19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2000 PERŞEMBE DEIYAZI Taner'e tazminat kararına bozma • ANKARA (Ctımhııriyet Bürosu) - Yargıtay, Türkbank ihalesi nedenıyle düşürülen Mesut Yılmaz başkanlığındakı hükümetıi) Hazıne'den sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in, Korkmaz Yiğit'in hükümetı düşüren açıklamalannı yaj unJayan Kanal E'den 2 5 milyar lıra almasına ilışkın Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi karannı bozdu. Yrırgıtay, karannda Taner hakkında Meclis soruşturması açıldığını anımsattı. Bakanlık ünivensîte kuracak • ANKARA (AA)- Sağlık Bakanlığı, kuracağı • Türkiye Sağlık ve Eğitim Vakfi bünyesınde üniversite açacak. Sağlık Bakanlığı Müsteşan Haluk Tokuçoğlu, bakanlığın bugüne kadar doktorlara eğitim hastanelennde yüksek lısans eğitimi verdiğini belirterek "Yüksek lisans eğitimi veriyoruz, ancak lisans eğitimi yapılmıyor. Bu kadar imkân varken nıye üniversite açmayalım" dıye konuştu. lokuçoğlu, kurulacak üniversitenin özel unıv ersıte statüsünde olacağmı ve öğrencilerin yarısının ücretlı, yansının ise burslu okuyacağını ifade etti. FMTnin fotoğraf yarışması • ANKARA (AA)- Görsel habercüiğin 'Oscarlan' önümüzdeki günlerde sahiplerinı bulacak. Foto Muhabirleri Demeği'nin (FMD) düzenlediği geleneksel yanşma bu yıl 4 dalda yapılacak. Tüm gazetecilere açık olan yarışma 'haber /otoğrafi', 'serbest', 'spor fotoğrafi' ve "televizyon-görüntü' dallarında gerçekleştirilecek. Seçici kurulunda sıyaset ve basın dünyasının ünlü isimlerine yer verilecek yanşmaya başvurular 1 Şubat'a kadar 'Foto Muhabirleri Demeği- Feza Gürsey Bilim Vakfı yanı Altınpark/Ankara' adresine yapılabilecek. Doktorlara eğitim izni • ANKARA (AA)- Doktorlar, Türk Tabipleri Birliğı (TTB) tarafmdan kredılendinlen bilimsel toplantılara katılmalan halinde 5 gün ıdari izinli sayılacaklar. TTB, eski Sağlık Bakanı Gü\ en Karahan tarafından çıkanlan ve 'bilimsel toplantılara katılan hekiinlenn idari izinli sayılması uygulamasuıın kaldınldığına ilişkin' genelgenin ıptali ve yürütmenin durdurulması ıstemiyle Danıştay'a başvurdu. toprağa verüdi • IUNCELİ (CUMHURİYET)- Ovacık'ta teröristlerin kurduğu pusu sonucu şehit olan Jandarma Kıırmay Binbaşı Ufuk Bülent Yavuz Ankara'da toprağa verildi. Kocatepe Camisi'nde kılınan cenaze naraazına katılan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve diğer devlet görevlileri, şehit yakınlan tarafından yuhalandı. Her ekonomik sistem,kendine özgü cezaevi ve infaz sistemi yaratır İNFAZ SİSTEMİNİN SORUNLARI ıçlulann çoğunlukla eğitimsiz kesimden gelişi, hak arama bilincindeki , eksiklik, cezaevlerinde "zorun" egemen olmasına neden oldu. Koğuş- ta ağa, kapı altında gardiyan, makamında müdûr-savcı, tutuklu ve hü- kümlü için "egemen güce" dönüştü. 'tnsan onurunu hukukun amacı yapan devlet, hukuk devletidir! Kant »•^^«ürkiye'de cezaevi gerçeğine M bakmadan önce, "cezaevi"nin m tarihsel süreç içındekı yapısını m ve rolünü incelemek gerekir. * Bilindıği gibi, her ekonomik sistem, kendine özgü cezaevi sistemi oluş- turmuştur. Köleci dönemde, üretim faktörü, köle gü- cü idi. Özgür insan, suç işlerse köleleştirüi- yordu. Köle suç işlerse, cezasını sahibi ve- riyordu. "Ölüm" bir cezalandırma aracı de- ğüdi. Çünkü, üretim faktörü insandı. Ortaçağda, cezalandırma rejimi bedeni hedef aldı. Feodalıtenin üretim aracı toprak- tı. tnsan bedeni değenni yitirdi. Eza sistemi, infazm temelini oluşturdu. Yaygın ceza, ölüm cezası oldu. Suçlu, ağır ağır ve parça parça ölüme gönderiliyordu. Hapis cezası henüz keşfedümemişti. Ölüm cezasunn uy- gulanması süreç içinde "genşme" göstererek "bir defoda öldürmeye" dönüştü. Giyotın, bu anlayışm aracıdır. Suçlunun ağu" ağn" ve uzun birzamanda öldürülmesi, yerini bir de- fada ve "aasız" ölüme bıraktı. Kapitalizmin gelişimı üe toprak, kâr etme aracı haline geldi. Toprağı ışlemek isteyen- lere ağu" kiralar ve vergüer getirildi. Tanm- da kapitalistleşme, tekstüde kapıtalisüeşme- yi getirdi. Giderek tıcaret kapitalizmı de ge- İişti. Tekstüde pamuk yanında, yün de gün- deme geldi. Hayvancüık, meralan geliştir- di. Böylece toprağı işleyenler, topraktan sö- küldüler. Bir bölümü, fabrikalara girmeyi başardıysa da büyük bir kısmı işsiz kaldı. tş- sizler, serseri diye amldüar ve "serserflik'' suç sayıldı. tşsizlik toplu ayaklanmalara ne- den oldu, "topm suç" ortaya çıku. 1500'lüyıllarda, "özgürtüktenyoksunb*- rakma" bir "ceza" uygulaması olarak kul- lanılmaya başlanmıştı. 16. yüzyılda gelişen köylü isyanlan üe yasalhğın ihlali kitlesel- leşti. Ceza da kitleselleşerek cezaevlerinm yaygınlaşmasına neden oldu. Hapishaneler- de "zorunlu çahsma", infazm merkezine oturruldu. En asi olanın, en ağu- işte çalış- ması ile sürdürülen bu uygulama ile "çahş- urma", "rehabflite" olarak tarumlandı. "Re- habUhe"ye, bedensel ceza da eklenerek "ıs- lah" aracı olarak göstenlmeye çalışüdı. Bılındiği gibi, Kalvin Teorisi'nde, serse- rilik suç, çalışma, yani "kir", sevap olarak tanımlanır. Kapitalizmin ruhu olan bu teori, sadakayı günah, çalışmayı "sevap" ve "iyi- leştirid bir araç" olarak tanımlıyordu. Cezaevi, "tnnarevi" olarak adîandırüıyor- du. llk cezaevlerinden olan Amsterdam Ce- zaevi'nin kapısındakı amblemde, bir araba, önünde bir çift kaplan ve arslan bulunmak- taydı. Bu amblem, "suçlunun ümaragerek- sinimi olan bir hayvan" olarak kabul edü- dığinin kanındır. Bu anlayış, üç asra damgasını vurdu. 1800'lü yıllann Uk yansında, cezaevleri yay- gmlaştı. 1800'lü yülann sonunda 1789 ve 1848 burjuva devnmleri, esas ateşini ceza- evlerinden aldı. Bastü'i basanlar, "Donsuz- lar" denüen serserüerdı. Bu eylemler, bur- juvaziyi üctidara getirdi. Burjuva devrimleri, cezaevlerine ve infaz anlayışına üç alanda yenilik getirdi. 1- Laikleşme: Tann, cezaevinden atüdı. 2- însanüeştinne: Bedensel ceza yasağı getirildi. 3- Rasyonalleştirme: Akla uygun olarak insani, yeniden sosyalleştırme, onun top- lumsal yaşama dönmesine olanak sağlama anlayısını yarattı. Aydınlanma felsefesi, cezaevlerinde de "insan onurunu" temel aldı. Serbest girişim, sözleşme özgürlüğü, hu- kuksal güvence, hukuksal eşıtlik ve kanuni- lik ükelerinin yaratıcısı olan Fransız Devri- mi, infaz sistemmi, intikam sistemi olmak- tan çıkaran anlayışa temel oluşturdu. JJ.Rousseau ve Bacaria gibi düşünürler, cezaevlerinde, hükümlüler lehine düzenle- meler yapmaya çalıştüar. 1847'de Brüksel'de Uk Cezaevleri Ulusla- rarası Kongresi toplandı. 1955'te BM Minimum Kurallan belirlen- di. Avrupa Parlamentosu Parlamenter Gru- bu, 12.02.1987'deBM Standart Cezaevi Ku- rallanru, "Avrupa Cezae>i Kurallan'' adı al- tında yeniden toparladı. KuraUara tüm üye devleüerin uyması zorunlu küındı. Ancak, bu kurallann yaşama geçirilmesi, hâlâ tam anlamıyla sağlanamamıştır. 1955'te yürürlüğe giren BM Standard Ku- rallan, Türkiye'ye ancak 1965'te kabul edi- len 647 sayıh yasa üe yansıyabüdi. Bu ya- sayı irdelemeden önce infaz sistemleri ve Türkiye'deki infaz hukukundaki geüşmele- ri gözden geçirmek gerekir. infaz slstemleri ugün infaz hukukunda dört sis- tem yer almaktadır. 1. Topluluk Sistemi (Amster- dam Sistemi): Hükümlülenn bir arada olduğu sistemdir. Etküe- şim ve toplu davranışa neden olmakla eleş- tirümektedir. 2. Hûcre Sistemi: Bu sistemde tutuklu ve hükümlü ayn hüc- relerde banndmur. Tecrit ve üetişimsizlik esasör. Anüan sistem; a) FUedelfiya-Pensüvanya Sistemi. b) Auburn (Obörn) sistemi olarak, üciye aynhnışnr. Füedelfiya Sistemi'nde sanık, hücrede yamızdu-. Auburn Sistemi'nde hücreye üci nyasi suçlarda, mağdur, doğrudan doğruya devlettir. Bu tür suçlarda hem devletçe konulan kural ihlal edilmiştir hem de mağduru devlet olan bir suçla karşı karşıya kalınmıştır. Bu durum, devletin, siyasi suçlular üzerindeki baskısının katmerlenmesine neden olmaktadır. Açtak grevleri, cezaevi gerçeğinin yjdm fotoğraflandır. Bireyin, özgûr ya da tutuklu oisun, en değerti hakkı, yaşamaktır. kişi konulur. Bu sistemde tutuklu ya da hü- kümlüler gündüz çalışmak zorundadu-lar. Ancak, tutuklu ve hükümlüler arasında ko- nuşma yasaktır. 3. Tedrid Serbesti Sistemi (trlanda Siste- mi): Katı bir hücre hapsi ile başlar. Giderek sistem yumuşatıur. Sonra, şartla salınma sü- resi başlar. 4. Sosyalkştirme: Bilimsel yöntemle "uslandırma" olarak da ifade edilen bu sistemde, suçluda kendi- şdıyordu. 4. evre ise, bu sürelerden arta ka- lan süreydi ve bu sürede geçen her gün, 2 günlük mahkûmiyet süresini karşılıyordu. Ancak, Türkiye'de ılk iki devreye uygun cezaevi ınşaan yapılmamış olduğundan bu değiştinldi. Bu yıllarda Batı'da hücre siste- mi tamamen kallaruştı. 1950'U yıllar, Baö 'da infaz iyileşürmelerinin hızlandığı yıllar ol- du. uygulama, 3112 Sayıh Yasa ile ertelenmiş- ti. 1950'li yıllarda suçlarda artma olduğu gerekçesi ile cezalann ve infaz uygulama- sının arttmlmasına gidildi. Ağır hapıs ceza- sı üç devrede çektirilmeye başlandı. 1. Devre; cezannı 10/1 'ne eşit bir süreyle hücrede cektirilecekti. Buflûn durum nedlr? B öylece, yasalaştığı dönem iti- banyla infaz sorunlanna kısmi bir iyileştirme getireceği umu- lan 647 Sayıli Yasa'nın olumlu yönleri, uygulama içinde eriyip 647 sayıli yasa ne getirdi?Türkiye, bu kurallan ancak 1965 tarihli 647 Sayıli infaz Yasası ile yakalamaya ça- baladı. 647 sayıh Yasa insan gücünü üret- ken hale getırmeyi amaçhyordu. Bu yasa üe; * Hücre cezası kalktı. * Cezalann şahsileştiriknesi prensibine bağh olarak, cezalann infazı da şahsüeştı- rildi. * Izin hakkı verildi * Kısa süreli hapis yerine para cezası. * Tedbir uygulamalan getirildi. * Erteleme sınırlan genişletildi. * Açık ve yanaçık cezaevlerinın antınl- ması hükme bağlandı. * Cezaevleri personelınin eğitihnesi e- sasabndı. * özsl servislerin kurulması hükmebağ- lasdi. * Sürgün cezası kalktı. * Ölüm cezalannıngizli olarakinfazeâi- leceği hükme bağlandı. Bu yasa, ölüm ce- zalannı yürürlûkten kaldunuyordu. Fakat o güne dek topluluk önünde, teshirle ger- çekleşen infazdan vazgeçiliyordu. * Yukanda değindiğimiz "sosyafleştir- me" anlayışına bağh olarak "mâşafaede- göztem" esası getirildi. * 60 günü geçmeyen kısasüreb hürriye- ti bağlayıeı cezalann, yaşh ve hasta hü- kümlüler için evde geçırilmesıne olanak sağlandı. * Hükümlülük süresinin bitiminden 15 gün önce izin alabilme uygulaması başla- dı. * Cezası 4 ayı geçmeyenlerin, ailesini geçindirnıe zorunluluğuna bağlanarak gündüz dışarda kalmasıaa olanak sağlan- dı. * Şartlı saluıma sistemi getirildi. Anılan yasada önemli eksik olan, tutuk- lu ve hükümlü haklannın sayılmamış olu- ni kontrol duygusunun geliştirildiği ve suç- lunun "insani yöntemle'' pişmanlığa ulaştı- nldığı iddia olunur. Türldye'de İnfaz Uygntamatannm Ge&şnni Türkiye'de 647 sayıli yasanın yürürlüğe girişinden önce "Tedrici infaz Sistemi" uy- gulanıyordu. TCY'nin 3038 sayıh yasa ile değişik 13. maddesi ve izleyen maddelerde infaz, ağır hapis cezalannda 4 evreye aynl- mıştı. Cezanın 20/1 'i gece gündüz yahıız başına bir hücrede infaz ediliyordu. 2. dev- rede hükümlü, yalnız geceleri hücrede kalı- yor, sabahlan diğer hükümlülerle birlikte çahşıyordu. 3. devrede hükümlü, iş esasına göre kurulu cezaevlerine alınıyordu. Bura- da geçen 1 gün, 4 günlük mahkûmiyeti kar- Ancak, hem cezaevlerinin yapısı hem de o dönemde oluşan muhalefet nedeni ile 7.6.1957 tarihli bir genelge ile bukurahn 15 yıldan az olan hapis cezalanna uygulanaca- ğı bildirildi. 2. Devre ise birinci devrede geçen sürenin düşühnesi ile kalan sürenin, yansı olarakka- bul edildi. 3. Devre, kalan süreyi oluşturuyordu. Bu uygulama, doğal olarak olumsuz so- nuçlar yarattı. Cezaevlerinde firar, yarala- ma, öldürme ve ayaklanma gibi olaylan art- ürdı. Bunun üzerine infaz sisteminde yeni- den düzenlemelere gidildi. 1957 yıünda yü- rüriüğe giren 6988 Sayıh Yasa ile TCY'nin 13,16,17. geçici 1 ve 2. maddeleri yeniden şuydu. Bu yasanın yayımlanmasrndan sonra Uk kez, tüzük yapıldı. Yasadan daha aynntılı olan bu tüzükle de, günün koşullanna ve sahip olunan infaz anlayışına göre, U 3eri" sayılabilecek düzenlemeler getiriliyordu. Ancak, infaz yasası, uygulayıcılar tarafın- dan özümsenmedi. Yasayı hazırlayanlar, uygulayıcıları hazuiamak için çaba gös- tennediler. Meslek içi eğitimle infaz huku- ku ve ilkeleri, cezaevi savcüan, müdürie- ri ve infaz koruma memurlanna aktanl- madı. Yeni bir yasa, eski kafalann ehnde işlevsiz hale geldi. Idarennı en üst infaz kurumu olan Ada- let Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü personeü dahi 19901ı yüiara dek uygulamanın çağdaşlaşürüması için yeterli çabayı göstennedi. 1990'h yıllardaki reform çabalan ise si- yasi rûzgârlara kurban edildi. gitti. Ceza infaz hukuku, ülkemizde bir bi- lim dah olarak ele alınmamışü. Hukuk fa- kültelerinde dahi ders olarak yer almıyordu. Hukukçulardan başlayarak infaz koruma memuruna kadar, bu alanda çalışacak per- sonelin hiçbiri, yeterli infaz eğitimıyle do- natUmamıştı. Cezaevindeki tüm personel, uygulama içinde kendi pratiği ile "bilgi'' kazanıyordu. Suçlulann çoğunlukla eğitimsiz kesim- den gelişi, hak arama bilincindeki eksiklik, cezaevlerinde "zorun" egemen olmasına ne- den oldu. Suçlu, devletin, kendisini "kapatma" hakkı olduğunu büiyor, kapatıldığı yerde, devletin her türlü zor kullanabüme yetkısi olduğunu düşünüyordu. Idareye göre de, "kapaülan" zorla ıslah edilmeye müstahaktı. Böylece 647 Sayıli Yasa, yazUı bir metın olarak rafJarda bekle- di. Yasa yabuzca disiplin cezalannın işleyi- şi ve şartlı salınmada sürenin hesabı için arumsandı. Koğuşta ağa, kapı altmda gardiyan, ma- kamında müdür-savcı, tutuklu ve hükümlü için "egemen güce" dönüştü. Tutuklu ve hü- kümlü, yalnızca itaat eden durumunda kal- dı. 'Suçlu Içerlde. suç dı$arıda kalır' ilkesl İhlal edildi ö zellikle olağanüstü dönemler- de devlet aleyhine faaliyet gösterdıkleri savı üe gözaltına alınan, tutuklanan ve hüküm giyen bireylere yöneük olarak infaz hukukunda sının asan ve açıkça insan haklan üüab olarak nitelendirüecek uygu- lamalar başladı. Bu uygulamalan, yasal bir biçime kavuşturmak amacıyla hem pratüc- te hem de yasal düzlemde adh'-sıyasi suçlu ayınmı gündeme geldi. Bu açık bir çifte standarttı. Büındiğı gibi adli suçlarda, suçtan zarar gören bıreydir. Devlet, koyduğu kurahn (yasamn) ihlali nedeni ile suçun dolaylı mağduru durumundadır. Siyasi suçlarda mağdur, doğrudan doğ- ruya devlettir. Bu tür suçlarda hem devlet- çe konulan kural ihlal edilmiştir hem de mağduru devlet olan bir suçla karşı karşı- ya kalınmıştır. Bu durum, devletın, siyasi suçlular üze- rindeki baskısının katmerlenmesine neden olmaktadır. TMY'nin infazla ilgili hükümleri (örne- ğin cezalann artönmı, hücre tipi cezaevle- rinde infaz, şartlı salınmada ayncalık vb.) bu kavrayışm Uginç bir örneğıdir. "Hapishane" kavrammdan "cezaevi" kavramına dönüşte dahi bu" gerçeğin yan- sıması vardır "Hapishane", hapis tutulan, kapatüan yerdir. Cezaevi ise yasanın ceza- yadönüşnirüldüğü bir süreci iiade eder. 647 Sayıh Yasa'daki esasler böylece hayata geç- medi. özellüde, olağanüstü dönemlerde, ceza- evleri, gerçek bir işkencehaneye dönüştü. Siyasi iktidarlar, ıslahı, kendi ıdeolojisinin şmnga edümesi olarak kavradı. 1971 ve 1980'li yülar, sivil kişilerin, "eridji" sayıl- dığı, askeri talime tabı tutulduğu, "çök- kaDc"lann "Domal" emirleriyle dayağın ve ışkencenin hâkim olduğu "cezaevleri" uy- gulamasını başlattı. Savunma hakkı da da- hil olmak üzere, bu süreçlerde "insani" hiç- bir hak tanınmadı. Var olan tnfaz Yasası dahi askıya alındı. Cezaevlerinde bulunanlar, adeta gözaltı sü- resini arar hale geldüer. Orada, gözaltı sü- resi bitince, işkence de bitiyordu. Fakat ola- ğanüstü dönem cezaevleri, tam bir ışkence- haneydi. ölümler ve açlık grevleri Y •ayıncı thanErdost, cezaevi da- yaklannuı ilk kurbanlan ara- smdadn-. TÖB-DER Saymanı Abduüah Gülbudak (1983), Fatsa Beledıye Başkam Fîkri Sönmez (1986), cezaevi koşuUannın ölü- me gönderdiği isimler arasmdadu". 12 Eylül'de Diyarbakn- Askeri Ceza- evi'nde 40 ölüm olayı olmuştur. 02.03.1989'da Eskişehir'den Aydm'a sürü- len tutuklulardan Mehmet Yalçınkav'a, Hü- seyinHüsnüEroğlu, 1994'teDıyarbakırjda bu cezaevi operasyonunda Ramazan Öz- tûrk, 1995te Süleyman Ongun, 21 Eylül 1995'te tzmir-Buca'da yine bir operasyon- da Uğur Sanaslan, Yusuf Sağ, Turan Kıhç, 04.01.1996'da İstanbu) Ümranıye Ceza- evi'nde, yıne operasyonda AbdühnedtSeç- kin, Orhan Özen, Rıza Boybaş, Gültekm Bejhan, son olarak 26 Eylül 1999 tarüun- de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde Ön- der Gençarslan, lsmet Kavakho^u, Nevzat Çiftçi, Zafer Kırbı\Tk,AzizDönmez,Mabir Emsabiz, Ahmet Savran, Abuzer Çat, Ümit Altmtaş, HaKl Türker yaşamlannı yitırdi- ler. Çok sayıda yaralanan oldu. Açlık grevleri ölümleri ise 1985 yılında 8'i Diyarbakn-, 4'ü İstanbul olmak üzere 12,1993'teMuş Cezaevi'nde 1,1995'te 2, 1996'da da 12 tutuklunun ölümüyle sürdü. Cezaevlerinde süren insan haklan ihlal- leri, doğal olarak direnişlere neden oldu. Direnişlerin, özellüde "siyasi suçlu" ola- rak nitelenen kişilerle başlaması da doğal- dı. Hak arama pratiği olan bu kesim, döne- min özellüderi nedeni ile hak arama için son çare olan açlık grevlerine yöneldüer. Açlık grevleri, cezaevi gerçeğinin yalın fotoğraflandn-. Bireyin, özgür ya da tutuk- lu olsun, en değerli hakkı, yaşamaktrr. Ya- şam yoksa, diğer haklann savunulması da olanaksızdır. AJışılmış deyimle, en temel haktır yaşamak. Açlık grevi, her zaman ölümle bitebilir ya da ölüm orucuna dönüşebüir. Bu risk, greve neden olan hak gasbının bo)aıtunun ve talep edilen haklan değerinin de ifadesidir. Adh ya da siyasi olsun, tu- tuklu ve hükümlülerin, bu nedenle sücça kullanmayacaklan, yıpratmayacaklan bir hak arama yoludur. SORECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle