Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Hizbullah 'ı kimin kurduğu,
kimin desteklediği soruları hep
yanıt arayacak... Güneydoğu kör
kuyu,herkesbir taş atiyor
MEHMETFARAÇ
riirkiye, 1984'ten bu yana
PKK, 1987 yılından bu yana
da Hizbullah'la uğraşıyor.
Biri Urfalı, biri Diyarbakırlı iki
insan... Abdullah Ocalan, Hüseyin
Vetioğhı... Ikisı de Mıllı Türk Talebe
Birligi'nin (MTTB) toplantılanna
katılıyor gençlik dönemlerinde.
tkısi de başansız öğrenci... Sonra
biri Marksist bır örgütün, diğeri de
şeriatçı bir örgütün başında ortaya
çıkıyor. Ve ikisi de "makûs fnKhfaıi'
bir türlü yenemeyen
Güneydoğu'yu, uğurlanna
savaştıklannı öne sürdükleri Kürt
yurttaslara zindan ettiler. PKK ile
savaşta 10 bin şehit verildi, 30 bine
yakın PKK'li öldürüldü.
Hizbullah'ın ölüm büançosu ise
henüz net değil... Kimi kaynaklara
göre 3 bin faili meçhul cinayetin
arkasında onlar var. İki örgüt de çok
canlar yaktı... Güneydoğu'da bu iki
örgüt nedeniyle "ştvan" edilmeyen
(ağıt yakılmayan) ev yok gibi.
Kürt devleti peşindeki PKK,
şeriatçı Kürt devleti peşindeki
Hizbullah.... tkısı de marjinal bir
y_apıya doğru hızla sürüklenmekte.
Orgüt lideri yakalanmış. kadrolan
tasfıye edılrniş, binlerce mılıtanı
öldürülmüş PKK bir çıkmazda...
Örgüt lideri öldürülmüş, şûra
üyeleri etkisiz hale getirilmiş ve 2
bınden fazla üyesi tutuklanmış, 2
bin tetıkçisı deşifre edilmiş
Hizbullah ise yediği büyük
darbenin sarsıntısında.
PKK'yi bir tarafa bırakıp 5 gündür
mahkeme tutanaklannı, terör
örgütünün yayın organlanru,
sempatizan ve militanlannın
ıtıraflannı, anlatımlanru
incelediğimiz ve bu belgelerden
yola çıkarak irdelemeye çalıştığımız
Hizbullah'a dönelim.
örgütü klm kurdu?
"HizbufisuVı kim kurdu_"
En çok sorulan soru bu... Hizbullah
PKK'ye karşı devlet güdümünde mi
kunıldu? Görevi bitince etkisiz hale
mi getirildi? Devlet güvenlik
güçleri iki Kürt örgütünü de
birbınne kırdırarak bir taşla iki kuş
mu vurdu?.. Sorular bitmiyor.
llkindenbaşlayalım... Demokratik,
sosyal ve hukuk devletinin terörü
pasifıze etmek ıçin bir terör
örgütünü kurması kımilerine göre
büyük bir "risk". Buna şöyle de
yanıt verilebilir:
"Devlet bir terör örgütünü kendi
güçleriyle etkisiz hale getirmekten
aciz mi?.. Ya da devlet, istihbarat
güçleriyle, bir terör örgütünün
karşısına çıkarılacak bir başka
örgütün. iieride hem toplumda bem
de rejimde onanlnıaz yaralara yol
açabüeceğini hesaplayamaz mı?~"
Hizbullah" ın ıçınde gerek düşünce
bazında gerek eylem düzeyinde
mücadele etmiş kaynaklann
çoğunun görüşü, asluıda Hizbullah,
"fikri düzeyde kitabevleri
çevresinde çahşmalar yapan
insanlann, bir etinden tespih ahnıp
diğer eline silah verilmiş hatL."
Yanı Hizbullah, dernek kurulur gibi
planh olarak PKK'nin karşısına
çıkanlan bir yapılanma olarak
değerlendinlmiyor. Daha doğrusu,
yapılanma aşamasındaki bir şeriatçı
gruba, bir başka terör grubunun
karşısında göz yumulması, hatta
destek sağlanması durumu var.
TBMM Faili Meçhul Cinayetleri
Araşnrma Komisyonu raporunda,
cinayetlere göz yumma
konusundaki kuşkular
derinlemesine incelenirken, devletin
desteğini göz önüne seren bir de
örnek veriliyor: "Komisvonumuza,
27 Temmuz 1993 tarihinde bijgi
veren Batman Emniyet Müdürü ve
VaH Yanhmcısı, Batman'm Gercüş
ilçesine bağh Seki, Gönüliü ve
Çiçekli kö> lerinde Hizbullah
kamplan bulunduğu, devlet
güçlerinin de bu kampa yardıma
oiduğu yönünde haber aknklannı,
bu kamplarda Hizbullah
mensuplannın siyasi ve askeri
olarak eğnüdiğini, bunun üzerine
jandarma yetkflflerryie
konuştukbirnu, askeri yetkflüerin,
'bu örgüt militanlannın kendılenyle
olan irb'batlannı değişik yönlere
çevirdikleri için nefret edıp onlarla
ırtıbatlannı kestiklerini' beyan ettL.
Bunun üzerine Jandanna Gend
Komutanüğı'na bir müzakere
yazdmış, verilen cevapta, ıddianın
asılsız olduğu, adı geçen bölgede
Hizbullah'a aıt kamp olmadığı ve
kırsalda faaliyet göstermediği'
bfldirümişrir...''
dikkatinden kaçmayan bir gerçek
olarak hafizalara kazındı. Hatta bu
kışüerin bazılannın kendilerini
kovalayan yurttaşlardan kurtulmak
için Hizbullah'a destek verdikleri
bilinen bazı koruculann evlerine
sığınmalan daha da şaşırtıcıdır...
TBMM raporunda bu konudaki
endişeler de şöyle dile getirildi:
"HizbuDabçı olarak adlandınlan
Idsflerin eylem yapıp
yakalanmamasından ötürü devlet
zan amnda kalmaktadır. Bu
karanhk arkasında devletin olduğu
propagandası yoğun olarak PKK
tarafindan körüklenmcktedir-."
Bölge ınsanı da bu nedenle bu
örneklerden yola çıkarak sürekli
"Tetikçileri devlet koruyor" dedi.
Hatta bu nedenle Hizbullah'a
"Hizbulkontra" denıldi.
Hizbullah'a en büyük darbenin
Hizbullahçılara sempatı duymaması
mümkün mü?..
Kim HlzbuHahcı?..
Yoksulluk nedeniyle "Avrupa" ve
"bol dolar, mark" vaadiyle dağa
çekilen PKK'lilerle "şeriat devleti
ve cennet garantisryle*" tetık
çektirilen Hizbullahçılar arasında
ne fark var?.. Bu iki örgüt, "ana
hedefleri TC" olduğuna göre neden
savaştı?.. Sonra "Düşmanımın
düşmanı dostumdur" düşüncesıyle
neden ateşkese gıtü?.. Bu çatışma
niçin kısa süre sonra yeniden
alevlendi?..
Bu sorulara karşı tek seçenek olarak
verilen yanıt, her zaman şu
olmuştur: "Tek hâkim güç_"
Hintkeneviri ekım alanlarının yüzde
75'inin bulunduğu (Urfa'da 1997-
Kod Adı:
Gazeteci Faik Bulut ve Mehnıet Faraç'm hazırladığı Hi/bullalı kiıahu7 örgütü bütûn açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Kamp bulunduğu belirfilen Seki,
Çiçekli ve Gönûllü köylerinin
Hizbullah lideri Velioğlu ile
Ankara'da yakalanan örgüt
yöneticısı Mahmut Demir ve
örgütün yeni lideri olduğu bildirilen
tsa Ahsoy'un köyleri olduğunu
vurgulamak gerekiyor. Bu köylerde
cumartesı günü çok sayıda sığınak
bulunduğu da unutulmamalı.
Olay yalnızca Hizbullah'a göz
yummayı kapsamıyor.
Güneydoğu'da, "Kuranayetkriyle
hadisİerin belikopterlerle aohnası ya
da elden dağıahnaa" eylemi de
bölgede PKK ve Hizbullah'a
yönelik pohtikalan
dışavurmaktadır. Bu bildirilerde
PKK'liler, "kâfir", "sünnetsiz
gâvur" diye nitelenirken, Hizbullah
tabanı da adeta "cihada çağnkh"*...
Hizbullah'a göz yumulmastna
yönelik ilginç kanıtlan fazla
aramaya gerek yok... Örgütün
300'den fazla ınsanı öldürdüğü öne
sürülen Sılvan'da, sokak ortasında
güpegündüz cinayet işleyenlerin
ellerini kollannı sallayarak
dolaşması, bir çocuğun bile
vurulmasını sağlayan yöneticilerden
olan Diyarbakır Valisi Cemfl
Serhadlı'nın, geçen hafta,
"HizbuDah
1
! devlet destekliyor mu"
sorusuna bır televizyonun canlı
yayınında verdiği şu yanıttan
yeniden yola çıkalun:
"_Destek demeyeöm. beJld sempati
duymuş olabitir_" Devletin ıçınde
bulunan güvenük birimlerinin
bazılannın Hizbullah'a sempati
duyduğu zaten kaçınılmaz bir
gerçek. Daha önce örneklerinı
verdiğimiz gibi, Gaziantep'te örgüte
bomba sağlayan Halil Yıtöız, Siirt
Emniyet Müdürlüğü Kurlalan Çevik
Kuvvet Grup Amirliği'nde görevli
polis memuruydu. Malatya'da
Hizbullah'ın hücre evinde örgüt
militanlanyla yakalanan 4
üniformalı da birer polisti.
Geriye dönüp sorarsak,
Güneydoğu'da 1998 ydına kadar
her gün çok sayıda arkadaşım PKK
terörüne kurban veren bir polisin,
bir özel timcinin ya da bir uzman
çavuşun. PKK'lilerle amansız bir
savaşa giren. üstelik bunu "din-
iman uğruna vapoklannı" anlatan
1998'de 100 milyon kök ttişi
hintkeneviri ele geçirildi), Iran
üzerinden uyuşturucu trafiğının
yönlendınldığı, kurban derilerinin
gasp edildiği, fıtre ve zekât adı
altında trilyonlarca liralık haracın
toplandığı, korucu adı altında
feodal ağalann binlerce marabasını
(köylü-işçi) hem silahlandırdığı
hem maaşa bağladığı, Kuzey Irak
üzerinden mazot ve sılah
kaçakçıhğmın yapıldığı (Urfa'da
1996 ve 1997'de TIR'lar dolusu
silah ve mühimmat ele geçirildi),
"General Zinnar" kod adlı
Alaaddin Kanat. "Yeşü" kod adlı
Mahmut Yıldınmın karanlık
dehlizlerde cirit attığı, at izinin it
izine kanştığı bir coğrafı bölgede,
terör rantının bölüşülmesi acaba
hangi örgütün, kimlerin işine
gelecektir? tki terör örgütü
arasındaki çatışmanın kökeninde
sakın bu unsurlar önemli birer etken
olmasın?.. "Ne kadar kan, o kadar
rant_" Ya olayın siyasi boyutu... 28
Şubat süreciyle pasifize edilen bir
siyasi yapüanmanın, şeriatçı bir
grubun terör estirdıği, kaos yaratüğı
bir bölgede, ımam-hatıp okullannı
arka bahçesi olarak görmesi,
yüzlerce belediye başkanlığını
alması, buralarda şeriatçılan
istıhdam etmesi, milletvekUi "
sandalyelennin önemli bir
bölümünü kapması neyle ifade
edilmektedir?..
Bölgede Nurculann,
Nakşibendilerin ve diğer
tarikatlann etkın olduğu
üniversitelerde şeriatçı
yapılanmalara göz yumulması,
Hizbullah olgusuna az mı etki
yapmıştır?
Şeriatçı valilerin koltuğa
oturtulduğu Güneydoğu'da, içküi
lokantalann, TEKEL bayilerinin,
eğlence yerlerinin kapatılması,
Hizbullah korkusunu az mı
arttırmıştır?.. Orgütün ekmeğine bu
unsurlar hiç mi yağ sürmemiştır?..
Sorular... sorular... Bitmeyen
sorular..."HizbuDah'ı devlet mi
kurdu, örgüte hangi güçler destek
verdi. kimler göz yumdu, Idmler
sıküan kurşunlar, akan kanlar
sırasında eUerini ovuşturdu?-"
Yahıızca "deviet" ya da
"KontrgeriDa" deyip işin içinden
sıynlmak hıç mannklı gelmiyor.
Güneydoğu'nun bir kör kuyu
olduğu unutulmamaü... Herkesin bu
kuyuya bir tas attığı da... Sorulara
yanıt vermek kolay!.. Ancak
birilerinin bu taşlan çıkanp sayması
gerekiyor.
Sahi, hangi taşı kim atmışn?..
BtTTİ
Arastırma
Orgüt
üyelerinin
çoğu genç
2 bin Hizbullah terör örgütü üye-
sinin dosya bilgileri üzerinde gü-
venlik yetkililerince yapılan incele-
mede, örgütte genelde 15-24 yaş
arasındaki gençlerin çoğunlukta ol-
duğu belirlendi.
Incelemede, örgütün yüzde 2 ora-
runda 35-65 yaş arasındaki terörist-
lerden oluştuğuna ve yüzde 2.5 ora-
nmda 10-14 yaş arasında çocuk bu-
lunduğuna dikkat çekildi. Hızbul-
lahçılann yüzde 40.5'inin lise me-
zunu olduğu belirlenen inceleme-
de, teröristlerin yüzde 1.5 oramnda
cahil, yüzde 19 oramnda ilkokul
mezunu ve yüzde 14 oramnda orta-
okul mezunu olduklan aktanldı.
Örgüt mensuplannın yüzde
97.5'inin eylemlerini kent merkez-
lerinde gerçekleştirdiğinin belirtil-
diği ıncelemede, yüzde 2'sinin köy-
lerde ve yüzde 0.5'inin ise mezra-
larda faaüyetlerde bulunduğu belir-
lendi. Meslek gruplan kategorisin-
de ise teröristlerin çoğunun işsiz ve-
ya öğrenci olduğu belirtildi.
Buna göre, militanlann yüzde
27'sinin öğrenci, yüzde 28.5'inin
serbest meslek sahibi, yüzde
14'ünün işçi, yüzde 1.1'inin çiftçi
ve yüzde 1 'inin memur olduğu ak-
tanldı. Örgüt içinde sadece yüzde
2.5 oramnda kadın terörist olduğu
açıklandı.
Inceleme sonucunda ekonomik,
sosyal, eğitim gibi nedenlerle kırsal
alanlardan büyük şehirlere yönelik
aşuı göçe dikkat çekilerek, gençle-
rin, bulunduklan ortam nedeniyle
istismara açık olduklan ve terör ör-
gütlerine kaynak oluşturduklan i-
fade edıldi.
( SlFIR oralcalislar@yahoo.com
Günlerdir, insanlaracı içinde
kjvranırken ve can çekişirken
elinde kamera ile onlann başı-
na dikilip ölümlerini görüntüle-
yen kameramanı düşünüyo-
rum. Biz gazeteciler, zaman za-
man, haberle insan yaşamını
kurtarmanın ikilemiyle yüz yü-
ze geliriz. Son Gölcük ve Düz-
ce depremlerinde, bazı gaze-
teci arkadaşların görüntü ve
haber peşinde koşarken insan-
lann acılannı umursamadıklan-
na tanık olmuş, bundan üzün-
tü duymuştuk. Onlan eleştir-
miştik.
Hizbullah'ın kameramanı ise
kendi elleriyle bogduğu, boy-
nuna ve vücuduna domuz ba-
ğı geçirdiği insanlann ölümünü
kasetlere doldurup kalıcı hale
getirmiş. Onunla da yetinme-
miş, Hizbullah'ın lideri bunlan
iztesin diye ona göndenmiş. Te-
tikçilerin ifadelerinden anlaşıl-
dığı kadanyla, genel emir (!)
Hizbullah'ın Kameramanı...
Hüseyin Velioğlu, Hizbullah
kasapları tarafindan kaçınlan
kurbanlann acı içindeki görün-
tülerini izlemeye pek meraklıy-
mış, bu nedenle bütün kaset-
leri yanında taşıyormuş. Anla-
şılan o ki canı istedikçe bu iş-
kence ve ölüm sahnelerini sey-
rediyormuş.
Hizbullah'ın kameramanını
veya kameramanlannı düşü-
nüyorum. Gündelik yaşamda
yanı başımızdan geçip gidiyor-
lardı. Bakkaldan ekmek alıyor-
lar, banyo yapıyoriar, dişlerini
fırçalıyoriardı. Bundan emin
degilim, bazı dogmatik Islam-
cıiar, fırça yerine misvak kulla-
nıyoriar. Sevişiyorlardı, alışve-
riş yapıyorlardı... Yani hepimiz
gün boyunca ne yapıyorsak
onlar da aşağı yukan aynı şeyi
yapıyorlardı.
Muhtemelen bizden fazla
olarak bol bol, Kuran okuyor-
lardı, düzenli beş vakit namaz-
lannı kılryoriardı. Onlann da eş-
leri ve çocuklan vardı; sonuç,
olarak insandılar, tıpkı Naziler
gibi. önümüzdeki günlerde tu-
tuklanacak ve cezaevlerinde
yaşamaya başlayacaklar. Avu-
katlan olacak, aileleri ziyaret-
lerine gidecek.
Merak ediyorum, eski Adalet
Bakanı Şevket Kazan, Sıvas
katliamı sanıklarının vekâletini
aldığı gibi onlann da vekâletini
alıp savunmalannı üstlenecek
mi? Çünkü savunma hakkı kut-
sal, birileri de onlann avukatlı-
ğını üstlenecek.
• • • • "•
Konca Kuriş'i düşünüyo-
rum. Evtendiğinde örtünmeyen
bir kadınmış. Sonra eşinin ve
ailesinin etkisiyle örtünmüş.
Hizbullahçılaria bazı bağlantı-
ları olmuş, sonra bakmış ki
bunlar geri bir dünyanın geri in-
sanlan, uzaklaşmış.
Konca Kuriş'i tanımıştım.
Benim konuşmacı olduğum bir
toplantıyakatılmıştı. Heyecan-
lı, arayış içinde genç bir kadın-
dı. İlginç fikirleri savunuyordu.
Türbanlı kadınlar içinde farklı
biryeresahipti.
Konca Kuriş'in beş çocuğu
vardı. Bir kadın olarak ıslamcı
erkekler dünyasında kadınlara
biryerartyordu. Modernlikle Is-
lamcılık arasında kendisine ne-
fes alacak bir alan yaratmaya
çalışıyordu. Tutucu Islamcılara
yönelttiği eleştiriler, bu cami-
ada hoş karşılanmıyordu. Hiz-
bullah, islamcı dünyanın en
acımasız kesimini temsil ettiği
için Konca Kuriş'ten intikamı
da onlar aldılar.
•••
Omzunda kamera ile Hizbul-
lahçı, acı çeken Konca Kuriş'e
yaklaşıyor. Konca Kuriş insan,
hepimiz gibi yaşamak istiyor,
çocuklanna kavuşmak istiyor,
bu nedenle korku içinde cel-
latlanndan aman diliyor. "Ya-
şasın Hizbullah, ben yanılmı-
şım" diye bağırma ihtiyacı du-
yuyor, kameraman memnun,
sıntan bir yüzle Konca Kuriş'in
çaresizliğini kasete alıyor. O-
nun ölüme gideceğini de bili-
yor, çekimi sürdürüyor.
Konca Kuriş'in nasıl öldürül-
düğünü, şu ana kadar öğrene-
medik. Ancak Hizbullah'ın in-
sanlan nasıl canlı canlı toprağa
gömdüğünü, ne inanılmaz iş-
kenceler yaptıklannı biliyoruz.
Artık Konca Kuriş yaşamıyor,
acılanyla ve sırlariyla yok edil-
di.
Kameraman yaşıyor. Muhte-
melen eşi ve çocuklan var. Ya-
nn hapishaneye girecek, avu-
katı ziyaretine gidecek ve onu
kurtarmaya çalışacak.
•••
Konca Kuriş'i, onun Hizbul-
lah kamerasına söylediği, acı
ve umutsuzluk dolu sözleri
unutmamalıyız. Onlar bir dö-
nem Türkiyesi'nin neler yaşa-
dığının kanrtı.
•••
Konca Kuriş'leri ölüme gön-
deren siyasi tercihleri de unut-
mamalıyız. Bu siyasi tercihler
Hizbullah'ı besleyip büyüttü.
Onlar ellerinde satıriaria muha-
lif insanlan dograrken resmi el-
ler onlara alkış rutuyortardı.
••*
Konca Kuriş'i unutmayın! O
beş çocuklu bir kadındı.
BLZBÎZE.
ERDAL ATABEK
2000ü Yıllarda.. Evet, .v
Albert Bnstein, Ama Neden?..
Önce Der Spiegel, sonra da Time dergileri Albert
Einstein'ı "Bin Yılın Insanı" seçtiler. Dünyada pek
çok değişikliğe yol açan ünlü buluşu, "Relativite-
Görecelik Teorisi", bu seçimin nedeni olarak gös-
terildi. Dünyada sözü çok edilen, ancak pek az kim-
senin anladığı konulardan birisi de budur: Görece-
lik teorisi. Özetle, bilinen fizik kurallannın kesin ol-
madığını, kimi koşullarda bu kurallann farklı çalıştı-
ğını kanıtlayan bu teori, elbette pek çok buluşun te-
mel ilkesini oluşturmuştur, ancak Albert Einstein bu
buluştan çok daha ötede anlam taşıyan büyük bir
ömek olarak tanınmalıdır.
Bilim ve sanat, hayatın ve dünyanın yeniden yo-
rumlanmasıdır. Bu özellikleriyle hayata müdahale
eder ve dünyayı değiştiririer.
Bilim ve sanatın büyük buluşlanyla, büyük yara-
tılanyla hayat ve dünya artık eskisi gibi olamaz, de-
ğişmiştir, yeni boyutlar kazanmıştır, yeni etkiler yay-
maktadır.
Bilim ve sanatın gerçek yaratılannın doğru ölçü-
tü de budur.
Albert Einstein'ın bütün hayatına, buluşlarına,
davranışlanna, eylemlerine baktığımız zaman şu üç
özelliği görürüz:
- Merak eden, ilgilenen, soru soran, sorulanna
cesaretle yanıt arayan, zekâsının her bölümünü kul-
lanabilen bir deha.
- Her işin sonunda olacaklan öngören, her türtü
otoriteye (bilimsel, siyasal vb.) karşı çıkarak kendi
öngörüsü ekseninde geleceğe bakabilen cesaretli
bir dünya insanı.
- Insana ve insanlığa ilişkin her konuda kendini so-
rumlu gören, böyle kabul ettiği alanda gerekli giri-
şimleri yapan büyük bir sorumluluk ömeği. Alman
faşizmine karşı çıkan, ırkçılığa karşı çıkan, savaşa
karşı çıkan büyük bir "etkinlikçi" (aktivist).
Birinci özelliğiyle fizikteki kuramlannı bulmuş, ikin-
ci özelliğiyle yetkin bir bireyin nasıl olduğunu gös-
termiş, üçüncü özelliğiyle de laik, demokrat, insan-
lıktan yana bir dünya insanının sosyal sorumluluğu-
nun nasıl taşınması gerektiğinin ömeğini hepimizin
gözleri önüne sermiştir.
Bütün bu nrteliklertyle Albert Einstein, okullarda
"ömek insan dersleri" içinde okutulmaya değer ni-
teliktedir. Onun için de bu gerçekten büyük insanı,
salt "görecelik kuramını" bulmuş olarak anmak ve
kutlamak ona haksızlık eden bir yavanlık, bir gör-
mezden gelmecilik, bir değer bilmezliktir.
Amerika'daki McCarthy çağının korku ve baskı
ortamında ifade vermeye çağnlmış bir öğretmenin
yardım isteğine bir mektupla yanıt veren Einstein,
bakınız neler yazmıştır
"... Azınlıktaki aydınlar şeytana karşı ne mi yap-
malıdırlar? Doğrusu yalnızca Gandhi biçiminde, iş-
birlikçi olmayan devrimci biryol görebiliyorum. Ko-
mitelerden herhangi biri önünde tanıklık etmeye
çağnlan heraydın, bunazorunlu olduğunu kabul et-
memeli, yani tutuklanmaya ve ekonomik yıkıma, kı-
sacası, ülkesinin kültürel gönenci yaranna kişisel
gönencinden özvehde bulunmaya hazırlıklı olmalı-
dır. -
... Eğer yeterince kişi bu ağırbaşlı adımı atmaya
hazır olursa başanlı da olacaklardır. Ded/fee, o za-
man bu ülkenin aydınlan, onlar için amaçlanan kö-
lelikten daha iyi hiçbir şeye hak kazanamazlar."
16 Mayis 1953'te yazılan bu mektuba Albert Eins-
tein, birdedipnoteklemiştir: "Bu mektup gizliliği göz
önünde tutmayı gerektirmez."
Ve bu mektup bir kamu manifestosuna dönüş-
müştür.
Almanya'nın atom bombasını yapabilme olasılı-
ğına karşı ABD Başkanı Roosevert'i uyaran Eins-
tein, daha sonra atom bombasının atılmaması ve
hidrojen bombası yapımının durdurulması için ça-
lıştı. Bu çabalannda yalnız değildi. Niels Bohr, Ro-
bert Oppenheimer gibi çekirdek fizikçileri Nazüe-
rin atom bombası yapmaması için, eğer yapariarsa
dünyada yalnız kalmamalan, ABD'nin elinde de
atom bombası olmasını istediler.
Ancak hiçbiri bu bombanın atılmasını ıstemiyor-
du. Sadece bir karşı tehdit oluşturmasını istiyoriar-
dı. Ancak Hiroşima ve Nagazaki'ye iki atom bom-
bası atılınca büyük bir sorumluluğun altına girmiş ol-
duklannı anladılar. Oppenheimer, hidrojen bomba-
sını geliştirmeyi reddetti, güvenlik soruşturmasına
uğradı, yetkileri ve görevleri elinden alındı. Oppen-
heimer olayı, bilim insanlannın ahlaki kaygılan ne-
deniyle yaptıklanndan başlanna neler gelebileceği-
ni gösteren bir ömek olay oldu. Çekirdek fizikçileri
büyük bir sınavdan geçerek "bilimsel meraklannın
itkisiyle", "sosyalsorumluluklan" arasında nasıl ka-
lındığını gösteren örnekler oluşturdular. Atom bom-
basının öyküsü de bu olayın önemli bir alanı oldu.
Şimdi "kitle haberleşme araçlannın tekelleşmesi"
ile, "biyoteknolojinin çıkar amacıyla kullanılması"
konulan yeni bilimsel ahlak, bilimsel çalışmalann
vicdani yönü tartışmalannın alanını oluşturuyorlar.
Bilim ve sanat, hayatın ve dünyanın yeniden yo-
rumlanrnasıdır. Bu özellikleriyle hayata müdahale
eder ve dünyayı değiştiririer.
Bilim ve sanatın ahlak boyutu da şu sorulan içe-
rir: Bütün bu yapılanlar kimler için yapılmaktadır, ne-
den yapılmaktadır, nasıl yapılmaktadır?
Gerçek büyükler bilimin de, sanatın da yaratılan
yanında ahlakına da sahip olanlardır. Insanlığın ge-
leceğini aydınlatanlar da onlar olacaktır. .-„ »i
Kaynak:
1. Einstein, Banesh Hoffman, Evrim YayınevL ,
2. Robert Oppenheimer, Evrim Yayınevi. ~ '.
3. Ana Britannica - llgili ciltleri. " "T
,_
e-mail: erdalatafr; cumhuriyet.com.tr
Faks:0212 513 90 98
Kaçınlan imamın ağabeyi
6
Kardeşimi bulıın'
DÎYARBAKIR (Cum-
hurrvet Bürosu) - Hizbul-
lah'ın ölüm listesinde adı-
nın yer aldığı ileri sürülen
ve kaçırıldığmdan endişe
edilen FP'nin belediye
başkan adayı ımam İsma-
3Eren'in ağabeyi Mefamet
Emin Eren, devletten kar-
deşinin ölüsünün veya di-
risinin bulunmasını istedi.
Eren, kardeşini teşhis et-
mek için cesetleri incele-
mek için başvurdu.
18 Nisan seçimlerinde
FP'den Diyarbakır'ın Ka-
yapmar belde belediye
başkan adayı olunca Top-
tancılar Sitesi Camii
imamlığmdan istifa eden,
ancak kazanamaymca ye-
niden aym camideki göre-
vine dönen Ismail Eren, 12
Ekim 1999 tarihinde ikin-
di namazının ardından
kayboldu. En son minibü-
se binerken görülen, 40
yaşuıda, evii ve 5 çocuk
babası Eren'den bir daha
haber alınamadı.
Ismail Eren'in adının,
geçen yıl ele geçirilen ör-
gütün arşivindeki ölüm lis-
tesinde de bulunduğu, an-
cak ailesinin bundan ha-
berdar olmadığı bildirildi.