Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Erdoğarfa
takjpsidik kararı
• ANKARA(Cumhuriyet
Bürosu) - Yargıtay
Başsavcısı Vural Savaş,
eski Istanbul Belediye
Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ınkendisi
hakkındaki sözleri
nedeniyle yürüttüğü
soruşturmada "takipsizlik"
karan verdi. Savaş
kararında, Erdoğan'ın suç
ışletmek kastıyla suç
konusu sözleri
söylemediğinin
anlaşıldığını kaydetti.
Savaş'ın karan ile Erdoğan
hakkındaki dosya işlemden
kaldırıldı.
Vedrine'den
Cem'e mektup
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - AB Dönem
Başkanı Fransa'nın
Dışişlen Bakanı Hubert
Vedrine'nin Dışişlen
Bakanı Ismail Cem'e
Türkiye'nin AB üyeliği
sürecini konu alan bir
mektup gönderdığı
öğrenildi. Vednne'nin
Türkiye'nin üyelik
sürecine ilişkin gelişmeleri
değerlendirdiği
mektubunda Ankara'nın
KOB'de yer almasını
istemediği Kıbns ve Ege
konulan için Komisyon ve
üye ülkeler nezdinde
girişimde bulunduklannı.
şu an için tatminkâr bir
sonuçtan söz
edemeyeceklerini
bildirdiği öğrenildi.
Okuyan, TİSK'J
ziyaret edecek
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - îş Güvencesi
Yasa Tasansf nın sosyal
taraflann görüşleri
alınmadan bakanlığın tek
taraflı tasarrufu ile
hazıriandığını savunan
TtSK. cuma günü
fetanbul'da yapacağı
toplantıyla işverenlerin
görüşlerini içeren taslağı
kamuoyuna açıklayacak. Iş
Güvencesi Yasa Tasansı
konusunda işçi ve işveren
s,endikalan arasmdaki
görüş farklılıklannın yann
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın TlSK'i ziyareti
sırasında daha da
netleşmesi bekleniyor.
Diyarbakır'da 6
gözaltı
• DtYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
Eğitim-Sen Diyarbakır
şubesinin 6 yöneticisi,
bugün gerçekleştirmeyi
planladıklan 'altematif
dünya öğretmenler günü
kutlamasf için
bastırdıklan Kürtçe ve
Türkçe yazılı davetiye
nedeniyle polis tarafından
gözaltına alındı.
Milletvekillerinden gelen tepkiler nedeniyle tasan önergelerle yumuşatılacak
4
Meıraır ihracı'na ANAP freni
AYŞE SAYEV
ANKARA - Başbakan Bülent Ece-
vit' in, "Çıkanlması yaşamsal önem ta-
şıyor" diyerek TBMM'de "öncefikfi"
çıkanlacak 2 düzenlemeden biri ola-
rak gösterdiği "memura kolay ihraç"
düzenlemesi, hükümet ortağı ANAP'ta
sıkıntı yarattı. ANAP Genel Başkanı ve
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'm
ikna çabalanna karşın " Yargısız infaza
yol açar" gerekçesiyle milletvekilleri
ve birçok parti yöneticisinin karşı çık-
tığı düzenlemeye dönük direnç üzeri-
ne parti yönetimi, Meclis'teki görüş-
meler sırasında "önergelerle'' içeriğin
yumuşatılması karan aldı.
ANAP Grup Başkanvekili Beyhan
Aslan, düzenlemenin mevcut haliyle
Barzani Ankarayageldi
Turkıye, Turkmen
rahatsızlığını
dile getirecek
• Bazı KDP gruplarının Kuzey Irak'ta
Türkmenlere yönelik gerçekleştirdiği
saldınlardan duyulan rahatsızlık KDP lideri
Barzani'ye de iletilecek.
ANKARA (Cumhuriyet yor. Türkiye, Türkmenlerin
• Memura bir savunma kalkanı isteyen ANAP Grup
Başkanvekili Aslan 'Eyleme dayalı suç
cezalandınlmalı, savunma hakkı verilmeli' dedi.
TBMM'den geçmesinin zor olduğuna
işaret ederek "Biz, düzenleme ûzerin-
de 'eyleme dayalı suç' şartının konul-
tnası ve savunma hakkı tanınmasına
dönük önerge vereceğiz'" dedi.
Çankaya Köşkü ile hükümet arasın-
da bunahma yol açan memura ihraç
düzenlemesi, hükümet ortaklannın ye-
ni yasama yıhndaki "en tarüşmah" ko-
nulanndan biri olacak. Hizbullah ope-
rasyonlan sonrasında KHK olarak ha-
zırlanan, ancak Çankaya Köşkü'nden
dönen düzenleme ANAP'ın son mer-
kez karar yönetün kurulu toplantısın-
da, birçok milletvekili, bakan ve parti
yöneticisinin sert eleştirilerine yol aç-
mıştı.
Parti tabanından da gelen tepkileri
dikkate alan ANAP yönetimi, önerge-
lerle, düzenlemenin yumuşatılması
taktiği izleyecek.
Memurlann, 2 müfettiş ve 2 sicil
amirinin onayıyla meslekten ihracına
olanak tanıyan düzenleme konusunda
ANAP'ın ilk isteği, "Yıkıcı,böificüfa-
aliyette bulunduğu belirtikn memurun
u
eylem halinin saptanması" koşulunun
metne konulması oluşturuyor. ANAP
Grup Başkanvekili Beyhan Aslan, her-
hangi bir eylemde buîunan memurun
"şayia" ile işten atılmasının "telafisi
mümkünolmavan" sonuçlar ortaya çı-
karacağım belirterek "Aynca, mutlaka
'savunma hakkı' verümeli" diye ko-
nuştu.
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Sa-
lih Yıldınm da memura ihraç düzenle-
mesinin bu haliyle TBMM'den geçi-
rilmesine karşı olduklanm belirterek
devletin bütünlüğünü korurken birey
hakkının ortadan kaldınlmasının hu-
kuk devleti ilkelerine aykın olduğunu
söyledi.
Bürosu) - Irak Kürdistan
Demokratik Partisi (IKDP)
lideri Mesut Barzani, sürp-
riz bir ziyaretle Ankara'ya
geldi. Başbakan Bülent
Ecevft, Dışişlen Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı
ve Milli Istihbarat Teşkilatı
(MİT) yetkilileriyle bir ara-
ya gelecek olan Barzani'nin
Avrupa'ya giderken Anka-
ra'ya uğradığı ve temaslar-
da bulunmak istediği öğre-
nildi. Barzani'nin temasla-
nnda Kuzey Irak'taki son
durum, PKK terörü ile mü-
cadele ve diğer bölgesel ko-
nulann ele alınması bekle-
niyor. Türkiye, Türkmenle-
re yönelik saldınlann sona
erdirilmesi ve Türkmen
gruplannın bölgenin idari
yapısına yerleştirilmesi ge-
reğini iletecek.
Kuzey Irak'ta rakip Kürt
gruplanndan Irak Kürdis-
tan Yurtseverler Birliği
(IKYB) lideri CelalTalaba-
ni'nin geçen ay yaptığı zi-
yaretin ardından bölgenin
diğer önemli aktörü
IKDP'nin lideri Barzani de
dün akşam saatlerinde An-
kara'ya geldi. Barzani'nin
büyük olasılıkla Ingilte-
re'ye yapacağı ziyaret ön-
cesinde uğradığı Ankara'da
Başbakan Ecevit, Dışişlen,
Genelkurmay ve MlT yet-
kilileriyle görüşmesi bekle-
niyor. Ankara'da yapılacak
temaslarda ağırlıklı olarak
Kuzey Irak'ta son durum,
PKK ile mücadelede van-
lan nokta ile diğer bölgesel
gelişmeler ele alınacak.
Barzani'nin PKK ile mü-
cadele konusundaki kararlı-
lıklannı iletmesi ve son dö-
nemde terör örgütüyle ça-
tışmaya başlayan
IKYB'nin kendi yerlerini
dolduramayacağı mesajla-
nnı vermesi bekleniyor.
Türkiye'nin ise özellikle
Türkmenlerin sorunlannı
Barzani'ye ileteceği ve son
aylarda bazı IKDP grupla-
nnın Türkmenlere yönelik
saldınlanndan duyduğu ra-
hatsızlığı ileteceği belirtüi-
bölgenin geleceğinde daha
önemli rol oynaması için ta-
raflara baskı yapıyor.
Bugünkü temaslarda
Türkiye-lrak arasındaki sı-
nır ticaretinin de ele alın-
ması, taraflann konuyla il-
güi görüş ve önerilerini ilet-
mesi bekleniyor. Türki-
ye'nin Habur Sınır Kapı-
sı'nda uyguladığı bazı kı-
sıtlamalann taraflar arasın-
daki sınır ticaretini olum-
suz etkilediği kaydediliyor.
IKDP'nin gelirinin büyük
kısmını, sınır ticaretinden
elde ettiği gümrük vergile-
ri oluşturuyor. IKYB ve
IKDP bu gelirlerin paylaşı-
mı konusunda da anlaşmaz-
lık yaşıyorlar. •
tĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
105 sanıklı Hizbullah davasına devam edildi. 6 yeni gözaltı var
Hizbullah
9
]]! 'kasası' yakalandı
BurhanFelek
ÖdüUeri 4 Kasım \la
dağıtılacak
Istanbul Haber Servisi - Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC)
geleneksel Burhan Felek Basın
Hizmet Ödülleri, bu yıl 7 gazeteciye
verildi. 1983 yılmdan bu yana
verilen hizmet ödülleri töreni, Burhan
Felek'in ölüm yıldönümü olan
4 Kasım'da yapılacak.
TGC'den yapılan yazılı açıklamaya
göre, meslekte 50 yılını doldurmuş ve
70 yaşından gün almış, halen gazeteciliği
sürdüren "Eşfek Aykaç, Sebni Andak,
tsmet Gümüşdere, tzzet Sedes, Orhan
Koloğlu. Hasan Yıbnaer ve
Necati Zincirkıran'* bu ödüle layık
görüldü. Ödüller, Burhan Fekk'in,
4 Kasım'da mezan başında
anılmasımn ardından TGC'de
düzenlenecek törenle sahiplerine
verilecek. Törende, Felek'in
çalışma arkadaşlanndan Erol Dalh ile
Selami Akpınar da anılannı anlatacak.
DıYARBAKIR(CuınhuriyetBfirosu)-
Hı4>ullah tetıkçisi Bilal Soytaş, polisler
tarafından cezaevinden çıkanlarak işken-
ce ile ek ifadesinin alındığını ileri sürdü.
Diyarbakır'da dün yapılan operasyonlar-
da örgütün para sorumlulannuı da arala-
nnda bulunduğu 6 Hizbullahçı gözaltına
alındı.
Çeşitli tarihlerde Diyarbakır ve çevre-
sinde 7 kişinin ölümü ve 22 kişinin de ya-
ralanması eylemini gerçekleştirdikleri id-
dia edilen örgütün tetikçilerinden Bilal
Soytaş ile Ekrem Başanr'ın da aralannda
bulunduğu lO'u tutuklu toplam 105 sa-
nıklı Hizbullah davasına Diyarbakır 2
No'lu DGM'de devam edildi. Dün görü-
len oturumda, haklannda idam istenen te-
tikçiler Bilal Soytaş ve Ekrem Başanr ile
haklannda 12 yıl 6 aydan 15 yıla kadar ha-
pis istenen tutuklu sanıklar HalefYıhnaz,
Sabri Aktaş, Zülküf Alabalık, Aydm Ak-
boğa,AbduİmutaGp Güner, Mehmet Kab-
raman, MahirAkgün, FikretGültekm ha-
zır bulundular. Tutuksuz yargılanan diğer
sanıklar ise oruruma katılmadılar.
Bilal Soytaş, uzun süredir cezaevinde
tutuklu olmasına karşın emniyet tarafın-
dan yeni yakalanmış gibi gösterildiğini
ve basına da bu şekilde bilgi verildiğini
söyledi. Soytaş, böylelikle cezaevinde ol-
masına karşın yeniden gözaltına alındığı-
nı ve burada kendisine ışkence yapıldığı-
nı iddia etti. Soytaş, itirafçı gibi cezaevin-
den çıkanldığında kendisine zorla ek ifa-
de imzalatıldığmı belirterek içeriğini bil-
mediği bu ifadeyi kabul etmediğini söy-
ledi.
Sanık avukatlanndan lshak SağJam da,
örgüt üyesi olmakla suçlanan sanıklann
aslında örgüt üyesi olmadıklannı, cami-
ye yalnızca dini bilgilerini arttırmak ve
ibadet etmek için gittiklerini savundu.
Sağlam, bu nedenle cami faaliyetlerinin
örgüt üyeliği olarak değerlendirilemeye-
ceğini, sanıklann ancak örgüte yardım ve
yataklık etmekle suçlanabileceİderini be-
lirtti. Sağlam, bu yönde Yargıtay tarafın-
dan alınmış kararlar olduğunu da ifade
ederek sanıklann tahliyelerini istedi.
Savcı ise Bilal Soytaş'uı ek ifadesi ne-
deniyle dosyaya ilave edilmek üzere ek
iddianame hazırlanabileceğini, bu neden-
le dosyanın incelenmek üzere kendisine
verilmesini istedi. tstemi yerinde bulan
heyet, dosyanın DGM savcısına gönderü-
mesine ve sanıklann tutukluluk hallerinin
devamına karar vererek duruşmayı ileri
bir tarihe erteledi.
Bu arada Diyarbakır Emniyet Müdür-
lüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerin-
ce dün yapılan operasyonlarda 6 Hizbul-
lahçı gözaltına alındı.
IFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Türkiye'de son yıllarda garip bir
paradoks yaşanıyor. Üniversiteler,
şimdiye kadar siyasal iktidartara kar-
ş» hep özgüriüklerin genişlemesi için
imücadele ettiler. Siyasi iktidariar da
!bu bilim yuvalarına kızıp, onların
lözerkliğini, özgürlüğünü engellemek
|için elinden geleni yaptılar. Önce 12
jMart 1971 askeri darbesinde, sonra
;12 Eylül 1980 askeri darbesinde üni-
;versite kanunlannı değiştirip gerici-
Jleştirdiler. Öğretim üyeleri de ellerin-
jden geldiğince buna direndiler.
i Önceki gün Istanbul Üniversite-
isi'nin açılışındaki manzara, işin ne
' kadar abes bir noktaya geldiğini göz-
ler önüne serdi. Şu anda iktidardaki
DSP-MHP-ANAP koalisyonu, insan
haklarıyla özürlü bir koalisyon. Dü-
şünce özgürlüğünün önündeki en-
gelleri kaldırmıyor, YÖK sistemini
kaldırmıyor, hâlâ insanlar düşünce-
leri nedeniyle hapishane, mahkeme
kapılanndan geri gelmiyor. F tipi hüc-
re cezaevleri gündemde. Üniversite-
de YÖK baskıları nedeniyle özgürce
araştırma yapılamıyor.
• • •
Hükümetin Sağmdaki Rektör
Böyle bir ortamda üniversite açı-
lırken ne olması gerekirdi? Üniversi-
telerin, bu baskıcı ortama karşı öz-
güriüklerin yanında saftutması gere-
kirdi. Siyasi iktidann bilimsel özgür-
lüğü engelleyen kısrtlamalanna kar-
şı, bilimset araştırmayı savunması
gerekirdi.
Bizde ne oluyor? Geçen yıl üniver-
sitenin açılışında Süleyman Demi-
rel'e övgüler yağdıran, onu çağdaş-
lığın temsilcisi olarak kutlayan, onun
yanında saf tutan Alemdaroğlu, bu-
gün de MGK temsilcisi gibi konuşu-
yor. Bu ülkeye neden özgüriüğün ge-
rekli olmadığını anlatıyor.
Bu ülkede şeriat ve bölücülük
tehlikesi mi var? Üniversitenin bu
konuda yapması gereken, bu ko-
nulann özgürce araştınlmasını teş-
viketmektir. Bölücülük nedir, Türki-
ye bölünme tehlikesi altında mıdır?
Şeriatçılık nedir, siyasi Islam nedir,
Müslümanlıkla siyasi Islam arasın-
daki ilişki nedir? Üniversite bu ko-
nuda araştırmalar yaptırabilir, bu
konulan üniversitede tartıştırabilir.
Bu konuda araştırmalan teşvik ede-
bilir.
Bizde ne oluyor? Bir üniversite rek-
törü çıkıyor, "Bölücülük ve irtica teh-
didi vardır, bu nedenle özgüriükleri
kısıtlayın" diyor. Özgürlükler konu-
sunda olumlu bir karnesi bile olma-
yan bir hükümetin temsilcisinin da-
ha gerisine düşmek ne acıdır. Üniver-
sitelerde ilk kez böyle bir manzara or-
taya çıkıyor. Eğer Istanbul Üniversi-
tesi Rektörü bunu çağdaşlık adına
yaptığını söylüyorsa, Demirel taraf-
tartığı da mı özgürlük içindi? Kadın
öğretim üyelerinin etek boylan ve er-
keklerin favori uzunluklan için genel-
ge yayımlamak da mı özgüriüklere
giriyordu? Dünyanın hangi çağdaş
üniversitesinde böyle genelgeler ya-
yimlanıyor?
Yunanistan'la siyasi ilişkiler kötüy-
ken, tıpkı iktidar gibi davranıp Yuna-
nistan'a bilim adamı göndermeyi ya-
saklayan Alemdaroğlu, sonradan
ilişkiler yumuşayınca Papandreu yu
bizzat Istanbul Universitesi'ne davet
edebiliyor. Bilim kurumlannın siyaset
üstü olması gerekmez mi? Yunanis-
tan'la Türkiye arasında siyasi sorun-
lar olabilir, üniversite bilim yuvasıdır,
bu ilişkilere bağiı olmadan ilişkileri
neden sürdürmüyor?
• • •
Alemdaroğlu'nun Atatürkçülüğü
tepeden inmeci ve özgürlük dışı bir
Atatürkçülük. Tabulara karşı müca-
dele eden devrimci Atatürk'le böy-
le bir Atatürkçülük nasıl bağdaştın-
labilir? Üniversiteden Bülent Tanör,
Burhan Şenatalar, Ülkü Azrak, Ay-
sel Çelikel, Gencay Gürsoy, Tah-
sin Yeşildere, Izzettin Önder gibi
üzerinde tartışma bile yapılamaya-
cak, solculuğundan, demokratlığın-
dan şüphe edilemeyecek isimleri
karşısına alan, onları susturmayı
amaçlayan, Azerbaycan'dan faşist
darbe girişimi nedeniyle sınır dışı edi-
len Ferman Demirkol'u üniversite
kadrosunda koruyan bir anlayış na-
sıl çağdaş olabilir ki?
ANAP'lı Bakan'ın sağına düşmüş
ve kendisini çağdaş olarak tanımla-
yan rektörün TV'deki görüntüleri hü-
zün vericiydi. Alemdaroğlu, daha ön-
ce Istanbul Üniversitesi'nde, Cem'i
Demiroğlu döneminde YÖK'e karşı
olanların arasındaydı. Şimdi tam bir
YÖK'çü gibi hareket ediyor. 12 Ey-
lül' ün üniversiteleri yok etmek ve bi-
limi öldürmek amacıyla kurduğu sis-
temin olanaklarından yararlanarak,
özgürlük karşıtı bir çizginin sözcüsü
haline geliyor.
Cumhurbaşkanı Sezer, "Üniver-
siteye bilimsel özgürlük gerek, YÖK
tepeden inme yöntemlerie üniversi-
tenin içine kanşmasın" derken, söz-
de çağdaş ve solcu olduğunu söy-
leyen bir rektör ise 12 Eylül YÖK'çü-
sü haline dönüşüyor. Garip ama ger-
çek, hükümetin sağında bir çağdaş!
Bu da ancak Türkiye'de olabilir.
Bu söylediklerini gitsin çağdaş ül-
kelerin birisinde söylesin, onu bilim
adamı sayarlar mı bakalım!
GLOBALPOLİTÎKÜLTÜR
j
ERGİN YILDIZOĞLU
'Toplumsal Sorun': l
'Dışlanmışlar'ın Dönüşü!
Prag'daki protesto gösterilerine katılanların sa-
yısına bakarak "anlamsız bir katabalık..." "bir;
avuç kızgın genç, nostaljik 68 kuşağı kalıntası,
anarşist, fanatik". hatta CNN'in terimiyle neo- •
komünist diyerek geçiştirmek isteyenler var. Bun-
lar kendilerini aldatıyorlar. Çünkü, Seattle'dan .
Prag'a, sokaklara dökülenler, uzun bir süre sessiz
kalmış bir volkanın ağzından sızmaya başlayan bir
lava benziyor. Altında megatonlarca basınç var.
Daha önce de, 18. yüzyılın sonuyla 19. yüzyılın ba-
şında Ingiltere ve Avrupa'da da gözlemlenen bu
basıncın, o zamanlar bir de adı vardı: "Toplumsal
sorun" (Social Problem, La Probleme Social).
Bugün yaşanan ve gelecekte de yaşanması olası
gelişmeler, benzer bir toplumsal sorunun geri
geldiğini gösteriyor.
Seattle-Prag olaylarından yaklaşık iki yüzyıl ön-
ce de, serbest piyasa ilişkileri hızla yayıtıyor, yeni
teknoloji, üretim alanlarını altüst ediyordu. Bu tah-
ribat, toplumda bir işsiz tanm, manifaktür emek-
çileri, giderek yoksullaşan ve yok olan küçük za-
naatkâriartabakası yarattı; aileyapısını dağıttı, ko-
nut sorununu daha da ağırlaştırdı. Böylece işsiz-
lerin, yoksulların, evsiz barksız çocuklann, dilen-
cilerin, sokakta yatanlann, kısaca "piyasa ve üre-
tim ilişkilerinden dışlanmışlann" sayısı giderek
arttı. Bu sorunla ılgilenebılecek tek toplumsal öz-
ne devlet idi, ama egemen düşünce buna izin ver-
miyordu: "Mallann, sermayenin dolaşımı en-
gellenmemeli'', "Devlet piyasanın işleyişine ka-
nşmamah", "Emeğin fiyatı da piyasada ser-
bestçe oluşmalı." "Işsizler mi, dediniz?.. On-
lar, piyasada var olan işlerde çalışmayı kabul
etmeyen bir tembeller, ahlaksızlar, serseriler
sürüsü, o kadar! Devlet bunlan toplayıp içeri
atar, ya da zorla çalıştnr, böylece sorun orta-
dan kalkar..."
O zamanlar "toplumsal sorun" olarak nitetenen
bu olgunun temelinde biri azınlık/egemen, diğeri
çoğunluk/yönetilen, iki toplumsal tabaka arasın-
da oluşan ve giderek gerilen bir fay kınğı yatıyor-
du: Azınlık, sayısal olarak küçülmeye devam
ederken ekonomik gelişmenin nimetlerinden fay-
dalanarakzenginleşiyordu. Bu ekonominin nimet-
lerini üretenleri de içeren bir çoğunluk ise yoksul-
laşıyor, hatta ekonomidenAoplumdan dışlanıyor-
du; bu yüzden de giderek kızgınlığı artıyordu. Böy-
le bir toplum nasıl var olmaya devam edebilirdi?
1840'larda genel bir kriz Ingiltere ve Avrupa'yı
sarsınca, "dışlanmışlarla" yeni şekJllenmeye baş-
layan işçi sınıfının tepkileri birleşti, buna, radikal
cumhuriyetçi ve anarşist aydınlar da katılınca olu-
şan kanşım 1848 devrimlerindetüm Avrupa'yı ate-
şe verdi. Artık, bundan sonra egemen sınrflann
vurdumduymazlığının yerini derin bir korku ala-
cak, kapitalist sınıf her şeyi toptan kaybetmemek
için aristokrasiyle anlaşacak, siyasi ve ekonomik
iktidarının sınırlanmasını kabul edecekti. Bundan
böyle devlet, toplumsal ilişkileri düzenleyen, çatH"
şanlann, yoksullann, dışlanmışlann toplumsal so-'
runlannı haftfletmek, öfkelerini etkisizleştirmek için'
gerekirse ekonomiye müdahale eden, mülkiyet
hakkını sınıriayan bir seri görev üstlenmeye baş-
layacaktı. Toplumsal refoım kavramı daha çok kul-
lanılır oldu, "piyasanın gizli elinin" düzenleyici
gücüne güven giderek azaldı, "toplumsal ilişki-
leri en iyi piyasa düzenler" zırvası da giderek
gözden düştü.
İki dünya savaşı arasındaki dönemde patlak ve-
ren büyük kriz sırasında (küreselleşme süreci du-
vara çarptığında) serbest piyasaya güven toptan
kayboldu. Aksine, devletler arası ve sınıfsal çatış-
malann, serbest piyasanın yıkıcı etkilerinin (mali
ekonomik krizlerin) altüst ettiği birortamın içinden
refah devleti, "karma ekonomi konsepti", ka-
pitalizmi değiştirmeyi değil de, uzlaşmalarla koru-
mayı amaçlayan bir sosyal demokrasi doğdu. Iş-
te bu yüzden, milyarder yatınmcı Soros, serbest
piyasa dogmatiklerine, "Bugün kaldırmak iste-
diğiniz kurallann ilk başlangıçta neden kondu-
ğunu hiç durup düşündünüz mü" diye soracak,
serbest piyasayı kapitalizm ve demokrasinin baş
düşmanı ilan edecekti. Bugün küreselleşme, diğer
bir deyişle dünya ekonomisinde denetimsiz piya-
sa koşullannın egemen kılınması projesi, tarihin
tekerleğini geri çevirdi ve "toplumsal sorunun"
yeniden ortaya çıkmasını büyük ölçüde hızlandır-
dı.
Toplumsal sorun aslında, dünya ekonomisini
etkileyen yapısal krizle birlikte 1970'lerde filizlen-
meye başladı. Ancak, 1968-73 toplumsal kabar-
ması devletin baskıcı aygıtlanyla geriletildikten,
sonra yukanda değindiğim "refah devleti'', poli-
tikalan (1980'lerde neo-liberal politikalar devreye
girene kadar) toplumsal sorunun derinleşmesini
büyük ölçüde yavaşlattılar. 1980'lerden bu yana
neo-liberal proje, bir taraftan, toplumsal soru-
nu yaratan koşulları daha da güçlendirdi ve dün-
ya ölçeğinde yaygınlaştırdı; diğer taraftan, ulus
devletlerin elindeki toplumsal uzlaşmayı kolaylaş-
tıran, böylece kapitalizmi koruyan aygıtlan alma-
ya başladı. Bir taraftan, uluslararası rekabet ve
özelleştirmenin etkisiyle, sanayiler, etraflanndaki
toplumsal yapılaria birlikte dağılırken toplumsal
yardımların kesilmesi işsizlik koşullannı ağırtaştır-
dı, çalışanlan daha da yoksullaştırdı. Eğitim sis-
temlerindeki kaynak yetersizliği de, yeni kuşakla-
nn topluma katılmasını giderek zorlaştınyordu. Bu
sırada, küreselleşmenin tahribatına uğrayan azge-
lişmiş ülkelerden, savaş bölgelerinden gelişmişle-
re doğru hızlanan göçlerin getirdiği insanlann da
katılmasıyla (üstelik gelişmiş ülkelerin bir ekono-
mik büyüme yaşadığı 1990'larda) çok kültürlü ço-
kuluslu ve küresel bir "dışlanmışlar" tabakası hız-
la büyümeye başladı. Asya krizi bu süreci daha da
hızlandırdı.
Önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkeler başta
olmak üzere dünya ekonomisinde yaşanacak bir
yavaşlama, belki de resesyon sırasında "toplum-
sal sorun" daha da büyüyecek. Önümüzdeki iki
pazartesi, bu soruna daha bir yakından bakarak
gelişme dinamiklerini irdelemeye çalışacağım.
Türkiye Gazetecıler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bızim Gazete
Ülke sorunlarına ilişkin raporlanyla, araştırmalanyla,
köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumların
gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun.
Tel: 0.212. 511 08 75