Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2000 CUMARTESİ
12 YÜZYILDA EKONOMt POLİTİKALARI
Tanmsal üretim dev firmaların eline geçerken bu süreçte kaybeden, üretimden kopanlan kitleler oldu
'Rüresel dünya'nın son sınırları da çîzfliyor
FATMA KOŞAR
1500'lü yıllarda Tudor İngilteresi'nde çıkanlan
"çevirmeyasalanyla" ortak mal olarak kullanılan
toprak mülkiyeti yeniden düzenlenmeye başladı.
Yasalar, sorumluluğu paylaşılmış ortak araziyi ar-
tık özelleştirmek doğrultusunda çıkıyor, insan ve
toprak ilişkisini yeniden düzenliyordu. "Bir arazi
parçasını insan ve hayvanlann serbest gecişini en-
gelkmekiçin, çitlcr, hendeklerya da daha başka en-
geUerleçevrelemek" anlamına gelen "çoirme" in-
san ve toprak ilişkilerinde ezıci bir değişiklik ya-
rattı. Çünkü "çevinne hareketi" topluluğa ait olan
kullanma hakkına son vererek araziyi özel dene-
tim altına soktu.
16. ve 19. yüzyıllar arasında gerçekleştirilen bir
dizi siyasal eylem ve yasal düzenlemeler neredey-
se bütün Avrupa ülkelerinde "özelleştirilmiş" ara-
zinin açıktan açığa ele geçirilmesini başlattı. Bu-
günlere kadar Ortaçağ Avrupası'nda açık tarlala-
n ortaklaşa ışleyen, üstelik bireysel kullanma hak-
lannı bırleştirerek hayvanlannı otlatmak için or-
tak çayırlar kuran milyonlarca köylü, bu sûreçte ata-
lanna ait yurtlanndan atıldı, geçinebilecek iş bu-
labılecekleri yeni kent ve kasabalara göçe zorlan-
dılar.
Bütün bu gelişmeler, toplumu yeniden kuran ve
insanlığın doğal dünyayla ilişkisini modern çağ
için yeniden biçimlendiren bir dizi sosyal ve eko-
nomik reformu başlattı.
1500'lerde Tudor İngilteresi'nde başlayarak tüm
kıtaya yayılan sosyal ve ekonomik reformlar; in-
sanlan yüzyıllarca bırbirine ve toprağa bağlayan,
komüncü köy yaşamıru baltalayıp çökerten yeni ve
güçlü siyasal ekonomikzorlamalan beraberinde ge-
• Yerel kaynaklan
sömürerek tanmsal
üretimi ele geçirme
operasyonuna hız
veren ulusötesi
şirketler, geride
bıraktığımız
yüzyılda hedeflerine
yaklaştı.
Milyonlarca insanın
açlıkla boğuştuğu,
en temel ihtiyaçlannı
bile karşılayamadan
yaşamını sürdürmeye
çahştığı 1900'lü
yıllarda, gelişmekte
olan pazarlara
bu paylaşıma karşı
durulamayacağı
anlatılırken, Türkiye,
tohumu bile
üretemeyecek hale
getirildi.
tirdi. Kimi tarihçilerin "fakire karşı zengin devri-
mi" diye nitelendirdiği çevırme hareketi, 1900"lü
yülara gelindiğinde tamamlandı. Şımdi sıra, ürün-
lerin pazarlanacağı suıırlann belirlenmesindeydi.
Gelişmiş ülkelerin gıda fırmalan bir anlamda dün-
yayı yeniden paylaşacak, son sınırlan belirleyecek-
'İ
• Türkiye'de
planlama
yerini her dönemde
yeniden şekillenen
günübirlik
uygulamalara
bırakırken, planlı
tanmsal üretimin
terkedilmesinin ve
verimli arazilerin
amaç dışında
kullanılmasının
masum gerekçesi
haline gelen
"sanayileşme"
bugün faiz
kıskacında girdi.
Sanayileşmenin
hızlandığı 1960'lann
sonunda Türkiye,
milli gelirinin yüzde
17-18'ini sanayiden
elde ediyordu.
ti ve "uhısal smıriar" tanjnmayacaktı. Milyonlar-
ca insanın açlıkla boğuştuğu, en temel ihtiyaçlan-
nı bile karşılayamadan yaşamını sürdürmeye ça-
hştığı 1900'lü yıllarda, dünyanın küreselleştiğı,
suıırlann kalktığı söyleniyor ve aralannda Türki-
ye'nın de bulunduğu gelişmekte olan pazarlara ar-
tık bu paylaşıma karşı durulamayacağı anlatıhyor-
du. Söz konusu dönem, gelişmiş ülke sermayele-
rinin yerel kaynaklan da kullanarak araştırma-ge-
hştirmeye yüksek düzeyde pay ayırdığı ve dünya
pazarlannı tam anlamıyla ele geçirme operasyo-
nuna hız verdiği dönem oldu. Ulusötesi şirketle-
Sanayide başan yakalanamadı1980'li yıllara kadar «kendineyeter-
lilik" ölçüsü doğrultusunda yürütülen
tanm politikalan, Türkiye'de yerini her
dönemde yeniden şekillenen günübir-
lik uygulamalara bırakırken, planlı ta-
nmsal üretimin terkedilmesinin ve ve-
rimli arazilerin amaç dışında kullaml-
masının masum gerekçesi haline gelen
"sanayileşme" bugün faiz kıskacında.
Ulusal ve bölgesel planlama ilkeleri
gözardı edilerek gelişigüzel gerçekleş-
tirilen, ancak kalkınma çabalannın ek-
senine yerleşen sanayi, kaynaklannı
üretim yerine repo, bono gibi yatınm
araçlanyla devlete borç verip faiz ge-
V l . .yjin elde etmeye yöneldi. 500 büyük sa-
nayi kuruluşunun toplam gelirleri ara-
• Ulusal ve bölgesel planlama ilkeleri gözardı edilerek gelişigüzel
gerçekleştirilen, ancak kalkınma çabalannın eksenine yerleşen sanayi,
kaynaklannı üretim yerine repo, bono gibi yatınm araçlanyla devlete borç verip
faiz geliri elde etmeye yöneldi.
sında faizin payı yüzde 88.
Sanayileşme çabalannın hızlandığı
1960'lann sonunda Türkiye, milli ge-
lirinin yüzde 17-18'ini sanayiden elde
ediyordu. Son 30 yılda sanayinin milli
gelirdeki payı bu oranda yüzde 24'e
çıktı. Sanayidekı gelışmenın yavaşladı-
ğı ve "paradan para kazanmanın'7
yay-
gınlaşmaya başladığı 1980'deise sana-
yinin milli gelirdeki payı yüzde 20'ye
ulaşmıştı. 1980 yılından 1998 yılına
kadar bu pay yarilızca 4 puan artış kay-
detti. Haksız kazanç sağlamanın özen-
dirildiği 1980'densonra sanayi kuruluş-
lan, yüksek enflasyondan konmmak, fa-
ızden pay kapmak için bono almak yo-
luyla devlete borç verdi, faizle geçin-
di. Hatta, üretimini düşürerek faize yö-
nelen ve istihdam ettiği insanlara ücret-
lerini buradan gelen geürle ödeyenler
de oldu.
Sanayi alanında beklenen atıhmlan
gercekleştiremeyen Türkiye, teknoloji-
den eh temel gıda ürünlerine kadar her
şeyi ithal eder duruma geldi. 1980 yı-
lından sonra ekonomı politikalannda
yaşanan değişim, üretim olanaklannda
ve üretken kapasitenin değişiminde
önemli darboğazlar yaşanmasına ne-
den oldu. Peş peşe savaşlann getirdiği
yıkımı, ilkel üretim teknolojisini, ulus-
lararası sermayenın at oynatöğı dışa ba-
ğımlı biryapıyı teslim alan cumhuriyet,
sanayıdeki aülımlarla "ekonomikbağifn-
azhk" mücadelesini de başanyla ta-
mamlarken bu dönemde benimsenen
sanayileşmede ve kentleşmede planla-
ma ilkesi terkedildi. Bunun sonucunda
gittikçe derinleşen gelir uçurumuyla
karşı karşıya kalan ülkede milli gelir-
de doğu ile batı arasındaki fark 11 ka-
taulaştı.
Cumhuriyetin ilk yıllannda ulusal
kalkınma aracı olarak kullanılan KJT'ler
kamu yaranm gözardı eden özelleştir-
melerle yok pahasına satılırken özel
sektöre terk edilen sanayileşme faaliye-
ri öne sürülen başanyı yakalayamadı.
Özellıkle 1980'den bu yana ortaya çı-
kan tablo, Türkiye'nin hemen her alan-
da üretimden uzaklaşarak faiz, banka-
cılık ve gayrimenkul yatınmcılığı gibi
alanlara yöneldiğini ortaya koyuyor.
Ozelleştirme çalışanı yaktı
Cezasım
işçi çeldyor
HAZAL ATEŞ ÇAKIR
Uluslararası Para Fonu (IMF)
ve Dünya Bankasf nın istekle-
ri doğrultusunda, kamu malla-
nnı değerinin çok altında birbir
elden çıkarmayı planlayan hü-
kümet. 1999 yılında ozelleştir-
me hedefini yakalayamadı. Stra-
tejik öneme sahip enerji ve pet-
rol sektöründen ıletışime, ka-
mu bankalanndan limanlara ge-
niş bir yelpazede devletin en
çok kâr geuren kuruluşlan özel-
leştırme kapsamında bulunu-
yor. Ozelleştirme ihalelerinde
ortaya çıkan kasetlerin çete-maf-
ya-işadamı ilişkılenni ortaya çı-
karması 1999 yılında satışlann
azalmasına neden olurken, da-
ha önce "şeffaF
bir biçimde satı-
lan kamu banka-
sı Sümerbank"ın
içinin boşaltılmış
olarak fon kapsa-
mına ahnması, bu
uygulamalann ar-
ka yüzünü gözler
önüne serdi.
1999'da yapı-
lan özelleştirme
uygulamalan. ıs-
tüıdamı arttırmak
yerine çalışanla-
rayoğunbirişsiz-
lik getırdi. Özel-
leştirilen kuruluş-
lardakı toplam işten çıkarma
oranı sendikalı işçiler bazında
yüzde 81 oldu.
IMF ile imzalanan Stand-By
anlaşması doğrultusunda özel-
leştirme sürecine hız verilirken
bu kapsama bir türlü özelleşti-
rilemeyenTürkTelekom da ahn-
dı. Özelleştirmede çok uluslu
şirketlerin çıkarlarını korumak
amacıyla enerjiden, telekomü-
nikasyon ihalelerine katılma sü-
reçlerini hızlandırmak için "ufcıs-
deviet" ılkesım tehdıt eden Tah-
kim Yasası, TBMM'de kabul
edildi. Hükümetin bütçe politi-
kalan özelleştirmeyi benimset-
menin bir aracı haline gelirken,
büyük sermaye kesiminin çı-
karlanm ifade eden belge hali-
• Dünyada yapüan
özelleştirmeler,
global krizin de
etkisiyle önceki yıla
göre yüzde 25.5
oranında azaldı.
1997 yılında en
yüksek değer 153
milyar 782 milyon
dolara yükselen
özelleştirmeler,
1998'de 114 milyar
542 milyon dolara
geriledi.
ne geldi. Hükümet özel kesime
net kaynak transferi sağlamak
için sübvansiyon, teşvik, vergi
istisnalan, arsa tahsisi, işletme
veya arsayı rayiç değerinin al-
tında satma, kiralama şeklinde
özelleştirmeler doğrultusunda
bir bütçe hazırladı.
Türkiye ekonomisinin sahip
olduğu sabıt sermayenin yak-
laşık yansını temsil eden KfTier
1999 yıhnda da sürdürülen bi-
linçli politikalarla "karaddik"
haline getirilerek bir an önce
satışının yapılması gerektiği
söylendi. KlT'lerin yatınmsız-
lığa terk edilmesi, tüm Türkiye
ekonomisinin de zarar görme-
sine neden oldu. Ancak bu olum-
suz şartlara karşın KlT'ler ken-
dilerine bütçeden
verilen kaynaklar-
dan çok daha faz-
lası bütçeye gelir
olarak aktardı.
Öyle ki satış kap-
samına alınan
TÜPRAŞ, Türk
Telekom gibi ku-
ruluşlar, 1999 yı-
lı yılında 500 bü-
yük sanayi kuru-
luşu içinde ilk sı-
ralarda yer aldı.
toplam vergilerin
enazyüzdel5'ini
karşıladı, bütçe
gelırlerinede yüz-
de 10'dan fazla katkıda bulun-
du. Öte yandan özelleştirmenin
kötü sonuçlannı her yıl olduğu
gibi emekçi kesim çekti. Özel-
leştirilen kuruluşlarda hizmet-
lerin taşeronlaştınlması yaygın-
laştınldı. 1999'da yapılan özel-
leştirme uygulamalan, istihda-
mı arttırmak yerine çalışanlara
yoğun bir işsizhk getirdi. Bugü-
ne kadar yapılan özelleştirme-
lerdeki toplam işten çıkarma
oranı sendikalı işçiler bazında
yüzde 81 oldu.
Özelleştirme Yüksek Kuru-
lu'nun aldığı özelleştirme ka-
rarlannın iptali için bugüne ka-
dar 70 ayn dava açıhrken, bazı
kuruluşlarda birden fazla iptal
davası görüldü.
YÜTyılda enerjiyi teslim ettik
HACERGEMİCİ
Elektrikle tanışması yüzyüuı başına
rastiayanTürkiye, 2000 yılına girerken tüm
enerji kaynaklannı uluslararası tekellere
devretmeye hazırlanıyor. tlk olarak 1902
yılında Tarsus'ta su değinnenine bağlı
60 kw'lık dınamo ile ışığa merhaba di-
yen Osmanlı, 1913 yılında ışığı Istan-
bul'a taşıdı. Aradan geçen 98 yılda Tür-
kiye bugün bir yandan anayasasına dahil
ettiği tahkimle birlikte
uluslararası tekellerin is-
teklerine boyun eğiyor,
bir yandan da dünyanuı
terk ettiği nükleer sant-
rala merhaba diyor.
ÇevTe talanı ile özdeş
olan nükleer santrakn ge-
rek maüyet gerekse teknoloji olarak Tür-
kiye'ye vereceği zarar hemen her kesim
tarafindan dile getirildıği halde hükümet
bunlan görmezlikten geliyor. Siyasiler;
2000 yılına girerken, "Yoksa karanhkta
kabnz" diyerek ihtiyacın üzerinde pro-
jelere imza atarken yeni bir talan ve vur-
gununa da önayak oluyorlar.
100 yılda enerjinin öyküsü
-1902 yılında Tarsus Belediyesi tara-
findan kasabadaki su değirmeninden ah-
nan hareketle çe\Tİlen 2 kw gücündeki di-
namonun ürettiği elektnk Osmanlı'nın
ilk elektriğiydi. Devrin padışahı. dına-
moyu dinamite benzettiği için elektnk
tesisi kurulmasını bir süre yasaklamış,
sarayda bulunan Tarsuslu Karamüftüza-
de Hulusi Paşa'mn iknası ile Tarsus'ta
elektnk üretünine izin veriknişti.
- Geniş çapta ilk üretim 1914 yılı Şu-
bat ayında Silahtarağa'da yapıldı. Türki-
ye'nin ilk termık santralı olan bu tesıs
1910 yılında 5 bin kw'lik üç gruptan olu-
şuyordu. İstanbul'un aydınlatüması için
• Çevre talanı ile özdeş olan nükleer santralın gerek
malıyet gerekse teknoloji olarak Türkiye'ye vereceği
zarar hemen her kesim tarafindan dile getirildiği halde
hükümet bunlan görmezlikten geliyor.
açılan uluslararası ihaieyi Macar Ganz
AŞ kazandı. Şirket bir yıl sonra Banque
Generale de Credit Hongoris ve Banque
de Bruxelles ile ortaklaşa Osmanlı Elekt-
rik AŞ'yikurdu.
-11 Şubat 1914te tramvaylara, 14 Şu-
bat 1914'te de şehre ilk elektrik verihne-
ye başlandı.
- Osmanlı AŞ'ninhisselen Belçıka'da
bulunan Sofina adlı şirket tarafindan
satın alındı. MustafaKemal 17 Haziran
1923'te bu şirket ile yaptığı sözleşme-
de ismini Türk Elektrik AŞ olarak de-
ğiştirdi ve imtiyaz süresini de 28 Ara-
lık 1933 tarihine kadar uzattı.
- Cumhuriyetin kuruluşundan sonra
hükümetler yurdun her şehir ve kasaba-
sında elektrik santralı kurmayı amaç edin-
diler. Kurulan santrallann çok büyük bö-
lümü yabancı ortaklar tarafindan yapıldı
ve ışletihnesi imtiyazh ortaklıklar yoluy-
la oldu. Cumhuriyetten önce alınan im-
tiyazlara da dokunulmadı.
- Ankara 1924'te, Izmir, Adana, Art-
vin, Inebolu, Akşehir, Mersin, Trabzon
1925'te.Aksa-
ray, Ayvalık,
Bursa, Izmit,
Konya, Kütah-
ya,Malatyave
Sıvas da
1926'daelekt-
riğe kavuştu.
- 1929 ekonomik buhranı Türkiye'yi
de etkisi altına aldı. 1930'da Türk para-
sının dengesini korumak amacıyla Türk
Parasının Değerini Korumu Yasası çıka-
nldı. Bu önlemler dışanya para çıkarıl-
masını suıırlarken ağır denetimler de ge-
tirdi. Her yıl sermayelerinin önemli bir
bölümünü dışan çıkarmaya alışknı olan
ortaklıklar bu durumu beğenmedi ve yü-
kümlülüklerini savsaklamaya başladılar.
Günün koşullan içinde elektrik tarifele-
rinin yüksekliği karşısında birçok endüst-
ri kuruluşu kendi elektriğini kendi üret-
meye çahşıyordu.
rin hedeflerine yaklaştıklan 1900'lü yıllann sonun-
da, 29 milyar dolaruk tanm ilaçlan pazannın yüz-
de 81 'ini yalnızca tepedeki 10 tanm ılacı şirketi
denetler duruma geldi. Milyarlarca dolarlık tohum
pazanmn yüzde 50'ye yakını da 10 ulusötesi şir-
ketin eline geçti.
Türkiye ise bu yüzyılda, çok sayıda gelişmekte
olan piyasa gibi tanmsal üretimin en temel girdi-
si olan tohumu bile üretemeyecek hale geldi.
Reform aldatmacası
Böylece, Türkiye'de, "reform" adı altında tanm-
sal desteklemelere son verilmesinin de ortamı ha-
zırlandı. Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar kendi ken-
dine yeten 7 ülkeden biri konumundayken 1980'li
yıllann politikalanyla Avrupa Birliği (AB) ülke-
lerinde üretilen yüksek sübvansiyonlu tanm ürün-
lerini sıfir gümrükle alacağıru taahhüt eden anlaş-
malara imza atacak duruma geririlen Türkiye, ta-
nmsal ürün ithalatına milyonlarca dolannı veriyor.
Ithalata dayalı politakalann en çok etkilediği ke-
simler ise ülkelerinde yüksek oranda destek alan
dev firmalarla rekabet edemeyen ve artık tanm
üretiminden para kazanamayan üreticı ile ürünle-
ri çok pahalıya ahnak zorunda bırakılan tüketici.
Kapıda olduğuna işaret edilen gıda sıkınnsına kı-
sa bir süre kala, Türk toplumu bilinçli politikalar-
la tanmsal üretimden kopanldı, geniş bir pazar, gı-
da tekellerine neredeyse terkedildi.
Yeterli ve sürekli olmasa da tanm üreticisine
destek sağlayan Türkiye, bugünlerde son sübvan-
siyonlan da kaldınnaya zorlamyor. IMF ve Dün-
ya Bankası'yla, gelişmiş ülke bürokratlannm "kur-
tulıış yohı" olarak sunduğu "tanmda tam libera-
lizasyona geçiş" Türkiye'nin gündemine sokul-
muş durumda. Türkıye, bu çerçevede, tanm süb-
vansiyonlannı 2001 yıhnda sıfırlamaya hazırlanı-
yor. 1980'lere kadar dünyanın sayılı, Avrupa'nın
en çok hayvan varlığına sahip ülkesi, gıdada ken-
dine yeten 7 ülkeden biri, hayvan ve hayvansal
ürünleri dış ticareti fazla veren ülke şeklinde ken- ;
dinden bahsettiren Türkiye, bugün ise gelişmiş ül-
kelerin üreticileri içuı gözde pazar.
Buğdaydan ete, tohumdan gübreye pek çok ürü-
ne ve temel girdiye kadar geniş bir yelpazede it-
halatçı konumuna gelen Türkiye'de tanmsal üre-
timi korumaya yönelik alınan herhangi bir önlem
neredeyse kalmadı. Gıda sıkıntısının eşiğine geli-
nirken Türkiye'de tanm da özelleştirme politika-
lannın kurbam oldu. 1984'e kadar, girdi temin
eden ve piyasayı düzenleyen kamu kuruluşlannın
rolü ortadan kaldınlmaya başlanırken kamunun
piyasayı düzenlemesi de sınırlandı. Üreticiyi tüc-
cann insafına bırakan bu uygulamalara, uluslara-
rası anlaşmalarda verilen tavizlerle, sübvansiyon-
lu ürünlerin sıfir gümrükle ithalatı eklenince, ta-
nmsal üretim darboğaza girdi. Liberal politikala-
nn yerleştirihneye çalışıldığı ve bu anlamda dö-
nümnoktası olan kararlanndevletpolitikası haline -^
getirildiği 1980'li yıllar, Türkiye'de tanm ve hay-ıfn
-
vancılık faaliyetlerinin sonlandığı dönem oldu. • '<••*•
Kamu mallan yok pahasına satılıyor
Saüşlar 2000'de
hızlanacak
Hükümet bütçe açıklarını
özelleşnrmeden gelecek paralar-
la kapatmayı planlarken, kamu
çıkarlan ve devletçüik ilkesi göz
ardı edihyor. Bugün özelleştir-
me kapsamına alınan 48 kuru-
luşta yüzde 50'nin üzerinde ka-
mu payı bulunuyor. Özelleştir-
me fdaresi Başkanlığı'nm 1999
yılı özelleştirme takviminde,
Petrol Ofısi, Petkim, TÜPRAŞ,
SEKA, Isdemir, Turban, Deniz
Nakliyat, EBK gibi önemli ku-
ruluşlar yer alırken bunlann bir-
çoğunun özelleştirilmesi 2000
yıluıa sarko.
1986 yıhndan bu yana, ka-
muya ait ya da kamu iştiraki
olan kuruluşlann özelleştirme
kapsamına ahnması yoluyla 121
kunıluşta hisse senedi veya var-
lık satışydevir işlemleri yapıldı.
Bu kuruluşlardan 102'sindehiç
kamu payı kalmadı. Blok satış,
halka arz, uluslararası arz,
tMKB'de satış veya varlık satı-
şı biçiminde kısmen özelleştir-
me işlemi gerçekleştirilen di-
ğer 19 kunıluşta ise halen kamu
payı bulunuyor. 1985 yıhndan
bugüne kadar gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamalannın
toplam tutan ise 115 trilyon li-
ra (3.4 milyar dolar) düzeyinde
oldu. Bu gelir kadar gider özel-
leştirmeden elde hiçbir kaynak
kahnamasma neden oldu.
Bu arada özelleştirilecek ku-
rumlann ihaleden önce kasası-
nm doldurulması, ihaieyi kaza-
nanlann kamu bankalanndan
aldıklan kredilerle ihaleye gir-
mesi, şirketlerin hiçbir finansal
sorunla karşı karşıya kalmama-
lannı sağlıyor.
fiıale veya satış/devir prose-
dürü devam eden kuruluşlar ara-
smda ise şunlar yer alıyor:
- T. Denizcilik Işletmeleri
- Deniz Nakliyatı T.A.Ş.
- TURBAN Turizm A.Ş.
- Konya Krom
- Erdemir
- Sümer Holding
- Kurtalan Çünento
- Bozüyük Seramik
-MeybuzA.Ş.
- Orüs Orman Ürünleri San.
Önümüzdekı dönemde kapsa-
ma ve programa alınması dü-
şünülen kuruluşlar da şunlar:
- Türkiye Demir Çelik Işlet-
meleri,
- Türkiye Gübre Sanayii
- Türkiye Şeker Fabrikalan
- TCDD'ye ait limanlar,
- Türkiye Selüloz ve Kâğıt
- Tekel'e ait sıgara fabrikala-
n,
Tanm Işletmeleri Genel Mü-
dürlüğü, bazı sigorta şirketle-
rindeki kamu iştirakleri.
Neleroldu?
- Yüzde 6.7'si İMKB'de iş-
lem gören Petrol Ofisi'nin yüz-
de 51 'inin blok halinde satışı, 17
Kastm'da ilan edildi. Petrol Ofi-
si'nin yüzde 51'i için 1 milyar
160 milyon dolaruk teklif geldi.
Ancak açılan davalar sonucu
yürütmeyi durdurma kararlan
çıktı. Bu arada Rekabet Kuru-
lu'nun ihaieyi kazanan grupta
yer alan PÜAŞ'ın konsor-
siyumdan çıkması gerektiğini
açıklaması üzerine grup ihale-
den çekildi. Ankara 6. Idare
Mahkemesi, ihalenin iptaline
kararverdi. lONisan'dadaiha-
le iptal edildi.
- Ankara Anonim Türk Si-
gorta Şirketı'nde bulunan yüz-
de 84.5 ile Güven Sigorta
T.A.Ş.'de bulunan yüzde 99.6
oranındaki kamu hisselerinin
satışı da 15 Kasım 1999'da ve-
rilen ilanlarla duyuruldu. An-
cak bu şirketlere yeterli talep
gelmemesi nedeniyle ihaleler
iptal edildi.
- Marmara depreminde bü-
yük hasar gören TÜPRAŞ'ın
2000 yılınm nisan aymde 15-
20 oranındaki hisselerinin yur-
tiçı ve yurtdışmda halka arzı
gerçekleştirilecek.
- Özelleştirilen kamu banka-
sı Sümerbank içi boşaltümış şe-
kilde yeniden devletin güvence-
sine girdi. EroJ EvciJ'in Bur-
sa'da yakalanmasmm ardından
gözler 27 Ekim 1995 tarihınde
özelleştirilen Sümerbank'ın iha-
le sürecine çevrilmişti. Evcil'in
itiraflan arasmda yer alan öldü-
rülen tefeci Nesim Malki'nin
Sümerbank'ın yeni sahibi Hay-
yam Garipoğlu'nun gizli ortağı
olduğu ıddiası ve ihale süreci
araştınldı.
- Erdemir 1998 yılını 32 tril-
yon 673 milyar liralık zararla
kapattı.