Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17EKİM2000SALJ CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Royal National Theatre'ın sanat yönetmeni Trevor Nunn'a çeşitli eleştiriler yöneltiliyor
Tîyatroda kazan kaynıyorKüftür Servisi- Yeni sezonuna başlayan 'Ro-
yal Natiooal Theatre'ın ıçi kayıuyor. Sürekli er-
telenen oyunlar ve yönetimdekı gergin ilişkiler,
National Theatre'ın hem finansal hem de yeni
yapımlarda ciddi sorunlar yaşamasına neden
oluyor.
Bütûn bu sorunlar National Theatre'ın 29 Ey-
lûl'de ilk gösterimini gerçekleştireceği ilan edi-
len 'Romeo ve Jüh/et'i 3 Ekim'e ertelemesi
üzerine su yüzûne çıkö. Tiın Stuppk, yönet-
menliğini ûstlendiği oyunu, başkâ bir tiyatro
için hazırladığı oyun yüzünden zamanında biti-
remeyince National Theatre'ın sanat yönetme-
ni Trevor Nunn bu görevi üstlendi. Özellikle
iyice boşlanan son bölümü dûzeltmeye zamanı
kalmadığı ıçin 35 dakika kısaltan Nunn'ın oyu-
nun elini yüzûnü dûzeltmesi de bir işe yarama-
dı ve 'Romeo ve Jûryet' ağır eleştiri oklanna tu-
tulmaktan kurtulamadı.
National Theatre'daki ertelemeler sadece bu
oyunla bıöniyor. Henrik tbsen'in ünlü oyunu
'Prter Gynf'i yöneten Irlandalı yönetmen Co-
nall Morrison da oyunun ilk gösterim tarihinin
24 Eylül'den 13 Kasım'a ertelediğini açıkladı.
Yine National Theatre'ın oyunculannın rol al-
dığı ünlü Norveç destanuıın güç bir oyun oldu-
ğunu söyleyen lrlandalı yönetmen, bu uzun pro-
va dönemini yorucu olarak nitelerken özel prob-
lemleri yüzünden sık sık ara vermek zorunda da
kaldı. Bütün bunlara ek olarak Noel'de oynan-
ması planlanan 'AHceIn VVDnderiand' de 200 l'e,
yine Conall Morrison'ın sahneye koyacağı 'Fiay-
boy oftbe VVestern Worid' de bilinmeyen bir ta-
rihe ertelendi.
Bütün bu ertelemelerin ve uzayan provalann
National Theatre'ın şöhretini zedelemesi dışın-
da tiyatronun ekonomisini de ciddi biçimde et-
kilediği ortada. Sanat Kurulu'ndan 1 milyon
sterline yakın yardım almasına karşın tiyatronun
yaklaşık 13 milyon sterlin borcu olduğu söyle-
niyor.
Bütün bu problemlerin sonucunda gözler, da-
ha önce 'Royal Shakespeare Company'nin yö-
netmenliğini yapmış ve 'Cats', 'SefîDer' gibi ün-
lü müzikalleri yöneterek milyarlar kazanmış
TrevorNunn'a çevrildi. Tiyatro üyeleri, Nunn'ın
yönetimdekilerle ilişkisinin gerginleşmesine ve
pamuk ipliğine bağlı olmasına karşın oyuncu-
lar tarafindan çok sevildiğini ve saygı duyuldu-
ğunu söylüyor; Nunn'ın yönetimine karşı çı-
ertelenen oyunlar
ve yönetimde
gergin ilişkiler
yaşanması Royal
National
Theatre'ın
ekonomisini de
ciddi biçimde
etkiliyor. Nunn'ın
yönetimine karşı
çıkanlar ise onu
'sorumsuz
olmak'la ve
'küstahlık'la
suçlayarak oyun
ve yönetmen
seçimini
eleştiriyorlar.
kanlar ise onu 'sorumsuz obnak'la ve 'küstah-
hk'la suçluyorlar. Onun 'National Theatre'ın fi-
nansal harcamalar konusundakı sert polıtıkası-
na bir türlü alışamadığını ve bazı kritik kararla-
n vermekte zorlandığından veya 'geç kaktağm-
dan' şikâyet ediyorlar. Pek çok kişi Nunn'ın an-
laşması zor bir insan olduğunu ve çahştığı in-
sanlarla sürekli tartışmaya gırdiğinı söylüyor.
Gerçekten de tiyatronun finans müdürü Lew
Hodges Nunn'la yaptığı sert tartışmadan sonra
tiyatroyu terk etmişti.
Bunlann dışında Nunn'ın yönetmen seçimin-
de yanlış davrandığını söyleyenler de var. Ingil-
tere'nin en iyi yönetmenlerinden sayılan Sam
Mendes ve Stepben Daldry'yi ikna etmeyi ba-
şaramadığı için Stupple gibi başansız, Morrison
gibi 'sorunhı' yönetmenlerle çalışmak zorunda
kaldığı söyleniyor. Nunn ise "Mendes veDaMry
gibi fılmleriyle de başan kazanan yönetmenler
arûkkendüeViniuzunsüreliprojeleriebağlanıak
istemiyorlar. Yeni film projeleri için kendilerine
zaman kalması için artik daha az tiyatro oyunu
yönetiyoriar" diyerek kendisini savunuyor.
Birçok kişi de Nunn'ın oyun seçiminden şi-
kâyetçi. National Theatre'ın bugüne kadar oluş-
muş standartlannın altında oyunlar sahnelendi-
ğmi söyleyenler örnek olarak iyı kurgulanmış ama
vasat bir komedı olan Michael Frayn'ın 'Noises
OfT adlı oyununu gösteriyorlar. Simon Russd
Beale'in 'Hamlet' ve Nunn'uı kendi yapımı, Va-
nessaRedgrave'inbaşrolünüoynadıgıÇehov'un
'Vişne Bahçesi'nden daha nadır ve nitelikli ya-
pıtlann sahnelenebileceğini belirtiyorlar.
'Eyre'B dönemini öziüyoruz'
Nunn, 'doğru koşuDan yaratmak' diye nite-
lediği sanat yönetmenliğini bir kişinin üstlenme-
sinin olanaksız olduğunu ve biryardımcı seçme-
ye çalıştığını ifade ederek kendisini haklı çıkar-
maya çalışıyor. Ama, tiyatro içinden pek çok
kişi, haftada altı gün, günde 10 saat çalışan
Nunn'ın tam birkontrol meraklısı olduğunu ve
bu görevi künseyle paylaşmaya yanaşmadığını
söylüyor.
Sonuç olarak, Nunn'ın pek çok şeye gözünü
kapadığı ve 'muthı bir tiyatro topluluğu' olarak
nitelediği Royal Natıon Theatre'da kazan kay-
nıyor ve izleyicilerden çaüşanlara kadarpek çok
kişi Rkhard Eyre'in yönetiminde yaşanan 'al-
tm yıOan' özledığıni söylemekten kaçınmıyor.
Boby ve Peter Farrely kardeşlerln yeni komedisl 'Ben, Kendim ve Sevglllm' bu sezonun en iddlalı yapımlarından blrl
Aşkta insanın raJabikendisi olursaCUMHUR CANBAZOĞLU
'Aşkta rakibin kendi kendin olursan
neler yaparsın?' Işte, gişede bu sezo-
nun en iddialı yapımlarından biri ka-
bul edılen, Boby ve Peter Farrely kar-
deşlerin yeni komedisi Ben Kendimve
SevgjBm, özde bu garip formüj üzeri-
ne kurulu. Filmin başkahrarnanının
yaşamını altüst edecek bu ilginç du-
rumun parodisını, daha önce Salak ve
Avanak'ta (Dumb and Dumber-1994)
birlikte çahştıklan Jim Carrey'e ha-
vale eden Farrelykardeşler (Ah Mary
Vah Mary) westemden yol hiikâyesi-
ne, polisiyeden duygusal komediye
dek birçok türe uğrayarak ünlü yıldı-
zın tam ağzına layık bir senaryo oluş-
Filmde, kişilik bölünmesi yaşayan bir adamın hikâyesi anlabbyor.
turmuşlar öncelikle. Truman Şov ile
Aydaki Adam (Man On The Moon) gi-
bi iki 'ciddi' denemeden sonra şu ya-
pıtla kolay tüketilen komediye dönen
Carrey de, 20 milyon dolar karşılığın-
da o meşhur lastik suratını ve vücu-
dunu ustacaöne sürerek son derece kla-
sik konuda tennzJajri^ökarmayı ba-
şarmış. Konu gereği aynı anda ikı ay-
n tipi canlandınrken hem yeni 'ciddi
tip'ini hem de ahşılmış abartılı argo
çızgısinı bir arada kullanarak tüm hay-
ranlannı memnun etme olanağını ya-
kalamış.
Konuya gelince: Charlie Baileyga-
tes (Carrey), dört dörtlük biri ve tam
bır aıle babası; dünyanın en iyi insa-
nı, bölgenin en iyi polisi ve de kansı
Layla'ya (Traylor Howard) çılgın gi-
bi âşık.
Ancak kader ağlannı yine örüyor
ve zavalh Charlie'nin hayatı karanyor.
Kansı, onlann nikâh töreninde Limo-
usine marka otoyu kullanan cüce zen-
ciyle (Tony Cox) kaçıp şofbrle ilişki-
sinden doğmuş zencı üçüzleri de Char-
lie'ye bırakıyor. Charlie tam .15 yıl
boyunca yüreğindekı kine ve etrafm-
dakilerin alaylanna rağmen normal
bir insan gibi davranarak yaşamayı
sürdürüyor, ama bu keskin duygular
şizofreniye dönüşünce kişilik bölün-
mesi oluşuyor ve içindeki 'diğeradanı',
şiddet yanlısı, acımasız Hank ortaya
çıkıyor.
Charlie içindeki bu düşmanı ilaçlar-
la yenmeye çalışıyor ve bir süre bun-
dabaşarilı oluyor, Ancak-yüla^c»yai-
nız yaşadıktan sonra karşısına çıkan
IrenaWaters'a(ReneeZeflweger)âşık
olunca, aynı kızı ısteyen Hank'le ara-
sında müthiş bir rekabet başlıyor...
Carrey'nin pariak performana
Bu tür Hollywood işleri, genellikle
fazla sabun köpüğü olduklan, bu fılm-
de de sık sık görüldüğü üzere, özür-
lüler, hayvanlar, şişmanlar, hastalar
üzerine ağır espriler yaparak mizahı
aradıklan gerekçesiyle büyük eleşti-
ri alıyorlar. Batı basırunda Ben Ken-
dim ve Sevgüim de aynı muameleye
tutuldu ve fazla beğenilmedi.
Ancak bu kadar bol ürün içinde Far-
rely kardeşlerin yapın hem üstün tek-
nik özellikleriyle hem de Carrey'ninpar-
lak performansıyla kolay kolay bir ta-
rafa atılacak kadar sıradan değil; hat-
ta Carrey'nin iyi oyuncu olup olmadığı
konusundaki tarnşmalara son verme-
siyle belki tarflıi' bir adım diye de ni-
telenebilir.
Carrey ile Zelhveger'in sette başla-
yan aşkının tanıtımına katkıda bulun-
duğu yapımın Avrupa'daki gişesi güç-
lü; aldığımız bilgiye göre bızde de
beklenen ilgiyi yakalamış gibi. Gelen
haberlere göre Farrely'ler ilk rakam-
lan gördükten sonra çekmecede hazır
bekleyen 'devamfihni'ninsenaryosuna
son rötuşlan vermeye başlamışlar bile.
Robert Redford'un yenifilmi,genç bir golfçünün ve ona yardım eden meleğin öyküsünü anlatıyor
'Film yönetirken içime bir huzuryayılıyor'Kültûr Servisi - Robert Redford, her yana
egemen olan ticaret mantığına daha fazla daya-
namadığı gerekçesiyle Hollyvvood'u terk edeli
aradan 25 yıl geçti. Ama Hollyvvood'dan uzak-
laşıp Utah'taki dağ evine yerleşmesi, onun sine-
mayla ilişkisinin koptuğu anlamına gelmiyor ta-
bii. Bu süre içinde çektiği 'A River Runs Thro-
ngh It' (Bizi Ayıran Nefair) ve 'Quiz Sbow' (Şi-
ke) gibi fiünlerle Amerikan sinemasının kalite-
sini yükselöneye çalışmasının yanı sıra daha
çok bağunsız filmlere yer veren 'Sundance FHm
Festivaü'ni de Amerika'nuı en önemli film fes-
tivallerinden biri haline getirdi. Zamanla yaptı-
ğı filmler daha az polirik ve daha çok kişisel ol-
maya başladı. Tıpkı Amerika'da yakında göste-
rime girecek olan son fıhni 'The Legend ofBag-
gerVance'gibi...
Film, golf oynamayı isteyen ama sorunlan yü-
zünden bir türlü iyi bir golfçü olmayı başarama-
yan genç bir sporcunun öyküsü. Bunun üzerine
genç golfçü kendisine yardıma gelen bir melek-
le görüşmeye başhyor ve birden şansı dönüyor.
Genç golfçüyü Matt Damon ve onun 'yardun-
a meleği'ni ise WD1 Stnitfa canlandınyor. Red-
ford onlara bu teklifi yaptığında, ikisi de hay-
ran olduklan bu oyuncu ve yönetmene hayır de-
meyi bir an için bile düşünmemiş."Eğer seni
Robert Redford çağmrsa düşünmezsin, sadece
'evet' dersin" diyen Will Smıth'e katıldığını
söyleyen Matt Damon da şöyle eklıyor: "Yoğun
bir tempodan sonra dmlenmeyi düşünüyordum.
Ama Redford'a kim 'hayır' diyebilir ld?"
- 'Büyük Bunalun'm yaşandığı yülarda bir
golfçüyü anlatmak nereden aklmıza gekfa'?
ROBERT REDFORD - Cünkü golf, bir insa-
nın kendisine karşı oynadığı tek spordur. Eğer
içinde huzur yoksa ve kendinle banşık değilsen
golf oynamanın ya da başanlı olmanın imkânı
yoktur. Bir insanın yaşamında pek çok sorunla
O kadarduygusuz
veumursamaz
dönemlergeçiriyoruz
kibkj
heyecanlandmtcak
olaylara ihtiyaç
duyuyoruz-Sinema
da insanın bu
fhtiyaanıgideren
araçUmkmbirtanesL
Bir zamanlarbunun
içinpotitikçözümler
üretibneyeçakşdnuştL
O kadarçok yalanve
kandjrmacayia
karşdaşak M artik
bunJarda bir işe
yaramazoidu.
Vurdumduymazhkve
duygusuzluk artik
bütünsistemi de
geçbrmiş durumda."
karsılaşuğı dönemlerde birmeleğin kendisine yar-
dım etmesirü ıstemesi, hepimizin bazen içinde
yaşattığı bir duygudur aslında...
- Rufasal kurtuluştan mı söz ediyorsunuz?
ROBERT REDFORD - O kadar duygusuz ve
umursamaz dönemler geçinyoruz ki bizi heye-
canlandıracak olaylara ihtiyaç duyuyoruz. Sine-
ma da insanın bu ihtiyacını gideren araçlardan bir
tanesi. Bir zamanlar bunun için polirik çözümler
üretilmeye çalışılmışh. O kadarçok yalan ve kan-
dırmacayla karşılaştık ki artik bunlar da bir işe
yaramaz oldu. Vurdumduymazlık ve duygusuz-
luk artik bütün sistemi ele geçirmiş durumda.
Amerikan başkanlığı için birbirini yiyen iki ada-
ya bakın: Bush ve Gore. Her sözleri makyajlan-
mış, hiçbir şey açık değil. Bir şeyler söylüyorlar
ama ne kim olduklan ne de gerçekten ne istedik-
leri hakkında açık hiçbir bilgi vermiyorlar. Bush,
paranın yönettiği bir partinin iyi giyimli temsil-
cisi. Al Gore, çevre için iyi işler yapmaya çalışan
ama sisteme yenik düşen bir adam. Her zaman bir-
takım değişikliklerın yapılabılecegıni ummuştum
ama artik her şey insanın gücünü tüketiyor ve çö-
kertiyor. Bu yüzden artik daha dar ve mahalli ha-
reketlerle ilgüeniyorum. Çünkü eğer bir şeyler
değişecekse, bunlar aşağıdan gelecek.
- Peki bu deği$im nasü yaratüacak sizce?
REDFORD-Ülkede arnk herkes kendisini ve
çıkannı düşünüyor. Tıpkı 'Büyük Bunahm' önce-
sindeki dönemlerde olduğu gibi. Korkanm, bü-
yük bir sarsıntı geçirmeden, halkın sorunlannı
çözecek polirik birhareketin başlaması imkânsız.
- tnsanın keodisiy le banşmasından sözediyor-
sunuz. Siz bunu başarabildiniz mi?
REDFORD-Olsa iyı olurdu ama korkanm ce-
vabım hayır. Çalışuicen bazen buna yaklaşıyo-
nım. Film yönetirken istediğimi yaptığmıı his-
sediyorum ve içime bir huzur yayılıyor. Bu
huzuru yakaladığımı hissettiğim anlardan bir
diğeri de 'SundanceFihn Festivati'. Gerçi bazüan,
bu festivalin ticari olduğu eleştirilerini yapıyor.
Aslında ilk başta belirlediğımiz kurallan iz-
leyerek devam ediyoruz. Ozgün ve bağımsız
fihn örneklerine imkân verecek bir araç ohnaya
çalışıyoruz. Belki degişen tek şey, bize ilk baş-
ta gelen yapuncılann ve filmlerin daha ham ve
amatör olmasıydı. Bıraz aduıız duyulunca daha
nitelikli filmler de başvuruyor. Ama bizim
görüşümüz hâlâ dokunulmazlığmı sürdürüyor.
Farkırnız artik kurallan değiştirebilecek daha
çok alanımızın olması.
Necati CumaH'nm büstii dikMiyor
• Kultür Servisi -
Ünlü yazar-şair
Necati Cumalı'nm
büstü, Beşiktaş'taki
Vişnezade Parkı'nnı
içinde bulunan
'ŞairlerSofası'
bölümüne dikiliyor.
Istanbul'da yaşamını
yazarlıkla sürdüren
79 yaşuıdaki Necati
Cumalı'yı evinde
ziyaret eden
Beşiktaş Belediye
Başkanı Yusuf
Namoğlu, Türkiye'nin en önemli sanatçılanndan
biri olarak nitelediği Cumalı'ya sahip çıkü. Şair
olarak bilinen, sonra hikâye yazarhğından tiyatro
oyunlanna geçen Cumalı, çalışmalannda, yaşama
sevinciyle yüklü, günlük izlenimlerin
güzelliklerini, aşk ve sevgi temalannı işlerken
köyü, halkı, Anadolu'nun çaresizliğıni konu aldı.
Cumalı'nın büstü Melih Cevdet Anday,
Sebahattin Kudret Aksal, Orhan Veli, Oktay Rifat,
Özdemir Asaf, Şair Nigâr Hanım ve Neyzen
Tevfik'in büstlerinin yanında yerini alacak.
Yapı Kredi Satt Toplantılan
• Kültûr Servisi - Yapı Kredı Kültür Merkezi
tarafindan düzenlenen Salı Toplantılan'nın yeni
sezonu bugün başlıyor İlk bölümü 1870 Beyoğlu
2000 etkinlikleri çerçevesinde planlanan Salı
Toplantılan, 'Beyoğlu'nda Beyoğlu'nu
Konuşmak' başlığı altında her hafta saat 18.30'da,
Yapı Kredi Sermet Çiûer Kütüphanesi
Salonu'nda izleyicisiyle yeniden buluşacak. Artur
Ünsal'm yöneteceği toplantılann ilk konuğu Yani
Kalamaris olacak. Bugün gerçekleştirilecek
toplantıda özel Zapyon Rum Kız Lisesi'nin
müdürü olan Kalamaris, eski bir Beyoğlulu olarak
dünkü ve bugünkü yaşantıyı kıyaslayacak. 24
Ekım'de Beyoğlu sinemalannın eski ses
teknisyenlerinden Necip Sanoğlu, 31 Ekim'de ise
20. yüzyıl fotoğrafınm en önemli isimlerinden
biri olan Ara Güler, Beyoğlu'nun hikâyesini
anlatacaklar.
Pembenup Atasayar'm sergisi
• Kühür Servisi - Pembenur Atasayar'm
Antalya'daki ANSAN Sanat Galerisi'nde 2
Ekim'de açılan resim sergisi sürüyor. Ankara
Maarif Koleji ve AÜ Fen Fakültesi Kimya
Yüksek Mühendisliği bölümlerini bitiren
Atasayar, 1992-1996 yıllannda Muhittin Selamet
Atölyesi'nde resim eğitimi gördü. Altı kişisel, üç
grup sergisi açtı; birçok karma sergiye kaöldı.
Resimlerini olgusal bakış açısı ve kültürün insana
eklektik biçimde yapışan yamalardan oluştuğu
ana teması ışığmda üreten Atasayar'm kavramsal
sanat ve pop-art yaklaşımlı işleri 20 Ekim'e dek
izlenebilir.
3. Uhıslararası Uzakdogu
Rfell F6SÜV8İİ >•• ^ •<•!• İ*>--'«-JI?SI ri
• Kültür Servisi - 1996 ve 1997 yıllannda " '
r
gerçekleştirilen Uluslararası Uzakdogu Film
Festivali kasım ayında îstanbul'da, aralık aymda
ise Ankara'da olmak üzere bu yıl 3'üncüsünü
gerçekleştirecek. On ülkeden elliden fazla filmin
gösterileceği festival, tamamen gönüllü olarak
yapılan ve ücret alınmaksızm izleyicilere
ulaşmayı amaçlayan bir festival olma özelliği
taşıyor. Kültür Bakanlığı'nca Türkiye'nin 4.
uluslararası festivali kabul edilen etkinlik,
Uzakdogu Pasifik coğrafyasınm gizemli
dünyasuıı Türkiye'ye taşımayı hedefliyor.
Gönül ÜVkü-Gazanfer Özcan
liyatrosu tzmjr'de
• Kühür Servisi
- Gönül Ülkü-
Gazanfer özcan
Tiyatrosu 39.
yıhnın açdışmı
Izmir'de yapıyor.
Yeni oyunlan
'Kanmla
Evlenebilir
miyim?'in ilk
gösterilerini 2-9 Kasım tarihleri arasında lzmir
AKM'de sergileyecek olan tiyatro, 11 Kasım'dan
itibaren Istanbul Mecidiyeköy'deki yerleşik
sahnesinde izleyicilerin karşısında olacak.
'Kanmla Evlenebilir miyim?', tiyatronun 1980
yılındâ da sergilediği, Jean Bernard Luc'm bir
oyunu. Tülin Töriner'in uyarladığı ve Engin
Gürmen'in sahneye koyduğu güldürüde, evlilik
kurumu komik olaylar çevresinde sorgulanıyor.
Uluslapafası Bursa Çocuk
Tıyatrolan Festivali
• BURSA (AA) - Bursa Kültür, Sanat ve Turizm
Vakfi'nm düzenlediği '5. Uluslararası Bursa
Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Festivali' 14
Ekim'de başladı. Dünya Çocuk ve Gençlik
Tiyatrolan Birliği (ASSITEJ) Türkiye
Temsilciliği'nin desteğiyle gerçekleşen festivale
Türkiye'den 4, Fransa, ltalya, lspanya, Isviçre,
Almanya, Tunus, Danimarka ve Rusya'dan birer
tiyatro topluluğu kahlıyor. 21 Ekim'e dek devam
edecek olan festival, çocuk ve gençlik tiyatrosu ile
ilgili sorunlann tartışılmasını, sorunlann
çözümüne katkıda bulunmayı, topluluklan
buluşturarak kültür alışverişi sağlamayı
amaçlıyor.
Sinema tarihinin enıpahah ftmi
• Kültür Servisi - Sinema tarihinin en pahalı
prodüksiyonu olarak gösterilen 'Pearl Harbour'
filminin çekimleri sona erdi. 135 mihyon dolarlık
bütçesiyle, sinema tarihinin en pahalı
prodüksiyonu olan 'Pearl Harbour' filminin
yönetmeni Micheal Bay, prodüksiyon bütçesinin
yüksek olmasının ilk başlarda kendisini
kaygılandırdığını, ancak daha sonra itici bir güç
işlevi üstlendiğini kaydetti. tkinci Dünya
Savaşı'nda geçen film, Japonya tarafindan
bombalanan Pearl Harbour, Amerikan deniz
üssünde geçen bir aşk üçgenini anlatıyor. Bu
üçgen, Ben Affleck, Kate Beckinsale ve Josh
Hartnett arasında gelişiyor. Çekim sonrası
çalışmalan önümüzdeki yaza kadar
tama»nlanabileceği için filmin 2001 'in son
aylannda gösterime girmesi bekleniyor.