19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2000 PERŞEMBE 14 KULTÜR [email protected] Yeniden yapılanan Berliner Ensemble, Tabori'nin 'Brecht Dosyalan' oyunuyla sezonu açtı Peymann île yeni dönemKOltfir Servisi - Bertolt Brecht eko- lünü 50 yıldır ayakta tutan dünyaca ûn- lü tiyatro topluluğu Berliner Ensemble, 8 aylık bir yenilenme dönemi geçiren Theater am Schiffbauerdamm'da per- delerini açtı. Theater am Schiffbauer- damm sahnesi, Brecht'in 'Mahagonny Kentinin Yûkseüşi ve Dûşüşü' gibi dün- ya klasikJeri arasına girme başansı sağ- layanoyunununve 1928'de Brecht'in ya- zıp yönettiğive Kurt WeiB"ın müzikle- rini yaptığı 'ÜçKuruşlukOpera'nın ilk sahnelendiği yer olma özelliğini taşı- yor. Topluluk, iinlü Ingiliz tiyatro yönet- meni ve yazar George Tabori'nin ya- pımcılığıiu üstlendiği, Brecht'in yaşa- mından bir kesiti anlatan 'Brecht Dos- yalan' (BrechtDossiers) adlı oyunu sah- neliyor. Oyunda, iki FBI ajanının Brecht'i adeta gölgesi gibi izlediği yıllar anlatı- hyor; Nazi Almanyası'ndan kaçarak ön- ce Danimarka'ya, daha sonra Finlandi- ya ve Kaliforniya'ya giden Brecht, 2. Dûnya Savaşf nın ardından yeni komü- nist Doğu Almanya devletine döner. Oyunun metni daha çok, kısa adı FBI olan US Federal Bureau of Investigati- on' ın (Amerikan Federal Araştirma Bü- rosu) arşivlerine dayandınlmış. Aylar- ca süren titiz bir çalışma sonucunda or- taya, örtü altinda kalmış pek çok olay çık- mış. Tabori'nin bir zamanlar lngiliz habe- ralma servisinde çalışmış olması, ona metni kurgularken kendi deneyimlerin- den yararlanma olanağı vermiş. Öte yan- dan kendisini, 1940'ta Kaliforniya'da tanıma şansını elde eden Tabori için Brecht, yalnızca uzaktan izlenen ve se- vilen bir sanatçı değil. Brecht tiyatrosunun 50 yıllık vitrini enel yönetmenliğine Claus Peymann'ın getirildiğı topluluk, lngiliz tiyatro yönetmeni ve yazar George Tabori'nin yapımcılığını üstlendiği, Brecht'in yaşamından bir kesiti anlatan Brecht Dosyalan'nı sahneliyor. olan Berliner Ensemble, 1949'da Brecht tarafindan kunıldu. Brecht, 1920'lerin Marksist tiyatro geleneğini elden geçi- rerek Epik Tiyatro ekolünü başlattı. Brecht'in Epik Tiyatro kuramının uygu- layıcısı ve konıyucusu olan toplulugun çıkış noktası, izleyicinin gözünü "teat- nü flûzyonlarla boyamak değil, onu hem oyuna hem de oyunculuğa eleştirel göz- le bakmaya, gerektiğinde, sanki politik bİT toptantmin katılımfTİto»nvTnışçaqııa SO- rular ve yamtlar yönetaneye" teşv ık et- mekti. 58 yaşındayken, 1956'da ölen Brecht'in ardından, sanatçımn tiyatro oyuncusu kansı HefeneWâgeJ (Brecht'in 'Mother Courage' -Cesaret Ana- adlı oyunundaki rolüyle ünlenmişti) meşa- leyi devraldı. Weigel, Wblf Kaiser ve Gisela May gibi yıldızlarla birlikte Ber- linerEnsemble geleneğini uzun yıllar ya- şatmayı başardı. Topluluk, Doğu Ber- lın'ın kasvetli havasına gLzem ve çeki- cilik katıyordu. 1970'lere gelindiğinde büyü bozul- du. Topluluk yenilikçi çizgiden aynldı- ğı gerekçesiyle eleştirilere neden oldu. Pek çok klasik yapımın, örneğin Hitier rejimini hicveden 'Arturo Ui'nin Onle- nebilir Tırmanışı'nın onlarca yıl sahne- lenmesi, Berhner Ensemble'ın bir tiyat- ro topluluğundan çok bir 'müze' olarak tanımlanmasına yol açtı. 1990'da ko- münıst rejimin çökmesiyle birlikte ken- dini yenilemek ve taze bir soluk ahnak için uygun zemin bulan topluluk, yeni- likçi, cesur çizgisini yeniden futturma- ya çalıştı. Birkaç ay önce Berliner Ensemble'ın genel yönetmenliğine Cbus Peymann'ın getirilmesi, bu yeniden yapılanmanın son hızla süreceğinin önemli bir göster- gesi. 13 yıl Viyana'daki Burgtheater'in u'derliğini yapan Peymann, tabulan yı- kan bir yönetmen olarak ün saldı. Pey- mann'm en büyük tutkusu Berliner En- semble'ı 'çağdaş yapıt yaratısının mer- kez noktası' yapmak. Tiyatro dünyasın- da cesur çıkışlanyla dikkat çeken 62 ya- şındaki Peymann, pek çok eleştirmene göre Schaubuhne Tiyatrosu'nun 31 ya- şındakı yönetmeni Thomas Osterme- . ier'le ya da Volksbuhne Tiyatrosu'nun 48 yaşındaki yönetmeni Frank Cast- rof la rahatlıkla boy ölçüşebilecek den- li enerjik ve üretken. Külleri çoktan ha- vaya savrulan Doğu Almanya 'nın tiyat- ro geleneğinin gerçek bir mirasçısı ola- rak görülüyor. 6'sı yeni 13 oyun sahnekyecek Berliner Ensemble, yaz dönemine ka- dar 6'sı yeni 13 oyun sahneleyecek. Bun- lann arasında Peymann'ın yönettığı Sha- kespeare'ın"2.Richani''ıveMoüere'ın "Tartuffe"ü de var. Peymann, tiyatro alanında cesur atılımlanyla tanmıyor. 62 yaşındaki Peymann, eleştirmenler tarafindan halen Schaubuhne'deki 31 yaşındaki Thomas Ostermeier ya da Volksbuhne'nin yönetmeni 48 yaşında- ki Frank Castorf ile kıyaslanıyor ve ar- tık var olmayan Doğu Almanya'nın ti- yatro geleneğinin gerçek mirasçısı ola- rak görülüyor. Peymann'ın Schiöbauer- damm'da sürdürmeye niyetli olduğu önemli bir sosyalist gelenek var; faki- rin ödeyeceğini zengine ödetmek. En iyi koltuklann fiyatı 60 mark iken, 10 marklık ucuz biletler öğrenciler, işsiz- ler ya da imkânı olmayan kişiler için aynlacak. Üniü sanatçı Londra'ya yerleşecek. Woody Allen New York'u terk ediyor Kültür Servisi - Sinirii entelektüel- liği, yaşam bıçımi, hareketleri ve ta- kıntılanyla 'örnek' bir New York va- tandaşı olan Wood> ADen Londra'ya taşınıyor. Film projelerini gerçekleş- tirememesi ve New Yorklu meslektaş- larının 'düşmanca' tavırlan yüzünden yönetmen, hayatında ilk defa Manhat- tan'ı terk etmeye hazırlanıyor. Oscar ödüllü 65 yaşındaki yönet- men, 29 yaşındaki kansı SoonYi ve kı- zı Becbet Dumaine Allen la en az bir yıl boyunca Londra'da kalacaklannı ve New York'ta gerçekleştiremediği tiyatro projesi ile ilgileneğini açıkla- dı. Çok yakın zamanda New York'taki evini değiştirdiği için bu karan ile her- kesi şaşırtan Allen, New York'ta dış- landığıru hissettiği ve yapımlannın es- kisi kadar kadar ciddiye alınmadığını düşündüğü için böylebir karan almış. İki yıl öncesine kadar her öğlen ba- hk yemek, birinin daha önce gırdiği tu- valet; kullanamamak ya da bir köpe- ğin yanında bile bulunmamak gibi ta- kıntılan' ile herkesi bunaltan Allen'ın bu kadar radikal bir karar vermesi, özellikle çevTesindeki arkadaşlarını çok şaşırttı. DiaoeKeaton'dan Mia Farnm'a ka- dar birçok 'güzel kaduT ile birlikteli- ğının yaru sıra Annie HaU. Manhattan ve Hannah ve Kızkardeşleri gibi bü- yük başan kazanan filmler yapan Al- len, 90'h yıllann başında hayatuıın en başanlı dönemini geçirdi. Fakat evlatlık kızı Soon Yi ile iliş- kiye girerek evlenmesi üzerine bir an- da bütün dikkatleri üzerine çekmesi, iş yaşamı da dahil olmak üzere bütün hayatuu kötü anlamda etkiledi. Özel- likle film şirketi 'Sweetland''den bır- çok ortağın aynlmasından sonra pro- jelerini gerçekleştirmekte zor bir dö- neme giren Allen, heı şeye karşm ara- lannda Tim Roth. Helena Bonham- Carter. Kenneth Branagh gibi isimle- rin bulunduğu lngiliz aktörlerin hâlâ reddemediği yönetmenlerin başında geliyor. Arkadaşlan bu tür bir seyahatin Al- len'a çok iyi geleceğini ve hayatında- ki sonınlar yüzünden iyice uzaklaştı- ğı oyun yazarhğına tekrar dönebile- ceğini umut ederken. yönetmenin bi- yografisini yazan John Baster. Al- lenın 'Tann,SeksveÖlüm' adlı üç per- delik oyunun Londra'da sahnelenme- si projesi üzerinde çalıştığını belirtti. Yücel Erten, Brecht'in oyununu yeniden îstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahneliyor '\Ji güncelliğiın korayor'Kültür Servisi- Yücel Erten, Bertolt Brecht'in "ArtHn» Ui'nin ÖnlenebihVTır- mamşı"nı yirmi yıl önce Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelemıştı. Yirmı yıl sonra Îstanbul Devlet Tiyatrosu'nda ye- niden sahneliyor. Yücel Erten ile 'Artu- ro Ui' yorumu ve Brecht üzerine konuş- tuk. -Oyuna yeniden sahnelerken yorumu- nuzda ne gflbi değçüdikler oMu? YÜCEL ERTEN- Oyunun, faşizme karşı güçlü bir tarihsel ve siyasal söyle- mi var. Faşizm, biraz da nükleer atık gi- bi bir şey. Bir daha zarar vermeyecek şe- kilde paketleyip tarihin derinliklerine gö- memiyorsanız; bir yerlerden sızıp yeni- den açığa çıkıyor ve insanlann suyunu, ekmeğini, aklını, yüreğini zehirlemeye başlıyor. Bu yüzden diyorum ki: Hangı ülkede, hangi toplumda faşizmin hortla- ma tehlikesi tümüyle safdışı edilememiş- se; orada Ui güncelliğini koruyor demek- tir. Dolayısıyla oyuna temel yaklaşımda çok fazla bir şeyin değişmedığini söyle- meliyim. Ama işte Herakleitos'un dedi- ğı gibi "Aymsuda ikikez>ikanamazaiHz'' Demek ki bazı değişiklikler de var. Gö- ze çarpan bir değişiklik, dramaturgı aşa- masındadır. Daha önce kullandığnnız *Çi- çekci Dükkânı". u Yarah Kadın" ile fınal sahnesinın "Manavlar'' bölümü tümüy- le çıkanlmış; "Mezarhk" ıyice kısaltılmış- tır. Buna karşılık daha önceki sahnele- yişte budanmış olan "Macbeth" gönder- mesi, bu kez yeri degıştınlerek değerlen- dirihniştir. Gerekçesi şu: Faşizmin ulus- lararası saldırganhğa yönelışını daha kes- tırmeden anlatalım; buna karşılık "geçit yok!" prensibine dahabir özgül ağırlık ka- zandıralım. Bu değişikliklerin biraz da- ha dinamizm getirdiğini ve oyunun sonun- da seyirci ile daha sağlıkh bir etkileşim sağladığını sanıyonım. Yine işin özüne ilişkin bir değişiklik. bu sahneleyişte "çete" faktörünün biraz daha öne çekihniş olmasıdır. Yani öykü- yü, bir megalomanyak merkez fıgür üze- rinde odakJaştırmak yerine; hepsi birbi- rine benzeyen, aidiyet duygusundan baş- ka birikrmleri olmayan, biri olmazsa bir diğerine de aynı işlevin yüklenebileceği, "al birini vur öteJdne" bir güruh üzerine oturtuyoruz. Oyunculuk açısından, "çi- zün"lerimizi bu anlayısa dayalı olarak yapmaya özen gösteriyoruz. Müzik, orkestrasyon, koreografı, sah- ne tasanmı ve giysi tasanmının da bir ön- cekinden farklı olduğunu söylemeliyim. -Sizce 20yıldaTürkrve'denelerdeğiş- ti? ERTEN- Güzel bir söz vardır: "Değiş- meyen tek şey, değişimin kendisidir" . Aradan geçen 20 yılda, bu temel doğru- nun çerçevesinde, Türkiye'de de bazı de- ğişirnler, dönüşümler ohiıuştur. Ama son 20 yılda Türkiye'de olumlu yönde "yete- rince" değişiklik olduğunu gönül rahat- lığı ile söyleyebilir miyiz? Bakın 1979'da oyoma ilişkin olarak ne söylemışim:"Oyun, dün yaşadıklanmızı ve yann )'aşayabile- ceklerimizi anlaOyor...'" 1999 'da bu sözün üstünü çizip bir kenara atabilecek dunı- ma geldik mi?.. Umalım ki yandmış ola- ymı, ama ben bundan emin değiüm. Oyunun program dergisine yazdığım ya- zının bir bölümüne birlikte göz atalun: 1979 yüı Kasımı'nda Devlet Tiyatro- lan, 'Arturo Ui'nin ÖnlenebDir Tırmanı- şı' ile, kuruluşundan ancak 30 yıl sonra, ilk Brecht'ini sergüemişti... O günler için yürekli bir atılım sayılan bu ilk sahnele- me, Ahmet TanerKışlah'nın Kültür Ba- kanlığı sırasında gerçekJeşmıştı. Gala temsiünden birkaç gün önce hü- kümet değişmiş; eskı bakanlara telefon edi- lerek; ön sıralarda yenilerinin oturacağı, oyunu birkaç sıra geriden izlemekte bir sakınca görüp görmedikleri sorulmuştu. Galada ön sırada oturan ve şimdı adını unuttuğum bir sayın 'yeni' bakan, oyunu izledikten sonra süratle bir açıklama yap- tı... Hışımla Brecht'in komünist olduğu- nu söylüyor, üstelik yazan 'Yahudi' ilan ediyor ve bu nedenle oyunu kaldırtacağı- nı belirtiyordu. Gerçekten de genel mü- dürü değıştırdi, oyunu da kaldırttı. Kışlah, oyunu daha önce izlemiş ve bir de kutlama telgrafi göndermişti. O gece, pek çok sayın 'eski' bakanla birlikte oyu- nu bir kez daha ve birkaç sıra arkadan iz- ledi; hepimizi kutlayıp yüreklendirdi... 20 yıl sonra 'Arturo Ui'ninprovalan sü- rerken, 21 Ekim 1999 sabahı; karanlık ruhlu, kirli kafalı, kanlı e1lerin, Kışlalı'ya kıydığı haberiyle sarsılıverdik... Bu sah- bilirsiniz. Bu yüzden, onun yaptıklannın tekrar- lanması değil; niyetinin, meramnıın, mu- radının ne olduğuna bakılması gerekır. Felsefesine, siyasetine ve estetiğine ba- kacaksınız. Ve buradan oluşacak anlayı- şa göre davranacaksınız. Ama sonra, ken- di durduğunuz yere, zamana, koşullara gö- re bir türev oluşturacaksınız. Çünkü "ti- yatro sanati". kim ne derse desin, "dram sanaO"ıun türe\ierinden oluşuyor. Yani aynı cephede durduğunuzu ve ay- nı ufka baktığuıızı düşünseniz de; sizin momentiniz, hedefe varmak için, onun kullandıklarmdan farklı anlatım yollan ve araçlan türetmeyi gerektirebüir. tşte ben bu anlamda ortodoks bir Brecht'çi olma- dığımı düşünüyorum. Yakın olsun diye yine Ui'den bir örnek vereyim. Bilirsiniz, ortodoks Brecht'çi- lerin çok sık sanldıklan bir ^•arun per- de" vardır. Nedir bu yanm perdenin ama- cı? Brecht kendisi söylüyor: Seyirci de- korlann değişimini tümüyle görmesin, kullanmıştık, bu kez bakır nefeslilerin de katıldıgı bir sekstet oyuna eşlik ediyor. Ama müzikteki anlayış değişikliği yalnız- ca orkestrasyonda değil. Turgay Erdener, müziklerin çoğunu yeni ya da yeniden besteledi. Öte yandan AKM Büyük Salon gibi bir gayya kuyusunda ya da daha kibarca söy- leyecek olursak. bir büyük prodüksiyon salonunda, göz dolduran bir estetik gere- kiyordu. Bununla kesinlikle debdebeli, şaşaah ve tantanalı olmayı kastetmiyorum. Brecht'e özgü bir yalınlıkla; ama yine de göz dolduran, cüretkârve yerine göre me- cazlar taşıyan bir estetik. Omeğin tröst yöneticilerinin, ekonomik krizden söz ederken bile keyiflerinin gı- cır olduğunu göstermeye karar vermişsek; saunada keyif yaptıklannı görmeliydik ve o zaman doğal ki içine girilecek bir su olmalıydı... Ya da Dogsborough'ya rüşvet olarak ve- rilmiş villanın derin birperspektifi olma- h; ama küçük burjuva tabiaünı vurgula- faşizme karşı güçlü bir tarihsel ve siyasal söylemi var. Faşizm, biraz da nükleer atık gibi bir şey. Hangi ülkede, hangi toplumda faşizmin hortlama tehlikesi tümüyle safdışı edilememişse; orada Ui güncelliğini koruyor demektir. Dolayısıyla oyuna temel yaklaşımda çok fazla bir şeyin değişmediğini söylemeliyim. neleyişi, o güzel insanın, o saygın kişili- ğin, o aydınlık savaşçısının anısına arma- ğan ediyorum... - Brecht'in tüm dünyada yeniden göz- den geçirikiiği biraz da elestirildiği günü- mfizde, siz Brecht'e bakışınra nasü ta- nımln'orsunuz? EBTEN- Ben Brecht'in bir yazar ola- rak eleştirilmesini pek anlayamıyorum. Çünkü o hâlâ "dram sanaü"nın en büyük ustalanndan biri. Brecht'ın "tiyatro sanaü"nın en büyük ustalanndan biri olduğunda da hiç kuş- kum yok. Ama gel gör ki "tiyatro sana- ü", ancak yerinde ve gününde ve anında yapılan bir sanat olduğu için; tekrannın ya da kopyasının, aynı doğrultuda ve ay- nı derecede başanlı olma şansı çok tar- tışmalı. Noter tasdikli kopyasını da yap- sanız, sonuçta seyircinizle buluşamaya- ama biraz da görsün. Orada teknik bir sü- reç yaşandığının bilincinde olsun, sihir- le- büyüyle değışmediğinin farkında ol- sun. Peki o zaman biz dekorlanmızı ne- den Strop-Light denen kesikli ışık altin- da değiştirmeyeUm? Tam aydınhkta gös- termiyoruz, öte yandan tam karanlığa da saklamıyoruz; müzik eşliğinde yahn, ama dinamik bir dekor değişim yöntemi uy- guluyoruz. Şimdi kim iddia edebilir ki, Brecht buna karşı çıkardı?.. - Estetik açıdan ağırlık noktalaruuz, tercihkriniz nelerdi? ERTEN- Brecht oynamak açısından "çizim j-apma" yöntemini daha yaygın- laştırmak gerektiğıne inandım. Oyuncu ar- kadaşlanmla o yönde emek verdik. lkincisi, oyunu çerçeveleyen müzıkli an- latımlann daha erkileyici ve alımlı olma- sı gereğini duydum. O zaman bir kuartet mak için, bütün mobilyalan tozlanmasın diye örtühnüş olmahydı. Sahneye bir otomobil girecekse, gerçek- ten otomobil girmeli, ama farlannı da se- yircinin gözüne yakmalıydı. Yadırgat- maysa bu da bir yadırgatma. Makineli tü- feklerle insanlara kıyıîıyorsa, silahlar ateş kusmalıydı. Ama dediğim gibi bu çö- zümler, bazı mecazlan da taşımalıydı: Ölümün eşiğindeki Dogsborough, piş- manlıkla dolu vasiyetnamesini yazarken; evde masasının başında oturuyor olma- sına rağmen üstüne kar yağmalıydı. Ui'nin son söylevinde üzerinde durdu- ğu asansör yukan doğnı kalkarken; altuı- da tulumlu işçiler, bisikletler üzerinde pe- dal çevirerek onu yukan kaldırmahydı. Bir çelik peTdemiz varsa, Ui'nin yolunu çe- likperde ile kesmeliydık: "Nopassaran! = GeçJtyok!_" IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKİYE Sonunda, Beşir Fuad-2 Geçen hafta kaldığımız yerden sürdürelim. Kültüı tarihimizde, edebiyat tarihimizde önemli bir yer olan, unutturulmuş düşün adamımız Beşir Fuad'ır (Handan Incf'nin yayıma hazırladığı) Şiir ve Haki- kat adlı kitabı 567 sayfalık, kapsamlı bir kitap. Yapıtta, Beşir Fuad'ın 1885'te kitap olarak yayım- lanan Vıctor Hugo adlı döneminde fırtınalar kopar- tan "eleştirel denemesi"; yaşarken kendisinin ha- zıriadığı "Şiir ve Hakikat"; Muallim Naci ile mektup- laşmasını içeren Intikad (1887) adlı kitabı, yine Faz- lı Necib ile mektuplaşmasını içeren Mektûbât (1889] adlı kitabıyla birlikte Seiahâttin Hilâv'ın {"BeşirFu- ad'ın Mektûbât'ını Okurken") ve Handan inci'nir ("Şiir ve Hakikat Üzerine") de birer yazısı yer alryor Beşir Fuad, Victor Hugo üzerine yazdığı monog- rafisiyle, ünlü "romantizm ve gerçekçilik" tartışma- sını başlatarak edebiyatımızda önemli bir sayfa aç- mış; "Tanzimat yazarlannın edebiyat zevklerini do- laylı birşekilde de olsa" hırpalamıştır, Ardından bu temayı izleyen tartışmalar da, ro- mantizmi savunan Memenlizâde Mehmed Tahir ile çeşitli gazete ve dergilerde yaptığı tartışmalar da kitaba adını veren Şiir ve Hakikat bölümünü oluştu- ruyor. Yukanda da dediğimiz gibi B. Fuad bunu kitap ola- rak düşünmüş ve öteki kitaplannı da yayımlayan Ki- tapçı Arkel'e vermiş; ancak kitap yayımlanmamış- tır. Inci'ye göre bunun intihanyla doğrudan ilgisi var- dır. Handan Inci, bu böliime, tartışmaya katılan ya- zariarın yazılan (Muallim Naci, Namık Kemal, Re- caizade Mahmut Ekrem vb.) ile yine B. Fuad'ın on- lara verdiği yanıtlan da Ek olarak alıyor. Aynca, Mu- allim Naci (Intikad) ve Fazlı Necib (Mektûbât) ile olan mektuplaşmalannı da alarak, "doğru bir bütünlük" kuruyor. Böylece Beşir Fuad'ın "tam anlamıyla" olmasa da düşünce dünyasına; romantizme yönelik eleştirile- rine ve gerçekçilik üzerine görüşlerine birinci kay- naktan ulaşma olanağına sahip oluyoruz. Ancak burada önemli -öteki çeviriyazımlarda da olduğu gibi- bir sorun çıkıyor. Çünkü kitabın dilini anlamak güç. Çünkü yüzyıl öncesinin dilini (Osman- lıcasını) okuyoruz. Handan Inci her ne kadar, geniş bir sözlük hazırlamışsa da, kitabı sözlükle okumak, işi zorlaştınyor, zevkini kaçınyor. Gündemden düşmüş bir dil; anlamıyoruz... Daha önce de yazdığım gibi kim ne derse desin, o dilden koptuk. Bunu politik bir düşünce olarak söy- lemiyorum; şu an yaşamın geldiği, dilin, anlatım di- linin, "edebiyat dilinin", konuşma dilinin, yazı dili- nin geldiği nokta olarak söylüyorurri. Üstelik şu anki dilin, şayet isteniyorsa eski bir söylemi/biçemi taşıyacağına da inanıyorum. Kaldı ki söz konusu olan ne şiirdir ne de anlatı... Bu yüzden bence kitabın dili yalınlaştınlmalıydı. Bu özelliğiyle bir anlamda Ulysses gibi zor okunur bir kitap; bir anlamda da bir avuç ilgiliye hitap eden bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. (Handan Inci yazısında, "Birkaç makale ve dene- meyi saymazsak, bugûn Beşir Fuad'ı tanımak*ste- yen okuyucu için tek kaynak, çalışmalanm sırasın- da benim için en önemli yol gösterici olan Prof. Dr. Orhan Okay'ın 1969yılındayayımladığı monogra- fıdir" diyor. Çeviriyazımı Oğlak Yayınlan'ndan çıkan, Ahmet Mithat'ın yazdığı biyografiden hiç söz etmiyor. Ah- met Mithat'ın kitabından yararlanmamışolabilir, ya- rarlanmaya değer de bulmayabilir. Haklıdır da, daha önce yazdık: "Beşir Fuad gibi birinin dehasını, Ahmet Mithat'ın anlaması hiç kuş- kusuz ki beklenemezdi." Ancak insan, yine de kü- çük bir not da olsa, görmek istiyor. Benzer şekilde, -begenmeyebilir- Arba Yayınla- n'ndan çıkan Fazlı Necib ile mektuplaşmalannı da...) ••• Sonunda Beşir Fuad'ı ilk kaynağından -güç de ol- sa- okuma şansını yakaladık. Geçen aylarda yayımlanan Şiir ve Hakikat, ben- ce -hertüriü eleştirel görüşüme karşın-, yüzyılı biti- rirken yayımlanan "Tûrk edebiyatının en önemli ki- taplanndan biridir". Beşir Fuad, düşüncenin özgüriüğüne inanmış ya- zar, gerçek bir aydın, unutturulmuş bir düşünürdür. Hiç kuşkusuz ki "bugün" sorgulayan aydınlann, yazarlann, sanatçılann, düşünürlerin "kaynağı" Be- şir Fuad'a kadar uzanır. FatihErkoç SuperonRne'da •Kültür Servisi - Fatih Erkoç, bugün saat 17.00-18.00 arasında superonline'da dinleyicileriyle chat yapacak. Isteyenler sanatçıya www.superonhrie.com / superchat adresinden sorulannı iletebilirler. Barbra Streisand takip edildi • WASHEVGTON (AA) - ABD'de ünlü şarkıcı ve sinema yıldızı Barbra Streisand üe eşi James Broün'i Malibu'da bir otobanda takip ederek fotoğraflannı çekmeye çalışan ve hakkında soruştunna açılan 28 yaşuıdaki bir gencin serbest bırakıknası için, mahkeme tarafindan 1 milyon dolar kefalet istendi. Wendal Wall adlı meraklı gencin niyetinin ne olduğunun tespit edilemediğini belirten Los Angeles polisi, Streisand ve eşinin, otobanda bir minibüsün kendilerini takip ettiğini fark ettiklerini kaydetti. Streisand ve Brolin, birkaç saat gözden kaybettikleri aynı minibüsün tekrar ortaya çıkması üzerine Los Angeles polisinden yardım istediler ve fotoğraf makineli takipçi Wall, kısa süre içinde yakalandı. BUGÜN • AKSANAT'ta, Vrvaldi'nin '4 Mo'sinı' yapıtının kon- seri lazer-diskten 12.30'da; Prof. Dr. Orhan Kural'ın konuk olacağı 'Kıal Ada Madagaskar ve Karigu-Tan- zanya' başhklı dialı söyleşi Hakkı Çopuroğlu'nun can- h müzigi eşliğinde 18.30'dagerçekleşecek. (252 35 00) • İFSAK'ta, Wilco Ben Harpen'in 'Tek Jeton'. Orhan Cem Çetin'in 'Yaldaş 3' ve Gözen Atüa'nnı 'Oyjoncak' gösterilerinin yer alacağı 'Saydam Gösterileri Üzerine Açık Tartışma' 19.30'da ızlenebilir. (513 90 98) • CRR'de, Borusan Îstanbul Filarmoni Orkestrası'mn Prof. Gürer Aykal'm şefliğinde Judith Uluğ'un solist olarak katılacağı konsen 19.30'da gerçekleşecek. (231 54 98) • ENKARÖNESANSGALERİBAR'da,NasuhMah- ruki'nin 'Hayalin Otesine G«çenler' adlı dia gösterisi 19.00'da gerçekleşecek. (274 09 67) • BABYLON'da, Îstanbul Komedram Oyunculan'nm 'Adam Yiyen Adamlar' ve 'Pasta ve Telaş' adlı iki kı- sa oyundan oluşan aösterileri 19.00'da sahnelenecek. (292 73 68) • ATATÜRKKfTAPLIĞrnda, Hüsnü Çoruk ile Zey- nep Akkuş'un katılacağı 'Çizgi Romanlarda Kadın' konulu söyleşi 18.00'de izlenebilir. (227 33 90)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle