de yüzde 32'yi aşan istihdam kaybı ol-
muştur. (Cumhuriyet, 19 Ekim 2000).
DİE verilerine göre 1999 Nisan ayın-
da toplam istihdam 22 milyon ve üc-
retli, yevmiyeli olarak çalışanlann sa-
yısı ise 9 milyon civannda bulunmak-
tadır. Ekonomik durgunluk nedeni ile
yerlı ve yabancı yaönmlar durma nok-
tasına geldiğinden ekonomik büyû-
me gözlenmemiş ve istihdamda önem-
li daralmalarmeydanagelmiştir. İstih-
damda daralma işsizlik demektir. Tür-
kiye'de günümüzde sayılan 5 milyo-
na yaklaşan açık ve gizli işsiz vardır.
Özelleştirmeler nedeni ile işten çıkar-
malar bu sayının her gün artmasına ne-
den olmaktadır.
Hükûmetin özelleştirme sorununa
yaklaşımı çok yanlıştır. Bir kere ka-
mu kuruluşlannın verimli düzeye ge-
tirilmesini, yönetim ve üretimin yeni-
den düzenlenmesıni sağlayacak giri-
şimler ciddi olarak ele alınmamıştır.
İşçiler, sendikalar ve politikacılar ka-
mu işletmelerini iş güvencesinin son-
suz olduğu, hiçbir şey vermeden de bir
şeyler alabileceği, eşin-dostun iş.bu-
labileceği politik baskılann etkısin-
deki kuruluşlaı olarak düşünüldü. Bu
yaobş vaklaşmıın faturasını bugün iç-
çiler, işsizkalarak, sendikalar üye kay-
bederek, devlet geür kaybederek ödû-
yor. Türk sendıkacılığının üye yapısı-
nı ağırlıklı olarak kamuda çalışan iş-
çiler oluşturur. Bugüne değın başka ne-
denlerle kan kaybeden sendikalanmı-
zm, bundan böyle, özelleştirmeler ne-
deni ile çok önemli üye kaybına uğ-
rayacaklan açıktır. Bugüne kadar ka-
mu işletmelerini, önüne ot koymadan
sağılacak inek olarak gören sendika-
lann, bugün gerçeklerin ayırdma va-
rarak bağırmaya başlamalan çok geç
bir uyanışın yankılanmasından başka
bir şey değildir? Bırçok konuda duyar-
sız davranan sendika yöneticüeri özel-
leştirme konusunda sınıfta kalmışlar-
dır. Üyeler işten çıkanldıktan sonra
bağrrmak hüner değildir. Hüner, özel-
leştirme yasalan hazırlanırken çalı-
şanlann iş güvencesini sağlayacak hü-
kümleri o yasalara koydurmaktı, ama
zamanında bu hiç düşünülmedi.
Anlaşılmaktadır ki özelleştirmeler
ve işten çıkarmalar, aynı sorumsuzluk
ve sosyal etkileri dikkate alınmadan
yapdmaya devam edilecektir. Özel-
leştirme süreci arük durdurulamaya-
cak bir kerteye gelmiş gibi görünüyor.
Kamu işletmelerinin satışı önlene-
mezse de çahşanlan için bir şey yapı-
labilir ve mutlaka yapılmalıdır. Bu-
nun için de hükûmetin haztrladığı iş
güvenliği yasa tasansının bir an önce
yasalaşmasını sağlamak gerekir.
Türkiye, haklı bir gerekçeye dayan-
mayan işten çıkarmalann önlenmesi-
ni öngören 158 sayıh ILO Sözleşme-
sı'nı 9 Haziran 1994 tarihinde onay-
ladı. Anayasamızın 90. maddesine gö-
re bu onay ile 158 sayüı sözleşme içe-
riği, maddenin son fıkrası gereği, ya-
sa hükmündedir. Bilim adamlan ara-
sındabaskın olan görûş, anayasanın bu
hükmûne rağmen onaylanmış ulusla-
rarası sözleşmelerin iç hukukta yaşa-
ma geçirilmesi ıçın ayn bir yasanın çı-
kanlması gerektiği yolundadır. tşte
hükümetimiz bu nedenle yeni bir iş gü-
venliği yasası çıkarmek yükümü altın-
dadır.
Hükûmetin hazırladığı mevcut tasa-
n yetersizdir. 158 sayıh sözleşmenin,
"İşçinin kapasitesi veya işin vfirûtü-
müneveyaişyerigereklerine dayalı ge-
çerti bir son verme nedeni olmadıkça
hizmet iiişkisüıe son verflemez" hük-
mûnü getiren4. maddesinin aynen hü-
kümet tasansmda yer alması zorunlu-
dur. Iş güvenliğini sadece sendikalı
işçiler için düşünmek yanlıştır. 158
sayıh sözleşmede sendikalı işçiler için
özel hüküm vardır ve bu hükrnün za-
ten yansıtılması zorunludur. Önemli
olan 4. madde hükmüdür ve bunun
üzerinde özenle durulmalıdır.
Bu yıhn haziran ayında yürürlüğe gi-
ren işsizlik Sigortası, işsizlerin gü-
vencesı olamayacak kadar cılızdır. Bu
nedenle çahşanlar ve özellikle özelleş-
ürilen kamu kuruluşlannda çahşanlar
için iş güvenliği yaşamsal önemde-
dir.
Isveç'te çalışma banşı, "karşmn-
dakinin sorununu anlama, onun var-
hğma saygı duyma" ilkesım ıçeren
Saltjöbaden ruhuna dayamr. Tûrki-
ye'nin de çalışma banşınaherzaman-
kinden çok gereksinimi vardır. Bu ba-
nş, çahşanlan işsizleştirmekten de-
ğil, sorunlara ortak çözûm arama is-
teğınden geçer. Ûlkemizde işveren-
ler, bundan böyle, işçilerle anlaşarak,
onlarla ortak çabalar sergıleyerek, on-
lan işletmelerin aynhnaz bır bölümü
olarak kabul ederek dar boğazlan
aşabılırler. Çalışma yaşamına süreklı
esneklik getirmek isteyen işveren-
lerimizin önce kendilerinin esnemesi
gerekir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
>
Siz1Vluteber'Kişimisnz?'
Siz 'muteber bir zat' mısınız? Yani, saygın, se-
vilen, bilinen; iş yaptığınız, görev gördüğünüz yer-
de başanlar kazanmış biri misiniz?
Önce, 'muteber' olmak ne demektir? Kimler
'muteber' sayılır? Ûlkemizde 'itibar' sahibi olmak,
sırtınızı dayayacak bir 'dayı'ya, bir 'amca'ya, da-
ha da çok bir 'baba 'ya sahip olmak mıdır? Şöyte
bir belleğinizi yoklayın; yok, uzaklara kadar uzan-
manız gereksiz. Gözümüzün önünde olup biten-
lere baktınız mı, 'mufeoeriik ölçüsünü hemen bu-
lacaksınız!
9. Cumhubaşkanımız, otuzlu yaşlardaki yeğeni
için Azerbaycan Başkanı'nayazdığı 'tavsiye' mek-
tubunda, ondan 'muteber işadamı' diye söz etme-
di mı? Oysa o genç adam hangi başansıyla itibar
kazandı? Salt bir cumhurbaşkanının yeğeni olmak
yetiyor demek saygın olmaya!
Daha önceki cumhurbaşkanımızın oğlu da 'mu-
teber' bir kişi olarak TVIer satın aldı, sonra sattı,
sonra yeniden aldı. Milletvekili bile seçildi. Oysa
annesi, "Benim çocuklanmın dikili bir ağacı bile
yok" dememiş miydi?
Geçen gün, konuşurken bir dost, bu tür bece-
rikli kişiler için "Bunlar korkunç zeki adamlar" de-
mişti.
öyle mi... acaba? Yoksa biz gafillerin gafletin-
den yararlanıp 'itibar' kazananlar, 'büyüklerimizin
yakınlan' olduklan için mi bu denli zenginliklere ko-
laylıkla ulaşıyorlar?
Genç bir adam, bir bankadan bilmem kaç mil-
yar dotar 'kredı' alıyor. Sonra üstüne biraz para ek-
leyip (herhalde o parayı da başka bir bankadan borç
almıştır) gidip, kendisine cömertçe kredi veren
bankayı satın alryor! Al gülüm ver gülüm! Kredi al-
dığı bankanın sahibi olunca o krediler ne oluyor?
Cepte kalıyor! Senin benim param, birtakım, bol
faiz alacağım hayalinde olanlann parası, bir de ba-
kıyorsunuz batmış!..
Başka biri, (ki şimdi yurtdışında) kendisi gibi be-
cerikli eşiyle en lüks yörelerde, köşklerde keyif sür-
mekte olan biri de bir sürü şirket kurmuş... Hepsi
hayal, hepsi uydurma!.. BirTIR'a doldurduğu ma-
salan, sandalyeleri oradan orayataşımış... Herhal-
de her işyeri için bankalardan kredi almayı da ba-
şarmıştır! Neden sonra bir müfettiş uyanmış, bak-
mış her işyerinde aynı adamlar, aynı masalar, san-
dalyeleıi..
Ne güzel komedi, ne ılginç bir roman olurdu bu
tür ustalıklı işler! Bir çağdaş Moliere çıkmalı, gü-
nümüzden geleceğe bu acıklı güldürüleri 'ibret-i
âlem' için taşımalı.
Bankalar kime kredi verir?
Haydi gidin, herhangi bır bankadan borç alma-
ya kalkışın, bakın başınıza neler gelir. Hangi bel-
geleri, hangi tanıklan, hangi garantileri isterter, şa-
şarsınız. Zaman zaman aklıma gelir, ben de gitsem,
bir bankadan şöyle trilyonluk değii, elli-yüz milyar
borç almaya kalksam! Ne de olsa yanm yüzyıllık
yazarlık 'itibanm' var! Acaba bir banka sorumlu-
su kalkar da, hiçbir güvence gösteremeyecek bir
kişiye en düşük faizle borç para verir mi?
Istanburda çok ünlü bir Bankalar Caddesi var-
dır. Ûlkemizde de bir bankalar sorunu var!.. Sorum-
lulann, her kim oluriarsa olsunlar, affa falan uğra-
madan cezalandınlmalan gerekir... Milletin parası-
nı kolaylıkla cebe atanlan devlet bağışlasa da, halk
bağışlamayacaktır.
Bilinsin!..
TEŞEKKÜR
Aziz ve sevgili eşım canım babamız
MUZAFFER CÜRSESin2.11.2000 tarıhınde vefatı dolayısıyla gerek yurt ıçırvden
gerekse yurt dışından telefonla arayarak veya gelerek
acımızı paylaşan dosttarımıza teşekkür ederiz.
Eşi: Yurdanur Gürses
Kızı: Işın Büyüklimanlı
Oğtu: Murat Gürses
Damadı: Temel Büyüklimanlı
Yaşama Hakkı...
1\lfen ALPÂT Emekli Yargıç
D
oğan her insan için yaşamak, en do-
ğal haknr. Bu, ınsan olmanın gereği
ve her inancın ürünüdür. O halde ön-
ce insan olmak, sağ doğmak şartı bu
hakkın güvencesidir. Sonra da başta anayasa ol-
mak üzere tûm yasalann konusu ve gûvencesin-
dedir.
Ancak yaşamak sadece hayatı devam ettirmek-
ten ibaret düşünülemez Yaşamak, insan ohna
onuruna yakışan biçimde yaşamaknr. Yoksa yok-
sulluk, muhtaçuk sınınnda veya zulûm altında
yaşamak gerçek anlamda yaşamak değildir. O
tûrlü yaşamak önce insanhk ayıbıdır. Sonra de-
mokrasının, hukukun, sosyal haklann, sosyal dev-
let olma şartlaruun dışında bir ilkelliktır. Hiçbir
insan bu hayata layık değildir. Çunkû o, ınsandır.
Onu ilahı bir güç yaratmıştır ve o üahi varuk in-
sanlan eşit ve mümtaz kılmıştır. O halde hiçbir
insan bir başkasının yaratığı, kölesı, esiri değil-
dir. İnsanlar, insan olma onuru içinde yaşama ko-
şullannı toplum içinde, devlet hayatı içinde bu-
lurlar. Zaten toplum hayatının, devlet olmanın
özellığı ve gereği burada tartışılır. Toplum, daha
geniş ifade ile devlet; ınsanlanna, vatandaşlanna
beUi düzeyde, insan onuruna yakışan ölçüde ya-
şama hakkı tanıyacak ve bu hakkın oluşumunu sağ-
layacaktır. Demokrasilerde bu mecburiyet, hu-
kuk devleti, sosyal devlet olmanın zorunlu koşul-
lanndandır. O halde devlet; vatandaşlannın rahat,
huzurlu ve mutlu yaşamalan için koşullar oluş-
turacak, onlara bu güvenceyi verecektir. Bunun
için yasalan olacak ve ekonomik, sosyal tedbir-
leri olacaktır. Her insan bu ortam içinde sokakta
sürûnmeyecek, dilenmeyecek, içler ürperten ha-
yat şartlanndan uzak olacaktır. Çalışabilen çalı-
şıp kazanacak, çalışamayan devletın sosyal amaç-
lanndan yararianacaktır. Çalışanlara, insan onu-
runu komyacak sınırda ücret verilecektir. Devlet
ekonomik kurallarla, gelir dağıhmındaki adalet ve
denge ile bunu sağlayacaktır. Bu, onun görevıdır,
ihmale ve umursamazlığa sığmayan bır görevdir.
Zira demokrasinin bu, ılk koşullanndandır. Sos-
yal hukuk devleti olmanın da kaçınılmaz koşulu-
dur. Bu sebeplerle maaş ve ücret katsayı artışı
önerrdi değildir. önce onuriu yaşam için behrii bir
alt sının çizmek, buhnak ve o olanağı sağlamak
gerekir. Bu, ülkemizın eskı bır sorunudur. Bu so-
runun çözümü demokrasıdeki, hukuk devleti ve
sosyal devlet olmamızdaki bir zorunluluktur. Bu-
nun halli, içinde bulunulan durumun düzeltılme-
si ulusçabir hakve ödev bulunmaktadır. Bunu ba-
şarmak siyasi iktidarlar için hem görevdir hem de
başan ve yüksek bir onur olacaktır.
ÇYDD BEŞtKTAŞ ŞUBESİ EĞtTİM
GÖNÜLLULERİ ARASINA
SİZ DE KATILIN!...
lktişim için tel : 0 212 2164798/0 212 21647 79
"Açık Radyo."Meraksızlık sendromuna
karşı ortaklaşa
çabamızın ürünü...
özol değil, özgür... Tüm çıkar gruplanndan bağımsız... Ortaklaşa çabamızın ürünü... Gerek kuruluşu, gerek işleyişi, gerekse yayınlan açısından
demokraiik... "Görüntünûn ardındaki göriirrtü'yü yakaiayan... Hayatı "birobtr* ölçOde yansrtmayaflzengösteren... Aynı zamanda demokratik svil
örgütter için bir iletişim merkezi işlevi gören... Köttûr ağvMdı... 'Nefes nefese'... Stradtşı ve özgün bir yaytn formatma sahip... Mûzik, haber ve kişflik
açtstndan benzersiz bir ses'e sahip... Uluslararası kûltör âteminin aynlmaz bir parçası... Dünyamn en kakteli ve heyecan verici mecralanndan biri..
PENCERE
Ozel Sektöp
Ne Düşünüyor?..
Artık gizlisi saklısı kaldı mı, günlük gazeteleri
okuyan sıradan bir kişi bile:
- Eyvah, diyor, bu ülkede bankacılık batmış!..
Peki, bu durumda ekonomi ne olur?..
Orhan Birgit, dünkü yazısında altını çiziyor Dev-
letin el koyduğu batık bankalann çatısı altında top-
lanan 100'e yakın şirket var. Bir yandan Ktrieri özel-
leştiriyoruz; bir yandan da devlet ister istemez "de-
vasa" bir yeni KlTi üstlenıyor; üstelik devletin en
büyük üç bankasının durumu da tartışılıyor.
•
Yıl 1923. Lozan'da bir gece toplantısı. Üç kişi ko-
nuşuyor: Ismet Paşa, Lord Curzon ve Amerikan
murahhası Mr. Chaild.
Ingiliz Curzon diyor ki:
"- Para bugün dünyada bir bende var, bir de
şu yanımdakinde. Unutmayın ne reddederse-
niz hepsi cebimdedir. Yann para istemek için
karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman bugün
reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkar-
np size göstereceğiz." (Ismet Inönü - Hatıralar,
sayfa 90).
Yukardaki gerçek öykü bu köşede bilmiyorum
kaçıncı kez yineleniyor; ama, yaşadığımız olayla-
ra "teşhis" koyabılmek ıçin yinelenmesi gerekiyor.
Lafı döndürüp dolaşmadan söyleyelim: Bugün if-
las etmiş Türkiye, para babalarının önünde diz
çökmüştür.
•
1923 Cumhuriyeti'nin kırk parası yoktu.
İşadamı da yoktu.
Devletçilik denen marifet bu zorunluk yüzünden
ortaya çıktı; Devlet halktan topladığı vergilertefab-
rika kuracak, banka açacak, girişimcilik yapacak-
tı; genç Cumhuriyet bu işi başardı.
Çokpartili rejimden sonra devletçilik yozlaştı.
Neden?..
Aydın Engin'in dünkü yazısında nedeni açık se-
çik vurgulanıyor. 57'nci hükûmetin ortaklan, daha
önceki koalisyonlarda olduğu gibi kamu bankala-
nnı paylaşıyoriar: "Halk Bankası senin, Ziraat be-
nim, Emlakonun..."
Bir siyasal parti neden devlet bankasının patro-
nu olmak ister?.. Devletçilik ıflas edince, devlet de
iflas etti; ekonomi de battı balık yan gider...
•
Bu durumda ortaya bir soru çıkıyor.
- Devletçilik ortadan kalkınca, KIT'lerdefterden
silinince, oluşan boşluğu kim dolduracak?..
Cumhuriyet dönemindeki devletçilik zaten özel
sektörü "teşvik edici" nitelikteydı. Ozel sektörün
"oldukça" geliştiği bellidir. Bu kesimde sorumlu
ve yurtsever girişimciler az değil; biliyoruz ki ço-
ğuTürkiye'nin çöküşünden kaygılıdırlar, yaralıdır-
lar; çünkü ancak devlet güçlü olursa özel girişim-
ci yaşam alanı bulabilir. Öyleyse şu soru da ya-
nrtlanmalıdın
- KlT'ler tümüyle defterden silinince, özel sek-
tör ülke ekonomisinin lokomotifi olabilecek mi?..
Bu işlevi üstlenebilecek mi?..
•
özel sektör bindiği dalı mı kesiyor?.. '
Bana kalırsa kesiyor.
Bankacılık bunalımında ortaya çıkan gerçek, özel
sektör için yeterince uyancı değil mi?..
ı.n»iıı*7mı (0213) 293 8 * 78 (3 H»T)
ANKARASANAT
TİYATROSU
Yızin-Yöfteten: Metin Batıy
Munk: Kemil GUTJÇ
^ DELİKANLI
Cuma: 20.30, Cumartesi: 15.30-18.30, /?=^^\
Pazar: 15.30 T «E f X S
A
Pilsen 1
Izmir Cad. Ihlamur Sok. 7 A Kızılay \ l ' . «IM ' j)
Gişe: (0-312) 417 76 76
v
£ ? - « t V
/
EFES PUsen'inkulturresaıutakatkümutaraksuıecek.
SARIYER1. AS1İYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1999/387
Davacı Istanbul Vahliği (II Özel Idaresine izafeten)
tarafuıdan davalı S.S. Boğaziçi Istinye Konut Yapı
Kooperatifî ve 340 üyesı aleyhine açılan tescil dava-
sı nedeni ile:
Davacı vekili dilekçesi ile yukanda taraflan yazıh
davada, Sanyer, Istinye Mahallesi, Dere Mevkıi, 60
pafta, 393 Ada, 1 Parsel sayıh 27.600 m2 taşmmazın
imar yasasının 18. maddesi gereğince düzenleme or-
taklık payı olarak ayrılan henüz iriaz edihnemiş ana-
okulu, ilkokul ve ortaokula aynlan kısmının tefriki
ile ortaklar adına olan tapu kayduun Kamulaştırma
Yasası'nın 35. maddesine göre iptali ile müvekkili
idare adnıa ilköğretim okulu yeri olarak tescihne ka-
rar verilmesini istemiş, mahkememizce yapılan du-
ruşmanın verilen ara karan uyannca;
Abdi Ipekçi Caddesi, Zorlu Sokak No: 2/30 Bay-
rampaşa adresinde Hatice Sûngerli,
Abide-i Hûrriyet Caddesi No: 88/7 Şişli adreshıde
Ayşe Ebru Çakrnakçı,
Poligon Mahallesi, Gül Sokak No: 6/2 Istinye - Sa-
nyer adresinde Yıldız Dişli,
Göksu Villalan A 54/A Anadoluhisarı adresinde
Ayşe Ebru Sincan,
Sanayi Mahallesi, Sultanselim Caddesi, Teknik
Sokak No: 15, D: 4,4. Levent adresinde Hûlya Ataç,
Vişnezade Mahallesi, Şehit Mehmet Cıkmazı 2/13
Beşiktaş adresinde Havva Gürsel Erkan adlanna çı-
kartılan tebligatlann bila tebliğ iade edildiklerinden
ve yapılan zabıtaca araştırmada da bulunamadıkla-
nndan, işbu davanın duruşma gûnü olan 5.12.2000
gûnü saat: 09.30'da yukanda belirtilen davalılann
gehneleri, duruşmaya geürken bütün belge ve delil-
lerini birlikte getırmeleri veya kendilerini bir vekil ıle
temsil ettirmelen. duruşmaya gelmediklen takdirde
gıyaplannda yargılamanın yûrüyeceği ve karar veri-
leceği HUMK'nun 213-377 ve devamı maddeleri ge-
reğince dava dilekçesi yerine geçmek üzere ilanen
tebliğ olunur.
Basuı: 65211