27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Ülkemizde giderek tırmanan toplumsal yozlaşma ve ahlak çöküntüsünü Prof. Sümer GüreVle konuştuk 'ÇÖZÜM PSİKİYATRİK BOŞALMA' Eğitim seferberliğine baslanmalı' - Toplumsal bir çügndık haline döndû gaHba. Stefan Zwdg'ın Amok adlı Malakka'da geçen bir kitabı vanh. Malakka tophmnı bulaşıcı olan Amok adlı bir çdgûıhk hastabğuıa kapdmışlardı.ffirbirincdokunan herkese Amok bujaşıyordu-. - Evet tam öyle. Öyle baktığımız zaman popülist politika biçiminde ortaya çıkıyor. Niye genç insanlar çıkmıyor da hâlâ 75'indekiler bizi yönetiyorlar? Galiba, tablo bu anlamda çok açık. Şimdi ben kendi dünya ütopyama dönersem... Gençler, "Hemen şimdi'* diyorlar. Aklı inancın önüne koyan bir anlayış içinde çok yaygın bir eğitim seferberliğine başlarsak o insan inancını da başka türlü idrak edecektır. İslamcı. dinci, dın tüccan şeriatçı olmayacaktır. Berüm babam gıbi düzgün bir inanan olacaktır. Ama gençlenn dediği gıbı buna "hemea şandT başlamahyız. Dolayısıyla, böyle bir yapıda ahlak değerlerinin düzelme şansı çok yüksektir. Hemen şimdi başlasak bile kısa vadeli çözüm söz konusu değıldır. Şimdi başlarsak bir sonraki kuşakta buna ulaşabiliriz. Gençlere her zaman söylüyorum. Evîenmek istiyoîlarsa önce bir psikiyatra gidip içlerini boşaltsınlar. - Peki, sizce psikiyatrik tedavi yönûnde bizim üderierde bir istem var mı? - Sanmıyorum. Çünkü insanın böyle bir isteminin gelişmesi içîn de bir nebze kendi patolojisini görebilir hale gelmesi lazımdır. Ben okudukça, artık kendimle alay edecek kadar patolojilerimi rahat görûyorum. Bunun da bana bir terapi yöntemi olduğunu söyledıler zaten. Ben patolojimi size anlatabiliyorum. Bizim liderlerin kim bilir ne dertleri vardır. Vakit geçirmeden bir tedaviye gitseler... Ne kadar erken giderlerse o kadar iyi olur. - Bir de ülkemizde yaşanan başka bir anomalL sıradan kişiJerin 60 yaşını aştıktan sonra mülklerini satnıak istediklerinde akd sağhğı raporu abnalanmn zorunhı okhığu, ama 75'ine gelmiş siyasifiderterdenbu raporun hiçbir şckilde soruImadığL Siz bonu nasıl değerkndiriyorsunuz? - Çok güzel bir soru sordunuz. Bence bu konuda pek çok şey yazmak da lazım. B<' konuda çalışmalar yapıldığtnda kim biHr neler çıkacakür. Siz benim bu kuramsal yaklaşunlanmi destekliyorsunuz, gibi. Depremden sonra kent psikolojisi' - Son depremlenien sonra ortaya çıkan kent psikolojisi konusuadaki değeıiendirmeniz nedir? - O olay beni çok mutlu etti. Bununla gururlanıyorum ve bir başka yerde de böyle oldu mu, diye merak ediyorum. Yûzlerce genç psikoloji, psikiyatri öğrencisi deprem bölgelerine gidip afetzedelerin dertlenni dinJedi. Annelerinin travması çocuklara yansmıasın diye çocuklan başka çadıra alıp onlan oyunla oyalamışlar. Nitekim de çocuklar oyun oynarken içlerini açmışlar. Bakın, çocuk o çadırda oyuncakla oynarken depremle ilgili mesaj veriyor. Müthiş bir şey bu. Burada psikiyatrinin önemi ortaya çıkıyor. - Belki siyasflerimizm önüne de böyle oyuncaklar versek acaba sonuçlar alabüir nıhriz? - Bilmem, o kadar uzman değilim. Aym psikolojik motif içinde baktığımızda neler gördügûmüz noktasına gelmek istiyorum. Sosyolojide temel kural doğa yasalanndan türemıştir. Şimdilerde sosyal bilimciler bunu terk ettiklerini iddia ediyorlar, ama ben inanmıyorum. Şehircilikte çok sık kullandığımız kural demografik yoğunluk ya da nüfus yoğunluğudur. însanlar bir mekân içinde çok yoğun sayıda yaşarlarsa bundan çok ciddi psişik sorunlar ortaya çıkıyor. Buna bağlı olarak depremde öhl sayısı çok daha az olabiHrdi. Bütün bunlarda hıç kuşkusuz ahlak boyutu da ışin ıçıne giriyor. Dürüstçe, bilimselce, bilinerek politikacılanmızda bilime saygı olsaydı ne tstanbul 10-12 milyon nüfusa ulaşırdı, ne trafik cehemıemi içinde yaşardık. Demokrat Parti'den bu yana toplam 20 imar affi var. Bunun en büyük tahribatı da Ozal'dan bu yanadır. Ötuz yılda verilen ödünler yed'i yılda bir fazlasıyla verilmiş. Sürekli ödûnler verilerek tstanbul bu hale getirilmiştir. Bu koşuîlar altoda da insanlann ruh sağlığının düzgün olnıasını nasıl bekleyebiliriz? PORTRE / Prof. Dr. SÜMER GÜREL 1933, tstanbul doğumlu. İTÜMimariık Fakühesi'nde 1957'deyükseköğrenimini tamamladu Aynıfakültede ikiyıl asistanhkyaptıktan sonra 1959 'da Almanya 'ya, oradan da Danimarka, fngiltere, Hollanda 'ya gitti; bu ülkelerde şehirplancüığı üzerinde çalıştu 1964'te Türtdye'ye dönerek ODTÜŞehir Planlama Bölümü 'negirdi 1971-72 arası ABD'de Massachusetts Institute ofTechnology'de (MIT) şehirplancüığı üzerinde çalıstu 1972-75 arası Danimarka 'nın Aarhus Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü 'nde doçent olarak dersler verdL 1975 'te İzmir 'de Ege Üniversitesi Şehir Planlama Enstitüsü kurucu başkanı oldu. 1984'te YÖK nedeniyle istifa etti ve Suudi Arabistan 'a gitti. Mekke yâzım Planı 'm yönetti 1989 'da üç yıl süreyle Pakistan 'a giderek Karaçi Kentsel Tasanm Programı 'm yönetti. 1992 'de Türkiye 'ye döndü ve MSÜ Mimariık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 'nde dersler vermeye başladu - "Getişmenin görünmeven boyutian" sözcülderiy- le tannniadığınız bir kuramuuz var. Bize bunu anbdr nmomz? - Böylesi bir kavrama kendi disiplinimiz perspek- tifmden baktığımızda içinin nasıl doldurulacağı soru- su giderek sorulur. Buradan kalkarak. ben, insan de- diğimiz bireyin özellikle ruhsal yapısının gelişme ol- gusundaki rolü üzerinde son 15 yıldır düşüraneye baş- ladım. Bunun nedeni birtakım gözlemlere dayanmak- taydı. Özellikle bulunduğumülkelerde çok ılginç göz- lemlerim oldu. tki tane uç örnek vermek gerekirse genç yaşta bulundugum Danimarka ile daha orta yaş- larda bulundugum Suudi Arabistan toplumlan arasın- daki farklan, gözlemlerimi geriye dönük biçimde anunsadığımda ortaya birtakun sorunlar çıkmaya baş- ladı. Bu sorunlar özellikle bireyler düzeyinde çıkıyor- du. Acaba bu iki ülkede güven dediğimiz olgu niçin çok ciddi farklılıklar gösteriyordu? Bir başka deyişle, acaba, bireylerin ruhsal gelişmişlik düzeylerinden ha- reketle bu farklılıklara bir açıklık getirebilir miydik? Ben Suudi Arabistan'da güven olgusunun hemen he- men hiç var olmadığını gözledım. Buna karşıhk Da- nimarka'da bunun tam tersini gözlemiştim. Bunun üzerine düşünmeye başladım. Böylece, güven dediği- miz olguyu oluşturan insan düzeyinde ele aldığımız- da onun psikolojik temelleri olan kavramlar üzerinde düşündüm. tlk akla gelen kavram ya da olgu, insanın "bendeld ben" diye isimlendirilen "ego"su oldu. "Ego" deyince, bizim gibi amatörlerce birtakun yan- lış yorumlar da yapılabihnektedir. Sözgelimi "ego" olumsuz birnıhsal öğe gibi algılanmakta. öyle yorum- lanmaktadrr. Gündelık görüşmelerde "egofct insan" dediğimizde bencil, sadece kendini düşünen insan ti- pi ortaya çıkıyor. Oysa daha bilünsel, daha profesyonel araştırmala- ra girişüdiğinde doğnı ohnadığı görülüyor. Bu bağ- lamda bilincin tabakalanndan söz etmek gerekiyor. Buradan kalkarakbilinçalh, bilinçdışı gözlemleribaş- lıyor. Yani konu giderek çetrefılleşiyor. -Göven dediğimizolgunun benimsenmesive özüra- senmesi nelere bağhdn-7 - Bakın, böylesi brr yaldaşırn 'fçinde sadece güven değil, güvenin temel oluşrurduğu toplumsal yaşamda çok önem taşıyan birtakım başka olgular var. Bunun başında ilk akla gelen, ahlak olgusudur. Bu konuda bir süre düşündüm. Özgüven, yani kişinın kendine olan güveniyle ahlak arasında ilişkiler var mıdır, bu iki ol- gu birbirini ne kadar etkiler, giderek de bunun toplu- ma yansunası nasıl oluşmaktadır, diye... Dünyanın iş- leyiş biçimine çok yüzeysel baktığunızda ve ekono- mi gibi çokönemlibir olayı gözlediğimizde güven ol- gusunun çok önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Başka bir deyişle, şu ya da bu nedenle. bu nedenler genellikle psikolojik ağırlıklı oluyor. Güven ortamı za- yıfladığı ve giderek kaybolduğunda ekonominin bü- yük oranda sarsıldığmı görüyoruz. Bu kural bütün dünya için geçerli. Ozellikle dünyada gücünü kanıt- lamış bir ülkenin lideri herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşmışsa bakıyorsunuz ki bu ekonomık düzeni- nı, parasal düzenini bütünüyle etkılıyor, çalkalanduı- yor. Ama burada güven olgusunun sadece bir boyu- tunu gözlemiş oluyoruz. Yani, dahaaçık söylemek ge- rekirse, ekonomiye olan etkisıni görüyoruz. Bunun dışında, insanlann karşıükh ilişkilerinde güvene bağ- lı pek çok çetrefilli sorunun yaşandığuıı gözlemek mümkün. tşte buradan kalkarak mevcut durumun bu- gün dünyadave ülkemizde geçerli yozlaşmasuun. hat- ta çüriimesinin temelinde yatan nedenleri irdelemek mümkün mü, diye düşünüyorum. Böyle bir psikolo- jik, hatta psikiyatrik bir yöntem izleyerek analizler ve bu analizlere dayalı, giderek tamlar geliştirebilirsek bu tamlar çerçevennde çözüm olanaMan aramak tuttdı bir yol olur mu? Tektannlı dlnlerde katltam yok* - Peki, bu bağfaunda yöntemleriniz konusunda bize bflgi \webilir misiniz? - Ben olaylann üzerinde yan saydam perdeler ol- duğunu düşünüyorum. 10 yıl önce Körfez Savaşı pat- lak verdi. Burada ilk perdeyi kaidırdığuıızda gaddar, delidolu, Saddam, diye bir diktatör var. Kendi halkının canına okurken petrolleri ele geçir- mek için de Kuveyt'e saldınyor. Ama görüyorsunuz ki onun arkasındaki perdenin gerisinde birileri de bir başka oyunlar oynuyor. O perdeyi kaldırdığınızda ba- tayorsunuz, bir başka aktör sahneye çıkıyor. O da Ge- orge Bush. Onun da ellen fena halde Kuveyt petrolle- nnm üzennde. Bunu görünce, "Demek ki Körfez Sa- vaşı bundan çıknuş" dıyorsunuz. Ve gözlem buradabi- tiyor. Bu yanlış değıl Ama ben diyorum ki. "Acaba bunun gerisinde bir perde daha kaldırabüir miyiz? Kakhnrsakacaba ne göreceğiz? 1 ' O perdeyi kaldırma- dan da şu soruyu soruyorum: "Bir iıwanın, herhangi bir insanın varhğma son vermesL yani onu ökmrmesi için geçerti herhangi bir neden oiabüir mi?" Hümanist perspektiften bakarsak bu sorunun cevabı herhalde, "hayu"" olacaknr. tnsanlar insanlan neden öldürüyor- lar? Acaba işin içinde ruhsal bir sorun mu var? Ben olaylara kültürbağlarrunda, hümanist bağlamda bakı- yorum ve diyorum ki:Üç tane, monoteist, yani tektan- nlı dın var. Bu dinlerin hiçbirisinde de insan katliamı- nı teşvik edıcı bir motif göremıyorum. Yani bu, ne Müslümanlıkta, ne Hıristiyanhkta ne de Yahudilikte var. Ama peygambere ve onun alündaki tabakaya in- diğimizde sorun başlayabiliyor. Aksi halde Haçlı Se- ferleri'ni, cihat olayını nasıl izah edebiliriz? Bu ada- mın gırtlagını kes, buyruğunu o insana Tann mı söy- letiyor? - Burada ruhsal sorunlar mı var, sizce? - Evet. Dınlerle ılgılı yorumumu burada bırakmak istiyorum, çünkü ileride dine pozitif motif olarak dö- neceğım. Ben ateist olabılınm. ama inananlara da say- gım var. Din çok da ıyi birpsikoterapi yöntemidir. Ina- nanlar açısuıdan baktığımızda, demek ki işin içinde VEFAT Yüksek öğretmen Okulu ve Ankara Fen Fakültesi Matematik Bölümü mezunu öğretmen ALİ CEYLAN'l kaybettik. Cenazesi 30.01.2000 (bugün) tarihinde Avcılar Merkez Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Firuzköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Eşi öğretmen Elmas Ceylan Kızian Dr. Ayşen Kafalı. Dr. Aylln Ceylan, öğretmen Elflde Evrim Ceylan, Damadı Dr. Demlrcan Kafalı BAŞSACLIĞI Sevgili abimiz, iyi ve dost insan, değerli matematik öğretmenimiz ALİ CEYLAN'l kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Ailesine ve dostlarına başsağlığı dileriz. MEF DERSHANELERİ YÖNETİCİ VE ÖĞRETMENLERİ 30 LEYLATAVSANOĞLU ^miz, topUamama * onlarca yıldır şirazesinden çıkmış. Hepimiz sanki bulaşıcı bir toplumsal çılgınhğa tutulmuşuz. Çü'rüme, yozlaşma, ahlak çöküntûsü almış başını gidiyor. Bu nereye kadar sürecek? Bireyler artıkyurttaş olmanın bilincine varıp, yurttaşhk sorumluluğunu da üstlenerek bu gidişe bir "dur " demenin yolunu bulacaklar mı? Umarız sağduyu üstün gelir de ülkemiz ve toplumumuzun içine düştüğü bu dehşetli kokuşmuşluktan gün gelir temizleniriz. Bazı uzmanlar, başta da şehir planlama uzmanı Prof. Dr. Sümer Gürel, toplumsal yozlaşma ve kokuşmanın en iyi tedavi yönteminin psikiyatrik boşalma olduğunu savunuyor. Toplum olarak psikiyatrik tedaviye muhtaç olduğumuzun bilinci içinde, kapıldığımız bu toplumsal çılgınlığı Prof. Sümer Gürel 'le konuştuk. insana dönük bir olay var. Ortada bir patoloji varsa. biz ınsanlar olarak dünyayı birbirine ka- öyorsak, katliamlar varsa bu bızden kaynakla- nıyor. Geçen yıl alü cilt Jungve Freudokudum. Ben ne psikoloji ne de psikiyatri uzmanıyım. Ama kendi mesleğıme dönük yorumlama ya- pıyorum. Toplumsal bozulmalar, yozlaşma, gi- derek soysuzlaşma biçiminde tırmanan arazla- nn, yani patolojilerin kökeninde yatan sosyo- psikolojik boyut nedir? Ömeğin futbol maçla- nndan sonra gözlenenolaylarabakahm. Bizim deükanhlar havaya tabanca sıkarlarken balkon- dakı bir kız ölüyor. Ben fena halde Galatasa- ray taraftanyım, ama ömrüm boyunca böyle bir şey yaptığımı hanrlamıyorum. - Toptumsal çdgmhğın bir dtjavurumu mn? - Hiç kuşkunuz ohnasm. Drinci boyutu fena halde bir tüketim histerisi. Demek kı bir yer- lerdenbize bir şeyler pompalamyor. "Bir an ön- cegidefiın de neşefineşeti ahşverişyapatun" teş- neliği... Üçüncü dünyalı gibi üretip birinci dün- yalı gibi tüketıyoruz... Ondan sonra Bosna'yla başlayan, Kosova'yla, ardından Çeçenistania süren bir başka boyut var. Bir marazı durum da orada yatıyor. Esas olarak 1980 sonrası ne ol- duğuna bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Kapltallst slrtemln çözümtori -Sizce 1980 sonraaneokhı? - Kapitalist sistem zaman zaman girdiği krizlerden çıkmak için olağanüstüçözümlerbuluyor. Bu çözüm- lerin meşruiyetı. ahlakı olup ohnadığı, ınsancıl olup olmadığı kesinukle taruşıhr. 1980 sonrası en radikal çözüm, birdenbire Sovyetler Bırlığı'nın çökmesiydi. Burada, "MarksJzm çöktü" dediler. Hayır, çöken Marksizm değıl, uygulamadır. Evet, Sovyetler Birii- ği çöktü. Ama sonra bu- okuduk ve öğrendık ki meğer küçük uluslan parçalayıp, mikro millıyetçilik salgmı- m geliştırip elde kahnış konvansiyonel sılah stoklan- m eritmekmiş amaç. Yani adam öldünneye dönük ti- caret hazıriıyorsunuz ve siz, dünyanın lideri ya da li- derlen olan ülkelersmiz. -BnpolMka,Türldy«gWb««ü*derideJİn*fta- ra para akiama ülkderi haMne getirmiyor mn? - Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Bakın, bu nokta- ya kadar geldiğimize göre burada bir tam koymamız gerekecek. Böylesi bir fenomene psikolojik, psişik bazda tam koyabilir miyiz? Oradan da tanıya dayah birtalam çözüm yollanna geliyoruz. Bir insamn bir başka ınsanı yok etmesı için hiçbir tektannlı dinde bir telkrn olmadığına, buna karşın din adma bu tür cina- yetler işlendığıne göre ruh sağhğı sorunu dışında ge- çerli bir neden düşünülebilir mi? Bu analiz geçeriiy- se, bir mantığı varsa, yani beşeri açıdan hiçbir geçer- lı neden olamaz, biçünindeyse o zaman olaya bir tanımız var, de- mektir. Ortada psişik, giderek sosyo-psikolojik birpatoloji var- dır. ?nOQ Bugün depremin .günü Profesyonel gonüllülerimiz hâlâ dcpremzcdclerin vanında!, DAHA ETKİN-DAHA ÜRETKEN MESLEK ÇIKARLARINIKORUYAN MESLEKTE YETKİNLEŞMEYİSAVUNAN ÇAĞDAŞ YAPIDÜZENİNDEN YANA OLAN BİR ODA İÇİN... İNŞAAT MÜHENDİSLERİNE ÇAĞRI 30 Ocak 2000 tarihlerinde yapılacak olan TMMOB Inşaat Mühendisleri Odası Istanbul Şubesi'nin 37. Ge- nel Kurulu ve Seçimlerine tüm rneslektaşlanmızı ça- ğınyoruz. ÇAĞDAŞ İNŞAAT MÜHENDİSLERİ SEÇİMLER Tarıh : 30 Ocak 2000, Pazar Saat: 09.00 -17.00 Yer : Karagözyan llkokulu Abide-i Hürriyet Cad. (Şişli Adliyesi karşısı), Şişli/İSTANBUL YÖNETİM KURULU ADAYLARIMIZ ASIL 1. Cemal GÖKÇE 2. Murat GÖKDEMİR 3. Cemal AKÇA 4. Selamı BAKİOĞLU 5. Tımur SEMERCİ 6. Alı KOCAER 7. Rezan BULUT YEDEK 1. Necla AYDINTURK 2. M. Akıf ADSIZ 3. Temel PİRLİ 4. Cihangır UZUN 5. Hüseyın TAŞ 6. G. Emre GURCANLI 7. Ismet OOĞAN Ç A G D ,. o MÜHASEBECİLER V A K F 1 PANEL "21. Yüzyılda Yeni Dünya Düzeninin Revizyonu ve Türkiye'nin Uluslararası Rolü" Açıtış KoDnşmalan: Mustafa ÛZYÜREK (TÜRMOB Başkanı) YAya AR1KAN (İSMMMO Başkanı) Otunım Başkanı: Masum TÜRKER (Istanbul milletvekili) Konnşmacdar: Ayfer Y1LN1AZ (tçel milletvekili, De\'let eski Bakanı) Ediz HUN (Istanbul milletvekili, TBMM Çevre Kom. Baş.) Zeynep GÖöÜŞ (Gazeteci-yazar, TVjorumcusu) Prof.Dr. Taner BERKSOY (Ist. Bügi Üniversitesi ÜBFDekanı) Yer : The Marmara Oteli Taksim/tSTANBUL Tarih : 31 Ocak 2000 Pazartesi Sa»t : 13.30 17 Ağustos depreminde, İstanbul'daki birçok okul yıkıldı ya da kullanılamaz raporu aldı. Bolu, Adapazarı, Düzce, Kocaeli, Değirmendere, Yalova ve Gölcükien sonra, şimdi sıra İstanbul'da. Amacımız İMECE fonuna yapacağınız katkılarla isianbul ilçelerinde yıkılacak olan bu okulların yerine, kalıcı okullar yapmak. Haydi gelin el ele verelim ve okula ihtiyacı olan çocuklanmıza yeni okullar kazandıralım. Yardımbnnız için: (0212) 292 87 27 • 292 08 01 (Iş gûnleri saat 10.00/17.00 arası) SARIYER1. ASLİYE HUKTJK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1999/366 Karar: 1999/564 Mahkememizden verilen 24. 11.1999 tarih ve 1999/366 esas, 1999/564 sayıh karar ile, 1-) Davanın kabulüne, 2-) To- kat ih, Turhal Uçesi, Ormanözü köyü, cilt: 0050, kütük sıra no: 69"da nüfusa kayıtlı Ibrahim ile Menevşe bzı 15.5.1942 doğumlu, Hüsne Göktaş'ın ölen kocası Tokat, Tuıhal üçesi, Ormanözü cilt: 0050, kütük sıra: 0013'de nüfusa kayıtlı Ha- san ile Yeter oğlu, 1938 doğumlu Hasan Karademir'in Kara- demır olan soyadını kullanmasına izin verilmesine, ve dava- cının soyadının Karademır olarak nüfusa kayıt ve tesciline karar verildi. Mahkeme hükmü yerine geçmek üzere ilan olunur. Basm: 3959 -AcabainsanlarnarsBtzmiya- şarkenmazoşiznıedekavıvortar mı? - Bu çok kesin. Mazoşizmvar, sado-mazoşist ilişkiler var. Hal- km sürekli ısurap çekmesi için mazoşist olması lazım ki o işten keyif alabilsin. Galiba lider-te- baa ilışkisi içinde öyle bir pato- loji mevcut. Demokrasiye ina- nan bir kişi olarak bu tür bir iliş- kinin doğal olabileceğini düşü- nemiyorum. Liderin despotluğu artnkça o patoloji o kadar arn- yor. 'Devlet adamı Ülkeslne âşık olan Idşldlı- - Tfirkiye nümsunun yfizde 60'mm 30 yaşm atanda okJngn- mı bffiyoruz. Yani çok genç bir nûms.BanakanAkTürkiye'nin yönetiderininyış ortabunaane- redeyse 75. Sizbu anomaliyi na- sıl izah edyonanıız? - Belki Türkiye'nin, Ata- törk'ten bu yana devlet yapısma bakmamızda yarar var. Sizin bu söylediğinizin anomali olduğu doğnı. Gençlerden niye liderler çıkmıyor. 1950'denberiniceük- sel anlamda bol miktarda politi- kacı yetiştirdik, ama devlet ada- mı çıkaramadık. O iş Atatürk ku- şağıylabüiiktebitti. Politikacıy- la devlet adamı arasmdaki farkı bana sorarsamz, galiba devlet adamı ülkesine âşık olan kişidir. Sağlık karnemi kaybettim hükümsüzdür. HALİL ASLANCAN Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinden ahnır. Td: 554 08 04 -PekiszcepoMtikacıkİBi? - Macbiavdtarif etmiş, benim yeniden tarif etmeme gerek yok gibi geliyor. Ama burada şunu da söylemeliyim ki Machi- averin de günahını almayalım. Machiavel, "Hedefe ulaşmak için bertüriû yol nmbahnr"der- ken kötü, gayri meşru, gayri ah- laki yollan kastetmiyor. Lider- lerin güçlerini olumlu yollarda kullanabileceklerini söylüyor. Bu çok kesin. Ama politikacı her şeye raŞnen Machiavelistrir. Ya- ni, politikacı bir hedef şaptamış- tır; o hedefe ulaşmak içinhertür- lüyolu kullanır. Oradadahertür- lü çarpıklık başhyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle