26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17EKİM2000SALJ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Royal National Theatre'ın sanat yönetmeni Trevor Nunn'a çeşitli eleştiriler yöneltiliyor Tîyatroda kazan kaynıyorKüftür Servisi- Yeni sezonuna başlayan 'Ro- yal Natiooal Theatre'ın ıçi kayıuyor. Sürekli er- telenen oyunlar ve yönetimdekı gergin ilişkiler, National Theatre'ın hem finansal hem de yeni yapımlarda ciddi sorunlar yaşamasına neden oluyor. Bütûn bu sorunlar National Theatre'ın 29 Ey- lûl'de ilk gösterimini gerçekleştireceği ilan edi- len 'Romeo ve Jüh/et'i 3 Ekim'e ertelemesi üzerine su yüzûne çıkö. Tiın Stuppk, yönet- menliğini ûstlendiği oyunu, başkâ bir tiyatro için hazırladığı oyun yüzünden zamanında biti- remeyince National Theatre'ın sanat yönetme- ni Trevor Nunn bu görevi üstlendi. Özellikle iyice boşlanan son bölümü dûzeltmeye zamanı kalmadığı ıçin 35 dakika kısaltan Nunn'ın oyu- nun elini yüzûnü dûzeltmesi de bir işe yarama- dı ve 'Romeo ve Jûryet' ağır eleştiri oklanna tu- tulmaktan kurtulamadı. National Theatre'daki ertelemeler sadece bu oyunla bıöniyor. Henrik tbsen'in ünlü oyunu 'Prter Gynf'i yöneten Irlandalı yönetmen Co- nall Morrison da oyunun ilk gösterim tarihinin 24 Eylül'den 13 Kasım'a ertelediğini açıkladı. Yine National Theatre'ın oyunculannın rol al- dığı ünlü Norveç destanuıın güç bir oyun oldu- ğunu söyleyen lrlandalı yönetmen, bu uzun pro- va dönemini yorucu olarak nitelerken özel prob- lemleri yüzünden sık sık ara vermek zorunda da kaldı. Bütün bunlara ek olarak Noel'de oynan- ması planlanan 'AHceIn VVDnderiand' de 200 l'e, yine Conall Morrison'ın sahneye koyacağı 'Fiay- boy oftbe VVestern Worid' de bilinmeyen bir ta- rihe ertelendi. Bütün bu ertelemelerin ve uzayan provalann National Theatre'ın şöhretini zedelemesi dışın- da tiyatronun ekonomisini de ciddi biçimde et- kilediği ortada. Sanat Kurulu'ndan 1 milyon sterline yakın yardım almasına karşın tiyatronun yaklaşık 13 milyon sterlin borcu olduğu söyle- niyor. Bütün bu problemlerin sonucunda gözler, da- ha önce 'Royal Shakespeare Company'nin yö- netmenliğini yapmış ve 'Cats', 'SefîDer' gibi ün- lü müzikalleri yöneterek milyarlar kazanmış TrevorNunn'a çevrildi. Tiyatro üyeleri, Nunn'ın yönetimdekilerle ilişkisinin gerginleşmesine ve pamuk ipliğine bağlı olmasına karşın oyuncu- lar tarafindan çok sevildiğini ve saygı duyuldu- ğunu söylüyor; Nunn'ın yönetimine karşı çı- ertelenen oyunlar ve yönetimde gergin ilişkiler yaşanması Royal National Theatre'ın ekonomisini de ciddi biçimde etkiliyor. Nunn'ın yönetimine karşı çıkanlar ise onu 'sorumsuz olmak'la ve 'küstahlık'la suçlayarak oyun ve yönetmen seçimini eleştiriyorlar. kanlar ise onu 'sorumsuz obnak'la ve 'küstah- hk'la suçluyorlar. Onun 'National Theatre'ın fi- nansal harcamalar konusundakı sert polıtıkası- na bir türlü alışamadığını ve bazı kritik kararla- n vermekte zorlandığından veya 'geç kaktağm- dan' şikâyet ediyorlar. Pek çok kişi Nunn'ın an- laşması zor bir insan olduğunu ve çahştığı in- sanlarla sürekli tartışmaya gırdiğinı söylüyor. Gerçekten de tiyatronun finans müdürü Lew Hodges Nunn'la yaptığı sert tartışmadan sonra tiyatroyu terk etmişti. Bunlann dışında Nunn'ın yönetmen seçimin- de yanlış davrandığını söyleyenler de var. Ingil- tere'nin en iyi yönetmenlerinden sayılan Sam Mendes ve Stepben Daldry'yi ikna etmeyi ba- şaramadığı için Stupple gibi başansız, Morrison gibi 'sorunhı' yönetmenlerle çalışmak zorunda kaldığı söyleniyor. Nunn ise "Mendes veDaMry gibi fılmleriyle de başan kazanan yönetmenler arûkkendüeViniuzunsüreliprojeleriebağlanıak istemiyorlar. Yeni film projeleri için kendilerine zaman kalması için artik daha az tiyatro oyunu yönetiyoriar" diyerek kendisini savunuyor. Birçok kişi de Nunn'ın oyun seçiminden şi- kâyetçi. National Theatre'ın bugüne kadar oluş- muş standartlannın altında oyunlar sahnelendi- ğmi söyleyenler örnek olarak iyı kurgulanmış ama vasat bir komedı olan Michael Frayn'ın 'Noises OfT adlı oyununu gösteriyorlar. Simon Russd Beale'in 'Hamlet' ve Nunn'uı kendi yapımı, Va- nessaRedgrave'inbaşrolünüoynadıgıÇehov'un 'Vişne Bahçesi'nden daha nadır ve nitelikli ya- pıtlann sahnelenebileceğini belirtiyorlar. 'Eyre'B dönemini öziüyoruz' Nunn, 'doğru koşuDan yaratmak' diye nite- lediği sanat yönetmenliğini bir kişinin üstlenme- sinin olanaksız olduğunu ve biryardımcı seçme- ye çalıştığını ifade ederek kendisini haklı çıkar- maya çalışıyor. Ama, tiyatro içinden pek çok kişi, haftada altı gün, günde 10 saat çalışan Nunn'ın tam birkontrol meraklısı olduğunu ve bu görevi künseyle paylaşmaya yanaşmadığını söylüyor. Sonuç olarak, Nunn'ın pek çok şeye gözünü kapadığı ve 'muthı bir tiyatro topluluğu' olarak nitelediği Royal Natıon Theatre'da kazan kay- nıyor ve izleyicilerden çaüşanlara kadarpek çok kişi Rkhard Eyre'in yönetiminde yaşanan 'al- tm yıOan' özledığıni söylemekten kaçınmıyor. Boby ve Peter Farrely kardeşlerln yeni komedisl 'Ben, Kendim ve Sevglllm' bu sezonun en iddlalı yapımlarından blrl Aşkta insanın raJabikendisi olursaCUMHUR CANBAZOĞLU 'Aşkta rakibin kendi kendin olursan neler yaparsın?' Işte, gişede bu sezo- nun en iddialı yapımlarından biri ka- bul edılen, Boby ve Peter Farrely kar- deşlerin yeni komedisi Ben Kendimve SevgjBm, özde bu garip formüj üzeri- ne kurulu. Filmin başkahrarnanının yaşamını altüst edecek bu ilginç du- rumun parodisını, daha önce Salak ve Avanak'ta (Dumb and Dumber-1994) birlikte çahştıklan Jim Carrey'e ha- vale eden Farrelykardeşler (Ah Mary Vah Mary) westemden yol hiikâyesi- ne, polisiyeden duygusal komediye dek birçok türe uğrayarak ünlü yıldı- zın tam ağzına layık bir senaryo oluş- Filmde, kişilik bölünmesi yaşayan bir adamın hikâyesi anlabbyor. turmuşlar öncelikle. Truman Şov ile Aydaki Adam (Man On The Moon) gi- bi iki 'ciddi' denemeden sonra şu ya- pıtla kolay tüketilen komediye dönen Carrey de, 20 milyon dolar karşılığın- da o meşhur lastik suratını ve vücu- dunu ustacaöne sürerek son derece kla- sik konuda tennzJajri^ökarmayı ba- şarmış. Konu gereği aynı anda ikı ay- n tipi canlandınrken hem yeni 'ciddi tip'ini hem de ahşılmış abartılı argo çızgısinı bir arada kullanarak tüm hay- ranlannı memnun etme olanağını ya- kalamış. Konuya gelince: Charlie Baileyga- tes (Carrey), dört dörtlük biri ve tam bır aıle babası; dünyanın en iyi insa- nı, bölgenin en iyi polisi ve de kansı Layla'ya (Traylor Howard) çılgın gi- bi âşık. Ancak kader ağlannı yine örüyor ve zavalh Charlie'nin hayatı karanyor. Kansı, onlann nikâh töreninde Limo- usine marka otoyu kullanan cüce zen- ciyle (Tony Cox) kaçıp şofbrle ilişki- sinden doğmuş zencı üçüzleri de Char- lie'ye bırakıyor. Charlie tam .15 yıl boyunca yüreğindekı kine ve etrafm- dakilerin alaylanna rağmen normal bir insan gibi davranarak yaşamayı sürdürüyor, ama bu keskin duygular şizofreniye dönüşünce kişilik bölün- mesi oluşuyor ve içindeki 'diğeradanı', şiddet yanlısı, acımasız Hank ortaya çıkıyor. Charlie içindeki bu düşmanı ilaçlar- la yenmeye çalışıyor ve bir süre bun- dabaşarilı oluyor, Ancak-yüla^c»yai- nız yaşadıktan sonra karşısına çıkan IrenaWaters'a(ReneeZeflweger)âşık olunca, aynı kızı ısteyen Hank'le ara- sında müthiş bir rekabet başlıyor... Carrey'nin pariak performana Bu tür Hollywood işleri, genellikle fazla sabun köpüğü olduklan, bu fılm- de de sık sık görüldüğü üzere, özür- lüler, hayvanlar, şişmanlar, hastalar üzerine ağır espriler yaparak mizahı aradıklan gerekçesiyle büyük eleşti- ri alıyorlar. Batı basırunda Ben Ken- dim ve Sevgüim de aynı muameleye tutuldu ve fazla beğenilmedi. Ancak bu kadar bol ürün içinde Far- rely kardeşlerin yapın hem üstün tek- nik özellikleriyle hem de Carrey'ninpar- lak performansıyla kolay kolay bir ta- rafa atılacak kadar sıradan değil; hat- ta Carrey'nin iyi oyuncu olup olmadığı konusundaki tarnşmalara son verme- siyle belki tarflıi' bir adım diye de ni- telenebilir. Carrey ile Zelhveger'in sette başla- yan aşkının tanıtımına katkıda bulun- duğu yapımın Avrupa'daki gişesi güç- lü; aldığımız bilgiye göre bızde de beklenen ilgiyi yakalamış gibi. Gelen haberlere göre Farrely'ler ilk rakam- lan gördükten sonra çekmecede hazır bekleyen 'devamfihni'ninsenaryosuna son rötuşlan vermeye başlamışlar bile. Robert Redford'un yenifilmi,genç bir golfçünün ve ona yardım eden meleğin öyküsünü anlatıyor 'Film yönetirken içime bir huzuryayılıyor'Kültûr Servisi - Robert Redford, her yana egemen olan ticaret mantığına daha fazla daya- namadığı gerekçesiyle Hollyvvood'u terk edeli aradan 25 yıl geçti. Ama Hollyvvood'dan uzak- laşıp Utah'taki dağ evine yerleşmesi, onun sine- mayla ilişkisinin koptuğu anlamına gelmiyor ta- bii. Bu süre içinde çektiği 'A River Runs Thro- ngh It' (Bizi Ayıran Nefair) ve 'Quiz Sbow' (Şi- ke) gibi fiünlerle Amerikan sinemasının kalite- sini yükselöneye çalışmasının yanı sıra daha çok bağunsız filmlere yer veren 'Sundance FHm Festivaü'ni de Amerika'nuı en önemli film fes- tivallerinden biri haline getirdi. Zamanla yaptı- ğı filmler daha az polirik ve daha çok kişisel ol- maya başladı. Tıpkı Amerika'da yakında göste- rime girecek olan son fıhni 'The Legend ofBag- gerVance'gibi... Film, golf oynamayı isteyen ama sorunlan yü- zünden bir türlü iyi bir golfçü olmayı başarama- yan genç bir sporcunun öyküsü. Bunun üzerine genç golfçü kendisine yardıma gelen bir melek- le görüşmeye başhyor ve birden şansı dönüyor. Genç golfçüyü Matt Damon ve onun 'yardun- a meleği'ni ise WD1 Stnitfa canlandınyor. Red- ford onlara bu teklifi yaptığında, ikisi de hay- ran olduklan bu oyuncu ve yönetmene hayır de- meyi bir an için bile düşünmemiş."Eğer seni Robert Redford çağmrsa düşünmezsin, sadece 'evet' dersin" diyen Will Smıth'e katıldığını söyleyen Matt Damon da şöyle eklıyor: "Yoğun bir tempodan sonra dmlenmeyi düşünüyordum. Ama Redford'a kim 'hayır' diyebilir ld?" - 'Büyük Bunalun'm yaşandığı yülarda bir golfçüyü anlatmak nereden aklmıza gekfa'? ROBERT REDFORD - Cünkü golf, bir insa- nın kendisine karşı oynadığı tek spordur. Eğer içinde huzur yoksa ve kendinle banşık değilsen golf oynamanın ya da başanlı olmanın imkânı yoktur. Bir insanın yaşamında pek çok sorunla O kadarduygusuz veumursamaz dönemlergeçiriyoruz kibkj heyecanlandmtcak olaylara ihtiyaç duyuyoruz-Sinema da insanın bu fhtiyaanıgideren araçUmkmbirtanesL Bir zamanlarbunun içinpotitikçözümler üretibneyeçakşdnuştL O kadarçok yalanve kandjrmacayia karşdaşak M artik bunJarda bir işe yaramazoidu. Vurdumduymazhkve duygusuzluk artik bütünsistemi de geçbrmiş durumda." karsılaşuğı dönemlerde birmeleğin kendisine yar- dım etmesirü ıstemesi, hepimizin bazen içinde yaşattığı bir duygudur aslında... - Rufasal kurtuluştan mı söz ediyorsunuz? ROBERT REDFORD - O kadar duygusuz ve umursamaz dönemler geçinyoruz ki bizi heye- canlandıracak olaylara ihtiyaç duyuyoruz. Sine- ma da insanın bu ihtiyacını gideren araçlardan bir tanesi. Bir zamanlar bunun için polirik çözümler üretilmeye çalışılmışh. O kadarçok yalan ve kan- dırmacayla karşılaştık ki artik bunlar da bir işe yaramaz oldu. Vurdumduymazlık ve duygusuz- luk artik bütün sistemi ele geçirmiş durumda. Amerikan başkanlığı için birbirini yiyen iki ada- ya bakın: Bush ve Gore. Her sözleri makyajlan- mış, hiçbir şey açık değil. Bir şeyler söylüyorlar ama ne kim olduklan ne de gerçekten ne istedik- leri hakkında açık hiçbir bilgi vermiyorlar. Bush, paranın yönettiği bir partinin iyi giyimli temsil- cisi. Al Gore, çevre için iyi işler yapmaya çalışan ama sisteme yenik düşen bir adam. Her zaman bir- takım değişikliklerın yapılabılecegıni ummuştum ama artik her şey insanın gücünü tüketiyor ve çö- kertiyor. Bu yüzden artik daha dar ve mahalli ha- reketlerle ilgüeniyorum. Çünkü eğer bir şeyler değişecekse, bunlar aşağıdan gelecek. - Peki bu deği$im nasü yaratüacak sizce? REDFORD-Ülkede arnk herkes kendisini ve çıkannı düşünüyor. Tıpkı 'Büyük Bunahm' önce- sindeki dönemlerde olduğu gibi. Korkanm, bü- yük bir sarsıntı geçirmeden, halkın sorunlannı çözecek polirik birhareketin başlaması imkânsız. - tnsanın keodisiy le banşmasından sözediyor- sunuz. Siz bunu başarabildiniz mi? REDFORD-Olsa iyı olurdu ama korkanm ce- vabım hayır. Çalışuicen bazen buna yaklaşıyo- nım. Film yönetirken istediğimi yaptığmıı his- sediyorum ve içime bir huzur yayılıyor. Bu huzuru yakaladığımı hissettiğim anlardan bir diğeri de 'SundanceFihn Festivati'. Gerçi bazüan, bu festivalin ticari olduğu eleştirilerini yapıyor. Aslında ilk başta belirlediğımiz kurallan iz- leyerek devam ediyoruz. Ozgün ve bağımsız fihn örneklerine imkân verecek bir araç ohnaya çalışıyoruz. Belki degişen tek şey, bize ilk baş- ta gelen yapuncılann ve filmlerin daha ham ve amatör olmasıydı. Bıraz aduıız duyulunca daha nitelikli filmler de başvuruyor. Ama bizim görüşümüz hâlâ dokunulmazlığmı sürdürüyor. Farkırnız artik kurallan değiştirebilecek daha çok alanımızın olması. Necati CumaH'nm büstii dikMiyor • Kultür Servisi - Ünlü yazar-şair Necati Cumalı'nm büstü, Beşiktaş'taki Vişnezade Parkı'nnı içinde bulunan 'ŞairlerSofası' bölümüne dikiliyor. Istanbul'da yaşamını yazarlıkla sürdüren 79 yaşuıdaki Necati Cumalı'yı evinde ziyaret eden Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, Türkiye'nin en önemli sanatçılanndan biri olarak nitelediği Cumalı'ya sahip çıkü. Şair olarak bilinen, sonra hikâye yazarhğından tiyatro oyunlanna geçen Cumalı, çalışmalannda, yaşama sevinciyle yüklü, günlük izlenimlerin güzelliklerini, aşk ve sevgi temalannı işlerken köyü, halkı, Anadolu'nun çaresizliğıni konu aldı. Cumalı'nın büstü Melih Cevdet Anday, Sebahattin Kudret Aksal, Orhan Veli, Oktay Rifat, Özdemir Asaf, Şair Nigâr Hanım ve Neyzen Tevfik'in büstlerinin yanında yerini alacak. Yapı Kredi Satt Toplantılan • Kültûr Servisi - Yapı Kredı Kültür Merkezi tarafindan düzenlenen Salı Toplantılan'nın yeni sezonu bugün başlıyor İlk bölümü 1870 Beyoğlu 2000 etkinlikleri çerçevesinde planlanan Salı Toplantılan, 'Beyoğlu'nda Beyoğlu'nu Konuşmak' başlığı altında her hafta saat 18.30'da, Yapı Kredi Sermet Çiûer Kütüphanesi Salonu'nda izleyicisiyle yeniden buluşacak. Artur Ünsal'm yöneteceği toplantılann ilk konuğu Yani Kalamaris olacak. Bugün gerçekleştirilecek toplantıda özel Zapyon Rum Kız Lisesi'nin müdürü olan Kalamaris, eski bir Beyoğlulu olarak dünkü ve bugünkü yaşantıyı kıyaslayacak. 24 Ekım'de Beyoğlu sinemalannın eski ses teknisyenlerinden Necip Sanoğlu, 31 Ekim'de ise 20. yüzyıl fotoğrafınm en önemli isimlerinden biri olan Ara Güler, Beyoğlu'nun hikâyesini anlatacaklar. Pembenup Atasayar'm sergisi • Kühür Servisi - Pembenur Atasayar'm Antalya'daki ANSAN Sanat Galerisi'nde 2 Ekim'de açılan resim sergisi sürüyor. Ankara Maarif Koleji ve AÜ Fen Fakültesi Kimya Yüksek Mühendisliği bölümlerini bitiren Atasayar, 1992-1996 yıllannda Muhittin Selamet Atölyesi'nde resim eğitimi gördü. Altı kişisel, üç grup sergisi açtı; birçok karma sergiye kaöldı. Resimlerini olgusal bakış açısı ve kültürün insana eklektik biçimde yapışan yamalardan oluştuğu ana teması ışığmda üreten Atasayar'm kavramsal sanat ve pop-art yaklaşımlı işleri 20 Ekim'e dek izlenebilir. 3. Uhıslararası Uzakdogu Rfell F6SÜV8İİ >•• ^ •<•!• İ*>--'«-JI?SI ri • Kültür Servisi - 1996 ve 1997 yıllannda " ' r gerçekleştirilen Uluslararası Uzakdogu Film Festivali kasım ayında îstanbul'da, aralık aymda ise Ankara'da olmak üzere bu yıl 3'üncüsünü gerçekleştirecek. On ülkeden elliden fazla filmin gösterileceği festival, tamamen gönüllü olarak yapılan ve ücret alınmaksızm izleyicilere ulaşmayı amaçlayan bir festival olma özelliği taşıyor. Kültür Bakanlığı'nca Türkiye'nin 4. uluslararası festivali kabul edilen etkinlik, Uzakdogu Pasifik coğrafyasınm gizemli dünyasuıı Türkiye'ye taşımayı hedefliyor. Gönül ÜVkü-Gazanfer Özcan liyatrosu tzmjr'de • Kühür Servisi - Gönül Ülkü- Gazanfer özcan Tiyatrosu 39. yıhnın açdışmı Izmir'de yapıyor. Yeni oyunlan 'Kanmla Evlenebilir miyim?'in ilk gösterilerini 2-9 Kasım tarihleri arasında lzmir AKM'de sergileyecek olan tiyatro, 11 Kasım'dan itibaren Istanbul Mecidiyeköy'deki yerleşik sahnesinde izleyicilerin karşısında olacak. 'Kanmla Evlenebilir miyim?', tiyatronun 1980 yılındâ da sergilediği, Jean Bernard Luc'm bir oyunu. Tülin Töriner'in uyarladığı ve Engin Gürmen'in sahneye koyduğu güldürüde, evlilik kurumu komik olaylar çevresinde sorgulanıyor. Uluslapafası Bursa Çocuk Tıyatrolan Festivali • BURSA (AA) - Bursa Kültür, Sanat ve Turizm Vakfi'nm düzenlediği '5. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Festivali' 14 Ekim'de başladı. Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Birliği (ASSITEJ) Türkiye Temsilciliği'nin desteğiyle gerçekleşen festivale Türkiye'den 4, Fransa, ltalya, lspanya, Isviçre, Almanya, Tunus, Danimarka ve Rusya'dan birer tiyatro topluluğu kahlıyor. 21 Ekim'e dek devam edecek olan festival, çocuk ve gençlik tiyatrosu ile ilgili sorunlann tartışılmasını, sorunlann çözümüne katkıda bulunmayı, topluluklan buluşturarak kültür alışverişi sağlamayı amaçlıyor. Sinema tarihinin enıpahah ftmi • Kültür Servisi - Sinema tarihinin en pahalı prodüksiyonu olarak gösterilen 'Pearl Harbour' filminin çekimleri sona erdi. 135 mihyon dolarlık bütçesiyle, sinema tarihinin en pahalı prodüksiyonu olan 'Pearl Harbour' filminin yönetmeni Micheal Bay, prodüksiyon bütçesinin yüksek olmasının ilk başlarda kendisini kaygılandırdığını, ancak daha sonra itici bir güç işlevi üstlendiğini kaydetti. tkinci Dünya Savaşı'nda geçen film, Japonya tarafindan bombalanan Pearl Harbour, Amerikan deniz üssünde geçen bir aşk üçgenini anlatıyor. Bu üçgen, Ben Affleck, Kate Beckinsale ve Josh Hartnett arasında gelişiyor. Çekim sonrası çalışmalan önümüzdeki yaza kadar tama»nlanabileceği için filmin 2001 'in son aylannda gösterime girmesi bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle