Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EKİM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKlNCf
'Metropol' olabilmek için kent kültürünü değiştirmek değil, 'geliştirmek' gerekiyor
Antafya'da ^üyükşehirler
9
buluşması
Her yıl olduğu gibi, "Alön Pbrtakal
Filın FesövaM" bu yıl da medyada ge-
niş yer aldı. Sayısız gazetecı, sanatçı
ve ^nerakh". ekim ayının ilk günle-
rini Antalya'da geçirirken miiyonlar-
ca kişi de bu gösterişli buluşmayı ga-
zetelerden, ekranlardan izledi, "ödül
heyecanına" ortak oldu...
Film festivaline böylesi bir ilgi el-
bette ki çok "doğal". Ancak festıval-
den önce yine Antalya'da gerçekleş-
tirilen ve üstelik yine aynı "müyonlar-
ca Idşmin" doğrudan yaşamını ilgi-
lendiren bir başka "buhışmaya" ıse
medyanın hemen hiç yer vermemış
olması da acaba "doğal" mıydı?..
Türkiye nüfusunun neredeyse yan-
sından çoğunun yaşamaya başladığı
"büyûkşehirkrimizde" kente, çevre-
ye, kültüre ve topluma sayılı bir "ye-
rel yönetim hukukunun" nasıl olma-
sı gerektığını tartışmak ûzere, 15 Ey-
lûl 2000 günü Antalya'nın ev sahipli-
ğınde gerçekleşen toplantı, halkımız,
ûlkemiz ve kamuoyu açısından acaba
hiç mı önem taşımıyordu?..
Sadece tçişlen Baİcanı Sadettin Tan-
tan'ı ve bakanhk uzmanlannı değil, ay-
nı toplantıda yıllann binkimini taşı-
yan Prof. Hande Suher, Prof. Dr. Ul-
kû Azrak, Prof. Dr AK Öztekin, Prof.
Dr. Metin Sözen, Av. Derviş Pariak gi-
bi bilim ve demokrasi savaşçılannı, va-
nı sıra Mimarlar Odası ve ÇEKUL
gibi uzman ve gönüllü kuruluşların
yöneticilerini, ülke düzeyindeki 11
büyükşehir belediye başkanı ya da
temsilcilenyle Antalya yöresinin di-
ğer yerel yöneticilerini ve bunlarla
birlikte sabahtan akşama dek salondan
aynlmayan çok sayıda katılımcıyı ade-
ta "yok" sayarak (stanbuL, Ankara,
Adapazan, Gaziantep ve Adana baş-
kanlannın çeşıtlı nedenlerle katılma-
mış olmalannı bahane edıp bu duyar-
h buluşmaya "fiyasko" diyebilen ki-
mi "yerel basını" bir kenara bırakır-
sak, Cumhurryet dışındakı ulusal ba-
sın da aynı toplantının "ulusal önemi-
ni" bıle pek fark edebilmiş değildi...
Katdmayanlann
tartişmadıklan' - - - -
O kadarkı, izleyen günlerde katmm-
cılann imzalanyla yayımlanan "so-
• Türkiye'deki 17 Büyükşehir'den Ankara, Istanbul, Gaziantep, Adana
ve Adapazan dışındakilerinin başkan ve temsilcileri, 15 Eylül 2000 günü
Antalya'da bir araya geldiler ve bu davete 'katılmayanlara' da yol
göstermesi gereken bir 'ortak sorumluluklar bildirgesi'ni yerel
yönetimler reformu sürecine armağan etriler...
Antalya'daki geniş kanhmh toplanbda temsil edilmeyen Adana da tarialannı betonlasnrarak 'büyükşehir' ohnusru (sağda). Oysa ki her büyükşehirin öncefikle
yapraaa gereken 'bûyûklûk', yine Adana'daki Tepebağ semti gibi çökmeye terk edilen tarihsel merkederini kurtarmaktL- (sokla)
nuç büdirgesindeki" kararlar ve açık-
lamalar da aynı medyanın hemen hiç
iigisinı çekrnedi, kamuoyuna duyu-
rulmadı...
Oysa, bildırge sadece bir toplantı
tutanağı gıbı değil, aynı zamanda yi-
ne o toplantıya gelmeyen büyükşehir
başkanlannın "hangitarbşmabn ka-
blmadıklannı" da gösteren bir "bd-
ge" değerindeydi.
örneğın, büyükşehir yönetimleri-
nin birer "metropoliten sorumluluk"
taşıdıklannın belırlenmesı, bu neden-
le de hızmetlerde semtler arasında *si-
yasal kayırmacıhğa" karşı çok daha
sıkı önlemlenn alınması; aynı bağlam-
da da "şeffafhğm, acıkbğuı ve kabbm-
cıhğnT her türlü kentsel karar ve pro-
jede belırleyici yöntem olarak yaşama
geçirilmesi... gibi vurgulamalar, Istan-
bul, Ankara, Adapazan, Gaziantep ve
Adana'da da yaşanan birçok geriîimi
ve çatışmayı ortadan kaldırabilecek
çağdaş politikalan tanımlıyordu...
Dilerseniz şimdı, Içişleri Bakanı Sa-
dettin Tantan, Antalya Büyükşehir
Belediye Başkanı Bekir Kıunbul ve
toplantıya destek veren ÇEKÜL Vik-
fi ile Mimarlar Odası'nın da ımzala-
nnı taşıyan bu önemli bildirgeye bir
göz atalım.
Yine Antalya ile birlikte Mersin,
Samsun,Erzurum, Konya, Eskişehir,
tzmit, Kayseri, tzmir, Bursa ve Di-
yarbaku- büyükşehir belediye baş-
kanlan ile temsılcilennin katkıiannı
da ıçeren "Antalya Büdirgesi" özetle
şöyle:
•ANTALYA BİLDİRCESİ'
15 Eylül 2000 günü, Antalya
AKM'de düzenlenen " YerelYönetim-
lerReformu ve Büvûkşehirier" konu-
lu sempozyumdaki genel değerlen-
dirmelerden seçmeler:
Her kent 'büyük' olamaz
• Depremden sonra Adapazan'nın
da katılmasıyla sayılan 17'ye çıkan
"büyûkşehirlere'' bakddığında, bu sta-
tünün sorunlan çözme bir yana "yeni
sorunlar yaratnğr da açıkça gözleni-
yor. Bu nedenle arûk her nüfusu ar-
tan kentin büyükşehir olmaması, bu-
nun için kentlesme, kültür, ekonomık
yaşam ve bölgesel ağırlık gıbı özellık-
lerin de gözetıldığı "gerçek bir met-
Korcımacılarııı 'eylem raporu'
'Sanatsal Mozaik' dergisinde ÇEKÜL'ün projeleri
Büyükşehırlerimizın "Antalya Buluşması'', kentsel
kimlik ve çevre değerlerini yitirmeyen bir metropol
olabilmek için belediyelerm nasıl yönetibnesi gerek-
tiğini irdelerken, "diger kentfcrimiz" arasında tarih-
sel ve kültürel dokulannı koruyarak 2000'len jaşa-
mayı gündemlerine alanlar da, bir süredir ÇEKUL'ûn
sesi olarak yayımlanan "Sanatsal Mozaik" dergisin-
de bir araya geldiler.
Aynı zamanda 28 Eylül 2000 tarihli Resmi Gaze-
te'de yayımlanan Bakanlar Kurulu karanyla da "res-
men kurulmuş" olan Tarihi Kentler BirUği'ne geniş
olarak yer verilen dergının 35. sayısında. yine ÇE-
KÜL'ün "7 Böjge 7 Kent" projesindeki son gelişme-
ler sıralanıyor: Aksekt BirgL Kastamonu, Kematiye
(Eğin), Midyat, Mudanya ve Talas(Kayseri) olarak be-
lirlenen bu 7 kentten ayn olarak Amasya, Be>pazan
(Ankara), Gövnük,Mudurnu (Bolu), Edirne.Kars ve
Divriğide, Sanatsal Mozaık'ın özenle düzenlenmış say-
falannı. "Kendflerini Koruyan Kentler" başlığı altın-
da süslüyorlar...
Tüm bu kentJerde tarihsel miras için şimdiye dek
nelerin ve hangi çahşmalann yapıldığını sergıleyen ya-
zı ve fotoğrafîar ise adeta "yurt dözeyinde bir kûltûr
seferberBğinin'' sanki eylem raporu gibi.
Çahşma raporu yerine "eylenı raporu" deyişinin
daha çok yakışmasına neden olan etkinlikler de, yine
Sanatsal Mozaik'te değişik "eyienKâer" taraündan
herhangi bir tanıtun yaası şeklınde değil, bir "vsufle
(görev) dosyası" gibi kaleme alınmış.
Çünkü ÇEKÜL'ün hemen tüm çalışmalan da zaten
hep "durumdan vazifeçıkarma" anlayışıyla yapıhyor.
Tarihi kentlerimizde de durum "vahan" oldugunda,
ÇEKÜL'cüler "görevH olduklarmı" anımsayarak he-
men kollan sıvıyorlar... Dahası, kendileriyle birlikte
"yerel, özel kamu ve avil gûçleri'' de, bulunduklan
kentJerde kültüre ve çevreye sahip çıkmalan için ha-
rekete geçiriyorlar...
Eğer Türkiye'de, özellıkle tarihsel çevrenin ve mi-
mari mirasın korunmasmda, sürekli konuşmak yeri-
ne süreklı iş yapıhp "örnekler yarankhğıru'' da gör-
mekve bundan coşku duymak istiyorsanız, hemen bir
Sanatsal Mozaik/ÇEKÜL dergisi edinin. Sonra da ne
yapıp edip, derginin sayfalanndaki kentleri ve uygu-
lamalan yennde görmek üzere hemen her hafta Ana-
dolu'nun değişik bir yöresinden sesleri duyulan ÇE-
KÜL'cülerin peşine takılın...
Sanatsal MozaOc-ÇEKÜL'ûn kapağmı
süsle>en Midyat'taki Hanna
Kuyumcuoğhı evi, 'Midyat Çevre ve
KûMrEvi' oiarak restore edüiyor.
ropol" olma düzeyinin aranması önem
kazanıyor.
Planlarnada 'bölge* ölçeği
• Yine büyükşehirlenmizin hemen
tümü, "bölge planı olmadan" düzen-
lenen ve bu nedenle de sadece ''kent-
sel rant" üzennde odaklanan imar
planlanyla yapılaşıyor. Yasa taslağı
ise bunun yerine artık "bö^sel ölçek-
te" planla hareket etmeyı öngörürken,
uygulamada en azından "il düzevinde
pîanlamayı" da zorunlu kıidığı için
olumlu bir aşamayı başlatıyor...
Bilimseüik ve katilımcılık
• Aynıplanlamasürecirun ıse "mes-
lek odalan ve üniversitelerin'' de tem-
sıl edildiğı "ll İmar Planlama Kurul-
huTnm" bilımsel denetımı altında sür-
mesini düzenleyen yasa taslağı da bu
konuda "fleri" bir adım olmakla bir-
likte, toplantı katıhmcılan söz konu-
sukmıllaniakı'aritmetiğm'cteuzrrıan-
lardan yana ohnasuıı öneriyorlar...
Tarihset-doğal dokuya önceük
• Yasa taslağının "tarihsel, kültürel
ve doğal değerlerin konmmasına ön-
ceük verümesini" öngören ımar ve
planlama ilkeleri de aynı konuda ar-
tık sadece "Konıma Kurullannın"
değil, belediyelerin de sorumlu olma-
sını ve "kentsel mirasın göz aıtfa edü-
diği'' yapılaşmalara son venlmesini
sağlayacak bir sürece "geçişi
r>
tarnm-
ladığından, özellıkle tarihsel kentler
ıçın özel önem taşıyor...
'Organize imar suçlan'na önlem
• Özelhkle unar ve yapılaşma kap-
samuıda "kente karşı işlenen suç" ni-
tehğindeki kaçak veya ayncalıklı uy-
gulamalar, bireysel değil, yapan-yap-
nran ve göz yumanlarla birlikte "or-
ganize suçlar" şeklinde gerçekleşi-
yor... Yasa taslağında bu saptamanın
karşılığı olarak yer alan ve kaçak ya-
pıya "hizmet götürenler" de dahil ol-
mak üzere "tûm sorumlulara" caydı-
ncı yaptınm öngörülmesi de en az
yüzde 50'si yasadışı yapılaşan büyük-
kentlenmizdeki yönetimlere "zorlu
bir getecek" tanımhyor...
Ferit Öngören'in 'Corne d'Or: Çizgilerle Haliç'te Gezinti' sergisi bugün açılıyor
•-.7.
IstanbuFa borcunu çizerek ödüyor
Öngören'in sergisi oruz yılhk çahşmanın ürünü.
Kûltûr Servisi - Ferit Öngören'in Haliç'in
iki yakasnıı çizgileyen 26 yapıtının yer
aldığı 'Corne d'Or: Çizgüerk Haliç'te
Gezinti' adlı sergisi bugün
Schneidertempel SanatMerkezi'nde
açılıyor. Öngören'in otuz yıldır sürdürdüğü
tstanbul çahşması kapsamında bulunan
yapıtlar, Haliç'in temizlenmeden önceki
göriintüJerini, o yıllardaki yaşam biçimini
yansıtıyor. "Istanbul'a çok şe> borçluyum.
Bn borcumu İstanbul'u çizerek ödemeye
cahşıyorum" dıyen sanatçı, bölümler
halinde gerçekleştirdiği îstanbul
çizirrJerine Haliç ile başladığını söyledi.
"Istanbul çizimleri bu kenti kuşatmak ve
tamamlamak amacıyla başladı. Ama
yamanın alap ghmesi ve işlerin çokluğu
beni uzun bir süre durdurdu. Bedrettin
Dalan'uı bu yorgun kryılan temizlemesi
beni harekete geciren en önemli etken oldu.
Çünkü bu taMolan 50,60 ve 70'ti ydlarda
çizdim. Oysa Dalan 80lerde Haliç'in
layılannı temizkıneye başlaymca
yapıtlanm eski Haliç'in son belgekri olarak
kaldılar. Ben de bu yüzden ilk önce Haliç'i
bitirdnn. Bu yapıtlar Haiiç'in 50 yıl önceki
hah' hakkmda izlenim veriyorsa benim için
çok önemlidir.''
öngören'in çizimleri yine ilk kez aynı adla
bir kitapta bir araya getirildi ve satışa
sunuldu. 19. yy'de, Galata'da Aşkenazı
Yahudilerinin kurduğu sinagoglardan biri
olan ve geçen yıl Galata Aşkenazı Kültür
Derneğı bünyesmde açılan
Schneidertempel' m yeni dönem
progTamınnı ilk sergisi olan 'Çorne d'Or:
ÇizgUerie HaUçte Gezinti' 30 Ekım'e dek
devam edecek. Schneidertempel'm bu yılki
sergileri arasında ise \feni Yüksektepe
Derneği'nin düzenleyeceği 'Doğu ve Baü'
temalı Uluslararası Karikatür Sergisi,
Osmanlı prensesleri ile ilgili bir gravür
sergisi, Eskişehir Anadolu
Üniversitesi'nin gerçekleştireceği 'Yeni bir
yüzydın önfinde eğitim sorunlan' adlı
uluslararası düzeyde bir karikatür sergisi
yer alacak. Aynca, aralannda
AH Uhi'nin de bulunduğu retrospektif
sergiler fle Latin Amerika karikatürcüleri
sergisi açılacak
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Bir Yanda Fikret
Kuşkan ve Şahika
Tekand, Öte Yanda da...
Kanımca yaklaşık son yirmi yılda Türk tiyatrosu-
nun ve sinemasının yetiştirdiği en yeteneklı birkaç
'sanatçı-oyuncu'dan biri olan Rkret Kuşkan'a ge-,
çenlerde, gecenin bir saatinde birkaç öğrencimle
birlikte izlediğimiz, atv yapımı bir filmde rastladım.
Başını biraz kaçırdığ/mız film bittikten sonra da,
böyle oyuncularla bir filmde karşılaşmayı ne denli
özlemiş olduğumun bilincine bir kez daha vardım.
Aslında o geceki, biraz da acrtıcı bir karşılaşmay-
dı.
Acrtıcıydı, çünkü: "Bu çapta bir sanatçı, Türkiz-
leyicisinin karşısına neden daha sık çıkamıyor/çı-
karılmıyor" sorusunu da beraberinde getiren bir
karşılaşmaydı.
Çok zor virajlarta dolu bir roldü Fikret Kuşkan'ın
o geceki filmde üstlendiği. Ama o, bütün virajlan tam
anlamıyla sanatçı olan bir oyuncunun yaratıcılığıy-
la almasını bildi. Yakın plan çekimlennde sinema-
da erişilmesi en güç ustalıklardan birini, yüzüyle
oynamanın ustalığını ne denli özümsemiş olduğu-
nu kanrtladı. Zaten ister tiyatroda, ister sinemada
olsun, böyle oyuncularla karşılaştığımda, bir süre
sonra eserin bütününü onun yüzünde seyretmeye
koyulduğumun farkına vannm.
Fikret Kuşkan'ın fılmini o gece tiyatro bölümün-
deki bazı öğrencilerimle birlikte izliyorduk. Film baş-
ladıktan bir süre sonra öğrencilerime baktığımda,
onlann da sanatçının sergilediği yaratıcılığın ınce-
liklerini olduğu gibi kavradıklannı gördüm.
Yani demek istediğim şu ki, ülkemızde sanatın öğ-
rencileri de böyle sanatçılarla karşılaşma gereksi-
nimi içerisınde; ve karşılaşma fırsatını bulduğunda,
etkileniyor!
Nicedir sinemada özlemıni çektiğim bir başka
usta sanatçı da Şahika Tekand. Onu da görme-
yeli epey oldu. Ama gördüğüm zamanlar, belleği-
min sinemalanndan hiç silinmedi. Fikret Kuşkan gi-
bi, Şahika Tekand da yüzüyle oynayabilen ve yü-
züyle istediği gibi oynayabilen ender sanatçılar-
dan. Onu da ne zaman izleme fırsatını bulsam, o
günümün yaşanmaya değer ve beni zenginleştiren
bir gün olduğunu duşundüğümü anımsıyorum.
Fikret Kuşkan ve Şahika Tekand gibi sanatçılara
ilişkin tek yazgımız, onlan uzun zaman dilimleri bo-
yunca özlemek zorunda kalmak mı olmalıydı? Bu
soruya ülkemizdeki 'sanaf (!) panayınna' bakarak
yanrt aradığımız takdirde, bu yanıt ne yazık ki kar-
şımıza 'evet' olarak çıkıyor. Hatta, ben kimi zaman
daha da ileri giderek şöyle diyorum kendi kendime:
"Evet, iyi ki özlüyonjm onlan ve onlar gibi olanlan!
özlediğime göre, demek onlar, ötekıler'cfe/7 değil-
ler! Olsalardı sanatlanndan her an herşey uğruna
ödün vermeyi sanatçılık diye tanıtsalardı, onlar da
çoktan ötekitere kanşmış olurtardı!"
Ülkemızın sanat ortamı, artık estetiğin neredey-
se hiç tartışılmadığı bir ortama dönüştü. Sinemayı
sinema yapan, tiyatroyu tiyatro yapan, oyuncuyu,
yönetmeni sanatçı kılan üzerinde durulmuyor. Ay-
nı durum, plastik sanatlar alanında da geçerii. Eser-
ler, daha çok konulanyla anılryor; konunun hangi es-
tetik düzeyde işlenmiş olduğuna ise küçük, çok
küçük bir azınlığın dışında değinen, işin bu yönü-
nü önemseyen yok.
Yönetmenin sahnelediği ile, oyuncunun da oy-
nadığı ile estetik düzlemde hesaplaşması diye bir
alışkanlığın yerleşmediği bir ortamdan yetişebile-
cek gerçek sinema ve tiyatro oyunculannın sayısı-
nın kabank olması, beklenemez. Eğer böyfe bir or-
tamda Türk sinemasının geçmişine ilişkin değer
yargılanna vaımak, sosyete hanımlığından sıkılıp
biraz da tiyatroyu ve sinemayı 'deneyen' bir hanı-
mefendiye kalmışsa, bunun sorumluluğu yalnızon-
da değil, fakat ortamın kalitesızliğındedir.
Bu durumda Fikret Kuşkan'a, Şahika Tekand'a
ve onlar gibi olan -ama sayılan ne yazık ki çok az!-
öteki sanatçılara yalnızca yaptıklanndan ötürü de-
ğil, fakat yapmayı ret ettiklerinden, 'ötekiler' gibi ol-
madıklanndan ötürü de sanat adına şükran duymak
gerekiyor!
e-posta: ahmetcemal@superonline.com
acem20('i hotmail.com
Terry Gilliam, Don KişoTu
bpanya'da çekjyor
• SITGES (AFP) - Amerikah film yönetmeni
Terry Gilliam, Çervantes'in ünlü romanı 'Don
Kişot'u sinemaya uyarladığı yeni fılminin
çekimleri için Ispanya'ya gitti. 'The Man Who
Killed Don Quijote'(Don Kişot'u öldüren Adam)
adnıı taşıyan filmde Johnny Depp Sanço
Panço'yu, Fransız oyuncu Jean Rochefort da Don
Kişot'u canlandınyor. Çervantes'in bu romanuıı
sinemaya uyarlamanın güç olacağını bildiğini
belirten Gılham, hayal kurmanın, zorla kabul
ettirilen sınırlan reddeden ve acı çekmeye
dayanıklı Ispanyollara duyduğu hayranlık
yüzünden bu fUmi çekmeye karar verdiğini ifade
etti. tspanya'nın büyülü havasını filme yansıtmak
istediğini söyleyen Gilliam, hızlı, akıllı ve bir
sorun çıktığuıda hemen çözüm üretebilen bir
oyuncu olan Johnny Depp'le çahşmaıun
kendisine güven verdiğini de sözlerine ekledi.
BUGÜN
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da 'Sinema ile 901ı yıllann ftaryası'
kuşağında Federico Felnni'mn 'La Voce della
Luna' adlı filmi gösterilecek. (293 98 48)
• ARTtST 2000'de saat 12.00-13.30'da 'Toprak
Adamlan ve Başka Fihnler/ Neşet Günal' adlı
film; saat 14.00'te 'Yeni Binyıi'da Eteştirmenin
Işlevi' adlı söyleşı; saat 16.00'da 'Neşet Günal ve
Sanaö' adlı panel gerçekleşecek. (252 50 70)
• BABYLON da saat 21,30'da Sigj Finkel &
African Heart grubu sahne alacak. (292 73 68)
ESKİŞEHİR FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZİ'nde
saat 18.45'te Erkan Oğur ve tsmafl
Demirrioğtu'nun konseri izlenebilir.
• HAYAL KAHVESİ'nde saat 21.15'te Trio
Mrio'nun caz konseri gerçekleşecek.
(0 222 217 45 67j , ..