Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2000 SAU
14 kuttur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Deııiz diye bir deükanh...• "Deniz Diye Bir
Delikanlı" örneği,
vurdumduymazlığın
duyarlılığın yerine
geçtiği toplumumuzda
polıtik tiyatronun
gerekliliğini, ancak
politik-belgesel oyun
yazımında ve
sahnelenişinde
bilineni aşmanın
zorunluluğunu bir kez
daha duyumsatıyor.
38. yılına giren Ankara Sanat
Tiyatrosu, 2000-2001 üyatro dö-
nemini, Metin Balay'ın yazıp
sahnelediği "DenizDiyeBir De-
likanlı" adlı oyunla açtı. 6 Ma-
yıs 1972'de, arkadaşlan Hûseyin
Inanve Yusuf Aslanlabirlikte
idam edilen, 68 kuşağının efsa-
neleşmiş öğrenci lideri ve THKO
önderi DenizGezmiş'in yaşama
ve ölme serüvenini, zaman akı-
şı içinde bir ileriye bir geriye
zikzaldar çizerek kısa tablolar-
la dile getiren bir çahşma var
karşımızda.
Neyi amaçlıyorbu oyun? Otuz
yıl öncesinin, bugün ellili yaş-
lannı süren kuşağın beynini ve
yüreğini örselemiş tarihine çö-
zümleyici bir bakış açısı getir-
meyi mi? Belleksiz toplumu-
muzun gündemden çıkanverdi-
ği önemli toplumsal-tarihsel
olaylan anımsatmayı mı? Otuz
yıl öncesine damgasını vuran
bir harekete temel olmuş bir ide-
olojiyi tartışmayı mı? Bu hare-
keti, dünden bugüne uzanan ta-
rih dilimi içinde değerlendirip
günümüze ilişkin bir ileti kotar-
Metin Balay'ın yazıp sahnelediği "Deniz Diye Bir DetikanlTda
Deniz'in 'deti-kanlı'hğı tüm yönleriyle dile getirmek amaçlanmış.
mayı mı? Kaç yıldır toplumun
gündemindeki sıcaklığını koru-
yan idam cezasma karşı çıkma-
yı mı? Sık sık şu ya da bu biçim-
de yaşayageldiğimiz baskı dö-
nemlerinde çalıştınlmış çarpık
adalet mekanızmasını yermeyi
mi? Ya da Deniz Gezmiş efsa-
nesini sahnede de efsaneleştir-
meyi mi?..
Gezmiş'in, boynuna ilmekge-
çirildiği an ile tıbben ölmüş sa-
yılacağı an arasındaki müthiş
bir duygusal gerilim yaratan
uzun sure içinde yer alan oyun-
da, "asılnuş" ama "ölememiş"
insanın bilincinden boşaldığı
duygusunu veren kısa, kopuk
anı tablolannı izlerken, bu soru-
lardan birinin yanıtını bulmaya
çalıştım.
Bulamadım. Ne yakın tarihi-
mizin sancılı dönemine ışık tu-
tacak denli aynntılı bir belgesel
çahşma, ne Deniz Gezmiş'in
simgelediği eylem bağlamında
bir hesaplaşma. ne son otuz yı-
lın Türkiye'sindeki sol hareke-
te ilişkin toplumsal ya da poli-
tik bir yorum, ne de dünü bugü-
ne ulaştıran herhangi bir eleşti-
rel bakış... Bulduğum, Avukat
HaBtÇelenk'in anılanndan, De-
niz'in babasının, arkadaşlanmn
anlattıklanndan, otuz yıl önce-
sinin basınından, bugün de ga-
zetelerde çıkanyazılardan bildi-
ğimiz, bir bölümü tarih, bir bö-
lümü anektod niteliğinde olay-
lann oluşturdugu tablolarla De-
niz'in anlatılışı...
"Hoşça Kal Yann" filmi kı-
sa süre önce izlenmemiş olsa,
belki unutulanı anımsatma yo-
lunda, en azından ölmüş duygu-
lanmızı canlandırma adına bir
işlev taşıyacak oyun. Ancak kı-
sacık yaşamı kalabalık ögrenci
kitlelerine liderlık etmekle, top-
lu coşku seli yaratmakla, silah-
lannpatladığı yoğun bir serüven-
ler dizisi içindeki duygusal-şi-
irsel anlarla örülmüş bİT genci,
içinde varolduğu ve onu yoke-
den toplumsal-politik ortamla
iç içe dile getirmede kullanılan
Eastwood, son filmi 'Uzay Kovboylan 'nda hayatın 70'inden sonra başladığını kanıtlıyor
Uzayda dörbıala macera
CUMHUR CANBAZOĞLU
Sinemada ellinci yılını geride bıra-
kan CKnt Eastvtoodbeyazperde de ha-
yatın 70'inde başladığma herkesi inan-
dırmayı başaracakmış gibi gözüküyor.
Eastwood (70 yaşında), bu hafta gös-
terime giren Uzay Kovboylan (Space
Covvboys) adlı fılminde, yanına Jaroes
Garner (72), Donald Sutnerland (66)
ve 'ufakhk' Tommy Lee Jones'u (52)
alıp uzaya çıkıyor ve ilerlemiş yaşına
karşın hem kameranm önünde hem de
arkasında ilginç işler kotanyor.
Eylül başında Venedik'ten kariyer
ödülü alan ve başansı Avrupa sinema-
sı tarafından da belgelenen Eastvvood,
Lucas'ın Industrial Light & Magic şir-
ketinin etiketini taşıyan birkaç özel
efekt dışında, NSA'nın arşivinden ya-
rarlanarak mutevazı, klasik bir film
çekmeyi tercih etmiş.
Konu şöyle: îkon, dünyanın tepesin-
de dönüp duran bir Sovyet uydusu (han-
gi amaca hizmet ettiği karanlık); anza
yapıyor ve Ruslann ABD'li dostlanna
bildirdiğine göre yörüngeden sapıp
dünyanın yanstnı iletişimsiz bırakacak
kadar tehlıkelı.
Amerikalılara her şeyi yap, televiz-
yonlannı ve telefonlannı ellerinden al-
ma derler; nitekim onlar da bir yandan
bu felaketi yaşamamak, diğer yandan
da her zaman olduğu gibi insanlık adı-
na bir şeyler yapmak amacıylahareke-
te geçiyorlar ve sonmu çözmek için o
günün teknolojisini iyi bilen birilerini
anyorlar. Akıllara, 40 yıl öncesinin küs-
• Eastvvood fılme
Uzay Kovboylan
ismini verirken bir
yanda iyi tanıdığı
kovboy dünyasını,
diğer yanda da hiç
alakası olmadığı
uzayı bir araya
getiriyor.
O, çocuİduğunda
uzayla ilgili hiçbir
proje başlatıimadığı
için uzaya gitmeyi,
yıldızlarda neler
olduğunu hayal bile
etmemiş.
kün, astronot adayı pilotlar geliyor.
Bunlar, o kadar çalışmalarına ve hazır-
lıklara karşın, 1958'de son anda NA-
SA'nın karar değiştirmesiyle uzaya ilk
giden Amerikalılar olma şerefini bir
şempanzeye kaptıran, Hava Kuvvetle-
ri'nin Daedalus ekibi
Daedalus üyeleri, Ikon'un sistemine
çok benzeyen Skylab uydusu için za-
manında çok ter akıttığı için Rus uy-
dusunu ehlilleştirecek tek çare gibi gö-
züküyor. Filmin ilkyansında, ekip genç
astronotlardan bu sürpriz uzay mace-
rası için egitim abyor. Bu bölüm filmin
en komik ve inandıncı kısmı. Gerisi
ise yine Ruslarla soğuk savaş dönemi-
ni anımsatan ve onlarla dalgageçme he-
vesiyle bir dalaş şeklinde gelişiyor...
Uzay Kovboylan,birastronotun uza> -
daki ağırhğı kadar hafif, eski bir me-
lankolik kovboyu, rafıne bir cazcıyı,
başanlı bir belediye başkanını, eni ko-
nu iyi bir yönetmeni alİaşlamak, onun
birikimini hissetmek için de hayli do-
yurucu bir yapım...
Eastvvood fılme Uzay Kovboylan is-
mini verirken biryanda çok çok iyi ta-
nıdığı kovboy dünyasını. diğer yanda
da hiç alakası olmadığı uzayı bir ara-
yagetiriyor. Hatta. kendi anlanmıyla ço-
cukluğunda uzayla ilgili daha hiçbir
proje başlatıimadığı için ne küçükKiğün-
de ne de yetişkin döneminde uzaya git-
meyi, yıldızlarda neler olduğunu hayal
etmemiş bile. Ashnda Vahşi Batı'dan
çok yakından tanıdığı çekişmeyi, mü-
cadeleyi uzaya taşırken de amacı, her
yaştan seyirciyi çekecek bir ortam ya-
ratıp farklı konulan deşmek. örneğin,
tüketım toplumlannda, işe yaramadık-
lan savıyla tam bir ıskarta muamelesi
gören yaşlan ilerlemiş insanlarm özel
dünyasını anlatmak. Bunu komediyle
sanp sarmalayarak vermeyi tercih edi-
yor ve işin içine bol mizah katıyor, ken-
diyle alay etmekten de çekinmiyor.
Aralannda ünlü Cape Canaveral üs-
sünün de bulunduğu NASA'nın otan-
tik mekânlannda çekilen film, karele-
ri son derece iyi sarmalayan müziğiy-
le ve usta oyunculanyla, haftanın en iyi
Hollywood seçimlerinden biri; özel-
likle Eastvvood hayranlanna ve kome-
diyi sevenlere...
AYANCIK İCRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK AKTTIRMA İLANI
2000/102 Es.
Saülmasuıa karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi evsafi: 1 - Tapu kaydı: Sinop ili, Ayancık ilçesi, Belediye caddesi mevkii 41 ada, 24 parselde kayıtlı ta-
şınmaz üzerindeki kâgir apartmanın 3. katındaki (6) bağımsız bölüm No'lu dubleks daire. Adresi: Ayancık ilçesi, Belediye Caddesi - Sinop. Muhammen kıymeti: Bilir-
kişice 21.916.139.500 TL değer takdir edilmiş olup takdir edilen değer üzerinden satışa çıkanlmıştır. 2- Tapu kaydı: Sinop ili, Ayancık ilçesi, Belediye Caddesi mevkii
41 ada, 24 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki kâgir apartmanın zemin katındaki (7) bağımsız bölüm No'lu dükkân. Adresi: Ayancık ilçesi, Belediye Caddesi - Sinop.
Muhammen kıymeti: Bilirkişice 8.311.985.100 TL. değer takdir edilmiş olup, takdir edilen değer üzerinden satışa çıkanlmıştır. 3- Tapu kaydı: Sinop ili, Ayancık ilçe-
si, Belediye Caddesi mevkii 41 ada, 24 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki kâgir apartmanrn zemin katındaki (8) bağımsız bölüm No'lu dükkân. Adresi: Ayancık ilçe-
si, Belediye Caddesi - Sinop. Muhammen kıymeti: Bilirkişice 8.354.488.400 TL. değer takdir edilmiş olup, takdir edilen değer üzerinden satışa çıkanlmıştır. Satış şart-
lan: 1-Taşınmazınbirincisatışı 1.12.2000 günü olup, a) (6) bağımsız bölüm No'lu dubleks daire için 10.00-10.15 b) (7) bağımsız bölüm No'lu dükkân için 10.00-10.45
c) (8) bağımsız bölüm No'lu dükkân için 11.00-11.15
saatleri arasında Ayancık Icra Müdürlüğü'nde açık arttınna ile satüacaktır. Bu artürmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacak-
lan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artnranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 11.12.2000 günü ay-
nı yer ve aynı saatlerde ikinci arttırma yapılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artnranın taahhüdü saklı kalmak üzere artürma
ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedeiinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış iste-
yenin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevüme ve paylaşnrma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle
alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri la-
zımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş ver-
giler satış bedelinden ödenir.
3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan ıddıalannı dayanağı belgeleri ile on beş gün
içinde dairemize büdirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hanç bırakılacaklardır.
4- thaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefılleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasın-
daki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerriit faızinden müteselsilen mesul olacaklardır. ihale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce
tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2000/102 Esas sayılı dosya numarasıyla
müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 13.10.2000
(*) Ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. • Basın: 59057
tiyatro dili yetersiz kalıyor.
Anlaşılan Metin Balay, sergi-
lediği olayda odak noktası ola-
mamış konular üstünde duşün-
meyi seyirciye bırakarak, önce-
likle Deniz denen delikanlının
"deD-kanü"lığını tüm yönleriy-
le dile getirmeyi amaçlamış. (Bu
nedenle, oyunun adı ile oyun bi-
rebir örtüşüyor.) Che Guevara
rüzgârlannın estiği bir gençlik
ortamında, şeriata ve bağnaz
ulusçuluğa iktidarlarca sunulan
açık kart karşısmda, Marksist-
Leninist, anti-emperyalist dü-
şünceyle yurtseverliğı buluştu-
rup devrim bayrağını çekmiş gö-
züpek delikanlının pek çok çe-
lişkiyi banndıran özelliklerini
sıralamış oyun boyunca: şiirsev-
gisınden, silaha -öldürmek için
olmasa da- kolaylıkla sanlışı-
na, ailesine olan bağlıhğından
üniversite yetkililerine korku-
suzca kafa tutuşuna, çocuksu ve
çılgm gençlik şakalanndan ge-
ceyansı zorla yabancı evlere gir-
meye, silah marifetiyle kaçırdı-
ğı yabancı askerlere kardeşçe
davranmaya, bir yandan dört ya-
nını çevirmiş güvenlik görevli-
lerinin ateş çemberindeyken öte
yandan istemeden elinden ya-
raladığı bir kadın için üzüntü
duymasına, su kıyısında türkü
çağıran keyifli çocuktan ölüm
öncesinde gür sesiyle slogan sa-
vuran inançlı militana dek...
Ancak, duygu ile usu, sevecen-
likle öfkeyi, mizah ile ciddiye-
ü yanyana sergilerken algılama-
yı ve yorumlamayı zenginleşti-
ren ironik biranlanma ulaşama-
mış. Bu yüzden karşıtlar, birbi-
rini dengelemektense birbirini
iter duruma gelmiş. Oyunun tab-
lolannı bûtünleyecek, toplu bir
anlama yöneltecek denetleyici
etmen oluşamayınca da geriye
seyircinin ancak parçalardan üre-
tebileceği bölük pörçük anlam-
larkalmış. Birde "Anayasa\ıteb-
dfl, tağyirvçflga eüne"suçundan
ipe gitmiş üç ünlü politikacuun
öcünün, "misineme'' yoluyla ahn-
dığı izlenimini veren bir karar-
la üç delikanlının alelacele idam
edilişinin onanlmaz acısı...
Deniz Gezmiş olayının simge-
lediği bu karmaşık, bir anlamda
da karmakanşık siyasi döneme,
çeşitli bakış açılannın birbiriy-
le çeliştirildiği bir tartışma oyu-
nu yapısı içinden bakılabılmiş
olsaydı, "e6ane"gerçeklerle ör-
tüştürülüp, o gerçeklerle otuz yıl
sonrası (bugün) arasında ilmek-
leratılabilecekti. O zaman da ti-
yatro için çarpıcı bir malzeme
oluşturan "Deniz Gezmiş olayı"
sahnelerimizin sağlam bir poli-
tık tartışma oyununa kavuşma-
smı sağlayabilirdi. Ne ki Metin
Balay kendisine bu şansı tam-
mamış...
Oyun, çoğu Eskişehir Anado-
lu Üniversitesi Devlet Konserva-
tuvan mezunu olduğunu öğren-
diğim gençlerden oluşmuş taze
birkadroyla sergileniyor. Bu aü-
lım umut verici, çünİcü son yir-
mi yıl içinde oyuncu bakmıından
dunnadan kan kaybeden A.S.T.'a
omuz verecek hazır kuvvet ge-
rekli. Ancak, gençlerin sürekli bir
çabayla kendilerini geliştirme-
leri gerekecek. Onlan ilk kez iz-
lediğim bu oyunda sevindirici
olan duygu sömürüsüne gitme-
den, rolü büyütmeye çalışma-
dan, en önemlisi de bağırmadan
kotardıklan yorumlar oldu. Uma-
nm, oyunculukiçin "olmazsaol-
maz" albeniyi zaman içinde ucuz
ve kolay kazanımlarayüz verme-
den oluştursunlar sanatçı kişi-
liklerinde. Önlerinde ince, uzun
ve zorlu bir yol var...
Metin Balay, oyununu yalm
bir sahne düzenine yerleşrirmiş.
Çevre düzenini işlevsel kılmış.
Yarattığı görsellüc ise otuz yıl
öncesinin yan belgesel polirik
oyunlanndan alışageldiklerimi-
zi yinelediği için sahneleme ol-
gusunu sıradanlaşönyor. Kalaba-
lık boykot ya da forum sahnele-
rinin alabildiğince cılız kahnası
yanında, çok kısa tablolar yete-
rince vurucu olamadığı gibi yan
duvara yansınJan belgesel-tarih-
sel aşamalar, ancak o günlen so-
luk soluğa yaşamış olanlann an-
layabileceği düzeyde bilgi veri-
yor. Sahnede yansıtılan olayla
en iyi bütünleşen ise KemalGü-
nüç'ün, baştan sona "pathos"a
dayalı fonmüziği...
"DenizDiyeBirDeükanh" ör-
neği, vurdumduymazlığın du-
yarlüığın yerine geçtiği toplu-
mumuzda politik tiyatronun ge-
rekliliğini, ancak politik-belge-
sel oyun yazımında ve sahnele-
nişinde bilineni aşmanın zorun-
luluğunu bir kez daha duyum-
satıyor.
YAZIODASI
SEIİMİLERİ
Kitapevleri :
,
Gerçek kitapsever için kitapevleri çıldırtıcı yer-
lerdir.
Düşünün, yolda karşınıza bir kitapevi çıkjyor, ace-
le işiniz var, vitrindeki kitaplara bakmaktan ken-
dinizi yine de alamazsınız.
önce vitrindeki kitaplar, sonra içerdekiler, dizi
dizi, sıra sıra, raflarda...
Ne zaman bir kitapevine girsem, ordaki bütün
kitaplan edinmek isterim. Vakit sabahtır, vakit oğ-
ledensonra, akşamüzeridir, kitapevindeyseniz za-
man unutulur.
Kitapevlerinde zamanın nasıl geçtiğini fark et-
mem. Hele gençlik yıllanmda, yetişme yıllanmda
sabahtan akşama kitapevlerinde yaşardım.
O zamanlarTeşvikiye'de otuaıyorduk. Otobüs-
le, dolmuşla Beyazıt'a geliyor, doğru Sahaflar'a
gidiyordum. Sahaflar'da birbirinden güzel krtapev-
leri vardı. O zamanlar yalnızca günün moda ki-
taplanyla yetinilmez, her yazann her kitabına raf-
larda ulaşılabilirdi. Şurda Salâh Birsel'ler, şurda
Samim Kocagöz'ler, şurda Gogol'ler...
Çocukluğumdan hatırladığım kitapçı, Ahmet
Halit Yaşaroğlu Kitapevi'ydi. Cağaloğlu'nda, An-
kara Caddesi'nde. Dişçimiz Macrt Bey'in mu-
ayenehanesi de orada. Dişçiden çıkar çıkmaz, ki-
tapevine gidiyoruz ve bana bir kitap alınıyor, he-
nüz masal kitaplan.
Bu masal kitaplannı, bir daha okumam diye el-
den çıkarmıştım. Sonra pişman oldum. Hepsi
dünyanın en güzel masallanydı...
Geçmiş günlerin kitapevlerinde bilgisayartarfi-
lanyoktu. Kitapçı, sorduğunuz, aradığınız kitabın
künyesini ezbere bilirdi: Ferudun Fazıl'dan Bar-
baros Hayrettin Geliyor mu, Inkılâp basmıştı,
mevcudu kalmamıştır... Barbaros kardeşlerin ha-
yatlannı, zaferierini ve ıstıraplannı anlatır...
Bana mı öyle geliyor, kestiremiyorum: Geçmiş
günlerin kitapevleri gün ışığına pek açılmayan
mekânlardı. Hep elektrik ışıklan hatıriıyorum. Böy-
lece gün ışıklı gezip tozmalardan uzak, hep yağ-
muriu, eve kapanıp kitap okunacak günlerin çağ-
nşımlanyla dolup taşardı kitapevleri. Bu da sizi ye-
ni yeni romanlara, hikâye, şiir kitaplanna davet eder-
di.
Tek başıma gittiğim ilk kitapevi, Beyoğlu'nda-
ki Kitap Sarayı'ydı. Şimdi yerinde yeller esiyor.
Kitap Sarayı, adı gibi sarayı andınr, büyük kita-
peviydi. Oradan Köprûaltı Çocuklann\, Yakup
Kadri'nin Hep O Şarkısı'ru, Orhan Kemal'in Ba-
ba Evi'ni aldıgımı hatırlıyorum. Üçünü de soluk so-
luğa okumuştum.
Kitap Sarayı'nın kapıya yakın bir köşesinde
edebiyat dergileri dururdu, Variık'lar, Ataç'lar, Ye-
ni Ufuklar... Edebiyat dergileriyle ilk karşılaşmam-
dı.
Kitap Sarayı'nın az ötesinde, Taksim'e doğru,
Madam'ın kitapevi vardı. Madam'ı gişeyi andınr
küçucük btr pencerenin ardından görebilirdiniz.
Içeriye girmek handiyse yasak. Karakuru Madam
pencereyi açar, istediğiniz kitabı bir saat işite-
mez, bağınr çağırır, ama en bulunmaz kitabı da
tılsımlı değneğiyle buluverirdi.
Teşvikiye'de de bir iki kitapevimiz vardı. Tam oto-
büs durağının arkasındaki Güneş Kitapevi'ydi ga-
liba. Belki de Güneşli Kitapevi, Kırtasiye malze-
mesi de satardı. Bir uçtan bir uca aşk romanları,
Muazzez Tahsin'ler, Küçükhanımefendi'ter...
Nişantaşı'na yürüdüğünüzde Deniz Kitapevi:
Raflardan aşağıya ağlar sarkıyor, adeta balık ağ-
ları. Herhalde kitap hırsızlığına önlem...
Ama kitapevlerinden kitap yürütmek de yapıl-
mayan şlerden değildi. Galatasaray Lisesi'nde og-
renciyken, Tünel'deki Hachette Kitapevi, okula bîr
duyuru göndermiş; kitap aşıran öğrencilerin tek
tek saptandığını, saptananlann okul yönetimine
açıklanacağını duyurmuştu. Bazılanmızın yüzle-
ri sararmışsa da, arkası gelmemişti...
Koskoca istanbul bir ara neredeyse kitapevsiz
kalmıştı. Bugün öyle değil, sığınabilecegimiz bir-
çok kitapevi var.
Kitapevleri benim için hâlâ çıldırtıcı yerier..
CrayirH yazara barış ödülü
• Külrür Servisi -Cezayirli feminist yazar ve
fihn yapımcısı Assia Djebar, Frankfurt Kitap
Fuan çerçevesinde Alman Kitap Yayımcılan ve
Satıcılan Derneği tarafından verilen özel barış
ödülü ile onurlandınldı. 1950 yılmdan itibaren
geleneksel olarak verilen ödüle Djebar,
Cezayir'in demokratikleşmesine ve ulusal banşa
yaptığı katkılar nedeniyle değer görüldü. Gerçek
adı Fatima-Zohra Imalayane olan Assia Djebar,
Arap dünyasmda kadın kimliğinin gelişmesi için
yaptığı katkılarla tanmıyor. 1936 yılmda
Cezayir'in Cherchell kentinde doğan Djebar, ilk
Cezayirli Fransızca öğretmeni unvanmı kazanan
bir annenin kızı. Edebiyat kariyerioe 1950'lerde
başlayan yazar, 'Les Impatients', 'Les enfants du
nouveau Monde' adlı kitaplanyla geniş kitlelere
seslendi. 1970'lerde Arapça, film ve tiyatro
üzerine çalışmalara başlayan Djebar, edebiyata
tekrar 1980'lerde kısa hikâyelerden oluşan
'Femmes d'Alger dans leur appartement' ile
döndü. 1997 yılmdan bu yana Louisiana Devlet
Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapan
yazar, 1992 yılmda başlayan iç savaştan bu yana
Cezayir'de bulunmuyor.
Andahazrnin İksir'i Türkcede
• KiUtür Servisi- 'Anotomıst' adlı kitaoı 32 dile
çevrilen Arjantinli yazar Federico Andahazi, •
'tksir' adlı kitabı Güncel Yayıncılık'tan çıktı.
Modern bir gotik roman entrikası olarak
tanımlanan kitap, 19. yüzyıl Isviçresi'nde Percy
ve Mary Shelley, Lord Byron'la birlikte
Isviçre'de bir villaya yerleşirler.
Öğleden sonralannı edebiyatla uğraşarak
geçirirken kendi aralannda bir yazı yanşması
düzenlerler. tçlerinden biri Goethe'nin
Faust'unkine benzer bir antlaşma yaparak o
güne dek yazılmış en kusursuz vampir öyküsünü
edinir ve bu öyküyü Mary Shelley'in
'Frankenstein' romanmı okuduğu gece, kendi
yazmış gibi çevresindekilere sunar.
Urfa müziklepi C0 ohıyor
• ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı,
Şanlıurfa ilini ve özgün halk müziğini tamtmak
amacıyla CD hazırlayacak. Yerel müziklerden
örneklerin yer alacağı albüm, Şanlıurfa Devlet
Türk Halk Müziği Korosu ve Şanlıurfa
Valiliği'nin talebi üzerine hazırlanıyor.