Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2000 PERŞEMBE
14 KULTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr
Yeniden yapılanan Berliner Ensemble, Tabori'nin 'Brecht Dosyalan' oyunuyla sezonu açtı
Peymann île yeni dönemKOltfir Servisi - Bertolt Brecht eko-
lünü 50 yıldır ayakta tutan dünyaca ûn-
lü tiyatro topluluğu Berliner Ensemble,
8 aylık bir yenilenme dönemi geçiren
Theater am Schiffbauerdamm'da per-
delerini açtı. Theater am Schiffbauer-
damm sahnesi, Brecht'in 'Mahagonny
Kentinin Yûkseüşi ve Dûşüşü' gibi dün-
ya klasikJeri arasına girme başansı sağ-
layanoyunununve 1928'de Brecht'in ya-
zıp yönettiğive Kurt WeiB"ın müzikle-
rini yaptığı 'ÜçKuruşlukOpera'nın ilk
sahnelendiği yer olma özelliğini taşı-
yor.
Topluluk, iinlü Ingiliz tiyatro yönet-
meni ve yazar George Tabori'nin ya-
pımcılığıiu üstlendiği, Brecht'in yaşa-
mından bir kesiti anlatan 'Brecht Dos-
yalan' (BrechtDossiers) adlı oyunu sah-
neliyor. Oyunda, iki FBI ajanının Brecht'i
adeta gölgesi gibi izlediği yıllar anlatı-
hyor; Nazi Almanyası'ndan kaçarak ön-
ce Danimarka'ya, daha sonra Finlandi-
ya ve Kaliforniya'ya giden Brecht, 2.
Dûnya Savaşf nın ardından yeni komü-
nist Doğu Almanya devletine döner.
Oyunun metni daha çok, kısa adı FBI
olan US Federal Bureau of Investigati-
on' ın (Amerikan Federal Araştirma Bü-
rosu) arşivlerine dayandınlmış. Aylar-
ca süren titiz bir çalışma sonucunda or-
taya, örtü altinda kalmış pek çok olay çık-
mış.
Tabori'nin bir zamanlar lngiliz habe-
ralma servisinde çalışmış olması, ona
metni kurgularken kendi deneyimlerin-
den yararlanma olanağı vermiş. Öte yan-
dan kendisini, 1940'ta Kaliforniya'da
tanıma şansını elde eden Tabori için
Brecht, yalnızca uzaktan izlenen ve se-
vilen bir sanatçı değil.
Brecht tiyatrosunun 50 yıllık vitrini
enel yönetmenliğine Claus Peymann'ın
getirildiğı topluluk, lngiliz tiyatro yönetmeni ve
yazar George Tabori'nin yapımcılığını
üstlendiği, Brecht'in yaşamından bir kesiti
anlatan Brecht Dosyalan'nı sahneliyor.
olan Berliner Ensemble, 1949'da Brecht
tarafindan kunıldu. Brecht, 1920'lerin
Marksist tiyatro geleneğini elden geçi-
rerek Epik Tiyatro ekolünü başlattı.
Brecht'in Epik Tiyatro kuramının uygu-
layıcısı ve konıyucusu olan toplulugun
çıkış noktası, izleyicinin gözünü "teat-
nü flûzyonlarla boyamak değil, onu hem
oyuna hem de oyunculuğa eleştirel göz-
le bakmaya, gerektiğinde, sanki politik
bİT toptantmin katılımfTİto»nvTnışçaqııa SO-
rular ve yamtlar yönetaneye" teşv ık et-
mekti. 58 yaşındayken, 1956'da ölen
Brecht'in ardından, sanatçımn tiyatro
oyuncusu kansı HefeneWâgeJ (Brecht'in
'Mother Courage' -Cesaret Ana- adlı
oyunundaki rolüyle ünlenmişti) meşa-
leyi devraldı. Weigel, Wblf Kaiser ve
Gisela May gibi yıldızlarla birlikte Ber-
linerEnsemble geleneğini uzun yıllar ya-
şatmayı başardı. Topluluk, Doğu Ber-
lın'ın kasvetli havasına gLzem ve çeki-
cilik katıyordu.
1970'lere gelindiğinde büyü bozul-
du. Topluluk yenilikçi çizgiden aynldı-
ğı gerekçesiyle eleştirilere neden oldu.
Pek çok klasik yapımın, örneğin Hitier
rejimini hicveden 'Arturo Ui'nin Onle-
nebilir Tırmanışı'nın onlarca yıl sahne-
lenmesi, Berhner Ensemble'ın bir tiyat-
ro topluluğundan çok bir 'müze' olarak
tanımlanmasına yol açtı. 1990'da ko-
münıst rejimin çökmesiyle birlikte ken-
dini yenilemek ve taze bir soluk ahnak
için uygun zemin bulan topluluk, yeni-
likçi, cesur çizgisini yeniden futturma-
ya çalıştı.
Birkaç ay önce Berliner Ensemble'ın
genel yönetmenliğine Cbus Peymann'ın
getirilmesi, bu yeniden yapılanmanın
son hızla süreceğinin önemli bir göster-
gesi. 13 yıl Viyana'daki Burgtheater'in
u'derliğini yapan Peymann, tabulan yı-
kan bir yönetmen olarak ün saldı. Pey-
mann'm en büyük tutkusu Berliner En-
semble'ı 'çağdaş yapıt yaratısının mer-
kez noktası' yapmak. Tiyatro dünyasın-
da cesur çıkışlanyla dikkat çeken 62 ya-
şındaki Peymann, pek çok eleştirmene
göre Schaubuhne Tiyatrosu'nun 31 ya-
şındakı yönetmeni Thomas Osterme- .
ier'le ya da Volksbuhne Tiyatrosu'nun
48 yaşındaki yönetmeni Frank Cast-
rof la rahatlıkla boy ölçüşebilecek den-
li enerjik ve üretken. Külleri çoktan ha-
vaya savrulan Doğu Almanya 'nın tiyat-
ro geleneğinin gerçek bir mirasçısı ola-
rak görülüyor.
6'sı yeni 13 oyun sahnekyecek
Berliner Ensemble, yaz dönemine ka-
dar 6'sı yeni 13 oyun sahneleyecek. Bun-
lann arasında Peymann'ın yönettığı Sha-
kespeare'ın"2.Richani''ıveMoüere'ın
"Tartuffe"ü de var. Peymann, tiyatro
alanında cesur atılımlanyla tanmıyor.
62 yaşındaki Peymann, eleştirmenler
tarafindan halen Schaubuhne'deki 31
yaşındaki Thomas Ostermeier ya da
Volksbuhne'nin yönetmeni 48 yaşında-
ki Frank Castorf ile kıyaslanıyor ve ar-
tık var olmayan Doğu Almanya'nın ti-
yatro geleneğinin gerçek mirasçısı ola-
rak görülüyor. Peymann'ın Schiöbauer-
damm'da sürdürmeye niyetli olduğu
önemli bir sosyalist gelenek var; faki-
rin ödeyeceğini zengine ödetmek. En
iyi koltuklann fiyatı 60 mark iken, 10
marklık ucuz biletler öğrenciler, işsiz-
ler ya da imkânı olmayan kişiler için
aynlacak.
Üniü sanatçı Londra'ya yerleşecek.
Woody Allen
New York'u
terk ediyor
Kültür Servisi - Sinirii entelektüel-
liği, yaşam bıçımi, hareketleri ve ta-
kıntılanyla 'örnek' bir New York va-
tandaşı olan Wood> ADen Londra'ya
taşınıyor. Film projelerini gerçekleş-
tirememesi ve New Yorklu meslektaş-
larının 'düşmanca' tavırlan yüzünden
yönetmen, hayatında ilk defa Manhat-
tan'ı terk etmeye hazırlanıyor.
Oscar ödüllü 65 yaşındaki yönet-
men, 29 yaşındaki kansı SoonYi ve kı-
zı Becbet Dumaine Allen la en az bir
yıl boyunca Londra'da kalacaklannı
ve New York'ta gerçekleştiremediği
tiyatro projesi ile ilgileneğini açıkla-
dı.
Çok yakın zamanda New York'taki
evini değiştirdiği için bu karan ile her-
kesi şaşırtan Allen, New York'ta dış-
landığıru hissettiği ve yapımlannın es-
kisi kadar kadar ciddiye alınmadığını
düşündüğü için böylebir karan almış.
İki yıl öncesine kadar her öğlen ba-
hk yemek, birinin daha önce gırdiği tu-
valet; kullanamamak ya da bir köpe-
ğin yanında bile bulunmamak gibi ta-
kıntılan' ile herkesi bunaltan Allen'ın
bu kadar radikal bir karar vermesi,
özellikle çevTesindeki arkadaşlarını
çok şaşırttı.
DiaoeKeaton'dan Mia Farnm'a ka-
dar birçok 'güzel kaduT ile birlikteli-
ğının yaru sıra Annie HaU. Manhattan
ve Hannah ve Kızkardeşleri gibi bü-
yük başan kazanan filmler yapan Al-
len, 90'h yıllann başında hayatuıın en
başanlı dönemini geçirdi.
Fakat evlatlık kızı Soon Yi ile iliş-
kiye girerek evlenmesi üzerine bir an-
da bütün dikkatleri üzerine çekmesi,
iş yaşamı da dahil olmak üzere bütün
hayatuu kötü anlamda etkiledi. Özel-
likle film şirketi 'Sweetland''den bır-
çok ortağın aynlmasından sonra pro-
jelerini gerçekleştirmekte zor bir dö-
neme giren Allen, heı şeye karşm ara-
lannda Tim Roth. Helena Bonham-
Carter. Kenneth Branagh gibi isimle-
rin bulunduğu lngiliz aktörlerin hâlâ
reddemediği yönetmenlerin başında
geliyor.
Arkadaşlan bu tür bir seyahatin Al-
len'a çok iyi geleceğini ve hayatında-
ki sonınlar yüzünden iyice uzaklaştı-
ğı oyun yazarhğına tekrar dönebile-
ceğini umut ederken. yönetmenin bi-
yografisini yazan John Baster. Al-
lenın 'Tann,SeksveÖlüm' adlı üç per-
delik oyunun Londra'da sahnelenme-
si projesi üzerinde çalıştığını belirtti.
Yücel Erten, Brecht'in oyununu yeniden îstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahneliyor
'\Ji güncelliğiın korayor'Kültür Servisi- Yücel Erten, Bertolt
Brecht'in "ArtHn» Ui'nin ÖnlenebihVTır-
mamşı"nı yirmi yıl önce Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda sahnelemıştı. Yirmı yıl
sonra Îstanbul Devlet Tiyatrosu'nda ye-
niden sahneliyor. Yücel Erten ile 'Artu-
ro Ui' yorumu ve Brecht üzerine konuş-
tuk.
-Oyuna yeniden sahnelerken yorumu-
nuzda ne gflbi değçüdikler oMu?
YÜCEL ERTEN- Oyunun, faşizme
karşı güçlü bir tarihsel ve siyasal söyle-
mi var. Faşizm, biraz da nükleer atık gi-
bi bir şey. Bir daha zarar vermeyecek şe-
kilde paketleyip tarihin derinliklerine gö-
memiyorsanız; bir yerlerden sızıp yeni-
den açığa çıkıyor ve insanlann suyunu,
ekmeğini, aklını, yüreğini zehirlemeye
başlıyor. Bu yüzden diyorum ki: Hangı
ülkede, hangi toplumda faşizmin hortla-
ma tehlikesi tümüyle safdışı edilememiş-
se; orada Ui güncelliğini koruyor demek-
tir. Dolayısıyla oyuna temel yaklaşımda
çok fazla bir şeyin değişmedığini söyle-
meliyim. Ama işte Herakleitos'un dedi-
ğı gibi "Aymsuda ikikez>ikanamazaiHz''
Demek ki bazı değişiklikler de var. Gö-
ze çarpan bir değişiklik, dramaturgı aşa-
masındadır. Daha önce kullandığnnız *Çi-
çekci Dükkânı".
u
Yarah Kadın" ile fınal
sahnesinın "Manavlar'' bölümü tümüy-
le çıkanlmış; "Mezarhk" ıyice kısaltılmış-
tır. Buna karşılık daha önceki sahnele-
yişte budanmış olan "Macbeth" gönder-
mesi, bu kez yeri degıştınlerek değerlen-
dirihniştir. Gerekçesi şu: Faşizmin ulus-
lararası saldırganhğa yönelışını daha kes-
tırmeden anlatalım; buna karşılık "geçit
yok!" prensibine dahabir özgül ağırlık ka-
zandıralım. Bu değişikliklerin biraz da-
ha dinamizm getirdiğini ve oyunun sonun-
da seyirci ile daha sağlıkh bir etkileşim
sağladığını sanıyonım.
Yine işin özüne ilişkin bir değişiklik.
bu sahneleyişte "çete" faktörünün biraz
daha öne çekihniş olmasıdır. Yani öykü-
yü, bir megalomanyak merkez fıgür üze-
rinde odakJaştırmak yerine; hepsi birbi-
rine benzeyen, aidiyet duygusundan baş-
ka birikrmleri olmayan, biri olmazsa bir
diğerine de aynı işlevin yüklenebileceği,
"al birini vur öteJdne" bir güruh üzerine
oturtuyoruz. Oyunculuk açısından, "çi-
zün"lerimizi bu anlayısa dayalı olarak
yapmaya özen gösteriyoruz.
Müzik, orkestrasyon, koreografı, sah-
ne tasanmı ve giysi tasanmının da bir ön-
cekinden farklı olduğunu söylemeliyim.
-Sizce 20yıldaTürkrve'denelerdeğiş-
ti?
ERTEN- Güzel bir söz vardır: "Değiş-
meyen tek şey, değişimin kendisidir" .
Aradan geçen 20 yılda, bu temel doğru-
nun çerçevesinde, Türkiye'de de bazı de-
ğişirnler, dönüşümler ohiıuştur. Ama son
20 yılda Türkiye'de olumlu yönde "yete-
rince" değişiklik olduğunu gönül rahat-
lığı ile söyleyebilir miyiz? Bakın 1979'da
oyoma ilişkin olarak ne söylemışim:"Oyun,
dün yaşadıklanmızı ve yann )'aşayabile-
ceklerimizi anlaOyor...'" 1999 'da bu sözün
üstünü çizip bir kenara atabilecek dunı-
ma geldik mi?.. Umalım ki yandmış ola-
ymı, ama ben bundan emin değiüm.
Oyunun program dergisine yazdığım ya-
zının bir bölümüne birlikte göz atalun:
1979 yüı Kasımı'nda Devlet Tiyatro-
lan, 'Arturo Ui'nin ÖnlenebDir Tırmanı-
şı' ile, kuruluşundan ancak 30 yıl sonra,
ilk Brecht'ini sergüemişti... O günler için
yürekli bir atılım sayılan bu ilk sahnele-
me, Ahmet TanerKışlah'nın Kültür Ba-
kanlığı sırasında gerçekJeşmıştı.
Gala temsiünden birkaç gün önce hü-
kümet değişmiş; eskı bakanlara telefon edi-
lerek; ön sıralarda yenilerinin oturacağı,
oyunu birkaç sıra geriden izlemekte bir
sakınca görüp görmedikleri sorulmuştu.
Galada ön sırada oturan ve şimdı adını
unuttuğum bir sayın 'yeni' bakan, oyunu
izledikten sonra süratle bir açıklama yap-
tı... Hışımla Brecht'in komünist olduğu-
nu söylüyor, üstelik yazan 'Yahudi' ilan
ediyor ve bu nedenle oyunu kaldırtacağı-
nı belirtiyordu. Gerçekten de genel mü-
dürü değıştırdi, oyunu da kaldırttı.
Kışlah, oyunu daha önce izlemiş ve bir
de kutlama telgrafi göndermişti. O gece,
pek çok sayın 'eski' bakanla birlikte oyu-
nu bir kez daha ve birkaç sıra arkadan iz-
ledi; hepimizi kutlayıp yüreklendirdi...
20 yıl sonra 'Arturo Ui'ninprovalan sü-
rerken, 21 Ekim 1999 sabahı; karanlık
ruhlu, kirli kafalı, kanlı e1lerin, Kışlalı'ya
kıydığı haberiyle sarsılıverdik... Bu sah-
bilirsiniz.
Bu yüzden, onun yaptıklannın tekrar-
lanması değil; niyetinin, meramnıın, mu-
radının ne olduğuna bakılması gerekır.
Felsefesine, siyasetine ve estetiğine ba-
kacaksınız. Ve buradan oluşacak anlayı-
şa göre davranacaksınız. Ama sonra, ken-
di durduğunuz yere, zamana, koşullara gö-
re bir türev oluşturacaksınız. Çünkü "ti-
yatro sanati". kim ne derse desin, "dram
sanaO"ıun türe\ierinden oluşuyor.
Yani aynı cephede durduğunuzu ve ay-
nı ufka baktığuıızı düşünseniz de; sizin
momentiniz, hedefe varmak için, onun
kullandıklarmdan farklı anlatım yollan
ve araçlan türetmeyi gerektirebüir. tşte ben
bu anlamda ortodoks bir Brecht'çi olma-
dığımı düşünüyorum.
Yakın olsun diye yine Ui'den bir örnek
vereyim. Bilirsiniz, ortodoks Brecht'çi-
lerin çok sık sanldıklan bir ^•arun per-
de" vardır. Nedir bu yanm perdenin ama-
cı? Brecht kendisi söylüyor: Seyirci de-
korlann değişimini tümüyle görmesin,
kullanmıştık, bu kez bakır nefeslilerin de
katıldıgı bir sekstet oyuna eşlik ediyor.
Ama müzikteki anlayış değişikliği yalnız-
ca orkestrasyonda değil. Turgay Erdener,
müziklerin çoğunu yeni ya da yeniden
besteledi.
Öte yandan AKM Büyük Salon gibi bir
gayya kuyusunda ya da daha kibarca söy-
leyecek olursak. bir büyük prodüksiyon
salonunda, göz dolduran bir estetik gere-
kiyordu. Bununla kesinlikle debdebeli,
şaşaah ve tantanalı olmayı kastetmiyorum.
Brecht'e özgü bir yalınlıkla; ama yine de
göz dolduran, cüretkârve yerine göre me-
cazlar taşıyan bir estetik.
Omeğin tröst yöneticilerinin, ekonomik
krizden söz ederken bile keyiflerinin gı-
cır olduğunu göstermeye karar vermişsek;
saunada keyif yaptıklannı görmeliydik
ve o zaman doğal ki içine girilecek bir su
olmalıydı...
Ya da Dogsborough'ya rüşvet olarak ve-
rilmiş villanın derin birperspektifi olma-
h; ama küçük burjuva tabiaünı vurgula-
faşizme karşı güçlü bir tarihsel ve siyasal söylemi var. Faşizm, biraz da
nükleer atık gibi bir şey. Hangi ülkede, hangi toplumda faşizmin hortlama
tehlikesi tümüyle safdışı edilememişse; orada Ui güncelliğini koruyor demektir.
Dolayısıyla oyuna temel yaklaşımda çok fazla bir şeyin değişmediğini söylemeliyim.
neleyişi, o güzel insanın, o saygın kişili-
ğin, o aydınlık savaşçısının anısına arma-
ğan ediyorum...
- Brecht'in tüm dünyada yeniden göz-
den geçirikiiği biraz da elestirildiği günü-
mfizde, siz Brecht'e bakışınra nasü ta-
nımln'orsunuz?
EBTEN- Ben Brecht'in bir yazar ola-
rak eleştirilmesini pek anlayamıyorum.
Çünkü o hâlâ "dram sanaü"nın en büyük
ustalanndan biri.
Brecht'ın "tiyatro sanaü"nın en büyük
ustalanndan biri olduğunda da hiç kuş-
kum yok. Ama gel gör ki "tiyatro sana-
ü", ancak yerinde ve gününde ve anında
yapılan bir sanat olduğu için; tekrannın
ya da kopyasının, aynı doğrultuda ve ay-
nı derecede başanlı olma şansı çok tar-
tışmalı. Noter tasdikli kopyasını da yap-
sanız, sonuçta seyircinizle buluşamaya-
ama biraz da görsün. Orada teknik bir sü-
reç yaşandığının bilincinde olsun, sihir-
le- büyüyle değışmediğinin farkında ol-
sun. Peki o zaman biz dekorlanmızı ne-
den Strop-Light denen kesikli ışık altin-
da değiştirmeyeUm? Tam aydınhkta gös-
termiyoruz, öte yandan tam karanlığa da
saklamıyoruz; müzik eşliğinde yahn, ama
dinamik bir dekor değişim yöntemi uy-
guluyoruz. Şimdi kim iddia edebilir ki,
Brecht buna karşı çıkardı?..
- Estetik açıdan ağırlık noktalaruuz,
tercihkriniz nelerdi?
ERTEN- Brecht oynamak açısından
"çizim j-apma" yöntemini daha yaygın-
laştırmak gerektiğıne inandım. Oyuncu ar-
kadaşlanmla o yönde emek verdik.
lkincisi, oyunu çerçeveleyen müzıkli an-
latımlann daha erkileyici ve alımlı olma-
sı gereğini duydum. O zaman bir kuartet
mak için, bütün mobilyalan tozlanmasın
diye örtühnüş olmahydı.
Sahneye bir otomobil girecekse, gerçek-
ten otomobil girmeli, ama farlannı da se-
yircinin gözüne yakmalıydı. Yadırgat-
maysa bu da bir yadırgatma. Makineli tü-
feklerle insanlara kıyıîıyorsa, silahlar ateş
kusmalıydı. Ama dediğim gibi bu çö-
zümler, bazı mecazlan da taşımalıydı:
Ölümün eşiğindeki Dogsborough, piş-
manlıkla dolu vasiyetnamesini yazarken;
evde masasının başında oturuyor olma-
sına rağmen üstüne kar yağmalıydı.
Ui'nin son söylevinde üzerinde durdu-
ğu asansör yukan doğnı kalkarken; altuı-
da tulumlu işçiler, bisikletler üzerinde pe-
dal çevirerek onu yukan kaldırmahydı. Bir
çelik peTdemiz varsa, Ui'nin yolunu çe-
likperde ile kesmeliydık: "Nopassaran!
= GeçJtyok!_"
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
Sonunda, Beşir Fuad-2
Geçen hafta kaldığımız yerden sürdürelim. Kültüı
tarihimizde, edebiyat tarihimizde önemli bir yer
olan, unutturulmuş düşün adamımız Beşir Fuad'ır
(Handan Incf'nin yayıma hazırladığı) Şiir ve Haki-
kat adlı kitabı 567 sayfalık, kapsamlı bir kitap.
Yapıtta, Beşir Fuad'ın 1885'te kitap olarak yayım-
lanan Vıctor Hugo adlı döneminde fırtınalar kopar-
tan "eleştirel denemesi"; yaşarken kendisinin ha-
zıriadığı "Şiir ve Hakikat"; Muallim Naci ile mektup-
laşmasını içeren Intikad (1887) adlı kitabı, yine Faz-
lı Necib ile mektuplaşmasını içeren Mektûbât (1889]
adlı kitabıyla birlikte Seiahâttin Hilâv'ın {"BeşirFu-
ad'ın Mektûbât'ını Okurken") ve Handan inci'nir
("Şiir ve Hakikat Üzerine") de birer yazısı yer alryor
Beşir Fuad, Victor Hugo üzerine yazdığı monog-
rafisiyle, ünlü "romantizm ve gerçekçilik" tartışma-
sını başlatarak edebiyatımızda önemli bir sayfa aç-
mış; "Tanzimat yazarlannın edebiyat zevklerini do-
laylı birşekilde de olsa" hırpalamıştır,
Ardından bu temayı izleyen tartışmalar da, ro-
mantizmi savunan Memenlizâde Mehmed Tahir
ile çeşitli gazete ve dergilerde yaptığı tartışmalar da
kitaba adını veren Şiir ve Hakikat bölümünü oluştu-
ruyor.
Yukanda da dediğimiz gibi B. Fuad bunu kitap ola-
rak düşünmüş ve öteki kitaplannı da yayımlayan Ki-
tapçı Arkel'e vermiş; ancak kitap yayımlanmamış-
tır. Inci'ye göre bunun intihanyla doğrudan ilgisi var-
dır.
Handan Inci, bu böliime, tartışmaya katılan ya-
zariarın yazılan (Muallim Naci, Namık Kemal, Re-
caizade Mahmut Ekrem vb.) ile yine B. Fuad'ın on-
lara verdiği yanıtlan da Ek olarak alıyor. Aynca, Mu-
allim Naci (Intikad) ve Fazlı Necib (Mektûbât) ile olan
mektuplaşmalannı da alarak, "doğru bir bütünlük"
kuruyor.
Böylece Beşir Fuad'ın "tam anlamıyla" olmasa da
düşünce dünyasına; romantizme yönelik eleştirile-
rine ve gerçekçilik üzerine görüşlerine birinci kay-
naktan ulaşma olanağına sahip oluyoruz.
Ancak burada önemli -öteki çeviriyazımlarda da
olduğu gibi- bir sorun çıkıyor. Çünkü kitabın dilini
anlamak güç. Çünkü yüzyıl öncesinin dilini (Osman-
lıcasını) okuyoruz. Handan Inci her ne kadar, geniş
bir sözlük hazırlamışsa da, kitabı sözlükle okumak,
işi zorlaştınyor, zevkini kaçınyor.
Gündemden düşmüş bir dil; anlamıyoruz...
Daha önce de yazdığım gibi kim ne derse desin,
o dilden koptuk. Bunu politik bir düşünce olarak söy-
lemiyorum; şu an yaşamın geldiği, dilin, anlatım di-
linin, "edebiyat dilinin", konuşma dilinin, yazı dili-
nin geldiği nokta olarak söylüyorurri.
Üstelik şu anki dilin, şayet isteniyorsa eski bir
söylemi/biçemi taşıyacağına da inanıyorum. Kaldı
ki söz konusu olan ne şiirdir ne de anlatı...
Bu yüzden bence kitabın dili yalınlaştınlmalıydı.
Bu özelliğiyle bir anlamda Ulysses gibi zor okunur
bir kitap; bir anlamda da bir avuç ilgiliye hitap eden
bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.
(Handan Inci yazısında, "Birkaç makale ve dene-
meyi saymazsak, bugûn Beşir Fuad'ı tanımak*ste-
yen okuyucu için tek kaynak, çalışmalanm sırasın-
da benim için en önemli yol gösterici olan Prof. Dr.
Orhan Okay'ın 1969yılındayayımladığı monogra-
fıdir" diyor.
Çeviriyazımı Oğlak Yayınlan'ndan çıkan, Ahmet
Mithat'ın yazdığı biyografiden hiç söz etmiyor. Ah-
met Mithat'ın kitabından yararlanmamışolabilir, ya-
rarlanmaya değer de bulmayabilir.
Haklıdır da, daha önce yazdık: "Beşir Fuad gibi
birinin dehasını, Ahmet Mithat'ın anlaması hiç kuş-
kusuz ki beklenemezdi." Ancak insan, yine de kü-
çük bir not da olsa, görmek istiyor.
Benzer şekilde, -begenmeyebilir- Arba Yayınla-
n'ndan çıkan Fazlı Necib ile mektuplaşmalannı da...)
•••
Sonunda Beşir Fuad'ı ilk kaynağından -güç de ol-
sa- okuma şansını yakaladık.
Geçen aylarda yayımlanan Şiir ve Hakikat, ben-
ce -hertüriü eleştirel görüşüme karşın-, yüzyılı biti-
rirken yayımlanan "Tûrk edebiyatının en önemli ki-
taplanndan biridir".
Beşir Fuad, düşüncenin özgüriüğüne inanmış ya-
zar, gerçek bir aydın, unutturulmuş bir düşünürdür.
Hiç kuşkusuz ki "bugün" sorgulayan aydınlann,
yazarlann, sanatçılann, düşünürlerin "kaynağı" Be-
şir Fuad'a kadar uzanır.
FatihErkoç SuperonRne'da
•Kültür Servisi - Fatih Erkoç, bugün saat 17.00-18.00
arasında superonline'da dinleyicileriyle chat yapacak.
Isteyenler sanatçıya www.superonhrie.com / superchat
adresinden sorulannı iletebilirler.
Barbra Streisand takip edildi
• WASHEVGTON (AA) - ABD'de ünlü şarkıcı ve
sinema yıldızı Barbra Streisand üe eşi James Broün'i
Malibu'da bir otobanda takip ederek fotoğraflannı
çekmeye çalışan ve hakkında soruştunna açılan 28
yaşuıdaki bir gencin serbest bırakıknası için,
mahkeme tarafindan 1 milyon dolar kefalet istendi.
Wendal Wall adlı meraklı gencin niyetinin ne
olduğunun tespit edilemediğini belirten Los Angeles
polisi, Streisand ve eşinin, otobanda bir minibüsün
kendilerini takip ettiğini fark ettiklerini kaydetti.
Streisand ve Brolin, birkaç saat gözden kaybettikleri
aynı minibüsün tekrar ortaya çıkması üzerine Los
Angeles polisinden yardım istediler ve fotoğraf
makineli takipçi Wall, kısa süre içinde yakalandı.
BUGÜN
• AKSANAT'ta, Vrvaldi'nin '4 Mo'sinı' yapıtının kon-
seri lazer-diskten 12.30'da; Prof. Dr. Orhan Kural'ın
konuk olacağı 'Kıal Ada Madagaskar ve Karigu-Tan-
zanya' başhklı dialı söyleşi Hakkı Çopuroğlu'nun can-
h müzigi eşliğinde 18.30'dagerçekleşecek. (252 35 00)
• İFSAK'ta, Wilco Ben Harpen'in 'Tek Jeton'. Orhan
Cem Çetin'in 'Yaldaş 3' ve Gözen Atüa'nnı 'Oyjoncak'
gösterilerinin yer alacağı 'Saydam Gösterileri Üzerine
Açık Tartışma' 19.30'da ızlenebilir. (513 90 98)
• CRR'de, Borusan Îstanbul Filarmoni Orkestrası'mn
Prof. Gürer Aykal'm şefliğinde Judith Uluğ'un solist
olarak katılacağı konsen 19.30'da gerçekleşecek. (231
54 98)
• ENKARÖNESANSGALERİBAR'da,NasuhMah-
ruki'nin 'Hayalin Otesine G«çenler' adlı dia gösterisi
19.00'da gerçekleşecek. (274 09 67)
• BABYLON'da, Îstanbul Komedram Oyunculan'nm
'Adam Yiyen Adamlar' ve 'Pasta ve Telaş' adlı iki kı-
sa oyundan oluşan aösterileri 19.00'da sahnelenecek.
(292 73 68)
• ATATÜRKKfTAPLIĞrnda, Hüsnü Çoruk ile Zey-
nep Akkuş'un katılacağı 'Çizgi Romanlarda Kadın'
konulu söyleşi 18.00'de izlenebilir. (227 33 90)