Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2000 RAZAR
10 PAZAR YAZILARI [email protected]
gir düğündealtıçizilengerçeklerGeçen cumartesi sabahı içimde "tarifî
imkânsız" bir "aşk ağırJığı" ile uyandım. Yazar:
"Bu sessiz pûrüzsûz aşk ilişkisi senin en büyûk
sorunun. Kanmda ber şeyden çok
dujTimsuyorsun" diyor ya, işte aynen öyle. Saat
10'a geliyordu, yataktan kalkıp tıraş oldum,
giyindim kuşandım. Giyindim kuşandım, çünkü
dön akşam içimden bir kilise düğünü izlemeyi
geçirmiştim. Kendi kendime "Roma!/ Kovadis
Roma" diye sormadım, çünkü Roma'nın nereye
gıttigi: "Bizim oralann gûneşi gibi aydın ve de
ortada"ydı. ttarya'nın/nakışlannda güneşler
oynaşan ipekli şallan, / Pompei yoüannda kara
kaüriannın naJJaru / boyaü kutusunda Verdi'nin
yüreği atan laternas / ve âlâ düdük makarnası
kadar" meşhuuur olan taksi bulma zorluğunu
zorluklara karşın aşarak Halk Meydanı'na
(PÎazza del Popolo'ya) geldim. Meydanın
oftasında yer alan, Augustus'un, 1589'da Papa
V.Sirtus'un emriyle Heliopolis'ten getirttiği,
t.0- XII. yüzyıldan kalma dikilitaşın önünde
araçtan indim. Barok ve Neoklasik dönemin
tüm izlerini taşıyan, 1227'den kalma eski bir
kilisenin yerine inşa edilmiş olan Santa Maria
del Popolo'dan ıçeri girdiğimde, ünlü mimar ve
heykelci Andrea Sansovino'nun yaptığı
mezarlan. Pinturiccbio'ya ait freskleri,
Bernini'nin yontulannı ve tasanmını
RaffaeUo'nun yaptığı şapelle ügilenmeye
başladım, XV ve XVII. yüzyıldan günümüze
kalan sanatsal yapıtlan gerçekten büyük bir
şaşkınlıkla izliyordum. "Insanoğhınun yüreği/
kafası / kolu / yedi kat verin alündan / çekip
çıkanp / öyle ateş gözlü çetik allahlar yaratnuş ki
/ kara toprağı bir yumrukta yere serebiür, / yüda
bir veren nar / bin verebilir'' diye düşünürken,
düğünün konuklan kiliseyi doldurmaya başladı.
Saat on biri yırmi geçiyordu, damat annesinin
kolunda kapıda belirdi. Anne oğlunun kolunda,
yüksekliğin önüne dek eşlik etti oğluna. Sonra,
onu orada tek başına bırakıp ön sıralardaki
yerine geçti. Heyecansızdı. Damat da. Bir gün
ROMA
ÜSTÜN
AKMEN
önce, kentte
gezinirken.
"Ofuzunu aşmış
herkes, gençliği ile
yapabikceğj en
korkunç yanhşı
özleştirir''
düşüncesine katılıp
katılamayacağımı
düşünüyordum. Venedik Meydanı'nda (Piazza
Venezia'da) bir barda oturmaktaydım ve genç
insanlar önümden sarmaş dolaş geçmekteydi.
Büyük çoğunluğun kaldıiımın ortasında "ank"
diye durup öpüşmelerinı, ne demek öpüşmek,
birinin diğerinin dilini yutmak isterce ağzının
içine alışını şaşkınlıkla izlemiştim. Neydi bu?
Bir karşı koyma güdüsü. alışılagelmiş toplumsal
kurallarla bir anlamda alay etmek miydi,
doğrusu anlamadım, yorum da getiremedim.
Kilisenin kapısından sızan güneşin önünde
gelin, babasının kolunda bir süre bekledi.
Konuklar heyecanlandı, fotoğraf çekecek
olanlar makiiıelerini hazırladı. Org çalan,
Bacfa'm Do Minör Passacaglia'sına
başladığında, gelin babasının kolunda yürüyüşe
geçti. Heyecansızdılar. Gelinle damat,
yükseltinin önünde yan yana geldi. Papaz yerini
aldı. Mikrofona eğilip, uzuuun mu uzun dualar
okudu. Sol tarafuıda bir rahle üzerinde duran
tncil'i açtı, okumaya başladı: "Imdi biz imanla
Salita sayılmış otup Rabbimiz Isa Mesih vasrtası
De Allah indinde selametimiz vardır; onun
vasıtası ile de içinde sabit olduğumuz inayete
iman ile methal elde ettik ve Allah "ın izzeti ümidi
ile övünüyoruz_"
Ardından gene dualar... Saat on iki oldu. Çanlar
dan dunladı... Papaz Efendi, "lyi günde-kötü
gûnde, sağhkta-saynkktaJ" diye başlayan, hani
o fılmlerde de izlediğimiz, bildik öğütlen
sıraladı. Şaraba bandırdığı cips gibi kesilmiş
ekmekçikleri önce geline, darnada,
sonrasındaysa karşısında kuyruk yapan
Kendi öldü,
ama sesi yaşıyor
Efenimarka'ya sonbahar çoktan
gçldi. Danimarka'yı ve öteki
Iskandinav ülkelerini, güneşi az,
geceyle gündüzün birbirine
bçnzediği karanlık günler, aylar
bekliyor. Karanlık geçen günlerin
oliımsuz etkisini azaltmak,
zamanı iyi değerlendirmek
isteyen çok sayıda Danimarkah,
kkap okuyor, müzik dinliyor,
tiyatro ve sinemaya gidiyor.
Danimarka'da geçen eylül aymda
çek sayıda yeni kitap yayımlandı,
CD yapıldı. Yeni yazarlann
içinde Danimarka'da yaşayan
yabancı kökenliler de var.
Özellikle son günlerde "yel"
yabancılardan yana esiyor. Türk
asıllı bir bayan Danimarka
Parlamentosu'na girdi. Yine Türk
asıllı başka bir bayan,
Danimarka'da yılın kadını
seçildi. Suriye kökenli Kopenhag
Belediye Meclisi üyesi Naser
Khader'e de,
Danimarka dilini çok
iyi kullandığı için
"Danimarka anadili
ödülü" verildi.
Geçen yıl kansere
yenik düşerek 52
yaşında ölen lsveçli
müzisyen Björn """""^™""
—
Aizelius da
bugünlerde Danimarka'da çok
seyiliyor. Björn Afzelius'un
CD'leri binlerce alıcı buldu.
Şarkılannı kendi yazıp
besteleyen Isveç'in bu sevimli
şarkıcısını siz Cumhuriyet
dkurlarma kısaca tanıtmak
istiyorum:
Björn Afzelius'un şarkılanrun
çoğu, ezilen insan ve halklann
istemlerini yansıtır. Paris
sokaklanndaki dilenciler, Şilili
politik tutuklular, aynmcılığa
karşı mücadele eden zenciler,
göçmen kadınlar, çocuklar,
şarkılannın içeriğini oluştururlar.
Björn Afzelius da pek çok lsveçli
gibi 1960'h yıllarda
The Beatles müzik grubundan
etkilendi. Yine bu yıllarda politik
gelişmelerden etkilenen ve
kendini politik mücadelenin
içinde
bulan Björn Afzelius, 1970
yılında 'Hoola Bandoola' müzik
grubunu kurdu. Grup kısa sürede
bütün Iskandinav ülkelerinde
KOPENHAC
HÜSEYtN
DUYGÜ
"•politik rock" grubu olarak
benimsendi. Politik müziğin
gençler arasuıda sevilmesini de
sağlayan Hoola Bandoola,
yerel dans anlayışı ile rock
müziğine yeni bir biçim vererek
Iskandinav ülkelerinde ününü
arttırdı.
Önemli günlerde, halklann
dayanışmasını dile getiren
kültür etkinliklerinde,
yürüyüşlerde durmadan çalıp
söylerdi.
Güney Afrikah lider Nelson
Mandela, serbest bırakıldıktan
sonra kendisine gösterilen
dayanışmaya teşekkür
etmek için geldiği Danimarka'da
Björn Afzelius'un konseri ile
karşılandı.
1992 yılında Danimarka'da en iyi
yabancı şarkıcı ödülünü alan
Björn Afzelius, 1998 yılının son
günlerinde 'Elsmor' adlı CD'sini
yaptığında öleceğini
biliyordu. (Elsinor,
Danimarka'nın
Helsingör şehrinin
Isveççe adıdır ve
Hamlet Şatosu'nun
bulunduğu bu şehri
dünyaya asıl tamtan,
— ~ — — • bilindiği gibi
Şhakespeare'dır.)
Björn Afzelius, bu son
çahşmasında bir anlamda
sevdiklerine son selamlarını
yolluyor ve onlarla vedalaşıyor.
19 yaşındaki kızı için yazıp
bestelediği bir şarkısının son iki
bölümüyle yazımı noktahyorum:
Kızım tsabel'e
Neler söykmiştim anımsarsın
belki
bir gecenin nasıl dingin geçeceği
hakkında?
Bulur kendi içinde duyduğu için
insan
yapüğı şey yanhş mı değil mi
girmeden çok önce 19 yaşına,
Oyleyse uç bir tanem, uç gjt
yoluna
bilincini koruya koruya
kanatlannın.
Nerede ohırsan ol, nereye
gidersen git
bu olacaktır sana benim son
öğüdüm
girmiş olsan bfle 19 yaşına.
J ^ ^ J K ? alan seDergûn geçtikçeyaşam koşullarmıdaha
dazoriaşürıyor. ^etkıhler. selkrnedenıyleolenknnsavTSinın 100'ugeçb-
ğini, bir buçuk miryondan fazla insanın da evsiz kaldığmı bildiriyoriar. Her gün binlerce insan, sığınma kamplarma ulkş-
maya çahşırken kamplarda açlık ve salgın tehdidinin giderek artnğı belirfüiyor. (REUTERS)
Drama ve Kavala'dan gezi notlan
TCDD'nin özverili personelinin
düzenlediği 6 günlük Yunanistan
turunun son ayağı Drama... Yunanlı
rehber bayana sorduğumda,
gülümseyerek "Büiyordum, adına
çok sevüen bir tûrkûnüz varnuş ama
Drama Köprüsü yok arrjk Daha
önce de Türk konuklar çok sorunca
araşnrdık, eski köprü yıkınp, üzerine
yenisi yapılnuş" dıyor.
Drama Gan'nı yüzyüın başında
Fransız mühendisler tasariamış.
Bugün 30 bin nüfuslu orta
büyüklükte bir yerleşim. Drama'da
başlayıp, lzmir'de sona eren seksen
yıllık bir yaşam öyküsünün ilk
izlerini süremem elbet bu kısa
konuklukta. Yine de ürpermeden
edemiyorum. Bulgaristan'dan daha
verimli arazi ve deniz özlemiyle
buralara göçen Türk kökenlilere
"Pömak" deniliyormuş. Onlardan
büyücek kısmı da 1923'te
Turkiye'ye göç etmiş ve Akhisar ile
Ödemiş'e yerleştirilmişler.. Neden
bu iki güzel Ege kenti seçilmiş?
Elbet Drama'yı gördüğümde bu
merakım da gideriliyor. Doğduklan
yerleri bırakıp, Ege Denizi'nin karşı
kıyısına göçenler tek yönlü değil
elbet. Atina sokaklannda bir
kumaşçı dükkânında karşımıza
çıkagelen Pandeli Amca, Türkçe
konuştuğumuzu duyunca, ellerimize
sımsıkı sanlıveriyor. Haydi! Bu kez
de, Anadolu'da başlayıp, otuz küsur
yıl önce Atina'ya kayan bir yaşam
öyküsü. "Beni emekli edecekler ama
2004'de oümpiyatlar için geleceklere
İngilizce kinı konuşacak? Onun için
yaşım yetmişi aşsa da bir süre daha
çalışacağun herhalde" diyor.
Drama'nın sokaklan bitiveriyor.
Bağlar arasmdan JCavala yoluna
çıkıveriyoruz. Dramalılar şarap
tannsı Dionyssos'un da kentlerinde
ATİNA
CUMHUR
AYDBN
oturmuş olduğuna ınanırlarmış.
Belki de ondan öğrendikleri şarap
yapma tekniklerinı geliştirmişler.
Yalnız şarap mı? Sanatta da önemli
adımlar atmaya başlamışlar yakın
zamanda. Kavala'ya varmadan önce,
Philippi tarihi' kenti. Milat'tan önce
1. Yüzyıhn ortasında. 42 'de Roma
ve Avrupa tarihinin en önemli
hesaplaşmalanndan birine tanıklık
etmiş, bu kent.
Sezar'a "Sen de mi?.." son sözünü
söyleten Briitüs'e de Philippi'de
karşılaştığı yenilgi sonrası kendi
yaşamına kıyma sonu düşmüş.
Brütüs bir yana. Roma'nın
imparatorluk döneminin başlangıç
çizgisi olmuş bu savaş.
Derken Kavala. Kavalah Mehmet
Ali Paşa'nın evi, imareti.
Osmanh'nın ilk Mısır Valisi
Kavalah, gün gelmış karşı saflara
düşüvermiş.
Ondan mıdır neden, Yunanlılar
Kavalah'dan arta kalanlan korumak
ile korumamak ikilemine düşmüşler
gibi geldi bana. Bugün Cumartesi.
Kavaia'nın pazan. Saat ikiye
yaklaştı. Bir telaş kaldınverdiler
güzelim pazan. Hoop, nereye?
Meğerse, eylülün sonunda bile siesta
zamanı. önünde tüm Yunanistan'ın
zeyrin amban koca Thassos adasıyla
bu liman kenti, Osmanlı izleri
taşıyan Kavala'ya da veda etme
zamanı.
Kıvnlarak, yeniden Drama Gan'na
yaklaşırken, karayolu kenarlannda
gördügümüz birkaç mum dıkilmış,
küçük camekânlı ikonlan anlatıyor
rehbenmiz.
Trafik kaza noktalanna, kayıplann
anısına ve olayın unutulmasına inat
dikilen mumlar.. İşte o zaman bir
hüzün çöküyor üstüme. 1920'de
Drama'da başlayan yaşamın,
Türkiye'de bir trafik cinayetiyle
sonlanmasına inat ben ne
yapabilirim, diyorum? Buradan,
kopmuş bir ıhlamur dalmı avucuma
sıkıştınp, Izmir'e yollanabilmek
usuma düşüyor o an. Öyle
yapıyorum, gözyaşıyla Drama'yı
geride bırakırken..
konuklara yedirdi. Tören bitti. Gelin de
heyecansızdı.
Gelinin annesı Bayan T'erese Akaoui'ye
kendimi tanıttım, düğünde çok
heyecanlandığımı anlattıktan sonra genç çift
için,u
Jbirer birer / ve hep beraber / ipekli bir
komaş dokur gibi" yaşamalannı dılediğimi
söyledim. Pek hoşuna gitti, beni de düğün
yemegine çağırdı. Çok sevindim. Önceden
ayarlanmış taksilere doluştuk ve kısa bir
yolculuk sonrası konuklarla birlikte, yüz yılhk
ağaçlar arasında ve Coloseo'nun görkemh
görünümünü karşısına ahmş, Oppio Tepesi'nde
kurulu ve 188O'de Prens Sarvatore ve Prenses
Elizabetta Brancacdo tarafından yaptınlan
konakta, yani "Vüla Brancaccio''da, kokteyl ile
karşılandım. Sonrasmda masalara kurulduk,
roka yapraklan üstüne yerleştirilen dilimlemiş
"parmesan peynirteri" ile süslü "Carpacdo di
Bresaoia"lan yemeğe başladık. Treviso'da
yetiştirihniş güneğikli Barolo usulü hazırlanmış
pirinç lapasını atıştınrken, el ele tutuşmuş
olarak salonu dolaşan gelin ile damat, benim
bulundugum masaya da geldi.
Birkaç yıldır birlikte yaşamaktaymışlar.
Kendilerine önce neden evlendiklerini,
sevdalarının sözleşmeye bağlanmasının pek mi
önemli olduğunu sordum. Gelin, "Cannn, siz
biçimsel bir davranış olarak yorumlayın, obun
bitsin'" gibılerden bir şeyler söyledi.
Anlamadım, anlamadığım için de şaşırdım.
Televizyon öncesi bir kuşağa aittim,
anlamamam doğaldı. Onlar da benim
anlamamış olmama şaşırdı. Doğduğumda
penisilinin bile bulunmadığını, Polio aşısının,
donmuş yiyeceklerin, fotokopi makinelerinin,
faksm, videonun, plastik denen maddelenn ve
"kontakt lens"in ne benim, ne de benim
yaşımda olanlann yaşantılanna çoook sonralan
girmiş olduğunu anlattım. Daha da şaşırdılar.
Biraz daha ileri gittim: Radardan önce
doğmuştuk... Kredi karnndan, parçalanmış
atomdan, lazer ışınından ve tükenmez
kalemden bile önce doğmuştuk... Bulaşık
makinesinden, kuru temizlemeden, elektrikh
battaniye,
u
air condition'' ve aya insan ayağı
değmesinden de önce... Şündi Brunet soyadını
alan Ambra Grazzi ile John'a (damat Fransız
imiş, sonra öğrendim), benim kuşağımın
evlenip, sonra birlikte yaşayan son kuşak
olduğunu anlatmakta gerçekten zorlandım.
Anlamıyorlardı ve gülüyorlardı. "O z»m»nl?r
kaplumbağalara Volkswagen denmezdi''
dediğimde iyiden iyiye bir şey anlamadılar.
" Jean giymezdik biz ve ne yalan söyleyeynn
'anlamlı bir ilişki' denilen şey, benim için de
akrabalarla bir arada ohnak anlamına geiirdi''
dedim. "Ev erkeğj" döneminden önceydık.
Eşcinsel haklanndan da, bilgisayar
programından da, internet evhliğinden de önce
dünyaya gelmiştik biz. N'apalım ki, hiç "FM
Radyo" dinlemeden büyüdük. Kaset teypleri
de, "Compact Disc''i de çok geç tanıdık...
Elektrikli daktilo kullanmamış; yapay kalp
nedir bitaıemiştik, erkeğin kûpe taküğını isc,
korsan fîhrıleri dışında hiç mi hiç görmedik.
Gelinle damada duyurmadan, "Bizinı için
zamanı böfanek, vaktryie valdt geçirmek
demekrj" diye kendı kendime hayıflandım.
1940'larda "Made In Japan" damgasınm
külüstür mal anlamında kullanıldığını; Pizza,
McDonald's ve Nescafe'nin ne anlama
geldiğini kimsenin bilmediğini; "kunış" diye
bir para biriminin olduğunu, kendi ülkemde o
dönemlerde beş kuruşa bir şeyler
alabüdiğimizi falan bümiyor ve
inanmıyorlardı.
"Cinsivet farkhbğmm keşfinden önce değüdik
kuşkusuz, ama cinsiyet değtştirme modasmdan
önceydik" dedim. Elimizde ne varsa, onunla
mutlu ohnaya çalışüğımızı ömekledikten
sonra, keşke, "Bizler çocuk yapmak için
evienmek gerekriğine inanırdık" demeseydim...
önce alay ettiğimi sanarak biraz sinirlendiler,
gerçeği anlaymca pek eğlendiler.
Akşam, Piazza Navona'da, Santa Agnese
Kilisesi'nin karşısında, Bernini'nin yaptığı
Dört hınak Çeşmesi'nin çevresinde dolanarak
Tuna, Nil, Ganj ve Rio de la Plata ırmaklannı
simgeleyen dört mermer figüre şapşal şapşal
bakarken, birden dedemle, ninemle, babamla,
anamla, dayımla, amcamla, teyzemle, halamla
ne denli benzeştiğimizi düşündüm.
öyle ya! Onlar da, oldum olası dünyaya erken
geldiklerinden yakınırlardı, kendimi bildim
bilehbende...
İSTHNBÜl-flAKKÂRİ SAfWT KÖPRÖSÖ"
8 EKİM PAZAR
"CEBİMDE KELtMELER"
YILMAZ ERDOCAN
BEŞİKTAŞ KCL TCR MERKEZİ
SAAT 15.30 •
8 EKİM PAZAR
"KADIN MİSIN ERKEK MtStN"'
ŞtŞLl TIY4TROK.İRE
SAAT1S.00
9 EKİM PAZARTESt
YAVUZ BİNGÖL. GENCO
ERKAL, MÜJDAT GEZEN
KARDEŞ TÜRKÜLER
MUAMMER KETENCOGLU VE ARKADAŞLARI
SEMA, NEJAT YAVAŞOGULLARI
DOLMABAHÇE KÜÇÛKÇİFTÜK LEVENTK1RCA-OYA BAŞAR
TİYATROSU SAAT 20 00
10 EKİM SAL1
"SERSEM KOCANIN KURNAZ KAR1S1"
tSTANBUL BÜYÜKSEHİR BELEDtYESl ŞEHİR
TİYATROLAR1
HARBİYE MUHSİNERTL'GRUL SAHNESISAAT20.30
11 EKİMÇARŞAMBA
"ŞAKAŞAKA"
ALI POYRAZOCLU TİYATROSL
BEŞİKTAŞKCLTCR UERKEZlSAAT21.00
12 EKİM PERŞEMBE
"FERHANG1 ŞEYLER" 1412 OYUN
FERHAN ŞENSOY
BEYOöLUSES-ORTAOYUNCULAR TİYATROSL'SAAT21.00
• ETKİNLtKLERlN GELlRl "ISTANBUL-HAKKÂRt SANAT
K Ö P R C S Û " PROJESİ GtDERLERtNt KARŞILAMAK İCtN
BAGIŞLANACAKTIR BILETLER, TİYATRO GİŞELERİNDE,
9 EklM GECEStNtN BİLETLERİ ARKADAŞ KULTÜR
MERKEZl. BEYOÛLU (292 95 18)ARKADAŞ KİTABEVİ
- BAKJRKÖY (542 72 71), BEYOGLü SINEMASI (251 32 40),
ILETİŞIM K.ITABEVI KADIKÖY (0216 418 39 82). K ^BAL CI
" KİTABEVİ BEŞİKTAŞ (261 31 24) MEGAVİZYON BEYOGLU
(293 07 60) / MEGAVİZYON CAPlTOL
(0216 334 49 56) / MEGAVİZYON CARROLSEL
(543 77 53). BEŞİKTAŞ KÛLTÜR MERJCEZt (260 11 56) VE
DOLMABAHÇE KÜÇUKÇİFTLİK LEVENT KIRCA-OYA
BAŞAR TİY \TROSU'NDA
YERKÖYKADASTRO
MAHKEMESÎ'NDEN
EsasNo: 1998/2J KaıarNo: 1999/104
Davacı Onnan Işletme Müdürlüğü tarafından Yerköy U-
çesi Beserek köyü sımrlan içerisinde bulunan 122 ada, 77
numaralı parseltn davalı Hanifı Kurt adına yapılan tespıtı-
nın iptali için açılan davada davulı ölmüş oldugundan mi-
rasçılan olan Necmiye, Gülkiraz, Hürü, Hatice, Sakine,
Şaban, Musa, Ayşe, llyas ve Hakan Kurt'un teblıgat adres-
leri tespit edilememiş ve mahkememizce 23.9.1999 günü
davanın kabulûne karar venlmiş ohıp yukanda ısmi yazı-
lı davab mirasçılanna karar tebhği yerine kaim ohnak üze-
re ilanentebliğ olunur. 29.11.1999 Basın: 54237
MALATYA 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
E>osyaNo: 2000/400
Davacı Duran Solgun tarafından davalılar Hüseyin
Öğüt vs. aleyhlerine açılan ızalei şuyu davasının yapı-
lan yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince,
Malatya Merkez Şifa Mahallesi'nde kain ve tapunun
imar 156 ada, parsel 5 numarasuıda kayıtlı dava konusu
taşınmaz maliklerinden, ölü Faıka Oğüt mirasçılan:
Zehra Öğût, Sevım Sankuş (Öfüt), Se\inç Bektaşoğlu
(Ögüt) ve Şahander Karataş (Öğüt) ile (ölü Hüseyin kı-
zı Ayşe Özen mirasçılan): Mahmut Özen, Zehra Ozen,
Tülay Meşeli (Özen), Nuray Özgünay (Özen), Şenay
Özen. Elif Gezer (Özen) ve Sunay özen'in açık adres-
len tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediğinden
adı geçen davalılann duruşma günü olan 23.11.2000 gü-
nü saat 09.05 'te raahkememızde hazır bulunmalan veya
kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde
yargılamanın yokJuklannda yürütülüp karar verileceği
hususlan davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 53688
GözlüklüîÎMartı
Marmara'da bu yaz denize
giremeyenlere duyuru
Istanbul Boğaa ve Mannara kı\ılannda >az bo\ımca çevre kiıiiBği yü-
zünden denize gireıneyeıüenn denız ortasında çakıiı şu levhayı okumalan n-
ca oiunur VERDIĞİMÎZ R.'VHATStZLlKT.^V ÖVJKV ÖZÜR DtLERİZ
Görememiş olanla- GÖZLÜKLC MARTI'nnı Intemet'tekı
www.aribilgi.coni.tr adresınde oku\abılırler.
1)1 \ l / l sl VI \ 1 tKK İ l ( , l \ ( TT'kMk k()\( 1 \K.
ULUKIŞLA ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1997/161
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından davab-
lar llhan Yazıcı ve Ahmet Ank aleyhıne mahkememize
açılan tazminat davası 25.6.1998 tarihinde karara çık-
mış olup davalılardan .\hmet Ank'a Sindelhöyük kasa-
bası Develi Kayseri adresine tebligat yapılamadığı gibi
adresi de tesbit edilememıştır. Davalılara Ulukışla Asli-
ye Hukuk Mahkemesı'nce verilen 25.6.1998 tarih ve
1997/161 esas. 1998/199 karar nolu hüküm özeti olan;
Davacının davasının kısmen kabulü ile toplam
2.051.387.429 TL peşın sermaye değerli gelir ile
30.000 TL. cenaze yardımı (toplam 2.051.417.429)'nın
ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile da\alılardan
müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilme-
sine, fazla istemin reddine. karar verilmiş olup hükmün
gazetede yayınlandığı tarihten itibaren ilgililerce 1 ay
içerisinde yasal yollara başvurulmadığı takdirde kesin-
leşeceği ilanen tebliğ olunur. 22 9.2000 Basın: 53564
EKİM 2000 •*• SAYI:198
MACLUBIYETTEN YILMAYAN YELKENCİ SIR LIPTON
TEKNELERIN DEG1ŞMEZ
DUMEMC1S1 OTOPILOTLAR
YELKEN KONTROL
SİSTEMLERİ
EGE'DE IKI EFSANE KADLN
Demirciler Sitesi, 8 Codde, No 71 Zeytinbumu- İSTANBUL
Te/. (0212) 664 16 9i - 510 28 71 Fab: (0212) 558 67 85
GEBZE ASLÎYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1998/1337 Karar No: 2000/454
Davacı Kocaeli 11 Özel Idare Müdürlüğü vekili Av. Günsel Hazar vs. tarafından da-
valılar Mehmet Akgül mirasçılan (Azmi Akgül, Şerif Akgûl, Meryem Akgül, Ayşe Ak-
gül) ve Neşat Akhan, Güler Alpay, Mustafa Bayrakçı, Osman Yıldınm, Mahmut Çağ-
taş, Cumali Erdoğan, Timur Erdoğan, A. Sırn Eren, Ali Gedik, Adil Kalkan, (Hasan Sa-
nca, Şemsettın Taşkın vekili Av. Sadi Demır) aleyhıne açılan 16. maddeye göre tescıl
davası sonunda:
Davanın kabulü ile Kocaeli ili, Gebze ilçesi, Şekerpınar köyü 7 pafla, 357 parsel nu-
marasında kayıtlı taşınmazın, ifrazen Kocaeli ll Özel Idare Müdürlüğü adına tapuya tes-
ciline dair verilen karar, davalılar Neşat Akhan (Çamçeşme Mevkii No: 22 Kaynarca-
Pendik), Osman Yıldınm (Hürriyet Mah. Şünsir Sok. No: 47 Şişli-İST), Mahmut Çağ-
daş (Çağlayan Bostan Sk. No: 22 Şişli), Timur Erdoğan (Çamçeşme Mevkii No: 12
Kaynarca-Pendik), A. Sun Eren, Adil Kalkan aynı adreste, H. Ibrahim Keskin (Hürri-
yet Mah. Cemil Bengı Sk. No: 168 Şişlı) adreslerinde tüm aramalara rağmen buluna-
mayıp dava dilekçesi ve karar tebliğ edilemediğinden;
Tebligat yerine ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün sonra temyiz editanediği takdirde
kesinleşmış sayılacağı ilanen tebliğ olunur.
Basın: 55295