27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JvLJJ-iJ. LJK. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Inci Asena'nın 'Amsterdam'dan' ve 'Üç Gün Paris'ten sonra 'Tutamadığım Sözler'i yayımlandı 'Şiirdeki çizghn, sol bemoPRAYANYtRMtBEŞ 2000 yıltnın ilk günunde, Inci Ase- na'nın, Tutamadığım Sözier' adlı üçûn- cü şiir kitabı Adam YayınJan 'ndan çık- ü. 'Iramvay Döşeriz, Ay Döşeriz', 'Çıp- bkBakanuyorum' adlı şiir kitaplarının ardından, Asena, 'Üç Gfln Parîs' ve 'Amsterdam'dan' adlı, (bu kentlerde çektiğı fotoğraflan, 'Fotoğraf Arkası Notlan' başlığı altında topladığı) ıki farklı 'gezi' kitabı yayımlamıştı. 'tşe Giderken' şiirindeki gibi 'Bir geün- dk/Tek bir gelincik/Sabah sabah' dize- leriyle umuda çağnyı, yaşama tutun- mayı savunan Asena, şiir serüveninde bulunduğu yeri; 'sol bemol' (ortalarda bir yerlerdeyim) diye tanımlıyor. -'Tutamadığım Sözler'dedüşünceden çok duygu yönü ağır basan, kadın ba- kışını >ansıtan, geçmişe özlemin sezfldi- ği, öyküsel anJatıma kayan, Garip akı- mmm etkilerini detaşıyan şiirier yer ab- yor diyebilir miyiz? ASENA -'Tutamadığun Sözler'de, şi- irde benım belirledığim önceliklerden çok içimden yansıyanlan aktardım; şi- irlerimin duygu yönü ağırsa da desteği düşünceden alıyorlar. Duygu, belki dü- şüncenin şiiri -bunu kendi adıma söy- lüyorum. Kadın bakışım insan bakışı- mın yanında yansıyor. Şiirlerimde geç- mışe özlem olduğunu düşünmüyorum, ama bu, geçmişimi sevmediğım anla- mına gelmiyor. Geieceği özlüyorum, ölüm cüşında. Yalnızlık eşittir insan gı- bi geliyor bana, paylaşmalar tesellisi. Ar- kadaşlığı, aşla, cinselliği önemsiyonım. Tüm bunlar kitaba yansıdı tabii. Garip akımını çağnştıracak bırkaç şiir var, ama sadece bırkaç... -Cmseffikteması, 'Tutamadığım Söz- ler'deki şürlerinizde azımsanmayacak de- recede yer ruruyor. Çoğuniukia doğa çağnşımlannı şürinizde kullamyorsu- ASENA - Son yülarda cinselliği dü- şünce gündemime getirdim ve yüzyıl- lann, geleneklerin, dinlerin, kurallann, tûketimin cinselliğe yaptığı şeyin adı- nı kendimce koydum: Cinselliğın Kir- letilmesi. Bu, canımı sıkıyor. Insanı ya- şamın öbür yanlanyla boğuşurken diri tutabilecek, sevindirebüecek bu eylemin, aşk ve sevgı ertelenmeden, güzel ve sağlıklı biçimde yaşanması gerektiğini savunmak isriyonım; bu doğrultuda ko- • înci Asena'nın 'Tutamadığım Sözler'deki şiirlerinde 'tutku, aşk, çapkınlık' yer ediyor. 'Üç Gün Paris' ve 'Amsterdam'dan' başlıklı 'Fotoğraf Arkası Notlan' kitaplan da coşkunluk, uçanlık, cinsellik ve yalnızlık içeriyor. nuya şiirlerimde yer veri>onım. Genel- likle doğadan esinlenerek kullandığım sözcük çağnşımlan, şiirlerimde yoğun biçimde yer alıyor. - 'Arada Çıksuı Dıye'de bir ev hanı- mının, 'Üç Aşağı Beş Yukan ya da Komşu Adam'da ise kentü bir erkeğin yaşamlannı yermişsiniz; rahatsız oldu- ğunuz noktalan biraz açar rmsınız? ASENA - Yaşamlar ve yaşam biçim- leri, maskeler ve maskelerin alundaki- ler, kendini kandırmalar ve gerçek du- rumlar, kabullenmeler ve beklentiler beni ilgilendiriyor. Bulmaya, anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Koşullann ge- tirdiği zorunluluklan bildığımden, bun- lan azaltacak bu şeyleri yakalamak ve yakalatmak istiyorum. Bir başkaldın da öneTebilirim gûnün birinde... Bun- lan kadınca duyarlıüklar olarak değer- lendirmek mümkün. Erkeklerin duy- gulu olduğunu, ama duyarlılıktan pek pay almamış olduldannı düşünüyorum. tstanbul her şcyin simgesi gibi -Kitapta Lokum'şiiri hemlngilizce bemTûrkçe; Delilık Gibi 1 iseUddilin kanşımı. Bu biçimde yazmanızııı ne- denlerini söyleyebilir misiniz? ASENA-Anadihm gibi ingıJizce bil- miyorum, uzun zamanlı bir Ingilizce kullanımım da olmadı. Ama her neden- se o şiir aklıma ilk düştüğünde tngiliz- ceydi. Tûrkçesini sonra yazdım. Türk- çesindeki anlatım sanınm daha iyi, ama içimden bir şey Ingilizce sözcûklerin se- sini seçmiş olmalı. Hiç bilmediğim hal- de, bu Fransızcada da başıma geldi. Kendimi, kafamdaki şiiri anlamsız Fran- sızca seslerle vurgularla biçimlendir- meye çalışırken yakaladım. 'DeBbk Gi- bi' de, adı gibi ortaya çıkan bir şiir. - Kftabm ikinci bolümü 'Akdeniz'de başta Boğaz olmak üzere tstanbul'dan pek çok renk yer alıyor. Niçin? ASENA - Istanbul'da doğup büyü- düm, kentle değişimlerimizi birlikte ya- şadık. Bu kent benim için, her şeyin simgesi gibi. Sanki yazdığım her şeyi Istanbul'la bütünleştirebilirim. - Bir şiirinizde de, Cevat Çapan'b et- tiğmiz sohbetten esinlenmişsiniz_. ASENA - 'Bayramın Üçüncü Günü' şiiri, Cevat Bey için ama içerdiği anlam şudizelerde gizli: "Bazengençbirömûr- den bile çıkar bir toprağuVtarihi arsiv- lerden sihnen." - Coşkunluk, uçanhk, aşk ve tutku temalannı şörlerinizde yansıürkeu er- keklere meydan okurcasına cesur bir dfimiz olduğu görülüyor- ASENA - Gızlenmek ya da gizlenme- mek gibi bır kaygı taşımıyorum. Şürde sırası geldığınde söyleyeceğimi söylü- yorum. 'Süleyman Gibi', Kanuni Sui- tan SüJevman'ın L François'ya yazdı- ğı bir mektuptan esinlenerek yazılrmş bir aşk şiiri. 'Aynı Kentin Sevdahsı', Is- tanbullu biri için yazılrmş bir, ne diye- yim, dostluk şiiri. Tutku, aşk, çapkın- bk yer ediyor şiirlerimde. 'Yaklaşım' da, 'Latinlere Şiirier' de yaşadıklannu değil, benım bakışımı yansıüyor. Hiç- bir şey erkeklerin tekelinde değil; ne coşkunluk, ne uçanlık ne de cinsellik... - 'Dönüş', 'Tutamadığım Sözler', 'Nergis'in Ölûmü', 'Lokum' ve 'Nin- ni' şürieri diğer şiûierden aynlan bir tavır içeriyor. Niçin? ASENA - Bu şiirlerde biraz acı, alay, sitem, öfke, alay etme, umutsuzluk ve kırgınlık var. Omeğin 'Dönüş' şiirirn, bu- gün farklı bir tavır içine giren o döne- min sosyalist, devrimci, Marksist kişi- lerinin o gûnlerdeki tavırlanna özlemi içeriyor. Diğerlerine oranla daha ka- ranhklar; depresyon şiirleri, ama gene de yaşama tutunuyoriar, umuda çağn bi- le görülebilir. - 'Üç Gün Paris' ve 'Ams- terdam'dan' gibi 'Fotoğraf Arkası Not- lan' kitaplan daha önce denennüş bir tarzmı? ASENA - Doğrusunu söylememi is- terseniz ben böyle bir şey ne gördüm ne de işittim. Bilen varsa bana söylesin. Tü- rüne debir adveremiyorum, 'KnçükKa- ra Kitap' diyorum bu yapıtlara. - 'Amsterdam'dan' kitabı 'Üç Gün Pans'e kryasla daha baskın bir şürsel- filde voğrulmuş; cinsellik, tutku anlaü- mı daha yoğun sankL. ASENA - Evet, bu kitapta yoğun bir cinsellik, tutku kokusu var; demek fo- toğraflara baktığım an öyle bir anmış da fotoğraflan çekerken bu durum bi- lincimde gizliymiş. 'Üç Gün Paris' ise insanın yalnızüğının vurgulandığı bir ki- tap. - 'Fotoğraf Arkası Notlan' kitaplann- daki yazüarm, fotoğraflaria inntisi genel- Hkk öyküsel ya da sürsel bir bağlamda kuruhıyor diyebilir miyiz? ASENA - Evet... Düsünüyorum da başka bir ben, başka bir zaman dilimin- de, başka şeyler yazabilırdı o fotoğraf- lara bakarken. - 'Fotoğraf Arkası Notlan' ldtaplan- nın arkası gelecek mi? Yeni kenti nasıl betiriejeceksiniz? ASENA - Bir kente gittiğimde, o kent bende fotoğraf çekme isteği uyandınr- sa, o fotoğraflar içimdekileri dışan çı- kanrsa elbette. Üstelik bunu öyle çok isterim ki. O kitaplan çok sevdim. Yal- nız iki kitapta da ele alınan kentler ön- ceden belirlenmiş değildi, kendiliğin- den oluştu. -Şifa-serâveninbdekendmizihangiçiz- gkle görüyorsunuz? ASENA-Sol bemol... Borusan Sanat Galerisi'nde çeşitli sanatçılann takı tasarımlan sergileniyor Rıılı ve beden için çoğaltmalar AYŞEGÜLGÜÇHAN Borusan Sanat Galerisi yeni binyıh, son sergisın- de kendı alanlannda söz sahibi sanatçı, mimar ve ta- sanmcının takı tasanmlannı sergileyerek karşılıyor. 'Ruh ve Beden İçin Çoğaltmalar' olarak adlandınlan bu çoğaltmalar dızısının takı çoğaltmalan oluşu çe- şitli açılardan ilgınç olabilir. Takının ışlevı açısın- dan, özgün yapıtın çoğaltılması açısından, kalıplan yok edilmiş olan çalışmalarda özgünlük açısından... Takının, işlev açısından bakıldığında tanhsel an- lamından çok fazla sıynlmış olduğu söylenemez gi- bi görûnüyor. Önce büyüsel, sonra dinsel bir nesne konumundaki takı, taşıdığı simgesel değernedeniy- le iktıdara iüşkin bır statü nesnesi olagelmiş. lcenği ne olursa olsun, her dönemde birmcil ışlevı, BeralMad- ra'nın sergi kataloğunda vurguladığı gibi "öteki''ni etkilemek olmuş. (1) Malzemesi ve formu günümüze değin çok genış bir skalaya yayılan takının, etkileme işlevi dışında, ekonomik yönü de görmezlıkten gehnemeyecek bo- yutlara ulaşmış. Rönesans'ta büyük ustalann tasanm- lanyla birlikte yüksek sanatla ilişkiye geçen takı ta- sanmının pahalı ucunda. yine sergi kataloğunda be- lırüldıği gibi. BuJgari Cartier, Boucberon, TıfTaır., De Beers gibi uluslararası şırketler yer alıyor (2). Iskan- dınav ülkelerinın 1950'lerde başlattığı çağdaş tasa- nm sürecinde modern ve postmodera eğilimlere gön- derme yapan, deneysel gelişmelere açık tasanmın hem pahalı hem de ucuz uçta önem kazandığını yi- ne sergi kataloğundan öğrenıyoruz (3). Birbirinden çok farkh tavırlaria ûretim Bu noktada ABAkay'ın bır saptamasını anımsama- dan gecmemek gerekıyor: Çoğaltım teknıkleriyle ye- niden üretımın, kültür üretimınden moda-mücevher üretimıne doğru kaymaya başlaması olgusu (4). Ben- jamin'i anımsayarak aurasını yıtıren yapıt olgusuna değinen Akay, söz konusu yazıda yiten aura yerine bır başka atmosferin geçtiğinden söz ederek el sanat- lannı ilgüendiren bir konu olan takının yeniden ya- raümının, teknik olanaklarla yeniden üretilen bir sa- nat yapıündan ne gibi bir aynmı olacağı sorusunu or- taya atarak tarüşma ortamına zemin hazırlıyor. Onar adet çoğaltılan ve özgün kalıplan noter huzurunda yok edılen takılann bir de bu açıdan yeni bir tartışmaya zemin hazırlamasını umuyoruz. Sergide çalışmalan yer alan tasanmcılann birbi- rinden çok farklı tavırlarla üretimde bulunduklan gözlemleniyor: Asıl mesleklennin gerek ve gereçle- nni göz önünde bulundurarak tasanm yapanlar; takı tasanmlan sanatsal üretımlerinin bır uzantısı konu- munda olan tasanmcılar; cinsel kimlik ve tavır üze- rine düşünce üreten tasanm ve tasanmcılar, gerçek anlamdakullanılmak üzere tasaıianmış takı üreten ta- sanmcılar. Cumhuriyet gazetesinde 'Kim Kime Dum Duma' adh günlük çizgi bandı ıle tanınan Behiç Ak, bandın aynlmaz figürü bılge kediyi bir broş olarak tasarla- mış ve sözü edilen kedi fıgürünün kürkünübüyük bir özenle bezeyerek bir yandan konuşmayan, fakat her şeyi bilen kahramanını yüceltirken, diğer yandan ta- kınm "öteki''niB dikkatini çekme ışlevinı vurgulamış. Mobilya tasanmcısı Aziz Sanyer, mesleki formasyo- nunun kazandırdığı yöntemı uygulamasıyla yahn ve ilginç bir bilezik formu oluşturmuş. Sanyer, son de- rece pratik bir çözümle modüler sistemden yola çı- karak modüler bır bılezık tasarlamış. Mimar Nevzat Sajin' ın 'Metrik Büezik'ı de tasanmcının meslek ya- şamında olmazsa olmaz bir gereçten, cetvelden yola çıkılarak hazırlanmış yalın ve esprilı bir tasanm. En- düstri ürunleri tasanmcısı Defne Koz, ergonomiyi 4 Iroııik sanat9 ın gizli rolü KültürSerrisi-Yapı KrediYaymcılıktararındanüç ay- dabiryayımlanan Sanat Dürry-amızdergisının 74. Kışsa- yısının dosya konusunu 'Sanatra 'GambazTan Palyaço, Hokkabaz, Soytan' oluşturuyor. Metin And. Enis Bator, Mehraet Ergü\«n, Orhan Duru, Ka\a Özsezgin, Yalçm lura, Georges Rouauft, Andre Strauss. Leonard H. Frey, Jeao-Pkn«Berthoıne,Jean-rierreSimartBernarddeFal- lois, CatherineStrasser'm dosyanın çatısını oluşturan ya- zılan, rengârenk giysilen, özel makyajlan, ardına sığm- (hklan maskelerle 'ironikbirsanat' sergıleyen soytannın, pah/açonun, hokkabazm rarkh kültürlerve sanat daüann- da üstlendiği 'gbdi' rolü inceliyor. Münir Gök'nin cam- baz ti>'atrosundaki soytan fıgürlerinden kılık değiştiren paryaçolara, kadın cambazlardan masklara kadar uzanan bir düzlemde Jean Starobinskiyle yaptığı doğaçlama bır söyleşi yer alıyor. 'VVbrk in Progress' bölümünde, tarihin bilinen en es- ki heykeltıraşı Hititli Piha'yı dünya sanatçılan ve büim adamlanyla buluşturmayı hedefleyen Handan Börüteçe- ne, 'Piha BizGekiik' adlı projesi tanıtılıyor. Sanat-Mekân bötümü, 17 Ağustos depreminin ardından Değirmende- re'de Marmara'nın sulanna gömülen Değirmendere hey- kellerine aynlnuş. Deprem sonrası Değirmendere'yi TC burada yürütülen heykel atöh/elerinin geçmişini ve gele- ceğedönük umurlan Ai TeomanGermanerele alıyor. Söy- leşi bölümünde ise Assos kazı başkanı Prof. Dr Unit Ser- daroğlu'nun, hocası Ord. Prof. Dr. Ekrem Aknrgal'la yaptığı 'Zaman Törpülüyor Insanı' başlıklı konuşma var.Atörye bölümünde ise Cem Akaş'ın, Mehmet Gâkr- yüz'ü bütün gün bir tabloyu yaparken ızleyerek, sanatçı- nm yaran yeteneği ûzennc kaleme aldığı bir deneme yer ahyor. DergideayncaYvesBonnefcj'un'HeBTİCartİM-- Bresson'un Dünyası'. tlhan Mimaroğhı'nun 'Whtaey Müzea'nde Amerikan tsi YüzyA'. Nedim Gürsel'in 'Fa- ta'inPortresi', SamihRnat ın% Arks99'dan AtaGün Al- u FbtoğraT. Orhan Duru'nun 'lstanbul'un Yenritm Ka- nşnrmak', DianenGürön'ün 'Tiyatroda 'Uzam-Zarnan' Kavramı', Ervrin Panofeky nın ' F ü ^ Kuienin Savnoo- su', ManHSapdl'nin 'EskiRoma YenideflKeşfedfliyor', HKOdoreSuiâKsbi'nm 'KuledenGörunüm', NecmiSön- mez'in 'Kavramsal Çerçevenin Yoksuniuğu', Carherine Frandblrain 'SanatBieııalerİBmVarhkNedeniÜzerme', Okmn £nwezor-Markııs MüBer'in Küratör, Neyin Ne- sâdn-?' başlıklı yazılan okuyucuya sunuluyor. Pablo Pkasso 'Aıiecchino', 1918 öne çıkaran tasanmıyla mesleki formasyonuna uy- gun tasanmı yeğleyen bir tasanmcı. Murat Morwa, deri bır pazuband üzerinde yer alan kadın ve erkeğin evrensel süngesını birlikte kullan- dığı ve gümüş malzemeyle oluşturduğu çalışmasıy- la kuşku çağında cinsel kimliklerin sınırlanru sorgu- larken Murathan Mungan'ın çağın yazannın andro- jen olması gerektığı tezine bir göndermede buhınu- yor gibi görûnüyor. 'Maço' adh tasanmıyla kaba gü- cü inceukle yeren Hakan Ezer'in çalışması da dık- kat çeken "kimlik üzerine tasanm" kategorisine gi- rebilecek bir çalışma. Farkh tarhşma zemmleri yaratabflir YdmazAysan kesmeşeker formunda küpeleri, kla- sik çay bardağı ve içinden ok geçen yürek motifinin işlendiği çay kaşığıyla takı ve günlük kullanım nes- nesini bırleştirirken çağdaş sanann sanat-yaşam ara- sındaki ilişkiyi sorunsallaştıran tavnnı örnekliyor. Sdçuk Demirel'in bir evlüik yüzüğünün birleşurdi- ği ıkı kelepçeden oluşan işi, sanatçının sorgulayıcı ve ironik tavnnın bır uzantısı olarak değerlendırilebilir. 'Somebody b WatchingMe' adh çahşmasıyla "bato- hn" öznenin, asli işlevi "bakürmak" olan nesne-ta- kı taranndan kuşanhşına dikkat çeken Selda Asal ve tsa'nın dikenli tacı eğretilemesiyle Genco Gö- lan. ^takumayan takrfar" tasanmıyla bir başka sor- gulama gerçekleştınyor. Gübün Karamustafa, halk arasmda yaygın mıt- lerle bezedığı ve en ınsancıl, en ince kuHanımıyla kitsch'i sorunsallaştırdığı çalışmalannın uzantısı olarak değerlendınlebilecek olan yapıtında bu kez yine yaygın bır inançtan hareketle bir büyü nesne- si- broş oluşturmuş: 'Yüana Karşı'. OsmanDinç,Ale\Ebüzzrv-a, IsmetDoğan ve Ser- hat Kiraz'ın çalışmalan da adı geçen sanatçılann yapıtlanyla biçimsel benzerliklerin rahatça kurula- bileceği örnekler olarak görülüyor. Çalışmalan ve çalışma alanlan birbirinden çok farklı sanatçı, mimarve tasanmcıyı buluşturan ser- gi, başlangıcta da vurgulandığı gıbı. çok farkh açı- lardan değerlendirilebilir ve farkh tartışma zemin- leri yaratabilir. Yapıtlann, hiçbir katılımcıya ayn- calık sağlamayan demokratik sunumunun da ser- ginin bir başka olumlu yönü olduğunun vurgulan- ması gerekir; ancak, Borusan Sanat Galensi'nin pür mekânında sergi strüktürünün çok uyumlu bir görünüm sergilemediği de vurgulanması gereken bir başka yön gibi duruyor. (1) Beral Madra, Ruh ve Beden İçin Çoğaltma- lar. tstanbul: Borusan Kültür ve Sanat Merkezi Y., 1999, s.4. (2)BMadra, s.4. (3) Madra, s.4. (4)AH Akay, Kıvnmlar. Istanbul: Bcğlcm Y., 1996, s.76. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Sanat Eğitiminde 'Sanat Üzerine Düşünme'nin Yeri (I) Soru şu: Türkiye'de uygulanmakta olan sanat eğitiminin genelinde "sanat üzerine düşünme", başka deyişle "öğrencileri sanat üzerine düşündürtme hedefi" ne ölçüde ağırlık taşıyor? Soru, ilk bakıştatuhaf ve çelişkili gelebilir konusu sanat olan bir eğitimde sanat üzerine düşünmenin ve düşündürtmenin "elbette" önemli yerinin olacağı söylenebilir. Bu nedenle, yukarıdaki soruyu birkaç ömek- soru ile açikJıga kavuştufmak yarariı olacakbr. Bir resim böiümü öğrencisi yaptığı bir resmi eğitmenine gösterdiğinde ve ondan ömeğin, "Arka fon rengini biraz daha koyulaştırmalısın" tarzında bir uyan aldığında şöyle bir soru sorabilir: "Peki hocam, bu dediğinizıyaparsam, resmimde resim sanatı açısından ne değişecek?" öğrenci, bu sorusunasatt teknik içerikli biryanıt aldığında, bunu doyurucu bulacak mıdır? Ya da böyle bir yanıtla, resim sanat bağlamında doğru yönlendirilmiş olacak mıdır? İkinci örneği tiyatrodan seçelim. Hamlet rolüne hazırlanmakta olan bir oyunculuk böiümü öğrencisi, bir sahnede eğıtmeninden "daha donuk" oynaması yolunda bir uyan aldığında ve bunun nedenini sorduğunda, eğitmenin yalntzca Shakespeare'in metni içersinde kalarakyapacağı biryorumu, tiyatro estetiği bağlamında doyurucu bulacak mıdır? Burada, sanat eğitiminden beklentilerle ilgili bir konuyu hemen açığa kavuşturmamız gerekiyor. Sanat eğitimi veren kurumlara (güzel sanatlar fakültelerine, konservatuvarlara vb.) her yıl özel bir seçme sınavıyla öğrenci alınması, kesinlikle adaytar arasından sınavlan kazananlann hepsinin sanatçı olacaklan, sınavları kazanamayanlann ise asla sanatçı olamayacaklan anlamına gelmez. Bu sınavlann tek amacı, başvuranlar arasından sanatsal yetenekleri/ yaratıcılıklan ötekilere oranla daha olası görülenlerin seçilebilmesidir. Ancak, örneğin herhangi bir bölüme alınan on beş kişinin, eğitimin bitiminde on beş sanatçı olarak çıkacaklanna ilişkin herhangi bir kesinliğin varlığı hiçbir zaman söz konusu değildir. Her yıl, Anadolu Üniversitesi Devtet Konservatuvan Sahne Sanatlan Bölümü'ne yeni alınan öğrencilerie ilk derse başlarken söylediklerim, hep şu olur "Şu anda içinizde sanatçı olabileceklervarmı, bilmiyorum. Bu eğitimi başanyla tamamlarsanız, dört yılın sonunda buradan birer oyuncu olarak diploma alırsınız. Buna karşılık içinizden sanatçı-oyuncu çıkar mı, bu şimdiden bilinemez." Oğrenciler aradaki farkın ne olduğunu sorduklarında ise, yanıtım yine hep aynıdır "Sadece oyuncu olanlar, örneğin kendilehne verilen Hamlet rolünü iyi oynayacaklar, buna karşılık -eğer aranızda varsa- sanatçı olanlar, rollehnde kendi Hamlet'lerini yaratacaklar..." Her gerçek sanatçının, aynı zamanda alanının zanaatmı en yetkin düzeyde bilen/bilmesi gereken kişi olduğu tartışılamaz. Dolayısıyla sanat eğitimi veren kurumların ders programlarında "atölye dersleri" diye anılan uygulama çalışmalan elbette ağıriıklı olarak yer alacaktır. Ancak bu bağlamda sorulması gereken soru, şudur: Belli bir yeteneği/yaratıcılığı taşıdığı varsayılarak alınan öğrencıtenn bu yanlannı geliştirme açtsından zanaatı' odak noktası kılan bir eğitim, yeterli midir? Bugün sanat eğitimi veren kurumların programlarında "kuramsal dersler" başlığı altında toplanan derslerin yeteneğin/yaratıcılığın geliştirilmesi açısından ne gibi işlevleri bulunmaktadır? Ve yine çok önemli iki soru: Sanat eğitimi veren kurumlarda kuramsal dersler ile uygulama dersleri arasmda belli bireşgüdüme gidilememesi, eğitimi ciddi ölçüde sakatlayabilir mi? Bu eşgüdümün sağlanamaması durumunda, sanatçı adaylannın sanat üzerine düşünmeleri için yeterince zemin hazırlandığından söz edilebilir mi? Konuyu sürdüreceğiz. e-posta: ahmetcemal@superonline.com acem20 (ahotmail. com Jodte Forten yerine Cate Blanchet • WASHINGTON (AA) - ABD'de 'Kuzulann Sessizliği' fihninin devamını çekmeye karar veren üniversal fitaı yapuncılan, ikinci bölümde rol ahnayı kabul etmeyen oyuncu Jodie Foster'nı yerine geçen yıl 'Elizabeth' fıhnıyle büyük başan kazanan Cate Blanchet ile anlaşmayı planlıyorlar. Amenkan Variery dergısinın habenne göre, 'Hannibal'in çekimlenne nisanda başlanacak ve Avustralyalı oyuncu Blanchet, Anthony Hopkıns'nı karşısrnda rol alacak. Blanchet'in şu s^alarda, Ingiliz fantezı romanlan yazan J. R. Tolkien'in büyük ilgi gören'Yüzüklerin Efendisi' adlı romanından uyarlanan fıhnin çahşmalanna katıldığı. aynca Keanu Reeves ile şubatta 'Armağan' (The Gift) fihninin çekimlerine başlayacağı kaydediliyor. . Oscar için 244 fDm yanşıyor • BEVERLY HILLS (AFP) -1999'un En İyi Fıhn Oscan için Sinema ve Bilim Akademisi 244 fihn arasından seçım yapacak. Adaylar 15 Şubat'ta, ödüller ise 26 Mart'ta Los Angeles'taki Shrine Oditoryumu'nda açıklanacak. Fihnlerin listesi oy pusulasıyla beraber Akademi üyelerine postalanacak. Geçen yıl 281 film arasından elemeye gidihnişti. Akademi'de, elemeler için 1 Ocak-31 Aralık 1999 tarihlen arasmda Los Angeles'taki ticari sinemalarda en az bir hafta göstenmde kahmş olan 35 ya da 70 mm'lik konulu fihnler seçmelere tabi tutuluyor. Bu kriterler, ayn kurallara tabı tutulan yabancı dildekı filmler için geçerh değil. Ferzanfizpetekyeni füminin senapyosunu tamamladı • ROMA (AA) - 'Hamam' ve 'Harem Suare' adlı fümlerin yönetmeni Ferzan Özpetek, üçüncü fihninin senaryosunu tamamladı 'Cahil Periler' admdaki film, ölüm sonrası yaşanan bır yas ve aşk hikâyesini konu ediyor. Özpetek, iki fılminden farklı olarak yeni fihnde sadece birkaç oyuncunun Türk olacağuıı belntti. Bir Italyan-Fransız-Belçika ortak yapımı olan fihnde Stefano Accorsı ve Margherita Bui'nin yanı sıra Türk oyunculardan Serra Yılmaz yer ahyor. Mayıs aymda çekimlenne başlanması planlanan fihn içuı Antonıo Banderas'uı gençliğini andıran yeni bir yüz aranıyor. Özpetek, Harem Suare'nin Los Angeles'ta 'Pahn Springs' Festivalı kapanışında gösterilecek olması nedeniyle Amenka'da bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle