Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 KASIM 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Gazetemize
ziyaret
• HaberMerkezi-
Yunanistan Başkonsolosu
Panos Kalogheropulos, dün
gazetetnizi ziyaret ederek
Genel Yayın Müdürümüz
Orhan Erinç ve
Cumhuriyet yazarlanndan
Leyla Tavşanoğlu ile
görüştü. Bır ay önce
fstanbul 'dakı görevtne
başlayan Başkonsolos,
Türkiye ve Yunanistan
arasındaki ilişkılerin
gelişmesine katkıda
bulunma dileğini dile
getirdi. Yunanistan
Başkonsolosluğu Basın
Bölürnü Sorumlusu Sokrat
Tragodsis'le bırlıkte
gazetemize gelen
Başkonsolos
Kaîognhropulos, Türk-
Yunan ılişkılerinde medya
ve basının çok önemlı
sorumluluğu olduğuna da
dikkat çekti.
AIESEC sınavı
yann
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- AIESEC,
uluslararası öğrencı
değişim programı
kapsamında, gençlere
yurtdışında staj olanağı
sağlıyor. Yann yapılacak
dil sınavı, Adana, Ankara,
Bursa, KKTC, Eskişehir,
Gaziantep, Istanbul, Izmir,
Kocaeli, Denizli ve
Antalya illerinde
gerçeİcleştirilecek.
Sırada gensora
var
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)-DYP,
cezaevlerindeki olayları bir
genel görûşme önergesiyle
TBMM gündemine taşıdı.
DYP Grup Başkanvekili
Turhan Güven, "Gensoru
da verecek misiniz"
sorusuna, "Her türlü
denetim yolunu denemeye
kararlıyız" yanıtını verdi.
DYP Grup Başkanvekillen
Turhan Güven, Nevzat
Ercan ve Ali Rıza Gönül,
dün düzenledikleri basın
toplantısında TBMM
Başkanhğı'na verdikleri
genel görüşme önergesi
hakkında bilgi verdiler.
Dükkânlar teslim
ediliyop
• Istanbul Haber Servisi -
Açılışı yıllar önce
yapılmasına karşın
tamamlanması sorun olan
Galata Köprüsü'nün
altındaki dükkânlann bu ay
içinde Büyükşehir
Belediyesi'ne devredilmesi
bekleniyor. Köprünün
teslim edilmemesınden
kaynaklanan sorunlann
dükkânlann teslimini de
geciktirdiğini belirten
Karayollan 17. Bölge
Müdürlüğü yetkilileri,
köprünün, temmuz ayında
başlatılan bakım-onanm
çalışmalan kapsamında,
dükkânlann da tekrar elden
geçırildiğini söylediler.
Atatürk'ün vasiyeûne aldığı TDKve TTKamacuıdan saptınlıp işlevsiz halegetirildi
SAHTE ATATÜRKÇÜLER
ATATÜRK'ÜN
VASİYETİNE
İHANET
tlginç olan; Atatürk'e, ilke ve devrim-
lerine ihartet edenlenn genelükle "sahteAta-
tûrkçülerr>
olmalandır. Bunun tipik ör-
neklerinden biri de, 12 Eylül Askeri Dar-
besi'nin lideri Kenan Evren'dır. Ağzından
"Atatûrk" kekmesını düşürmeyen, kendı-
sini "Atatürk W gibi göstermeye yelte-
nen, hatta zaman zaman Atatürk'ün kılık
ve kıyafetlerine benzer giysiler giyen Ev-
ren, hem Atatürk ilke ve devrimlerine hem
de vasıyetıne ıhanet etmıştir.
Evren, kürsülere çıkıp din ağırlıklı ko-
nuşmalar yapıp vaazlar vermiş; imam ha-
tiplerle Kuran kurslanna ve tankatlara ye-
şil ışık yakmıştır. Atatürk'ün, vasiyetinin
altıncı maddesiyle güvenceye alıp, son-
suza kadar sürmesiru amaçladığı Türk Dil
Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'nu ama-
cmdan saptınp işlevsiz dunıma getıren de
Kenan Evren'dir.
Neden tarih ve dil
kurumları?
Türk Ocaklan'nın 23 Nisan 1930'da
toplanan, 6. Kurultayı'nın son oturumun-
da, Atatürk 'ün dırektifıyle verilen bir öner-
ge kabul edıldı. Böylece,
"Türk tarihini Türk uygarhğını bilinı-
sel olarakincelemekamacryla Türk Tarih
Heyeti" oluşturuldu. 1931 'de Türk Ocak-
lan'nın kapanlmasından sonra da; Türk Ta-
rih Heyeti'nin yenne 'TürkTarihi Tetkik
Cemiyeti'kurulduvecemıyetinadı 1931'de
'Türk Tarih Kurumu'na dönüştürüldü.
Türk Tarih Kurumu, evrensel bir kuru-
luştu... Çünkü, Atatürk'ün tüzüğe koydur-
duğu bir maddeyle, hangi mılliyet ve ku-
rumdan olursa olsun, isteyen herkes ku-
ruma üye olabıliyordu.
1928'de 'DflDevrimi'ni gerçekleştiren
Atatürk, dil sorunlanna çözüm getırilme-
si için 'AtfabeEncümeni'ni kurdurdu. Bir
yıl sonra, bu kuruluş 'Dfl EncümenTne dö-
nüştürüldü.
Atatürk'ün direktifleriyle, Birinci Türk
Tarih Kongresi'nin sona erdiği 12 Temmuz
1932'de de Türk Dil Kurumu kuruldu. tki
ay sonra yapılan ılk kurultaya katılanlann
tümü, Türk Dil Kurumu'nun asil üyeleri
sayıldılar.
önemnereden
kaynakianıyor?
Tuzüğünde amacı, "Türkdflinhıözgû-
zeüiğini vezenginfiğini mevdana çıkarmak,
onu yeryüzü diDeri arasında değerine ya-
raşır yüksekliğeeristirmek"' biçiminde be-
lirlenen Türk Dil Kurumu'na Atatürk çok
büyük önem vermıştir. Atatürk, bunu Türk
Dil Kurumu Tüzüğü'ne şu maddeyi koy-
duraıakla göstermıştır
Türkiye Kanmıtayınm Başkanı(TBMM
Başkanı)fleTürkiye Cumhuriyeti Başba-
kanıveGendkurmay Başkanı TürkDfl Ku-
rumu'nun onursal başkanlandırlar.
1
"
Atatürk bu önemi sık sık vurgulamış ve
1 Kasım 1935'te şunlan söylemiştir: "Kül-
türümüzü, yenivemodernesaslaragöre teş-
kilatiandırrnaya durmadan devam ediyo-
ruz.Türktarihvedfl çahşmalan büyük inan-
la, beklenilen ışıkh verimlerini şimdkten
göstermektedirf
İhanetin en son perdesi
Atatürk'ün vasiyetini yok sayarak Türk
Tarih ve Dil Kurumlan'nın ödeneklerini
kesip, birer kapalı derneğe dönüştürmek-
le yetinmeyerek Türkiye Cumhuriyeti Ana-
yasası'nı eski dile çeviren 1950-60 döne-
minin hain ve haramzade zihniyeti 12 Ey-
lül 1980'den sonra hortlamıştır.
Atatürk'ün ölümünden 50 yıl sonra ori-
jinal metni Türk ulusuna açıklanmak üze-
re kaleme aldığı vasiyeti, 12 Eylül den
sonra yeniden gizlice açıldı. Atatürk'ün va-
• Atatürk'ün vasiyetini yok sayarak Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlannın ödeneklerini
kesip, birer kapalı derneğe dönüştürmekle yetinmeyerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'm
eski dile çeviren 1950-60 döneminin zihniyeti 12 Eylül 1980'den sonra hortladı. Atatürk'ün,
ölümünden 50 yıl sonra orijinal metni Türk ulusuna açıklanmak üzere kalerrfe aldığı vasiyeti,
12 Eylül'den sonra yeniden gizlice açıldı.
• Atatürk'ün vasiyetname metni; eski yazıdan Türkçeye çevrildi ve tereke hâkimliği
tarafından dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'e teslim edildi. Atatürk'ün
vasiyetinin orijinal metninin açıklanmasını sakıncalı bulan Evren, orijinal metni "gizli
tutulmak" üzere "Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi ve Stratejik Ekipler Dairesi
Başkanlığı"na gönderdi.
• Mustafa Kemal Atatürk'ün soyağaci: •
Mustafa Kemal Atatürk'ün
soyağacı (şecere) ile ilgili aynntılı
bilgi ve belge yoktur.
Atatürk'ün, baba tarafindan
dedesinin 14 ve 15'inci yüzyılda
Osmanlı Devleti tarafından, Konya
ve Aydın'dan Makedonya'ya
yerleştirilen "Kocacık
YörükkrPnden "Kınnızı Hafiz"
adıyla tanınan Hafız Ahmet Efendi
olduğu sanılıyor.
Ahmet Efendi, bir kız (Hatke) ile
iki oğul babasıdır. SaHh adlı oğlu
önce Faika, sonra Müberra ile
evlenmiştir. Ahmet Efendi'nin daha
sonra dünyaya gelen üçüncü oğlu
AB Rıza; Atatürk'ün babasıdır.
1839'da doğduğu sanılan, milis
subaylığı, gümrük memurluğu ve
kereste ticareti yapan Ali Rıza
Efendi, 1893'teölmüştür.
Atatürk'ün ana tarafından
dedesinin, Anadolu'dan gelip
Selanik yakınlarındaki Langaza
kasabasına yerleşen Türk
ailelerinden "Varyemezoğhı"
lardan Ibrahim olduğu sanılıyor.
Ibrahım Efendi'nin, Hasan ile
Höseyin adlı iki oğluyla Zübeyde
adlı bir kızı olmuştur. Oğlunun
başanlannı gördükten sonra, 14
Ocak 1923"te Izmir'de ölen
Zübeyde Hanım'ın 1857 doğumlu
olduğu sanılıyor.
Atatürk'ün beş kardeşi olmuş;
1871'dedoğanFatma 1857'de,
1874 ve 1875-tarihlerinde
doğduklan sanılan Ahmet ile Ömer
1883'te difteriye (kuşpalazı)
yakalanıp aynı günlerde
öhnüşlerdir.
Mustafa (Atatürk) 1881'de, bz
kardeşi Makbuk de 1885'te
doğmuşlar. 1889'dadoğan
Naciye 1901 "de ölmüştür.
Atatürk'ün tek mirasçısı olarak
kız kardeşi Makbule Atadan
kalmıştır. Evlendığı Mustafa
Mectti Boysandan bir süre
sonra aynlan Makbule Hanım;
Mustafa Kemal'e "Atatûrk"
soyadı yasayla verildiğinden,
"Atadan" soyadını almıştır.
Makbule Atadan 1956'da
ölmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk'ün,
29 Ocak 1923 günü evlendiği
Latife Hanım'dan. 5 Ağustos
1925'te sona eren evliliğinden
çocuğu olmamıştır.
siyetname metni; eski yazıdan Türkçeye
çevrildi ve tereke hâkimliği tarafından dö-
nemin Genelkurmay Başkanı Kenan Ev-
ren'e teslim edildi (1988). Atatürk'ün va-
siyetinin orijinal metnınin açıklanmasını
sakıncalı bulan Evren, orijinal metni "gjz-
li turulmak" üzere "Genelkurmay Baş-
kanhğıHarpTarihiveStratejik EkipİerDa-
iresiBaşkanbğTna gönderdi. Marmans/Ar-
mutalan'dakı yazlık köşkünde kendisını
ziyaret edenlerin (20 Ocak 1992) konuy-
la ilgili sorulanna Kenan Evren, "Ata-
türk'ün vasiyetini açüdamaya.o günün or-
tamı müsait değüdj"* cevabuıı verdi.
Evren doğruyu söylemiyordu; üstüne
üstlük Atatürk düşmanlan ile yobazlann
ellerine bir büyük koz vermiştı. Nitekim,
laik cumhuriyet ve Atatürk düşmanlan o
günden bu yana; kendi aralanndaki top-
lantılarda ve kontrollerindeki yayın organ-
lannda sürekli şu iddiayı ışliyorlar:"-'Ata-
türk'ün vasiyet metni Allah'ın emirierini
ihtrva ettiği için açıklanmrvor."
28 Kasım 1938 de Ankara 3. Sulh Hu-
kuk Mahkemesi'nde, duruşmayı izleyen-
lerin huzurunda Hâkim Osman Selçuk ta-
rafindan okunup mahkeme tutanaklanna
geçirilen, Atatürk'ün bizzat kaleme aldı-
ğı vasiyet metnini; vasiyete ihanet eden-
lerin, haramzadelerin, yalancılann ve sah-
te Atatürkçülerin suraüna bir şamar gibi
çarpıyonız...
(*) Yakında kitap olarak çıkacak, Ata-
türkçü Düşünce Derneği Aliağa Şubesi
için yapılan araştırmadan.
BHtİ
Cumhuriyet
Ajandası
Cumhuriyet
Kitap Kulübü
Sefgi Salonlannda
ve Temsilciliklerinde
4.000.000 TL
(Üyelere % 25 özel ındırım)
T Cumhurryet
^ kitap kulübû
Çağ Pa2artama A.Ş. Turkocağı Caddesı No:39/41 (34334)
Cagaloğlu/lstanbul Tel' (0212)514 01 96Faks(0212)514 01 95
AHMET CAN AKYOL
İMZA GÜNÜ
O Şairler Erken Ölür
O Ölü Sürgün ve Dersim
O Gülvatan
O Şafağı Kirletilmemış
Ufuklar
MAVİ ADA STANDI'NDA!
TÜYAP A Salon NO: 78
11 Kasım (Cumartesi)
Saat: 13.00-16.00
Selim lleri
Solmaz Hanım,
Yalnız Okurlar
İçin
"Den çekenlerin Kıçkınklan bazan kakahcdandır"
Rotnan sanatına bağlılığını eserleriyle kanıtlamiî
Selim İlen, Sohnaz Hanım, Kimsesiz Okurlar îçm'de, her
şeyin, anlatımın ve üslubun bile paıamparça olduğu bir
dünyada, roman kişisı Solmaz Baylavtong'un aıdı sıra,
1920'lerden 1980'lere, yakın tarihimizin sergilendiği bir
yolculuğa çıkıyor; soluk soluğa okunan, gonül sızılarıyla
yüklü, birbirinden görkemli sahneler canlandınyor.
Uçsuz bucaksu şizofreniye dolu dizgin açılan, ama
bu şizofreninin yaşadığımız hayatlardan, toplumsal
düzenden mı kaynaklandığını şiddetle sorgulayan bir
roman; gerçekten de KİMSESİZ okurlar için!
Oğlak Yayınları
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ophan Veli Öleli...
Orhan Veli öleli elli yıl olmuş... Ölüler de yaşlanır
mı? Anna Seghers tersıni söylese de, galiba ve ne
yazık ki evet... Neden? Çünkü her insan yaşadığı çev-
renin, yaşadığı dönemin ürünüdür. O dönem, o ya-
şantılar gerilerde kaldıkça, o dönemlerde yaşayıp
ölenlerin imgeleri de giderek silikleşiyor...
• • •
Orhan Veli 1950'de ökJügünde 36 yaşffKteych... Doğ-
duğumuz ay ve günün aynı olmasından (13 Nisan)
her zaman övünç duydum. Prof. Dr. Cemal Kurnaz
ve Yard. Doç. Dr. Mustafa Tatcı'nın hazırlayıp ya-
yımlamak üzere oldukları "Belaelerie Orhan VeliKa-
nık" adlı çalışmadan alınmış "Olümünün 50. Yılında
Belgeleıie Orhan Veli Kronolojisi"nde (Türk Dili, S:
586, Ekim 2000, s.407-414). Orhan Veli'nin doğum
yeri ve tarihi konusunda daha aynntılı olarak şöyle
deniyor "13 Nisan 1914 (1 Nisan 1330-18 Cema-
zie'l-evvel 1332) Pazartesigünü Istanbul'un Beykoz
semtinebağlı Yalıköy'delshakAğa Yokuşu'ndakıÇa-
yır Sokağı'nda 9 numaralı konakta doğmuştur..."
Ölümü ise, bildiğimiz gibi, tam da ülkemıze yaraşır
biçimde, Ankara Beledıyesi'nin kazıp sonradan ka-
pamayı unuttuğu bir çukura düşme sonucundaki
beyin sarsıntısından oldu. Aynı zamandizimsel not-
larda bu konuda şöyle deniyor
"10 Kasım 1950 tarihinde bazı işleri için Ankara 'ya
gelen Otfıan Veli, bir gece karanlık sokakta yürür-
ken çukura düşer ve başından yaralanır. ikigün son-
ra Istanbul'a döner. 14 Kasım gecesi Şişli, Hasat So-
kak, 36 numaralı evde oturan bir arkadaşını ziyare-
te gider. Rahatsızlanarak hastaneye kaldınlan şair,
komaya girer. O gece 23.20 'de vefateder. Ölüm se-
bebı, onu tedavı eden doktoharca alkolzehirlenme-
si olarak gösterilmışse de, Adlı Tıp raporuna göre
beyin kanamasından öldüğü anlaşılmıştır. Herhalde,
Ankara 'da çukura düştüğü sırada beyin damahann-
dan birisi çatlamış ve ihmal sonucunda iki gün son-
ra beyin kanamasından dolayı hayata gözlerini yum-
muştur."
• • •
Orhan Veli öldüğünde ben sekiz yaşında bir ilko-
kul öğrencisjydim. Gerçı şıırler karalamaya başlamış-
tım, ama Orhan Velı adını duymuşluğum yoktu. Fa-
kat bu ölümden en çok sekiz yıl sonra, bu kez yaşı
on yediye ya değmış ya degmemış bir lise ögrenci-
si olarak, Kastamonu'ya ziyaretine gittiğim arkada-
şım Abdullah Nefes'le, lisenin yatakhanesinde ya
da resim işliği gibi bir yerde, mum ışığında, "Garip
Orhan Veli" adlı bir kitabın başında sabahladığımızı
bugünmüş gibi anımsıyorum... Bu, Orhan Veli'yte, da-
ha çok da ölümüyle ılgılı anılann ve fotograflannın der-
lendığı bır kıtapçıktı. Belleğımde en çok yer eden fo-
toğrafı, sigarasını yakarken, kıbrıtın aydınlığındaki
yüzünü gösterendir... Bır de, Oktay Rrfat'ın ıkı dıze-
si aklımda kalmış: "Çileli dostum çileli I Garip Or-
han Veli..." Bu dizelerin aklımda kalışı güzel olduk-
lanndan değil, akılda kalışlannın kolaylıgından... On-
lan, ilk okuduğumda, liseli ergen duyariılığımla da be-
ğenmemiştim. Bu dizelerde, Orhan Veli'nin şiirini
sanki "tekeheme "ye indirgeme eğilimı var ya da ba-
naöyiegeliyor... Arkadaşlan, helebirlikte yaşayıp üret-
tikleri dönemde, Orhan Veli şiinni (ve onun kışıliğini)
nasıl, ne ölçüde anladılar? Bu soruyu yanıttayabıl-
mek kolay değil. Bildiğim, yakın arkadaşlıklann, ya-
kınlık ve sevgı kadar zalimlik ya da daha ınsaflı bir
deyişle, birçeşit kolaya indirgeyicilik de içerdigidir...
• • •
Şiirieriyle ilk kez tanıştığımız ergenlik çağımızda bi-
zi Orhan Veli'nin hangi yönü daha çok etkiliyordu?
Apansız ve saçma bir ölümle sona eren kısa yaşa-
mının uyandırdığı, bizlerin genç yaşamlanna da denk
düşen hüzünlü duygular ve şairin bohem yaşantıla-
n mı, yoksa şiırleri mı? Her ıkısı de... Oman Veli ter-
sini göstermeye ve kanıtlamaya çalısmışsa da, onun
şiiri, bütün gerçek saırierde olduğu gibi, yaşamının,
yaşantılannın, zihinsel ve duygusal serüvenlerinin iz-
düşümüdür... Belki daha doğrvı bir deyişle, şiiri ve ya-
şamı birbirinin içindedir. Zamansız, mekânsız, tanh-
siz bir şiir değildir Orhan Veli şiiri. O, cansız, ruhsuz
sözcüklerle oynayan bir söz cambazı değil, sözcük-
leri yaşamın enerjisiyle dolduran büyük bir söz us-
tasıdır...
•••
"Büyük" nitelemesi Orhan Veli'ye yakışıyor. 36 yıl-
lıkömrünesığdırdıklan başdöndürücüdür. "Bütün Şi-
/rteri"nin birinci bölümünde yer alan koşuklu-uyaklı
şiirterinden, daha önce Orhan Veli'ye ılışkin başka ya-
zılanmda da söz etmiştim. 1936-38 yıllannda (yani
şair 22-24 yaşlanndayken) Variık dergisinde takma
bir adla yayımladığı bu şiirlerdekı biçimsel yetkinlik,
kavram ve imge zenginliği şaşırtıcıdır... Orhan Veli bu
şiirier dışında başka hiçbir şey yazmamış da olsay-
dı, toplam 22 şiirden oluşan bu küçük kitapçıkla bi-
le, Dıranas ın, iki yıl sonra (1940ta) "Çocuk veAI-
lah"\ yayımlayacak olan yaşıtı Dağlarca'nın yanın-
da rahatlıkla yerini alırdı... Koşuklu-uyaklı bu ilk şiir-
lerini izleyen, belH bir koşuk-uyak dizgesi gözetil-
meksizin yazılmış yine başkaca ilk şiirlerinden, "Ga-
rip" hareketi ve sonrasındaki şiirterinden aynntılı ola-
rak söz etmek bu yazının sınırlannı aşar. Birkaç say-
falık (tamamlanamamış) "Destan Gibi" apayn bir in-
celemenin konusudur. Ben bu yazıda, çağdaş Türk
şiirinde belki ilk kez ve en büyük ölçüde Orhan Veli
şiiri için söz konusu olan ve şiirimizin modemleşme-
sinde bınncil önem taşıyan bir özellığin altını çızmek-
leyetineceğim: Orhan Veli şiirinin etkilemegücü, bü-
yüsü, çoğu kez, anlatılan öyküde değil, dildedir...
Öyle ki, kimi kez öyküden dile değil dilden öyküye
gidilir... Başka bir söyleyişle, dili oluşturan öykü de-
ğil, öyküyü oluşturan dildir... Böylece, dilin kendisi,
başka hiçbir etkileme öğesine gereksinmeden şiire
dönüşmektedir... Bu şiiri, Türk şiirinde modemleş-
menin ana kaynağına yerleştiren başlıca ve benzer-
siz özellik sanıyorum ki budur...
• • •
Orhan Veli öleli elli yıl olmuş... Yanm yüzyıl insan-
lann da, toplumlann da yaşamında azımsanamaya-
cak bir zaman dilimidir. Yaşasaydı şiirini hangi yön-
lerde sürdürecekti? Bambaşka bir konu... Fakat bu
şair, şiirimizde modemleşmenin büyük bir öncüsü ola-
rak, şiiriyte de yaşamıyla da, her zaman ilgi odağı,
esin kaynağı olmayı sürdürecektir...
Tüyap 19. îstanbul Kitap Fuan
Nedeniyle
Cağaloğlu Sergi Salonumuzun
11 Kasım Cumartesi Günü
kapalı olacağını saygıyla duyururuz.
•• Cumhuriyet
^ kitap kulübü