Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2000 CUMA
14 kultur(S cumhuriyet.com.tr
Yuko Hasegawa ile bienal, ortak bilincin var olacağı bir atölyeye dönüşecek
Geleceğmiiz için 'egokaç'
ESRA AIİÇAVUŞOĞLU
r6. Uluslararası îstanbul Bienali'nde
'tutkuylarialgalanıp'durulan çağdaş sa-
nat ortamımız, 2001 yıluıda egosundan,
tutkulanndan kurtulmaya çalışacak ve va-
roluş nedenini soıgulayacak. Evet; he-
yecan yenidenbaşhyor bir bakıma. Çağ-
daş sanat alanının Tûrkiye 'deki en geniş
kapsamiı etkinliği, 7. Uluslararası Istan-
bulBienaBıçınhazııiıklar başladı. 1999'da
düzenlenen ve küratörlüğünü Paok) Co-
lombo'nun ûstlendiği 6. bienal eleştiri-
lerle karşı karşıya kalmış ve Colom-
be'nun 'yetersizliği' tartışma konusu ol-
muştu.
Geçen bienallerde Avrupah küratörier-
le1
çahşmayı yeğleyen Istanbul Kültür ve
Sanat Vakfi, 7. bienal için Asyalı bir kü-
ratör seçmiş. Tokyo Üniversitesi öğretim
Üyesi ve Kanazav/a Çağdaş Sanatlar
IVgüzesi Başküratörii Yuko Hasegawa bir
Japon.
=22 Eylül-17 Kasım 20O1 tarihleri ara-
smda Yerebatan Sanua, Dolmabahçe
Kültür Merkeri ve Aya trini Müzesi gi-
br artık bıenalin klasikJeşmiş mekânla-
riiıda gerçeldeşecek olan bienalın başü-
ğ% GelecekOlusumlarlçinEgodanKa-
Xatmcede 'ben' anlamına, psikanaliz-
de toplumsal bilınce karşılık gelen 'be-
niistü' ile bireysel tutkulan dile getiren
ego, öznenın, dünya ve ötekilerle olan
tikel bir bağıntı biçimini dile getiriyor.
Kendimize verdiğimiz değerden vaz-
geçmeden egomuzdan nasıl kurtulabili-
rfi? Bienalin Japon küratörû, egokaç
(egofugal) terimini işte bu çehşkiyi ifa-
de etmek için gelişnrmiş. Bireycüiğin alıp
başını gittiği 20. yüzyılın yerini 21. yüz-
yijlda 'kolektif bihnç', 'kotektif zekfi' ve
'birlikte varoluş'un alacağına inanıyor
Hasegavva. Bütün tutkulann söndürülme-
svemacıru güden, çünkû asıl gerçeğı biz-
den gizleyenin tutkulannuz olduğunu
söyleyen Budist gelenekten geliyor. An-
cak küratör, Budizmin sunduğu tutkular-
dan kurtulmanın tek yolu olan kendisiz-
lik felsefesı ile yetinmiyor ve "bireyd-
Mkçağmdayaşayan moderninsaniçinken-
düiğin, varhğuı yadsınamayacak kadar
önemü bir parçaa" olduğunu söylüyor.
S^nırız, egonun ve kişisel özgürlüğün en
yüksek noktaya eriştiği 20. yüzyılı ge-
ride bıraktığımız, ama bu mirasa gözü
kapalı evet dediğüniz 21. yüzyılda, bu-
nd kırmaya çalışan bir gelenekten gelen
Hasegawa'dan daha iyi bir ego-kıncı bu-
luhamazdı.
/"Terim, ego ik Latincedeki fugal söz-
ciiklerinin bir bUeşimi" diyen Yuko Ha-
segavva eklıyor: "Fugal aynı zamanda
İ^gilizcede fiig için, yani özgün bir me-
lodiıün kontrpuanlar tarafindan izten-
raesiyk yavaş yavaş değiştiği bir müzik
üstubu için kullanılan bir srfat Egofugal,
kftndimizden, kendi egomuzdan nasl ka-
ç&biliriz sorusunun cevabını anyor. Bu-
nun cevabmı buhnak için de 20. yüzyıla
bakmamız gereldyor. Çünkü 20. yüzyıi,
egomuzun doruk noktasına çıkoğı bir
yüzyıl oldu."
Hiçbir tûr aynmı yapmayacak
"Hasegawa'ya göre 21. yüzyıi, varolu-
şumuzu ve bireyselliğimizi sorgulayaca-
ğımız ve bunu kırmanın yollannı araya-
cağımız bir yüzyıi olacak. Böylece, 19.
yüzyıldan bu yana Avrupa'da gelişen ro-
mantik toplumlara, ideolojik trendlere ve
kişisel kahramanlıklara da veda edece-
ğiz. 'Gekeek Oluşumlar tçin Egodan
Kaçtş' başlığıyla 7. Uluslararası Istanbul
Bienali 'ne oldukça yetkin bir hava geti-
reü Yuko Hasegawa'nın, sanatçı seçi-
minde farklı bir yol izleyeceğini göste-
riyor bu. Özellikle son 10 yıldır çağdaş
sanat dünyasında ortaya çıkan grup an-
layışı, bienale de yansıyacağa benziyor.
Japonya'da özellikle 1980'den itibaren or-
taya çıkmaya başlayan grup anlayıştnın
en önemli temsilcileri arasında Dump
Type ve Ideal Copy bulunuyor. Gilbert
and George gibi uzun yıllardır birlikte-
liklerini sürdüren yaşlı sanatçılann ya-
nı sıra Avrupa'da da özellikle son yülar-
da düzenlenen sergilere grup halinde ça-
lışmalan ile katılan sanatçılara sıkça
rastlanıyor. Bireysel sorumluluktan sıy-
nlmadan ortak bir çalışma alanı yaratıp
'anonimleşen' yapıtlara ımza atan sanat-
çılar, sanınz Yuko Hasegawa'nın geliş-
tirdiği 'egokaç' terimine son derece iyi
oturacak.
Geleneksel Japon kültürüyle yetişen
ve eğitimini de bu yönde alan Hasega-
wa, aslında Batı kültürüyle de son dere-
ce yakın ilişkiler içinde. "Japon kültü-
rünün tüm özeffikkrini tasıdığunı söyle-
yebilirim. Ancak bir tarafimla Bab'da
olupbiten her şeyle ilgifcnmeye çahşryo-
nını. Ancak alrv'âpmızıoluşturangdenek,
hep sizinle birûkte geliyor."
"Egokaç kavraıru.insanmkendi değe-
rini sakfa tutarken bizi egomuzdan özgür
küiyor" dıyen küratör, bunun alışık ol-
dugumuz İcendisizlik tanımıyla kanştı-
nlmaması gerektiğine dikkat çekiyor.
7. Uluslararası Istanbul Bienali, Ba-
tı'nın bireycüiğini ve etkili işbirliği yön-
temlerini, Doğu'nun bilinç paylaşma ve
doğayla birlikte var olma bügeliğiyle
birleştirerek, 21. yüzyılda hayatta kala-
bilmek için çeşitli vizyonlar ve strateji-
ler öneriyor. Baü ile Dogu kültürünün ke-
elecek Oluşumlar
îçin Egodan Kaçış'
başlığıyla 7. Uluslararası
Istanbul Bienali, Baü'nın
bireyciliğini ve etkili
işbirliği yöntemlerini,
Doğu'nun bilinç
paylaşma ve doğayla
birlikte var olma
bügeliğiyle birleştirerek
21. yüzyılda hayatta
kalabilmek için çeşitli
vizyonlar öneriyor.
sişme noktasında yer alan, tarihsel ve
neredeyse kaotik değiş tokuşlarla zen-
ginleşmiş Istanbul, Yuko Hasegawa'nın
öngördüğü kavrama npatıp uyuyor.
Birçok kez Istanbul'da bulunan ve ge-
çen bienali de gören Yuko Hasegawa, bu
süre içinde çeşitli sergi ve galerileri gez-
me olanağı bulmuş. Onemli olan, sanat-
çı değil sanat yapın anlayışuıı her firsat-
ta dile getiren küratörün üzerinde dur-
duğu en temel nokta, hiçbir tür aynmı
yapmadan moda, mimarlık, tasanm ya
da el sanatlannı ortak bir paydada değer-
lendirmek. Hasegawa, yapıt-halk iletişi-
minin en yüksek noktaya çıkması için uğ-
raşacak. "Son onyıldır çağdaş sanatala-
oında üriin veren sanatçüar kendilerini
ve politik bakış açüannı yapıtlanyla ifa-
de etmeye çahşıyorlar. Benim için önem-
li olan, bir sanatyapıumn izleyicinin bey-
ninde nasıl bir imgeye dönuştüğü, ne tfa-
deettiğL-"
Her küratörün hpkı bir şef gibi en iyi
uyumu yakalamaya çalıştığuıı belirten
Hasegawa, her küratörün tamnmış ve
dikkat çekici isimleri bir araya getirme-
ye çalıştığuıı, ama öncelikle bienali sı-
radan büyük bir sergi niteliğinden çıka-
np ortak bilincin var olacağı bir atölye-
ye dönüşturmeye uğraşacağıru söylüyor.
Kendimizi yeniden inşa etmeliyiz
Avrupa yakastndaki üç mekânın yanı
sıra Asya'da da bir sergi alanı oluştur-
maya çalışan küratör, halkla sokaklarda
interaktıfbir ilişki de kurmaya çalışacak.
Sanatçı seçiminde internet üzerinden
geniş bir yayılım sağlamayı amaçlayan
Hasegavva'nın asistanı da kendisine özel-
likle *yeni' fıkirler açısından yardımcı ola-
cak. "Farkhgörüşlerdensaııatçılann ay-
nı düşünceye nasıl cevap verecegi üzeri-
ne düşünmek beni heyecanlandmyor.
Farkh görüşlerin düşünceleri sağiamlaş-
nracağma inanıyorum. Düsüncderimiz-
le kendimizi yeniden inşa etmelryiz."
45 ülkeden yaklaşık 60 sanatçuun ka-
tılımı beklenen 7. Uluslararası Istanbul
Bienali için Türk sanatçılann seçimi,
Hasegawa'nın galen ve sanatçı atölye-
lerinı gezerek ve daha önceki yıllarda ol-
duğu gibi Istanbul Kültür ve Sanat Vak-
fi'nın oluşturduğu arşıvi incelemesiyle
gerçekleştirilecek. Arşivde yer aunak is-
teyen ya da arşivde dosyası bulunup ye-
ni çalışmalanru eklemek isteyen sanat-
çılann, dosyalannı 1 Nisan2001 tarihi-
ne dek Istanbul Kültür ve Sanat Vak-
fi'na ulaşhrmalan gerekiyor. "21. yûzydda varohışumuzu ve birevsettiğinıizi sorgulayacağız."
Sanat Dünyamız, plastlk ve felsefl bir değer olarak 'gölge'nin sanattakl yansımalarını Irdellyor
Sanatta gölge oyunu
Denis Roche, 'La Fabrkjue', Paris, 11 Ekim 1987.
Kültür Servisi - "Her gölgenin bir kadrajı
\ardı ve kaçmılmaz bir biçnnde fotoğraf, si-
nemave resfandegölgenin varhğı ağırbasıyor-
du. Gölge en kötü görüntüyü bfle 'güzel'leş-
tiren plastik biraracü." Yapı Kredı Kültür ve
Sanat Yayıncılık taranndan yayunlanan Sa-
nat Dünyamız'ın 77. sayısuun "Çerçeve"si-
ni 'gölge' oluşturuyor.
Plastik ve felsefı bir değer olarak 'göl-
ge'nin sanattakı yansımalannın yer aldığı bu
sayıda, iki özel bölüm; DenisRoche'un 'Zol-
metten Ahnacak Ders Yok' adlı portfolyo-
suyla birlikte sunulan, kendi kaleminden bir
metm ve sanatçılann gölge işlerinden oluşan
'Ismaıiama Gölgeler', Gölge'ye eşlik edi-
yor. Ismarlama Gölgeler'de ise bu sayıya özel
işleriyle Ayşe Erkmen. Gülsün Karamusta-
fa, Samih Rifat. NazifTopcuoğlu, AhmetEl-
han. Seçil Yersel, Ozge Açıkkol yer alıyor.
Çerçeve'yi aynca, MehmetErgüven'in Mn-
cizevi tkiz'i, Ismafl Ertûrk'ün sinema ve göl-
ge ilişkisi üzerine metni, Münir Göle'nin
gölgeye psikanalatık yaklaşunı, Önay Sö-
zer'ın gölge üzerine felsefi bir okuması,
Gombrich'in Gölgeler'i oluşturuyor. Bu bö-
lümde aynca Warhol'a odaklanarak daha
modern bir 'gölge' okuması yapan Vktor L
Stoichha'nın metni, Tanizaki'nin mimari ve
gölge bağlantısını kurduğu Gölgeye Övgü'sü
oluşturuyor.
Bu sayının Rüzgâr Gülü, Saigado taruşma-
sıyla, Kcasso'nun Bir Günü'yle. Sarkis'in
yeni sergisiyle oluşuyor. Düşüncelerbölümü
ise Müze'nin gerekliliği üzerine düşünüyor.
Enis Batur'un, 'Müzenin Zararlan Üzerine
Ne DenMDursakAzthr'. Ferid Edgü'nün 'Bir
MüzeTutkunu', GüvenTuran ın Saldama-
nın ve Göstennenin İki Karşıt LcıT başlıklı
yazılannuı yanı sua Andre>lalraux'nun ün-
Edward Steichen, 'CharBe Chapün', 1931.
lü metni, müze kavramına yeni bir bakış ge-
tiren 'HayaB Müze'si okuyuculara sunulu-
yor. Söyleşi bölümünün konuğu, Mimar Si-
nan Üniversitesi Endüstri Tasanmı Bölüm
Başkanı Prof. Dr. OnderKüçükennan. Tar-
tışma bölümünde Jean Baadriilardın 'Sa-
nann Kompiosu'yla ilgılı yazılı tartışma sü-
rüyor. Bölüme Jean Baudrillard'uı 'Estetik
alar ve Yanüsama Bozumlan' adlı
metni ve AK Aka> ın 'Baudrfflard KendiYa-
nıbamasryia Sanaü Yeniden mi Kuruyor? Ve
Farkmda Değil' ile Uğur Tanjelinın 'Mi-
martakBağtommdaEleştirel Bir Baudrfflard'
başlıklı yazılanyla katıldığı tartışma yer ah-
yor.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Bip Roman Kişisinden
Aypılmak
Basılı sayfalar arasında roman kişisi sizden aynlı-
yor. Sizi belki de terk ediyor.
Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurtarlçin yayımlandı.
Kitabı elime alır almaz, Solmaz Hanım'la aynlığımı-
zı hissettim.
Oysa iki yıldır biriikteydik.
Bütün günlerim Solmaz Hanım'ın serüvenini kur-
makla, yaşamakla geçiyordu. Başlangıçta zordu:
Solmaz Hanım bana yabancıydı. Gerçi onu hem
Gramofon Hâlâ Çalıyor'dan, hem Cemil Şevket
Bey'den tanıyordum. Ama dolaylı bir tanışıklık.
Şimdi usul usul birbirimize ısınıyorduk. Uysaldı
Solmaz Hanım, sözümü dinliyordu. Aynı evde birlik-
te yaşayacaktık. Dizginler elimdeydi. Solmaz Ha-
nım'ın konuşmalannı, düşüncelerini, oturup kalkma-
lannı )yi kötü yönetebiliyordum.
Sonra karşı koymalar başladı.
O ara karmaşık rüyalar görür oldum: Solmaz Ha-
nım ölmüş bir yakınımdı. Gerçek hayattan çıkagel-
mişti. Romanını yazdırtmak istiyor, benim yazdıkla-
nmdan hoşlanmıyordu. Her gece başka bir şey an-
latıyordu.
Kâh Büyükada'daydı, yıllardan 1930'lar. Kâh Ka-
palıçarşı'daydı, Türkiye'nin 'Küçük Amerika' rüyası
gördüğü Demokrat Parti dönemi.
Oradan oraya sıçrayarak hayatını anlatıyor, arada-
ki boşluklara aldınş etmıyordu. Boşluklan sordu-
ğumda yanıtlamıyor, dahası alınıyordu.
Anlarbklannı gündüzün yazmaya uğraşıyordum. Ge)-
gelelim ruyadaki Solmaz Hanım'ın sözleri daha gü-
zeldi.
O sözleri anımsamaya çaltştım sabahlan. Roma-
nımın baş kişisini o sözlerie bezemek istedim.
Geceleyin daha rüya başlamadan, yan uyanıkken
yine karşı koymalar... öyle soylememiş, öyle demek
istememiş!.. Yataktan kalkıyor, yazı makinasının ba-
şına geçiyordum. Aynı sayfaları yeniden yazmak,
bitmez bir çileydi. Zorunlu olduğumu da biliyordum.
Solmaz Hanım'ın kimsesiz, yapayalnız sandığım
hayatında korkunç bir kalabalık belirmişti. Çocuklu-
ğunun, gençliğinin, yaşlılığının handiyse bütün anı-
lannı rüyalanma fısıkJıyor, filan tarihte Üsküdar'da gör-
düğü, iki satır konuştuğu ihtiyar bir kadını bile çiz-
memi bekliyordu.
Sabahlan çok kötü uyanmaya başlamıştım. Ge-
celerden korkuyordum. Solmaz Hanım'la ilgtli herşey
ürkünç gelmeye başlamıştı.
Bomboş evde, yazmaya, yaşatmaya çalıştığım
Solmaz Hanım ve çevresi konuşuyorlar, tartışıyorlar,
en çok benimle dkjişiyorlardı. Kimse halinden mem-
nun değildi. Cinsel fantezisine ben 'kırmtzı' kombi-
nezonlar biçmişken, ev sahibi Sabri Bey itiraz edi-
yor, ille 'siyah' kombinezonda diretiyordu. Şarkıcı
Mennan Çağlayan Istinye'de oturmakten vazgeçmiş,
ille Yeniköy diye tırtturmuştu. Solmaz Hanım bütün
bunlann zaten böyle olması gerektiğini söylüyor, yaz-
dığım her şeyi bana yeniden yazdırtıyordu...
Yazın en sıcak günleri o her şeyi yeniden yazdım.
Fakat alışmıştım mihnete. Solmaz Hanım rüyalarda
güter yüzlüydü. •'-,'-'•'.
Birbirimizi galiba seyiyorduk.
Sık sık Cihangir'e gidiyordum. Solmaz Hanım'ın
yaşadığını hayallediğim eve, bir apartman katına,
perdeleri çekili pencereye bakıyor, Solmaz Hanım'ı
teneffüs ediyordum.
Bununla birlikte yazmak ivme kazanmıştı. Dolu
dizgin yazıyordum. O telaşta aynlık zamanının gel-
mekte olduğunu ayırt edememişim.
Bir öğleden sonraydı, bitti. Kalakaldım. . . . "
Başta Solmaz Hanım, roman kişilerim, Çehov'un
acı oyunlanndaki gibi, gitme hazırlığına girişmişler-
di. Biraz daha kalmalan, benimle biraz daha iç içe
olmalan konusundaki ricalanmı hiçbiri işitmedi.
Çekip gittiler.
Her gece yine eve dönüyorum. Bekliyorum onla-
n, boş yere bekliyorum.
Takvimde tz Bırakan:
"Nina, Nina, siz haa! Sanki içime doğmuştu. 8ü-
tün gün ruhum acılar içinde sizi özlemişti hep." An-
ton Çehov, Martı, Behçet Necabgil'in çevirisi, Kent
Yayınlan, 1963.
Kaç Para Kaç' Tokyo Rbn
Festfvairnde yarışıyor
• Kültür Servisi - Reha Erdem'in geçen sezon
sinemalarda izlediğimiz filmi 'Kaç Para Kaç' 2000
Uluslararası Tokyo Film Festivali'nde yanşıyor.
Taner Birsel, Bennu Yıldınmlar ve Zuhal
Gencer'in rol aldığı fllm, festivalin resmi yanşmalı
bölümüne 44 ülkeden 457 film arasından seçildi.
Jüri başkanlığını Volker Schlöndorf' un yaptığı
yanşmaya dünya sinemalanndan 16 fıhn katılıyor.
28 Ekim-5 Kasun tarihleri arasmda
gerçekleştirilecek olan Uluslararası Tokyo Film
Festivali dünyamn önde gelen festivalleri arasmda
yer alıyor. Bu yılki programda Lars von Trier, Ang
Lee, Kenneth Branagh gibi sinemacılann özel
gösterimleri yapılacak.
Riıs Imparatorlıık Balesi IstanbııFda
K U L T U R ÇtZİK
K A M İ L M A S A R A C I
Kühür Servisi - Bugün klasik ve modem dans
dünyasmda en başanlı gnıplar arasmda yer alan
Imperial Russian Ballet (Rus Imparatorlıık Balesi)
Istanbul Mydonose Shovvland'deki ilk gösterisini
dün akşam gerçekleştirdi. Topluluk bugün saat
21.00'de, yann 17.00 ve 21.00'de,
pazar günü ise saat 19.00'da Rimski
Korsakov'un Şehrazat, RsveTin Bolero
ve Borodin'in Polovteç Danslan'ndan
oluşan 5 gösteri sahneleyecek. Bolşoy
Opera ve Balesı'nin sanat yönetmeni
Gregoroviç. 2O.yüzyıhn ünlü balerini
Maija PKsestskaja ve dans dünyasma
farklı bir boyut kazandıran Gediminas
Taranda'nın Bolşoy'dan aynldıktan
sonra bir araya gelerek oluşturduklan
toplulukta 60 kişilik senfoni orkestrası,
50 kişiük koro ve 60 kişilik balet ve
balerinden oluşan toplam
170 kişi yer alıyor. Baş balerinler Olga
Paviova ve Irina Surnevanuı da
katıldığı basın toplantısmda topluluğun
Artisnk Dırektörü ve Baş Baleti
Gediminas Taranda, 14 yıl çalıştığı
Bolşoy Balesi "nden,sanatçılarla ve hükümet ile
birtakım problemler yaşadıklan ve yeni bir şeyler
yapmak ıstediği için aynlıp Imperial Russian
Ballet'i kurduklanm belirtti. Aynca, Bolşoy
Balesi "ni büyük bir gemiye benzeten Taranda,
Olga Paviova, Gediminas Taranda ve trina Surneva
kendi topluluklannm da küçük bir gemi olarak
yenilıklere açık ve daha dinamik olduğunu
söyledi. Dört gün önce Finlandiya'daki bir
gösteriden dönen tophıluk, yeni sezonunu 1
Eylül'de açtı. önümüzdeki günlerde de Fransa ve
ABD'de olmak üzere birçok ülkede
programlan olduğunu kaydeden sanatçı,
Istanbul'da sahneledikleri 'Şehrazat'
balesini eski koreografisine ve
kostümlerine sadık kalarak
yorumladıklanm ve bu balenin diğer tüm
yapıtlar arasında özel bir yeri olduğunu
vurguladı. Taranda aynca topluluk
hakkında şunlan söyledi: "Her yıl
repertuvanmıza 2-3 yeni yapıt eküyoruz.
Bunun dışında, Uvuyan Güzel,
Fmdıkkıran, Kugu Gölü, Carmen, Don
Kişot ve GiseDe gibi ünlü yapıolan da
sahneliyoruz. Pek çok kişi en iyi bale
okullarmın Rusya'da olduğunu söylüyor.
Bu doğru, çünkü Rusrya'da bale okulu
geleneği 225 yıl öncesine dayamyor.
Dolayısıyla çok iyi öğretmenler,
koreograflar ve ^ani^lar yeti^yor."