Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EKİM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Depremdeölenlerin adlanmn vefotoğraflanmn buhmduğu anttiyürferce/dşiüyaretediyor
Enkaz altınamektuplar
y
• 17 Ağustos tüm Marmara'da olduğu
gibi Yalova'da da yaşamın bağnna bir
hançer gibi saplandı. Insanlar ,
mermerden inşa edilen deprem anıtını
her gördüklerinde sevdiklerini
biraz daha özlüyorlar. Mermer
zeminde sevdiklerinin adlannı
görenler, adresi belli ölüleri mektupla,
gözyaşıyla yalnız bırakmıyorlar.
FARUKKIKrAY
YALOVA - "...sen okuya-
mazsan da yine yazacağun. Bu
sabah 0430 gibi sana iki mum
göndendim, karanlıkta kaybol-
ma diye! İçim yanıyor»"
17 Ağustos depreminin bü-
yük yaralar açtığı Yalova'da,
analann, babalann ve sevgili-
lerin gözyaşlan, deprem kur-
banlannın adlannın yazıldığı
mermer anıtın soğuk zeminine
akıyor... Önce gözyaşlan son-
ra da ölüye yazılan mektupla-
nn insanın içini yakan satırla-
n... Ağıt, sitem, özlem birbiri-
ne kanşıyor gecenin yansın-
da...
Depremin ardmdan Yalo-
va'da binlerce kişinin ölümûne
neden olan çok katlı binalann
enkazlan dökülerek oluşturu-
lan 70 bin metrekarelik dolgu
alanının ûzerindeki deprem
anıtıağlamaduvangibi... Dep-
remde ölenlerin adlannın ve
fotoğraflannın bulunduğu anı-
n ziyaret eden yüzlerce kişi ya-
kınlanyla burada hasret gıde-
riyor, Gözyaşlan sel olup akı-
yor... Analar, babalar sevdik-
lerinin adlannın bulunduğu
bölümlere mektuplar bırakı-
yor... İnsanın yüreğinı yakan,
yanıtı hiçbir zaman alınama-
yacak mektuplar...
Kızına seslenen anne
Bir anne depremde kaybütti-,
ği 13 yaşındakı kızına sesleni-
yorr- " " •- -- • -
"DERYAM'A
Seni çok özledim güzelim.
Habersizce gidişin, o gittigin
yol senden çok beni yordu. De-
dikr ki; simsiyah o uzun saçla-
nn toza ruğlaya kanşmış. O be-
bekyûzûntanınmazotmuş.Ya-
tağıttrian bile kalkamamışsın,
uyanamadın mı?
Yoksa bir teslimiyet miydi
bu. O gece anneciğink vedala-
şarak uyumaya gjtmiştin, niye?
Büiyor muydun yavrum. His-
settin mi oİacaklan! 16 Ağus-
tosta neler paylaşmışük senin-
k. Ne çok ağladık gidenlerimi-
ze. Hani çocukluğunun geçtiği,
Yalova'da binlerce kişinin ölümüne neden olan çok katlı binalann enkazlan dökülerek ohıştanılan anrt ağtama dırvan gjbL.
unutamadığınoev varya,}ikd-
madı canım. Hâlâ sapasağiam
seni ve abini bekhyor. Sana me-
zar olan evimiz var ya, 3 duva-
, n.varmış. Saaa güzel haberie-
rim yok bebeğün. Çeyizlerini
bep çaldılar. Geri kalan da en-
kaza kanşa gitti. Adını bir mer-
mer sütunda binlerce insanla
kaynaşmış olarak görmek ho-
şuma gitmiyor. Bu sütunlar
keşke bir iftihar listesi oteaydı.
Senin için bol bol dua ediyo-
nım. O sevdiğin kremahbiskü-
viyi arük yemiyorum. Seni çok
özledim bebeğim. Sen okuma-
san da ben yazmaya devam
edeceğim. Bu sabah saat 04.
30'da sana iki mum gönder-
dim, karanlıkta kaybolma di-
ye! İçim yanıyor bebeğim—
Annen Ceyda BaL"
Bir başka anne ise kaybetti-
ği oğluna sevgi ve hasret ba-
ğıyla ulaşmaya çalışıyor:
"Bir tanem, Banşcan—
Seni 17 Ağustos gecesi kay-
bettiğim an bil ki seninle büük-
te her şeyimi kaybettün. Seni
nekadar özlediğüni anlatmam
için denizter mürekkep olsa
yetmez_
Seni çok seven annen Hûlya
Günhan."
Canım öflretmenlm
17 Ağustos'ta 25 öğretme-
nin yaşammı yitirdiği Yalo-
va'da, eğitim döneminin açıl-
masıyla bırlikte öğretmenlerin
yokluğu kendıni hıssettiriyor.
Kara tahtalara bakan minikle-
rin gözleri öğreönenlerinin ha-
yaline takılıyor. Yûrekleri ya-
nıyor... Hasretleri giderek artı-
yor. Onlar da kalemı kâğıdı el-
lerine alıp gözyaşlannı mürek-
kep yapıyorlar... Oğreönene
mektup, sonsuza kadar üstle-
nilmiş bir ödev gibi...
Bir mektup da öğretmen Öz-
lem Çakıroğlu'na öğrencısı
Özlem lymen'den:
"17 Ağustos göml birsaHan-
nyla uyandı sehrimiz. 7.4 şidde-
tijodeki depremle açök gözieri-
mizi, böyle olacağını bitsek aç-
mak ister miydik gözlerimizL
SaUantıdurdu, binalan sağlanı
olanlar dışan çıkn, ya diğerle-
ri_
Daha sonra öğrendik ki,
oturduğunuz bina yıkılmış ve
sizi kurtaramamışlar. Oysa ne
hayallerimiz vardı geçen yıl-
dan~ Ama siz sözünüzü ruta-
madan aynfanak zorunda kal-
dınızaramızdan. Biüyorum siz
de daha hayannmn bahannda
öğrencilerinizden ve sevdikle-
rinizden aynunak istemezdi-
• 17 Ağustos depreminin büyük yaralar
açtığı Yalova'da, analann, babalann ve
sevgililerin gözyaşlan, deprem
kurbanlannın adlannın yazıldığı mermer
anıtın soğuk zeminine akıyor.. Önce
gözyaşlan, sonra da ölüye yazılan
mektuplann insanın içini yakan satırlan...
Ağıt, sitem, özlem birbirine kanşıyor
gecenin yansında...
Tüm öğrencikruüz sizi öyle
özhıyorki Bazenresminizeba-
kıp bazen de habra defterkri-
mize yazdığmn o birkaç sözle
yetinmeye çahşryoruz. Yetin-
meyeceğimizi bûivonız, ama
gene de bir çözüm. Hani bana
yazdığuuz habrada 'Adaşım
olarak sen hiç özlem çekme
olur mu?' demiştiniz, ama ba-
na o özlemi siz çektiriyorsu-
nuz._
Huzur içindeyatm öğretme-
nim."
17 Ağustos, arkadaşlıklan,
dostluklan enkaz altmda bıra-
kamadı. Anılar halen taptaze.
Çocuklar yaşamuıı yıtıren ar-
kadaşlannın isimlerinin yer al-
dığı bölümlere "Seniöyle sevi-
yorumki, senin canmıalanAz-
rail bile bunu öğrenecek" diye
yazıyorlar...
Unutulmanın en büyük acı
olacağını arkadaşlanna yaz-
dıklan şiirlerde dile getiren ço-
cuklar, deprem anıtının soğuk
mermerine kmnızı karanfiller
debırakıyorlar...
Karanfîle sanlmış mektup-
larda acılara sitem var. Emd
Çoban, deprem kurbanı Özge
Torun için sıralamış dizeleri:
"Seni unutmak mı diyorsuju..
Sus_
Çfinkö günaha güiyorson
Gûneş unutursa DOĞMAYI
Deniz unatnrsa SAHtLİ
Dûnya unutursa DÖNMEYİ
Rüzgâr unutursa ESMEYİ
tste o zaman anutanım ben
senLJ»
Enlcazdan yanıt yofc
17 Ağustos tüm Marmara'da
olduğu gibi Yalova'da da yaşa-
mın bağnna bir hançer gibi
saplandı. Insanlar mermerden
inşa edilen deprem anıtını her
gördüklerinde sevdiklerini bi-
raz daha özlüyorlar. Mermer
zeminde sevdiklerinin adlan-
nı görenler, adresi belli ölüle-
ri mektupla, gözyaşıyla yalnız
bırakmıyorlar. Ölüye yazılan
her mektup adresine ulaşıyor...
Bir de enkaz altmdan yanıt
gelse...
niz.Bizterdesizi aramızdan bu
kadar erken yolcu etmek iste-
mezdik. Tam birbirimize ahş-
ok derken 17 Ağustos girdi ara-
.mıza.Bazenisyan edergibisor-
mak geüyor içiınden, aeden
depremdebuncainsanöJüyor?
Şu an yammızda olmayabi-
firsiniz ama biz sizi hiç unut-
muyoruz. Her beden dersinde
bizter de ökJük, ölüyonız. In-
şallah siz bizi görüyorsunuz-
dur, ama bizlerin sizi görme-
mesi var ya işte bu en kötü ka-
der olsa gerek~
Bilmi)orum size o kefeni na-
sıl giydirdiler, üzerinize nasıl
toprak döktüler sizi yamız bı-
raktüar. ama bihyorum ki bir
gün eUerimiz öyle birieşecek ki,
enkazlan kaldıran binalan ye-
rinden oynatan is makmeleri
bile bizieri ayırmaya gûcü yet-
meyecek..
BM tarafından hazırlanan raporda, dünyada her yıl 80 milyon istenmeyen gebelik yaşandığı belirtildi
Kaduılara eğltiınde aynmcıfak• BM Nüfus Fonu tarafindan
hazırlanan "Dünya Nüfusunun
Durumu 2000" raporunda,
dünyada okuma-yazma
bilmeyen nüfusun üçte ikisini
kadınlann oluşturduğu belirtildi.
Raporda, Türkiye'de bu oranın
yüzde 28'i bulduğu kaydedildi.
tstanbul Haber Servisi - Birleşmiş
Milletler Nüfus Fonu tarafından
hazırlanan "Dünya Nüfusunun
Durumu 2000" raporunda kadın-
erkek arasındakı eşitsizliğin
bıreylerin ve topluluklann
yaşamlannı sınırladığı belirtildi.
Toplumsal cinsiyet aynmcılığının
nedenleri ve sonuçlannın ele
alındığı raporda tecavüz ve dayak
gıbı toplumsal cinsiyet temelli
şıddetin kadınlann sağlığına,
mutluluğuna ve toplumsal
katılımına zarar verdiği kaydedildi.
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması
Vakfi (TAP) BM'nin her yıl
yayımladığı "Dünya Nüfusunun
Durumu'' başlıklı raporunu ele
alarak toplumsal cinsiyet
aynmcıhğını değerlendirdi.
Ayrımcılık
BM'nin raporunda, yirminci
yûzyılda yaşanan olağanüstü
değişimlere karşın kadınlara ve
genç kızlara yönelik aynmcılık ve
şıddetin dünyada tüm kültürlerde
kök salmaya devam ettiği
vurgulandı. TAP'nin açıklamasuıda,
tecavüz ve dayak gibi şiddetin
Diyarbakır'da yapılan araştırmaya gore kadınlann evlenme yaşı 17
G. Doğu'dakadınlann durumuaynı
DtYARBAK1R (Cumhuriyet BOrosu) - Yapılan bir
araşürma, dünyadaki tüm gelişmelere karşm Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nde kadmlar için hiçbir şeyin
degişmediğini ortaya koydu. Araştırmaya göre bolge-
de, kadının evlenme yaşı ortalama 17. Kadınlann yüz-
de 26.5'i 13-15, yüzde 2.4'ü ise 25 yaşın üstünde ev-
leniyor.
Diyarbakır Tanrh II Müdürlüğü Ev Ekonomisi uz-
manlannca 128 evli kadın üzerinde gerçekleştirilen
"Kırsal Alanda Kadının Statüsü" anketinin sonuçlan
bir rapor haline getirildi.
Rapora göre, bölgedeki evliliklerde öncelikli olarak
dini nikâh yapılıyor. Kadınlardan yüzde 34.4'ünün i-
mam nikâhlı, yüzde 3.1'inin resrm' nikâhlı, yüzde
62.5 'inin de hem resmi hem de imam nikâhlı oldtıkla-
nrun vurgulandığı raporda, görüşülen kadnılann yüz-
de 60.9'unun eşleriyîe akrabalık bağı bulunduğu, ko-
cası birden fazla kişiyle evli olan kadın oranının ise
yüzde 8.6 olduğu belirlendi.
Eşinin ikinci evliliğını kabullenen kadın oranı yüz-
de 79.6, boşanmayı düşünenlerin ise yüzde 20.4'le sı-
nırh kaldığma dikkat çekilen raporda, kadınlardan yüz-
de 62.5'inin evliliğine aile büyüklerinin karar verdiği,
kendi isteğiyle evlenenlerin oranının ise yüzde 10.2 ol-
duğu vurgulandı. Raporda, kadınlann yüzde 80.5'inin
eşleriyîe özel sorunlannı paylaşabildikleri, yüzde
19.5'inin ise sıkıntısını eşine açıklamadığı belirtildi.
Kadınlardan yüzde 71.8'i okuma yazma bilmediği ve
yüzde 0.75'inin ortaokulu terk ettiklen bddirilen rapo-
ra göre, ailelerin yüzde 86'sı kız çocuklannı okutuyor.
Kız çocuklannı okulâ göndermeyen aileler ise "top-
tumda iyi karşılanmaması ve ekonomik oedenler" gibi
gerekçeleri öne sürüyor. Kadınlardan yüzde 66.4'ünün
doğum kontrolü uygulamadıklan, yüzde 33.6'sının ise
düzenli kontrol uyguladıklannın belirtildiği raporda
şu tespitlere yer verildi:
"Kaduılann yfizde 5.4'ü 1 çocuga, yüzde 6J'si 10
ve üzeri çocuğa sahip. Kadınlann yüzde 27J'ü eşinin
isteği, yüzde 6.9'u da çok çocuklu aUelerin güçlü oldu-
ğu inancıyla fazla çocuk yapıyor. Kaduılann yüzde
33.1 'i bir yü arayia, yüzde 2.4'ü ise 4 yıl arayla doğum
yapıyot''
kadınlann sağlığına ve toplumsal
katılımına zarar verdiği kaydedildi.
Toplumsal cinsiyet aynmcılığının
neden olduğu bireysel acılara
toplumsal ve ekonomik bedellerin
eşlik ettığı kaydedilen açıklamada
şu değerlendirmelerde bulunuldu:
• Dünyadaki okur-yazar olmayan
nüfusun üçte ikisi kadın. Türkiye'de
halen kaduılann yüzde 28'i okur
yazar değıl.
• 1995 yıluıda yapılan bir
araştırmaya göre okula başlayan
tüm öğrenciler içuıde kız çocuklann
sayısının erkek çocuk sayısından 75
milyon daha az olduğu ortaya çıktı.
Ülkemizde kız çocuklann yüzde
77'si ilkokula devam ederken bu
oran erkek çocuklar için yüzde
82'dir. Bu fark ortaokul ve lısede
giderek artmakta, üniversite
egitiminde kızlann oranı erkeklenn
üçte bırine düşmektedir.
• Dünyada her yıl 80 milyon
istenmeyen gebelik ya da
zamanlaması yanlış gebelik
gerçekleşmektedır. Ülkemizde
kadınlann yüzde 62'si artık başka
çocuk istemediğini belirtiyor. Yine
kadınlann yüzde 13'ü en az iki yıl
için çocuk istemediğini söylüyor.
Buna karşılık etkili doğum kontrol
yöntemi kullanım oranı yüzde 34.
• Gelişmekte olan ülkelerde her yü
52.4 milyon kadın üreme sağlığı
hizmetlerine ulaşamıyor ve 38
milyon kadın, doğum öncesi hiçbir
bakım hizmeti almıyor. Türkiye'de
kadınlann yüzde 31.5'i doğum
öncesi hiçbir bakım hizmeti
almıyor.
Cebellk ve anneler
• Gelişmekte olan ülkelerde her yıl
500 bin anne ölüyor. Türkiye'de her
yıl bin 400 anne gebelik ve doğuma
bağlı önlenebilir nedenlerle hayatını
kaybediyor.
• Dünyada doğumlarm sadece
yüzde 53'üne sağlık personeli
yardımcı olabiliyor. Türkiye'de
kaduılann yüzde 26.7'si halen hiçbir
sağlık personelinden yardım
almadan doğum yapıyor. Bu oran
Doğu bölgelerinde yüzde 50'lere
kadar çıkıyor.
• Bugün dünyada her üç kadından
biri tanıdıklan bir kimse tarafından
dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış
ya da taciz edilmiştir.
Her dört kadından biri gebelikleri
sırasmda tacize uğramıştu-.
Her yıl yaklaşık 5 bin kadın
akrabalan uğruna ölüyor.
Türkiye'de kaduıa yönelik şiddet
konusunda yapılan bir kamuoyu
araştırmasına göre kaduılann yüzde
22'si eşlerinin fıziksel şiddetine
maruz kalıyor. özellikle Güney
Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaygın
olan töre cinayetleri ile kaduıa
yönelik şiddet zaman zaman
gündeme geliyor.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
UlusaJ Savaştaki Asıl Düşman
11 Ekim 1922, Mudanya'da Ulusal Kurtuluş Sa-
vaşımız için mütareke (silah bırakışması) görüş-
melerinin başladığı gündür. 9 Eylül 1922'de süva-
rilerimizin Izmir'e ve aynı akşam cephenin kuzeyin-
den saldıran güçlerimizin Bursa'ya girmesiyle Ulu-
sal Kurtuluş Savaşımız fiilen sona ermiş ve son
Yunan birlikieri de birkaç gün içinde Erdek ve Çeş-
me'den Anadolu'yu terk etmişlerdi.
Izmir'i alan süvari kuvvetlerimizin kuzeye, Bur-
sa'yı alan kuvvetlerimizin batıya hareketleriyle bir-
likte, Boğazlar bökjesinde TBMM ordularıyla Ingi-
liz kuvvetleri karşı karşıya gelmişlerdi. Ingıltere,
Mondros koşullan uyannca fstanbul ve Çanakka-
le boğazlannın silahtan anndınlmış olduğunu ve
banş antlaşması imzalanana kadar bu bölgenin
tarafsızlığını koruması gerektiğini ileri sürüyor ve
bölgedeki Ingiliz ve Fransız kuvvetlerinin bu duru-
mu denetleyeceklerini savunuyordu. Istanbul'da-
ki Ingiliz işgal kuvvetleri kumandanlığının kesın tav-
n buydu.
Buna karşılık; gerek Batı Cephesi Kumandanlı-
ğı, gerek TBMM Başkanlıgı, ülke içinde hiçbir nok-
tanın tarafsız kabul edilemeyeceğini ve gerekli gör-
dükleri her yere girebileceklerini ileri sürüyorlardı.
Ingiliz kuvvetlerine, eğerTürkler tarafsız ilan edi-
len bölgeye girerlerse, ateş emri verilmişti. Fran-
sızlar ise bölgeyi boşaltmış ve bir çatışmada taraf
olmayacaklan mesajını vermişlerdi. Gergin bir bek-
leyiş başlamıştı.
Ingiltere'nin mütareke görüşmeleri talepleri, An-
kara tarafından yanrtsız bırakılıyordu. Ortada esen
hava çatışmalann yeniden başlayabileceği gibry-
di. Fakat gerek Ingiltere ve gerekse Fransa, ordu-
lannı terhis etmişlerdi. Ve yeniden bir seferberlik i-
lan edecek durumlan yoktu. Aynı dönemde Ingil-
tere, domiyonlanna başvurarak asker gönderip
göndermeyeceklerini sormuş ve olumsuz yanıt al-
mıştı. özellikle Avustralya ve Yeni Zelandalılar, Ça-
nakkale'deki ağır kayıplannı unutmamışlardı.
Ingiltere'nin durumu da umutsuz görünüyordu.
Zaten Türk süvarileri tüfeklerini ters çevirerek si-
lahtan anndınlmış ya da tarafsız ilan edilmiş olan
bölgeye girmişJer ve Ingiliz kumandan ateş açma-
ma basiretini göstermişti. Her iki tarafın askerleri
siper kazmışlar ve mevzilenmışlerdı. Hatta bu ko-
nuda ilginç oyküler de vardır. Taraflardan herhan-
gi birine teftiş geleceği duyulduğunda, eksik mal-
zemelerini karşı taraftan ödünç alır ve teftiş bittik-
ten sonra geri yollarmış... (herhalde şakadır)
Bu gerginliğin en ileri safhaya ulaştığı bir dö-
nemde Ankara, mütareke görüşmelerine hazır ol-
duğunu ve mütareke koşullannı tartışmak üzere,
Batı Cephesi Kumandanı Ismet Paşa'nın tam yet-
kiyte Mudanya'ya göndenleceğıni duyurdu.
Mütareke görüşmelerınde, TBMM hükümeti
temsilcisı Ismet Paşa'nın karşısında Ingiltere, Fran-
sa ve Italya temsilcileri yer alıyordu. Yunan temsil-
cisi yoktu. Daha doğrusu, Mudanya açıklanndaki
bir savaş gemisinde toplanmış olan Yunan subay-
lan karaya çıkamamışlar ve mütareke masasında
yer alamamışlardı.
Ismet Paşa, Anadolu'yla ilgili herhangi birsorun-
la karşılaşmadı. Zaten Anadolu'da hiçbir Yunan
askeri kalmamıştı. Tartışma Doğu Trakya toprak-
lannın nasıl boşaltılacağı ve TBMM hükümetine
devredileceği ile ilgiliydi. Anadolu'yu terk eden Yu-
nan kuvvetleri, Doğu Trakya'yı korumak için ken-
dilerince tüm önlemleri almışlardı. Kaldı ki eğer o
toprağı boşaltacak olsalardı, Türk ve Yunan kuv-
vetlerini karşı karşıya getirmek, savaşın yeniden
başlamasına neden olabilirdi.
âanunda Doğu Trakya'daki Yunan kuvvetlerinin
hızla Meriç Nehri'nin batısına çekilmesi ve boşalt-
tıklan yerieri Fransız kuvvetlerine terk etmeleri ve
Fransız kuvvetlerinin de bu yöreyi Türk Silahlı Kuv-
vetleri'ne devretmesi ilkesi kabul edildi. Ankara
hükümeti, Lozan'da yapılması öngörülen banş gö-
rüşmelerine katılacaktı. Banş imzalanana kadar Is-
tanbul'daki fiili işgal devam edecek, fakat mütte-
fik güvenlik güçlerine ek olarak, bir de Türk Jan-
darma Biriiği Istanbul'a gelecekf.
Görüldüğü üzere; Mudanya banş görüşmelerin-
de, Yunan ordusunun temsilcileri yoktur. Bu durum
şu açıdan önemlidir ki Ulusal Kurtuluş Savaşımızı
"karalamak" ve "küçümsemek" isteyen kimi ka-
lemler, Anadolu'da yürütülen mücadelenin sade-
ce Yunanistan'la yapılan ufak çaplı bir çatışma ol-
duğunu yazariar. Eğer hal böyle olsa savaşın so-
nunda Türk ve Yunan askeri güçleri bir mütareke
imzalarlardı. Mütareke görüşmelerine katılan ve
mütarekeyı ımzalayan devletler, asjl çatışmanın
kimlerle olduğunu net bir biçimde göstermektedir.
Mudanya Mütarekesi 15 Ekim 1922'de yürürlü-
ğe girdi. Refet Paşa'nın kumandasında Istanbul'a
gelen jandarma biriiği, Istanbul'un belki de hiç ya-
şamadığı sevinç gösterilerine vesile oldu. Kaba-
taştan karaya çıkan askerierimiz Karaköy, Eminö-
nü, Sirkeci, Divanyolu ve Beyazıt üzerinden Fatih'e
geidiler ve yürüyüş Fatih Suttan Mehmet'in tür-
besinde sona erdi. Gerçekten o gün, ayağa kalka-
bilen herkes, gözyaşlan içinde sokakJara dökül-
müştü.
Lozan Banş Antlaşması'nın imzalanmasından
sonra, 6 Ekim 1923te Ali Naili Paşa kumandasın-
daki Türk biriikleri artık ebedıyen aynlmamak üze-
re Istanbul'a gelecekler ve müttefik askerler Dol-
mabahçe'de, ruhen satılmış kimi şerefsizlerin göz-
yaşlan içinde, bir daha gelmemek üzere Istanbul'u
terk edeceklerdir.
13 Kasım 1918'de başlayan ve 6 Ekim 1923'te
sona eren dönem, "mütareke dönemi" olarak isim-
lendirilirve güzel Istanbulumuzun tarihinin çok ka-
ranlık ve kimi bakımlardan utanç verici bir döne-
mini simgeler.
Galiba bugüne de uzantılan var...
Mudanya Mütarekesi'nin
78. yıldönümü kutlandı
MUDANYA (Cumhu-
riyet) - Mudanya Müta-
rekesi'nin 78. yıldönü-
mü törenlerle kutlandı.
Atatürk ve tsmet Inönü
anıtlanna çelenk konul-
masıyla başlayan etkin-
likler çerçevesinde Mü-
tareke Evi'nde Inönü
An" Fuat Güven, Garni-
zon Komutanı Tuğgene-
ral Nuri Güneş'in yanı
sıra Atatürkçü Düşünce
Derneği Sekreteri Ertuğ-
rul Kazana ile derneğin
Bursa'daki şubelerinin
başkanlan katıldılar.
CHP Mudanya Ilçe
Vakfi tarafindan sağla- Örgünı de mütarekenin
nan ve şimdiye dek gün 78. yıldönümünü bir di-
yüzüne çıkmamış fotoğ- zi etkinlikle kutladı.
raflann oluşturduğu ser- Etkinlikler, Ugur Mum-
gi açıldı. cu Kültür Merkezi'nde
Törene Bursa Valisi düzenlendi.