25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6EKİM2000CUMA OLAYLAR V E GORÜlŞLER olay.gorus@cumhuriyetcom.tr ' Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan- lığı tarafindan hazırlanan bir iş güven- cesi yasa taslağı geçen günler içinde TBMM'ye sevk edilmek üzere, Bakan- lar Kurulu'nda imzaya açılmıştır. Ha- zırlanan bu tasiak metniyle yasal iş gü- vencesi sorunu, Türk çalışma yaşamı gündemine tekrardan sokulmuş olmak- tadır. 1992 yılından beri süregelen iş gü- vencesi yasama hazırlık çalışmalan, her siyasi iktidar değişikliğinde tekrardan gündeme getiriien bir sorun halini al- mıştır. FI) TanınmakİstenenGüvencenin tçe- riği 1. Bildirimde fesih nedeninin gösterfl- mesi: Tasiak, İş Kanunu'nun 13. mad- desınin (C) bendine ikinci fikradan son- ra gelmek üzere "Bildirim sırasnda ij- veren feshin sebepleriniaçıkça bdirtmek zorundadır'' şeklindeki bir fikranın (tas- lakta fikra yerine "paragraFtan söz edil- mesi. hukuki güvenilirüği sarsmaktadır) eklenmesini öngörmektedir. Buna göre iş sözleşmesinin feshinin ihbannda, da- ha önce herhangi bir gerekçe göstermek gcrekmezken, bundan böyle artık işve- 'enin fesih nedenini açıkça göstermesi ^erekecektir. : Bclırtilen esas, Türkiye tarafından onaylanmış bulunan iş güvencesine iliş- kin 158 sayılı ILO sözleşmesi doğrultu- sunda olmakia biriikte, eksiktir. Çünkü, tasiak işveren tarafından gösterilecek nedenin, 158 sayılı sözleşme anlamın- da bir geçerli fesih nedenine de dayan- masını aramamaktadır. Sonra, belirtilen Jıükmün yaptınmı. tasiak değişikliğinde göstenlmiş değildir. Bu bakımdan, tas- lağın işveren için öngördüğû fesih nede- nini belirtme yükümü, içi boş bir yü- kümlüiük olup, uluslararası normlarla tam bir uyum göstermemektedir. Iş Güvencesi Taslağı ıf. Dr. Tankllt CENTEL îstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı y ç # ^ Tas- iak, Iş Kanunu'nun 17. maddesine: "Feshin hakh bir nedene dayandığını ispat yükümKilüğü işverene aittir" bıçı- minde son bir fikranın eklenmesini ön- görmektedir. Bununla, fesıhte kanıt yü- kü, işverene yüklenmek ıstenmektedir. SÖz konusu tasiak hükmüyle bakan- lık, ılkın 158 sayılı sözleşmedeki kanıt yükü esaslannı anlamadığını veya bilme- diğini göstermektedir. Gerçekten, 158 sayılı sözleşme tarafindan işverene ge- tiriien kanıt yûkü, yasada (158 sayüı söz- leşmeyle uyumlu olarak) haklı neden olarak gösterümış nedene dayanarak iş sozJeşmesini feshettiğıni ileri süren iş- verenin, gösterdiği haklı nedenin huku- ken geçeriıliğıni kanıtlamak zorunda ol- masını anlatmaktadır. Bu açıdan, böy- le bir kanıt yükünü içerecek bir hükmün, tşK.ra 17 yerine, daha çok lşK.m.13'te yer alması gerekecektir. Çünkü, 158 sa- yılı sözleşme, işverenin herhangi bir ge- rekçe göstermeden feshini, geçerli bir fe- sih olarak kabul etmemektedir. Aksi tak- dirde. böyle bir düzenlemeye, "herkes kktiasınıispatia vükümlüdûr" şeklinde- ki genel hukuk kuralı uyannca, esasen gerek yoktur ve söz konusu kural gere- ği, zaten işveren İş K. m. 17'deki dayan- dıgı haklı fesih nedenini kanıtlamakla yü- kümlüdür. Böylece, tasiak sadece herkes tarafindan bilinen bir hususu yasalaşnr- maya çalışmaktadır. Taslagın daha da gûlünç ve kanıt yû- kü sorununu hiç anlamadığını gösteren bir diğer yanı, ilgili madde gerekçesın- de, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararlan- nın dayanak olarak gösterilmek isten- mesidk. Gerçekten, belirtilen yüksek yargı kararian, halen geçerli olan ve ıs- pata ilişkin genel hukuk kuralının aksi- ni içermemektedir. Esasen, halen hukuk sistemimizde geçerli olmayan bir 158 sayılı sözleşme esasırn, yüksek yargı or- ganının, karannda kabul etmesi bekle- nemez. Bu bakımdan, sanki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de kararlannda 158 sa- yılı sözleşme esasının uygulanmasını bekliyormuş gibi bir izleniminmadde ge- rekçesinde yaraülması, sorunu çarpıt- maktan öteye gidememektedir. 158 sayıh sözleşme, ıspata ilişkin ge- nel hukuk kuralını, hakh görülebilecek fesih durumlan için tersine çevirmek yani alelıtlak işverene yüklemek iste- mektedır. Bu açıdan, kanıt yükünü salt Iş K. m. 17 ile sımrlı blmak, uluslara- rası normlara uygun düşmemektedir. m Yasal İş Gûvencesini Kabuk Öfc- ldn Bazı Şartlar: tş güvencesının yasay- la tarunması; ışsızlık oranını artırması, kayıt dışına kaçışı hızlandırması ve mev- cut ortamda iş yargısının yükünü çoğalt- ması gibi temel bazı olumsuz yanlanna karşıhk, sosyal rahatsızlık ortamlannı azaltma, aşın istihdamın önüne geçme, haksız rekabetı sılme ve hak arama öz- gürlüğûnü yaşama geçirme gibi son de- rece olumlu yanlan da vardır. Bunlara baküdığmda; kimsenin, yani ne işçi ve işveren kesimlerinin ve ne de devletin, iş güvencesinin tanınmasına karşı olması, söz konusu değildir. Ancak, önemli olan, yarariı görünenbirkurumun getirebilecegi olumsuzluklan göz ardı etmemektir. 1. tş güvencesmin sosyal paket içinde ek «hnmaa: Şimdiye kadarki hazıruk çahşmalannda, yasal iş güvencesi önle- mi, bir sosyal paket içinde düşünülme- miştir. Bu nedenledir kı aradan geçen uzun bir zaman içinde, ne kıdem tazmi- nan ile kıdem tazminaü fonu ve ne de iş aracüığı faaiiyetlerinin etkınleştınlme- si konulan üzerinde durulmuştur. Bu ya- pılmayıp sadece ışsızlik sıgortasının uy- gulanmasına başlanmıştu. Ancak, işçi sendikalan dahi, işsızlik sigortasına sa- hip çıkmış değildir. Oysa, ış güvencesi; işsizlik sigortası, iş aracılığı hizmetleri- nin etkinleştirilmesi, kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı fonu gibi diğer bazı ku- rumlarla iç içedir. Buna göre bunlarda yapılacak bir değişiklik, diğerlerini et- küemekte ve bunlardan binndekı başa- n veya başansızlık, otomatikman öbür kurumlar üzerinde kendisini hissettir- mektedir. Nitekim, yülardır arzulanan işsizlik sıgortasının ülkemizde uygulan- mayışı nedeniyle kıdemtazminatı işsiz- lik sigortasını ikame edıcı bir kurum özelliğini kazanmıştır. Böyle olunca, kı- dem tazminatı, günümüze dek işlevi dı- şında gelıstirilmiş ve bu da, işyerlerine ağır bir ekonomik yük oluşturmaya baş- lamıştır. Bu nedenle, yasal iş güvencesi tartışmalannda, iş güvencesine bağlı olan diğer kurumlann da masaya yaö- nlması zorunludur. lEsaekbirişgüvencesimnkabulü: Ya- sal iş güvencesi sistemı. özü itıbanyla ka- tı hükümlen icerir. Günümüz endüstri iliş- kilerisıstemlenıse çalışma yasamının her alanında esneklık sağlaması arayışı için- dedir. Nitekim, en kaö yasal iş güven- cesi sistemini kabul etmiş bulunan Al- manya dahi, geçen yıllarda, istihdamı teşvik adı altında iş güvencesi düzenle- melerini yumuşatmaya baslamışrır. Bu bağlamda. global dünya ve acımasız re- kabet şartlan göz Önünde bulundurula- rak küçük işyerleri yasal iş güvencesi dışında tutulmak suretiyle rekabet ede- bilır duruma getihlmek istenmektedir. Esnek iş güvencesi gereksinimlerine üişkin eğilimi, ülkemiz açısından da sap- tarnak mümkündür. Nitekim, aradan age- çen sekiz yıla rağmen, kan Moğultay taslağının yasalaşmamış olması, söz ko- nusu eğilimi açıkça bellı etmektedir. Bu bakımdan, gerek içerik ve gerekse uy- gulama alanı konusunda sağlanacak aza- mi esneklik, getirilecek iş güvencesi hü- kümlerini örgütlü işveren kesiminin ka- bullenmesıni kolaylaştıracaktır. IV Soosöz: Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanlığı 'nın son taslağı, 158 sayılı sözleşmenin gereklerini yerine getirme- ye yeterli olmadığı gibi getiriliş biçimiy- le doğru ve yerinde değildir. Gerçekten, sosyal taraflann konsensüsü sağlanma- dan getiriien bir taslağa, bunlann sahip çıkmalan beklenemez. Nitekim, işçi sendikalanmız dahi. iş- sizlik Sigortası Kanunu'nu "depremden vasakaçBntaam" çıkarkan Bakan Okn- yan'ın heykelini dikmemiştir. Buna gö- re de, bakanlığın. bu kez yangından mal kaçınrcasına yasa çıkartıbnaması için gereken anlayışı gösterip sivil irtifak için- de sosyal diyaloğu oluşturmuş olan sos- yal taraflann bellı bir konsensüse ka- vuşmalannı beklemesi ve ancak bunlar anlaşamadıklan takdirde yasama sürecini başlatması, ülkemiz ve Türk çalışma yaşamı bakımından gayet yerinde olacak- ür. ARADA BİR NURER UĞURLU İstanburun Önemli Günü... Türk ordusu, Türk tarihinin en büyük zaferlerin- den birini kazanarak 9 Eylül 1922'de Izmir'e gir- di. (Türkler, 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu'yu kendilerine yurt edindiler. Bir tarihsel raslantı sonucu Türkler, 26 Ağustos 1922 Başko- mutanlık Meydan Savaşı'y'a yurtlan Anadolu'yu düşman işgalinden kurtardılar. Bu iki tarihsel olayın Türk tarihinde çok önemli bir yeri vardır.) 18 Eylül 1922'de Batı Anadolu, Yunan kuvvet- terinden tam olarak temizlenmişti. Mustafa Ke- mal'in daha önce ulusa verdiği söz gerçekleşmiş, düşman Anadolu'nun 'harim-i ismet'möe yok edii- mişti. Ancak, IzmirveÇanakkaleçevresinde, Boğaz- lan Türk askerterinin saldınsına karşı koruyabilmek için Ingiliz kuvvetleri vardı. Bu kuvvetler, Mende- res Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra o yörelere yerieştirilmişler, zamanla da güçlendiril- mişlerdi. Türk ordusunun Istanbul'u ve Trakya'yı kurtarabilmesi için buradaki Ingiliz kuvverJeriyle çar- pışması gerekiyordu. Askerlerimizin bir yandan Çanakkale, öte yandan îstanbul üzerine yürüme- si itilâf devletleri arasında şaşkınlık uyandırdı. Yunanlıların Anadolu'dan temizlenmesinden sonra Ingilizler, Boğazları ve Trakya'yı ellerinde tutmak istiyoriardı. Ingiliz Başbakanı Uoyd Qe- orge, ne pahasına olursa olsun, Boğazlann ve Is- tanbul'un Türklere karşı silâhla savunulmasını amaçlıyordu. Ama Ingiltere halkı bu konuda Uoyd George'u desteklemedi. TBMM hükümeti, Bo- ğazlann, îstanbul veTrakya'nın geri alınmadan, yur- dun tam anlamıyla kurtulmuş olacağını kabul ede- mezdi. Buralan, bir savaşa girişilmeden geri alın- malıydı. Bu durumda yapılacak iş, diplomatik yol- larla harekete geçmekti. Ingilizler, bulundukları yeriere Türk biriikteri gi- rerse, bunlara silâhla karşılık vereceklerini bildir- mişlerdi. Bir yandan da, gerekirse Türklerle savaş- mak için müttefiklerinden ve dominyonlanndan yar- dım istemişlerdi. Müttefikler ve dominyonlar, Ça- nakkale için asker göndermeyeceklerini Ingilizle- re bildirdiler. Fransa ve Italya başbakanlan Uoyd George'un bu düşüncesine katılmadıktan başka, Çanakkale'nin Anadolu kryısındaki kuvvetlerini de çektiler. Uoyd George yalnız kaldı. Bu durumdan yararlanan Mustafa Kemal, diplomatik harekete geçti. Sonunda İtilâf devletleri ile 23 Eyfül 1922'de, istanbul. Boğazlar ve Trakya üzerindeki Türk hak- lannın bir konferansta görüşülmesi için anlaşma sağlafıdı. 3 Ekim 1922'de, Mudanya'da ateşkes görüş- meleri başladı. Mudanya Koferansında Türkiye'yi Batı Cephe- si Komutanı Ismet Paşa, Ingiltere'yi General Har- rington, Fransa'yı General Charpy, Italya'yı Ge- neral Monbelli. Yunanistan'ı da General Maza- rakis temsil ettiler. Fakat Yunanistan bu görüş- melere katılmadı; delegeleri, kendilerini Mudan- ya'ya getirmiş olan gemide konferans sonuna ka- dar kaldılar. Konferans çok çetin ve tartışmalı geçti. Görüş- meler bir ara kesildi. Türk ordusunun ileri hareke- ti yeniden başlayacaktı. Sonunda delegeler bazı koşullarla ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşma, Türk diplomasisinin büyük zafer- terinden biridir. Anlaşmanın imzalanmasından sonra Ingiltere Başbakanı Lloyd George, görevinden aynlmak zorunda kaldı (16 Ekim 1922). Türkiye Büyük Millet Meclisi, Lozan Antlaşma- sını 23 Ağustos 1923 tarihinde imzaladı. Bu ant- laşmaya göre, onaydan altı hafta sonra, İtilâf kuv- vetleri Türk topraklanndan gideceklerdi. îstanbul ve Çanakkale bölgesindeki İtilâf kuv- vetleri boşaltma işine hemen başladılar. Boşalt- manın son günü 2 Ekim 1923'tü. O gün, İtilâf kuv- vetleri komıAanlan Dolmabahçe önündeTürk bay- • rağını selâmlayarak kendilerini bekleyen gemile- re binip gittiler. ' Dört gün sonra da (6 Ekim 1923), Türk ordusu îstanbul halkının coşkun gösterileri ve sevinç göz- yaşlan arasında Istanbul'a girdi. . Türk ordusunun Istanbul'a girişi 'kurtuluş bay- iamı' olarak kabul edildi. * Bu önemli ve anlamlı bayram, kutlu olsun! Bilgının gelecek kuşaklara aktanlmasının en önemli araç- lan, kitaplar ve basılı malze- melerdir. Sıstcmın okuma-yaz- ma alışkanlığı vermemesi, kü- tüphanelenmızın yetersizh'gi, kitap fıyatlannın dar geürlı insanlanmıza pahah gelmesi toplumsal üretkenliğimızı engellemekte- dir. Zaman zaman yaşadığım ilçem Fethıye'nin ki- taplığına gidertm. Geçen gün raflarm birinde bin- lerce sayfa, cıltli. resımlı, renkli, albenüi ansik- lopedi büyüklüğünde kitaplar görünce sevindim. "Hangi dağda kurt öktfi" dedını. Sevincün kur- sağımda kaldı. Şaşırdım. Bunlar 9. Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel'in 1993-2000 yülan ara- sındakı faaliyetlerinı anlatan kıtaplardı. Başbakan- lık Matbaası'nda basılarak curnhurbaşkanı se- çimlerinden önce, en ücra yerlere kadar tüm ül- keye dağınlmıştı..Ayıplanacak derecedekı savur- ganlığı gözler önüne scren yaklaşık olarak biner Demirel'in Kitaplan! Oğuz ÖZKAHRAMAN Fethiye sayfakk bu kitaplardan kimilerinin adlan: Çankaya'da Yedi Yıl, Sayın Süleyman Demi- rel'in Milli Günlerve Bayramlar Dolayısıyla Ya- yımlanan Mesajlan (1993-1999), Yıllık Basın Toplantüan (1993-1999), Gazetelere Verdikleri Mülâkatlar (1993-1999), 2000 Yıhnda Çeşitli Toplantüarda Yaptığı Konuşmalar, TRT 1 'de Ya- yımlanan Mülâkatlan, Türkiye Büyük Millet Mec- lisi'nde Yaptığı Konuşmalar, Çeşitli Televizyon Kanallannda Yayımlanan Mülâkatlan, Çanka- ya'dan Tebrikler (1993-2000), Yurtiçi Ve Yurtdı- şındakı ÜniversitelerTarafindan Verilen Çeşitli Pa- ye ve Unvanlar, Uluslararası Zirveler, Yabancı Basına Verdikleri Mülâkatlar (1993-1999), Çan- kaya Günlüğü(Oç cüt yaklaşık 5000 sayfa), Çan- kaya 1994, Çankaya 1995, Çan- kaya 1996, Çankaya 1997, Çan- kaya 1998, Çankaya 1999... Öğrencilerimiz ders kitapla- nnı almakta zorianırken kıtaplık- larda Don Kışot, Faust, tlahi Ko- medya, Denemeler (Montaigne) ve bu gibi dün- ya çapındaki başyapıtlar bulunamazken kanımca Cumhurbaşkanlığı makamını terk etmeme anla- yışı adına yapılan bu savurganlığı kabullenemi- yorum. Üstüne üstlük yeni Cumhurbaşkanınuz ta- rafindan Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendi- rildiğinden beri... "AvinesiîtirkisiııtaW*bakılmaz, Görnlür Jdşinin rûtbe-i akfa eserinde." Yapüanlar, me> r dana getiriien eserler gerçekten büyük ve önemlıyse zaten herkes tarafindan bili- nir, takdir edılır. Reklam içeren kitaplara gerek- sınim yoktur. özetle dıyeceğım o kı, güle güle Sayın Demirel, savurganlık bitti... K e s i n t i s i z r a h a t l ı k Yoğun geçen günün sonunda vücudunuz rahat ve kesintisiz bir uykuya ihtiyac duyar isrikbal Sl Optimal ve SL Optimum yatakları, sagiık'ı, ortopedik ve ergonomikfir. Dolgu malzemeleri antialerjik ve antibakteriyeldir. Vücudu tamamen sararak destekleyen ve Tûrkiye'de sadece İstikbot yataklorında kullanılan 1 kesintisiz yay sistemi, bugüne kadar geliştirilmiş en nitelikli sistemdir. Bu sistem s a y e s i n d e , b u l u t l a r ı n üstündeymişcesine rahat uyur ve zinde uyanırsmız. Kesintisiz Yay Sistemı www.islikbal com.tr 1 1 istiM*M w I'Ya/anacak çok şty var" PENCERE Irtica Iktidarı Faşizmden Beterdir... Cumhuriyet'in bir patronu yok, ama çok patronu var; bunlardan b/ri Ferfıan Barlas . Tetefon etti: - Demokrasi sözcüğü bizde yanlış kullanılıyor... - Neden?.. - Demokrasiyle 'Demokrat Parti' birbirine kanştırılıyor. Demokrasiyi Demokrat Parti'nin devamı gibi görenler var; oysa bu ikisi bir değil, neredeyse karşıt sayılırtar... • Barlas'ın konuşması "Cumhuriyet Kitap"ın son sayısında okuduğum yazıyı anımsattı. Turgay Fişekçi, Abidin Dino üzerine Ferit Edgü ile konuşmuş. Dino 1951'de Türkiye'den aynlmak zorun- da kalmıştı. Fişekçi soruyon "- 7950'// yıllar boyunca Abidin Dino'nun tek bir yazı bile yazmamış olmasını nasıl açıklıyorsunuz?" Edgü: "- 1950-60 arası Türkiye'nin duıymuyla ilgilidir bu. Genç okurlar, Demokrat Parti iktidannm nasıl kısa zamanda faşizan bir yönetime döndüğünü bilmeye- bilirler. Yalnız Abidin gibi sosyalist bir sanatçı değil, iktidardan yana olmayan, düşünen her namuslu muhalif aydın, o dönemde çok güç koşullar altında yazıp çizebiliyordu. Bırçok yazar, şair, yapıtlarını yayımlayamıyordu. Kitaplar toplatılıyor, soyut resim- lerde, fann göstermesin, bir eğriyi kesen doğru yan yana geldiğinde orak-çekiç'e benzetilip sanatçı deliğe tıkılıyordu. Hepimiz, her yerde, okulda, sokak- ta, sinemada, tiyatroda, meyhanede (özellikle mey- hanede) izleniyorduk. Yurtdışına çıkmak için pasaport almak bir mucizeydi. Yerii yabancı birçok yazar, şair, düşünür, Türkiye'de yasaklıydı. Düşünün, sınıf sözcüğü yerine yazarlar 'kat' sözcüğünü kullanıyor- lardı, aniayan anlar misalı. Böylesı bir ortamda kapağı Paris'e atabilmiş Abidin Dino'nun Türkiye'de yazılannı yayımlayabilmesı söz konusu değildir. O yazsaydı bile onun yazdıklarmı yayımlayacak bir gazete, bir dergi yoktu.' • Edgü güzel anlatmış, az bile söylemiş; o dönemde adı 'Demokrat Parti' olan siyasal iktidar seçimle işbaşına gelmiş bir gerici güçtü. Avrupa'da eşi emsalı yoktur. Çünkü Hitler ve Mussolini de sandıktan çıkmışlardır; ama Alman Nazi, Italyan faşist parti- lerinde bir Islam toplumundaki anlamda dinsel irtica yoktu; ikisi de 'Rönesans-Reform-Aydınlanma' süreçlerini yaşamış Avrupa'da iktidara geçtiler; ortaçağla bir ilişkileri olamazdı. 1950'de seçimle hükümetini kuran Demokrat Parti'nin ise dinsel irticayı yapısında taşıyan gerici sınıflan iktidara aşılayan karşıdevrimi hayata geçirdiği apaçık görülüyor. Örnekleri 2000 yıhnda bile Islam dünyasında görülen irtica iktidan, faşizmden beterdir. Bereket versin, Demokrat Parti'nin karşısında, başında "Milli Kahraman" Ismet Paşa'nın bulunduğu 'Cumhuriyet Halk Partisi' vardı; yoksa adı 'Demokrat' olan 'Parti'nin daha neler yapacağı bilınemezdi. • Demokrasi sözcüğü yanm yüzyıldan beri Türkiye'de en çok kullanılan laf... Ama, sadece laf... Demokrasiye gün.geçtikçe yabancılaştık... Yabancılaşmanın sonucunda demokrasi yeni bir ad kazandı... " " > ' ' Nediro? "Kopenhag kriterieri". Devlet ve hükümet adamları artık "demokrasi" demiyorlar; kullandıklan deyiş: "Kopenhag kriterieri". Dinciliğin ve etnikçiliğin demokrasi sanıldığı bir ülkede insanlar "Kopenhag kriterleri"ne uyariarsa Avrupa'nın kapılannın açılacağını sanıyortar... — Ne aşagılayra bir tutum.. Ne ayıp! ANKARA EKJN TİYATROSU 2 EKİM BATVAN fTPAO SALONUî 3 EKİM VAN İDEVIET TIYATROSUi 4 EKIM AĞRI ;KUITUR MERKEZİ) 5 EKİM KARS {KULTUR MERKEZI/ 6 EKİM ARTVİN |!L ÖZa I0ARE) 7 EKİM ARDAHAN [KULTÛ' 1 ? MERKEZİ; 8 EKİM • ERZURÜM SOEVlEî TİYATROSU) 9 EKIM SfVAS ' DEVLET TIYATSOS'J 11 25 EKIM ANKARA GÖSTERİLERİ 27 EKIM ADANA IOEVLET TIYATROSU) 28 EK(M ADANA (DEVLET TİYATROSU) ; 29 EKIM ADANA (OEVLET TIYATROSU) : 30 EKIM TARSUS (KULTUR MERKE3) 31 EKIM • TARSUS (KÛLTÜR MERKE2IŞ 1 KASIM MERSiN ,'KULTUR kCRKEZİ) ı 2 KASIM . ISKEN'DERüN (BELED/YE KÛLTUR MRK.) 3 KASIM . HATAY (KÜLTUR MERKEZlı 4 KASIM GAZİANTEP (BELEDIYE KULTUR MRK ) \ 5 KASIM • K MARAŞ İKÛLTÜR MERKEZU 6 KASIM • MAIATYA (KULTUR MERKEZİ) 7 KASIM KAYSERI iBELEDİYE SEHtR TİYATROSU) 8 KASIM URGUP (KONGRE SAiONUl i 9 KASIM -KIRŞ6HIR (KULTUR MERKE2İ) ARALİKAYl | BOLU - DUZCE - KOCAEÜ - GEBZE - ÇORLU ! LULEBURGA2 - KIRKLAREt! - EDiRNE - KEŞAN ı UZUNKOPRU - GEUBOLU - TEKKDAĞ 2000 200İ TİYATROSEZOM GÖSTERİLERİ R W MÜNRO CEVRS ŞİRiN rtHEH REJI HASAN Ü'YSAL CYIMAS'IRAN SBteÇ£L£« REJSOft
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle