Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 1999 PAZAR
10 P A Z A R YAZILARI dishab@cumhurlyet.com.tr
yaparken ben...Ben, hepimizi mateme boğan
olağanüstü felaket görüntüleri ve
oigulannın etkisinde. w
tatiiden"
Paris'e döndiiğüm gün, "SenB
in
ıParis'in çevresinde hayat bulduğu
"La Seine" nehri) bayram etmeye
hazırlandığını gördüm. Nasıl
etmesın? Daha 10 yıl öncesıne
kadar yüzyıllar boyu yaşattığı kıyı
şenlıkleri. balıklan. vb.
özellıklerini kaybettiğine dövünen
Paris, bilınçlı ve sıkı bir uğraşının
sonucu *Sen"i zeytin yeşili rengine
neredeyse kavuşturmakla kalmıyor.
sulannda bahk bile tutmaya
başlıyor. 10 milyonu aşkın bir
nüfusun etrafına çöreklendiği bu
küçücük nehir, Paris belediyesinin
düzenledıği şenliklerle 2-5 Eylül
tanhleri arasında "sulannın
temizfiğûıi" kutluyor.
Cote-d"Or bölgesınde doğup 114
kilometresi liman biçıminde
kullanılan 776 km. uzunluğundaki
"La Seine", Rouen kentinin Le
Havre'a kadar uzanan deltasında
Atlas Okyanusu'na ulaşıyor. Artı,
aralannda Paris'in de olduğu 5 ile
dağılmış 125 kilometrelık kanallan
var. Akarsu trafiğinde Paris-La
Seine Limanı Avrupa'nın 2. büyük
limanı. 1970'te kurulmuş limanda
1996 sonu itibanyla 18 milyon ton
yük boşaltıhp yüklenmiş. Yalmzca
büyük Paris'te (Ile-de-France) 500
kilometrelık bir su yoluna sahip.
Joris Ivens 1957 yılında çektiği
"La Seine a rencontre Paris - Paris
Sen'e Rastladı" adlı belgesel filmle
iki kimliğın buluşmasını özgünce
ölümsüzleştirmiş. Binlerce kara-
hava-su ve demiryolu ulaştırma
agı, on binlerce endüstriyel işletme.
yüz binlerce kanalizasyon.
milyonlarca insanın varlığının
çakıştığı Paris ve ovası, bu küçücük
nehri, doğanın pek de cömertçe
ikram etmedıği küçücük olanaklan,
bir şenlik yatağına dönüştürüyor.
Hayret değil mi? Değil değil?
Paris'i gören ve tanıyanlar bilir, en
azından çoğunluğu teslim eder ki
"insan eli" alelade bir beldeyi,
günah ve sevap odaklanyla, dünya
cennetine dönüştürmüştür.
Doğanın sıradışılığın en güzel
nimetlerini bahşettiği lstanbul ise
"insan elinin" (affinıza ve
hoşgörünüze sığınarak ve en hafif
deyimle) içine etmek için bütün
çabalanna ragmen direndıği bir
belde. Elbette. 17 Ağustos'ta
PARİS
UĞUR
HÜKÜM
olduğu gibi. o da bir gün "çüş"
demezse.
Büyük kent Paris'in gövdesine
şehvetli bir yılan işvesiyle yayılmış
"La Seine"in küçük kent merkezi
Paris'teki tek çifte adası. İle St-
Louıs'deki çifte köprüler de dahil
olmak üzere 37 köprü, kentin ikı
yakasını birleştiriyor. Geçen
perşembe kamuya tanıtılan ve 2001
yılı sonunda tamamlanacak 38. bir
İcöprü de mımarileriyle olay
yaratan Maliye Bakanlığı Bercy
bmasının taraça parçasıyla. Büyük
Ulusal Kütüphane'nin (François
Mitterrand Kütüphanesi) bahçesini
birleştirecek. Avusturyalı mimar
Dietmar Feichtinger'in 270 metre
uzunluğundaki projesi. Paris
Milletvekılı esk] adalet
bakanlanndan Jacques Toubon'a
göre Paris'e "estetik olarak en
güzel, teknik olarak en mükemmer
köprüsünü kazandıracak. Bu yıl 2.
yaşına basan "La Seine
ŞenliklerTne gelince... Perşembe
günü. nehrin kıyılanna dağılmış
havaı fişekler, sergi ve konserlerle
başlayan faaliyetler, cumadan
itibaren suya indi. Yüzme, kürek,
yelken, su kayağı. sörf, jet ski gibi
spor yanşmalan ve gösterilerin
dışında sandal, gondol, Çın ejderha
tekneleri de eşıne az rastlanır
güzellikte bir yaz sonu geçiren
Paris'e, Paris sakinlenne ve diğer
ayncalıklı konuklanna görülmemiş
keyıfte günler yaşatıyor. Kıyılara
kurulan spor köylerinde su sporlan
tanıtılıp sevdirilmeye çalışılırken,
resim, grafik, el sanatlan atölyelen
kurulup model \e fotoğraf
sergılerine gerçek bir ayncalık
tanınıyor. Cumartesi günü yalnızca
balık avlama izni olan balıkçılar
arasında balık rutma yanşmalan
bileyapıidı. 1970'lerde Seine
Nehri'nin en temiz köşelerinde
ancak 10 balık türiine rastlanırken
bugün nehrin Paris taraflannda bıle
23 balık cinsi tespit edilmış. Ne
"flahi tecefli". ne mucize: doğaya,
kural ve normlara (konuyla ilgili
mevzuatlar) saygı, bakırrf ve
önlem, önlem, önlem...
1970'te sudaki oksijen oraru yüzde
O'ken, bugün yer yer nehrin
üstünde nilüfer yetişen tarlalar
oluşmuş. 2015 yılına kadar
temizlik ve bakım çalışmalarının
günü gününe planladığı böylesi bir
ortamda uzmanlar özellikle 4
konuya ağırlık veriyorlar. 1)
Arıtma altyapısının mutlaka
geliştirilmesi. 2) Endüstriyel
kuruluşlann yakın takibe alınıp her
türlü yaptınmla normlara
uyumunun sağlanması, 3)
Akarsulann düzenli olarak
oksijenle besienmesi, 4)
Tüketicilerin terbiye ve
eğitimi. Ve elbetteki düzenli
bakım. Şu anda Seine Nehri'nin
üstünde devamh dolaşan 13
"hareketli baraj" günde 2 ton çöp
topluyormuş.. Yoksa ınsanlar ve
onlan temsil eden kuruluşlar hesap
sorar belediyesinden,
politikacısından. devletten... "Sen"
bayram yaparken "Ben" ağlamayı
bırakıp beldeme, belediyeme sahip
çıkmalıyım. Evimden, kozamdan
çıkıp sokağa hayata inmeliyim
artık. Toplum benim...
Hamparsum'un
Üsküdarlı oğlu
Saçlan kar beyazlığında, şık
giyimli piyanist şarkıcı, tuşlarda
gezinen parmaklanyla çok eski bir
Ray Charies şarkısından bir
nostalji senfonisi yankıhyordu.
Tıpkı Ray Charies gibi acıyla
yüklü, adeta ağlayan bir sesi vardı
Quebec'li şarkıcırun. "ICantStop
Loving You" sözcükleriyle, çok
uzak bir zaman kesitinde, ilk
gençlik yıllannın, en küçümen
buluttan bile nem kapan o umarsız
yüreğine sesleniyordu.
Frankfurt'ta, kentin tam orta
bölümündeki ara sokaklardan
birinde, "West End" adlı yeraltı
banru anımsadım. Her gece yarısı
pilotlann. hosteslerin, sapsan saçlı
Alman kızlannın bir kıvanç
firtınası estirdiği o barda, ışıltılarla
yanıp sönen müzik kutusundan da
hep aynı şarkı duyuluyordu. Daha
sonralan, New York'ta, 1968'lerin
başkaldın
günlerinde, her
TORONTO
Apartmanın temizlikçi
güzeliyim bu haftaBugün pazar. Bu hafta
apartmanın "Temizlikçi
Güzeli* benim. Bızim eyalette
âdet böyle; kapınıza bir
temizlikçi kadın resmi
asılmışsa, o hafta aparrmanın
temizlik sırası sizde demektir.
Önlüğümü taktım, bir güzel de
bol köpüklü su hazırladım.
Apartmanın giriş
merdivenlerini güzelce
paspaslıyorum. Kırk yıldır bu
işi yapıyormuşum gibi her yer
pınl pınl. Burada âdet böyle.
Çoğu apartmanın kapıcısı.
temizlikçisi yok. Sabahlan
tazecik ekmeğini. sütünü,
gazeteni bakkaldan alıp kapına
getiren yok. Kapıcıyla
ayaküstü iki sohbet yok. Alt
katta kim var. üst katta kim:
kim kıme gelmış kime gitmiş
dedikodusu yok. Kısacası
apartmanda iletişim yok.
Kapıcı deyip geçmeyin, gözü
kulağı apartmanın; ağzı dili
suskun yaşamlann. kapılann,
pencerelerin, duvarlann.
İletişim müdürü
apartmanlann. tlk hafta biraz
acemilik çektim. Birazcık da
utandım. Üst kattaki güzel
komşumuz Anke beni temizlik
yaparken görsün istemedim.
Anke, elimde paspasla gördü.
Yadırgamadı. Gülümsedi.
Demek ki alışılıyor. Herkes
kendi evini, kendi kapısının
önünü temizliyor. "lyi günler.
STUTTCART
Kolay gelsin" diyor Anke.
Kolay gelmesine. kolay,
diyorum. Ama, ben bu işi
sevmedim. Bu ülkeye
"kapıcdık" mesleğini
tanıştırmak gerek. Milyonlarca
yeni iş! Çoluğu çocuğuyla
milyonlarca kişiye ekmek
kapısı! Hem, diyorum, insanın
hizmet edeni olunca kendisini
bey, paşa hisseder. Ben
Türkiye'de evimi bile kendim
temizlemezdim, burada
apartman merdivenlenni
sildiriyorsunuz banalBu
adamlarda çöpçû de yok. Çok
az yerlerde, metrolarda, çok
genel yerlerde "göstenneük"
olsun diye var. Herkes kendi
kapısının önünü süpürürse,
çöpçüye gerek kalmıyor.
"Sizde kapıcı, çöpçü çok
olduğuna göre, ülkeniz çok
zengin olmalı" diyor Anke.
Bizim gönlümüz zengin.
diyorum. Bizim gönlümüz bey
paşa! Bizim yüreğimız paşa!
Yanm saat sürmedi, bıtirdim
apartman temizliğini. Pazar
günleri bir banliyö trenine
atlayıp, gittiği yere kadar gidip
kaybolmak hoşuma gidiyor.
Son istasyonda, küçük bir
köyün meydanındayım. Bir
evden genç bir kız çıktı.
sokakta oynayan çocuğunu
çağınyor. Bizim dilimızi
konuşuyor. En kenar köşelere
kadar uzanmışız. Ne yapanz
bu ücra köşelerde, diyorum.
Sokağı dönüyorum, bir
dönerci büfesi... Yanımdan
geçen bir arabadan Türkçe
müzik geliyor, sonuna kadar
açılmış ses. 22 Temmuz günü
Avrupa baskısı
gazetelerimizden bir haber
kesmişim: 22 yaşındaki Türk
genci, saatte 120 kilometre
hızla giderken, kırmızı ışıkta
durmayarak bir Alman kadmı
havaya uçurdu. ölen kadının
kol saari, yandaki apartmanın
üçüncü kat balkonunda ' *"~-'
bulundu.
Stğamıyor yüreğim daracık
sokaklannıza; koşmak,
koşmak istiyorum, Akdeniz
kanı içimde sıcacık.
Türkülerimi bağınyorum.
türkülerimi anlayamıyorsunuz.
Ben burada kalıyorum,
diyorum Anke'ye. Güneşin.
bulutlan bir güncük aralayıp
gülümseyemediği
topraklannıza Akdeniz
sıcaklığım var benim. Kucak
dolusu güneşleri bırakıp
geldim.
i
Vnnnn A/inni* 'YananAdam'fesövaline katılan per-
lUflUfl /AUUlll f o r m a n s sanatç.ian Holh Lovecat ve
Carson YVetterby'nin gösterisi ilgiyle izlendi. ABD'nin Nevada eyaletindeki Ka-
ya Çölü'nde dü/enlenen festhal üç gün sürdü. 20 bin kişinin kaöldığı festrval, bü-
tün kalıplan kırarak kendini özgürce ifade etmeyi ve kendine güveni simgelrvor.
(Fotoğraf: REUTERS)
cumartesi
uğramadan
edemedığim
"Bluenote"
kulübünde de
duyardım o
görkemli
şarkıyı. I Can't
Stop Loving
You adlı o şarkı, evrenin her tür
sömürüden annacagı düşündeki
birikimsiz toyluluğumuzun baştacı
olmuştu.
Buralann ünlü tanımıyla, "goMen
oldies-altından esküer" diye anılan
türdeki o şarkıyı, bu kez
Montreal'de bir yaz gecesinde, bir
bohem meyhanesinde, Üsküdarlı
Vartan'la dinliyordum. Hep olanla
yetinmenin yıllanmış
karamsarhğında, artık kesinlikle
yitip yok olmuş o tstanbul'dan bir
yeni ve gerçek dost daha
kazanmıştım. Yadellerde, sizi
yepyeni boyutlara zorlayan,
beklentılerinize yepyeni ölçütler
öngören koşullar içinde, içinizdeki
bir kuytuda hep lstanbul özlemi
kıpırdadığı için. Vartan'ın
dostluğunu hemen kucakladım.
Benden oldukça genç bir adamdı
Vartan. Dışlayıcılığın,
hoşgörüsüzlüğün ve hoyratlığın,
diş gıcırdattığı bir dönemde, çekip
gitmişti lstanbul'dan.
Ama yüreğinin belkı de tümü
orada kalmıştı. Saçlan kar
beyazlığındaki orta yaşlı piyanistin
ara verdıği anlarda, dostluğumuza
yepyeni kapılar açtık. Ozan Sabri
Artmerin lısedekı öğrenciliğini
yapmış olan Üsküdarlı Vartan'la
şiir bahçelerinde gezintiye çıktık
sonra. Devıngen ve ödün vermez
bir Atariirk tutkunuydu Vartan.
Şimdi İstanbul'un şeriat
gettolanndan biri olan o sevimli
Usküdar'dan söz ettik birlikte.
Selamsız Yokuşu'nun sümbüllerle
sarmalanmış bir küçümen
köşesindeki "Tayyared Tayyar"
sokağını anlattı bana. Emekçilerin.
ENGtN
AŞKCV
balıkçıların, o zamanlar doğru
adam bilinen, yağız yüzlü
kabadayıların uğrağı olan
"Agop'un Meyhanesi"nde, babası
"Gecekuşu Hamparsum", usta
elleriyle ut çalar ve hep Istanbul
türküleri söylerdi.
Önce Ingilizce, sonra da Türkçe,
Brecht'ten. Aragon'dan, Lorca'dan
ve Neruda'dan şiirler okudu.
Gecenin sabaha yaklaşrığı
saatlerde, Lorca'nm bir ezgi
yumağı olan çok uzun bir ağıtını
fısıldamaya başladı. Bir boğa
güreşçisının: Ignacio Sancnez'in
trajedisini anlatan bir ağıttı o: •
"Saat beşti öğleden sonraydı
Kesinlikle saat beşti öğleden sonra
Beyaz kefeni bir çocuk getinfi
Saat beşti öğleden sonra."
St. Catherine Caddesi'nde dolaştık
sabahlara kadar. Beyoglu'na
benzetip durduğum o cıvıl cıvıl
cadde suskunluk
içindeydi. Vartan, her
kesiti serüven dolu
yaşamını anlatmaya
başladı. Türkiye'de,
epey uzun bir
boksörlük deneyimi
vardı. Kanada'ya ayak
basınca, yaşamuu
— ^ — - ^ kazanmak için yığınJa
işe girip çıkmıştı.
Kamyon şoforlüğünü denemişti
önce. O işin ardından halıcılık,
kaynakçılık ve güvenlik görevlisi
gibi işlerden sonra, Montreal
Universitesi'nde araştırma
asistanlığını yükümlendi Vartan.
Saskatchevvan eyaletinde,
Kanada'nın dünyaca ünlü kırmızı
giysili Kraliyet Atlı Polisleri'ne
katıldı sonra. Kanada'da kısaca
RCMP diye anılan polis örgütünün
yoğun sorumluluğu zor gebneye
başlar başlamaz, Vartan öğretmen
kolejine katıldı. Kanada'da hepsi
üniversite öğrenimi yapmak
zorunda olan öğretmenJer,
toplumun çok önem verdiği görev
kesimini belirliyordu.
Öğretmenlik deneyimiyle,
serüven yaşamını noktalayan '•
Vartan, edebiyat hocalığını seçti.
11 yıldır öğretmenlik yapıyor ^
Vartan. Quebec edebiyat
dergilerinde öyküler^ayımlayan
ve oymacılık yapan Üsküdarlı
Vartan, 1992 'den bu yana amatör
boks hakemliğiyle ünlendi ' , ; ; 'ni
Montreal'de. Son 6 yıldır, î
Montreal'de Ömer F. özen'in 3
dilde yayımladığı Türk gazetesi
"Bizinı Anadohı"daki sütununda,
Fransız-Kanadalı şairleri tanıtıyor
bizlere. Otelinin kapısında bana
veda ederken, sıcacık sesiyle
Nâzım'ın bir söylence olan
şiirinden dizeler fısıldıyordu
Vartan: Kapansuı el kapılan, bir
daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğuna
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine,
Bu hasret bizim.
Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı saîıiden varmışOnlarca denemeden sonra
kardeşimin, eski telefon
defterimden doğru telefon
numarasını bulup bana e-mail
göndermesiyle. sonunda Christine
Ashby'ye ulaşıyorum. Eski telefon
defterindeki numaralan,
lstanbul'dayken çok beğenerek
aldığım yeni defterime özene
bezene geçirirken meğer
Christine'in numarasını yanlış
yazmışım. Ashby'ler iki yıl önce
Londra'da acı tatlı dört ayı birlikte
gecirdiğim sevimli îngiliz ailesi.
Tek istediğimse. kan-koca polis
memuru olan Christine ve Steve
ile onlann iki cici kızından oluşan
aileyi tekrar ziyaret etmekti.
Dediğim gibi doğru telefon
numarasından sonra Christine'le
cumartesi öğle sonrası onlan
ziyarete gideceğım konusunda
sözleşiyoruz. Sesimi duyduğunda
Christine çok şaşınyor. Londra"da
olduğumu, onlan ziyaret etmek
istediğimi duyduğundaysa çok
seviniyor. ,
Onlan iki yıl sonra yeniden
göreceğim için ben de en az onun
kadar heyecanlanıyonım.
Elimde kızlar için aldığım
hediyelerle Joel Street'ten aşağı,
iki yıl önce yaşadığım evin olduğu
sokağa doğru yürüyorum. Kızlann
ne kadar büyümüş olabileceklerini
kafamda canJandıımaya
çalışıyorum. tki yıl önce Lorna 10,
Victoria ise 3 yaşındalardı.
Victoria kocaman bir kız olmustur.
Lorna yaşına göre çok uzun
boyluydu. eminim şimdi daha da
uzamıştır. tşte Woodford Crescent
tabelası, evin bulunduğu sokak.
200 metre kadar aşağı yürüdükten
sonra soldan ikinci ev, AshbyTerin
sevimli evi. Giriş kapısının
yanında hâlâ Christine'in
gözbebeği küpe çiçeği asılı. yerde
duran saksılardaki çiçekler yeni,
ben burdayken yoktuiar eminim.
Derin bir nefes alıp kapıyı
çalıyorum. İçerden Victoria'nm ve
ona sakin olmasını söyleyen
annesinin sesi geliyor. Eminim
kapıyı ilk o açmak istiyor, çünkü
eve ne zaman onun sevdiği birisi
gelecek olsa kapıyı açmak için hep
ilk o koşardı. Evet yanılmamışım,
kapıda beni ilk karşılayan o ve
annesi. İki yıl sonra altın sansı
saçlan ve pınl pınl deniz mavisi
gözleriyle sevgili VTcky karşımda
işte, çok değişmemesine ragmen
oldukça büyümüş. Christine'le
öpüşüyoruz. Steve her zamanki
gibi oturma odasının kapısında
sıranın ona gelmesini bekliyor.
Ona doğru yürüyorum. iki yıl önce
beni havaalanında karşıladığı
zamanki içtenlikle "Steve'e bir
merhaba öpücüğü ver bakahm"
diyor. Babasmın arkasından Lorna
LONDRA
HÜLYA
YELTEPE
görünüyor. boyu tahminimden de
fazlauzamış. 12yaşındaolmasına
ragmen nerdeyse beni geçmiş.
Ev aynı sevimli ev, göze çarpacak
pek fazla bir değişiklik yok. Hava
çok sıcak olduğu için Christine
arka bahçede oturmayı öneriyor.
Oturma odasımn önünden
geçerken aklıma hepimizin her
cuma akşamı Michâel Paün'in
"Full Cirele" adlı gezı programını
seyretmek için odaya nasıl
koşuştugumuz geliyor. Koridorun
sonundaki büyük mutfağa
geliyoruz. Büyük ve özenle dekore
edilmiş olması önemli olan
mutfak, Îngiliz ailelerin genellikle
günlennin büyük bir bölümünün
geçtiği yer. Christine'in hiç
odasına gitmeyen ve mutfak
tezgâhının bir köşesinde duran
çantası, mutfak masasmın
üstündeki Victoria'nm
ayakkabılan ve yeni okul
üniforması, yıkanmak için çamaşır
makinesinin önünde bekleyen
çamaşırlar, Lorna'nın kitap ve
defterleri sanki ben evden
aynldığımdan beri ordalar. Ve arka
bahçe, Victoria ile sıcak
havalardan sabunlu sudan
baloncuklar yapıp uçurduğumuz,
Lorna ile voleybol oynadığımız ve
bazen etrafta tüylerini dökerek
dolaştığı için Christine'in köpeği
zavallı Sam'i dışan atıp kapıyı
kapattığım arka bahçe hâlâ. Sam,
evet etrafta bir şeylerin eksik
olduğunu biliyordum. Victoria'nm
peşinden duydugu her kapı
çalınışına koşan Sam gelmedi beni
karşılamaya. Christine'den onu
geçen sene kaybettiklerini
öğreniyorum. O zamandan beri
eve yeni bir köpek almamışlar ama
Christine bu sene yeni bir köpek
almayı düşündüklerini söylüyor.
Bunun, onun için ne kadar zor
olduğunu tahmin edebiliyorum;
çünkü Sam'in on yıldır
Christine'le birlikte olduğunu ve
onu ne kadar çok sevdiğini
biliyorum. İki yıl içerisinde neler
yaptığımdan konuşuyoruz ve bana
yeniden burada olmanın nasıl bir
duygu olduğunu soruyorlar.
Bilmiyorum, anlatılması gerçekten
zor bir duygu; sanki çok sevdiğin
ve yıllardır görmediğin birini, hiç
ummadığın bir anda karşında
buluvermek gibi. Her şey o kadar
tanıdık geliyor ki kendimi yabancı
bir evde değil de sürekli gelip
gittiğim bir arkadaşımın evinde
gibi hissediyorum. Çok hoş bir
duygu, hele de birbirimizi tekrar
görmenin sevincini yaşamak beni
inanılmaz mutlu ediyor. Ve bu
ziyaret bana, bir fincan kahvenin
-nescafe olsa bile- yabancılar için
de ne büyük hatnnın olduğunu
öğreriyor. Türkiye'ye dönmeden
önce onlan tekrar ziyaret
edeceğime dair söz verip. ben
aynldıktan sonra her zaman
yaptıklan öğle sonrası rutinlerini
düşünerek Woodword Crescent'ten
yukan doğru yürüyorum. Biraz
sonra hepsi mutfakta
toplanacaklar, Christine yiyecek
bir şeyler hazırlarken, Steve tabak,
kaşık ve çatallan masaya
yerleştirecek. Victoria ilk oturduğu
sandalyede huzursuzca
mızırdanarak aslında Lorna'nın
oturduğu sandalyeye oturtmak
istediğini söyleyecek...
AROMSA BESİN AROMA
VE KATKI MADDELERİ
SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Cebze Organize Sanayi Bölgesi'ndeki
fabrıkasında AR-GE , Kalıte Sağlama
ve Bitmış Ürün Uvgulama
Laboratuarlarında çalışacak;
- Ingilizce bilen
- En az 3yıI laboratuvar
deneyimi olan
- Kimyacı,Eczacı veya
2 yıllık Yüksek Okul
Kimya Bölümü
mezunu elemanlar aramaktadır.
Isteklılenn kendi el yazılan ile yazılmış fotoğraflı
ozgecnıslennı en geç 15 09.1999 tarıhıne kadar
aşağıdakı adrese göndermelerı rica olunur
AROMSA LTD.ŞTİ.
Cebze Organize San. Bölgesi P.K.18
41400 Cebze-KOCAEÜ
DENİZİ SEVENLERE İLGİNÇ ÖYKÜLER. TEKNİK KONULAR.
E Y L U L 1 9 9 9
YdkenDunyası
î
ASRIN FELAKETINDE
DENİZCİNİNDENİZCİ
İLEDAYANIŞMASI
SA Yl:185
SARMA
YELKENDE
TRİM
ZORLUKLARI
tÜ TSa k Türyye Sinema ve Audiovisuei Kültür Vakfi
SİNEMA
SEMİNERLERİ
MOTORDAN KAYNAKLANAN TİTREŞİMLER
Demırdler Sıtesı 8 Cadde. No. 71 Zeylinbumu-ISTANBUL
Tel (0212) 664 16 94 - 510 28 71 • Faks. (0212) 558 67 85
ZEYTİNBURNU 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1998/112 Karar No: 1999/262
Davacı Ayla Yavaş tarafından, davalı Şekür Yavaş aleyhine açılan boşanma da-
vasının yapılan yargılaması sonunda: Mahkememızce verilen 16.4.1999 gün.
1998/112 Esas. 1999'262 Karar sayılı kararla Çanakkale, Lapsekı, Alpagut köyü.
cilt 005/01, sayfa 81, kütük 53'te nüfusa kayıtlı Şevket ve Server'den 1.2.1957 do-
ğumlu Şekür Yavaş ile Arif ve Nazireüen 15.9.1968 doğumlu Ayla Yavaş'ın bo-
şanmalanna, müşterek çocuk Büşra'nın velayetinin anneye verilmesıne karar veril-
miştır. Karann, adresı meçhul olan davalı Şekür Yavaş'a teblığ tarihinden itibaren
yasal süresi içinde temyız yoluna başvurmadığı takdirde hükmün kesınleşeceği ka-
rar tebliğmi ihtiva eden tebligat yerine geçerlı olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basm:41463
HEyIül99-27Kasım99
Cumartesi Gflnleri 1330 - 17.30 Arası
* Dünya Sinema Tarihi * Senaryo Yazınıı
* Film Yönetiminin İlkeleri * Oyunculuk
*SİDema Kameralan *Objektifler ve komposizyon * Sanat Yönctimi
* Knrgu * Film Yapım Süreci * Aydınlatma İlkeleri * Video Kameralan
"Seslendinne * Sinemanın Grameri * Film Kuramlan ve Çözümlemesi
Ulres: Gazeteti Erol Dernek Sok. No: 1 I Beyoğlıı .' İ.NT
Tel: 0.212. 251 6" "O & 244 52 51 Fax: 292 03 3"
Bakırköy Zuhuratbaba
merkezde ihtiyaçtan çok
acele satılık bahçe katı,
3 oda, 1 salon 98 m2
daire.
0.542 672 02 40
0.212 571 15 96
SATILIK DAİRE
Beylikdüzü Bizimkent'te
1 oda + 1 salon apartman
dairesi sahibinden satılık.
0532 232 54 54 ve
(0212) 244 54 39'a müracaat.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ
ÖÇRENCİLERE
EĞİTİM PAKETİ
Kadın Araştırmalan Demeği deprem bölgelerindeki
öğrenciler için eğitim paketi hazıriıyor.
Paketin içjnde burs, önlük, kırtasiye, okul çantası,
kitap ücretleri ve üniversite öğrencileri için eğitim harcı
yeralıyor.
Önlükler derneğin açtığı konfeksiyon makineleri kul-
lanma beceri kursunda dikiliyor.
Deprem bölgesi çocuklanna birer eğitim paketi ile
ulaşarak yardım etmek veya her türlü katkıda bulun-
mak isteyenler:
02125119826-0212514 0323/02125134156
nolu telefonlara 09.00-16.00 saatleri arasında
müracaat edebilirler.
0 212 236 06 88 - 0 212 28 02 94 nolu telefonlara ise
günün her saatinde müracaat edebilirler.
Kadın Araştırmaları Derneği
Yönetim Kurulu