24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12KASJM2000PAZAR 12 PAZAR KONUGU Eğit-Der Genel Başkanı Gazalcı, Türltiye için büyük bir kazanım olan 8yıllık eğitimde devletin sınıfta kaldığını söyledi Ö Ü Ü Bakanın sözleri sasırtıcı' - MGK 'de bir tavsiye karan daha abndu O da kız öğrencilerin imam-haüp liselerine gönderilmemesiydL. - Bence bu yapılması gereken bir iş. Kızlardan ımam ya da hatip olmuyor. Ama bir bakıyorsunuz, kız çocuklannın sayısı imam-hatip liselerinde erkek çocuklardan daha fazla. örneğin 67 bin 448 kız öğrenciye karşıhk 66 bin 766 erkek öğrenci var, bu yıl. Bence imam-hatip okullannın olanaklan çocuklara. velilere sağlanırsa olay kendiliğinden çözülecektir. Nasd ilköğretim sekiz yıla çıkınca imam-hatip okullannın orta bölümleri ilköğretimin içine alınmış ve imam-hatip okullanna ilgi azalmışsa, yatıhlık sorunu çözülebilirse, yani yeterince yurt açılabilirse, çocuklann beslenmeleri devlet tarafindan sağlanabilirse çocuklann büyük kısmı imam-hatip okuilannın lise bölümüne de gitmeyeceklerdir. - Ama var olan yurtlar da kapatdıyor.~ - Ne yazık ki öyle... Kırsal kesimden gelen çocuklann bannabilecekleri tek okul bu imam-hatip okullandır. Siz devlet olarak okullann yanında yurt da yaparsanız, yemek de verirseniz köyden gelen çocuk o zaman neden imam-hatip okuluna gitsin? - Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu bu ağustosta ortaöğretimi yeniden yapılandıracaklartnı söyledi Bunun ardından ne oldu? - Bu, 16. Milli Eğitim Şûrası'nın buyruğudur "Bizde çeşit olarak 70tn üzerinde lise var. Bu lise saytsım fiç gruba ayıracağız. Birincisi teknik liseler. ikincisi genel liseler ve üçüncüsü de imam-hatip lisekri" dedı. Bizler eğitımci olarak şaştık kaldık. 'Devlet üniversitesine bakmıyor' - Peki, Tevhid-i Tedrisatya da Eğitimüt Birliği Kanunu 'na gâre böyle bir sey nastl olabiliyor? - Çağımızda teknik liseler ve genel liseler birleştiriliyor, çok programh liseler haline getiriliyor. Bu programlardan birisini de imam-hatip olarak yaparsmız. Imamlık eğer bir meslekse bunu yûksekokula taşırsınız. Eğitim bir iklim konusudur. Bir okulda laboratuvarlar, işlikler, oyun alanlan, gereken her türlü araç gereç varsa orada bilimsel eğitim vardır. Ama bir okula girip de orada bir cami, bir mescitle karşılaşırsanız, türbanla karşılaşırsanız o zaman dınsel eğitim söz konusu olur. îmam-hatip liselerinde okuyan çocuklar bizim çocuklanmız. Dün Köy Enstitülen'ne gidiyorlardı. Başka okul bulamadıklan için de çaresiz imam-hatip liselerine gittiler, bugün. Bakan, hangi hakla, hangı şûra karanyla imam-hatip okullannı ayn bir gruba ayınyor? Ostelik imam-hatip liseleri geçmişte meslek liseleri de olmadılar. Başka mesleklere sıçrama okullan oldular. Ama sekiz yıllık eğitim gelince imam-hatip okullanna ilgi kendiliğinden kesildi. Devlet onlara ilgısını gösteriyordu. Devlet bir ölçüde ilgisini kesince vatandaş da kesti. Son yıllarda yaşadığımız olumsuzluklardan birisi de eğitirrıin ticarete dökülmesidir. Sadece özel okullarda. vakıf üniversitelerinde değil, devletin okullannda da eğitim harcamalan yönünden fiilen paralı durum yaratılmıştır. Bu da eğitimde firsat ve olanak eşitliğini kaldırmıştır. Eğer eğitimden herkes yararlanacaksa eğitim hakkının herkese parasız olarak veriknesi gerekir. Aksi halde, çocuklar belirli üniversiteleri bitiren varlıklı kesimin çocuklan olurtar, o varhklı kesim çocuklan Türkiye'yi yönetir. Oysa bunun tersi olması gerekir. Ben. özel okul olmasın, demiyorum. Parası olan, çocuğunu oralarda okutsun. Ama özel okullar, özellikle de vakıf üniversiteleri bugün eğitim bütçesınin yüzde 45'ini devletten alıyor. Öte yandan devlet, kendi üniversitesine bakmıyor. Bu böyle olmaz. Artık bugünkü eğitim sistemınin sorgulanması, masaya yatınlması zorunlu hale gelmiştir. Bugünkü sıstemden sadece varhklı bir grup yararlanmaktadır. Bu da Türkiye'riin geleceğinı karartmak demektir. TÎGARETE DÖNÜŞTÜLEYLA TAVŞANOGLU Ülkemizde nereye elimizi uzatsak elimizde kahyor. Bankalar medya gruplan marifeîiyîe hortumlanıyor, medya gruplarının başına bir zamanlar karapara zengini olduğu bilinen birüeri gelip oturuveriyor. Siyasette, iş yaşamında, her sektörde rezillik diz boyu. Bir de eğitim bütün bu kepazelikten nasibini alıyor. Çocuklanmıza doğru dürûst bir eğitim vermekyerine döne döne kararnameler, yönetmelikler çıkarıp onlan Kuran kurslarına mahkûm etmek istiyoruz. Ne için? Masum, bilgisiz halktan oy avcıhğı için... Nitelikli, çağdaş eğitimle bu halkın uyanacağını ve silhneceğini bilen uyanık siyasetçi, genç kuşakları karanhkta bırakmak, onlara doğru dürüst eğitim vermemekte direniyor. Bunu yaparken de yasalan, PORTRE / MUSTAFA GAZALCI 1945, Denizti-Güney doğumlu. Bahkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümii 'nü biûrdl Çeşitli okullarda öğretmenlik, öğretmen örgütlerinde yöneticüikyaptu 1977'de CHP'den Denizli milletvekili seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Ordu Dil tstihbarat Okulu 'nda gözaltına alındu Banş Derneği davasında 1 yılayakın tutuklu kaldu 1990 yüında seçildiği Eğitimciler Derneği 'nin (Eğit-Der) genel başkanlığı görevini yürütüyor. SHP Genel Sekreter Yardımcılığı yaptu Şimdiki halde CHP Parti Meclisi üyesL anayasayı kirli ayaklarının altında çiğnediğinin de çok bilincinde. Sekiz yıllık temel eğitime direniyor. Toplanan katrilyonlar olduğu halde bunları eğitime yatırmamakta inat ediyor. Bu gerçekler altında birileri de, genç kuşaklara çok daha iyi eğitim verebilme çabası içinde temel eğitimin 12 yıla çıkarılmasını, artık çağdaş, uygar ülkelerle eşit düzeye gelmemizi istiyorlar... Ama negam... Hazretler Türkiye 'nin üzerine kara bulut örneği çökmüşler, her türlü yolsuzluk, uğursuzluklan açığa çıkmasına karşın insan içine çıkabiliyor, halkın yüzüne bakabiliyorlar. Bütün bu rezillikleri, pislikleri, eğitimde çocuklanmıza kurulan tuzakları Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı 'yla konuştuk. Konuştukça da içimiz karardı... - Sekiz ydlık temel eğitimin üçydhk değerlendirmesiniyapar mısmız? - Bu geçen üç yıl aslında içi doldurulup çok daha başanlı ola- bilirdi. Kiini çevreler sekiz yıla karşı çıkmışlardı. Onlar beş artı üçü savunuyorlardı. Üç yıl sonra, "Bu iş başansız oldu. Geri dö- netim" gibi bir yaklaşımlan var. Ama ben öyle düsünmüyorum. Sekiz yılı büyük bir kazanım olarak görüyorum. Yıne de diyorum ki: Çok daha iyi bir noktada olabilirdik. Her şeyden önce Milli Eğitim'in, devletin ve hükümetin koyduğu he- deflere de ulaşılamadı. - Neleryapdması gerekirdi deyapdmadı? - Sekiz yılın kazanımı büyük savaşımlarla oldu. Örneğin 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda 1973 yılrnda sekiz yıllık eği- tim öngörüldüğü halde bu 24 yıllık bir gecikmeyle yasalaşabildi. Halkın yüzde 80'inın buna desteği vardı. Bu Refah Partısı'ne rağ- men olmuştu. Ama bu rüzgâr sürdürülemedi; halkın bu desteği hü- kümetler tarafindan iyi değerlendirilemedi. Bence kayıp budur. Se- kiz yıh uygulayacak olan öğretmendi. Desteği de halk verecekti. Hükümet çok akıllıhkla öğretmeni işin içine katardı, halkın des- teğini de alırdı. Buradan elde edilen rüzgâr eğitimin öteki aşama- lanna da yansır, okul öncesinden yükseköğrenime kadar halk-öğ- retmen desteğiyle bir büyük eğitim atılımı yapılabilirdi. Ne yazık ki bu kaçınldı. Türkiye, nüfus yönünden bir çocuklar, gençler ül- kesi. On beş milyon öğrencimiz var. Bunun 13 milyon 500 bini ilk ve ortada, bir buçuk milyonu da yükseköğrenimde. Bu büyük bir rakam gibi geliyor. Kimi ülkelerin nüfusuna denk. Ama ülkemi- zin çocuk ve gencine baktığınız zaman bu rakamın 15 değıl, 25 milyon olması gerekir. Okul öncesi eğitim Türkiye'de bütün ça- balâra karşın yüzde 10'un bile akmdadır Oysa AB ülkelerinde bu oran yüzde 55'le yüzde lOOarasın- da değişir. Okul öncesi eğitim insan kışilığıni tam gelıştiren bir aşama- dır. Bizde temel eğitim, yani ilköğ- retim sekiz yıllık yasa çıktığı za- man büyük oranda gerçekleşmiş gı- biydi. Ama çocuklar ortaokula ge- çerken yüzde 30'u dışarda kalıyor- du. Ortaöğretimingerçekleşme ora- nı yüzde 55 civannda. Ama yine AB ülkelerinde bu, yüzde 80-yüz- de 95'tir. Üniversitede, açık öğreti- mi de saydığınız zaman yüzde 23 civannda bir okullaşma var. Geliş- miş Batı ülkelerinde bu oran yüzde 35'le yüzde 65 arasındadır. Nüfus yönünden gençler ve çocuklarülke- siyiz; dört kişiden biri öğrencidir, a- ma herkes çağında okula gidebil- mış olsaydı bu çok daha büyük ra- kamlara ulaşabüirdi. Egftlm haktır - Zaten çağımızm eğitim anlayı- şı artık yaşam boyu eğitim, değil mi? - Tabii. Bir de Türkiye'de eğiti- min süresi çok kısa. 180 günlük bir eğitim süresi var. Bu, gelişmiş ülkelerde yılda 210'la 220 gün arasında değişıyor. Belkı de daha fazla. - Sizce sekizydlık temel eğitim yeterli mi? - Değıl. Sekiz yıl bır başlangıç, önemli bir başlangıç. Çünkü te- mel eğitim dünyanın her yerinde bir haktır, zorunluluktur ve bi- limsel olması gerekir. Türkiye, beş yıllık temel eğitim veren dün- yada az kalmış beş-altı ülkeden biriydi. Toplumsal uğraşı sonun- da sekiz yıla kavuştuk. Ancak sekiz yıl da yeterli değil. Çünkü ar- tık bilgi çagı, teknoloji geliştı, dünya insanı yanş içinde, diyoruz. Temel eğitimi 11-12 yıla çıkarma gibi 15. ve 16. Milli Eğitim şû- ralannda karar alınmıştı. Şimdi MGK'de de bu yolda bir tavsiye karan alındı. Bence bunun hazırlıklannın da yapılması gerekir. A- ma biz şimdi sekiz yılı bir değerlendirelim. Yani sekiz yılda hede- fe ne kadar vardık? Buna bakmalıyız, diye düşünüyorum. Sekiz yıhn en büyük kazanımı özellikle yoksul çevrelerde ve kız çocuk- lannın sekiz yılla bırlikte okula kavuşmalandır. Devlet zorunlu eği- timi sekiz yda çıkardıktan sonra bu çocuklan okul içine aldı. En büyük kazânımlardan birisi bence budur. Çocuklar beş yıldan son- ra tarlaya gidiyorlardı, çırak oluyorlardı, çocuk sömürüsü vardı... Şimdi böylece çocukluk döneminin ilk çağını, sekiz yılla kurtar- mış olduk. - Okuüu ohnalan iyi de okulda verilen eğitimin kalitesi nasd? - Sekiz yıl için eğitimciler hazırdı. Yurttaş da görevini yaptı. A- ma bence devlet ve Milli Eğitim Bakanhğı sınıfta kaldı. Program- lann ve ders kitaplannın sekiz yıla göre çok hızlı bir biçünde ha- zırlanması gerekirdi. Yeni dersler devreye sokulabilirdi. Bu arada şunu söylemek istiyorum: Eğitime katkı payı olarak bir katrilyon lira para toplanmıştır. 29.9.2000 tarihine göre 918 trilyon liranın üzerinde para toplanmışnr. Bu paralar yatınma dönüştürülebılir- dı. - Peki buyaklaşık bir katrilyon lirayerinde duruyor mu? - Duruyor, bildiğimiz kadanyla. Zaten Dünya Bankasf yla da ortak bir proje var... - - Yoksa eğitim için toplanan paralan da mı hortumladdar? - Hortumladılar, demek doğru olmaz. Çünkü başlangıçta Hik- met Ulugbay gibi titiz bir bakan vardı. Onun ardından Metin Bos- tanooğtu da doğrusu titiz davranıyor. Belkı paranın Hazine'den devrinde bir gecikme oluyor. tkinci olarak da yatınma çok hızlı dönüştürülemedi. Türkiye'nin beş bin civannda yeni okula gereksinimi vardı. Binin üzerinde dershane- ye gereksinimi vardı. Bunlar yapılamadı. Para var, ünıversitelerle ortak projeler yapıldı, ama çocuklar hâlâ eski okullarda, sağhğa uygun olmayan koşullarda öğrenim görmeye devam ediyor. He- deflerden birisi sekiz yıla göre okuldu, işlıği, laboratuvan, rehber- lik merkezi olan sekiz yıla göre dershaneydi. Ama yapılamadı. öflretmen yetlştlrme polltikası yanlış - Yapuamayan işlerden öbürleri neler? - Nitelikli eğitim iyi yetişmış öğretmenle olur. Bu da yapılama- dı. Çünkü öğretmen yetiştirme politikası çok dağınık. 90 binin üze- rinde öğretmen alınacaktı. Bunun bir kısmı alındı, bir kısmı alı- namadı. Öğretmen yeterli olmadığı ıçm de sekiz yıllık temel eği- tim tam uygulanamadı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2000 yılı ıçm başka bır hedefi 30 ki- şilik sınıflarda eğitim yapmaktı. 2000 yılı ıçindeyiz, ama ne yazık ki hâlâ 60-70 kışilık sınıflarda eğitim veriliyor. tlkokullann büyük bölümünde ikilı eğitim vardı. Özellikle bü- yük kentlerde hâlâ öyle.. lkili öğretim yapılması yüzde 70'in üze- nndedir. lyı nitelikli bir eğitim için tekli eğitime dönülecekti A- ma bu da olmadı. Bütün ılköğretim okullanna bilgisayar labora- tuvarlan açılacaktı. Dördüncü sınıftan sonra yabancı dil öğretile- cekti. Bu hedefler de tutmadı. Yani ne sekiz yıla göre ders kitabı. ne öğretmen, ne ders araç ve gereci, ne kitap başanlabildi. - Peki, bütün bunlarüçyd içindeyapdamaz mıydı? Cçjduzun bir zaman.- .' \ \ ,• j - Yapılabilirdi. En azrndan üç yıl içinde yüzde 90 oranında ger- çekleşebılirdi. - Peki niyeyapdmadı? Para var... - Hem yurtiçınden hem de yurtdışından var. Demin de söyledi- ğim gibi Dünya Bankası'yla hazırlanmış bir proje var. Bunun tu- tan 300 milyon dolar civannda. Bu proje bazında yapılmış bir an- laşma. Temel eğitimi iyüeştırme de o projelerden bınsi. Türkiye'de yılda 100 milyon civannda ders kitabı basılır. Bu, sömürünün çok büyük döndüğü bir alandır. Sekiz yıllık eğitim zorunludur ve pa- rasızdır. Anayasada, Milli Eğitim Temel Kanunu'nda, hatta imza- ladığımız uluslararası sözleşmelerde sekiz yıl parasız, zorunlu eğitimdir. Yani çocuklann aileleri yoksulsa, kitaplannı, ders araç gereçlerini, giysilerini devlet sağlamak zonındadır. Hatta beslen- meleri de devlet tarafindan karşılanmalıdır. Ama bu yıl, bu sade- ce deprem bölgesinde yapılabiliyor. bir de Doğu'da uygulanan pi- lot bölgelerde... Oysa bu durumda birisi da\- a açabilir. Diyebilir ki: "Ben çocuğumu okula gönderiyorum, ama ona önlük, çanta, kitap, defter. kalem alacak param yok." Anayasamıza ve yasalanmıza göre böyle bir davayı da kazana- bilir. Toplanan paralarla, hıç olmazsa krrsal ve yoksul bölgelere daha çok yatılı okul yapılsaydı, daha çok yardım edilseydı bugün belki sekiz yıllık temel eğitimin içi biraz daha dolmuş olurdu. Se- kiz yılın içi dolmadığı için özlenen atılım yapılamadı. Tam tersi- ne hükürnetler sekiz yılın içıni doldurup oradakı rüzgân başka ye- re taşıyacaklan yerde oy kaygısıyla kesintisizliğı bölen uygulama- lar yaptılar. Kesintislz eflltlm gölgelendi - Bu uygulamalara örnek verir misiniz? - Örneğin, sekiz yıllık yasa 18 Ağustos 1997 tanhü Resmi Ga- zete'de yayımlanmıştır. 20 Ağustos 1997 'de de. yasanın yayımlan- masından iki gün sonra. sanki toplumda bir zorlama varmış gibi TBMM'de o zamanki Başbakan Mesut Yümz ve Yardrmcısı Ece- vit Kuran Kurslan Yönetmeliği'nde bir değişıklik yaparak beşin- ci sınıfı bitiren ve bunu isteyen çocuklann yaz aylannda Kuran kurslanna gıdebılmelerine karar verdiler. - Sizce bu inatlaşırgibi bir davrantş değil mi? - Gibi... Bu kesintisizliğı gölgeleyen bir karardı. Hiç kimse de onlan zorlamıyordu. Ama hükümet o yasanın kesintisizliğine tam inanmadığı için bunu yaptılar. Başlangıçta pilot uygulamalardan söz ettiler. Mesut Yıhnaz çok içtenlikli değildi ama Milli Güven- lik Kurulu'nun karan, toplumun ıstekleri, 15. Milli Eğitim Şûra- sı'ndan çıkan başka türlü esinti nedeniyle yapmak zorunda kaldı. Ama bu işi gönülsüz uyguladılar. Kuran kursu yönetmelik değişıkliğini biz Eğit-Der olarak, bir öğrenci velisi aracılığıyla Danıştay'a götürdük. Danıştay bu ko- nuda bir karar verdi. O karardakı bir cümle şöyle: "Sekiz ydlık zorunlu eğitim yasa- sınuı çıkanlması amacı kamuoyunca da biündiği üzere pozitif bi- limleri yeterince öğrenmemiş, çağdaş eğitimi tamamlamamıs kü- çüklere henüz bilinçlenmeden teokratik eğirim verilmesinin peda- gojik ve psikotojik mahzuıiannın giderilrnesi ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun öngördüğü eğitimde biıüğin sağlanmasıdır." Yani Danıştay Sekızıncı Daıresı dıyorkı: "Sekiz\ıldanamackü- çük yastaki çocuklara dinsei etkilerden uzak, biiimsel ve öğretim biriiginin de gereği olarak bir eğitim vermektir." Bu kararla hem yürütme durduruldu hem de karar esastan bo- zuldu. Hükümet, Danıştay'ın bu karanna karşı bir genelge çıkar- dı. O genelgede de aynı şekilde beşinci sımfi bitiren çocuklann yaz aylannda Kuran kurslanna gitmeleri sağlandı. O genelge de lzmir Çağdaş Eğitim Vakfı'nın başvurusu üzerine Danıştay'da ip- tal edildi. Hükümet ise emirlerle bu ışi devam ettirdi. 18 Nisan 1999'daki genel seçımlerden sonra hükümetin yaptığı ilk işlerden birisi bu kez bunu yasayla sağlamak oldu. O yasayla çocuklann beş yıl sonunda yaz aylannda Kuran kurslanna gitmeleri yeniden sağlandı. Bu cumhurbaşkanımız o zaman cumhurbaşkanı olsay- dı_ O zaman DemireTe baş\iırduk. "Sekiz ydhk yasaya, anayaSSt-" ya tykındır. Bunu onavlamavm" dedik. Fakat o yasa çıktı. TB- MM'deki partilerden hiçbirisi de oruı, Anayasa Mahkemesi'ne götürmedi. Bi- zim de Eğit-Der olarak böyle bir yetkimiz yoktu. Bütçeden daha fazla pay O yasaya dayanarak 3 Mart 1999'da kasten yapar gibi bir yönetmelik çıkardı- lar. Yönetmelikte beşinci sınıfı bitiren ço- cuklannyaz aylannda Kuran kursuna haf- tada üç gün gitmeleri karan alındı. Bakı- nız, 3 Mart Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkanlmasının yüdönümüdür. Biz bunun anayasaya, yasalara aykın olduğunu tek- rar edıp dururken, eğitimcilerin toplumun hiçbir isteği yokken Hüsamettin Ozkan önderliğindeki Devlet Bakanlığı, Kuran Kurslan Yönetmeliği'nde 27 Ağustos 2000 tarihinde bir değişiklik daha yaptı. Haftada üç günlük süreyi beş güne çıkar- dı. Bu sefer yönetmelik değişiklığini biz Danıştay'a götürdük. Eğit-Der olarak ora- dan da olumlu karar çıkacağrna inanıyo- ruz. 55., 56. ve bugünkü hükümetler bı- rakın sekiz yılın niteliğini yükseltmeyi, seçenek sanki yaz Kuran kufslanymışça- sma Diyanet Işlen Başkanhğı'nm açüğı bu din okullanna çocuklann gitmelerini teşvik ettiler. Konu din konusu değil. Yanlış anlaşümasın. Konu eğitim konusu. Çocukla- nn yaz aylannda dinlenmeleri gerekir. Ya da Batı ülkelerinde ol- duğu gibi oyun, sanat ağırlıklı yaz okullanna giderler. - Çocuklar din eğitimini okulda zatenyeterince aldıklannagö- re bir de Kuran kurslanna neden gerek görülüyor? - Dedığiniz gibi zaten okullarda zorunlu din eğitimi var. Bir de sekiz yıla çıkarken din derslerinin saatleri de arttı. Eski RP, şimdiki FP'nin sekiz yılhk kesintisiz eğitimi anayasa ve yasalara aykın gören bir başvurusu vardı. 20 Ekim 2000 tarih- li Resmi Gazete'de Anayasa Mahkemesi'nin bunu esastan bozan karan yayımlandı. Anayasa Mahkemesi bu karannda şöyle diyor: "Devletin bir dini tercih etmesi söz konusu olamaz. Devİetin, din- lerden birisini seçmesi, ayn dinlere bağlı yurttaşlar yönünden eşh- lik Ukesine aykın düşer. Bu nedenle laiklik ilkesi din ve vicdan öz- gürlüğünün güvencesidir. Laik devletin doğası gereği resmi bir di- ninin bulunmaması. beüi bir dine üstünlüktanunamasuu. onun ge- reklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle gecerti kümaya çabşma- sını gerektirir. Bu bağlamda laik bir devlette befli bir dinin eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez. "Bu durumda kisflerin ken- di isteklerine, küçüklerin deyasal temsikisinin iznine bağu olan din eğitimi ve ög^timinin engellendiği ileri sürülemez." Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Eğitim Şûrası kararlan, yasala- nn öngördüğü kararlara karşın biz sekiz yılı kesintisiz olarak sür- düremedik. Türkiye'de 12 yıUık eğitim çıkacaksa bu kesintisizlik sürmelidir. Eğitimin bütün aşamalannın niteüğinin çok yüksek ol- maması bütçeden eğitime aynlan payın düşük oluşu nedeniyledir. Türkiye'de özellikle son yıllarda eğitime bütçeden giderek daha az para aynhyor. Bütçeden eğitime 1991 'de aynlan pay yüzde 14.10 olduğu halde, 2000 yılında aynlan pay yüzde 7.13. Bunun yüzde 80'i maaşlara, ücretlere gidiyor. Yatrnm yüzde 16 civann- da söz konusu olabiliyor. Parası da olduğu halde sekiz yıl başan- lamadı. Bir de çocuk sömürü aracı gibi görülüyor. Çocuk sömürü aracı olamaz. Ama ülkemizde çocuk ders kitabında, taşınmasın- da, beslenmesinde hep bır sömürü aracıdır. Hatta okullar açılaca- ğı zaman, "Aman ne iyi, ekonomi canlanacak, herkes ahşveriş ya- pacak" gibi dünyada görülmeyen brr anlayış var. Eğitime bütçe- den daha fazla pay aynhrsa, sekiz yıhn içi doldurulursa ve ona gö- re ders kitabı, ona göre öğretmen hazrrlanırsa çok daha başanlı bir sonuç alınır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle