25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL1999 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER En Büyük Kurtuluşu Anlamazsak... Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA EskiADD Geftel Başka, B ugün, Sıvas Kongresi'nin 80. yıldönümü. Bıray ka- dar önce de, onu hazırla- yan 23 Temmuz Erzurum Kongresi'nin 80. yıldönü- mü idi. Her ıki kongre, Türk ulusunu yıkılıp yok olmaktan ger- çek anlaında kurtaran. yani ''kurtubnak zonınluğunda kalmak" gibi bır ulus için utanç vencı bır duruma bir daha düşme- mek üzere kurtaran, 20. yüzyılın en bü- yük demokrasi devriminin temeUenni atmıştır. Gerçekten de 23 Temmuz - 4 EyHHyalnızyurdun düşman işgalinden kuıtanlması hareketini simgelemezler. Yurt güvenliğinın de önkoşulu olan bir dünya görüsünün, birtoplum ve insan an- layışının temellermin atıldığı günlerdir bunlar. Bu düşünce sısteminin adı, doğ- ru anlamıyla alınan ve tutarlılıkla bağlı kalınan "ulusal egemenfik" düzenidir Atatürk'ün anlatıma kavuşturduğu bı- çimiyle "Ulusal güçlerin etken, ulusal iradenin egemen kthndığT düzendir. Ama 20 yüzyılın bu en büyük "Kur- tuhış DevrimTnin 80. yıldönümüne, "20. yiizyıhnen büyük yıkımrdiyenıtelenen bir deprem eşlığinde ulaşıyoruz. Acaba neden? Czüntümüz ne kadar derin olur- sa olsun, ugradığımız acılann nedenle- rini nesnel bir bakışla anlamazsak, aynı acılara. belki daha büyüklerine uğrama- mız kaçmılmaz olur.Hemen belinelim ki, çağdaş uygarlık düzeyinde birdepre- min yol açtığı yıkım. doğal şiddetinden ve etkıleme alanının genişlığinden çok daha büyük ölçüde, söz konusu toplumun yönetım düzeninin gerçekten "adusalege- menük" ılkesıne dayalı olup olmadığıy- !a dogrudan ılgılıdir. Yani ulusa karşı he- sap verme bilincine sahıp. yolsuzluk ve yasadışılıklar şöyle dursun, önemli bırba- şansızlığı ya da yanlışı durumunda he- men yönetim yerinden aynlmayı gerek- •nı tiren yönetim anlayışma uyulup uyul- madığıyla ilgilidir. 4 f ylfij'ün miman Mustafa Kema! Atatü^k gıbi "sorumlu- luk duygusu. ölürh iKrkuşundan daha ağmdır''anlayışındakiyöneticilere sahıp olunup olunmadığıyla doğrudan ilgjlidir, birdoga olayının yol açabileceği yıkımın ölçüsü. Ulusal egemenlik düzenini doğ- ru anlayıp tutarlı olarak uygulayan top- lumlarda, yalnız depremlerin zararlan- nı en az düzeye indirgeyici önlemler alı- nıp titızlikle uygulanmakla kalınmaz. Yüz yılda bir değil. her yıl 20.000'e ya- kın yurttaşımızın ölümûne, bunun birkaç katı yurttaşımızın sakat kalmasına yol açan -demir ve deniz yolu ulaşımının bi- linçlı olarak baltalanmasına dayalı- tra- fık yıkımı da; korkunç ahlak düşkünlü- ğünü besleyen enflasyon bataklıgı da; yüz binlerce Türk çocuğunu ulusal ege- menlik düzenini anlamadan, hattabir bö- lümünü bu düzene düşman olacak bı- çimde koşullandıran çağdışı eğitim uy- gulamalan da; eğitimi, sağlığı paralı ve özel kılan 19. yüzyıl aröğı kapitalist eko- nomı polıtıkalan da. ...ulusal egemenlik düzeninin dürüstlükle uygulanmaması- nın dogrudan sonuçlandır ve ancak ger- çekten halka karşı sorumlu yönetim dü- zeni isletilebildiği takdirde önlenebilir. Türk ulusunun en büyük bahtsızlığı. 1950"lerden bu yana, siyasal parti yöne- timlerinin. kendi meşruluklannın gere- |ı olduğunu göz ardı ederek parti-içi de- mokrasiyi işlemez kılmış olmalandır. "Odundan aday göstersem miDetvekili seçtiririm"' diyen, Sakt-i Kürdi'nin elini öperek Tûrk aydınlanmasımn henüz ula- samadığı köylüyığınlannı yeniden şeyh- lerin, ağalann pençesi altına sokan Ad- nan Menderes - Celal Bayar tarzı politi- kacı takımı, ülkemizi etkin. güçlü ve dü- rüst bir kamu yönetiminden önemli öl- çüde yoksun kılmış; üç kez askeri mü- dahalelere neden olduktan sonra bile bu- gün hâlâ milletvekili adaylannın çoğu- nu dar bir çekirdek çevrede "tek seçfci" olarak saptamayı sürdürmüş; kerameti kendinden merikul "Hoca Efendir 'lere kamu yaşımmın her alanında etkin olma olanağı verrruş; Terakkiperver Cumhu- riyet Fırkası Programını andınrcasına "inançlara saygıiılaüdik'* gibi boş (çün- kü laiklik zaten ınançlara saygı demek- tır!) söylemlerle ortaçağ artığı tarikat ör- gütlenmelerinin ulusal egemenlik düze- nini canevinden vurmalanna ortam ha- zırlamıştır. Bu ortam anarşi, bölücü te- rör gibi özgürlük düzeninin baş düşman- lanna yaramıştır. Bu nitelikteki bir siyasetçiler yapısı, 23 Temmuziann,4 Eyiül'lerin bayraklaş- tırdığı "ulusal egemenlik~ ilkesinin ger- çek anlamıyla dile gelip öğrenilmesini is- ter mi? Bu yüzdendir kı Türk demokra- si devriminin temellerinin örüldüğü bu yıldönümleri, 'sözdeçokpartBidönem'de artan ölçüde unurrurulmava çalışılmıştır. Bütün yurtta, tüm siyasal partılerin ken- di meşruluk dayanağını simgelediği bi- hnciyle bütün h'alkm katılmasına öncü- lük ettiği coşkulu törenlerle kutlanmak gerekirken. Erzurum ve Sıvas"ta bile ço- gunlukla çok sönük, yapay resmi tören- lerle, tam bağımsızlık^ ulusal egemenlik, özgür yurttas.lık, kamuya karşı sorumlu yönetim özü hiç vurgulanmadan ve hal- kın katıhmı saglanmadan, yasak savar- casına geçiştirilmektedir. Örneğin 23 Temmuz'un 80. yıldönümünde Erzu- rum'da CHP dışında (onunki de hiç ye- terli olmamaklabirlikte) hiçbirsiyasal par- tinin temsilcisi bulunmuyordu! Ama Sa- yın Başbakan, depremden önce illere gönderdiği birgenelgeyle26Ağustos'ta 1071 "üı yıkJonümünün bütün yurtta kut- lanmasını istemişti. TRTde yayımlanan haberde4E_v1ül'deDhiçsözedilmht)rdu. Oysa l071,Anadolu'nunTürkyurduol- masının önemli birasaması ise. 23 Tem- muz, 4 Eylül.. de Anadolu'yu Türk'ün yurdu olmaktan çıkarma suikastını, üs- telik bir daha böyle bir kalkışmaya hiç firsat vermeyecek biçimde önleyen Türk Devrimi'nin temellerinin atıldığı gün- lerdir. Kaldı ki 1071, Turancılık ve Islam- cılık sakatlıklanna alet edilirken, Türk Devrimi, Türklüğe Anadolu'da son ver- mek isteyenlerin gerekçe olarak kullan- dıklan her iki yayılmacı ve saldırgan dü- şünceden annarak 'UlusalAnta (Misak- ı Milli'ye) dayalı yurt hakkımızı dünya- ya kabul ettirebileceğimizin bilincine da- yalıdır. tCısacası, tüm kapsamıyla ulusal egemenlik bilincine sahip olmayan po- litikacılar, Türkiye Cumhuriyeti'ni esen- lik içinde koruyup. yönetip geliştiremez- ler. Deprem konusuyla ilgiü anlamlı bır örnek verelim: Atatürk yönetimi, o yok- luklar içinde deprembilimi alanında da Prof. fhsan Ketin gibi bü>'ük değerler yetiştirmışti. Kendi meşruluk temeline saygısız politikacılar, bunca yetişmiş dep- rembilimcilerin ısrarlı uyanlanna kulak- lannı tıkayageldiler.Türk toplumu, iç ya- pılannda demokrasiyi uygulamayan si- yasal partilerden kurtulmadıkça. Ata- türk'ün deyişiyle "şunun bunun tutsak- lık \e aşağılay ıcılık zincirleri altındaki Müslüman yıgınlanna" dönüşme tehli- kesiyle karşı karşıyadır. Erzurum'da, Sı- vas'ta, tstanbul'da Afganistan, tran, Su- udi Arabistan görüntüleri sergilenmesi. Merve Kavakçı örneğinde olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kadar bugörüntünün yerleştirilme girişimi, teh- likenin somut göstergeleridir. Toplumla- n ayakta tutan asıl güçler, düşünsel güç- lerdir. Atatürk'ün vurguladığı gibi: "Gerçek kurtuluş, toptumdaki hasta- hğıortayaçıkarmakla\çiyQeştirmekfcel- de edilir. Birtoplumun hastahğı neotebi- lir? Uusu ulusyapan.aydınlaüpOerieten güçler »ardın Düşünce gtiçteri ve top- lumsal güçler... Düşünceler anlamsız, manüksız, uydurmalarla dolu olursa, o düşünceler hastahkhdır. Bunun gibi top- lumsal yaşam akıl ve manüktan yoksun, yararsız ve zarariı birtakım inançkr ve gekneklerle dolu olursa, kötürüm olur." "Llusumuzun siyasal, toplumsal ya- şamında, düşönsd eğkiminde kdavuzu- mu7bffim\eteknikolacaktır.Bffim«tek- nik için hicbir kıaüama ve koşul- koy ma yoktur. Hiçbir manöksal kanıta dajan- mayan birtakım gelenekleri n. görüşierin konınmasında direten uluslann flerte- mesi çok güç olur, belki de hiç olmaz," Yol açuklan olumsuzluklar ne denlı ağır olursa olsun, Ulusal Egemenlik Devnmi- mizi baltalayanlar. basansız kalmaya yaz- gılıdırlar. Yapılmış bir devrimi yapılma- mış kılmak kımsenin harcı değildir. Kol- ruk sevdahsı, siyaseti kamuya hizmet ye- ri olarak değil, dünyalık yapmak ve ca- ka satmak yolu olarak gören, yolsuzluk- lannın ve/ya da başansızlıklannm so- rumlulugunu üsüenmeye razı olmayan po- litikacı türü için artık 'denizbitmektedir'. Bu tür politikacılar. Türk ulusunun gö- zünde saygınlıklannı hemen tümden yi- tirmiş bulunuyorlar. Artık ne yapsalar, Atatürk'ün üstün edebi anlatımıyla ka- falara nakış gibi işlenen özgürlükçü dü- şüncelerinin geniş kitlelere er-geç ulaşıp Türk siyasal kültürünü oluşturmasını en- gelleyemezler. Siyasal partüerimizi de- mokraskkn yoksun kılan. kendilerini ye- ri doMunılamaz sanıp öyie sunan potiti- kacıiara bir çağnm var: Hıçbınsı, evet hiçbirisi televizyona çıkıp Atatürk'ün 10. Yıl Söylevi'ndeki gibi Türk ulusuna şunlan söyleyebilir mi? "Büyük TürkulusuiOnbeş yddanbe- ri (beriküerin birbölümü40, bir böifimü 35, en tazesi 15 yıManberi!) başan vaat eden çok sözferimi işhtin. Muthıyum kt bu sözterimin hiç birinde, ulusumun hak- kundaki gfivenini sarsacak biryanılgıya uğramadım." Bunu yapamayanlar, tez elden demokratik sorumluluğun gereğini yapmaya koyulsunlar. Ne kadar uzakt, uzaktaydı 2000 yılı! Baytekin'in serüvenlerini "BinbirRoman"ğ\- bi dergilerde izlerken düşünürdüm; acaba böy- le şeyler mi yaşanacak yirmibirinci yüzyılda! Uzayda gezintıler. gezegenden gezegene gıdiş gelişler, dünya federasyonu ile Merih ya da Mars federasyonlarının kanlı savaşlan!.. Ya da tam tersi! Insanlık belli bir düzeye çı- kacak! Ne savaş, ne savaşçı, ne de savaş ne- denlen kalacak! Fransız devriminin ünlü eşitlik, kardeşlik sloganı herkesçe benimsenmiş ola- cak... Yoksul yok, zengin yok. Insanlık körduy- gulardan kendini kurtaracak! O kadar özlenen Te/f Bir Dünya' kurulacak! Ama sömürüsüz, sömürücüsüz!.. 1887 yılında Edvvard Bellamy adiı bir Ame- nkalı yazar, bakmış topluma, içinde yaşadığı kargaşa, haksızlık, ezilmişlik düzenine, sonra gü- ze! bir hayal kurmuş... Gerçekleşeceği umu- duyla düşlenen bir yaşam... O yıllarda Amerika'da işsizlik, emekçi işveren EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gerçek Mutluluğun Peri Masalı! çekişmesi toplu- mu büyük ölçüde etkilemektedir. Ka- pitalist düzen in- sanlanezmektedir. Edvvard Bellamy gelecekte daha güzetbirdünyanın, bir topJumun kurulacağını düşünür! "Looking Backward" (Geriye Bakış) adlı bir roman yazar... Geriye değil, ileriye bakıştır bu! Romanın kahramanı Julien West uyumakta güçlük çeken bir kişidir. Kendisine evinin attın- da bir yer yapar, orda uyur. Bir gece yine uyu- yamaz, bir hipnotist çağırır... Uyandığında ba- şucunda bir erkek iki kadın göriır. Nerde oldu- ğunu sorar, 2000 yılında olduğunu öğrenir! Tam 113 yıl uyumuştur. Julien, yavaş yavaş yeni du- ruma kendini alıştınr. 2000 yılındaki dünyayı, yaşamı, toplum düzenini, yönetim koşullannı öğrenir. Öğrendikçe şaşar kalır: Küçükişyer- leri ortadan kalkrmş, bütün anamal büyük birşirkettetop- lanmtştır. Bü- tün yurttaşlar hangi işi yapı- yorlarsa yapsınlar, eşit pay almaktadır. Para di- ye bir şey yoktur. Hükümet her vatandaşa be- lirli bir kredi vermekte, herkes geçimini böyle sür- dürmektedir. Emekçiler refaha kavuşmuştur. Rekabet denen durum ortadan kalkmıştır, ge- reksiz üretım yapılmadığı için bireyler huzur için- dedır. Bu kadaria da değil, muazzam ordulara dagerek yoktur. Dünyadaki bütün uluslar. işbir- liği halindedir. Polis gücü çok azaltılmıştr. Insan- ları suça iten ekonomik eşitsizlikler ortadan kalktığt için polise gerek kalmamıştır. Ama yine de ruhsal bozukluğu olanlar vardır, onlar hapis- hanelere değil, hastanelere gönderilmektedk Eği- tim geniş tabanlıdır, herkes aynı eğitimden geç- mektedir. Yirmı biryaşına kadar öğrenim zorun- ludur. Bir yurttaş yirmi dört yaşına geldiğinde de hangi alanda meslek sahibi olacağını eğilimle- rine göre seçmektedir. Kadınlar yeni toplumun sağladığı olanaklardan yararlanmaktadırlar. Ça- lışma süreleri on- on beş yıldır. Kocalanna kö- rukönjne bağlı olmadıklan, yaşamlannı kendi emekleriyle kazandıklan için, 2000 yılının kadın- lan tam birözgürlük içindedir. Edvvard Bellamy'nin "1887'den 2000 Yılının Görünüşü" kitabı yayım- landığı günlerde 'Sosyal mutluluğun peri ma- salı' diye eteştirilmiş! Ama okuıiardan büyük il- gi görmüş. Şimdi 2000 yılıntn esiğindeyiz! VVest'in düş- lediği durumlar gerçekten de düş olarak kalmış... Yine ezen var ezilen var, yine savaş var, yine eşit- sizlik, sefalet, açlık var... Belki bir gün evet bel- ki bir gün, düşler de gerçekleşecek. Ama önce insan değişmeli, dünyayı. düzeni değiştirecek o 'gerçek insan' doğmali, artcakp zarnan... PENCERE Gezegensel Bilinç ve Küraselleşme.. Bir dostum var. Sıradan bir kişi değil. özel ve özgün bir kimse. Ayakları yerde, kendisi gökte. ömrünün dı- şındaki tüm zamanlann bilin- cinde. Arada sırada başında kavak yelleri esse bile ger- çekçi. Son güneş tutulmasin- dan öncegazeteyegeldi. Bir arpakçı gibi konuştu: - Çok kötû şeyler olacak!.. Yüzüne baktım, ciddi... - Ne olacak?.. Masanın üzerinden bir kâ- ğıt çekti, bir kalem aldı; bir şeyler çizdi. - Bak, dedi, bu gûneş tu- tulması!.. Bu da güneşin ko- numu!.. Dört gezegen güne- şin çevresinde istavrozun kollan gibi yatay ve dikey konuma gelecekler. AJtıncı mühür açılacak. Mahşerin dört atlısı gemi azıya aJa- cak... Sözünü kestim: - SaçmalamaL Kızdı; - Bilim bunlar, dedi, se- nin aklın ermez, kötü şeyler olacak... Ardindan deprem gelme- sin mi!.. Bu kez telefon etti. Alaycı bir sesle: - Ben sana söylemedim mi?.. • Depremden sonra gazete- lerde bir sürü yazı çıktı. Me- ğerolacaklan önceden kes- tiren ne de çok kişi varmış. Birde alaylı bikjinler zuhur et- tiler. Benim dostumun ileri sürdüğü savlar daha da be- terleşti. Bu kez de diyor ki: - Daha bu başiangıç.. - Ne olacak?.. - Gezegenimiz bitti!.. - Toparlanır insanoğlu.. - Iş işten geçti.. Yine eline kâğıdı kalemi aldı, doğayı nasıl yok ettiği- mizi, gidenlerin bir daha ge- ri gelemeyeceğini anlattı. Meğer biz yalnız yerin üstü- nü değil, altını da yıkıma uğ- ratmışız. Dostum yeraltın- daki atom denemelerinden türeyen kimyasal sonuçla- nn yaratacağı faturanın ö^Je- nemez bileşkesinden söz açtıkça canım sıkıldı; bunal- dım: - Kıyamet kopacak dese- ne!.. - Kopacak!.. • Dostumun özelliğine ya da özgünlüğüne diyecek yok; ama, karamsartığı paylaşan- larçoğalmaya başladılar; in- sanoğlunun gidişi gidiş de- ğil!.. Çünkü doğayı tüketi- yoruz, ama üretimden türe- yen zehirli atıklan tüketemi- yoruz. Yeryüzü tehlikeli kim- yasal atıklann çöplüğü.L Ger- çi gelişmiş ülkeler bu atıkla- n gelişmemişlere postalayıp yüklüyorlar; ancak gezege- nimiz bu yüktemeyi nasıl kal- dıracak?.. 'Küreselleşrne' denen 'tü- ketim modeli'nin sonu ne olacak?.. Tükete tükete ne- yi tüketiyoruz? Çağımızda kutsal kitaplann söylence- leriyle yaşadığımız gerçekler birbirine kanşıyor. • Ancak umut tükenmez!.. İnsan akıllı hayvansa ge- leceğini insanlaşmanın rayı- na oturtacak!.. Bu yol öz- gürlük ve eşitlikten geçer. Çıkar güdülerinin piyasası cangıla dönüştürür bir top- lumu, "Altta kalanın canı çık- sın" diyenlerin ağır bastığı bir gezegen düzeninde kü- reselleşmenin ne anlamı var?.. Küreselleşme bir avuç egemen şirketi satıcı, tüm insanlan müşteri gibi gören pazartamanın ideolojisini tez- gâhlıyor.. "İnsan eşittir müş- teri" kuralını tüm dünyamı- za dayatan bir egemenliğin sonu felakettir; insanı bütün moral değeıierinden soyut- layarak 'müşteri'ye indirge- yen felsefe aşağılıktır. 'Küreselleşme'ye karşı 'gezegensel bilincin' ışıması gerek... Er geç bu olacak!.. Dünyanın seçkin markaları, bu yıl da Dünya Gençlik Merkezi'nde sizi bekfiyor. Yaz tatili sürüyor, ama çocuklar şimdiden Dünya'yı düşünmeye başladı bile. Dünya Gençlik Merkezi bu yıl da çocuklar için rengârenk kalemler, cıvıl cıvıl defterler ve binbir çeşit okul çantasıyla yeni öğretim yılına hazır. Siz de Dünya Gençlik Merkezi'ne gelin, çocuğunuzun okul heyecanını sevince dönüştürün. CHICAC BULL' CHICAGO ' , BULLS » NBA NBA NBA DUIMYA > FRANSI2 OKULLARI İÇİN SEYES DEFTER ÇEŞİTLERİ AKMERKEZ VE CARREFOUR MAĞAZALARINOA. DÜNYA GENÇLİK MERKEZİ'NDE BULABİLECEĞİNİZ TÜM MARKALAR Adventures • Aki Athletics • Alpha • Arizona Cats • Basic • Busquet • Chipie • Clo Clo • International • Cotton Blue • Creeks • Dallas Covvboys • Dilbert • Dr. Martens • Friends Forever • Hamelin • Harley-Davidson • Juypal • Kangool • Loo Loo • Mary Chart • Mickey & Mini • Morgan • Naf Naf • NBA Chicago Bulls • NBA Lakers • NFL • Palmiro • Poivre Blanc • Roadsign * Romantic • Sad Sam • School Days • Schott • Sensazioni • Seven • Simple Spirit • Snoopy • Tasmanian • United • Walt Dtsney • VVarner Bros. GENÇLİK MERKEZİ NİŞANTAŞI • AKMERKEZ • CARREFOUR • CAPITOL • CAROUSEL • GALLERIA • ANTALYA 2000 • MİGROS BEYLİKDÜZÜ • MİGROS ANKARA • ZAFER PLAZA BURSA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle