Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
17
Hastalık
Giresun Vilayet
Protokol Müdürü
Cahit Akdoğan'ın
öğretmen eşi Ayset
Akdoğan, neredeyse
iki yıldır hastaymış...
Kadrosu Namık
Kemal llköğretim
Okulu'nda olan Ayset
Hanım'ın hastalığına
Giresun'daki
doktoriar bir çare
bulamamış olmalı ki,
sürekli rapor
veriyorlarmış. Ayset
Hanım da ne yapsın
okula gitmeden iki
yıldır maaşını alıyor ve
galiba Temmuz ayında
emekli olmayı
planlıyormuş. Milli
Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu, iki yıldır
şifa bulamayan
öğretmen hanıma
sahip çıkmalı, tedavisi
için gerekirse
Ankara'ya sevkini
sağlamalı.
Ankara'daki doktorlar
Ayset Akdoğan'ı görür
görmez teşhiste
zorlanmayacaktır:
Başındaki türban!
Farklar
Hükümet, emekli
memur maaşlanna
yüzde 15 zam lütfetti.
Ne ki, emekli
maaşlanna bu artış
henüz yansıtılmadı ve
ne zaman
yansıtılacağı da
açıklanmadı. Farklar
için büyük olasılıkla
IMF'den gelecek
talimat bekleniyoıi
Elektronik posta: som@posta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Bürokratlar makam
otomobilinden inip taksiye
binecekmiş...
"Genel müdüriüklerin önü taksi
duraâına dönecek desenize!"
K
ültür Bakanlığı'nın elinde kaldığı süre için-
de bir mezbeleliğe dönüşen tarihi Darpha-
ne binası, 49 yıllığına bir sivil toplum örgü-
tü olan Tarih Vakfı'na tahsis edildıkten son-
ra hayata yeniden dönmüş ve Habibat N'ye evsa-
hipliği bile yapmıştı. Fakat ne olduysa Darphane bir
anda kıymete bindi... Kültür Bakanlığı kendini ihbar
ederek Maliye Bakanlığı'nı devreye soktu ve Darp-
hane'nin geri alınması için dava açıldı. Dava sürü-
yor... Tarih Vakfı, tahsis koşullannda öngörüldüğü gi-
bi Darphane'de bir kent müzesi açmamakla suçla-
nıyor... Kültür Bakanlığı'nın Tarih Vakfı'na karşı tu-
tumu doğrusu göz yaşartıyor!
Oysa aynı Kültür Bakanlığı, Rumeli Hisan'nı pop-
çulann konserlerine açarken aradığı koşullann ve vaat
edilen paranın peşıne düşmüyor...
Kültür Bakanlığı'ndan Yemlihan Atalay ve Kenan
Yurttagül ile Istanbul Produksiyon'dan Mustafa
UsluveTelsim'den Fabh Çekirge'nin imzaladığı, Kül-
1 milyon dolar
tür Bakanı Istemihan Talay'ın da "uygun" bulduğu
protokole bakılırsa, Rumeli Hisan'nın 20 Haziran-20
Eylül 1999 arasında konseriere tahsis edilmesi kar-
şılığında:
"Istanbul Produksiyon, Kültür Bakanlığı Döner
Sermaye Işletmeleri Merkez Müdürlüğü'ne 20 mil-
yar Türk lirası ödeyecektir."
"Istanbul Produksiyon, Ankara Gar Atölyeleri'nin
restorasyonu şartına bağiı olarak Ağustos 1999'dan
Kasım 1999'a kadar dört eşit taksıtte Kültür Bakan-
lığı'na 1 milyon dolar bağışlayacak ve bağış için
banka çeki veya teminat mektubu verecektir."
"Star ve Kral televizyonlan ile Star gazetesi, An-
kara'nın bir Güzel Sanatlar Müzesi'ne kavuşturul-
ması için açılacak kampanyaya destek verecektir."
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Rumeli Hisart kapılarının konseriere açılması için
gereken 20 milyar lira gibi küçük bir rakam mutla-
ka ödenmiştir...
Gar Atölyeleri'nin restorasyonu için 1 milyon do-
lann tümünün de geçen yılın Kasım ayında tahsil edil-
miş olması gerekiyor... 1 milyon dolar büyük para!
Bu para acaba Bakanlığın kasasına girdi mi?
Girmiş olsa, Güzel Sanatlar Müzesi'nin yapımı
için kampanyanın başlatılmış olması gerekir.
Telsim'in kardeş şirketlerinden Star ve Kral tele-
vizyonlan ile Star gazetesinde desteklenen bir kam-
panyadan henüz kimsenin haberi yok!
Kültür Bakanı Talay'ın 17 Haziran 1999'da imza-
ladığı protokole göre anlaşmazlıkların çözümünde
Ankara'daki mahkemeler yetkili kılınmış...
Acaba Ankara'da açılmış bir dava var mı?
Yoksa bakanlık, sudan ucuza verdiği Rumeli Hi-
san'nda 1 milyon dolann üstüne bir bardak soğuk
su mu içti!
İşverenin işyerinde işgörenîn işçilik işi
Istanbul'da tekstil işkolunda faali-
yet gösteren bir işyeri, 1475 sayılı Iş
Yasası uyannca, "çalışma sözleşme-
si" hazıriamış... Işçi, bu sözleşmeyi ım-
zalamakla yükümlü... Yoksa, iş yok...
Sözleşmeyi imzaladıktan sonra ise iş
çok, fakat fazla para yok!
Sözleşmeden bazı maddeler
"Işgören, işverenin göstereceği lü-
zum üzerine, ulusal bayram ve genel
tatil günlerinde çalışmayı kabul eder.
Işgören, işyerinde fazla çalışma yapıl-
dığında fazla saatlerce çalışmayı ka-
bul eder."
"Işgören işyerinde uygulanmakta
olan mesaı saatlerine ve iç yönetme-
liklerde gösterilen hususlan aynen ka-
bul ettiğini beyan ve taahhüt eder."
İç yönetmeliklerin hükümleri söz-
leşmede yazmamakla birlikte işvere-
nin iki dudağı arasında!
"Işveren, herhangi bir nedenle işle-
rini naklederse, yani işine başka işye-
rinde devam ederse, işgören de bu iş-
yerinde aynı şartlarda çalışmayı ka-
bul ve taahhüt eder."
"Işgören iş bu çalışma sözleşmesi
süresince kanun hükümleri geregi ta-
cir, esnaf ve serbest meslek erbabı sa-
yılmayı gerektirecek başka bir işle uğ-
raşamaz.
Başka bir işyerinde ücretli, üc-
retsiz veya geçici olarak h e ^
hangi bir sıfatla görev alamaz.
istişari mahiyette de olsa hiz-
met sunamaz, şahıs şirketlerine
ortak olarak katılamaz, sermaye şir-
ketlerinde denetim ve yönetim kad-
rolarında herhangi bir sıfatla ücretli
veya ücretsiz görev alamaz."
Son madde en önemli madde. Çün-
kü Türkiye'de işçiler boş zamanlann-
da genellikle holdinglerde yönetim
kurulu üyeliğı yapıyor!
Selam Sana, SezarL
MAHMUT YILBAŞ
Emekli Vali
Romalı gladyatörler, kolez-
yumda arslanlara yem olma-
dan önce, şeref locasına dö-
nerek "Ave Cesare Morituri te
Salut-ant" (Selam Sezar, ölür-
ken seni selamlıyoruz) derler-
miş. Roma kolezyumunda
kaybeden ölürmüş.
Dünyayı "Roma kolezyu-
mu"na çevirme istekleri var,
btınun için yoğun çaba harca-
nıyor. "Çağdaş Sezarlar" ve
yandaşlan hemen hemen her
şeyı düşünmüşlerye kendile-
rine göre de sihirli bir formül
bulmuşlar.
Buna "küreselleşme" diyor-
lar. Güya dünyayı küçültüp bir
"köy" haline getirecekler. İstek-
leri görünüşte masum, ancak
asıl amaçları dünyayı "kolez-
yuma" dönüştürmek:
Dünya kolezyumunun glad-
yatörleri uluslar. Ulusları par-
çalayıp yem yapmak için se-
naryo hazır. Isteklerine kavuş-
mak için sadece zamana ih-
tiyaçları var. Saat kurulmuş,
acımasız olarak hedeflerine
adım adım yürüyoriar.
Efendiler locadaki yerleri-
nin güvenlığinden, kurbanlar
da efendilerinin iyi niyetlerin-
den emin görünüyortar.
Ancak bu "Dünya kolezyu-
munun da" kuralı Roma'nınki
gibi ayakta kalmak için öldür-
mek... Bunun için de yem ol-
mamak için yemek gerekli...
Işte, küreselleşme vedaya-
nağı "vahşi kapitalizmın" ger-
çekyüzü...
Uluslann bu gerçeği anlama-
lan için daha fazla bulguya ge-
rek yok. Bugüne kadar veril-
miş kurbanlar yeterli, çünkü
kutunun "pandora kutusu" ol-
duğu anlaşıldı.
Küreselleşme ile gelecek
ekonomik büyümenin dünya-
ya kendiliğinden refah getirme-
diği: zenginler ile fakirler ara-
sında uçurumu daha daderin-
leştırdiği görüldü. Çağdaş
efendilerle vahşi-kapitalist dü-
zenin köleleştirmek istediği
milyarlarca yoksul arasında
"Yeni Behin Duvarlan" örül-
mekte olunduğu tüm gerçek-
liği ıie gözler önüne serildi.
Kjreselleşme ile dünya eko-
nomik, sosyal ve kültürel alan-
larda, ardı ardına "a- simetrik
şokar" yaşıyor.
Sadece OECD ülkelerinde,
19Ç7 yılı sonu itibanyle işleri-
ni kaybedenlerin sayısı 36 mil-
yor. Bu, çalışanların yüzde
7.1 idir.
Işsizlik ile birlikte çalışma ve
sosyal güvenlik koşullan ça-
lışanlann aleyhine bozuluyor.
(Türkiye'de sosyal güvenlik
alanında son düzenlemeler en
iyi örnektir.) Küreselleşme ha-
reketi, artık çalışma alanında
politıka seçiminde hükümet-
lere seçenek bırakmıyor.
Gruplar arasında gelir farkı
gittikçe kötüleşiyor. Bu sade-
ce zengin kuzey ile yoksul gü-
ney arasında değil, ABD'de
çalışanların ücretleri de her
geçen gün biraz daha düşü-
yor. ABD'de orta sınıf ciddi
gelir kaybına uğruyor.
Çalışanlar dünya genelinde
gelir kaybediyor. Gelir kaybı
hem ülkeler arasında ve hem
de ülkelerin kendi içlerinde
görülüyor.
Dünya nüfusunun en fakir
yüzde 5'i gelirin 2.3'ünü alır-
ken bu oran yüzde 1.4'e düş-
müştür. Diğertaraftan en zen-
gin yüzde 5'in geliri yüzde
70'ten yüzde 85'e yükselmiş-
tir.
Dünyanın en zengin "350"
dolar milyarderinin toplam ser-
veti, dünya nüfusunun yüzde
45'inin yıllık gelirine eşit.
Dünya varlıklıları ile yoksul-
ları arasındaki bu derin gelir
uçurumundan kim sorumlu,
günahkâr kim?..
Frank ve Cook "The Win-
ner Takes All Society" başlık-
lı eserinde, "Küreselleşme,
şampiyona tüm ödülleri bıra-
kıyor" diyorlar.
Küresel rekabette galiple-
rin sayısı her gün azalıyor. Bü-
yük şampiyonlar ödüllerin ta-
mamını topluyor...
Kaybedenler ne yapacak-
lar? Acı getiren yenilgiyi ve
yoksulluğun dayanılmaz so-
nuçlarına sessizce katlanabi-
lecekler mi?
Bir taraftan dünya pastası
1960 yılına oranla 3 kat arta-
cak; diğer taraftan en az 1.2
milyar insan günlük 1 dolann
altında gelirle yaşam savaşı
verecek ve bu artan bolluğun
meyvesinden tatma şanslan
hiç olmayacak.
196O'lı yıllarda dikkate de-
ğer sosyal koruma sağlanabil-
diğine göre 3 kat artan dünya
pastası ile, bugün insanlara
daha uygun bir hayat yaşatı-
labilir.
Bunu yapmayanlar ve yap-
tırmayanların artan zenginli-
ğin "kim için" olduğu sorusu-
na geçerli bir cevap bulmala-
rı gerekmektedir. Bunda da
geç kalınmamalıdır. Aksi hal-
de "Spartakus'lann" sesleri
Seattle'da yükselmeye baş-
ladı...
Çelenk bağışlarınız için
TEMA
Sevdiklerinizi Fidanla Yaşatın
(0212)284 80 OO
(0212)268 39 94
HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ
^AMUK y W flfW.
• O
i'lu l'|]<1j/ı|[jpi)l)fıı;i)M''n'i
KİM KİME DtJM DUMA BEHİÇAK 4eMcafr@furft.net' '
ÇİZGİLİK K4M/L MA&4İL4CJ
HARBİ SEMİH POROY
7 I
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Ocak
CAU SÖ/CÛCÜf.
1951''PE BUGÜN,AME.RIKA'OA ÇALILAKI 7EMİZLE-
YEM 8İK AAAKIUE DENENU. "S/YAM IKİZLE& £>-&"
API V£jetL£N AYGIT, PALETLE YÜBÜY&J İ/C/ &İ1-
rÜK TKAKTĞeİJN BlLEŞıto/YDİ. ÖM THBAFıNM-
Kl BIÇAKİ.I P£V TTtlSAK. ; Bo&uft
ÇAU Y£ P/KEMLE/Z/ SÖICUYoe,
Lıyoex>u. T£K£AS'TMKİ SENIÇ
K£MP/l/ĞIMO€N yET/ÇEM Sl/C ÇAULAR, TABI
Ml YE HAy\/ANCJLIĞ
UZ11U S.ÜREPIR SUAJL4/S/
DAHA ILK PEMEMePS, Ç/fT PİZEL
LU PEY MA&Aie, SZ S
AMANSIZ B/G Ç/tLI SÖKÜCÜ OL0C/6UA/U
DÜZ ÇİZGİ
ÜMtT ZtLELl
İlkel Kafa
O kafada değişen hiçbir şey yok!.
Fazilet kafasından söz ediyorum. Aradan ge-
çen yıllar, dünyada ve Türkiye'de yaşanan süreç,
son seçimlerde yaşadıklan hezimet ne yazık ki
ders olmamış. Meşrep aynı; ilkel, fırsatçı, manevi
değerleri acımasızca sömüren, 'benden sonra
tufan' dıyen bir kafa!.
Kendilerini "cihada" hazır gördükleri, üstelik
Şaibe Hanım sayesinde iktidan da ele geçirdik-
leri dönemde toplumu 'inanan-inanmayan' diye
acımasızca ikiye bölmek için inanılmaz çaba
göstermişlerdi. Onlardan olmayan, "patates di-
nipdendi!.." Demokrasi, asıl amaçladıkları rejime
giden yolda "diledikleri zaman inecekleri bir
tramvaydı!..", "kan akacak fıstıkgibi olacaktıL"
-Olarnadı!..
Büyük bir hayal kınklığıyla henüz "olmadıklan-.
m" gördüler. Içeriden, dışarıdan büyük paralar,
palazlandırılan "yeşil sermaye", "kurtanlmış" böl-
geler, semtler, mahalleler, büyük kentlerin yerel
yönetimleri yetmiyordu 'büyük dönüşüm' için.
-O kadar kolay değildü.
• • *
Yeni parti, yeni stratejiyi de beraberinde getir-
di..
Birden ateşli bir demokrasi sevdalısı ve insan
hakları savunucusu kesildiler. Ama yalnızca tür-
ban konusunda!.. Başka hiçbir şeyin zerre kadar
önemı yoktu. Yıllarca aynı konuyu gündemde
tutmak için çaba harcadılar. Bu uğurda kapıkulu
gazete ve televizyonlarını dolara endeksli numa-
racı cumhuriyetçilere ardına kadar açtılar.
Istanbul'da, Ankara'da, Bursa'da, Malatya'da-
ki türban eylemleriyle ıstedikleri gerginliği sağla-
dılar. Şeytanın aklına gelmeyecek bir manevray-
la türbanı Meclis'e dahi soktular. Ülke günlerce,
haftalarca çalkalandı. Başrolü Merve ile payla-
şan Faziletli Nazlı Hanım'ın bu konudaki büyük
başansı elbette unutulamaz!..
-Ama yine olmadı!.
Toplumun gündeminden düşen Fazilet bir türlü
özlediği, düşledıği konuma kavuşamadı. Hatta
parçalanına tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Tay-
yip Bey'in popülaritesi Fazilet'i sallıyordu. Yeni
bir eylem, bir atak gerekiyordu;
-Bir degıl, birkaç tane buldular!..
• • •
Fazilet, bakın türbanın yanına hangi konulan
ekledi:
- Abdullah Öcalan: Son iki genel seçimde
Doğu ve Güneydoğu'da hangi sloganlarla oy
topladığı ve HADEP'in boşluğunu nasıl kullandtğı
gayet iyi bilinen Fazilet (Refah), şimdi şehit kanı
üzerine aslanlar gibi politika yapıyor!. Son ola-
rak, hiç sıkılmadan, MHP'ye hükümeti bozması
karşılığında darağacında sallandırılmış bir Apo,
MHP-FP-DYP hükümetınde başbakanlık ve üs-
tüne bir cumhurbaşkanlığı bıle vaat ettiler. Ancak
yüz bulamadılar!
-Domuz: Fazilet'in cevval isimlerinden Ankara
Milletvekili Zeki Çelik partınin bu bunalımlı dö-
nemınde nasıl pırım yapabileceğini uzun uzun
düşünmüş ve bulmuş. MHP'li Tanm Bakanı Ya-
vuz Gökalp'e Meclis'te müthiş bir soru yönelt-
miş. Şöyle: "Türkiye'ye domuz eti ithaline izin ve-
riliyormu?." Bakan da domuz eti ithalatının dur-
duruldüg'urıu belirtmiş. Faziletfi vekilin aklınca
her iki durumda da parti kârlı. Tabii ufak bir ay-
nntıyı atlamış; domuz eti ithali üç yıl önce onlann
iktidan sırasında, onlann imzasıyla başlatılmıştı.
Negam!.
-taksim'e cami: Refahyol iktidan sırasında Re-
cep Tayyip Erdoğan'ın da kaşımasıyla ısıtılıp or-
taya konan Taksim'e cami projesi büyük tartış-
ma yaratmıştı. Biz de o zaman fıkrimizi söylemiş,
"Bu proje, Cumhuriyetin kuruculanna karşı intı-
kam projesidir. Taksim Atatürk Anıtı'na öylesine
kin duyuyorlar ki.. Trityonluk rant ise cabası" de-
miştik. Refahçılar geri adım atmak zorunda kal-
mışlardı. O kafa kendini çok kurnaz zannettiği
için şimdi tam Taksim'in göbeğine gizlice(!) na-
mazgâh inşa ediyor. Bir adım sonrası, altında
dükkânlanyîa bir cami!. Muhteremler, "nasıl olsa
kimse yıkmaya cesaret edemez" hesabında!.
-Inanç sömürüsüne şartlanmış ilkel kafa kolay
değişmez!..
•••
Şişlı 3. Asliye Ceza Mahkemesi, dolandıncılık
suçuyla yargıladığı Faziletli Nazlı Hanım'ın mah-
dumu Mehmet ÂJi llıcak hakkında gıyabi tutuk-
lama kararı vermış. Geçmış olsun!. Âtı alan çok-
tan Üsküdar'ı geçtü. Mahdum llıcak, ABD'nin
Florida sahillerinde kazandığı (!) milyonlarca do-
laıia gününü gün ediyor. Üstelik aylar önce Are-
na programında dönmeye hiç niyeti olmadığını
söylemişti. Ama annesi yine de çok üzülmüştür;
tam da her şey unutulmaya yüz tutmuşken, ola-
cak şey mi şimdi bu?.. Tüh!.
Eposta: zileli@garanti.net.tr
Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6
1 2 3 4
SOLDAN SAĞA:
1/ Antalya'nın
Kemer ilçesine
bağlı turıstik
bir yöre. 2/
Eskrimde kul-
lanılan üç si-
lahtan biri...
Köpeğin arka
ayaklan üzenn-
de ayağa kalk-
ması. 3/ Mü-
rekkep hokka-
larına konulan
hamipek...Bir
maçın sayısal
sonucu. 4/ Bir gıda
maddesi... Şenlıklerde 1
caddelere kurulan süs-
lükemer... Kuzu sesi. 5/ 2
Ağaç yontmaya ve çi- 3
viçakmayayarayanbir 4 i
araç... Uzaklık ışareti.
6/ Bir nota... Eski Yu-
nan kentlerinde pazar 6
yeri. 7/ Manavgat Ça- 7
yı üzerinde kurulu bir
baraj. 8/ Afrika zenci-
lerinin üstlük giysi ola- '
rakkullandıklan bol ve büyük entari... Japon lirik dra-
mı. 9/Gözleri görmeyen... "Coşkun sular gıbı akıp du-
rulma l Kuru —- gibi esip savrulma" (Karacaoğlan).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Antalya'nın Serik ilçesine bağlı turistik bir yöre...
En küçük izci kuruluşu. 2/ Vücudun bütün dış ve iç
yüzeylerinı kaplayan doku. 3/ Arnavutluk'un para bi-
nmi... Brezilya kökenlı bir dans ve müzik. 4/ Tannta-
nımaz... Altmın simgesi. 5/ Duman lekesi... Atı, saçı
ve sabunu vardır. 6/ Fransa-Ispanya sınınnın her iki
yanuıda uzanan bölge... Bıkma, usanma. II Başlan-
gıçta yer alan... Birmekânı örten kemerli yapı. 8/ Gü-
müşhane ilinde bir şelale. 9/ "Yemenimde — var /
Yüreğımde yare var" (Türkü)... Asya'da bir göl.