Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 9 OCAK 2000 CUMARTESİ CUMHURtYET SAYFA
17
Demîrelce
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in kendine özgü bir
biçemi vardır. "Demirelce" de
diyebiliriz buna. Örnek mi
istersiniz? Hizbullah'ın
Demirelce anlatımına buyurun
öyleyse:
"Bu enteresan bir olaydır.
Bilinmeyen bir olay değil
derken, bu kadar cinayet
işlenmiş, böylesi
bilinmiyordu. Cinayetter
fevkalede gizlilik içinde
işlenmiştir. Hizbullah aslında
PKK'ninbirtürevidir.
Başlangıçta PKK'ye karşı
çıkrnış bir harekettir. PKK,
Marksist, dinsiz ve terörist
bir harekettir. Güneydoğu
Anadolu'da halkı rahatsız
etmiş bir harekettir. Buna
karşı halkın kendisini
korumaya kalkması gibi bir
olaydır. Yani evvela halkı
korumaya yönelmiş gibi bir
hareket. Halkın kendisinden
çıkarttağı gibi bir hareket
Ama daha sonra terörist,
aynlıkçı ve dinci bir hareket"
Nasıl? Başınız döndü mü?
t t
IŞIK KANSl
Emeklilik yaşını yükselten yasanın
ardından beklenen gelişme oldu,
özel sigorta şirketleri fırsattan
istifade reklamlara başladılar:
"Gel vatandaş gel, 60 yaşına
kadar SSK'den emekli olmayı
bekleme, özel sigorta
şirketlerine gel!"
Kamuoyuna sızan bilgilere
bakılırsa, Çalışma Bakanlığı ile
Hazine, "bireysel emeklilik
yasası"nı özel sigorta şirketleri ile
ai gülüm, ver gülüm birlikte
hazırlıyorlar.
Ne varmış bireysel emeklilik
taslağında biliyor musunuz? özel
emeklilikten yarartanmak
isteyenlere "deviet teşviki
verilmesi" varmış. Devletin
SSK'ye katkı sağlamasına
"Bütçeye yûk oluyor" diye karşı
çıkanlar, iş özel sektöre kaynak
emeklilik teşvikisağlamaya gelince "devlet
teşvikP'ne onay verivermişler...
Türk-lş Genel Sekreteri
Hüseyin Karakoç, "Işçiler,
bundan altı ay kadar önce çıkan
ve sosyal güvenlik haklannı
büyük ölçüde kısıtlayan yasayı
içlerine hiç sindiremediler"
dedikten sonra ekliyor:
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Yaşar Okuyan'ın
medyayı yanına alarak sigorta
hastanelerini dolaşmasının
ardından, özel sigortacılık
taslağının gündeme gelmesi
dikkat çekici. Birkaç özel
sigorta şirketinin menfaatine
yönelik girişimlerin
karşısındayız ve bunun için de
tedbirferimizi alacağız."
Bir minik aynntıya daha
değinelim:
Sigorta şirketlerinin, özel
emeklilik yasa taslağından
satır satır haberdar oldukları
anlaşılıyor. Sorduk, soruşturduk;
öğrendik ki, işçi sendikalarına
taslak ile ilgili bilgi bile
verilmemiş.
Bu konularda duyarlı olduğunu
bildiğimiz eski DISK Başkanı,
DSP Milletvekili Rıdvan Budak'a
küçük bir önerimiz var: Sayın
Budak, Hazine'den sorumlu
Devlet Bakanı Recep Önal'ı
ziyaret edebilir, kendisiyle tavşan
kanı çay içerken bu taslağın bir
örneğini alıp naçizane görüşlerinin
öğrenilebilmesi için sendikacı
arkadaşlarına iletebilir.
Recep Onal taslağı venmemezlik
ederse, Sayın Budak, Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli'den
rica edebilir...
Türk Telekom'un satışına ilişkin
yasa, TBMM'den geçti. Yasayı
TBMM'ye sunan, başta
Başbakan Bülent Ecevit
ve kabine arkadaşları
Ismail Cem, Mustafa
Yılmaz, Yüksel Yalova,
Nami Çağan gibi isimler,
yakın geçmişte PTT'nin T'sinin
satışına karşı çıkmışlar ve
Anayasa Mahkemesi'nde
iptal davası açılmasına ilişkin
dilekçeye imza atmışlardı.
Olsun! Dün dündür, bugün
bugün...
Zaten "özelJeştirme" filan
dendi mi, TBMM'deki partiler
Bilen varsa beri gelsinyekvücut oluveriyor.
Sanki ayrı ayn partiler
yok da, tek parti dönemi
yaşanıyor. Iktidar - muhalefet
ayrımı gözetmeden tüm
gruplar, milli biıiik ve
beraberiik içinde "Fazla
uzatmayalım, aradan
çıkarıverelim" dediler ya, Türk
Telekom'un satışı da meclisten
yıldırım hızıyla geçti.
Meclisteki görüşmeleri Haber-
Sen Ankara Şube Başkanı
Abdullah Kahraman da izledi.
Işte izlenimleri:
"Telekomünikasyon
sözcüğünü doğru söyleyen
bir milletvekiline
rastlayamadım. Kâtip üyeler
tasannın maddelerini
okuyamadılar. Sanki
partiler anlaşmıştı, her
parti sadece nöbetçi bıraktı.
Tasan, topu topu 150
milletvekilinin katılımıyta
görüşülüp yasalaştı.
Değişiklik önergeleri
göstermelikti.
Kürsüye gelenlerin hemen
hemen tümü Telekom'un
fiyatının düştüğünü ileri
sürerek, Telekom'un ucuza
kapatılmasının altyapısmı
hazıriadılar. Mevcut Telekom
yetkilileri, GSM'nin ne anlama
geidiğini bile yanlış aktardılar.
GSM'nin 'Global System Mobil'
olan açılımı Telekom
bürokratiannca 'General
System Mobil' olarak
tanımlandı."
Kısacası, bilmeyen milletvekilleri,
bilmeyen bürokratlarla birlikte,
Telekom'u bilinir de bilinmez bir
ufuğa doğru sürüklediler.
Felsefe
grubu
Öğretmen Necati Yankın,
Kemal Coşkun, Tüiin ll ve Gü-
ler Erkök, geçen yıl "Ankara
Felsefe Öğretmenleri lleti-
şim Grubu"nu oluşturdular.
Amaçları belliydi:
"Felsefe grubu derslerinin
programlarmı, işleniş yön-
tem ve tekniklerini gözden
geçirmek, geliştirmek. Bu
derslerin OSS sistemindeki
yerini, soru sayısı ve yapısı-
nı değerlendirmek, ağırlığını
arttırmak için girişimlerde
bulunmak. Fetfese grubu öğ-
retmenlerinin bilgi ve birikim
alışverişi, deneyim aktanmı,
sosyal ve mesteki dayanışma
ve örgûtlenmelerini sağla-
mak."
Bu amaçlannı gerçekleştir-
mek için epey de yol aldılar.
ODTÜ Felsefe Bölümü Başka-
nı Prof. Dr. Ahmet Inam ve An-
kara Eğitim Bilımleri Fakültesi
öğretim üyesi Doç. Dr. Kemal
Inal ile söyleşiler düzenlediler.
Talim ve Terbiye Kurulu ile gö-
rüşerek, felsefe derslerinin ya-
nı sıra sosyoloji ve psikoloji
derslerinin de zorunlu dersler
kapsamma alınmasını istedi-
ler. Sosyoloji Derneği ile ortak-
laşa seminerier düzenlemesi-
ni kararlaştırdılar. Felsefe gru-
bu öğretmenlennın derslennde
yararianabilecekleri ve öğren-
cilerine önerebilecekleri kay-
nak kitap, roman, öykü ve de-
nemeleri tarayarak bir dosya
haline getirdiler.
"Ankara Felsefe Öğret-
menleri lletişim Grubu" ile
bağ kurmak isteyenler, "abe-
ce dergisi - Emek Işhanı No:
408 Kızılay/ANKARA" adre-
sine başvurabilirler.
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Yüksel Endeğer Anılanı-2
Geçen hafta, Yüksel Ende-
ğer"ı yazdığım dönemlerde ba-
şıma gelen ilginç olaylan anlat-
maya başlamış ve "Böyle bir
adamtn gazetemizde ne işi var?"
cümlesıyle özetlenebilecek
"okuyucu tepkilerini" aktarmış-
Olumlu ve olumsuz tepkiler,
okuyucuyfa sınıriı kalmadı. ör-
neğin, "ünlü birsima" bakan ol-
duğunda, Yüksel Endeğer, "Her
tûriü aracılık ve iş takibiiçin gö-
reve hazır bulunduğunu" be-
lirtti! Bunun üzerine bakanın
avukatı, gazeteyi aramış ve bu
yazann sanal olduğuna inanma-
sı epey zor olmuş. Davadan
kurtulmak için "Aslında böyle
b/riyofr" dendiğine bile inanmtş.
Sonuçta Yüksel Endeğer"e da-
va açılmadı.
Yıne geçen hafta, bir cümley-
le bahsettiğim, televizyon dün-
yasından mühim bir kişinin
"Yüksel Bey'le" yaptığı birte-
lefon görüşmesi var. Bu eğlen-
celi anıyı, söz konusu kişinin
kimliğini açıklamadan anlat-
mak istiyorum. Bu sebeple adı-
nı "te/evizyoncu" olarak kodla-
yacağım.
Bu televizyoncu hakkında,
haftalık bir haber dergisınde
"olumsuz" sayılabilecek bir ya-
zı çıkmıştı. Yüksel Endeğer de,
git sen, bu yazıdan alıntılar ya-
pıp, altına da "Yapmayalım böy-
le arkadaşlar, bu memleketin
- Eee, meyve veren ağaç taş-
lanır derier.
- öyle öyle. Ama sizin yazı-
nızda gereken cevap verilmiş.
- Ne demek efendim? Yok
öyle oturduğun yerden insan-
lara bulaşmak!
. Zaian.±ux.adarnlar o yazıyt ^
Yüksel Endeğer
yazıyor
önde gelen
adamlannare-
va mıdır bu,
kendisini tenı-
mam ama.. icra-
atını beğenerek izliyorum" tü-
ründen bir şeyler yaz!
Yazıdan sonra bu şahsın,
gazeteyi arattığı ve Yüksel En-
değer'le görüşmek istediği
söylendi bana. llk aklıma ge-
len, görüşme isteminin kız-
gınlık ya da en azından sitem-
den kaynaklandığı oldu. "Kim
yazıyor kardeşim bu tipi, ayıp-
tıri" şeklinde bir cümleyle kar-
şılaşacaktım galiba, eğer
"arandığımda" gazetede ol-
saydım.
"Pekigerçeği söylediniz mi"
diye sordum gazeteden haber
veren arkadaşa, "Hayır" dedi.
Bunun üzerine meraktan, ben
aradım televizyoncuyu. Sekre-
teri çıktı, "Ben Yüksel Ende-
ğer" ûeû\m. "Aaa, YükselBey,
biz sizi çok aradık, hemen bağ-
lıyorum" dedi sekreter hanım ve
bağladı! Sonraki diyalog, aşa-
ğıdaki gibidir:
-Alo, Yüksel Bey, nasılsınız?
- Çok sağolun. Siz nasılsı-
nız?
- Teşekkür ederim. Elinize
saölık Yüksel Bey, yazınız be-
ni çok sevındirdi.
-Sağolun, çok naziksiniz.
-Işte bu kadar iş-güç arasın-
da, bir de böyle adamlarla uğ-
raşyoruz.
korsan olarak yayınlamışlar,
patronlan bayram tatiline gftti-
ğinde koymuşler dergiye.
- öyle mi?
- Evet. Ve size asıl ilgincini
söyleyeyim mi Yüksel Bey?
- Buyrun.
- Kendi isimlerini de kullan-
mamışlar, takma isimlerie yaz-
mışlar!
- Vay vay vay!
- Yaa!
- Peki gerçek isimlerini bili-
yor muydunuz?
- Boşverin. Tekrar teşekkür-
ler Yüksel Bey. Sizinle tanış-
mak isterim.
- Ben de çok memnun olu-
rum. Bir gün kahvenizi içmeye
gelirim.
- Beklerim efendim. lyi gün-
- lyigünler! ^-•••r,^-
Televizyoncu ile Yüksel En-
değer hiç tanışmadılar! Aslın-
da Yüksel Bey'in tekrar arayıp
"Beyefendi, size Vedat adın-
da bir arkadaşımızı yolluyorum,
ilgilenirseniz sevınirim" deme-
si aklımdan geçmedi değil, ama
tabü bu işin esprisi sadece.
Özündeyaptı-
ğım yanlış bir
davranıştı. Daha
çok merak, biraz
da eğlenmek
dürtüleriyle ara-
mıştım. Konuşurken, gerçeği
açıklamayı ve "Durum bu. Buy-
run söz konusu iddialara ce-
vapyazın" demeyi düşündüm,
ama vazgeçtim. Sonuçta ben
bir mizahçıydım ve gazetede-
ki köşem "gerçeklerin ermey-
danı" değildi. Gündemdeki
olaylar hakkında "mizah este-
tiğine ve buluşlara dayalı" yo-
aımlar yapmak gibi bir niyetim
vardı ve hâlâ da var.
Yüksel Endeğer anılanna son
noktayı haftaya koyacağım. Şu
kadannı söyleyebilirim ki, Yük-
sel Endeğer'i gerçek sanantar,
"sivillerle" sınıriı değil!
Recai Kutan'ın "bazıyazar-
lara" dayanarak yaptığı konuş-
mayı görünce, Yüksel Ende-
ğer'i bitirdiğime bir kez daha
pişman oldum. Yoksa, Sayın
Kutan, Endeğer'den de besle-
nirdi!
Solculuğunu "kısa dönem"
yapıp, yılgınlıkları ve hırslan ile
baş başa kalan tüm gecikmiş
sağcılar gibi, Yüksel Endeğer
de "Hizbullah operasyonu niye
geçyapıldı?" diye coşup, şirin-
lik yapacak odaklar arardı.
Aynı zihniyet, daha önce de
"Suriye'yisıkıştınp Öcalan'ı ele
geçirmekte niye geç kalındı"
sorusunu yöneltmişti. Yanıt:
Hersosyopolitik olgu, kendin-
den öncekileri bekler, her şe-
yin zamanı vardır!
Ve karşı soru: Siz niye sağcı
olmak için bu kadar beklediniz?
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakOı turk.net
vo- .• o.-
> ..V.JL. •-<•.
."İ- h x:
ÇİZGtLÎK KÂMİL MASARACI
HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
Çizerimiz Semih Poroy yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir.
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 29 Ocak
MUSTAFAKEMAL EVLEMİ.
19Z5TS8U*UN,SA*r f?SUIMIIHO\
6A2İ MUSTAFA ASEM4L P*$A BVLBH.
Dİ. SfLİN, İZMİR'İN 7ANINMIŞ AİLE-
UERİNOeN UŞAKİZAOE'LE&H K/21
lATİPB HANIMPI. İYİ &İR Ö6BEHIM
GÖRMÜŞTÜ VE HSMÜZ2.4- YAŞIN-
OAYDI- HUSTAFA KEMAL'LE İ2A4IR1
İN KUBTUİMÇUHMH HEJMEN SDN-
I» TANlÇtolŞLARPI. ÖHCELERİ
PEK UYGUNBİRÇİFrGİgİÖÛ
M£iS£/M£ KASÇIN, KABA
UYUŞMA2UĞI KISA SÜeSDEOe.
1A>n ÇlKACAtC, İKİ 8UÇUK YIL
SONRA BU EVÜLİK SONA £g£
OEKTİK. QS2S SDMLAKt)
PÇTK0LL9CALIŞANILK 0T0M0B1L
<886 'DA 8UUJN.ALMAN KAJtL 8&U, MOTOftU PÇmOL-
LE ÇAU&Vt 3 TBCEKiBKU 8İ8 lâşirİÇİN f*mNT
ALDISü TAŞIT, ÇA&MÇOTOttOSİLİNATHSfYDI. Z
k/fÜ.kTİ VE SAA77E t2 MİLOA4£T7!£MZ KV*B/tJ
njüDU. tBS&C* &TTŞA SUULUAN A2 SAYIMtCİ
BU TİP OTOLAJVN AF*ALiaSl ÛA YOKTU.ANCAK,
SEN2,f63J'r£,4 « p ^ p a a a c v ^
TEKERUEKU MO- ' ^ U K ™ ® ^ \
PEÜNİ PİmSAYA
SÜRÜNCE PÜOJM
YtUN 6OZOE1A$m
OTOMOBİL DOĞMAK-
TAOIR ARTtK..
KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE
HUKUK MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 1998/91
Davacı Nusret Şahin tarafindan davalı
Sadegül Şahin aleyhine açılan boşanma da-
vası sebebiyle:
Verilen ara karar geregince, Saadetdere
Mah. Mimazo Sok. No.3 Esenyurt-Istanbul
adresinde ikamet ettiğı bildinlen davalı Sa-
degül Şahin'in bu adresıne tebligat çıkanl-
mış, tebligatlann bila ikmal iade edilmesin-
den, zabıta marifetiyle adresi araştınlmış,
ancak bulunamadığından bu davalıya du-
ruşma gününün ilanen tebliğine karar venl-
rruş olduğundan, davalının dunışma günü
olan 7.3.2000 günü saat 9. 30'da mahkeme-
mizde hazır bulunnıası veya kendisini bir
vekille temsil ettırmesi, davalının hazır bu-
lunmadığı veya kendisini bir vekille temsil
ettumedıği takdirde duruşmaya gıyabında
devam edıleceği hususu ve dava dilekçesi-
nin kendisine tebliğ edilemeyeceği hususu
ilan olunur. Basın: 3514
ZEYTtNBURNU 2. ASLÎYE
HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1999/184
Karar No: 1999/913
Davacı Osman Sözel vekili tarafindan, dava-
lı Gülay Sözel aleyhine açılan boşanma dava-
sının yapılan yargılaması sonunda:
Mahkememizce verilen 29.11.1999 gün,
1999/184 Esas, 1999/913 Karar sayıh kararla
Kırklareli - Babaeskı, DügüncüJü köyü, cüt
0011, kütük 0337'de nüfusa kayıtlı, Nuri ye
Şafıye'den 1959 doğumlu Osman Sözel ile
Ahmet ve Meral'den 1964 doğumlu Gülay Sö-
zel'ın boşanmalanna, 4.900.000 TL. masraf,
20.250.000 TL. vekâlet ücretimn davalıdan
tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş-
tir.
Karann adresi meçhul olan davalı Gülay Sö-
zel'e tebliğ tarihinden itibaren yasal süresi
içinde temyiz yoluna başvurmadığı takdirde
hükmün kesinleşeceği, karar tebliğini ihtiva
eden tebligat yenne geçerb olmak üzere ilanen
tebliğ olunur. Basın: 3542
EYÜP 1. ASLİYE
HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1998/362
Karar No: 1999/892
Karar tarihi: 22.12.1999.
Davacı Gökser Derici ta-
rafindan mahkememize ve-
rilen dilekçesinde ağabeyı
Yüksel Derici'nin gaip oldu-
gunu bildinniş ve yapılan
açık yargılaması sonunda,
Eskişehir Alpuğ ilçesı
Çardakbası köyü nüfusuna
kayıtlı Tahsin ve Mürvet'ten
olma 1961 doğumlu Yüksel
Derici'nın gaıplığıne karar
verilmıştır.
Temyizi kabil olmak üze-
re verilen karar ilan olunur.
Basın: 3313
GÖRÜŞ
Dr. EMİN GÜRSES
Rus Dış Politikası
Sovyetler Birtiği'nin dağılmasıyla bir süre belir-
sizlik yaşanmasına rağmen, Aralık 1991 sonrası Rus
dış politikasındaki tartışmalarda Batıcı, serbest pa-
zarcı görüşler etkinlik kazanmıştı. Buna Sovyetler
Birliği'nin ve merkezileşmiş bir ekonomik yapının
yeniden güçlendirilmesini isteyenler karşı çıkmak-
taydı. Tartışmalar 1992 yılının ilk aylannda Rus-
ya'nın menfaatlannın nasıl tanımlanacağı ve bun-
lann nasıl gerçekleştirileceği konusu üzerinde yo-
ğunlaştı. Batıcılar ile Batı'ya karşı daha bağımsız
birtutum takınılmasını isteyenler arasında süren bu
tartışmalar 1993'ün ilkbahanyla birlikte açıklık ka-
zanmaya başladı.
Detaylar üzerindeki farklılıklara rağmen Rus-
ya'nın dış politika öncelikleri ve hayati çıkarian ko- ,
nusunda ortak bir anlayış oluştu. Pragmatik milli- '
yetçi görüş galip çıktı bu mücadeleden. Fakat bu
grup, radikal unsuriann genış toplumsal destekle-
rini dikkate alarak zaman zaman radikal söylem-
ler kullanmıştır. iç politik mücadeleler ve dış fak-
törler Moskova'nın liberal Batıcı politikalarta prag- •
matik milliyetçi politikalar arasında gidip gelmesi-
ne neden olmuştur.
Moskova'nın "yakın çewe"stratejisi eski Sovyet
cumhuriyetleriyle ekonomik, siyasal, askeri alan-
larda mümkün olan en üst düzey entegrasyonu ger-
çekleştirmeyi ve eski Sovyetler coğrafyasında gü-
venlik ve istıkran sağlamayı içermektedir. Mosko-
va, Bağımsız Devletler Topluluğu'nu bir arada tut-
mak, ABD ile iyi ilişkiler içinde olmak ve uluslara- '
rası sistemde Sovyetler Biriiği dönemindeki konu-
munu sürdürmek çabası içerisindedir. Gelişmeler,
Moskova'ya yakın çevrenin kontrolünün uzak çev-
renin, yani Batılı gelişmiş merkezi ülkelerin, özel-
likle ABD'nin, işbiıiiğinden geçtığinı göstermiştir.
VVashington'ın dış politıkadakı asıl amacının böl-
gesel ya da uluslararası alanda potansiyel alterna-
tif güç merkezlennın gelişmesıni engellemek oldu-
ğu açıkça ifade edilmektedir. Her ne kadar Was- .
hington'da dış politikada karar vericiler arasında
stratejik önemi olan "yakın çewB"den Rusya'nın dış-
lanıp dışfanmaması konusunda bir anlaşmazlık
sürse de dışlanması yönündeki görüşler ağır bas-
maktadır.
Clinton yönetimı, özellikle Brzezinski ve Kissin- <
ger tarafindan savunulan "Rusya'nın etrafında tam-
pon devletleryaratarak etkinliğini sınıriamak" yak- «'
laşımını gözden geçirerek uygulamaya koymuştur. ."
ABD'de bu çevrelerde yaygın olan bir kanı vardır; •
"A/e zaman ki Rusya önemli bir yenilgiyle karşıla-
şır, liberal gelişmeler takıp eder. Ayaklan üzerinde
durmaya başlayınca da baskıcı ve emperyalist bir
yola girer". Rusya'ya karşı politika belirienirken bu
anlayış etkin olmaktadır.
Dışlandığını ve dış politika hedeflerinin önüne
engeller konulduğunu gören Moskova, "yakın çev-
re"siyie, Beyaz Rusya ile olduğu gibi bir ilişki kur-
maya çalışmaktadır. Kafkasya'da var olduğunu
göstermek için ise bölge ülkelerinde iç istikran bo-
zarak etkinlik sürdürmeye çalışmak da dahil heryo-,
lu denemektedır. Aliyev, Şevardnadze ve Koçar-
yan'ı Moskova'da bir araya getirmesi ile de Was-
hington'a bölgede halen etkin olduğu ve bölgesel
hesaplarda kendisinin de göz önünde bulundurul-
ması gerektiği mesajını vermeye çalışmaktadır.
Rusya'yı kontrol edilebilir bir ülke haline getirme
çabası VVashington-Moskova arasında birgergin-
lik yaratsa da bütün operasyonlannı aracı ülkeler
ya da kurumlar aracılığıyla yapan ABD'yi nükleer,
kimyasal ve biyolojik silahlann kontrol dışına çık-
ması olasılığı rahatsız etmektedir. Bunu bertaraf et-
mek için taviz verebilir. Aksi takdirde hayati çıkar-
lanndan (Hazar havzası petrolü, NATO genişleme-
si gibi) taviz vermeyecektir.
Rusya ile işbiriiğinde zoriuklar vardır, fakat Mos-
kova'yı "yakın çevre"der\ dışlama çabalarının ma-
liyeti daha yüksektir. Kasım 1993'te Yertsin tara-
findan onanan "yeni askeri doktrin", eski Sovyet-
ler Biriiği topraklarındaki iç anlaşmazlıklara aske-
ri müdahaleyi öngörüyordu. Mayıs 1994teki "Sa-
vunma ve Dış Politika Konsey/'nin "Rusya için Stra-
tej't" raporunda doğrudan müdahalenin en az dü-
zeyde tutulması, Rusya için en uygun yol olarak gös-
teriliyordu. Moskova kendi raporunu unutmuş ola-
cak ki Çeçenısten batağına saplandı.
Moskova'nın yakın çevresındeTürkiye'yi ilgilen-
diren, Kafkasya'da istikrann korunmasıdır. ABD, dış
politika çıkariarını bir hiyerarşi içerisinde ele alır. Çı-
kariannın bir hiyerarşisi olduğu gibi, her ülkenin bu
çıkar hiyerarşisinde de bir yeri vardır. Diplomaside
küçük çıkarların büyük çıkarlar adına feda
edilebileceği unutulmamalıdır.
E-mail: emingurses@yahoo.com
BULMACA SEDAT YAŞAYÂN
SOLD.4.N SAĞA:
1/Çölbölgelen-
nin yani başında
yer alan, çah ve
kurakçıJ agaççık-
lann oluşturdu-
ğu bitkı toplulu- 4
ğu. II Akdeniz j-
çevresınde yeri-
şen ve mavı, be- 6
yazyadamenek- -,
şe renginde çi-
çekler açan bir 8
ağaççık... Ilkda- g
mıtılan ve için-
de anason bulunmayan
rakı. 3/ Letonya'nın pa-
rabirimi...Odenti.4/Ser-
gen. 5/ Cinsel güçsüz-
luk...llgiekı.6/EskiMı- 3 >
su*'ın üç büyük pırami- 4
dindenbın(DığerleriKe- 5
ops ve Kefren). 7/Ender, 5
seyrek... Bir soru eki... -,
"kimine bir — vermez
giyesi/Kiminin atına at- °
las çul eyler" (Yunus Em- 9
re). 8/ Süzgeç, kevgır. 9/ Konya ilinde bir baraj... Islam di-
ninde evliliğin sona ennesi.
YUKARTOAN AŞAĞrVA:
1/ Ayran. II Yapraklann düz ve parlak bölümü... Gazian-
tep'ın bir ilçesi. 3/ Hayvanlann kıllanna ve insanlann giy-
silerine takılan birbitia tohumu.... Bir nota. 4/ Ali Özgen-
tfirk'ün bir filmi... Kansızlık. 5/ Vurguncu, dalaverecı. 6/
"Maviye çalar gözlerin/ Yangın mavisine/ Rüzgârda — "
(Ahmed Arif)... Borusesı... Tantal elementimn sımgesi. II
Üzen toprak ya da otla örfülmüş saman yığını... Ele geçir-
mış, ulaşmış. 8/ Eski dilde su... Çok zehirli biryılan. 9/Yel-
kenli gemilerde ana direkler üzerine sürülmüş çubuklan
tutan halatlar.