Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş OC4K2OOO CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Kıdem
tazminatlapı
• ANKARA (AA) -
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan, bakanlığının,
kıdem tazminatının
kaldınlmasına yönelik bir
çalışma ve hazırlık içinde
bulunmadığını, hükümetin
de böyle bir düşüncesi
olmadığını söyledi. Işsizlik
sigortası yasasının çılcması
ve iş güvencesi yasasının
gündeme getirilmesi ile bu
haberlerin yoğunluk
kazanmaya başladığını
vurgulayan Okuyan, kıdem
tazminatının, çalışanlann
sahip bulunduğu en büyük
güvence olduğunu
kaydetti.
İndirimli
kartlarda
süreuzadı
• İstanbul Haber Servisi -
Istanbul Buyükşehir
Belediye Başkanlığı'ndan
yapılan yazılı açıklamada,
1999-2000 eğitim-öğretim
yılında kullamlacak yeni
indirimli kartlann temini
ve dağıtımı sırasında
meydana gelen yoğunluk
nedenıyle öğretmen je
öğrencılerin mağdur
olmaması için tETT
ındinmlı kartlann
geçerlilik süresının
1 Şubat 2000 tarihine
kadar uzatıldığı belirtildı.
Topkapı
Sarayı'ndaki
hırsızlık
• İstanbul Haber Servisi -
jlbpkapı Sarâyı'ndarf "**•' *^~
geçen yıl eylül ayındk
çahnan 14. yüzyıla ait
Kuranıkerim ile ilgili
olarak İstanbul, Ordu ve
Aydın'da düzenlenen
operasyonlarda 4 kişi
gözaltına alındı. Yakalanan
kişilerle birlikte ele
geçirilen Kuran'm,
Topkapı Sarayı'ndan
çahnan kitap olup
olmadığı yapılan
incelemelerden sonra
belirlenecek.
Öğpetmen
atamaları
• AıNKARA(ANKA)-
Mıllı Eğitim Bakanlığı,
öğretmenlıği "şans"
olmaktan çıkarmayı
planhyor. Bakanlık, kura
ile atama yönteminin
"iyiyi seçen" bir yöntem
olmadığını belirleyerek.
atamalann sınavla
yapılmasını öngören bir
çalışma başlattı. Öğretmen
adaylan, genel kültür, özel
alan bilgisi ve formasyon
konulanndan oluşan bir
sınava alrnacak. Sınavda
60 alanlar, öğretmen
olarak atanabilecek.
Servis ücretlepi
• İstanbul Haber Servisi -
IstanbuL Ticaret Odası
(İTO) Başkanı Mehmet
Yıldınm, hükümetin
uyguladığı ekonomik
programa uygun hareket
etme amacıyla İTO'ya
kayıtb servis işletmelerinin
taşıma ücretlerine
"dayanabildikleri sürece"
zam yapmayacaklannı
belirtti. Yıldınm, Servis
Aracı Işletmeleri Esnaf
Odası'nın istanbul 'daki
servis ücretlerine ortalama
yüzde 25 oranında zam
yapma karannın, ÎTO
üyesi servis işletmelerini
bağlamadığını bildirdi.
Fahri müfettişlep
• ANKARA (ANKA) -
Trafik güvenliğini
sağlamak, denetim
hizmetlerinde görevli
personele yardımcı olmak
ve sürücüLere her zaman
her yerde denetlendikleri
duygusunü yerleştirmek
için uyguJamaya konulan
"fahn trafik müfettişliği"
etkili sonuçlar elde etti.
Toplam 6 bın 609 fahri
trafik müfettişi 30 Kasım
1999"akadar433bın812
adet suçu tespit tutanağı
düzenledi ve bunlardan
425 bin 399'u ceza
tutanağına çevrildi.
ICFTU, küreselleşmeyi yüzyılın en ciddi meydan okuması olarak nitelendiriyor
Sendikasız endüstri ilisldleri
ŞÜKRANSONER
Seattle'da yılbaşı şenlikleri yasaklandı. Belediye Başka-
nı yasaklamada olası terörist eylemlerden söz ederken.
Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestolann et-
kisini gizlemedi.
Anrmsayacaksmız bizim medyamız da Dünya Ticaret
Orgütü toplantısı sırasındaki dünyanın çeşitli ülkelerin-
den gelmiş binlerce örgütün protesto eylemlerini "anar-
şist,terörist" tanımlamalan ile vermişti. Ancak başta dün-
ya sendıkacılık hareketleri, çevreciler, dünyanın azuluslu
tekeller adına, insan haklan, çevreye aykın olarak yağma-
lanmasrna karşı olan örgütlerinin bu ilk ciddı başkaldın-
sı, patlaması toplantının karar alamadan dağürnasına ne-
den olmuştu.
Medyamız toplumumuzu olay üzerinde düşünmekten
alıkoyrnak gibi bir amaç-
la olacak, Seattle'da olup
bitenlere, tartışmalara
ilişkin, ABD ve AB
medyasında yer alan de-
ğerlendirmeleri bile yan-
sıtmadı. Tek kelime ile
olayı "sansür" etti.
ABD, AB medyası hiç
değilse Seattle'da Dünya
Ticaret Örgütü toplanü-
sma karşı çıkan örgüt
gruplannın, başta sendı-
kalar ve çevre hareketle-
ri olmak üzere ne istedik-
lerinin, nelere karşı çık-
tıklannın bir şemasını
çizdiler. ABD, Clinton,
Dünya Ticaret Örgü-
tü'nde azuluslu tekelle-
rin çıkarlan adma alın-
mak istenen kimi karar-
lardan geri adım atmak
zorunda kaldılar. lnsan-
dan ve çevreden yana
kaygılara hak veren çı-
kışlar yaptılar.
Gerçeğini ararsak az
uluslu tekellerin sınırsız
çıkarlannı kollayan, ın-
sanı, çevreyi yok sayan
önlemler giderek artan
boyutlarda kendi krizini,
çöküşünü de birlikte ge-
tirmekte. Dünyada ku-
ralsız dolaşan paranın
onbinde bir oranlarda
vergilendirilmesi halin-
de insanlığın eğitim, sağ-
lık sorunlarunn çözüle-
büeceğinı artık dünyanın
en büyük borsacılan söy-
lemek gereğini duyuyor-
lar. Dünya Bankası uz-
manlao, dünyanıp en bü-
?i yfiktctçellcrinm riişvete
ayirmaK zorunda kaldık-
lan paylann, işçi ücret-
lerine ödenenin ikibuçuk
katına ulaşması karşısın-
da, "sosyal kapitaT kav-
ramı üzerinde kafa pat-
latıyorlar.
Clinton, AB'nin "yeni
sol" adı altında, sosyal
demokrasiden vazgeç-
miş, merkez sağda, ''sos-
yal kapital" kimliğinde
buluşmuş eski sosyal de- c m , .,, .*, -,„.,,, „>-, ».-<•. ,
mokratlan ile "üçüncüy-
ol" çizgisinde birleşmeye çalışıyor. tkibinli yıllann sade-
ce parannı, tekellerin çıkarlannın gözetileceği yıllar olma-
yacağını, üçüncü yol çizgisinde insanrn, çevrenin gözetı-
leceğini söylüyor. Gelin görün ki EMF, Dünya Bankası re-
çeteleri ile, yoksul ülkelere dayatılanlarda değişen bir şey-
ler olmuyor. Türkiye ikibinli yıllara IMF'nin, Dünya Ban-
kası'nın yeni dayatmalan, demokrası, iç hukukumuzu.
sendıkal haklan yok sayan, çok daha hızlı özelleştirme.
dünya tekellerine teslım ohna, tahkim anlaşmalan, yok-
sullaşma, gelir dağılımı çarpılması anlamına gelen bir di-
zi hükümet karan ile giriyor.
Yüzyılın meydan okuması
ICFTU sermayenin küreselleşme politikasını "yüzyıhn
en ciddi meydan okuması" olarak nitelendiriyor. Söz ko-
nusu polıtıkalann 198O'lı yıllardan başlayaralc, günümüz-
de giderek ıvme kazandığında birleşiliyor. Saldın dogru-
dan sendıkalann varlığına yönelik. Sendikanrn olmadığı
birtezçahşmasının\apılmışolması>adırgaııabilir^ dedik-
ten sonra durumu şu sözlerle kurtarmaya çalışıyor:
"...Burada hemen vurgulanması gereken gerçek sendi-
kasız işyerlerinde endüstri ilişkılerinin sendikasızlaştırma
anlamına gelmediğidir.( î) Bu kategoriye giren işyerierinin
bir kısmı bilinçli işveren davranışlan sonucunda sendika-
sız hale getirilmiş olabilirler. Büyük çoğunluğu ise doğal
ve objektif nedenlerle (ne demekse) sendikasızdırlar. Bu-
rada önemli olan, her iki tip işyerlerinde de işçi temsil sis-
temlerine, iletişim ve katılım kanallanna, şikâyet-uyuş-
mazlıkyöntemlerine ihtiyaç duyulacağıdır. Kuşkusuz sen-
dikalar bu ihtiyacı karşılayacak en demokratik ve etkin ör-
gütierdir. Ancak onlann yokluğu halinde alteraatifyöntem
ve mekanizmalann geliştirilmesinin kuşkusuz birçok ya-
rarlan vardır..."
malı. Büyük kitleyi oluşturan niteliksiz işgücünün işveren
karşısında zaten şansı sınırh. Bu işçiler, ABD'ye, sistemi-
ne bağlı ve hayran olanlar dilinde "McDonaMstşcileri" ola-
rak anılıyorlar. Bunlann önemli bir bölümü zaten örgüt-
süz. Örgütlü olanlannın da başta işten çıkarma ile icabrna
bakmak öyle zor bir iş değil.
lşte endüstri ilişkileri sisteminde, sisteme çok katkısı ol-
muş bilimin geldiği nokta. Iş hukukunda uzman çoğu bi-
lim adamının nihai darbeyi vurmadan önce yormayı he-
defleyen "esneklestirme" önlemleri konusunda hiç sesle-
rinin soluklannın çıkmaması şaşırtıcı değil. Dünyayı sen-
dikasız olarakhedefleyen küreselleşme ıdeologlanaın cep-
hesinde saflaşma güçleniyor.
Ya MCDonalds işçisi ile dolu Türkiye'de sendıkalar?
Acaba kaçı neden haberdar ve kaçının geleceğe dönük
Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü toplantısına karşı çıkan binlerce örgütün protesto eylemleri, ABD'yi Dünya Ticaret Orgü-
tü'nde azuluslu tekellerin çıkarlan adına alınmak istenen kimi kararlardan geri adım atmak zorunda bırakib.
• •*>#•,
B A M U ^ H V ^ M A ^ . .
S eattle'da yıîbaşı şenlikleri yasakîandı. Belediye başkanı olası terörist eylemlerden söz
ederken Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestolann etkisini gizlemedi. 1
Ocak'ta dört uluslararası işkolu federasyonu birleşerek azuluslu tekellerden sendikal
harekete yönelik saldınya karşı güç ve kasa birliği yaptı. 1980'li yıllardan günümüze
giderek ivme kazanan sermayenin sendikal haklara yönelik saldırılan, sendikanın olmadığı
bir endüstri ilişkileri sistemi dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hızla kurumlaştınlmaya
çalışılıyor. Bilinçli, sistemli, küresel saldın karşısında Türk sendıkacılık hareketi
hazırlıksız, şaşkm, kazanılmış sendikal hareketleri kaybetmede, galiba başı çeken, en umut
kıncı örneklerden birini oluşturuyor.
"Alternarif yöntem ve mekanizmalan"nda ağu-lık Tür-
kiye'de çoğu çok uluslu şirket uzantısının ydlardu: belli et-
meden uyguladığı "insan kaynaklan yönetimi modeli".
Aslında bu geliştirilmiş ve sonuç hedefı belirlenmiş biçi-
mi ile, dededen bildiğimiz "personel potttikasınjn" yeni
adı. Çalışanlann seçilip işe alınmasuıdan başlayan, eğiri-
lerek gerekli niteliklerle donatılmalanna, motivasyon ve
kariyer gelişmesinin uygulanmasına, onlan işletme için-
de tutup iş doyumuna ulaştırmaya uzanan bir dizi "çahş-
tmfağmm üsfüne ritreyen, her şeyi ile ilgilenen parron" yön-
bir endüstri ilişkileri sis-
temi üzerinde duruluyor.
Hatta sendikaya özgü
toplu pazarlık. toplu iş
sözleşmesi, grev gibi ku-
rumlan çağnştrrdığı için
-endüstri iKşkileri'1
teri-
minin kullanılmaması
gerektiği bildirüiyor. Ye-
ni terim bireysel üişkiyi
simgeleyen "çahşmaiaV
kisi''. Bu terimi bile be-
nimsemeyenler "sendi-
kasız endüstri iüskilerr
terimini yeğliyorlar.
Türkiye'nin bu geliş-
melerin çok gerisinde ol-
duğu sanılmasın. "Sen-
dikasız Endüstri iKşkik-
ri" aym başlıkla,
TISKR, MESS, Tekstil
Işverenleri tarafından da
değil, Kamu Işletmeleri
Işverenleri Sendikası
(Kamu-Iş) tarafmdan
Yardımcı Doçent Dr.
Abdûlkadir Şenkal'uı
342 sayfalık çahşması
olarak çoktan yayrmlan-
mış durumda. Batı'daki
deyimi ile "No umon"
sendikasız çalışma iliş-
kilerinden Türkiye'nin
nasü yararlanabileceği-
nin yollan, yöntemleri
gösteriliyor. Çalışmada
önsöz yazan Prof. Toker
Dereü "YıUanhr sendi-
kacıhğm çeşttü alanlann-
da dersler okutulup,
arastırmalar yapılan bö
lümümüzde bu isimde
(
"Sendika sonuç olarak bir güven aracıdır. aym güveni biz
verirsek, sendikaya neden ihtiyaç du> ulsun..." düşüncesini
gerçekleştrrme aracı. Kimler için?
Teknolojik gelişme ve değişimi işyerine taşırruş "iyi
hırviu,güven vericipatronO)1
" seçimini çoktan yapmış. Bel-
li ki ilk hedef, sürekli istihdam şansı olan az sayıdaki ni-
telikli çekirdek işgücü. Bunlarda sendikaü olma eğilimi za-
ten yüksek değil, ama her şey yine de kontrol altına alm-
Dünya sendikahın bitieşiyor
1 Ocak'ta dört uluslararası işkolu
federasyonu, Uhıslararası Haberleşme
Işçileri Federasyonu, FİETfbanka ve
sigorta şirketlerinde, bürolarda çalış-
trnlan beyaz yakalı işçiler, tezgâhtar-
larvs.), Uluslararası Basın Teknisyen-
leri Federasyonu, Medya ve Eğlence
Sanayii Işçileri Federasyonu bir araya
gelerek 800 sendikada örgütlû 15.5
miryon çalışanı temsil eden bir yeni
uluslararası örgütü oluşturdular. UNI
(Union Network Intemational), yeni
uluslararası örgüt (ticaret, elektrik, ü-
nans. matbaa, basım yayın ışleri, gü-
zellik klinikleri çalışaıüan, beyaz ya-
kalı işçiler, medya çalışanlan, eğlen-
ce sanayii, sanat evleri, sosyal güven-
lik, paketleme ve ambalaj sanayii. sos-
yal sigortalar, özel sağlık kurumlan,
telekominikasyon ve turizm sektörün-
de çaüşnnlanlan ve yardımcı işkolla-
nnı) temsil edecek. Çok yakın bir ge-
lecekte benzer bu- örgütlenme ımalat
sanayiinde kurulu işkolu federasyon-
lan arasında yaşanacak. İlk aşamada
tekstil, deri, gıda, metal sanayii örgüt-
lerinin birleşmesi bekleniyor. Maden,
kimya ve enerji zaten birleşmiş du-
rumda...Amaç "güçbiriiğivekasabir-
^ " ile küreselleşme ile ortaya çıkan
ve dünyanuı her yerinde sendıkacılık
hareketini hedef alan saldınya, meslek
örgütleri olarak "küresd" boyutta kar-
şılıkvennek...
Koşullar gerekririrse tüm işkolu fe-
derasyonlan tek örgütte toplanacak
meslek ölçeğinde sorunlar, alınması
gereken önlemler ve küresel saldınya
karşı durulacak Bir yandan da dünya
sendikal konfederasyonlan ICFTU
(Hür Dünya İşçi Skendikalan Konfe-
derasyonu), WCL (Dünya EmekFede-
rasyonu), WFTU (Dünya İşçi Sendi-
kalan Federasyonu) aracılığıyla ülke-
ler, (ICFTU, WCL, WFTU aracıüğıl-
ya Güney Amerika, Afrika, Asya ve
Pasifik hiölgesel örgütleri, ETUC ara-
cılığıyla Avrapa düzeyinde) izlerken
küresel ve bölgesel saldınlara karşı po-
litikalar geliştirilecek.
Türk sendıkacılık hareketi küresel
saldın, Türkiye'de çokyoğun yaşanan
sendikasızlaştırmaya karşı henüz bir
önlem düşünme aşamasına gelmiş de-
ğil. 12 Eylül hukuku. yasaklı sendikal
düzen. işkollannın, toplu pazarhk dü-
zeninin kurallan buna engel oluşturu-
yor. Ancak sendika liderlerinin işçi-
den kopuk, ne olursa olsun koltuğunu
koruma, sendikacıhğı kirli çıkar, ikti-
dar aracı olarak görme eğüimleri de
belirleyici rol oynuyor.
Türkiye'de var olan sendikalann
yüzde seksenini aşan bölümü, yürür-
lükteki yasaya göre toplusözleşme
yapma yeticisi ve ehliyetine sahip de-
ğilken, sahte Çalışma Bakanlığı ista-
tistikleri ile bir kirli oyunun oynanma-
sı siyasi iktidar, sermaye ve kimi sen-
dika başkanlannm işine çok geliyor.
Işkollanna göre yüzde on çoğunluğa
sahip olmayan sendikalann durumun-
plan ve programı var? Koca koca örgütler güçbirliği adı-
na birleşirken, bizde koltuk kavgası devam ediyor.
Dünya sendikacıhğı genç işçiler ve kadın ışçileri yeni-
den örgütlenme için hedef kitle olarak belirlemiş. aynı za-
manda atipik çalışma ve esnekleşme yöntemleri ile de mü-
cadele edebihnek için var gücüyle çalışrrken, bizimkiler
kendi örgütlerinin profilinden bile habersiz. Üyelerinin
kaçı genç işçi grubunda, kaçı kadın. kaçı erkek..? tşkolla-
nnda çalışanlann eğitim düzeyleri, aile sorumluluklan?..
üzerlerinde bıhaberîer. Üye sayılannı bile doğru bilmiyor-
lar. Daha doğrusu üye fişleri, sistem, her şey sahtecüık üs-
tune oturtuhnuş. Sözde resmi makamlar, aslnıda sendikal
hareketinkendi, toplum kandınlıyor. Sonçta emek platfor-
muna, ILO'ya ulusal ve uluslararası sendikal dayanışma-
ya bakış ona göre olumsuz biçimleniyor.
Bu olumsuz ortamda, demokrasi, insan haklan, sendi-
kal haklar adına, küresel ideolojinin oyumı "sivil toplum
örgütteri" mucizesi olarak pompalanıyor. Sendikalardan
uzaklaşnnlan, sendikal haklannı kullanmalan yasaklanan
işçilere, sendika çaüsı
yerine sivil toplum örgüt-
leri içinde haklannı ara-
malan öneriliyor. De-
mokrasinin farklı ıdeolo-
jilerdeki partüerin fülen
yok edihnesi ile bir aya-
ğı, diğer ayağı sendıkalar
yok edilerek kınlıyor. Ev
eksenli ekonomide, öme-
ğin Ümraniye kadrnlan-
nm sivil toplum örgütün-
de buluşarâk, daha yük-
sek ücret alacaklan ve
ürünlerini değerlendire-
bilecekleri savlanıyor.
Dünya tekelleri, süper
güç adma demokrasi, in-
san haklan, sendikal hak-
lann katledilmesi süreci
ikibinli yıllarda işleyecek
mi?
Siyasi partiler, sendi-
kalar insandan yana yeni-
den güçlü örgütlenip, az
uluslu tekeller, paranın
çıkarlanna tesüm olma
çizgisinden kurtulabile-
ceklermi? "Afrika arük
gündemde değO. İVIüyar-
laria insanın düzendışma
anhnası, kural dtşı ekono-
minin gecerü olması, in-
sanlaruıensunriıölçüler-
le sapk, eğitim hakbnn-
dan yararlanamaması
önemli değiL Aslolan sa-
yılangiderek azalan dün-
ya tekeOerinin, parannı
çtkariarL.." diyen bir dü-
zen daha ne kadar işleye-
bilir?
daki sahtecilik boyutu rakamlar çok
çıplak ortaya koyuyor. Gerçek seridi-
kalı işçi sayısı birmilyonun epeyce al-
tında iken, resmi istatistiklerde 3.5
miryon civannda gözüküyor. Buna gö-
re 5 miryonun alnndaki sigortah işçi-
nin, dünyada görülmeyen bir örnekle,
yüzde yetmiş-seksenler oranmda sen-
dikalı olması gerekiyor ki Türkiye ger-
çeği tam bunun tersi. Sahte yetki sis-
temi ile siyasi iktidariara ve işverenle-
re gebe sendikacıuk hareketi, işçinin
haklapnı korumada büsbütün işlevsiz,
güçsüz kalıyor.
Aralık ayinda yapılanTürk-lş'in ge-
nel kuruluna, daha fazla delege vere-
bihnek üzere sendıkalar üyelerini çok
abartılı gösterdikleri halde, üye sayı-
lan 1 miîyonuaşarruyordu. 33 üye sen-
dıkanın pekçoğunun ancakbirkaç yer-
de sözleşme yapabilen küçük sendi-
kalar durumuna düştükleri biliniyor-
du. Buna rağmen ne işkollannın bir-
leşmesi, ne de sahte yetki sistemine
dayalı yüzde on barajm kalkması, hat-
ta ne aynı işkollannda örgütlü sendi-
kalann birleşmesi gündeme gelebildi.
Kimse koltuğunu, işçi üyesi kalmasa
bile iktidannı bırakmaya niyetli değil-
di. Türk- Iş genel kurulunda sadece iş-
yerlerinde taşeronlaşürma, kapsam dı-
şı çalıştırma nedeni ile yüzde eüi artı
bir çoğunluğun sağlanamaması gerçe-
ği göz önüne almarak, işyeri yetkisi
için yasada yer alan bu çoğunluk ko-
şulunun kaldmlması karan ahnabildi.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Idam...
Merak edip sözcüğün kökenine baktım: Arapça
"actem"den türetilen bir mastar... "Adem"\n sözlük
karşılığı şöyle: Yokluk. Varlık zıddı. Idamın açıklama-
lan ise yok etme, vücudunu kaldırma, şer'an ve ka-
nunen öldürme... Sözcük bizim değil, ama benim-
semişiz, bizim olmuş... Dinsel ya da sivil yasalara
göre öldürülmesine, yok edilmesine, vücudunun
kaldırılmasına karar verilen kim? Suç işlediği bu ya-
salara göre saptanmış biri. Söz konusu yasalar bi-
rini yok etme hakkını nereden alıyor? Gelenekler-
den.yerleşikinançlardan. Bunlartartışılamazmı? El-
bette tartışılabilir. Zaten yapmak istediğimiz de bu...
• • •
Öncelikle şu soru: Yasalara göre suçlu olduğu
saptanan kişinin yok edilmesiyle, işlenen suçun so-
nuçlanyla birlikte yok edilmesi sağlanmış oluyor
mu? Hayır. Öyleyseyapılmak istenen ne? Suçlunun
cezalandınlması... Peki, suçlu yaptığı işten gerçek-
ten pişmanlık duymaktaysa (ki çoğu kez rastlanan
bir durumdur bu) kimi cezalandırmış oluyorsunuz?
Suçu işlemiş olanı mı, pişmanlık duymakta olanı
mı? "Suç ve ceza" kavramlannın tartışılmasında
çözümü çok çetin bir ikilemdir bu...
• • •
Cezalandırmanın başkaca gerekçeleri de var:
Caydıncılık ve kamu vicdanının rahatlatılması. Bun-
lar kabul edilmeleri daha kolay açıklamalardır. Fa-
kat söz konusu ceza birinin yok edilmesi, vücudu-
nun kaldmlması, sonuç olarak öldürülmesi olunca,
bunlann tartışılması da kaçınılmazlaşıyor. Önce ilki-
ni, "caydıncılık" kavramını irdeleyelim... Ali Sir-
men'in çok yararlı bir iş yaparak dilimize kazandır-
dığı "Idam" adlı yapıtta (Cem Yayınevi, 1972), A. Ca-
mus'nun felsefi yaklaşımından bir alıntı: "ölüm kor-
kusu birgerçekse de, bu korkunun ne denli büyük
olursa olsun hiçbir zaman insan ihtiraslannı sindir-
meye yetmediği de başka birgerçektir... Yüzyıllar-
dan beri vahşi birincelikle geliştirilen ölüm cezası,
suça kafa tutmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte
suç her zaman direnmektedir. Neden? Çünkü in-
sanın içinde çarpışan güdüler kanunun arzuladığı
gibi, sürekli bir denge halinde değildir... En büyük
cezanın gerçekten yıldıncı olabilmesi için, insan ta-
biatının kanun kadar sakin ve değişmez olması ge-
rekirdi. O zaman da ölü bir tabiat, bir 'natürmort'
olurdu..."
Camus bunlan söylemekle suçluluğu, cinayeti
hoş mu görüyor? Hayır. Sadece bir başka büyük dü-
şünürün, Bacon'ın bir saptamasını onaylıyor:
"Ölüm korkusuna karşı koyup, onu dizginleyeme-
yecek hiçbir insani ihtiras yoktur..."
ölüm cezası, insani suça yönelten tutkulan, gü-
düleri engelleyemiyorsa, ne yapmalı? Sorunun bu
biçimde sorulması bile, "idam" kısır döngüsünden
kurtulma yönünde ıleriye doğru bir adımdır...
• • •
"Kamu vicdanının rahatlatılması" konusunun ir-
delenmesi, insanlık adına daha da acıklı ve utanç
verici sonuçlara götürüyor... Söz konusu kitabın A.
Koestler'ce yazılmış bölümünde "Bir domuzun
asılması üzerine düşünceler" başlığı altında söyle-
nenler, insan olma tarihimizin süreçleri bakımından
yeterince düşündürücü ve hüzün vericidir: "Man-
gin'/n insan vehayvan adlıyapıtında, 'Birdomuzun
\damcezasm\n\r\1az\' adlı birgravür vardır. İnsan el-
biseleri giydirilmiş olan dişi domuz, ayaklan sıkıca
bağlanmış, idam sehpasında ipi boynuna geçiren
cellat tarafından tutulmaktadır. Domuzun tam kar-
şısında, karan okuyan mahkeme kâtibi bulunmak-
tadır. Idam sehpasının ayak ucunda.. bir kalabalık
durmaktadır. Anneler, daha iyi görsünler diye, ço-
cuklannı havaya kaldırmışlar, biryandan da asık su-
ratlı, kıyafetinden eşraftan olduğu anlaşılan bir
adam, parmağıyla, çığlıklar atmakta olan domuzu
göstermektedir; şüphesiz, domuzun 'hakettiğini
bulduğunu' söylüyor."
Koestler şöyle sürdürüyor sözlerini: "Adam Öl-
dürmekten suçlu olan havyanlar, ortaçağa hatta is-
tisnai bazı durumlarda ondokuzuncu yüzyıl başına
kadar kanuna göre yargılanmış, bir avukat tarafın-
dan savunulmuş, bazen beraat etmiş, çoğu zaman
da asılmaya, yakılmaya, veya canlı canlı gömülme-
ye mahkûm edilmişlerdir. Gravürdeki dişi domuz bir
çocuk öldüımüştü ve 1386'da Falais'de asıldı. Bir
adamı öldüren bir at, 1389'da Dijon'da asılmıştır.
Bir batında doğurduğu yedi yavruyu beslemekte
olan başka bir domuz da Savingy'de bir çocuğu öl-
dürdüğü için idama mahkûm edilmiş, ama domuz
yavrulan 'suç ortaklıklannın delili olmadığı gerekçe-
siyle" beraat ettirilmişlerdir..."
• • •
°Cumhuriyet"Xe birkaç ay önce yayımlanan bir is-
tatistikten şu anda 59 ülkenin yasalarında hiçbir suç
için ölüm cezasına yer verilmediğini öğrendim. Bir-
çok Batı ülkesinin yanı sıra Angola, Gine, Haiti, Uru-
guay vb. bu ülkeler arasında yer almakta... Siyasi
suçlar için ölüm cezası öngörmeyi sürdüren 15 ül-
ke arasında Israil, Kanada ve bu konularda sabıka-
lı Ingiltere göze çarpıyor... Yasalannda ölüm ceza-
sına yer veımekle birlikte bunu fiilen uygulamayan
29 dünya ülkesinden biri Türkiye... Ölüm cezasını
yürürlükte tutan ve cezalan infaz eden toplam 98 ül-
ke arasında ise uygarlığın alt basamaklarında sayı-
labilecek ülkelerin yanı sıra ABD, Rusya, Çin, Japon-
ya, Kübagibi ülkeler göze çarpıyor... Camus-Koest-
ler'in ortak yaprtının son bölümü "Saz; Ülkelerin De-
neyleri" başlığı altında, idam cezasının kaldmlması
sonrasında suç oranlanna ilişkin birçok istatistiğe y-
erveriyor... Birtekiyle, ölüm cezasının 1863'ten be-
ri uygulanmadığı Belçika'da Adalet Bakanlığı'nca
hazırlanan raporun sonuç cümleleriyle yetineceğim:
"İnsan hayatına saygıyı öğretmenin en iyiyolunun,
kanun adına insanlan hayatından etmeyireddetmek
olduğunu gördük..."
• • •
Birkaç gün sonra "idam" konusunu görüşmek
üzere toplanacak iktidar partileri liderlerinin ve bu
konuda oy sahibi tüm milletvekillerinin, sadece ül-
kemizin çıkarian, akıl ve mantık adına değil, "daha
çok insan olabilmek" için de bu önemli kitabı oku-
yup incelemiş olmalannı dilerim...
GPS'ye rağbet yok
İstanbul Haber Servisi - Istanbul'da taksi şoförleri-
nin can güvenliğini sağlamak amacıyla kunılan, uydu
aracılığıyla araç takip sistemi global pozisyon sistemi
(GPS) rağbet görmedi.
Taksi şoförü, gaspa uğradığında, gizli bulunan bu-
tona bashğı zaman istanbul'un neresinde olursa olsun,
hangi sokakta bulunduğu görülebihyor ve o andan iti-
baren takibe almıp plakası polise bildirüiyor.
Şu anda 10 takside mevcut olan sistemin maliyeti
250 dolar.