Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2000 PERŞEMBE
14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr
'Bu geminin yürümesi gerek'
Uluslararası EskişehirFestivaligelecekyılyeterli desteği alamazsa gerçekleşemeyecek
MELTEMKERRAR
ESKİŞEHİR-6. Uluslararası Eski-
şehir Festivali tüm olumsuzluklara rağ-
men bu yıl da Eskişehirhlerin karşısın-
da. Festival her yıl yalnızca Eskişehır
halkının değil, çeşitli alanlardan yazar
ve sanatçılann da buluşma noktası olu-
yor. Bu yıl da 85 kişilik 'Festival Özel
Treni'nde Tahsin Yücel, Adakt Ağaoğ-
hı gibi edebiyat dünyasından isımler yer
aldı.
Festival 7 Ekim gecesi "Viyana FV
larmonya Oda Orkestrası'nın (Philar-
monia YVIen)" verdiği açılış konseriy-
le başladı. Isveçlı Şef Ola Rudner yö-
netimindeki orkestra, gecede G. Ros-
sini. L. Spohr, C. Saint-Saens, F. Men-
delssohn'dan yapıtlar seslendirdi. Sa-
lonu tamamen dolduran dinleyicilerle
coşkulu bir konser gerçekleştiren or-
kestra, özellikle Spohr'un 'ild keman
için konçertosu'nu seslendıren solist-
ler LukasDavid ve AtiUaAldemir'le bü-
yük alkış aldı.
îki üniversitenin bulunduğu bir öğ-
renci kentınde, Istanbul 'dan uzakta bel-
li bir mısyonu yüklenen festival komi-
te üyesi ZeynepZeytinoğhı böyle bir et-
kinliği bu şehirde gerçekleştirmeleri-
nin ayn bir anlamı olduğunu söylüyor.
"Eskişehir bizim asd köklerimiziıı
olduğu bir şehir. Birçoksanayi kurulu-
şumuz da burada. Dolayısıyla zaten
başka biryerdeyapmamız mümkün de-
ğildL tstanbul ve Ankara'da bu tür et-
Idnlikier için zaten hazır bir ortam var.
Anıa biz bu festivalle gördük ki, gerek
üniversite öğrencileri, gerekse Eskişe-
hir halkı taranndan böyle bir şeye ihti-
yaç varmış. Böyle bir etkiniiğüı yapıl-
ması gerekryormuş."
FestıvaJ ilk yıiından bu yana tutarh
bir programla kaliteli ve seçkin bir sa-
nat ortamı yaratmayı amaçlıyor. Prog-
ramlarda, bu yılki Filarmonya Viyana
ömeğinde olduğu gibi, dûnyanın sayı-
h orkestralanndan, en seviJen caz grup-
lanna kadar genış bir yelpaze sunulu-
yor. "Yola cıknğımız yddan bu yana
birkaç şeyi gözetiyoruz. Birincisi bu fes-
tivali yalnızca Eskişehir içinde, Anado-
lu'dayada yalnızca Türkiye'devar ola-
cak bir festival olarak düşünmedik.
Program yapısıru ohıştururken de in-
sanlann çok kolay ulaşamayacaklan
sanatdaHannaöncetik verdik.Örneğin
Eskişehir'de yıtöa yüzkere izteyemeye-
ceğiniz klasik müzik konserieri bizim
içinçokönemHDans,baledeöyle.tkin-
kons
'ef Ola Rudner yönetimindeki Viyana Filarmonya Oda Orkestrası'nın
cbnseriyle açılan festival kritik bir noktada. Bu yılİti etkinliklerin hemen
hemen tamamı geçen yıldan aktanlan fonla gerçekleştiriliyor. Festival komite
üyesi Zeynep Zeytinoğlu, Eskişehir'in tüm avantajlanndan yararlanan büyük
kuruluşların böyle bir etkinlik yapılırken kayıtsız kalmalannı anlamanın
mümkün olmadığını belirtiyor.
d olarak nitetiği gözettik. Dünya fize-
rindeki kenderdeinsanlarneleriznyor-
larsa buradaki insanlar da onlan izk-
sinler istedik. Bu tür çıloş noktalarumz
vanh, doğruluğuna hâlâ inandığumz
için program yapısmı korumaya çahşı-
yoruz."
'Kültür ve sanata ilgisizük'
1995 yılrndan ben düzenlenen ve al-
tıncısı yapılacak olan festival için bu
yıl çok kritik bir noktayı oluşrunıyor.
"Zeytinoğlu Kültürve Sanat Vakfi"ta-
rafından düzenlenen festival gelecek yıl
yeterli desteği alamazsa gerçekleşe-
meyecek. Esbank'ın devletleştirilecek
bankalar arasında yer alması ve Zey-
tinoğlu grubunun maddi sıkıntı içinde
olması nedenlerden biri. Fakat göriine-
nin ardında çok farklı nedenler de ya-
tıyor.
Bu yılki festivalin hemen hemen ta-
mamı geçen yıldan aktanlan fonla ger-
çekleştirildi. Gelecek yıl için böyle bir
olanak olmadığmdan sponsorlar ve di-
ğer destekler hayati önem taşıyor. Es-
kişehir, Tûrkiye'nin sayılı organize sa-
nayi bölgelennden birine sahıp ve "rV
nar,Topı^Holding,ŞişeCam,Sarar
r
'
gibi büyük şirketler de bu bölgede fa-
alıyet gösteriyorlar. Biranlamda Eski-
şehir'in bereketinden en çok faydala-
nanlar... Yıllann devamlılığıyla Eskı-
şehir kenti ile bütünleşmış festivale
destek söz konusu oldugunda elbette
öncelikle bu ısımler geliyor akla. Fa-
kat sonuç beklenenin tersine olumsuz
ohnuş. ZeynepZeytinoğlubunu, temd-
de kûrtür ve sanata olan ilgisizlikle'
açıklıyor:
u
Büyük kuruiuşlann bura-
da bir de büyük(!) kuruluşlan var. On-
laryasadddan ve nimetlerinden yarar-
tandıklan kente bir şeküde geri dönme-
Kler diye düşünüyorum. Eskişehir'in
gerçekten gurnrduyulacak bir organi-
ze sanayi bölgesi var. Çok ciddi bir ya-
ratunlan olan ve Eskişehir'in bütün
avantajlanndan yararlanan bu kuru-
hışiann, bu kentte uluslararası çapta ya-
ptlan böyle bir etkinlik yapdırken ka-
yrtsız kalmalannı anlamak mümkün
değO."
Söz konusu olan henüz gerçekleşme-
yen btrprojenin suyadüşmesi yada gû-
nübirlik bir etkinlik olmayınca var olan
durumun ciddiyeti daha da artıyor. Bu-
rada en düşündürücü taraf, artık gele-
nekselleşmiş ve beUi bir izleyici kazan-
mış festivalin devamı için talep edilen
desteğin miktan. Evet, Tûrkiye'nin sa-
yılı firmalan arasında yer alan isimler-
den sponsor olmalan karşılığında ta-
lep edilen para yalnızca beş bın dolar!
-Jstediğimiz meblağlar ödenemeye-
cek miktarlar değiL Bu yüzden bu tav-
n anlamak mümkün değil. Önerdiği-
miz beş bin dolar gibi bir rakamdate-
melde böyle bir sanat etkmüğine katkı
ohnak içindir."
Zeytinoğlu ginşimlerinin karşıhğın-
da aldıgı ret yanıtlannı festival adına
kıncı buluyor. Her şeyden önce sana-
ta olan böyle bir tavn yanlış ve anla-
şılmaz olarak değerlendiriyor."Bu fes-
tivali Eskişehir'in ryi bir etknüiği ola-
raktfişüımıekgerekİEAbarmıanıakge-
rekir tabü kL Sonuçta bir yıl içinde do-
kuzgünsüren bireddnhğin her şeye çö-
züm getirmesi ya da her şeyezemîn ya-
ratması beklenemez ama bir şeylerin
başlangKidn-. Şehir içinde de baa şey-
lennkıpnrlaınasmanedenolabiecekbir
etkmtiktir. Fakat dbirtiğiyle çokşeyya-
pdabileceğine inamyorum.Daharviyer-
İere taşunak adına bunu sağlamak ge-
rekn-."
Kat edflecek yol önemli
Festival, kurumsal destekten yoksun
kalsa da seyirciden yeterli desteği alı-
yor. Açılış konseri öncesi festival ko-
mitesi başkanı Yavuz Zeytinoğhı'nun
yaptığı konuşma sırasında dakikalar-
ca süren alkışlar da festivalin sürekli-
liği yönünde izleyicinin desteğini du-
yuruyordu. Yavuz Zeytinoğlu konuşma-
sında, çocukluğunun deniz hayalleri-
nin vazgeçilmez gemisine benzettiği fes-
tivalin devam etmesı ıçın her tûrlü ça-
bayı göstereceklerini söyledi.
Zeynep Zeytinoğlu bu yıl artık her
şeyi açıkça dile getirdiklehni, gelecek
yıl ne olacağının bu desteğe bağlı ol-
duğunu belirtiyor. "Biz bu desteği eti-
mizk tutabflecek şekflde görmeoyiz.
Arök o noktaya gekük. Bunu açıkça
söytüyoruz. Bu festivalin devammı be-
Krtevecek olan Eskişehirtiler ve kentin
büyük kurumlandır."
"İnsanlaristiyorsa,başka çareferbul-
mah, dahaçokçanşnudryızdemek kL."
derken umudunu yitirmiyor Zeynep
Zeytinoğlu. Bu aşamada süreç içinde
kat edilecek yol önem kazanıyor. Ge-
miyi yürûtmek adına Eskisehirlilerin ya-
nı sıra tüm sanatseverlenn ve elbette ku-
rumlann desteğrne gereksinim var.
Semüı Kaplanoğlu, ilk uzun metrajlı filminde vatansızlık kavramını sorguluyor
'Dünyanın her yeri birbirine benziyor'
YEŞtMAKYÜZ
Daha önce televizyon için diziler, belgeseller
ve kısa metrajlı filmler çeken, aynı zamanda Ra-
dikal gazetesindeki yazılanyla tamdığımız Se-
mih Kaplanoğhı ilk uzun metrajlı filmi 'Herkes
Kendi Evinde'nın çekimlerine başladı.
Kültür Bakanlığı'ndan 20 milyar TL destek
alan filmin sponsoru yok. Kaplanoğlu sponsor-
luk ıçm ilişkiler kurmuş ama olumlu bir yanıt ala-
mamış. "Türkiye'deki popüler kültür ve televiz-
yon çok baskm. Bu küMre ait elemanlann hiçbi-
ri 'Herkes Kendi Evınde'de bulunmuyor. Dola-
yısıyla bu da sponsorhık almamızda işimizi zor-
laşünyor." Kaplanoğlu Eurimages'a da başvur-
muş ama ilgi göstermemişler. Ancak filmin se-
naryosu 1999 yılındaFransa'nın Montpelier şeh-
rinde yapılan 'Akdeniz Fflmleri Festivah'nde 80
proje içerisinde ilk 10'a girdi.
Filmin yapımcılığını Ali Bilgen ile Levent
Onan'm kurduğu ve dört yıldır reklam filmi pro-
düksiyonu yapan Haylaz Film Prodüksiyon'la
birlikte Türk sinemasının birçok filminde yardım-
cı yönetmenlik yapmış olan Leyla Özalp üstleni-
yor. öyküsü Kaplanoğlu'na ait olan filmin senar-
yosu ıse ikı yılda Ozden Cankaya ve Serpil K>-
rel'in katkılanyla yazıldı.
1984'te DEU GSF Sinema Bölümü'nden me-
zun olan yönetmen Izmir'den Istanbul'a film ya-
pabihnek için geldi ama bu düşünün ancak 16 yıl
sonra gerçekleştiğini söylüyor. "Ashndayapma-
ya karar vermek değil de o filme hanr olabOmek
önemü Bu hazrrfak da uzunca bir zaman ahyor."
Kaplanoğlu 37 yılrnı sanki bu fihni yapmak için
geçirmiş olduğuna inamyor ve 'Herkes Kendi
Evinde'nın öyküsünü kısaca 'Karşılaşmalar' ola-
rak özetliyor. 'Yer' ve 'yurt' kavramlannın sor-
gulandığı fıhnde köklerinı ve geleceğini arayan
üç karakterin çaresiz yolculuklan anlatılıyor.
Nasuhi, yıllar önce bıraktığı toprağına ölmek
üzere gen dönerken yeğeni genç Selim, kura so-
nucu vatandaşlığını kazandığı ABD'ye, yani ye-
ni bir hayata doğru yola çıkmak üzeredir. Ço-
cukluğundan beri ayn kaldığı uzun yol kaptanı
babasıru aramak için evinden kaçan Rus kızı 01-
ga ise babasının artık Sydney'de yaşadığını öğ-
renir. Avustralya'ya gitmenin maddi olanaklan-
nı ararken başı derde girer. Olga'yı perişan bir hal-
deyken Nasuhi bulur. Olga da böylece kahra-
manlarakahlır. BuüçkarakterNasuhi'ninelliyıl
önce yola çıktığı Ege kasabasına birlikte gider-
ler. Selim'e miras kalan zeytinlik ve içindeki taş
ev, Nasuhi için yeryüzündeki tek sığrnaktır. Se-
lim bir karar vermek zorundadır. Ya Türkiye'de-
ki tek kökü, yani o evi ve toprağı satacak ya da
köklerinin peşindeki Nasuhi'ye bırakacaktır.
• "Insanlann günümüzde kendi
yurtlanndan uzaklaşmak zorunda
kaldıklannı düşünüyorum. Daha
doğrusu yurt kavramının ya da
bulunduklan yer kavramının
ellerinden bir şekilde kaydığını,
ayaklan altındaki toprağın kendileri
farkında olmadan değiştiğini, bu
değişimin de örnek bir değişim
olduğunu düşünüyorum."
'Herkes Kendi Evinde'nin oyunculan ise tiyat-
ro kökenli. Erol Keskin. Tolga Çevik, Paris'te ti-
yatro eğıtimı alan 24 yaşındaki Polonyalı oyun-
cu Anna Bielska. Şükran Güngör. Cüneyt Türel,
Devrim Parscan. Yalçuı Akçay,Necdet Yakın,Le-
vent Güner, Özlem Çmar, Eylem \ ıldız ve Eda
Özel'in rol aldığı fihnin görüntü yönetmeni ise
Gaik Kirokosian. Sanat yönetmenliğini Çağla
Ormanlar gerçekleştiriyor, müzikleri de Cold
House ve M. Can Erdoğan hazırlıyor.
Çekimleri Istanbul, Izmir, Çeşme ve Alaça-
tı'da yapılacak olan film 2001 yılının Şubat ayın-
da vizyona girecek.
- Filmin öyküsü nasıl oluştu?
SEMİH KAPLANOĞLU - Insanlann günü-
müzde kendi yurtlanndan uzaklaşmak zorunda
kaldıklannı düşünüyorum. Daha doğrusu yurt
kavramının ya da bulunduklan yerkavramının el-
lerinden bir şekilde kaydığını, ayaklan altındaki
toprağın kendileri farkında olmadan değiştiğini,
bu değişimin de bir örnek, bir değişim olduğu-
nu, dûnyanın her yerinin birbirine benzemeye
başladığım düşünüyorum. Bu anlamda film as-
lında vatansızlığı anlatıyor. Senaryoyu iki yıl ön-
ce özden Cankaya, Serpil Kırel ile birlikte yaz-
maya başladık. Ama çekimden önce senaryoyu
tekrar yazdım. Yani, güncelleştirdim. yeniledün.
Bir fikri ayakta tutmak için bunu yapmanız ge-
rekiyor ki devam edebilesiniz. Bu işin en zor ya-
ni buymuş. Bir fikri inatla tutabilmek, kafanız-
da konıyabibnek, saklamak, gerektiğinde de ye-
nilemek. Yoksa zaman o kadar hızlı ki, fıhninizi
düşünmeyebilirsiniz, her an aklınız başka bir ye-
re gidebilir. Güncelleştinnek gerekiyor. Böyle de
ilginç bir deneyim yaşadım.
- OyunculartiyaöDkökenH ÖzeDOde mi seçti-
niz?
KAPLANOĞLU-Yeni insanlarla çalışmak ve
onlarla birlikte bu filmi kurmak önemliydi. Da-
ha film başlamadan biryıl önce kastın çoğunu ha-
zır ettim ve onlarla da çahşmaya başladım. An-
na Bielska Türkiye'ye gidip geliyordu, deneme
çekimleri yaptık. Erol Keskin ve Tolga Çevik ile
de 8-9 aydır çahşmalar yapıyoruz. Bu fıhn bir
yandan da karakterler üzerinden kuruldu. Dola-
yısıyla, karakterlen canlandıracak oyunculan seç-
mek önemliydi benim için. özellikle bu oyuncu-
lan tercih ettim. Tiyatro kökenli ohnalan bir te-
sadüf ama oyuncu olmalan önemliydi. Örneğin
Selün'i Tolga Çevik'ten başka kimsenin oynaya-
mayacağını deneyip anlamam gerekiyordu. Ay-
nca, senaryoyu onlann fotoğraflanna ve yüzle-
rine bakarak birtakım tavırlan değiştirdim. Senar-
yonun son yazıhşmda ise bütün oyuncular nere-
deyse vardılar. Onlara göre kafamda canlandır-
dığım şeylen yeniden düzelttim.
- Başka fflm projeniz var mı?
KAPLANOĞLU - Başka proje
düşünmeye firsat ohnuyor ama da-
ha önceden kafamda olan bazı şey-
ler var. Çok daha küçük, basit, az
bütçeli, sadece bir semtte geçen bir
film düşünüyorum. Onun dışında
tabii ki kafamda büyük projeler de
var.
- PaıılanHırriığımy karakteri an-
laürmısuuz?
EROL KESKİN - Bir zamanlar
siyasal nedenlerden, yaklaşımla-
nndan dolayı Sovyetler Birliği'nden
kaçmış fakat sonra orada elinde
hiçbir belge taşunadan geçtiği için
baskı altında kalmış, ne idüğû be-
lirsiz bir insan. Birtakım kamplarda çalışmak zo-
runda kalmış. Sonra da ülkesine dönmüş. Hasret
kaldığı topraklanna dönmüş. Son günlerini ço-
cukluğunu geçirdiği eski bir zeytinlikteki taş ev-
de yaşamak istiyor.
- Genç oyuaculaıia birlikte çahşıyorsunuz»
KESKİN-Genç insanlarla çalışmak bana mut-
luluk verir. Aktörlük benim bu dünyada yegâne
mesleğim, zanaatim. Zanaatın ölmemesi için genç
aktörlere ihtiyaç vardır. Aksi takdirde soyu tüke-
nir. Gençlerle çalışabilmeyi tercih etmişimdir.
Çünkü onlara yetişebiknek güçtür. Oyunculuğun
en büyük özelliği, her defasında yeni baştan ken-
dınizi keşfetmenizdir. Birikimlerinize, tecrübele-
rinize saplanıp kalırsanız bunun adı bir çeşit ye-
rinde saymak, eskıyle yaşamak olur. Anılarla de-
ğil, sadece amaçlarla yaşanır.
IŞILDAK YE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Şiirsiz Bir Dünya!
Dilimiz döndüğünce, bu köşede şiirsiz birya-
şamın ne kadar dehşetengiz olacağını yazdık
durduk. Imgeden uzak kalışımızdır bizi bunca şid-
detin içine sürükleyen. Yalnız bizim mi!
Oysa çok eski ve çok sağlam bir şiir gelene-
ğimiz var. Bu gelenek, ta Yunus'tan, Pir Sul-
tan'dan Nedim'den, daha yüzlercesinden ge-
len "yo/°un uzantısıyken 'bugün niye bu kadar
şiirsizbir toplum olduğumuz', yanrtı aranması ge-
reken ana soru/sorundur.
Yaşamın şiirini yitirdik sanınm, her şeyden ön-
ce. Yaşamın şiiri, belki çok didaktik gelecek ama
önce "şiir" okumakla elde edilebilir.
(Htç kuşkusuz yaşamın "en özgün şiiri" aşkın
ta kendisidir; zaten aşktan da koptuk ya!)
Şiirsiz bir toplumun ötesinde, şiirsiz bir dün-
yaya doğru da gidiyoruz. Sanal bir dünyaya doğ-
ru. Ingilizcenin mutlak egemeniiğinde, markala-
nn doğrultusunda, yeni-Amerikanvari bir dünya-
ya doğru.
Sanatsız, edebiyatsız ve şiirsiz. Ya da şöyle de
söyieyebiliriz, yeni-edebiyat, yeni-şiir, yeni-sanat
da diyebileceğimiz gibi, bu yeninin yerine pekâ-
lâ "posf"u da koyabiliriz. Neden olmasın. Ama
yeni burada hiç kuşkusuz ki sanal olan!
Burada yeni ne yazık ki içi kiç ile dolmuş, tek-
nolojiyle besili kötü bir popülizm'dir. Aslında bu-
na sanat, edebiyat, şiir de dememek gerekir!
Bu tanımlar genel bir "gidişatın", -dünyada
da, özellikle de bizde- baskm olan "gidişatn" ad»-
dır.
Tekrar başa dönelim: Küreselleşen dünya şi-
irsizleşiyor gittikçe...
•••
Adnan Özer şairiiğinin yani sıra, yıllarca şiir et-
kinliği için çabalayıp durmuştur. Şiir dergileri, şi-
ir toplantılan, şiir kitapları onun son yıllardaki,
-yaklaşık yirmi yıl- yaşama biçimidir.
Yılmadan, yorulmadan didinip durur. Yeni ya-
yınevleri kurar; dergilerçıkanr; ama bunlan ayak-
ta tutmak, ticari kaygılar gözetmeden çok zor-
dur. Şiirin de ticari kaygısı olmaz.
Zaten bizde doğru dürüst şiir yayımlayan kaç
yayınevi var! Neyse biz gene, şair arkadaşımız
Adnan özer'e dönelim. Görüşlerine, estetik de-
ğerlerine ister katılın ister katılmayın ama onun
"şiir çabasını" görmezden gelemezsiniz!
Bu kez de "Taşkent-LJma ŞiirHattj Istanbul Bu-
luşması"nt kotardı. Bu Türk ve Ispanyol şiirinin
kaynaşmasıydı. Ispanya, Azerbaycan, Bolivya,
Kazakistan, Meksika veTürkiye'den on beş şa-
ir katıldı.
Gerçekleştirilen çeşitli toplantılarda şairier, kü-
reselleşme polrtikalan ve onun dayattığı şiirsiz dün-
yayı tartıştı. Bu "buluşma" sonrası yayımlanan
sonuç bildirgesinin ilk paragrafı şairierin bu ko-
nudaki görüşlerini açıkça ortaya koyuyor
"Dünya hızla şiiri ten\ ediyor. Şiirsiz bir dün-
yada yaşama endişesi hepimizi sarsıyor. Böyle
bir dünyada yaşamak insani ilişkilerden uzaklaş-
maktır. Küreselleşme, kültüherarası ilişkileri ştk-
laştınp biryandan da kültürel çeşitliliği azaltıyor.
Dünya tek bir dile, tek bir kültüre doğru yönlen-
diriliyor."
Hiç kuşkusuz ki Türkçe şiir, Ispanyolca şiirden
çok çok daha talihsiz. Bizim büyük bir şiir da-
manmız olduğu, bu damann dünya şiirinin belli
başlı sacayaklanndan biri olduğu, tarihsel oldu-
ğu kadar estetik bir gerçektir de.
Ancak "şiirimizin" bunca yıl çektiği, çok bü-
yük şairlerimizin dünyaya yeterince tanıtılama-
masındandın çevrilememesindendir. Şimdi de
dünya tek dilin egemeniiğinde yol aldığına gö-
re...
Evet, Bildirge'de bu durumu şiirie aşmak, kü-
reselleşmenin kendi silahıyla yanıt vermek var
"Küreselleşmenin tek renkli, tek dilli kültür da-
yatmasına karşı onun silahını, iletişim araçlannı
kullanarak savaşmalıyız. Çünkü şiir her zaman
vardı, her zaman da var olacak. Şiirsiz bir dün-
ya düşünülemez."
"Onun İletişim araçlannı kullanarak"^ yanıt ver-
mek, mücadele etmek ne kadar şiire katkı olur
bilemiyorum. Belki de bu konuda önyargılıyım;
belki de bazı "alışkanlıkJanmızı" kırmak gereki-
yor!
Ancak şu var ki, bu "buluşma "nın dikkatimizi
çektiği tehlikenin, tek dilli, tek kültüriü ve şiirsiz
bir dünya tehlikesinin "içindeyiz!"
•••
Taşkent-Lima Şiir Hattı, şiir adına önemli bir et-
kinlikti. Benzerlerini de bekliyoruz. Ne yazık ki Is-
tanbul'un geleneksel bir "şiir festivali", "şiir bi-
enali" yok! Istanbul gibi bir şiir kentinin yok!
Yaklaşık on yıl önce gerçekleştirilen Poesium
bunu yüklenecekti ama sürdürülemedi. Çok ba-
şanlı sanatsal etkinliklere imza atan Istanbul Kül-
tür ve Sanat Vakfı'na, özellikle de yöneticisi Me-
lih Fereli'ye "Bir kez daha sesleniyorum":
Giderek şiirsizleşen şu dünyada, Istanbul'a
bir şiir festivali ya da bienali yakışmaz mı?
Fakirt Baykurt ambyor
• Kültür Servisi - Bir yıl önce yitirdiğimiz
değerli romancı Fakirt Baykurt, ölüm
yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor.
Dün mezannm başmda yapılan, Türkiye Yazarlar
Sendikası ve Eğitim-Sen üyelerinin düzenlediği
toplanhnın ardından bugün Dohnabahçe Kitap
Fuan'nda Papiriis Yayınları bir toplanti
düzenleyecek. "Fakir'e Saygı, Özyaşamı,
Eserleri ve Sanatçı Kişiliği" konulu toplanti saat
12.00'de gerçekleşecek. Toplanhya konuşmacı
olarak Mehmet Başaran, Adnan Bmyazar,
Bertan Onaran ve Işık Baykurt katılıyorlar.
Saydam Öinleni yarn başhyor
• Kültür Servisi - Bu yıl beşincisi düzenlenen
Uluslararası Istanbul Saydam Günleri, yann
Mimar Sinan Oniversitesi Oditoryumu'nda
yapılacak ilk gösterisiyle açılıyor.
21 Ekim tarihine kadar sürecek olan saydam
gösterilenne bu yıl aralannda Ara Güler,
Ergun Çağatay, Nevzat Çakır gibi Türk
fotoğrafının önemli isimlerinin de yer aldığı
70 fotoğrafçı ve gnıp katılacak.
Etkinliğin her yıl bir fotoğrafçının geçmiş
gösterilerinden bir bölümünü topluca sunduğu
Toplu Gösteriler'in ilk konuğu Tahsin Aydoğmuş
olacak. Saydam Günleri'nde aynca 'Hakkâri'de
Bir Mevsim' bölümü yer alacak.