19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ş OC4K2OOO CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kıdem tazminatlapı • ANKARA (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, bakanlığının, kıdem tazminatının kaldınlmasına yönelik bir çalışma ve hazırlık içinde bulunmadığını, hükümetin de böyle bir düşüncesi olmadığını söyledi. Işsizlik sigortası yasasının çılcması ve iş güvencesi yasasının gündeme getirilmesi ile bu haberlerin yoğunluk kazanmaya başladığını vurgulayan Okuyan, kıdem tazminatının, çalışanlann sahip bulunduğu en büyük güvence olduğunu kaydetti. İndirimli kartlarda süreuzadı • İstanbul Haber Servisi - Istanbul Buyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 1999-2000 eğitim-öğretim yılında kullamlacak yeni indirimli kartlann temini ve dağıtımı sırasında meydana gelen yoğunluk nedenıyle öğretmen je öğrencılerin mağdur olmaması için tETT ındinmlı kartlann geçerlilik süresının 1 Şubat 2000 tarihine kadar uzatıldığı belirtildı. Topkapı Sarayı'ndaki hırsızlık • İstanbul Haber Servisi - jlbpkapı Sarâyı'ndarf "**•' *^~ geçen yıl eylül ayındk çahnan 14. yüzyıla ait Kuranıkerim ile ilgili olarak İstanbul, Ordu ve Aydın'da düzenlenen operasyonlarda 4 kişi gözaltına alındı. Yakalanan kişilerle birlikte ele geçirilen Kuran'm, Topkapı Sarayı'ndan çahnan kitap olup olmadığı yapılan incelemelerden sonra belirlenecek. Öğpetmen atamaları • AıNKARA(ANKA)- Mıllı Eğitim Bakanlığı, öğretmenlıği "şans" olmaktan çıkarmayı planhyor. Bakanlık, kura ile atama yönteminin "iyiyi seçen" bir yöntem olmadığını belirleyerek. atamalann sınavla yapılmasını öngören bir çalışma başlattı. Öğretmen adaylan, genel kültür, özel alan bilgisi ve formasyon konulanndan oluşan bir sınava alrnacak. Sınavda 60 alanlar, öğretmen olarak atanabilecek. Servis ücretlepi • İstanbul Haber Servisi - IstanbuL Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldınm, hükümetin uyguladığı ekonomik programa uygun hareket etme amacıyla İTO'ya kayıtb servis işletmelerinin taşıma ücretlerine "dayanabildikleri sürece" zam yapmayacaklannı belirtti. Yıldınm, Servis Aracı Işletmeleri Esnaf Odası'nın istanbul 'daki servis ücretlerine ortalama yüzde 25 oranında zam yapma karannın, ÎTO üyesi servis işletmelerini bağlamadığını bildirdi. Fahri müfettişlep • ANKARA (ANKA) - Trafik güvenliğini sağlamak, denetim hizmetlerinde görevli personele yardımcı olmak ve sürücüLere her zaman her yerde denetlendikleri duygusunü yerleştirmek için uyguJamaya konulan "fahn trafik müfettişliği" etkili sonuçlar elde etti. Toplam 6 bın 609 fahri trafik müfettişi 30 Kasım 1999"akadar433bın812 adet suçu tespit tutanağı düzenledi ve bunlardan 425 bin 399'u ceza tutanağına çevrildi. ICFTU, küreselleşmeyi yüzyılın en ciddi meydan okuması olarak nitelendiriyor Sendikasız endüstri ilisldleri ŞÜKRANSONER Seattle'da yılbaşı şenlikleri yasaklandı. Belediye Başka- nı yasaklamada olası terörist eylemlerden söz ederken. Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestolann et- kisini gizlemedi. Anrmsayacaksmız bizim medyamız da Dünya Ticaret Orgütü toplantısı sırasındaki dünyanın çeşitli ülkelerin- den gelmiş binlerce örgütün protesto eylemlerini "anar- şist,terörist" tanımlamalan ile vermişti. Ancak başta dün- ya sendıkacılık hareketleri, çevreciler, dünyanın azuluslu tekeller adına, insan haklan, çevreye aykın olarak yağma- lanmasrna karşı olan örgütlerinin bu ilk ciddı başkaldın- sı, patlaması toplantının karar alamadan dağürnasına ne- den olmuştu. Medyamız toplumumuzu olay üzerinde düşünmekten alıkoyrnak gibi bir amaç- la olacak, Seattle'da olup bitenlere, tartışmalara ilişkin, ABD ve AB medyasında yer alan de- ğerlendirmeleri bile yan- sıtmadı. Tek kelime ile olayı "sansür" etti. ABD, AB medyası hiç değilse Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü toplanü- sma karşı çıkan örgüt gruplannın, başta sendı- kalar ve çevre hareketle- ri olmak üzere ne istedik- lerinin, nelere karşı çık- tıklannın bir şemasını çizdiler. ABD, Clinton, Dünya Ticaret Örgü- tü'nde azuluslu tekelle- rin çıkarlan adma alın- mak istenen kimi karar- lardan geri adım atmak zorunda kaldılar. lnsan- dan ve çevreden yana kaygılara hak veren çı- kışlar yaptılar. Gerçeğini ararsak az uluslu tekellerin sınırsız çıkarlannı kollayan, ın- sanı, çevreyi yok sayan önlemler giderek artan boyutlarda kendi krizini, çöküşünü de birlikte ge- tirmekte. Dünyada ku- ralsız dolaşan paranın onbinde bir oranlarda vergilendirilmesi halin- de insanlığın eğitim, sağ- lık sorunlarunn çözüle- büeceğinı artık dünyanın en büyük borsacılan söy- lemek gereğini duyuyor- lar. Dünya Bankası uz- manlao, dünyanıp en bü- ?i yfiktctçellcrinm riişvete ayirmaK zorunda kaldık- lan paylann, işçi ücret- lerine ödenenin ikibuçuk katına ulaşması karşısın- da, "sosyal kapitaT kav- ramı üzerinde kafa pat- latıyorlar. Clinton, AB'nin "yeni sol" adı altında, sosyal demokrasiden vazgeç- miş, merkez sağda, ''sos- yal kapital" kimliğinde buluşmuş eski sosyal de- c m , .,, .*, -,„.,,, „>-, ».-<•. , mokratlan ile "üçüncüy- ol" çizgisinde birleşmeye çalışıyor. tkibinli yıllann sade- ce parannı, tekellerin çıkarlannın gözetileceği yıllar olma- yacağını, üçüncü yol çizgisinde insanrn, çevrenin gözetı- leceğini söylüyor. Gelin görün ki EMF, Dünya Bankası re- çeteleri ile, yoksul ülkelere dayatılanlarda değişen bir şey- ler olmuyor. Türkiye ikibinli yıllara IMF'nin, Dünya Ban- kası'nın yeni dayatmalan, demokrası, iç hukukumuzu. sendıkal haklan yok sayan, çok daha hızlı özelleştirme. dünya tekellerine teslım ohna, tahkim anlaşmalan, yok- sullaşma, gelir dağılımı çarpılması anlamına gelen bir di- zi hükümet karan ile giriyor. Yüzyılın meydan okuması ICFTU sermayenin küreselleşme politikasını "yüzyıhn en ciddi meydan okuması" olarak nitelendiriyor. Söz ko- nusu polıtıkalann 198O'lı yıllardan başlayaralc, günümüz- de giderek ıvme kazandığında birleşiliyor. Saldın dogru- dan sendıkalann varlığına yönelik. Sendikanrn olmadığı birtezçahşmasının\apılmışolması>adırgaııabilir^ dedik- ten sonra durumu şu sözlerle kurtarmaya çalışıyor: "...Burada hemen vurgulanması gereken gerçek sendi- kasız işyerlerinde endüstri ilişkılerinin sendikasızlaştırma anlamına gelmediğidir.( î) Bu kategoriye giren işyerierinin bir kısmı bilinçli işveren davranışlan sonucunda sendika- sız hale getirilmiş olabilirler. Büyük çoğunluğu ise doğal ve objektif nedenlerle (ne demekse) sendikasızdırlar. Bu- rada önemli olan, her iki tip işyerlerinde de işçi temsil sis- temlerine, iletişim ve katılım kanallanna, şikâyet-uyuş- mazlıkyöntemlerine ihtiyaç duyulacağıdır. Kuşkusuz sen- dikalar bu ihtiyacı karşılayacak en demokratik ve etkin ör- gütierdir. Ancak onlann yokluğu halinde alteraatifyöntem ve mekanizmalann geliştirilmesinin kuşkusuz birçok ya- rarlan vardır..." malı. Büyük kitleyi oluşturan niteliksiz işgücünün işveren karşısında zaten şansı sınırh. Bu işçiler, ABD'ye, sistemi- ne bağlı ve hayran olanlar dilinde "McDonaMstşcileri" ola- rak anılıyorlar. Bunlann önemli bir bölümü zaten örgüt- süz. Örgütlü olanlannın da başta işten çıkarma ile icabrna bakmak öyle zor bir iş değil. lşte endüstri ilişkileri sisteminde, sisteme çok katkısı ol- muş bilimin geldiği nokta. Iş hukukunda uzman çoğu bi- lim adamının nihai darbeyi vurmadan önce yormayı he- defleyen "esneklestirme" önlemleri konusunda hiç sesle- rinin soluklannın çıkmaması şaşırtıcı değil. Dünyayı sen- dikasız olarakhedefleyen küreselleşme ıdeologlanaın cep- hesinde saflaşma güçleniyor. Ya MCDonalds işçisi ile dolu Türkiye'de sendıkalar? Acaba kaçı neden haberdar ve kaçının geleceğe dönük Seattle'da Dünya Ticaret Örgütü toplantısına karşı çıkan binlerce örgütün protesto eylemleri, ABD'yi Dünya Ticaret Orgü- tü'nde azuluslu tekellerin çıkarlan adına alınmak istenen kimi kararlardan geri adım atmak zorunda bırakib. • •*>#•, B A M U ^ H V ^ M A ^ . . S eattle'da yıîbaşı şenlikleri yasakîandı. Belediye başkanı olası terörist eylemlerden söz ederken Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestolann etkisini gizlemedi. 1 Ocak'ta dört uluslararası işkolu federasyonu birleşerek azuluslu tekellerden sendikal harekete yönelik saldınya karşı güç ve kasa birliği yaptı. 1980'li yıllardan günümüze giderek ivme kazanan sermayenin sendikal haklara yönelik saldırılan, sendikanın olmadığı bir endüstri ilişkileri sistemi dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hızla kurumlaştınlmaya çalışılıyor. Bilinçli, sistemli, küresel saldın karşısında Türk sendıkacılık hareketi hazırlıksız, şaşkm, kazanılmış sendikal hareketleri kaybetmede, galiba başı çeken, en umut kıncı örneklerden birini oluşturuyor. "Alternarif yöntem ve mekanizmalan"nda ağu-lık Tür- kiye'de çoğu çok uluslu şirket uzantısının ydlardu: belli et- meden uyguladığı "insan kaynaklan yönetimi modeli". Aslında bu geliştirilmiş ve sonuç hedefı belirlenmiş biçi- mi ile, dededen bildiğimiz "personel potttikasınjn" yeni adı. Çalışanlann seçilip işe alınmasuıdan başlayan, eğiri- lerek gerekli niteliklerle donatılmalanna, motivasyon ve kariyer gelişmesinin uygulanmasına, onlan işletme için- de tutup iş doyumuna ulaştırmaya uzanan bir dizi "çahş- tmfağmm üsfüne ritreyen, her şeyi ile ilgilenen parron" yön- bir endüstri ilişkileri sis- temi üzerinde duruluyor. Hatta sendikaya özgü toplu pazarlık. toplu iş sözleşmesi, grev gibi ku- rumlan çağnştrrdığı için -endüstri iKşkileri'1 teri- minin kullanılmaması gerektiği bildirüiyor. Ye- ni terim bireysel üişkiyi simgeleyen "çahşmaiaV kisi''. Bu terimi bile be- nimsemeyenler "sendi- kasız endüstri iüskilerr terimini yeğliyorlar. Türkiye'nin bu geliş- melerin çok gerisinde ol- duğu sanılmasın. "Sen- dikasız Endüstri iKşkik- ri" aym başlıkla, TISKR, MESS, Tekstil Işverenleri tarafından da değil, Kamu Işletmeleri Işverenleri Sendikası (Kamu-Iş) tarafmdan Yardımcı Doçent Dr. Abdûlkadir Şenkal'uı 342 sayfalık çahşması olarak çoktan yayrmlan- mış durumda. Batı'daki deyimi ile "No umon" sendikasız çalışma iliş- kilerinden Türkiye'nin nasü yararlanabileceği- nin yollan, yöntemleri gösteriliyor. Çalışmada önsöz yazan Prof. Toker Dereü "YıUanhr sendi- kacıhğm çeşttü alanlann- da dersler okutulup, arastırmalar yapılan bö lümümüzde bu isimde ( "Sendika sonuç olarak bir güven aracıdır. aym güveni biz verirsek, sendikaya neden ihtiyaç du> ulsun..." düşüncesini gerçekleştrrme aracı. Kimler için? Teknolojik gelişme ve değişimi işyerine taşırruş "iyi hırviu,güven vericipatronO)1 " seçimini çoktan yapmış. Bel- li ki ilk hedef, sürekli istihdam şansı olan az sayıdaki ni- telikli çekirdek işgücü. Bunlarda sendikaü olma eğilimi za- ten yüksek değil, ama her şey yine de kontrol altına alm- Dünya sendikahın bitieşiyor 1 Ocak'ta dört uluslararası işkolu federasyonu, Uhıslararası Haberleşme Işçileri Federasyonu, FİETfbanka ve sigorta şirketlerinde, bürolarda çalış- trnlan beyaz yakalı işçiler, tezgâhtar- larvs.), Uluslararası Basın Teknisyen- leri Federasyonu, Medya ve Eğlence Sanayii Işçileri Federasyonu bir araya gelerek 800 sendikada örgütlû 15.5 miryon çalışanı temsil eden bir yeni uluslararası örgütü oluşturdular. UNI (Union Network Intemational), yeni uluslararası örgüt (ticaret, elektrik, ü- nans. matbaa, basım yayın ışleri, gü- zellik klinikleri çalışaıüan, beyaz ya- kalı işçiler, medya çalışanlan, eğlen- ce sanayii, sanat evleri, sosyal güven- lik, paketleme ve ambalaj sanayii. sos- yal sigortalar, özel sağlık kurumlan, telekominikasyon ve turizm sektörün- de çaüşnnlanlan ve yardımcı işkolla- nnı) temsil edecek. Çok yakın bir ge- lecekte benzer bu- örgütlenme ımalat sanayiinde kurulu işkolu federasyon- lan arasında yaşanacak. İlk aşamada tekstil, deri, gıda, metal sanayii örgüt- lerinin birleşmesi bekleniyor. Maden, kimya ve enerji zaten birleşmiş du- rumda...Amaç "güçbiriiğivekasabir- ^ " ile küreselleşme ile ortaya çıkan ve dünyanuı her yerinde sendıkacılık hareketini hedef alan saldınya, meslek örgütleri olarak "küresd" boyutta kar- şılıkvennek... Koşullar gerekririrse tüm işkolu fe- derasyonlan tek örgütte toplanacak meslek ölçeğinde sorunlar, alınması gereken önlemler ve küresel saldınya karşı durulacak Bir yandan da dünya sendikal konfederasyonlan ICFTU (Hür Dünya İşçi Skendikalan Konfe- derasyonu), WCL (Dünya EmekFede- rasyonu), WFTU (Dünya İşçi Sendi- kalan Federasyonu) aracılığıyla ülke- ler, (ICFTU, WCL, WFTU aracıüğıl- ya Güney Amerika, Afrika, Asya ve Pasifik hiölgesel örgütleri, ETUC ara- cılığıyla Avrapa düzeyinde) izlerken küresel ve bölgesel saldınlara karşı po- litikalar geliştirilecek. Türk sendıkacılık hareketi küresel saldın, Türkiye'de çokyoğun yaşanan sendikasızlaştırmaya karşı henüz bir önlem düşünme aşamasına gelmiş de- ğil. 12 Eylül hukuku. yasaklı sendikal düzen. işkollannın, toplu pazarhk dü- zeninin kurallan buna engel oluşturu- yor. Ancak sendika liderlerinin işçi- den kopuk, ne olursa olsun koltuğunu koruma, sendikacıhğı kirli çıkar, ikti- dar aracı olarak görme eğüimleri de belirleyici rol oynuyor. Türkiye'de var olan sendikalann yüzde seksenini aşan bölümü, yürür- lükteki yasaya göre toplusözleşme yapma yeticisi ve ehliyetine sahip de- ğilken, sahte Çalışma Bakanlığı ista- tistikleri ile bir kirli oyunun oynanma- sı siyasi iktidar, sermaye ve kimi sen- dika başkanlannm işine çok geliyor. Işkollanna göre yüzde on çoğunluğa sahip olmayan sendikalann durumun- plan ve programı var? Koca koca örgütler güçbirliği adı- na birleşirken, bizde koltuk kavgası devam ediyor. Dünya sendikacıhğı genç işçiler ve kadın ışçileri yeni- den örgütlenme için hedef kitle olarak belirlemiş. aynı za- manda atipik çalışma ve esnekleşme yöntemleri ile de mü- cadele edebihnek için var gücüyle çalışrrken, bizimkiler kendi örgütlerinin profilinden bile habersiz. Üyelerinin kaçı genç işçi grubunda, kaçı kadın. kaçı erkek..? tşkolla- nnda çalışanlann eğitim düzeyleri, aile sorumluluklan?.. üzerlerinde bıhaberîer. Üye sayılannı bile doğru bilmiyor- lar. Daha doğrusu üye fişleri, sistem, her şey sahtecüık üs- tune oturtuhnuş. Sözde resmi makamlar, aslnıda sendikal hareketinkendi, toplum kandınlıyor. Sonçta emek platfor- muna, ILO'ya ulusal ve uluslararası sendikal dayanışma- ya bakış ona göre olumsuz biçimleniyor. Bu olumsuz ortamda, demokrasi, insan haklan, sendi- kal haklar adına, küresel ideolojinin oyumı "sivil toplum örgütteri" mucizesi olarak pompalanıyor. Sendikalardan uzaklaşnnlan, sendikal haklannı kullanmalan yasaklanan işçilere, sendika çaüsı yerine sivil toplum örgüt- leri içinde haklannı ara- malan öneriliyor. De- mokrasinin farklı ıdeolo- jilerdeki partüerin fülen yok edihnesi ile bir aya- ğı, diğer ayağı sendıkalar yok edilerek kınlıyor. Ev eksenli ekonomide, öme- ğin Ümraniye kadrnlan- nm sivil toplum örgütün- de buluşarâk, daha yük- sek ücret alacaklan ve ürünlerini değerlendire- bilecekleri savlanıyor. Dünya tekelleri, süper güç adma demokrasi, in- san haklan, sendikal hak- lann katledilmesi süreci ikibinli yıllarda işleyecek mi? Siyasi partiler, sendi- kalar insandan yana yeni- den güçlü örgütlenip, az uluslu tekeller, paranın çıkarlanna tesüm olma çizgisinden kurtulabile- ceklermi? "Afrika arük gündemde değO. İVIüyar- laria insanın düzendışma anhnası, kural dtşı ekono- minin gecerü olması, in- sanlaruıensunriıölçüler- le sapk, eğitim hakbnn- dan yararlanamaması önemli değiL Aslolan sa- yılangiderek azalan dün- ya tekeOerinin, parannı çtkariarL.." diyen bir dü- zen daha ne kadar işleye- bilir? daki sahtecilik boyutu rakamlar çok çıplak ortaya koyuyor. Gerçek seridi- kalı işçi sayısı birmilyonun epeyce al- tında iken, resmi istatistiklerde 3.5 miryon civannda gözüküyor. Buna gö- re 5 miryonun alnndaki sigortah işçi- nin, dünyada görülmeyen bir örnekle, yüzde yetmiş-seksenler oranmda sen- dikalı olması gerekiyor ki Türkiye ger- çeği tam bunun tersi. Sahte yetki sis- temi ile siyasi iktidariara ve işverenle- re gebe sendikacıuk hareketi, işçinin haklapnı korumada büsbütün işlevsiz, güçsüz kalıyor. Aralık ayinda yapılanTürk-lş'in ge- nel kuruluna, daha fazla delege vere- bihnek üzere sendıkalar üyelerini çok abartılı gösterdikleri halde, üye sayı- lan 1 miîyonuaşarruyordu. 33 üye sen- dıkanın pekçoğunun ancakbirkaç yer- de sözleşme yapabilen küçük sendi- kalar durumuna düştükleri biliniyor- du. Buna rağmen ne işkollannın bir- leşmesi, ne de sahte yetki sistemine dayalı yüzde on barajm kalkması, hat- ta ne aynı işkollannda örgütlü sendi- kalann birleşmesi gündeme gelebildi. Kimse koltuğunu, işçi üyesi kalmasa bile iktidannı bırakmaya niyetli değil- di. Türk- Iş genel kurulunda sadece iş- yerlerinde taşeronlaşürma, kapsam dı- şı çalıştırma nedeni ile yüzde eüi artı bir çoğunluğun sağlanamaması gerçe- ği göz önüne almarak, işyeri yetkisi için yasada yer alan bu çoğunluk ko- şulunun kaldmlması karan ahnabildi. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Idam... Merak edip sözcüğün kökenine baktım: Arapça "actem"den türetilen bir mastar... "Adem"\n sözlük karşılığı şöyle: Yokluk. Varlık zıddı. Idamın açıklama- lan ise yok etme, vücudunu kaldırma, şer'an ve ka- nunen öldürme... Sözcük bizim değil, ama benim- semişiz, bizim olmuş... Dinsel ya da sivil yasalara göre öldürülmesine, yok edilmesine, vücudunun kaldırılmasına karar verilen kim? Suç işlediği bu ya- salara göre saptanmış biri. Söz konusu yasalar bi- rini yok etme hakkını nereden alıyor? Gelenekler- den.yerleşikinançlardan. Bunlartartışılamazmı? El- bette tartışılabilir. Zaten yapmak istediğimiz de bu... • • • Öncelikle şu soru: Yasalara göre suçlu olduğu saptanan kişinin yok edilmesiyle, işlenen suçun so- nuçlanyla birlikte yok edilmesi sağlanmış oluyor mu? Hayır. Öyleyseyapılmak istenen ne? Suçlunun cezalandınlması... Peki, suçlu yaptığı işten gerçek- ten pişmanlık duymaktaysa (ki çoğu kez rastlanan bir durumdur bu) kimi cezalandırmış oluyorsunuz? Suçu işlemiş olanı mı, pişmanlık duymakta olanı mı? "Suç ve ceza" kavramlannın tartışılmasında çözümü çok çetin bir ikilemdir bu... • • • Cezalandırmanın başkaca gerekçeleri de var: Caydıncılık ve kamu vicdanının rahatlatılması. Bun- lar kabul edilmeleri daha kolay açıklamalardır. Fa- kat söz konusu ceza birinin yok edilmesi, vücudu- nun kaldmlması, sonuç olarak öldürülmesi olunca, bunlann tartışılması da kaçınılmazlaşıyor. Önce ilki- ni, "caydıncılık" kavramını irdeleyelim... Ali Sir- men'in çok yararlı bir iş yaparak dilimize kazandır- dığı "Idam" adlı yapıtta (Cem Yayınevi, 1972), A. Ca- mus'nun felsefi yaklaşımından bir alıntı: "ölüm kor- kusu birgerçekse de, bu korkunun ne denli büyük olursa olsun hiçbir zaman insan ihtiraslannı sindir- meye yetmediği de başka birgerçektir... Yüzyıllar- dan beri vahşi birincelikle geliştirilen ölüm cezası, suça kafa tutmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte suç her zaman direnmektedir. Neden? Çünkü in- sanın içinde çarpışan güdüler kanunun arzuladığı gibi, sürekli bir denge halinde değildir... En büyük cezanın gerçekten yıldıncı olabilmesi için, insan ta- biatının kanun kadar sakin ve değişmez olması ge- rekirdi. O zaman da ölü bir tabiat, bir 'natürmort' olurdu..." Camus bunlan söylemekle suçluluğu, cinayeti hoş mu görüyor? Hayır. Sadece bir başka büyük dü- şünürün, Bacon'ın bir saptamasını onaylıyor: "Ölüm korkusuna karşı koyup, onu dizginleyeme- yecek hiçbir insani ihtiras yoktur..." ölüm cezası, insani suça yönelten tutkulan, gü- düleri engelleyemiyorsa, ne yapmalı? Sorunun bu biçimde sorulması bile, "idam" kısır döngüsünden kurtulma yönünde ıleriye doğru bir adımdır... • • • "Kamu vicdanının rahatlatılması" konusunun ir- delenmesi, insanlık adına daha da acıklı ve utanç verici sonuçlara götürüyor... Söz konusu kitabın A. Koestler'ce yazılmış bölümünde "Bir domuzun asılması üzerine düşünceler" başlığı altında söyle- nenler, insan olma tarihimizin süreçleri bakımından yeterince düşündürücü ve hüzün vericidir: "Man- gin'/n insan vehayvan adlıyapıtında, 'Birdomuzun \damcezasm\n\r\1az\' adlı birgravür vardır. İnsan el- biseleri giydirilmiş olan dişi domuz, ayaklan sıkıca bağlanmış, idam sehpasında ipi boynuna geçiren cellat tarafından tutulmaktadır. Domuzun tam kar- şısında, karan okuyan mahkeme kâtibi bulunmak- tadır. Idam sehpasının ayak ucunda.. bir kalabalık durmaktadır. Anneler, daha iyi görsünler diye, ço- cuklannı havaya kaldırmışlar, biryandan da asık su- ratlı, kıyafetinden eşraftan olduğu anlaşılan bir adam, parmağıyla, çığlıklar atmakta olan domuzu göstermektedir; şüphesiz, domuzun 'hakettiğini bulduğunu' söylüyor." Koestler şöyle sürdürüyor sözlerini: "Adam Öl- dürmekten suçlu olan havyanlar, ortaçağa hatta is- tisnai bazı durumlarda ondokuzuncu yüzyıl başına kadar kanuna göre yargılanmış, bir avukat tarafın- dan savunulmuş, bazen beraat etmiş, çoğu zaman da asılmaya, yakılmaya, veya canlı canlı gömülme- ye mahkûm edilmişlerdir. Gravürdeki dişi domuz bir çocuk öldüımüştü ve 1386'da Falais'de asıldı. Bir adamı öldüren bir at, 1389'da Dijon'da asılmıştır. Bir batında doğurduğu yedi yavruyu beslemekte olan başka bir domuz da Savingy'de bir çocuğu öl- dürdüğü için idama mahkûm edilmiş, ama domuz yavrulan 'suç ortaklıklannın delili olmadığı gerekçe- siyle" beraat ettirilmişlerdir..." • • • °Cumhuriyet"Xe birkaç ay önce yayımlanan bir is- tatistikten şu anda 59 ülkenin yasalarında hiçbir suç için ölüm cezasına yer verilmediğini öğrendim. Bir- çok Batı ülkesinin yanı sıra Angola, Gine, Haiti, Uru- guay vb. bu ülkeler arasında yer almakta... Siyasi suçlar için ölüm cezası öngörmeyi sürdüren 15 ül- ke arasında Israil, Kanada ve bu konularda sabıka- lı Ingiltere göze çarpıyor... Yasalannda ölüm ceza- sına yer veımekle birlikte bunu fiilen uygulamayan 29 dünya ülkesinden biri Türkiye... Ölüm cezasını yürürlükte tutan ve cezalan infaz eden toplam 98 ül- ke arasında ise uygarlığın alt basamaklarında sayı- labilecek ülkelerin yanı sıra ABD, Rusya, Çin, Japon- ya, Kübagibi ülkeler göze çarpıyor... Camus-Koest- ler'in ortak yaprtının son bölümü "Saz; Ülkelerin De- neyleri" başlığı altında, idam cezasının kaldmlması sonrasında suç oranlanna ilişkin birçok istatistiğe y- erveriyor... Birtekiyle, ölüm cezasının 1863'ten be- ri uygulanmadığı Belçika'da Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan raporun sonuç cümleleriyle yetineceğim: "İnsan hayatına saygıyı öğretmenin en iyiyolunun, kanun adına insanlan hayatından etmeyireddetmek olduğunu gördük..." • • • Birkaç gün sonra "idam" konusunu görüşmek üzere toplanacak iktidar partileri liderlerinin ve bu konuda oy sahibi tüm milletvekillerinin, sadece ül- kemizin çıkarian, akıl ve mantık adına değil, "daha çok insan olabilmek" için de bu önemli kitabı oku- yup incelemiş olmalannı dilerim... GPS'ye rağbet yok İstanbul Haber Servisi - Istanbul'da taksi şoförleri- nin can güvenliğini sağlamak amacıyla kunılan, uydu aracılığıyla araç takip sistemi global pozisyon sistemi (GPS) rağbet görmedi. Taksi şoförü, gaspa uğradığında, gizli bulunan bu- tona bashğı zaman istanbul'un neresinde olursa olsun, hangi sokakta bulunduğu görülebihyor ve o andan iti- baren takibe almıp plakası polise bildirüiyor. Şu anda 10 takside mevcut olan sistemin maliyeti 250 dolar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle