Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Semih Günver
toprağa venildi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - Gazetemizde bir
süre dış politika
konulannda yazılar da
yazan emekli Büyûkelçi
Semih Günver, 42 yü
hizmet verdiği Dışişleri
Bakanbğı'nda düzenlenen
bir törenin ardından dün
deftıedıldi. Dışişleri
Bakanı lsmail Cem,
bakanlığın öniinde
düzenlenen törende,
Günver'in Türkiye'yi her
ortamda "en üst düzeyde
başanyla" temsil ettiğini,
özellikle Avrupa Konseyi
Daimi Temsilciliği
sırasında zor bir görevi
yerine getirdiğini
anımsattı. Büyükelçinin
kitaplannda bahsettiği
"çok boyutlu bağımsız ve
çok yönlü dış politika"
ilkesinin bakanhkça
uygulandığını belirten
Cem, Günver'in 42 yıllık
süren tneslek hayatından
sonraki emeklılık
döneminde de rehber
olmaya devam ettiğini,
yeni kuşaklara yol
gösterdiğini anlattı.
OSSsınavı
hanrlıklan
I ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - 18 Haziran
2000'de yapılacak Öğrenci
Seçme Sınavı'na (ÖSS) 1
milyon414binkişi
giriyor. Aday sayısmda
geçen yıla göre 62 bin 536
eksümeoldu. 2000 ÖSS
başvuru formlannm
okunma işlemlerinin
tamamlandığı ve bilgilerin
bilgisayar ortamına
aktanldığı bildirildi.
Başvuru bilgilerinin Bilgi
Kontrol Formlan'na
basılarak 21 Ocak 2000
tanhınden itibaren
adaylann adreslerine
postalanmaya başlanacağı
kaydedilen açıklamada,
"Bilgi Kontrol Formlan ile
Ugili açıklamalar, bu
formların arka yüzünde
yer almaktadır. Adaylann
üzerinde düzeltme yapüğı
formlar21 Şubat2000
tarihine kadar ÖSYM'ye
ulaştınlmış olacaktır.
Düzeltme yapılmayan
formlar, ÖSYM'ye geri
gönderilmeyecektir''
denıldi.
hD ve Mazhmh
Derm
açıklaması
• Istanbul Haber Servisj -
lnsan Haklan Derneği
(İHD) Istanbul Şube
Başkanı Eren K.eskin, son
günlerde sayılan giderek
artan ve Islamı kesime
yakrn olduklan beürtilen
kayıp işadamlanyla ilgüi
gelişmelerin "tebJikeli ve
şüpheli" olduğunu belirtti.
Keskin "Devlet,
sorumlulan ortaya çıkarana
kadar sorumludur" dedi.
Mazlum-Der
yöneticilerinden Ahmet
Mercan da kayıp işadamı
Mehmet Salih Dündar'ın
ailesiyle birlikte, ÎHD
tstanbul Şubesi'nde
düzenlenen basın
toplantısında, kayıplann
aynı dönemde görülmesini
kuşkulu bulduklannı ifade
etü.
Oruç chayetinde
tahliye
• MALATYA(AA)-
tnönü Üniversitesi'nde
oruç tutmadığı
gerekçesiyle öğrenci
Umit Cihan Tarho'nun
öldürülmesi ile ilgüi
olarak haklannda
dava açılan 7 kışiden
bui tahliye edildi.
Mahkeme, tutuklu
sanıklardan Caner
Öztürk'ün tahliyesine,
Kadir Kılıç'ın tutukluluk
laalinin devamına karar
verdi.
Tazminatlann işsizlik sigortası ile bağdaştınlarak işlevsizleştirilmesi düşünülüyor
Kıdeıııe fontırpanıIŞKKANSü
BANUSALMAN
ANKARA-Milliyetçi Anasol
iktidan, milyonlarca işçınin iş
güvencesi niteliğindeki kıdem
tazminatının, işsizlik sigortası
ile bağdaştınlarak işlevsizleşti-
rilmesi için hazırhklara başladı.
Hükümetin "2000 Progra-
mı"nda, kıdem ve ihbar tazmi-
natlannın işsizlik sigortası ile
birlikte değerlendirilerek fon
oluştunılması öngörüldü.
Sosyal güvenlik reformu ile
işçilerin haklannı büyük ölçüde
budayan koalisyon ortaklan, bu
kez yıllardır tartışılan ve işçi ke-
siminin hiç ödün vennek isteme-
diği kazanıbnış haklanndan *kı-
dem ve ihbar tazminatlanna7
'
göz dikti. Çalışma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanlığı'nın "yeniden
yapılanma" adı altında sürdür-
düğü çahşmalar, bir yandan sağ-
lık- emeklilik gibi alanlan para-
h hale getirmeyi amaçlarken, di-
ğer yandan sermaye kesiminin
üzerinde yük oluşturduğu gerek-
çesıyle "kıdem ve ihbar tazmi-
naü" haklan da masaya yannl-
dı.
Hükümetin "2000 YıhProgra-
mı"nda, iki ayn bölümde "la-
dem ve ihbar tazminatlarTna
yönelik hedefler, şöyle açıklan-
dı:
"İşsizliksgortasuun kuruhna-
sma iuşkiıı 4447 sayıh kjinunnn
yd 1999 içinde yürürlüğe gjnne-
si nedeniyle kıdem ve ihbar taz-
minaü müesseselerinin yeniden
düzenlenmesi ve kıdem tazmina-
0 fonunun kurulması önem ka-
zanmıştır. İşsizlik sigortasırun te-
sis edilmesi nedeniyle, işsizKk si-
gortası ile bir arada değerlendi-
rflmesi gereken kıdem ve ihbar
tazminab müesseselerinde gere-
ken düzenlemeiere iaşkin hazır-
hU yahynalan tamamlgnar-aktır
Kıdem tazminaü fonunun kurul-
ması çahşmalan bir proje hatine
getiritecek ve bu çahşmaJaruı flk
aşaması olmak üzerefonunpren-
sipleri befirfenecektir.''
Programda yer alan "fonun
prensipterrnden kastedilen ye-
ni düzenlemelerin ilk ayağını 1
Haziran 2000'de yürürlüğe gire-
Hukuk Kurultayı 2000' Ankara'da Ecevit'in açış konuşmasıyla başladı
'Adoleti scığkımak ulusalgörev'ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su)-Cumhurbaşkanı SükymanDe-
mirel. "ulusal hukukun evrensel
normlara uygun oünadığı sürece"
Avrupa'ya uyum sağlamanın
mümkün olamayacağını söyledi.
Başbakan Bülent Ecevh, adaletin
devletın temeli olduğuna dikkat çe-
kerek cezaevlerinin mahkûm olan
terör örgütü üyelerince "ejtan ve
eğitim karargâhına'" dönüştürül-
düğünü söyledi. Ankara Barosu
Başkanı Hakkı Suha Okav, Türkı-
ye'de yeni bir hukuk evrimi gerek-
sinimıne işaret ederek "Yeni açı-
bmlar irdelenmeü. \eterüüği taro-
şümalı ve bu gereksinimler betir-
lenmeti" dıye konuştu. Türkiye Ba-
rolar Bırliğı (TBB) Başkanı Enüp
Özgen, Türkiye'de hukuk reformu-
na gereksinim olduğunu vurguladı.
Ankara Barosu'nca düzenlenen
"Hukuk Kııruhavı 2000" Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde
açış konuşmalanyla başladı.
Başbakan Ecevit, 57. hükümetin
hazırladığı ve yürürlüğe koyduğu
yasalan anlattı. Hukuk düzeninin-
de kamuoyunu rahatsız eden bir
özelliğin de cezalar arasındaki den-
gesizlik olduğuna dikkat çeken
Ecevit, "Kimi dıınımlarda, azdı
katiler veya devleti ve halkı soyan-
lar. hukuk düzenimizdeki çefişld-
lerden yararianarak küçük ceza-
bria kurtulurkeo hatta bazeoza-
manaşımıyla hiç ceza görmezken,
bir pankart açan, duvara döviz ya-
zan veya açbğmı basüramayıp iki
dffim baklava çalan çocuklar yıDar
sûren hapis cezalanna mahkiîm
edüiyor. Bu çelişküerden dekurtul-
mamız gerekir" dıye konuştu.
Bir başka sorunun da terör eyle-
mi nedenleriyle mahkûm edilenle-
rin cezaevlerini eğitim ve eylem
karargâhına dönüştürebilmiş ohna-
lan olduğunu beîirten Ecevit, bu
durumun devletın ayıbı olduğunu
kaydetti. Adaletin devletın temeli
olduğunu anlatan Ecevit, bu teme-
KURULTAYI
ooCezaevterinde asayis çagfanmarian, yurtta asayişin sağlanamayacağma dikkat çeken Ecevit, "Cezaevterin-
deki sorunun başka nedeni de ilgfli kuruluslar arasmda işlevsd bir tşbiıüği nhnamaoriır" dedi (AA)
li sağlamlaştırmanın başta gelen
ulusal görev olduğunu kaydetti.
Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk. dünyada ve Türkiye'de yaşa-
nan gelişmelere uygun yeni bir hu-
kuk düzeni kurulduğunu belirterek
"tnsanhakiannassy'gı, özgürlükle-
rin genişietimesi vedemokratik dö-
zenin tam olarak yerkşmea, bu ye-
ni hukuk düzeninm temel nitetikk-
ri olarak gösteramektedir'' dedi.
TBMM Başkanı Yıktaim Akfou-
hrt, ç "Daima değişen tophıma
uyunı sağbyabilmek amacryla hu-
kukun değiştirilmesi gereldr" de-
di. Akbulut, bir ülkede her soru-
nun çözûmünün hukukun üstünlü-
ğüne bağlı olduğuna inandığım
söyledi.
Ankara Barosu Başkanı Okay,
Türkiye'nin belirlediği ve hak etti-
ği yeri almak için yeni hukuk evri-
mine gereksinim olduğunu belir-
terek "Yeni açüımiar irdelenmeli,
yeterhiiği tarüşumalı ve bu gereksi-
Bİmier beMrtenmebdir'' dedi.
TBB Başkanı Özgen, Türkiye'de
artık bırhukuk reformunu gereksi-
nım olduğuna dikkat çektı. Özgen,
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un
"Ana\-asa gayri meşnıdur" sözle-
rini üstü kapalı olarak eleştirirken
"Anayasanın ga>Tİ meşru oiduğu
düşüncesine kaülmnoruz. Ama de-
ğjştirimesi gereken birçok madde-
a olduğuna inanrvoruz" dedi.
Demırel de Türk Idareciler Der-
neği'nce düzenlenen "tdarecfler
Gûnü" toplantısında yapüğı ko-
nuşmada, ulusal hukukun evrensel
hukuk ve Avrupa hukukuyla bağ-
daşnnlması durumunda bazı zorla-
malara maruz kalınacağını söyledi.
Demirel, "Zoriamabu-amaruz ka-
tocağız diye de biz böyle bir düm-»-
nm içme ginnezsek, çağdaş bir dev-
let ouna vasûmızı ka>1ıedeceğiz.
Ulusal hukuk evrensel normlara
uygun oünadığı sürece, bu büyük
biroğin içinde ohnak mümkÛD de-
ğü" dıye konuştu.
-Çağdaş Ana>asa, HukukveDe-
mokrasi konulu konferans da bu-
gün saat 10.00'da Bilkent Oteli Fa-
ruk Erem Salonu'nda gerçekleşti-
nlecek. "Temel Hak ve Özgürlük-
lerin Kapsamı ve Smuiandıruması
Sonmu" konulu açık oturum da sa-
at 14.00'te a>Tiı yerde yapılacak.
"Fefeefe, Hukuk ve tnsan Haidan"
konusuyla ilgüi bıldıriler de saat
10.00'da Ernest Hirş Salonu'nda
tartışılacak.
cek olan "işsizlik sigortası"nın
oluşturacağı dile getiriliyor. Bu-
na göre, zorunlu tasarnıf kesin-
tileri işsizlüc sigortası adı altın-
da işçilerden kesümeye devam
edecek. Bugüne değin işçilerin
keyfi işten çıkanlması önünde-
ki en büyük engel olarak görü-
len "kıdem tazminab", işsizlik
sigortası çerçevesinde değerlen-
dirilecek. Bir başka anlatunla,
işsizlüc sigortasırun devreye gir-
mesi gerekçe gösterüecek ve kı-
dem tazminan "caydmcıhk" un-
suru göz ardı edüerek bir fona
aktanlacak. Bu durumda
işçüere; işten aülmalan ya
da emeklilik, malullük,
yaşlıhk gibi hallerde ahna-
ya hak kazandıklan kıdem
tazminatı ya da ihbar taz-
minatı, kendi ışvereninden
değıl, oluşturulacak fondan
ödenecek. Böylelikle "iş
güvencesi" yasası da çıka-
nbnadığı ya da böyle bir si-
yasi kararlılık da gösteril-
mediğı için, işçilerin işve-
ren karşısındaki en büyük
"güvencesi'' ortadan kaldı-
nlmış olacak.
'Tırpan atihyor'
Edinilen bilgıye göre kı-
dem tazminatının yalnızca
emeklilik halinde ödenme-
si, işten çıkarmalarda ise iş-
sizlüc sigortasının devreye
girmesi de tartışılan konu-
lar arasmda yer alıyor.
Uzmanlar, kıdem tazmi-
natmın 12 Eylül dönemin-
de önemli bir nrpan yediği-
ni anımsatarak "Kıdem
tazminatı ta>anı 12 Eylül
öncesinde asgari ücretin 1S
kataydı. 12 Evlül sonrası, bu
tavan daralüldı. Örnegin,
eski uygulamaya göre bir iş-
çinin kıdem tazminatı tava-
nı bugün 800 milyon uravı
bulurken, halen uygulan-
makta olan sistem bu tarva-
nı 500 miKon lirada dondu-
ruyor" dedüer.
Görüşlerine başvurdu-
ğumuz TİSK Genel Sekre-
teri Bülent Pirler, kıdem,
üıbar tazminatlan Ue işsiz-
lüc sigortası, işgüvencesi, ış
mahkemeleri yasası, tş ve
İşçi Bulma Kurumu'nun
yeniden yapılandınlması
ve özel istihdam acentele-
rinin kurulması konulan-
nm birlikte ele ahnması ge-
rektiğini belirtti. "Bunlarm
yedisini bir arada getinne-
dikçe sistemin bir ayağı ek-
sik kalacaktu"" dıyen Pir-
ler, kıdem tazminatı içın bir
fon oluşturulmasına karşı
çıktı ve buna gerekçe o-
larak "fonlann sağhkh
k»lamamaq"ni gösterdi.
Öcalanın
idamı
Türkiye'ye
zarar
verır
ANKARA (Cumhuriyet Bfirosu) - Avrupa
tnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) Genel
Sekreteri Wohgang Peukert, AbduUah
Öcabn'nı ölüm cezasının infaz
edilmesinin Türkiye'ye zarar vereceğini
söyledi. Peukert, Türkiye'nin idam
karannı ertelemesınin zayıflık değıl, güç
ifadesi olacağına inandığım kaydetti.
"Hukuk Kuruhayı 2000" çerçevesinde
düzenlenen "Hukukmt EvTenseiesmesi
ve Ulusal EgemenMk" konulu konferansta
konuşan AİHM Genel Sekreteri Peukert,
kişisel olarak teröristlere hiçbir sempatisi
olmadığını, tersine terorizmde yaşammı
yirirenlerin aUelerine sempati
duyduğunu. ancak Öcalan'm idam
edilmesinin Türk mületine ciddi zarar
getireceğini duşündüğünü söyledi.
Wolfgang Peukert, Öcalan'm
avukatlannın, Türkiye'nin Avrupa însan
Haklan Sözleşmesi'nin "adfl yargdanuı
flkesûır flılal ettiği iddiasıyla AİHM'ye
başvuruda bulunduklanm anımsattı,
AİHM'nin yapacağı inceleme sonunda,
sözleşmeyi ihlal etmediğine karar
vermesi durumunda Türkiye'nin Öcalan
hakkındakı idam karannı infaz etme
hakkına sahip olacağmı belirten Peukert
şunlan söyledi: "Sözkşmenin 2. maddesi,
yaşam hakkmı düzenkr. Ancak ölüm
yy^a^nm uvgulanması konusunda istisnai
hükunıkri vardır. AİO nomarah protokol
ise idammkakünunaa hakkındadır.
Türkiye, alü numanh protokohın tarafi
zarar getireceğini tahmin ediyorum. Ek
gerflimlere neden olur. Türkiye'nin
Abduflaa Öcalan hakkmdaki idam
kararuu tehir etınesinin bir zayıflık degH,
aksine bir güç ve kudret ifadesi olacagına
mamyorum." Peukert, AİHM'nin ara
kararlannm herhangi bir bağlayıcılığı
buhonmadığını. ancak kişisel görüşüne
göre yeni düzenlemelerle bu ara
kararlann bağlayıcılığının ohnası
gerektiğini bildirdi. Peukert, Öcalan'm
başvurusu reddedilse bile, Türkiye'nm
ölüm cezasını infazı ile ilgüi uluslararası
reaksiyonlan göz önüne alması
gerektiğini söyledi. Avrupa tnsan Haklan
Sözleşmesi'nin olumsuz yönlerinin de
bulunduğuna dückat çeken Peukert,
mahkemenin verdiği kararlann
bağlayıcılığının olmadığmı söyledi.
ABHM"nin Türkiye'nin Öcalan hakkmda
verdiği idam karanna ihtiyati tedbir
karan koyduğunu arumsatan Peukert,
"Fakat bu karann herhangi bir
bağlaytcıhğı olmadıgı kanaatmdevim"
dedi
IRMIKIAYDIN ENGtN aengin(S doruk.net.tr.
Hani durup dururken iki gün-
lük bir elektrik kısınttsı uygulan-
dı. Ardından, nükleer enerjiden
başka çıkar yol kalmadığı ilan
edildi. Akkuyu nükleer santralı
ihalesi için düğmeye basıldığı
açıklandı. Onun da ardından
elektrik kısıntısı sona erdirikdiy-
di...
Anımsadınız mı ?
Durun, durun, hemen "Ne de-
mek anımsadınız mı? Tabii
anımsadık" demeyin. Farkında-
sınız, ıslak sabundan beter Tür-
krye gündeminde, nükleer sant-
ral tartışması epeydir gazete
sayfalanndan, TV ekranlanndan
uzaklaştı. Sorunu tartışmayı sür-
düren dar bir akademisyenler
çevresi ise, 'ağaçlan' konuş-
maktan 'ormanı' çoktan gözden
yttjrmiş gibi; yakında "Yav, biz bir
şey tarüşıyordukda, o neydio?"
diye sorarlarsa şaşmayın.
Üstelik akademisyenler, Gre-
enpeace gibi çevre savaşçılan,
şu ya da bu ölçüde 'nükleer
enerji' taıtışmasına katılan bü-
tün medya kurumlan, hatta bü-
tün aydınlar arasmda, sorun hep
bir 'çevre sorunu' olarak ele alı-
nryor, ele alınmakta. Yani nükle-
ersantral sorunu hep ekonomik,
Nükleer'in Santralı ve Bombası
teknolojik açıdan ya da sağlık ve
çevre açısından irdelenmekte,
tartışılmakta. Nükleer enerji yan-
daşlan ve karşrtlan hep bu ek-
senler üstünde aynşıyorlar.
Yani...
Yani, nükleer reaktörie elektrik
enerjisi üretiminin siyasal boyu-
tu galiba hiç ele alınmadı.
Ne dersiniz, nükleer enerjinin
durup dururken ya da yeniden
ısıtılıp birden Türkiye'nin enerji
üretim politikasının temel tercihi-
ne dönüşmesinin bir siyasal ya-
ni yok mu?..
• * •
Şu minik senaryoya bir göz
atar mısınız?
Ekonominin ve onun doğal
uzantısı siyasetin küreselleşrne-
si artık bir olgu. Nakit para, çek,
hisse senedi, mal ya da mala dö-
nüşmüş bilgi kıiıklannda ve bü-
tün ulusal sınırian ezip geçerek
yerküre ölçeğinde dörtnala do-
laşrnak isteyen 'sermaye', yep-
yeni ekonomik ve siyasal ilişkiler
üretiyor.
Küreselleşmenin etki alanına
girmiş ülkelerin geleneksel siya-
si ödevleri ve işlevleri de ciddi
değisimlergeçirmekte. Düne ka-
darTürkiye'ye, "Sanayileşmegi-
bisaçma sapan hedefleri birya-
na bırakın; seAvrupa'nın mana-
vı, kasabı, sütçüsû ve turizm ala-
nı olma görevi üstlenin" den-
mekteydi. Geçen yüzyılın 70'li
yıllan bu tartışmayla geçmişti.
Gün geçti, devran değişti. Tür-
kiye'ye biçilen uluslararası (ya da
küreseO ödev de değişti. Karma-
şıklaştı ve çapraşıklaştı.
Sanayileşmiş, hatta 'sanayi
ötesi' denen eşiği aşmış toplum-
lann (ABD, Japonya, Kanada,
Avrupa Biriiği) enerji kaynaklan
(petroi, doğalgaz), ağıriıklı olarak
Ortadoğu, Kafkaslar, Ortaas-
ya'daki topraklann altında yatı-
yor.
Bu uçsuz bucaksız enerji de-
polan, aynı zamanda yeryüzü-
nün siyasal bakımdan en istik-
rarsız bölgeleri. Yani 'çokuluslu
şirket imparatortuklan' için ke-
sinlikle 'zapt-ü rapt' altına alın-
ması gereken, enerji kaynaldan-
nın güvenliği için ne gerekiyorsa,
duraksamadan yapılması gere-
ken bir coğrafya dilimi sözkonu-
su veTürkiye bu coğrafyanın gö-
beginde.
Yani Avrupa'nın sütçüsü, ma-
navı, kasabı ve turizm alanı ol-
mak gibi eskiden biçilmiş görev-
lere, şimdi çok daha önemli, çok
daha kilit bir görev eklendi: Dün-
ya doğal enerji kaynaklannın en
yoğun oiduğu bölgenin güvenli-
ğini ve istikrannı sağlamak.
Bu 'istikran sağlama ödevi'riın
aygıtı ne olabilir?
Sorunun günümüz dünyasın-
daki yanrtı tek: Askeri gûç!
Tamam, Türkiye'nin sayıca
çok büyük bir ordusu var. Ama
konvansiyonel (gelenekseO si-
lahlarla donanmış bir ordu bu.
Türkiye ile Israil arasında ku-
rulmuş askeri işbiriiğinin her ge-
çen gün pekişmesi, bölgedeki
istikrar açısından önemli. Ama
geleneksel (konvansiyonel) si-
lahlar temelinde bir işbiriiği bu.
Oysa bu kadar kilit, bu kadar
karrnaşık ve bu kadar karman
çorman bir bölgede çok daha
caydıncı bir askeri güce gerek-
sinim olsa gerek.
Bugünkü teknolojik verilere
göre 'çok daha caydıncı bir as-
keri gûç' teriminin Türkçesi iki
sözcüktür: Nükleer güç!
Nükleer gücün günlük dildeki
karşılığı da iki sözcüktür: Atom
bombası!
•••
Elektrik enefjisi üreten nükle-
ersantrallarla, nükleerölüm üre-
ten atom bombası aynı teknik
sürecin farklı yüzlerinden ibaret-
tir. Yani...
Yani nükleer reaktörün varsa
atom bombası da yaparsın!
Atom bomban olursa, kaşlannı
çattığın anda (ya da sana, "Bir
kaş çatsana şunlara" dendigi an-
da) Ortadoğu'da, Kafkaslar'da,
Ortaasya'da devletler dikkat ke-
silir; hükümetler abdest tazeler,
insanlar korkuyla birbirine soku-
lur...
• • •
Bu yazryı bir 'başlangıç' sayın.
Bu yazıyı, sorunun bir başka
canalıcı (gerçekten canalıcı) bo-
yutunun tartışılması için bir çağ-
n sayın.
Haydi tartışalım!
POLİTtKA GUNLÜĞÜ
HtKMET ÇETİNKAYA
Çağcıl Devlet...
Nereden nereye geldik...
Geçen yıl ocak ayında Abdullah Öcalan henüz
Kenya'dayakalanmamış, Türkiye'ye getirilmemişti...
Apo, Roma yakınlannda bir villadaydı. Türk gaze-
tecileri Roma'dan haber veriyorlar, televizyoncular
canlı yayınla gelişmeleri aktanyoriardı...
Roma Büyükelçisi Inal Batu'ydu...
Şimdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Batu, bir yıl
önce gazetecilere aynen şunu söylüyordu:
"Apo'nun sonu yaklaşıyor..."
Bu ilginç birsaptamaydı...
Deneyimli büyûkelçi, Apo'nun sonunu görmüş-
tü...
Apo, şu anda Imralı'da...
Dün sabah liderier zirvesinden önce, Başbakan
Bülent Ecevit'in Ankara Barosu'nun düzenlediği
toplantıda yaptığı konuşmayı dinlerken, dünü ve bu-
günü düşündüm...
Ecevit şöyle diyordu:
"Dış dünyada da devletimizin saygınlığı yüksel-
mektedir. Böyle birsürecegölge düşürmeyi, herhal-
de koalisyon ortağı partilerden hiçbiri içine sindir-
mez..."
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, 'kabile
topluluğu' değil!..
Toplumun çağcıl olmasının yolu siyasal ve devlet
erkinin çağcıllığından geçeıt.
Bakın, Mart 1997'de Genelkurmay Başkanlığı'nın
Içişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporda; Doğu, Gü-
neydoğu ve Iç Anadolu'da kimi vali ve kaymakam-
lann tarikat şeyhleriyle olan ilişkileri, şeriatçı prgüt-
lenmedeki etkinliklerinden söz ediliyordu...
O günden bugüne ne değişti?
Istersenız daha gerilere gidelim...
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk llkeleri ve Inkılap
Tarihi Enstitüsü'nden Doğan Duman'ın doktora te-
zinden bir bölüm aktaralım:
"1983'te yapılan yasa değişikliğinden sonra i-
mam-hatip çıkışlılar başka alanlara yönelmişlerdir.
1987 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Prof. Dr.
Cemal Mıhçıoglu'nun yaptığı incelemenin sonuç-
larına göre SBF'de okuyan öğrencilerin yüzde
40'ının imam-hatip çıkışlı oiduğu, bu oranın 1992 yı-
lındayüzde60'ayükseldığigörülmektedir. Yine 1988
yılında ÖSYS sınavlannda 8 bin 714 imam-hatipli
hukuk fakültelerini, 4 bin 754'ü de kamu yönetimi-
nibirinci tercih olarak kullanırken, sadece 2496'sı ila-
hiyat fakültelerinde kararkılmıştır. Aynıyıl biryükse-
köğretim programına yeıiesen 9 bin 931 imam-ha-
tipliden yalnızca 98Ti, yani onda biri Hahiyat fakül-
telerinde eğitime başlamıştır."
• • •
Ecevit dryor ki:
"Çağımızda yalnız ekonomi değil, hukuk da özel-
likle demokratik ülkelerde giderek küreseileşmekte-
dir. Hatta insan haklan bağlamında hukuk hızla ev-
renselleşmektedir..."
Doğru!..
Türkiye'ye dönüp baktığımızda günlerdir, Apo'nun
boynuna yağlı urganın geçirilip geçirilmemesi tartı-
şılıyor...
Daha birkaç yıl önce Refah Partisi, 'insan hakla-
n' adına PKK'ye sempatiyle bakarken, Güneydo-
ğu'da seçmene dönük 'Kürt Sorunu na ılışkin hesap-
lar yaparken, kimi Kürt kökenli mılletvekilleri Apo'ya
"Sayın öcalan" derierken bugün ilginç bir yöntem-
le kamuoyunu kandınyorlar:
"Apo'yu asıp kurtulalım..."
28 Şubat süreci Türkiye'de 'gerici-ırkçı' örgütlen-
meyi geriletmiş; din pazarlamacılannın, yobazlann gi-
rişimleri yöntern degiştirmiştir...
Bugün bir başka hesap söz konusudur...
Öcalan'ı boynuna yağlı urgan geçırip darağacına
göndermek, onlara siyasal alanda çıkar sağlayacak-
tır. Onlar için devletin ve halkın çıkarian değil, kişisel
beklentiler önemlidir...
Elbet burada bir başka önemli nokta da şehit ana-
lan, babalan, kardeşleri, eşleri, çocuklannın duru-
mudur...
Onlann çektikleri acı, çığlıklanyla yaşamın hüznü-
nüoluşturuyor elbet...
O gözü yaşlı insanlara banşın ve kardeşliğin ölüm-
lerte değil, sevgiyle çoğalacağını anlatabiliriz...
Ama anlatamıyoruz!..
Çünkü siyasal erk ve devlet erki çağcıl değil!..
• • •
Çağcıl devlet olmanın koşulu, Türkiye'de yasa-
madan yürütmeye, yargıdan eğitime dek tüm kurum
ve kuruluşlarda 'çağcıl kafalann' çoğalmasından
geçer...
Önceki gün MİT Müsteşan Şenkal Atasagun,
Başbakan Bülent Ecevit'e brifing verdi; terör ey-
lemleri' konusunda bilgilendırdi...
Artık Türkiye 'kan gölü'nü kurutmalı, eli kanlı
Apo'yu imralı'da kendi kaderiyle baş başa bırakma-
hdır...
Türkiye'nin banşa, kardeşliğe gereksinimi var-
dır...
Savaşlar, öç almalar bir toplumu çağcıl yapmaz;
ortaçağın kin ve nefretine teslim eder...
Seçim hesaplarryla kendi çıkarlannı gözetenlere;
din pazariamacıianna, sermayeleri ırkçılık olan siya-
set cambazlanna şöyle seslenmeliyiz:
"Bu ülke sadece sizin değil, hepimizin!"
hikmet.cetinkaya<fl cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: Ö212/ 513 90 98
t Cumhuriyct
^ kitap kulübû
iıun ÇPHUM ÇAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR
2 BASI
OCCOOCT.
KUBILAY OIAYI VE TARİKAT
KAMPLARI
4 BASI
900D0CTL
SANCILI YILLAR KU$ATILMI$
SOKAKLAR
4 BASI
K|ZU POSTUNDA KURT
1 Î0C DOJ TL
ZAMBAK SANA DA BULASTI KAN
2 BASI• ';>:C«TI
DİN
? ŞA
BARONUNUN KAZLARI
S
ASIK KADINLAR SOKAĞI
2 BAŞI
SERİAT PAZARI
1100 000 TL . .
SEVDANIN ADRESI BELLI DEĞİL
15COO0OTL
TÜRKİYE'NİN 5EYTAN UÇ6ENİ
2Dao^.-L
ZLERIN POYRAZ
000 Tl_
Cumhufiyet Krtap Kulûbu Çağ Pazarlarr.a A.Ş. Turkocağı Cad.
No:39/41(34334/Cağaloğlu-Islanbul Tel 514 01 96