19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM2000SAU 14 [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN Kendi ortammı yaratma çabasıc - • "Geçmişte debelenmekten, taklitten, başkalannın tarzını yansıtmaktan sıkıldım. Kendi tarzını arayan, geleceği belirleyecek olan sanatçılar ile beraber olmak istiyorum. Bu yüzden Assos Festivali olacak. Bu duygudan dolayı orada bir araya geleceğiz. Gazamız mübarek olsun." Hüseyin Kanraoğju, 1991 yı- lında Türkiye'ye döndüğünde "Biz burada doğduk, birsorum- hıluğumuzvar. Ortamdan şikâ- yet ermenin anlamı yok, farkh bir ortam istiyorsan kendin ku- racaksın~" diyordu. Bu farklı ' ortamı yarattı da. Kendi dilini bulma arayışlannı sürdürdü. 1995 te "AssosGösteri SanaÜa- n Festivah'"nı gerçekleştırdı. Fes- : tıvalın amacı "ahşılmış kahpia- nn dışında, özgün yapıtlar üre- ten, düe veklasiktiyatromekân- laruıa bağh kafanayan, kendi an- latun tarzını arayan yaraocı sa- natçılara, üretim vegösteri orta- mı oluşturmak, Türk sanatçıla- ruu başka ülkeierden gelen ben- zersanatçüarla bir araya getire- rek dünyaya açümalanna ola- nak sağlamak" olarak belırli- yordu Katırcıoğlu. Sanatçmın ve köylünün omuz omuza, diz dize çalıştığı, yaşadığı, yarattı- ğı, kültürlerarası bir üretim or- tamıydı Assos. Hüseyin Katırcıoğlu, Istan- bul'da eski bir un fabrikasında kurmayı amaçladığı "Perfor- mans Sanatian Merkea"nin bi- na onanmı sırasında geçirdiğ; akıl almaz bir kaza sonucu ge- çen yıl öldü. Yaşasaydı, tiyatro- muz adula doğru ve giizel işler yapmayı sürdürecekti. Hepimiz için bir kayıp onun yokluğu... Sanatçı, 7 Ekim 2000 günü Assos Behramkale'de birlikte çalıştığı sanatçı dostlaruıın giri- şimiyle anıldı. Bu buluşmaya Assos'ta yaşamış, bu festivale konuk olmuş, bu festivali izle- miş herkes çağnlıydı. Katırcıoğ- lu'nun yaptığı işlere inananlar, onun başlattığı bu geniş çaplı kültürlerarası festivalin, bu çok önemli etkinliğin geleceğini ko- nuşmak ısteyenler oradaydılar. "Sevgibağjan", "\da* gibi söz- cüklenn anlamlannı Behram- kale çocuklan çok iyi biliyor. bizden daha iyi... New York'un efsanevi "La Mama"sı, EDen Stewart ve Fransa'dan gelen Sa- bineJaroetile CamilTchalevde Assos'taki buanlamiı buluşma- ya kaülmışlardı. Aynca, Jamet ve Tchalev "Athena Tapına- ğı"nda çocuklarla bırlıkte "Kü- çûkPrens"ten esınlenen bir gös- teri de düzenledıler. Sanatçılar her yıl, festival olsun ya da ol- masın, çocuklarla atölye çalış- malannı sürdüreceklerini söy- lüyorlar. Behramkale'nın çocuk- lan da öylesine hevesli, öylesi- ne dışa dönük, öylesine umut dolu ve pml pınl çocuklar ki... 7 Ekim sabahı, ÇEKÜLVfrk- fi'nın, Katırcıoğlu ailesinin ve arkadaşlannın çabalanyla oluş- turulan "Hüseyin Kanrooğhı Korosu"na yapılan yürüyüşü köy kahvesindeki buluşma iz- ledi. Burada; Assos Gösteri Sanat- lan Festivali, bu festivalin ti- yatromuza kazandırdıklan ve sürecte yaşanan değişimler üze- rinde durulduktan sonra gele- cekte neler yapılabileceği tar- tışmaya açıldı. Köylülerin, sa- natçüann, festivali izlemiş olan- lann ve Hüseyin'in çok yakın- lannın kanidığı uzuncabir söy- leşmeydi bu. Bizde nedense bu tür konuşmalar genelde amacından sapar. Burada da bazı sapmalan göz ardı eder- sek, sonuçta bir kez daha or- taya çıkan gerçek, Assos'ta Hüseyin Katırcıoğlu ile örtü- şebilecek bir festivaün yaşatıl- masının gerektiğiydi. Yeni bir yapılanma elbette ki Hüseyin Katırcıoğlu'nun bugüne dek gerçekieştirdiği çahşmalann aynısı olamazdı. Onun gerçek- ieştirdiği yapıianma her şeyden önce Katırcıoğlu'na özgü bir çalışmaydı, belkı bıraz da sa- natçınm o yöreyle içli dışlı ol- masından kaynaklanan dina- mizminde şekillenen biretkin- likti. Bu noktada La Mama "Hüseyin'in temei amaçlann- dan biri köytûlerle calışmaktı, onlan bu festivalin bir parçası yapmaktı ve yapü da" dıyor ve çok net olarak şunu söylüyor- du: "Eğerbuçizgiyisürdürûr- seniz onun ruhunu yaşatacak- suuz. Sürdüremeyecekseniz, o zaman kendi ohışturacağmız ortak bir çizgide devam ede- ceksiniz. Hüseyin yine mutiu ohır." Bu takdirde ortaya çıka- cak işin farklı bir iş olacağını da söylüyordu Stewart. Ona göre, karar verilmesi gereken husus, sadece bu yapının ko- runup korunamayacağıydı. Hüseyin Kaürcıoğlu'nun ha- yat verdiği bu festivali devam ettirmek ve bunu kesinlikle Assos'ta sürdürmek herkesin gönlünde yatan istek. Bu fes- tival, Assos Festivali olarak de- vam ederyada bir başkaadalır. önemli olan temelde Hüseyin Katırcıoğlu'nun tiyatroya ba- kışını benimseyen, onun dün- ya görüşünü destekleyen cid- di adımuı atılmasıdır. Bu an- lamda ilk adım onun sanatçı ar- kadaşlan tarafından 7 Ekım'de atıldı. tkinci adım, yukanda da değindiğim gibi, çeşitli ne- denlerle farklı boyutlar, farklı renkler taşıyabilir ama temel- de kesinlikle Hüseyin Katırcı- oğlu'nun tiyatro anlayışıyla ör- tüşecek bir festival hem onun anısını yaşatacak hem de Türk tiyatrosuna yeni zenginlikler katacaktır. Ben bunu oraya gi- den, orada buJunan sanatçıla- nn gerçekleştireceğine inanı- yorum... Cihat Aşkın, bugün ve yann Italyan Kültür Merkezi'nde Vivaldi'nin yapıtlannı seslendirecek 'Klasik müzüa herkese dinletebilirsiniz 9 Kütür Servisi - Cihat Aşkm, özellik- le PaganiniCaprice'leri seslendirmede- ki üstünlüğü ile eleştırmenlerin ilgisi- nı üzerine çeken bir keman virtüözü. Yurtiçınde ve yurtdışında da birçok ödülün sahibi olan Aşknı, 1987'de In- giltere 'de düzenlenen Yehudi Menuhin Keman Yanşması'nda en iyi " Bartok Yorumcusu" seçildi. Aşkın'ın son yap- tığı CD kaydı "Mtayatürler''. tTÜ Türk Müziği Konservatuvan'na 11 yaşında başlayan ve "Özel Yetenek- li ÇocuklarSındVndan 1989'damezun olan Cihat Aşknı, Londra'da Kraliyet Müzik Koleji'nde Prof. Rodney Friend ile çalışarak solist diploması aldı. Lond- ra City Üniversitesi'nde Prof. Yfrah Neaman ile çahşmalanna devam eden Aşkm, 1993 yılında masür, 1996'da doktorasını tamamlayarak müzik dok- toru oldu. 1998 yılında da yaptığı aka- demik çahşmalar nedeniyle doçent ol- du. Türİciye'de ve dünyada önemli mü- zisyenlerle beraber çalışan Aşkın, son olarak Israıl'de Kesbet Elion mastır sı- nıfına ders vermeye davet edildi ve bu- rada Shlomo Mintz ve Ida Haendel ile aynı fakültede dersler verdı, oda müzi- ği konserlerine katıldı. Borusan Istanbul Filarmoni Orkest- rası'nın başkemancısı da olan Cihat Aşkın, Borusan Kültür ve Sanat Mer- kezi'nce bu yıl yeniden yapılandınlan Oda Orkestrası'nm da yöneticisi ve başkemancısı. Borusan Oda Orkestra- sı'nın konserleri her ay Tepebaşı'nda- ki Italyan Kültür Merİcezi Salonu'nda gerçekleşecek. Orkestra, Vivaldi'nin L' Estro Armonica başhklı 12 adet Kon- çerto Grosso'dan oluşan eserlerinden 6'sını bugün, öteki 6'sını da yann ses- lendirecek. -Nasribirperfcnnansgerektiriyorbaş- kemancı olmak ve oda orkestrasını yö- netmek? CtHATAŞKIN-Çokyönlü bir iş ta- Cihat Aşkm, Borusan FDarmoni Orkestrası'nm başkemancısı olarak Görer Aykal'la konserler verdL bii bu... Borusan Istanbul Filarmoni Orkestrası'nm başkemancısıydım. Bu yıl oda orkestrasının canlandınlması dolayısıyla genel müzik direktörümüz Gûrer Aykal'la bırlikte oda orkestrası için ayn bir şef tutmanın gereksiz ol- duğuna üıandık. Avrupa'da ve Ameri- ka'da birçok örneği olduğu gibi bizün de zaman zaman şefsiz, zaman zaman şefli performanslanmız olacak. Tabii bu- rada başta oturana büyük sorumluluk düşüyor. Şefsiz konserlerde şefin sorum- luluğunu alarak orkestraya tempo ver- mek ve yorum birliğini sağlamak ge- rekiyor. Keman evrensel bir çalgı - 11 yasında müzik eğitiminc başla- mışsaıız, ITÜ Türk Mûaği Konserva- tuvan'nda özel yetenekli çocuklar sta- tüsünde. Nasılfark edildi sizdeki buye- tenek? AŞKIN - Ilkokuldan sonra konser- vatuvara gırdırn. Kendi isteğimle oldu her şey. Ayhan Turan'la kemana baş- lamam büyük bir şans. özel yetenekh' çocuklar için hazıriamıs olduğuyeni sıs- temle çok hızlı bir şekilde mesafe ala- biliyorsunuz. Kendüni bildim bileli mü- ziğin içindeydim. tlkokuldan sonra he- men konservatuvara girdim. 9 yıllık bir eğitimden sonra yurtdışına gittim. -Türkmüziğieğitimialnnşsınız,ama sonra klasikmüziğedönmüşsünüz, na- sdokfaı? AŞKIN - Türk Müziği Devlet Kon- servatuvan'nda hem Türk müziği, hem halkmüziği, hem klasikBan müziği öğ- retiliyor zaten. Oç ana dal var. Bir ta- lebe kendi müziğini, hem Batı'nm mü- ziğini teori ve pratiği ile beraber ögre- niyor. Dolayısıyla keman evrensel bir çalgı. Büyük keman eserlerini ve Türk müziğini bir arada öğrenmek çok bü- yük bir kazanç. Dolayısıyla ben müzi- ğin birlikte öğretihnesi gerektiğini sa- vunuyorum. Kamplara ayırdığımız, böl- düğümüz kavramlar yüzünden Türki- ye 'de güçlük yaşıyoruz. O yüzden Türk Müziği Devlet Konservatuvan ideal bir öğretoı merkezi idi. YÖK'lebirdurak- lamadevrine girdi. Şimdi büyük bir re- form ve aöhm peşindeyiz. Ben şu an- da ıTÜ'de çalgı eğıtim bölümünde yay- lı sazlar ana sanat bölümü başkanıyım. - 1987'de Yehudi Menuhin Keman Yanşması'nda en iyi Bartok Yorumcu- su ödülü alduuz, dünyanm sayıh kültur merkezlerinde konserler verdiniz, Son CD'nLon adı "Minyatürter". Burada Türkmüziği ağırhklı çahşmalarvar. Ni- çin böyle bir çahşmayı seçtiniz? AŞKIN - 90 yılında yaptığım ilk CD'de Mozart çamTiştmı. Ondan son- ra Bach'ın ıki keman konçertosunu ses- lendirdim. Sonraki CD'de bir çellist ile beraber 20. yüzyıl keman ve çello ede- biyatını yaptık. 1998'deCumhuriyetin 75. yıh nedeniyle birtakım projeler var- dı. Ben keman dahnda kendi kendime bir proje geliştirdim. "Cumhuriyetin 75.YıhndaÇağdaşTQrkBestecilerinm Keman Eserleri" diye bir projeydi bu.Yaklaşık 140esersaptadık. Bunlar- dan ancak 30-40 tanesini konserlerde seslendirebildim. UrviCemalErkin'in keman konçertosunun Brüksel 'de plak kaydını yaptık. Daha geçenlerde Expo 2000fiıançerçevesinde NecflKazım Ak- ses'in keman konçertosunu Hannover'de seslendirdım. Plak kaydı da yapılacak. Sofia Coppola'nın ilk yönetmenliği Kültür Servisi-30 yaşındayaşa- onu ilgilendirmediğini ve bu şöfa- naüarüniversitesi'negiden Sofia, mını bir raya oturtmaya karar ve- retin onu ezmemesine gayret etti- okulda pek de bir şey ögremnedi- ren Sofia Coppola, ilk fıkni "Vir- ğini belirten Sofia Coppola, bir sü- ğini itiraf ediyor. Filmindeki san- gmSuicides M ilesuıemadünyasın- remodatasanmcüığıyla,lasabirsû- şınkızlarla, Sofia Coppola'nın hic- dakendineyeredinmeyeçabşıyor. redefotoğrafçüıklailgilenmiş. So- birortak yönüolmamasınaragmen, Yetmişliyülardagecenfılmde,ma- fia Coppola'nın ailesmde, babası- ilk yönetmenlik denemesinde ka- tematiköğretmenibırbabayla(Ja- nındışmdaünlüisimlerdevar:Tey- rakterleri çok iyi kotannış ve orta- mes VVbods) ve dısıplin saplantısı zesıTaiaShirebiraktns,kuzeniNic- ya başanb bir çalışma çıkanmş. olan otoriter bir annenin (Kathle- hoIasCageözelliklesonyıllannen özellikle annenin kızlardan biri- en Turner) baskılanna dayanama- beğenilenoyunculanndanbirLkar- ninrockplaklarmıyaktığı,aynıan- yarak art arda intıhar eden beş loz deşi video klip yönetmenı, büyük- da bir diğerinin ilk cınsel deneyi- kardeşin, yirmi yıl sonrabir lise ar- babası film müzikleri yapan birsa- mini bir fiıtbol sahasında yaşadığı kadaşlan tarafından anlatılan sıria- natçı, kocası SpikeJones ise Holy- ve evdeld dığer lazlann pencereden n ele almıyor. Bir ay gibi kısa bir wood'un yeni gözdelerinden ve bdctıWansahnefüıninenetkileyi- sürede çekilen film için ikı milyon 'Jobn Malkovkh Otmak'ın yönet- ci sahnelerinden biri. dolarharcanmış. Sofia Coppola'nın meni. Sofia Coppola'nm bir sonraki babası ünlüyönetmenFrandsFord Çevresinde bu kadar sinemayla filmi belgesel bir fihn olacak. Ken- Coppola ise sadece çekimlerin ilk ilgılenenisimolmasınarağmenSo- disi film hakkmda konuşmaktan gününde sete gelmiş ve küçük bir fia Coppola uzun sure sinema yap- kaçınsa da bu yeni filmin biseksü- tavsiye dışında fılme hiçbir katkı- mayı düşünmemiş. Kendisini oya- el aktör Vmcent GaBo'nun hayatı- sı olmamış. Babasuun şöhretinin lamak için Califomiya Güzel Sa- nı konu alacağı söylenıyor. __HL_JİMMBI Dolayısıyla bu, 75. yıl içindeki yap- mayı düşündüğüm projelerden bir ta- nesiydi. 1997 Aralık'ta kaydedildi, 98 yazındayayımlandı. Minyatürparçalar- da keman ve piyano ıçın kendi yaptı- ğım düzenlemeler arkadaşlanmın ve kendi bestelerimi, 18 minyatür parça- yı bir araya topladun. Çoİc kabul gör- dü bu çalışma, sadece tstanbul, Anka- ra, Izmir üçgeninde değil ama Anado- lu'nun diğer yerlerinde olumlu tepki- ler aldım. Kaüteli ve kalitesiz müzik - Klasik Baü müziği ile uğraşanlann önemli işler yapmalanna karşın geniş kitJelere ulaşmalan zor oluyor... AŞKEV - Devletin başından ben bu ışe el atmasından dolayı herkes devle- tin bir köşesinde yer kapmayı düşünü- yor. Bütün orkestra sanatçılan bir dev- let orkestrasına girsek de memur gibi maaş alsak diyorlar. Bıraz daha iyi olan sanatçılar devlet orkestralannın solisti oluyor. Maaş daaldıgınız zaman bir sü- re sonra beyin tembelliği oluyor ve in- sanlar proje üretmiyorlar. Cevresinde- ki insanlara faydalı olamıyor. Halbuki böyle ohnasa daha çok kendi ayaklan üzerinde duracak hale gelse o zaman da- ha çok proje üretilecek, degişik insan- lara yayılacak. Müziği kaliteli ve kali- tesiz müzik olarak ayınyorum. Kendi eserim BuseükSazSemaisi'ni konser- lerde çalıyorum. Bartok'un bir eserini gidip Erzurum'da çalıyorum. Büyük birrahathkla insanlarher ikisini de dın- liyorlar. Dolayısıyla doğru sunduğu- nuz zaman klasik müziği her türlü dın- leyiciye dinletebüme olasıhğınız var- dır. - tsrail'de Kesbet EUon masür suu- finda öğretmenlik de yaptuuz. AŞK&f-Gelecek yıl fakülte üyesi ola- rak üst kademede mastır sınıfına davet edildim. Değışık ülkeierden 4OO-500'e yakm adaybaşvuruyor. Elemeleryapıl- dıktan sonra bunlann 40-50 tanesi ka- bul ediliyor. Shlomo Mintz ve birçok önemli hoca geliyor. Burada kemanın dışında seminerler yapıhyor. Fizikote- rapi, okçuluk var. Okçulukta, kas ola- rak baktığımız zaman keman çalma ile aynı kaslan kullanırsınız. Ok atarken de bir konsantrasyon var. Hedefe doğru kilitlenme... Kası serbest bıraktığınız- da hücum etmiyorsunuz, kemanda da aynı şey. tlk kez bu yıl Türk ekibi ola- rak katıldık. Bizim orkestranın ikinci başkemancısı PeinHalkaaöğrenci ola- rak kabul edildi. Ingiliz hocadan ders aldı, iki de milli okçu götürdük. Türki- ye'de böyle bir çalışma yok. Biz başla- tacağız. - BorusanOdaOrkestrası'nın buyıl- ki programı nasıl olacak? AŞKIN- Bu sezon Borusan Oda Or- kestrası'nın konserlerini yönetecek ko- nuk şeflerarasında Ingılız MichaelNe- be, Bulgar Vasü Kazanciyev, Türk şef- lerden Emre Araa ve Alpaslan Ertün- gealpvar. 2001 ydında solist ise büyük keman virtüözü Yehudi Menuhin'in oğ- lu Jeremy Menuhin. YAZIODASI SELtM İLERİ Şiir... Şiir... AdamYayınlan'nınşiirkit^5İanna,şJirsanatınıJr- deleyen yaprtlara bağlılığı gözden ırak tutulacak gi- bi değil. Nahit Ulvt Akgün, Özdemir Ince, Refik Our- baş imzalı üç kitap aynı paketten çıktı. Şiir kitaplanna, hele şiir sanatına ilişkin kitapte- ra oldum bittim uzak durulurdu. De Yayınevi, Ataç Krtapevi, Yeditepe Yayınlan, yetiştiğim yıllarda böy- lesi yaprtlan yayımlardı, bir iki yayınevi daha. Büyük yayınevleri için böylesi yapıtlar 'satma- yacak' yaprtlardı. Satmanın da ötesinde, yayıne- vinin 'imajı'nı 'bozacak' kitaplar... O yıllarda başa güreşen bir yayıncımız, "Ben şiir okumam ki, şiir kitabı basayım..." demişti. Gerçi özdemir Ince, özlü çalışması Şiirde Dev- rim'de Türk şiirinin modern şiirin ana kaynaklan- nı, öncü şairlerini "yeterince" tanımadığını vurgu- luyor. Yine de anadilimizde birçok, sayısız şiire vurgunum. Şiirde Devrim, hemen hiç tanımadığımız Aloy- sius Bertrand'ı, şiirlerinden çok yaşamının dedi- kodulanna kapıldığımız Arthur Rimbaud'yu, gi- zemli yaşamöyküsüyle kimi şiirseveıiere ulaşabil- miş Lautreamont'u odak alarak yola çıkıyor. Ter- cüme Dergisi'nin ünlü şiir sayısına kadar uzanıyor. Bertrand'ı, Rimbaud'yu, Lautreamont'u dilimi- ze kazandırmış özdemir Ince'nin nefis yazılan. Şi- irde Devrim'i günler boyu yammdan ayırmadım. Ftirn- baud'nun ülkemizde başına getenleri buruk birgü- lümseyişle okuyorsunuz. Lautreamont konusun- da, diyebilirim ki, ilk kez bunca donanımlı bir ça- lışmayla karşılaşıyordum... Ama özdemir Ince'nin yakınmasına da kulak verelim: "1989 yılında Maldoror'un Şarkılan'nın, 1991 yılında da Cehennemde Bir Mevsim I llluminati- ons'nun yayınlanmalan ülkemizde herhangi bir yankı uyandırmamıştır ve umursanmamıştır. Bu, kuşkusuz, Türk edebiyatının henüz çağının çağ- daşı olmak gibi bir kaygısı olmadığının kanıtıdır." Belki yakınma değil, acı bir istihza. Nahit Ulvi Akgün, şiirde yenileşmeyi günü gü- nüne izlemeyi gereksinmiş bir şair değildi kuşku- suz. Bununla birlikte iddialardan o kadar uzak, o kadar alçakgönüllü bir şairdi. Kişisel çizgisini hep korudu. Ölümünden dört yıl sonra bütün şiirteri, Adam Yayınlan'nca Birisi adlı kitapta derlendi. "Otelde- ki"y\ Yazı Odası'nın okurlanyla paylaşmak istiyo- rum: "Merdivenleri çıkıyor usul usul I Ayaklan baş- kasının ayaklan I Bir şey dûşecekmiş gibi elinden I Bir şey kınlacakmış gibi birden I öyle şaşkın kay- gılı "Dudaklan kıpırdıyorne söyleyecek I Hiçbir şe- ye varmıyor eli I Kim içiyor cıgarasından I Kimdir bakan penceresinden /Ağzında büyüyen kimi di- li "Dûşteymiş gibi bağırmak istiyor bağıramıyor I Koşmak istiyor tutmuyor dizleri I Arkasında biri var izinden gelen I Konuşuyor ama anlamıyor sözle- rinden / Bir oyundaymış gibi yaşıyor kendini..." Refik Durbaş, daha ilk şiirlerinde, çalışan, az... Çok az kazanan, büyük özlemleri olan kesimin şa- iri gibiydi. O zamanlar Halil Ibrahim Bahar'ın So- yut dergisinde yayımlanan şiirlerini okurdum, çok uzun yıllar önce. Refik Durbaş; Çırak Aranıyor'la, Çaylar Şirket- ten'le sözcüsü, şairi olmak istediği toplumsal ke- simi büsbütün yansıttı şiirine. Hatram Olsun, bu yeni şiir kitabı da o çizgide alıp baştnı gitmiş. "Göl- gesi Yalnızlığın'dan: "Bir önceki geceye I kilitlediği yalnızlığı I saba- hın kapısı önünde I unuttuğu düşleri I iki banka kartı arasında I sıkışıp kalmış /yeşil suratlı elli bin lirası I kirpiklerinin ucuna I astığı hüznü ile..." Söyleyiş, dile getiriş özelliklerini, yaşamlan ez- gin milyonlarca ınsanın bir anlamda 'sanat tadı' al- dığı sözlerden, sözcüklerden örebilen bir şiir Re- fik Durbaş'ınki. Takvimde tz Bırakan: "Bütün sardunyalar açtı balkonda I Bir de mey- vesi olsa salkım saçak I Çocuklar itiş kakış topla- yacak I Elleri ağızlan pembeye boyanarak I Sar- dunya sardunya kokarlar uykulannda" Nahit Ulvi Akgün, Birisi, "Sardunyalar", Adam Yayınian, 2000. Terzi Ali Bey, mesleğinin incelikJerini anlaöyor • Kültür Servisi - Altmış beş yıldır terzilik yapan Ali Bey'in Dulcinea'daki sergisi 26 Ekim'e dek sürüyor. Bir dönem sanatçılara kostümler dikmiş olan Ali Bey, 15.00-20.00 saatleri arasında tiyatro oyuncusu Nadi Güler'in önerisiyle terzilik mesleğinin inceliklerini anlattığı bir performans gerçekleştiriyor. Hem zenaatinin sanatsal yönünü sergiliyor, hem de izleyecilerin çeşitli giysi siparişlerini dikiyor. Dulcinea'daki performansın son günü ise saat 18.00'de, Ali Bey'in daha önce çalıştığı sanatçılann da katılımıyla bir defıle ve kokteyl düzenlenecek. Modern Dans Tophriuğu pepdeterini açtı • ANKARA (AA) - Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu (MDT) perdelerini açtı. Yeni sezona 'Dans Platform 1-Türfciye' adlı etkinlikte sergilenen koreografüerden seçilen 'Platformdan Koreografıler' ile başlayan topluluk, 2000-2001 sanat sezonunda 3 yeni yapıtla izleyici karşısına çıkacak. Sezonun ilk yeni yapıtı olan 'Platformdan Koreografıler', uluslararası kaülımla 15-20 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen platformda sahnelenen 60 koreografı arasmdan seçilen bölümlerden oluşuyor. Gösteri, MDT dansçılan Yener Turan, Alpaslan Karaduman ve Devrim îleri, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan Modern Dans Topluluğu öğretim üyelerinden Handan Ergiydiren Ozer ve bale sanatçılan Nilgün Bilsel ile Berk Sanbay'ın imzasmı taşıyor. BUGÜN • AFM KEREM GÖRSEV JAZZ BAR'da saat 22.30'da Mingus Tripin'in konseri izlenebilir. (231 39 50) • ITALYAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 19.00'da Borusan Oda Orkestrası'nm konseri izlenebilir. (293 98 48)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle