Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30OCAK2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
'Yazgı ortağı' kadınlann öyküsü
'Yazgı've'yuzgıahk'onlanay-
Ç m
çıkmazda birieştirir. Kendi-
lerineyapılan her türlü haksızhğa 'yazgı, hsmet,
kader'diyerekyaşamlan cehenneme çevrilir. Yaz-
PERVANE
M
esai dönüşünde köprünün üzerin-
de sıkışan trafikte beklerken dü-
şüncelerimin hâlâ Fatma Ha-
nnn'da olduğunu fark ettim. Hani
inatçı ve cesur sınekler vardır ya,
kovarsınız kovarsınız o yine gelip yüzünüze konar
ve sizi kendısiyle ilgilenmeye zorlar. Onun gibi. Her
ne kadar kendımi çevrede olan bitene vermek iste-
diysem de başaramadım. Fatma Hanım'ı on dört
yıldır tanıyorum. Aslında son ikı yıldır onu daha az
görüyorum. Son karşüaşmamızda kocası ile Tûrki-
ye'ye döndüğünü, çok rahat olduğunu, adamın ar-
ük onu dövmediğinı anlatmıştı. Btrkaç gün sonra ise
yolda benden borç istedı. Uçak bileti alacakmış. Ço-
cuklan onu yine evden atmışlar. Bana gelmesini
önerdim. Önerim pek hoşuna gitmedi, hal hatır sor-
maya bile vakit bırakmadan uzaklaştı. Ince kemik-
li esmerkadının arkasından bır süre bakmaktan ken-
dimi alamadım. Onunla yapüğım tüm çalışmalar
pek işe yaramaıruştı anlaşılan. tnatla kendıne acı
vermeyedevamediyordu. Dünöğlepaydosundasi-
gara abnak içtn ana caddeye çıkbgımda onu tekrar
gördüm. îki yıldır ortalarda görûnmeyen bu kadın-
cağızın varlığı bir süredır benım yaşanuma girmiş
gibıydi. Başlarda haftada bir ıki kez uğrardı. Bu zi-
yaretlerde ya bir akşam önce yediğı dayağı anlatır,
benden ev ziyareti yapıp kocasına korku vermemi
ister, ya da Alman bürokrasisinin yazışmalannı ge-
tirip onlann üstesınden gelmeyi de bana bırakırdı.
Bazen onunla elinde bır alışveriş torbası, bir darbe-
den konınmak ister gibi omuzlaruun arasına çekti-
ği başıyla vücudunu kasmış, yürürken karşıiaşır-
dım. Küçük esmer yûzû genelde
düşünceli olurdu. Ince etsiz du-
daklannı susmak zorundaymış
gibi sıkar, ince sivn çenesınin al-
tından bağladığı başörtûsü kayar,
ortadan ayırdığı saçlanmn çevre-
ledığı dar alnımn altında, soru
»jpreti gibi kavis yapmış kaslan,
* Itftçük gözleri bakarkör duygusu
uyandınrdı. Ince kemikli bakım-
sız ellerinden biri ile çantasını tu-
tarken diğeri yumruk halınde,
vitrinlerin çekıciliğinı fark etme-
den yürür giderdı.
gıcılan tanımakta güçlük çekmezsiniz. Hüzünlü
bahşlan, psikosomatik rahatsızlıklan, hafifya-
na eğik başlan, hüzünlü bakışlan, her an bir ha-
tayapacaklan korkusu ile tedirgin vücutlan, ço-
cuklarına olan aşırı düşkünlükleriyleyıpranmış,
yaşama küsmüş bu kadınlar, doğanm renklerini,
çiçeklerin kokusunu, yaşamın güzelliklerini algı-
layamaz.
Yazgı ortaklannın sadece eğitimsiz hrsal böl-
ge kadınlan olduğunu düşünürseniz aldanırsınız.
Aralannda eğitimli, kent kültürü almış olanlar da
vardır. Onlar da bu kavrumlann içini dolduran
kurallardan bir biçimde etkilenirler.
Toplumun kadına karşı kullandığı bu kurallar
bir hastahğa benzetilirse yayılma alanı aile, eş,
yahn çevredir. Kronik biçimde seyreden, işlevi-
ni 'kader, hsmet ya da yazgı kavranu' arkasına
saklanarak yaşama geçiren ve genelde erkeğin
la doluydu. Kadının arkasından oturma odası ola-
rak kullandıklan odaya gırdim. Ağır bir koku ile
ıçim kalktı. Eski bır koltuğun üzerinde duran giysi-
leri kenara iterek kendime bir yer açıp oturdum. Fat-
ma Hanım da karşımda kınk dökük bir sandalyeye
iğreti ilişti ve fisıltıyla konuşarakkonuyagirdi. Duy-
duklanmın beni yönlendirmesüıe izin vermemeye
çahşarak dinliyordum. Bir ara tülbentinin ucu ile
gözlerinı silen kadın, dur demeye firsat venneden
beline kadar soyunuverdi. Sıgara yanıklan ve mor-
luklarla dolu, bir deri bu- kemik vücuttaki izlen gös-
terdikten sonra, aynı hızla bluzunu gıyerken benun
sadece dilım değıl nutkum da rutulmuştu. Ne söy-
lemem gerektiğuü düşünürken, diğeri ile iç içe olan
odanın kapısı açılarak şiddet kahramanı koca içeri
girdi.
Ortam farfclı. şlddet aynı
Şiş göz kapaklannı zorla aralayarak gelenin kim
olduğunu anlamaya çalıştı. O sırada kadın ayağa
kalkmış, ellennı birleştirerek korkak bakışlarla ko-
casını izliyordu. Adam giysıleri yere atarak benım
oturduğun koltuğun köşesine yerleşti. Pisliğe bakar
bir ifadeyle kadından bira ıstedi. Sonunda bilincim
gördüklerimin etkisinden kurtularak çalışmaya baş-
ladı ve adama benim yanmıda bira içmesinden hoş-
lanmadığımı söyledim. Aslında o hâlâ alkollüydü.
Pek çok bağımlı gibi alkol gereksuıimini engelleme-
me kızmıştı. Sık ve dalgalı saçlanndan yağlı bırper-
çem düşen dar alnı sıkıntıyla kınştı. Bitişik kaşlan-
nın altında birbınne yakm duran çapaklı sıyah kü-
çük gözlerini yasağuiu kabullenmeye çalışarak kıs-
tı. Lekeli pijamasının üzenndeki atletten görünen
çelimsiz kollann zavalh kadını nasıl bu denli şidde-
te rnaruz bıraktıgı doğrusu benı şaşırtmışü. Anlaşı-
kullanısına verilen yaptırımın en zayıfbulduğu
alan evliliktir. Burada daha etkin olması için de
ortam uygundur. Ailede babasını örnekalarakye-
tişen erkek çocuk, babası gibi davranmayı öğre-
nir. Henüz küçük bır kızken annesini örnek alan
kadına ise yuvayıyapandişikuş' rolü benimseti-
lir.
Avrupa'dayaşayan yazgı ortahan'mndurumu
Türkiye 'deki hemcinslerinden daha zordur.
Dilini, sosyal yaşamını bilmedikleri bir ülke-
de ölesive zorlanır. Pek çoğu ekonomik bağımlı
olmanınyanı sıra birde Türkiye 'ye 'sürülme'ya
da çocuklanmn ellerinden alınması tehdidiyle
tamamen çıkmazdadır.
Çocukparası ve diğer benzeri yardımlarla ay-
hkların kahvede, kumarda, meyhanede, para oto-
matlarında erıyip gitmesinin, ailenin bazen bir
kuru ekmeğe muhtaç kalmasının getirdiği psiko-
lojik baskıyı şiddete çeviren koca, 'dişikuşu 'gü-
nah keçisiseçer. Dengesiz kişiliğinin, sorumsuz-
luğunun yarattığı sorunları dişi kuşa yükleyerek
cezalandırır. Kadınyediği dayaklan 'yazgı'ola-
rak algılamakzorundadır. Sonuçta o dişi kuştur.
Yuvada bekleyen yavrulanna karşı tek başına
sorumluluk taşır. Budurumlarda yazgı'yuvada
kalmasım sağlayacak tek daldır. Yazgısına sığı-
narak katlanmak zorunda kaldığı haksızlıklann
bir gün değişeceği umuduyla bir insanın kaldı-
rabileceği en ağır yükü omuzlarında taşımaya
kendini mahküm eder... Hatta onu her türlü şid-
detin altında ezen eşinin davranış biçimine ken-
dince gerekçeler bularakfarkında olmadan şid-
deti legalize eder.
'Yazgı'yazı dizisinde enkaz haline gelmiş evli-
liklerin, anlamsız ödünlerin, kırılan onur, yok
olan özgüven ve çaresizliğin üzerinde yükselme-
0 oün bugün
dövüyordu
Büyük tozlan bir yaşındayken,
Doğu Anadolu'nun elektriğı bi-
le olmayan bir köyünden gelmiş-
ler yülar önce. Ona göre on bir yıl
sonra kocası işsiz kalınca daha
fazla ıçmeye başlamış. Ama ev-
lendiklerinden beri dövermiş.
Köylennde dayak atmayan ada-
ma kılıbık derlermiş. Herhalde
adam bu kavramla arulmak iste-
mediği için o gün bugün kadını
dövüp gururunu koruyordu. Vü-
cudunda kandan çok alkol dola-
şan bu adamla o dayaklann ara-
sında beş de çocuğu olmuş Fatma
Hanım'ın. O yıllan unuttu mu
bilmem ama ben her anımsayı-
şımda fena oluyomm. Romanla-
ra konu olabilecek tam bir fela-
ketti aile yaşamlan. Fatma Ha-
nım ve dayakçı, ayyaş kocası ile
ilk kez büyük kızlannm intihar
girişıminde hastane tarafindan
çağnldığunda tanıştım. O zjirnan
otuz beşinde olan bu ufak tefek
kadın, kırkının çok üzerinde gö-
rünüyordu. Kendisi gibi ufak te-
fek kocasmın laf kalabalıgında
ln?ının intihar ginşıminın günah
keçisi olarak gösterdiği kadın bir
kez bile agzını açmadan başı
önünde dinlemişti. Bir saatlik ko-
nuşmada yalnız bir kez göz göze
geldiğunizde hafif bir ba§ hare-
keti ile bana 'inanmfl'gibi bir ışa-
ret yapmıştı. Gözlerindeki pmltı
isyan doluydu.
Sosyal konutlardakı evlerinin
kapısını uzun uzım çaldığım gü-
nü asla unutmam. Tam dönmek
üzereydim ki kapı aralandı. Sanı-
yorum Fatma Hanım'la aramda-
ki msancıl derin bağ o anda baş-
ladı ve ben o gün başlayan bu ba-
ğın benim yıllarca düşünceleri-
min aynlmaz bir parçası olacağı-
nı bilmiyordum. Eski püskü giy-
sileri, altlan morarmış gözlerin-
deki hüzünlü bakışlarla kapıyı
açankadının yüzündeki umutpı-
nlüsı, yardım duyguma ve görev
bilincime dürtü oldu.
Yan aralık kapıdan, işaret par-
mağını dudaklanna yaklaştırarak
sessizce beni içeri aldı. Hemen
yanı başında duran beş yaşlann-
daki kızı annesının belli belirsiz
sevincini fark etmiş olmalı ki bu-
nu paylaşüğını anlatmak isterce-
sine annesüıin eteğini çekiştiri-
yordu. Sokak kapısının tam kar-
şıstndaki bulaşıklık bır gün önce-
ki bulaşıklarla, duvara dayalı es-
ki bir yemek masasının üzeri boş
bira şişeleri ve yemek artıklany-
Inşaat, Çevre ve Orman mühendisleri odalannda genel kurullar dün başladı
tsUnbul Haber Servisi - Inşaat
ve Çevre Mühendisleri odalannın
Islanbul şubelen ve Orman Mü-
hendisleri Odası'nın Marmara Şu-
besi'nin olağan genel kurullan dün
başladı. Inşaat Mühendıslen Oda-
sı'nın (ÎMO) dün başlayan genel
kurulunda MHP ve FP'hlerin des-
teklediği "MeslekteBirüğeÇağn"
grubu divan başkanlığına aday
göstermedi. Inşaat Mühendisleri
Odası tstanbul Şube Başkanı ve
"Çağdaş tnşaat Mühendisleri"
grubunun başkan adayı CemaJ
Gökçe karşı grubun aday göster-
memesini "taktik" olarak değer-
lendırerek, tüm demokrat mühen-
disleri bugün yapılacak olan se-
çimlere katılmaya çağırdı.
Inşaat Mühendisleri Odası tstan-
bul Şubesi'nin 37. Dönem Genel
Kurulu, Yıldız Teknik Üniversıte-
si Odıtoryumu'nda başladı. MHP
ve FP'lilerin destekledıği "Meskk-
te Birliğe Çağn" grubunun ilk kez
bir genel kurulda drvan başkanlıöı-
na aday göstermemesı "Çağdaş In-
şaat Mühendisleri'' grubunca
"Tüm gfiçleriniyönetim kurulu se-
çimlerinde kunanacakiar" diye yo-
rumlandı.
Divan başkanlığına "Çağdaş tn-
şaat Mühendisleri"nın adayı Mete
Akahn seçıldi. Divan seçimlerinin
arduıdan IMO tstanbul Şube Baş-
kam Cemal Gökçe, 17 Ağustos ve
12 Kasun depremlerindeki yıkım-
larda ınşaat mühendislerinin hata-
lannı değerlendiren bir konuşma
yaptı Bilimı ve doğayı yok sayma-
nın bedelinı Türkiye'nm çok ağu-
bır şekilde ödediğini ifade eden
Gökçe, "Bu yaşanan yıkunlara
karşın, hiçbir şey yokmuş gibi filke-
mizin deprem riskini geçiştirmeyi
ahşkanhk haline getinniş olan an-
layışlaria depreme karşı dayanıkh
yapüar üretmenin olanakh obna-
dığı bir kez daha kanıtianmıştır"
dedi. Gökçe, inşaat mühendisliği
mesleğinin standartlannı yükselt-
meyi, etik kurallara özenle uyma-
yı, kamu yarannı öne almayı kaçı-
nılmaz görev olarak belirledikleri-
nı kaydetti.
Gökçe, Meslekte Birhğe Çağn
Doc Dr. Yıldız, 'Meslekte Birlik gruplarının MHP ile FP eğilimli olduğunu söyledi
'Kadrolaşmayla güç elde etmeye çalışıyorlar'
tstanbulHaberServisi-tstanbul
Tabip Odası Genel Sekreteri Doç.
Dr. Kürşat Y'ıküz, üyelerinin ve
halkın meslek odalanna sahip çık-
masımn Türkiye için çok önemli
olduğunubelirterek "Meskkoda-
lannm, kendi mesleklerini, halkm
ve ülkenin çıkaıiarmı biriikte sa-
vunması ülkemizde gefeneksei bir
rurumdur ve son dönemdeki ülke
y^netkflerinirahatsEeönektedir''
diye konuştu.
Dr. Kürşat Yddız, "Meslekte
Birlik" adıyla seçimlere katılan
gruplann da siyasetlerüstü göriin-
me çabalanna karşın, gerçekte
aşuı politik olduklanıu ve devlet
içindeki siyasi kadrolaşmadan
güç elde etmeye çahşöklannı vur-
guladı.
Yıldız, "Meslekte Bhük" ve
"tdeafisüer" gibi adlar çevresinde
oda yönetimlerine talip olan grup-
lann birçok ortak yanı olduğuna
dikkat çekerek, bu yapdarm, söy-
lemlerinin aksine, son derece po-
litik olduklanm ve MHP. FP gibi
sağ partılenn eğılimlermı taşıyıp
orta sağ eğılimlileri büe içlerine
almadıklannı vurguladı.
Bu gruplann, kamu yönetimle-
rinin desteğiyle, meslek odası
içinde güç toplamak hevesinde ol-
duklanm ammsatan Yıldız, "Hat-
ta yönetimlere aday gösterdikleri
Kstelerde üyakatlan değfl, politik
tavnian nedeniyle kamnyönetim-
lerine atanmış müdür, genel mü-
dür ve son dönemdegörüldüğü gi-
bi bakanlara yer vermekteduier.
Seçiınler önces bu kamu yönetici-
leri, memuriannı ve idari yetkDe-
rini, Meslekte Birlikgrubunun ka-
n n ı m a için kuDanarak tarafsız-
hklannı bir kez daha çiğnemek-
ten kaçınmazlar'' dedi.
Bu gruplann, yönetimlere aday
olduklan halde meslek örgütünün
işleyişi ve sorunlan hakkında bil-
Biiyük^hirRelediyesiyıııitaşlamfuUm diiğtiü
tstanbulBfiyükşehir Beledhesi'nin "tstanbul'u
Ağaçlandırma Projesi" kapsamında dün Be-
^ ' d rttaşlara fidan dağrtıkb, Beiediye
i d i f o h ' l â
gekneksel Beyo^u tramvayuıdan yurttaslara
fıdan dağrtülar. Bûvûkşehir Bdediye Başkanı
Ali MOfît Gürtuna tstanbuBulan ağaç dikme
kampanjasmaçağu-arak"Daiwyeşfl veuygar
bir kent için, adnnlanmızı ve ağaçlanmızı sık-
laştu^hm"dedLEtkinHkTaksiınMeydanı'oda
düzentenenkoDserlesonaerdi
gilerinin olmadığuıı, seçimlen
kaybettikten sonra bir kez bile
odalara uğramadıklannı ifade e-
den tstanbul Tabip Odası Genel
Sekreteri Doç. Dr. Kürşat Yıldız,
"Meslek odası çahşmalan içinde
yer ahnaz, sahip olduklan politik
kadroian, meslekodasmm ve mes-
leğin genel yaran için kuOanmaz-
lar" diye konuştu. Bu gruplann
seçımlerde "askeroy" kullandık-
lanm, yani yandaşlannın blok oy
kullandıklannı ifade eden Yıldız,
bu durumun Meslekte Birlik
gruplarının seçmenlerinin son de-
rece politik tercih yaptıklanm,
adeta "emir-komuta" anlayışı
içinde seçime katıldıklanm ve
kendilerine empoze edildiği şekü-
de oy kullandıklannı gösterdiğini
söyledi.
grubunun aday göstennemesini
şöyle değerlendirdi:
"Makina Mühendisleri Oda-
sı'nın geçen hafta yapılan genel ku-
rulunda divan başkanhğmı "Mes-
lekte Bırlığe Çağn" grubu kazan-
dı. Bu durum demokraüann yöne-
tim kurulu seçimlerine daha çok
yuklenmesine neden oldu. Aynı ha-
taya düşmemek için. drvana bu se-
fer aday göstermediler."
"MesJekte BiriiğeÇağrr grubu-
nun, yasal olmamasuıa rağmen Ba-
ymdirlık tl Müdürlüğü ve tstanbul
Büyükşehir Belediyesi'ne bağh
şirketlerde kendi afışlerini astığı-
m kaydeden Cemal Gökçe, Bayın-
dırlık ve tskân Bakanlığı ile bü-
yükşehir beledıyesinin seçimlere
gölge düşürdüğunü öne sürdü. Her
bir oyun, kendılen için çok önem-
li olduğunu belirten Gökçe, ileri-
ci, demokrat, laık tüm inşaat mü-
hendislerini yönetim kurulu se-
çimlerine kaülarak oy kullanmaya
çağırdı.
«Meslekte BnUgeÇağrT grubu-
nun adayı Ahmet Alaçam da, 17
Ağustos ve 12 Kasun depremle-
rindeki yıkunlan gördükten sonra
aday olma ihtiyacı hissettiğini söy-
ledi. Alaçam, geçmişte yaptığı ça-
lışmalarau kendisine referans ola-
rak gösterdi. Seçımler bugün Şiş-
li'deki Karagözyan tlköğretim
Okulu'nda yapılacak.
Orman mühendisleri
Orman Mühendisleri Odası
Marmara Şubesi'nin 5. Olağan
Genel Kurulu da, Mimarlar Odası
Büyükkent Şubesi'nde dün başla-
dı. Divan başkanlığını, oy birliğiy-
le seçilen Prof. Dr. lsmet Şanh'nm
yaptığı genel kurulda başkanlık
için Kadir Erdin ve Mehmet Gö-
çebe yanşacak.
Orman Mühendıslen Odası
Marmara Şubesi'nin seçimleri bu-
gün Oda'nın Beyoğlu'ndakı bina-
smda yapılacak.
Çevre mühendisleri
Çevre Mühendisleri Odası ts-
tanbul Şubesi 3. Olağan Genel Ku-
rulu, Elektrik Mühendisleri Odası
tstanbul Şubesi'nde başladı. Divan
başkanhğını Sedat SerezK'nin yap-
tığı genel kurulda çevre mühendis-
lerinin sorunlan ve Çevre Mühen-
disleri Odası'm daha aktifduruma
getirmenin yollan tartışıldı.
Demokrat grubun adaylan,
amaçlannın meslek örgütlerinin
içinde aydın sorumluluğunu göz
önüne alarak hareket etmek oldu-
ğunu belirttiJer. Seçimler bugün
Çevre Mühendisleri Odası tstan-
bul Şubesi'nde gerçekleştirilecek.
yi başaran, yaşama güvenle bakan, onur ve öz-
güvenlerini yeniden kazanan, toplum içinde so-
rumluluk taşıyan bilinçli birer birey olarak yer
alan kadınlarımızın yanı sıra, inatla yazgısına'
boyun eğmeğe devam eden, sadece kendisini de-
ğil çocuklannı da kendi yaşam karmaşasına or-
tak olmaya zorlayan 'dişikuş' rolünden kopama-
yan kadınlann öykülerini okuyacaksımz.
Öykülere konu olan kişilerin isimleri ve mekân-
lar konuya sadık kahnarak değiştirilmiştir. Her
ö'yküye içeriğine uygun bir isim vermeğe çalışa-
rak onlann yaşadıkları veya yaşamakta oldukla-
n sorunlan sizlerle paylaşmak istiyorum. Çün-
kü medya aracılığı ile bizler bir Nunye'den ha-
berdarız, oysafiziksel ve manevi şiddet kurbanı
nice Nuriye 'ler var. Kadını meta olarak gören,
her türlü şiddeti uygulayan zihniyete dur demek
görevini hep biriikte üstlenelim.
lan kadın ona karşı koymuyor, tekme ve yumrukla-
nn bıtmesini bekliyordu.
tşte bizim Fatma Hanım yıllar yılı böylesi bir şid-
detle yaşadı. Tek tepkisi ağlayarak şikâyet etmek
olan kadıncağız, bu yaşam biçımini değiştirmesı
için sunulan olanaklarla ayakta kalmayı başarama-
dı. Birçok kez çocuklan ile bu-likte ayn eve taşuıdı-
ğı halde her seferinde tekrar kocası ile biriikte ya-
şamayı göze alan ender kadınlardan bin oldu. Uzun
uğraşılardan sonra, tamam bu kez onurlu, güvence-
li bir yaşama başladı, dediğimde o sarhoş dayakçı
kocasına döndü. Ona yeni yerleşim olanağı sunan
resmi kurumlar çaresizdi.
Geri dönüşler ne sevgi, ne ekonomik bağımlılık
ne de alışkanlık gereğiydi. Çocukluğu, 7 kardeş,
ana, baba, dede ve nine ile ikı göz odada geçmiş-
tı. Doğu'nun, kadım köle yapan katı kurallannda
sadece ailesinin bölünmez bir parçası olarak var
olabileceğuıden başka bır şey öğrenmemişti. Ora-
larda dayak yemeyen kadını, dövmeyen erkeği pek
tutmazlarmış. Birliktelik ancak bu sado-mazo ıhş-
ki ortarrunda devam edebiliyordu. On yedi yaşuıa
kadar böyle bir ortamda yaşayan Fatma.Hanım'm
evlenmesi, aslında çocukluk yaşamının başka bır
mekânda devarmydı. Sadece şiddet ortam değiş-
tınniştı
Çocuklar da problemll
Fatma Hanım'uı jıllarca bır aynlıp bir birleşen ai-
lesınde büyüyen beş çocuğun her bıri kendi başına
bir problem olarak gelişti. Oğlanlar babalan gibi
şiddet yanlısı, bin alkol, diğeri uyuşturucu bağım-
hsı oldu. Hatta araba çalmak ve benzeri durumlar-
dan ikide bir gençlik mahkemesi tarafında cezalan-
duıldılar. Yerleşnrdiğunizden birkaç ay sonra oku-
lu bu^kıp eve dönen büyük kız
ise bir noktaya kadar annenin ol-
mak isteyip de olamadığı rolü
üstlenerek aileyi idare etmeye
başladı.
Anne - laz rolleri değişti, kız
annesinin üzerinde baskı kurarak
kendine menfaat sağladı. Babala-
nndan aynldıklan süreler içinde '
kadına yapılan yardımı elinden
ahyor, karşı çıktığında da dövü-
yordu. Fatma Hanım büyük kent
kadınlan gibi tek başına yaşaya-
bilecek bu- kadın değıldı. O hiz-
met etmek, şiddet göraıek ve
ezihnekten başka bir yaşam biçi-
mı tanımadığı için tekrar kocası-
na dönüyordu. Betki de bu yüz-
den aile yaşamının sevgi, saygı
ve güven üzerine kurulduğunun
farkında olamadı. Işığa uçan per-
vane gibi bılınçaltına ittıği sevgi
gereksınıminı yaşadığı şiddet or-
tamında aradı durdu. Kocası ile
arasındaki bağın nedenı psıko-
loglan bile meşgul edecek olan
Fatma Hanım, sondan bu- evvel-
ki karşılaşmamızda bana her şe-
yin yoluna gırdığini anlatırken
yüzündeki ıfadenin onu ele ver-
diğini fark etmeyecek kadar mah-
cup ve çaresizdi.. Başka ne anla-
tabilirdi ki? O sayılıp sevilmedi-
ğini kabul etmek ıstemiyordu.
Pervanenin ışığa ulaşma savaşımı
gibi bu kadıncağız da hıç tatma-
dığı sevgi ve saygı özlemi ile çır-
pınıp durdu. Onurunu, gelişme-
mış özgüvenini kaybetti ama bu-
gün kocasından ve çocuklanndan
layık olduğu sevgi ve saygıyı bu-
lacağı inancını asla. Sanıyonun o
zaman onu yaşama bağlayan en
güçlü bağın kopacağından kor-
kuyordu. Şeker hastası olan zayıf
bedenini ayakta tutan 'umudu'
yaşam gücüydü.. Onunla 'yazgı',
'kısnıet', 'kader' gibi kavramla-
nn yanlışhğmı tartışmanm imkâ-
nı ohnadığmı, umudunu hiç kay-
betmediğini keşfettiğim zaman
anladım.
Tann'ya inandığı kadar bu
kavramlara inanan Fatma Hanım
büinçlenmemek için direndi He-
nüzkırkının üzerinde olduğu hal-
de ellinın üzerinde görünen bu
kadın, belki de benim düşündü-
ğümün tam tersi, tüm aile fertle-
rinden daha güçlüydü. Bir insa-
na yapılabilecek her türlü aşağı-
lama ve ezilmeye karşın ailedeki
varhğuıı sürdürmekte kararlıhğı-
nı yitinnedi. Onunla ana cadde-
de daha sık karşılaşacağunı sanı-
yonım. Ama artık yardım etmem
için bana gelmeyecek. Kendisine
yardun etmek için her şeyın de-
nendiğinuı farkmda. O yazgısına
karşı çıkmaya cesaret edemediği
sürece çökük omuzlanna kaymış
başörtüsü, sıkılı yumnıklan ile
ışığa gıden pervane gibi, ana cad-
dede bir gün sabırla boyun eğdi-
ği yazgısmm değişeceğüıi uma-
rak dolaşacak. Ben de bu- kadının
yaşayacağı tek bir gün içın bile
yaşamını değiştirmeye değeceği-
ni anlayacağı güne kadar onu
uzaktan izleyeceğim.
SÜRECEK