Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL1999 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
En Büyük Kurtuluşu Anlamazsak...
Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA EskiADD Geftel Başka,
B
ugün, Sıvas Kongresi'nin
80. yıldönümü. Bıray ka-
dar önce de, onu hazırla-
yan 23 Temmuz Erzurum
Kongresi'nin 80. yıldönü-
mü idi. Her ıki kongre,
Türk ulusunu yıkılıp yok olmaktan ger-
çek anlaında kurtaran. yani ''kurtubnak
zonınluğunda kalmak" gibi bır ulus için
utanç vencı bır duruma bir daha düşme-
mek üzere kurtaran, 20. yüzyılın en bü-
yük demokrasi devriminin temeUenni
atmıştır. Gerçekten de 23 Temmuz - 4
EyHHyalnızyurdun düşman işgalinden
kuıtanlması hareketini simgelemezler.
Yurt güvenliğinın de önkoşulu olan bir
dünya görüsünün, birtoplum ve insan an-
layışının temellermin atıldığı günlerdir
bunlar. Bu düşünce sısteminin adı, doğ-
ru anlamıyla alınan ve tutarlılıkla bağlı
kalınan "ulusal egemenfik" düzenidir
Atatürk'ün anlatıma kavuşturduğu bı-
çimiyle "Ulusal güçlerin etken, ulusal
iradenin egemen kthndığT düzendir.
Ama 20 yüzyılın bu en büyük "Kur-
tuhış DevrimTnin 80. yıldönümüne, "20.
yiizyıhnen büyük yıkımrdiyenıtelenen
bir deprem eşlığinde ulaşıyoruz. Acaba
neden? Czüntümüz ne kadar derin olur-
sa olsun, ugradığımız acılann nedenle-
rini nesnel bir bakışla anlamazsak, aynı
acılara. belki daha büyüklerine uğrama-
mız kaçmılmaz olur.Hemen belinelim
ki, çağdaş uygarlık düzeyinde birdepre-
min yol açtığı yıkım. doğal şiddetinden
ve etkıleme alanının genişlığinden çok
daha büyük ölçüde, söz konusu toplumun
yönetım düzeninin gerçekten "adusalege-
menük" ılkesıne dayalı olup olmadığıy-
!a dogrudan ılgılıdir. Yani ulusa karşı he-
sap verme bilincine sahıp. yolsuzluk ve
yasadışılıklar şöyle dursun, önemli bırba-
şansızlığı ya da yanlışı durumunda he-
men yönetim yerinden aynlmayı gerek-
•nı
tiren yönetim anlayışma uyulup uyul-
madığıyla ilgilidir. 4 f ylfij'ün miman
Mustafa Kema! Atatü^k gıbi "sorumlu-
luk duygusu. ölürh iKrkuşundan daha
ağmdır''anlayışındakiyöneticilere sahıp
olunup olunmadığıyla doğrudan ilgjlidir,
birdoga olayının yol açabileceği yıkımın
ölçüsü. Ulusal egemenlik düzenini doğ-
ru anlayıp tutarlı olarak uygulayan top-
lumlarda, yalnız depremlerin zararlan-
nı en az düzeye indirgeyici önlemler alı-
nıp titızlikle uygulanmakla kalınmaz.
Yüz yılda bir değil. her yıl 20.000'e ya-
kın yurttaşımızın ölümûne, bunun birkaç
katı yurttaşımızın sakat kalmasına yol
açan -demir ve deniz yolu ulaşımının bi-
linçlı olarak baltalanmasına dayalı- tra-
fık yıkımı da; korkunç ahlak düşkünlü-
ğünü besleyen enflasyon bataklıgı da;
yüz binlerce Türk çocuğunu ulusal ege-
menlik düzenini anlamadan, hattabir bö-
lümünü bu düzene düşman olacak bı-
çimde koşullandıran çağdışı eğitim uy-
gulamalan da; eğitimi, sağlığı paralı ve
özel kılan 19. yüzyıl aröğı kapitalist eko-
nomı polıtıkalan da. ...ulusal egemenlik
düzeninin dürüstlükle uygulanmaması-
nın dogrudan sonuçlandır ve ancak ger-
çekten halka karşı sorumlu yönetim dü-
zeni isletilebildiği takdirde önlenebilir.
Türk ulusunun en büyük bahtsızlığı.
1950"lerden bu yana, siyasal parti yöne-
timlerinin. kendi meşruluklannın gere-
|ı olduğunu göz ardı ederek parti-içi de-
mokrasiyi işlemez kılmış olmalandır.
"Odundan aday göstersem miDetvekili
seçtiririm"' diyen, Sakt-i Kürdi'nin elini
öperek Tûrk aydınlanmasımn henüz ula-
samadığı köylüyığınlannı yeniden şeyh-
lerin, ağalann pençesi altına sokan Ad-
nan Menderes - Celal Bayar tarzı politi-
kacı takımı, ülkemizi etkin. güçlü ve dü-
rüst bir kamu yönetiminden önemli öl-
çüde yoksun kılmış; üç kez askeri mü-
dahalelere neden olduktan sonra bile bu-
gün hâlâ milletvekili adaylannın çoğu-
nu dar bir çekirdek çevrede "tek seçfci"
olarak saptamayı sürdürmüş; kerameti
kendinden merikul "Hoca Efendir
'lere
kamu yaşımmın her alanında etkin olma
olanağı verrruş; Terakkiperver Cumhu-
riyet Fırkası Programını andınrcasına
"inançlara saygıiılaüdik'* gibi boş (çün-
kü laiklik zaten ınançlara saygı demek-
tır!) söylemlerle ortaçağ artığı tarikat ör-
gütlenmelerinin ulusal egemenlik düze-
nini canevinden vurmalanna ortam ha-
zırlamıştır. Bu ortam anarşi, bölücü te-
rör gibi özgürlük düzeninin baş düşman-
lanna yaramıştır.
Bu nitelikteki bir siyasetçiler yapısı,
23 Temmuziann,4 Eyiül'lerin bayraklaş-
tırdığı "ulusal egemenlik~ ilkesinin ger-
çek anlamıyla dile gelip öğrenilmesini is-
ter mi? Bu yüzdendir kı Türk demokra-
si devriminin temellerinin örüldüğü bu
yıldönümleri, 'sözdeçokpartBidönem'de
artan ölçüde unurrurulmava çalışılmıştır.
Bütün yurtta, tüm siyasal partılerin ken-
di meşruluk dayanağını simgelediği bi-
hnciyle bütün h'alkm katılmasına öncü-
lük ettiği coşkulu törenlerle kutlanmak
gerekirken. Erzurum ve Sıvas"ta bile ço-
gunlukla çok sönük, yapay resmi tören-
lerle, tam bağımsızlık^ ulusal egemenlik,
özgür yurttas.lık, kamuya karşı sorumlu
yönetim özü hiç vurgulanmadan ve hal-
kın katıhmı saglanmadan, yasak savar-
casına geçiştirilmektedir. Örneğin 23
Temmuz'un 80. yıldönümünde Erzu-
rum'da CHP dışında (onunki de hiç ye-
terli olmamaklabirlikte) hiçbirsiyasal par-
tinin temsilcisi bulunmuyordu! Ama Sa-
yın Başbakan, depremden önce illere
gönderdiği birgenelgeyle26Ağustos'ta
1071 "üı yıkJonümünün bütün yurtta kut-
lanmasını istemişti. TRTde yayımlanan
haberde4E_v1ül'deDhiçsözedilmht)rdu.
Oysa l071,Anadolu'nunTürkyurduol-
masının önemli birasaması ise. 23 Tem-
muz, 4 Eylül.. de Anadolu'yu Türk'ün
yurdu olmaktan çıkarma suikastını, üs-
telik bir daha böyle bir kalkışmaya hiç
firsat vermeyecek biçimde önleyen Türk
Devrimi'nin temellerinin atıldığı gün-
lerdir. Kaldı ki 1071, Turancılık ve Islam-
cılık sakatlıklanna alet edilirken, Türk
Devrimi, Türklüğe Anadolu'da son ver-
mek isteyenlerin gerekçe olarak kullan-
dıklan her iki yayılmacı ve saldırgan dü-
şünceden annarak 'UlusalAnta (Misak-
ı Milli'ye) dayalı yurt hakkımızı dünya-
ya kabul ettirebileceğimizin bilincine da-
yalıdır. tCısacası, tüm kapsamıyla ulusal
egemenlik bilincine sahip olmayan po-
litikacılar, Türkiye Cumhuriyeti'ni esen-
lik içinde koruyup. yönetip geliştiremez-
ler. Deprem konusuyla ilgiü anlamlı bır
örnek verelim: Atatürk yönetimi, o yok-
luklar içinde deprembilimi alanında da
Prof. fhsan Ketin gibi bü>'ük değerler
yetiştirmışti. Kendi meşruluk temeline
saygısız politikacılar, bunca yetişmiş dep-
rembilimcilerin ısrarlı uyanlanna kulak-
lannı tıkayageldiler.Türk toplumu, iç ya-
pılannda demokrasiyi uygulamayan si-
yasal partilerden kurtulmadıkça. Ata-
türk'ün deyişiyle "şunun bunun tutsak-
lık \e aşağılay ıcılık zincirleri altındaki
Müslüman yıgınlanna" dönüşme tehli-
kesiyle karşı karşıyadır. Erzurum'da, Sı-
vas'ta, tstanbul'da Afganistan, tran, Su-
udi Arabistan görüntüleri sergilenmesi.
Merve Kavakçı örneğinde olduğu gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kadar
bugörüntünün yerleştirilme girişimi, teh-
likenin somut göstergeleridir. Toplumla-
n ayakta tutan asıl güçler, düşünsel güç-
lerdir. Atatürk'ün vurguladığı gibi:
"Gerçek kurtuluş, toptumdaki hasta-
hğıortayaçıkarmakla\çiyQeştirmekfcel-
de edilir. Birtoplumun hastahğı neotebi-
lir? Uusu ulusyapan.aydınlaüpOerieten
güçler »ardın Düşünce gtiçteri ve top-
lumsal güçler... Düşünceler anlamsız,
manüksız, uydurmalarla dolu olursa, o
düşünceler hastahkhdır. Bunun gibi top-
lumsal yaşam akıl ve manüktan yoksun,
yararsız ve zarariı birtakım inançkr ve
gekneklerle dolu olursa, kötürüm olur."
"Llusumuzun siyasal, toplumsal ya-
şamında, düşönsd eğkiminde kdavuzu-
mu7bffim\eteknikolacaktır.Bffim«tek-
nik için hicbir kıaüama ve koşul- koy ma
yoktur. Hiçbir manöksal kanıta dajan-
mayan birtakım gelenekleri n. görüşierin
konınmasında direten uluslann flerte-
mesi çok güç olur, belki de hiç olmaz,"
Yol açuklan olumsuzluklar ne denlı ağır
olursa olsun, Ulusal Egemenlik Devnmi-
mizi baltalayanlar. basansız kalmaya yaz-
gılıdırlar. Yapılmış bir devrimi yapılma-
mış kılmak kımsenin harcı değildir. Kol-
ruk sevdahsı, siyaseti kamuya hizmet ye-
ri olarak değil, dünyalık yapmak ve ca-
ka satmak yolu olarak gören, yolsuzluk-
lannın ve/ya da başansızlıklannm so-
rumlulugunu üsüenmeye razı olmayan po-
litikacı türü için artık 'denizbitmektedir'.
Bu tür politikacılar. Türk ulusunun gö-
zünde saygınlıklannı hemen tümden yi-
tirmiş bulunuyorlar. Artık ne yapsalar,
Atatürk'ün üstün edebi anlatımıyla ka-
falara nakış gibi işlenen özgürlükçü dü-
şüncelerinin geniş kitlelere er-geç ulaşıp
Türk siyasal kültürünü oluşturmasını en-
gelleyemezler. Siyasal partüerimizi de-
mokraskkn yoksun kılan. kendilerini ye-
ri doMunılamaz sanıp öyie sunan potiti-
kacıiara bir çağnm var: Hıçbınsı, evet
hiçbirisi televizyona çıkıp Atatürk'ün
10. Yıl Söylevi'ndeki gibi Türk ulusuna
şunlan söyleyebilir mi?
"Büyük TürkulusuiOnbeş yddanbe-
ri (beriküerin birbölümü40, bir böifimü
35, en tazesi 15 yıManberi!) başan vaat
eden çok sözferimi işhtin. Muthıyum kt
bu sözterimin hiç birinde, ulusumun hak-
kundaki gfivenini sarsacak biryanılgıya
uğramadım." Bunu yapamayanlar, tez
elden demokratik sorumluluğun gereğini
yapmaya koyulsunlar.
Ne kadar uzakt, uzaktaydı 2000 yılı!
Baytekin'in serüvenlerini "BinbirRoman"ğ\-
bi dergilerde izlerken düşünürdüm; acaba böy-
le şeyler mi yaşanacak yirmibirinci yüzyılda!
Uzayda gezintıler. gezegenden gezegene gıdiş
gelişler, dünya federasyonu ile Merih ya da Mars
federasyonlarının kanlı savaşlan!..
Ya da tam tersi! Insanlık belli bir düzeye çı-
kacak! Ne savaş, ne savaşçı, ne de savaş ne-
denlen kalacak! Fransız devriminin ünlü eşitlik,
kardeşlik sloganı herkesçe benimsenmiş ola-
cak... Yoksul yok, zengin yok. Insanlık körduy-
gulardan kendini kurtaracak! O kadar özlenen
Te/f Bir Dünya' kurulacak! Ama sömürüsüz,
sömürücüsüz!..
1887 yılında Edvvard Bellamy adiı bir Ame-
nkalı yazar, bakmış topluma, içinde yaşadığı
kargaşa, haksızlık, ezilmişlik düzenine, sonra gü-
ze! bir hayal kurmuş... Gerçekleşeceği umu-
duyla düşlenen bir yaşam...
O yıllarda Amerika'da işsizlik, emekçi işveren
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Gerçek Mutluluğun Peri Masalı!
çekişmesi toplu-
mu büyük ölçüde
etkilemektedir. Ka-
pitalist düzen in-
sanlanezmektedir.
Edvvard Bellamy
gelecekte daha
güzetbirdünyanın,
bir topJumun kurulacağını düşünür! "Looking
Backward" (Geriye Bakış) adlı bir roman yazar...
Geriye değil, ileriye bakıştır bu!
Romanın kahramanı Julien West uyumakta
güçlük çeken bir kişidir. Kendisine evinin attın-
da bir yer yapar, orda uyur. Bir gece yine uyu-
yamaz, bir hipnotist çağırır... Uyandığında ba-
şucunda bir erkek iki kadın göriır. Nerde oldu-
ğunu sorar, 2000 yılında olduğunu öğrenir! Tam
113 yıl uyumuştur. Julien, yavaş yavaş yeni du-
ruma kendini alıştınr. 2000 yılındaki dünyayı,
yaşamı, toplum düzenini, yönetim koşullannı
öğrenir. Öğrendikçe şaşar kalır:
Küçükişyer-
leri ortadan
kalkrmş, bütün
anamal büyük
birşirkettetop-
lanmtştır. Bü-
tün yurttaşlar
hangi işi yapı-
yorlarsa yapsınlar, eşit pay almaktadır. Para di-
ye bir şey yoktur. Hükümet her vatandaşa be-
lirli bir kredi vermekte, herkes geçimini böyle sür-
dürmektedir. Emekçiler refaha kavuşmuştur.
Rekabet denen durum ortadan kalkmıştır, ge-
reksiz üretım yapılmadığı için bireyler huzur için-
dedır. Bu kadaria da değil, muazzam ordulara
dagerek yoktur. Dünyadaki bütün uluslar. işbir-
liği halindedir. Polis gücü çok azaltılmıştr. Insan-
ları suça iten ekonomik eşitsizlikler ortadan
kalktığt için polise gerek kalmamıştır. Ama yine
de ruhsal bozukluğu olanlar vardır, onlar hapis-
hanelere değil, hastanelere gönderilmektedk Eği-
tim geniş tabanlıdır, herkes aynı eğitimden geç-
mektedir. Yirmı biryaşına kadar öğrenim zorun-
ludur. Bir yurttaş yirmi dört yaşına geldiğinde de
hangi alanda meslek sahibi olacağını eğilimle-
rine göre seçmektedir. Kadınlar yeni toplumun
sağladığı olanaklardan yararlanmaktadırlar. Ça-
lışma süreleri on- on beş yıldır. Kocalanna kö-
rukönjne bağlı olmadıklan, yaşamlannı kendi
emekleriyle kazandıklan için, 2000 yılının kadın-
lan tam birözgürlük içindedir. Edvvard Bellamy'nin
"1887'den 2000 Yılının Görünüşü" kitabı yayım-
landığı günlerde 'Sosyal mutluluğun peri ma-
salı' diye eteştirilmiş! Ama okuıiardan büyük il-
gi görmüş.
Şimdi 2000 yılıntn esiğindeyiz! VVest'in düş-
lediği durumlar gerçekten de düş olarak kalmış...
Yine ezen var ezilen var, yine savaş var, yine eşit-
sizlik, sefalet, açlık var... Belki bir gün evet bel-
ki bir gün, düşler de gerçekleşecek. Ama önce
insan değişmeli, dünyayı. düzeni değiştirecek
o 'gerçek insan' doğmali, artcakp zarnan...
PENCERE
Gezegensel Bilinç
ve Küraselleşme..
Bir dostum var. Sıradan
bir kişi değil. özel ve özgün
bir kimse. Ayakları yerde,
kendisi gökte. ömrünün dı-
şındaki tüm zamanlann bilin-
cinde. Arada sırada başında
kavak yelleri esse bile ger-
çekçi. Son güneş tutulmasin-
dan öncegazeteyegeldi. Bir
arpakçı gibi konuştu:
- Çok kötû şeyler olacak!..
Yüzüne baktım, ciddi...
- Ne olacak?..
Masanın üzerinden bir kâ-
ğıt çekti, bir kalem aldı; bir
şeyler çizdi.
- Bak, dedi, bu gûneş tu-
tulması!.. Bu da güneşin ko-
numu!.. Dört gezegen güne-
şin çevresinde istavrozun
kollan gibi yatay ve dikey
konuma gelecekler. AJtıncı
mühür açılacak. Mahşerin
dört atlısı gemi azıya aJa-
cak...
Sözünü kestim:
- SaçmalamaL
Kızdı;
- Bilim bunlar, dedi, se-
nin aklın ermez, kötü şeyler
olacak...
Ardindan deprem gelme-
sin mi!.. Bu kez telefon etti.
Alaycı bir sesle:
- Ben sana söylemedim
mi?..
•
Depremden sonra gazete-
lerde bir sürü yazı çıktı. Me-
ğerolacaklan önceden kes-
tiren ne de çok kişi varmış.
Birde alaylı bikjinler zuhur et-
tiler. Benim dostumun ileri
sürdüğü savlar daha da be-
terleşti. Bu kez de diyor ki:
- Daha bu başiangıç..
- Ne olacak?..
- Gezegenimiz bitti!..
- Toparlanır insanoğlu..
- Iş işten geçti..
Yine eline kâğıdı kalemi
aldı, doğayı nasıl yok ettiği-
mizi, gidenlerin bir daha ge-
ri gelemeyeceğini anlattı.
Meğer biz yalnız yerin üstü-
nü değil, altını da yıkıma uğ-
ratmışız. Dostum yeraltın-
daki atom denemelerinden
türeyen kimyasal sonuçla-
nn yaratacağı faturanın ö^Je-
nemez bileşkesinden söz
açtıkça canım sıkıldı; bunal-
dım:
- Kıyamet kopacak dese-
ne!..
- Kopacak!..
•
Dostumun özelliğine ya da
özgünlüğüne diyecek yok;
ama, karamsartığı paylaşan-
larçoğalmaya başladılar; in-
sanoğlunun gidişi gidiş de-
ğil!.. Çünkü doğayı tüketi-
yoruz, ama üretimden türe-
yen zehirli atıklan tüketemi-
yoruz. Yeryüzü tehlikeli kim-
yasal atıklann çöplüğü.L Ger-
çi gelişmiş ülkeler bu atıkla-
n gelişmemişlere postalayıp
yüklüyorlar; ancak gezege-
nimiz bu yüktemeyi nasıl kal-
dıracak?..
'Küreselleşrne' denen 'tü-
ketim modeli'nin sonu ne
olacak?.. Tükete tükete ne-
yi tüketiyoruz? Çağımızda
kutsal kitaplann söylence-
leriyle yaşadığımız gerçekler
birbirine kanşıyor.
•
Ancak umut tükenmez!..
İnsan akıllı hayvansa ge-
leceğini insanlaşmanın rayı-
na oturtacak!.. Bu yol öz-
gürlük ve eşitlikten geçer.
Çıkar güdülerinin piyasası
cangıla dönüştürür bir top-
lumu, "Altta kalanın canı çık-
sın" diyenlerin ağır bastığı
bir gezegen düzeninde kü-
reselleşmenin ne anlamı
var?..
Küreselleşme bir avuç
egemen şirketi satıcı, tüm
insanlan müşteri gibi gören
pazartamanın ideolojisini tez-
gâhlıyor.. "İnsan eşittir müş-
teri" kuralını tüm dünyamı-
za dayatan bir egemenliğin
sonu felakettir; insanı bütün
moral değeıierinden soyut-
layarak 'müşteri'ye indirge-
yen felsefe aşağılıktır.
'Küreselleşme'ye karşı
'gezegensel bilincin' ışıması
gerek...
Er geç bu olacak!..
Dünyanın seçkin markaları, bu yıl da Dünya Gençlik Merkezi'nde sizi bekfiyor.
Yaz tatili sürüyor, ama çocuklar şimdiden Dünya'yı düşünmeye başladı bile. Dünya Gençlik Merkezi
bu yıl da çocuklar için rengârenk kalemler, cıvıl cıvıl defterler ve binbir çeşit okul çantasıyla yeni öğretim
yılına hazır. Siz de Dünya Gençlik Merkezi'ne gelin, çocuğunuzun okul heyecanını sevince dönüştürün.
CHICAC
BULL'
CHICAGO
' , BULLS »
NBA
NBA NBA
DUIMYA
> FRANSI2 OKULLARI İÇİN SEYES DEFTER ÇEŞİTLERİ
AKMERKEZ VE CARREFOUR MAĞAZALARINOA.
DÜNYA GENÇLİK MERKEZİ'NDE BULABİLECEĞİNİZ TÜM MARKALAR
Adventures • Aki Athletics • Alpha • Arizona Cats • Basic • Busquet • Chipie • Clo Clo •
International • Cotton Blue • Creeks • Dallas Covvboys • Dilbert • Dr. Martens • Friends Forever
• Hamelin • Harley-Davidson • Juypal • Kangool • Loo Loo • Mary Chart • Mickey & Mini • Morgan
• Naf Naf • NBA Chicago Bulls • NBA Lakers • NFL • Palmiro • Poivre Blanc • Roadsign * Romantic
• Sad Sam • School Days • Schott • Sensazioni • Seven • Simple Spirit • Snoopy • Tasmanian
• United • Walt Dtsney • VVarner Bros.
GENÇLİK
MERKEZİ
NİŞANTAŞI • AKMERKEZ • CARREFOUR • CAPITOL • CAROUSEL • GALLERIA • ANTALYA 2000 • MİGROS BEYLİKDÜZÜ • MİGROS ANKARA • ZAFER PLAZA BURSA