28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2000 CUMARTESİ 12 YÜZYILDA EKONOMt POLİTİKALARI Tanmsal üretim dev firmaların eline geçerken bu süreçte kaybeden, üretimden kopanlan kitleler oldu 'Rüresel dünya'nın son sınırları da çîzfliyor FATMA KOŞAR 1500'lü yıllarda Tudor İngilteresi'nde çıkanlan "çevirmeyasalanyla" ortak mal olarak kullanılan toprak mülkiyeti yeniden düzenlenmeye başladı. Yasalar, sorumluluğu paylaşılmış ortak araziyi ar- tık özelleştirmek doğrultusunda çıkıyor, insan ve toprak ilişkisini yeniden düzenliyordu. "Bir arazi parçasını insan ve hayvanlann serbest gecişini en- gelkmekiçin, çitlcr, hendeklerya da daha başka en- geUerleçevrelemek" anlamına gelen "çoirme" in- san ve toprak ilişkilerinde ezıci bir değişiklik ya- rattı. Çünkü "çevinne hareketi" topluluğa ait olan kullanma hakkına son vererek araziyi özel dene- tim altına soktu. 16. ve 19. yüzyıllar arasında gerçekleştirilen bir dizi siyasal eylem ve yasal düzenlemeler neredey- se bütün Avrupa ülkelerinde "özelleştirilmiş" ara- zinin açıktan açığa ele geçirilmesini başlattı. Bu- günlere kadar Ortaçağ Avrupası'nda açık tarlala- n ortaklaşa ışleyen, üstelik bireysel kullanma hak- lannı bırleştirerek hayvanlannı otlatmak için or- tak çayırlar kuran milyonlarca köylü, bu sûreçte ata- lanna ait yurtlanndan atıldı, geçinebilecek iş bu- labılecekleri yeni kent ve kasabalara göçe zorlan- dılar. Bütün bu gelişmeler, toplumu yeniden kuran ve insanlığın doğal dünyayla ilişkisini modern çağ için yeniden biçimlendiren bir dizi sosyal ve eko- nomik reformu başlattı. 1500'lerde Tudor İngilteresi'nde başlayarak tüm kıtaya yayılan sosyal ve ekonomik reformlar; in- sanlan yüzyıllarca bırbirine ve toprağa bağlayan, komüncü köy yaşamıru baltalayıp çökerten yeni ve güçlü siyasal ekonomikzorlamalan beraberinde ge- • Yerel kaynaklan sömürerek tanmsal üretimi ele geçirme operasyonuna hız veren ulusötesi şirketler, geride bıraktığımız yüzyılda hedeflerine yaklaştı. Milyonlarca insanın açlıkla boğuştuğu, en temel ihtiyaçlannı bile karşılayamadan yaşamını sürdürmeye çahştığı 1900'lü yıllarda, gelişmekte olan pazarlara bu paylaşıma karşı durulamayacağı anlatılırken, Türkiye, tohumu bile üretemeyecek hale getirildi. tirdi. Kimi tarihçilerin "fakire karşı zengin devri- mi" diye nitelendirdiği çevırme hareketi, 1900"lü yülara gelindiğinde tamamlandı. Şımdi sıra, ürün- lerin pazarlanacağı suıırlann belirlenmesindeydi. Gelişmiş ülkelerin gıda fırmalan bir anlamda dün- yayı yeniden paylaşacak, son sınırlan belirleyecek- 'İ • Türkiye'de planlama yerini her dönemde yeniden şekillenen günübirlik uygulamalara bırakırken, planlı tanmsal üretimin terkedilmesinin ve verimli arazilerin amaç dışında kullanılmasının masum gerekçesi haline gelen "sanayileşme" bugün faiz kıskacında girdi. Sanayileşmenin hızlandığı 1960'lann sonunda Türkiye, milli gelirinin yüzde 17-18'ini sanayiden elde ediyordu. ti ve "uhısal smıriar" tanjnmayacaktı. Milyonlar- ca insanın açlıkla boğuştuğu, en temel ihtiyaçlan- nı bile karşılayamadan yaşamını sürdürmeye ça- hştığı 1900'lü yıllarda, dünyanın küreselleştiğı, suıırlann kalktığı söyleniyor ve aralannda Türki- ye'nın de bulunduğu gelişmekte olan pazarlara ar- tık bu paylaşıma karşı durulamayacağı anlatıhyor- du. Söz konusu dönem, gelişmiş ülke sermayele- rinin yerel kaynaklan da kullanarak araştırma-ge- hştirmeye yüksek düzeyde pay ayırdığı ve dünya pazarlannı tam anlamıyla ele geçirme operasyo- nuna hız verdiği dönem oldu. Ulusötesi şirketle- Sanayide başan yakalanamadı1980'li yıllara kadar «kendineyeter- lilik" ölçüsü doğrultusunda yürütülen tanm politikalan, Türkiye'de yerini her dönemde yeniden şekillenen günübir- lik uygulamalara bırakırken, planlı ta- nmsal üretimin terkedilmesinin ve ve- rimli arazilerin amaç dışında kullaml- masının masum gerekçesi haline gelen "sanayileşme" bugün faiz kıskacında. Ulusal ve bölgesel planlama ilkeleri gözardı edilerek gelişigüzel gerçekleş- tirilen, ancak kalkınma çabalannın ek- senine yerleşen sanayi, kaynaklannı üretim yerine repo, bono gibi yatınm araçlanyla devlete borç verip faiz ge- V l . .yjin elde etmeye yöneldi. 500 büyük sa- nayi kuruluşunun toplam gelirleri ara- • Ulusal ve bölgesel planlama ilkeleri gözardı edilerek gelişigüzel gerçekleştirilen, ancak kalkınma çabalannın eksenine yerleşen sanayi, kaynaklannı üretim yerine repo, bono gibi yatınm araçlanyla devlete borç verip faiz geliri elde etmeye yöneldi. sında faizin payı yüzde 88. Sanayileşme çabalannın hızlandığı 1960'lann sonunda Türkiye, milli ge- lirinin yüzde 17-18'ini sanayiden elde ediyordu. Son 30 yılda sanayinin milli gelirdeki payı bu oranda yüzde 24'e çıktı. Sanayidekı gelışmenın yavaşladı- ğı ve "paradan para kazanmanın'7 yay- gınlaşmaya başladığı 1980'deise sana- yinin milli gelirdeki payı yüzde 20'ye ulaşmıştı. 1980 yılından 1998 yılına kadar bu pay yarilızca 4 puan artış kay- detti. Haksız kazanç sağlamanın özen- dirildiği 1980'densonra sanayi kuruluş- lan, yüksek enflasyondan konmmak, fa- ızden pay kapmak için bono almak yo- luyla devlete borç verdi, faizle geçin- di. Hatta, üretimini düşürerek faize yö- nelen ve istihdam ettiği insanlara ücret- lerini buradan gelen geürle ödeyenler de oldu. Sanayi alanında beklenen atıhmlan gercekleştiremeyen Türkiye, teknoloji- den eh temel gıda ürünlerine kadar her şeyi ithal eder duruma geldi. 1980 yı- lından sonra ekonomı politikalannda yaşanan değişim, üretim olanaklannda ve üretken kapasitenin değişiminde önemli darboğazlar yaşanmasına ne- den oldu. Peş peşe savaşlann getirdiği yıkımı, ilkel üretim teknolojisini, ulus- lararası sermayenın at oynatöğı dışa ba- ğımlı biryapıyı teslim alan cumhuriyet, sanayıdeki aülımlarla "ekonomikbağifn- azhk" mücadelesini de başanyla ta- mamlarken bu dönemde benimsenen sanayileşmede ve kentleşmede planla- ma ilkesi terkedildi. Bunun sonucunda gittikçe derinleşen gelir uçurumuyla karşı karşıya kalan ülkede milli gelir- de doğu ile batı arasındaki fark 11 ka- taulaştı. Cumhuriyetin ilk yıllannda ulusal kalkınma aracı olarak kullanılan KJT'ler kamu yaranm gözardı eden özelleştir- melerle yok pahasına satılırken özel sektöre terk edilen sanayileşme faaliye- ri öne sürülen başanyı yakalayamadı. Özellıkle 1980'den bu yana ortaya çı- kan tablo, Türkiye'nin hemen her alan- da üretimden uzaklaşarak faiz, banka- cılık ve gayrimenkul yatınmcılığı gibi alanlara yöneldiğini ortaya koyuyor. Ozelleştirme çalışanı yaktı Cezasım işçi çeldyor HAZAL ATEŞ ÇAKIR Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasf nın istekle- ri doğrultusunda, kamu malla- nnı değerinin çok altında birbir elden çıkarmayı planlayan hü- kümet. 1999 yılında ozelleştir- me hedefini yakalayamadı. Stra- tejik öneme sahip enerji ve pet- rol sektöründen ıletışime, ka- mu bankalanndan limanlara ge- niş bir yelpazede devletin en çok kâr geuren kuruluşlan özel- leştırme kapsamında bulunu- yor. Ozelleştirme ihalelerinde ortaya çıkan kasetlerin çete-maf- ya-işadamı ilişkılenni ortaya çı- karması 1999 yılında satışlann azalmasına neden olurken, da- ha önce "şeffaF bir biçimde satı- lan kamu banka- sı Sümerbank"ın içinin boşaltılmış olarak fon kapsa- mına ahnması, bu uygulamalann ar- ka yüzünü gözler önüne serdi. 1999'da yapı- lan özelleştirme uygulamalan. ıs- tüıdamı arttırmak yerine çalışanla- rayoğunbirişsiz- lik getırdi. Özel- leştirilen kuruluş- lardakı toplam işten çıkarma oranı sendikalı işçiler bazında yüzde 81 oldu. IMF ile imzalanan Stand-By anlaşması doğrultusunda özel- leştirme sürecine hız verilirken bu kapsama bir türlü özelleşti- rilemeyenTürkTelekom da ahn- dı. Özelleştirmede çok uluslu şirketlerin çıkarlarını korumak amacıyla enerjiden, telekomü- nikasyon ihalelerine katılma sü- reçlerini hızlandırmak için "ufcıs- deviet" ılkesım tehdıt eden Tah- kim Yasası, TBMM'de kabul edildi. Hükümetin bütçe politi- kalan özelleştirmeyi benimset- menin bir aracı haline gelirken, büyük sermaye kesiminin çı- karlanm ifade eden belge hali- • Dünyada yapüan özelleştirmeler, global krizin de etkisiyle önceki yıla göre yüzde 25.5 oranında azaldı. 1997 yılında en yüksek değer 153 milyar 782 milyon dolara yükselen özelleştirmeler, 1998'de 114 milyar 542 milyon dolara geriledi. ne geldi. Hükümet özel kesime net kaynak transferi sağlamak için sübvansiyon, teşvik, vergi istisnalan, arsa tahsisi, işletme veya arsayı rayiç değerinin al- tında satma, kiralama şeklinde özelleştirmeler doğrultusunda bir bütçe hazırladı. Türkiye ekonomisinin sahip olduğu sabıt sermayenin yak- laşık yansını temsil eden KfTier 1999 yıhnda da sürdürülen bi- linçli politikalarla "karaddik" haline getirilerek bir an önce satışının yapılması gerektiği söylendi. KlT'lerin yatınmsız- lığa terk edilmesi, tüm Türkiye ekonomisinin de zarar görme- sine neden oldu. Ancak bu olum- suz şartlara karşın KlT'ler ken- dilerine bütçeden verilen kaynaklar- dan çok daha faz- lası bütçeye gelir olarak aktardı. Öyle ki satış kap- samına alınan TÜPRAŞ, Türk Telekom gibi ku- ruluşlar, 1999 yı- lı yılında 500 bü- yük sanayi kuru- luşu içinde ilk sı- ralarda yer aldı. toplam vergilerin enazyüzdel5'ini karşıladı, bütçe gelırlerinede yüz- de 10'dan fazla katkıda bulun- du. Öte yandan özelleştirmenin kötü sonuçlannı her yıl olduğu gibi emekçi kesim çekti. Özel- leştirilen kuruluşlarda hizmet- lerin taşeronlaştınlması yaygın- laştınldı. 1999'da yapılan özel- leştirme uygulamalan, istihda- mı arttırmak yerine çalışanlara yoğun bir işsizhk getirdi. Bugü- ne kadar yapılan özelleştirme- lerdeki toplam işten çıkarma oranı sendikalı işçiler bazında yüzde 81 oldu. Özelleştirme Yüksek Kuru- lu'nun aldığı özelleştirme ka- rarlannın iptali için bugüne ka- dar 70 ayn dava açıhrken, bazı kuruluşlarda birden fazla iptal davası görüldü. YÜTyılda enerjiyi teslim ettik HACERGEMİCİ Elektrikle tanışması yüzyüuı başına rastiayanTürkiye, 2000 yılına girerken tüm enerji kaynaklannı uluslararası tekellere devretmeye hazırlanıyor. tlk olarak 1902 yılında Tarsus'ta su değinnenine bağlı 60 kw'lık dınamo ile ışığa merhaba di- yen Osmanlı, 1913 yılında ışığı Istan- bul'a taşıdı. Aradan geçen 98 yılda Tür- kiye bugün bir yandan anayasasına dahil ettiği tahkimle birlikte uluslararası tekellerin is- teklerine boyun eğiyor, bir yandan da dünyanuı terk ettiği nükleer sant- rala merhaba diyor. ÇevTe talanı ile özdeş olan nükleer santrakn ge- rek maüyet gerekse teknoloji olarak Tür- kiye'ye vereceği zarar hemen her kesim tarafindan dile getirildıği halde hükümet bunlan görmezlikten geliyor. Siyasiler; 2000 yılına girerken, "Yoksa karanhkta kabnz" diyerek ihtiyacın üzerinde pro- jelere imza atarken yeni bir talan ve vur- gununa da önayak oluyorlar. 100 yılda enerjinin öyküsü -1902 yılında Tarsus Belediyesi tara- findan kasabadaki su değirmeninden ah- nan hareketle çe\Tİlen 2 kw gücündeki di- namonun ürettiği elektnk Osmanlı'nın ilk elektriğiydi. Devrin padışahı. dına- moyu dinamite benzettiği için elektnk tesisi kurulmasını bir süre yasaklamış, sarayda bulunan Tarsuslu Karamüftüza- de Hulusi Paşa'mn iknası ile Tarsus'ta elektnk üretünine izin veriknişti. - Geniş çapta ilk üretim 1914 yılı Şu- bat ayında Silahtarağa'da yapıldı. Türki- ye'nin ilk termık santralı olan bu tesıs 1910 yılında 5 bin kw'lik üç gruptan olu- şuyordu. İstanbul'un aydınlatüması için • Çevre talanı ile özdeş olan nükleer santralın gerek malıyet gerekse teknoloji olarak Türkiye'ye vereceği zarar hemen her kesim tarafindan dile getirildiği halde hükümet bunlan görmezlikten geliyor. açılan uluslararası ihaieyi Macar Ganz AŞ kazandı. Şirket bir yıl sonra Banque Generale de Credit Hongoris ve Banque de Bruxelles ile ortaklaşa Osmanlı Elekt- rik AŞ'yikurdu. -11 Şubat 1914te tramvaylara, 14 Şu- bat 1914'te de şehre ilk elektrik verihne- ye başlandı. - Osmanlı AŞ'ninhisselen Belçıka'da bulunan Sofina adlı şirket tarafindan satın alındı. MustafaKemal 17 Haziran 1923'te bu şirket ile yaptığı sözleşme- de ismini Türk Elektrik AŞ olarak de- ğiştirdi ve imtiyaz süresini de 28 Ara- lık 1933 tarihine kadar uzattı. - Cumhuriyetin kuruluşundan sonra hükümetler yurdun her şehir ve kasaba- sında elektrik santralı kurmayı amaç edin- diler. Kurulan santrallann çok büyük bö- lümü yabancı ortaklar tarafindan yapıldı ve ışletihnesi imtiyazh ortaklıklar yoluy- la oldu. Cumhuriyetten önce alınan im- tiyazlara da dokunulmadı. - Ankara 1924'te, Izmir, Adana, Art- vin, Inebolu, Akşehir, Mersin, Trabzon 1925'te.Aksa- ray, Ayvalık, Bursa, Izmit, Konya, Kütah- ya,Malatyave Sıvas da 1926'daelekt- riğe kavuştu. - 1929 ekonomik buhranı Türkiye'yi de etkisi altına aldı. 1930'da Türk para- sının dengesini korumak amacıyla Türk Parasının Değerini Korumu Yasası çıka- nldı. Bu önlemler dışanya para çıkarıl- masını suıırlarken ağır denetimler de ge- tirdi. Her yıl sermayelerinin önemli bir bölümünü dışan çıkarmaya alışknı olan ortaklıklar bu durumu beğenmedi ve yü- kümlülüklerini savsaklamaya başladılar. Günün koşullan içinde elektrik tarifele- rinin yüksekliği karşısında birçok endüst- ri kuruluşu kendi elektriğini kendi üret- meye çahşıyordu. rin hedeflerine yaklaştıklan 1900'lü yıllann sonun- da, 29 milyar dolaruk tanm ilaçlan pazannın yüz- de 81 'ini yalnızca tepedeki 10 tanm ılacı şirketi denetler duruma geldi. Milyarlarca dolarlık tohum pazanmn yüzde 50'ye yakını da 10 ulusötesi şir- ketin eline geçti. Türkiye ise bu yüzyılda, çok sayıda gelişmekte olan piyasa gibi tanmsal üretimin en temel girdi- si olan tohumu bile üretemeyecek hale geldi. Reform aldatmacası Böylece, Türkiye'de, "reform" adı altında tanm- sal desteklemelere son verilmesinin de ortamı ha- zırlandı. Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar kendi ken- dine yeten 7 ülkeden biri konumundayken 1980'li yıllann politikalanyla Avrupa Birliği (AB) ülke- lerinde üretilen yüksek sübvansiyonlu tanm ürün- lerini sıfir gümrükle alacağıru taahhüt eden anlaş- malara imza atacak duruma geririlen Türkiye, ta- nmsal ürün ithalatına milyonlarca dolannı veriyor. Ithalata dayalı politakalann en çok etkilediği ke- simler ise ülkelerinde yüksek oranda destek alan dev firmalarla rekabet edemeyen ve artık tanm üretiminden para kazanamayan üreticı ile ürünle- ri çok pahalıya ahnak zorunda bırakılan tüketici. Kapıda olduğuna işaret edilen gıda sıkınnsına kı- sa bir süre kala, Türk toplumu bilinçli politikalar- la tanmsal üretimden kopanldı, geniş bir pazar, gı- da tekellerine neredeyse terkedildi. Yeterli ve sürekli olmasa da tanm üreticisine destek sağlayan Türkiye, bugünlerde son sübvan- siyonlan da kaldınnaya zorlamyor. IMF ve Dün- ya Bankası'yla, gelişmiş ülke bürokratlannm "kur- tulıış yohı" olarak sunduğu "tanmda tam libera- lizasyona geçiş" Türkiye'nin gündemine sokul- muş durumda. Türkıye, bu çerçevede, tanm süb- vansiyonlannı 2001 yıhnda sıfırlamaya hazırlanı- yor. 1980'lere kadar dünyanın sayılı, Avrupa'nın en çok hayvan varlığına sahip ülkesi, gıdada ken- dine yeten 7 ülkeden biri, hayvan ve hayvansal ürünleri dış ticareti fazla veren ülke şeklinde ken- ; dinden bahsettiren Türkiye, bugün ise gelişmiş ül- kelerin üreticileri içuı gözde pazar. Buğdaydan ete, tohumdan gübreye pek çok ürü- ne ve temel girdiye kadar geniş bir yelpazede it- halatçı konumuna gelen Türkiye'de tanmsal üre- timi korumaya yönelik alınan herhangi bir önlem neredeyse kalmadı. Gıda sıkıntısının eşiğine geli- nirken Türkiye'de tanm da özelleştirme politika- lannın kurbam oldu. 1984'e kadar, girdi temin eden ve piyasayı düzenleyen kamu kuruluşlannın rolü ortadan kaldınlmaya başlanırken kamunun piyasayı düzenlemesi de sınırlandı. Üreticiyi tüc- cann insafına bırakan bu uygulamalara, uluslara- rası anlaşmalarda verilen tavizlerle, sübvansiyon- lu ürünlerin sıfir gümrükle ithalatı eklenince, ta- nmsal üretim darboğaza girdi. Liberal politikala- nn yerleştirihneye çalışıldığı ve bu anlamda dö- nümnoktası olan kararlanndevletpolitikası haline -^ getirildiği 1980'li yıllar, Türkiye'de tanm ve hay-ıfn - vancılık faaliyetlerinin sonlandığı dönem oldu. • '<••*• Kamu mallan yok pahasına satılıyor Saüşlar 2000'de hızlanacak Hükümet bütçe açıklarını özelleşnrmeden gelecek paralar- la kapatmayı planlarken, kamu çıkarlan ve devletçüik ilkesi göz ardı edihyor. Bugün özelleştir- me kapsamına alınan 48 kuru- luşta yüzde 50'nin üzerinde ka- mu payı bulunuyor. Özelleştir- me fdaresi Başkanlığı'nm 1999 yılı özelleştirme takviminde, Petrol Ofısi, Petkim, TÜPRAŞ, SEKA, Isdemir, Turban, Deniz Nakliyat, EBK gibi önemli ku- ruluşlar yer alırken bunlann bir- çoğunun özelleştirilmesi 2000 yıluıa sarko. 1986 yıhndan bu yana, ka- muya ait ya da kamu iştiraki olan kuruluşlann özelleştirme kapsamına ahnması yoluyla 121 kunıluşta hisse senedi veya var- lık satışydevir işlemleri yapıldı. Bu kuruluşlardan 102'sindehiç kamu payı kalmadı. Blok satış, halka arz, uluslararası arz, tMKB'de satış veya varlık satı- şı biçiminde kısmen özelleştir- me işlemi gerçekleştirilen di- ğer 19 kunıluşta ise halen kamu payı bulunuyor. 1985 yıhndan bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalannın toplam tutan ise 115 trilyon li- ra (3.4 milyar dolar) düzeyinde oldu. Bu gelir kadar gider özel- leştirmeden elde hiçbir kaynak kahnamasma neden oldu. Bu arada özelleştirilecek ku- rumlann ihaleden önce kasası- nm doldurulması, ihaieyi kaza- nanlann kamu bankalanndan aldıklan kredilerle ihaleye gir- mesi, şirketlerin hiçbir finansal sorunla karşı karşıya kalmama- lannı sağlıyor. fiıale veya satış/devir prose- dürü devam eden kuruluşlar ara- smda ise şunlar yer alıyor: - T. Denizcilik Işletmeleri - Deniz Nakliyatı T.A.Ş. - TURBAN Turizm A.Ş. - Konya Krom - Erdemir - Sümer Holding - Kurtalan Çünento - Bozüyük Seramik -MeybuzA.Ş. - Orüs Orman Ürünleri San. Önümüzdekı dönemde kapsa- ma ve programa alınması dü- şünülen kuruluşlar da şunlar: - Türkiye Demir Çelik Işlet- meleri, - Türkiye Gübre Sanayii - Türkiye Şeker Fabrikalan - TCDD'ye ait limanlar, - Türkiye Selüloz ve Kâğıt - Tekel'e ait sıgara fabrikala- n, Tanm Işletmeleri Genel Mü- dürlüğü, bazı sigorta şirketle- rindeki kamu iştirakleri. Neleroldu? - Yüzde 6.7'si İMKB'de iş- lem gören Petrol Ofisi'nin yüz- de 51 'inin blok halinde satışı, 17 Kastm'da ilan edildi. Petrol Ofi- si'nin yüzde 51'i için 1 milyar 160 milyon dolaruk teklif geldi. Ancak açılan davalar sonucu yürütmeyi durdurma kararlan çıktı. Bu arada Rekabet Kuru- lu'nun ihaieyi kazanan grupta yer alan PÜAŞ'ın konsor- siyumdan çıkması gerektiğini açıklaması üzerine grup ihale- den çekildi. Ankara 6. Idare Mahkemesi, ihalenin iptaline kararverdi. lONisan'dadaiha- le iptal edildi. - Ankara Anonim Türk Si- gorta Şirketı'nde bulunan yüz- de 84.5 ile Güven Sigorta T.A.Ş.'de bulunan yüzde 99.6 oranındaki kamu hisselerinin satışı da 15 Kasım 1999'da ve- rilen ilanlarla duyuruldu. An- cak bu şirketlere yeterli talep gelmemesi nedeniyle ihaleler iptal edildi. - Marmara depreminde bü- yük hasar gören TÜPRAŞ'ın 2000 yılınm nisan aymde 15- 20 oranındaki hisselerinin yur- tiçı ve yurtdışmda halka arzı gerçekleştirilecek. - Özelleştirilen kamu banka- sı Sümerbank içi boşaltümış şe- kilde yeniden devletin güvence- sine girdi. EroJ EvciJ'in Bur- sa'da yakalanmasmm ardından gözler 27 Ekim 1995 tarihınde özelleştirilen Sümerbank'ın iha- le sürecine çevrilmişti. Evcil'in itiraflan arasmda yer alan öldü- rülen tefeci Nesim Malki'nin Sümerbank'ın yeni sahibi Hay- yam Garipoğlu'nun gizli ortağı olduğu ıddiası ve ihale süreci araştınldı. - Erdemir 1998 yılını 32 tril- yon 673 milyar liralık zararla kapattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle