25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA HABERLER Malatya E Tıpi Cezaevi'nde olay • MALATYA (AA)- Malatya E Tipı Cezaevi'nde DHKPC ve TlKKO örgütü üyesi tutuklu 16 bayan. 4 bayan : gardiyanı dün koğuşlannda rehın aldı. Cezaevi yönetirrunin ısrarlanna rağmen tutnklulann bayan gardiyanlan serbest bırakmamalan üzerine, jandarma tarafından operasyon gerçekleştirildi. Op>erasyonda. 4 bayan gardiyan kurtanlırken operasyon sırasında 2 gardiyanla, 2 tutuklu hafıf şekilde yaralandı. Tanürek'in ölümü davası • Istanbul Haber Servisi - Eski Istanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın, trafik kazası sonucu sanatçı Ayşe Sevim Tanürek'in ölümüne yol açtığı iddiasıyla yargılanmasına Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Sanık avukatı Kadir Kartal. bilirkişi raporunda. Tanürek'in 8 de 8 oranında kusurlu bulunduğunu, Erdoğan'ın ise suçsuz oidugunu belırtırken savcı, sanığın kusur derecesinin belırlenmesine yönelik bilirkişi raporunun dosyaya konulmasına karşın Adli Tıp ' Kurumu'nca da inceleme yapılmasını istedi. Mahkeme heyeti, sanık Erdoğan'ın gelecek oturumda hazır edilmesini ve dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesini I kararlaştırarak duruşmayı erteledi. iTUS'a erteleme talebi • BURSA(AA)-Bursa Tabip Odası. bu ay yapılacak tıpta uzmanlık sınavınm (TUS) iptal edilmcsi ve sınavm aralık ayına alınması için imza kampanyası başlattı. Tabip Odası'ndan yapılan yazılı açıklamada, bazı yayın organlannda. ÖSYM Başkanhğı'nın depremden zarar gören 1999 Eylül dönemi TUS adaylan için "aralık ayında ek sınav yapacağına" ilışkin ilanlann yer aldığı anımsatıldı. Açıklamada. ilanda yeni kadrolann nasıl oluşacaği veya eylül sınavında dolan kadrolann oluşturacağı eşitsizlik konusunda net bir açıklama olmadıgına işaret edildi. BektrHc kesintisi • Istanbul Haber Servisi - Yıllık bakım çalışmalan nedeniyle Istanbul'un Anadolu Yakasf ndaki bazı semtlere 19 Eylül Pazar günü 7 saat sûre ile elektrik verilemeyecek. Aktaş Elektrik'ten yapılan açıklamada, pazar günü. 09.00 ile 16.00 saatleri arasmda elektrik kesintisi uygulanılacak yerler şöyle: SSK Kaynarca Dispanseri, Ytong Fabrikası. Havacılar Sitesı, Alt Kaynarca ve civan, Güzelyalı Mahallesi'nın bir kısmı. Devlet Tersanesi. özel tersaneler ve Alt lçmeler. Sınırda kaçak operasyonu • EDtRNE(AA)- Edirne'de, yasadışı yollardan sınırı geçerek Yunanistan'a girmek ısteyen 270 kişi ile bu kişilere yardım eden bir Türk yakalandı. Yabancı uyruklular. jandarmadaki ifadelerinde sının kaçak olarak geçerek Yunanistan'a gitmek ıstediklerini söyledi Topal'ın mirası • Istanbul Haber Servisi - Kumarhaneler kralı Ömer'Lütrli Topal'ın dini nikâhlı eşi Birsu Hilal Altıntaş'm diğer mirasçılarla imzaladığı protokolün iptali için açtığı davaya Istanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde devam edildi. Mahkeme heyeti, dosyanın incelenmesi ve karann açıklanması amacıyla duruşmayı erteledi. İki yıl önceki bir Başbakanlık genelgesinde 'Uzmanlar konuşmasm' uyansı var Bilüııle barış zaıııaıuOKTAY EKİNCİ "Tüm kamu görevleri, kanun, kararname ve özel kanunlarla vetkili kılınmadıklan sürece, hükümetin siyasi, ekonomik ve sosyal politikalanna v önelik kararian hakkında açıklama yapamazlar ve basuı ve yayın organlanna görüs bildiremezler. (_.) Bilgikrini ve gereğini önemle rica ederim._" 25 Eylül 1997 tarihinde Başbakanhk'tan YOK'e. oradan da "tüm üniversite ve yüksekokullara" göndenlen 1997'59 sayılı "genelge" işte böyle noktalanıyor. Altında dönemin başbakanı Mesut Ydmaz'ın imzası bulunan ve bugüne dek yeni bir genelgeyle "iptal edilmediği" için de halen "yüriirlükte" olan aynı genelgeye göre. yukardaki talimata uymayan "üniversite mensuptan" için de 657 sayılı kanuna göre "yasal iştem" yapılması istenıyor... 'Genel poiitikanın' belgesi ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın iki yıl önceki başbakanlığı sırasında "önemle" rica ederek imzaladığı bu genelge. hiç kuşkusuz sadece herhangı bir sıyasetçmin "bilim" karşısmdaki "korkusunu" dışa siıadan bir belge değil Çünkü genelge«eki talimata "htıkskopl dayanaklar" oluşturan yasalar gs-n,ekteh var ve bu yasalar da asimda, y.nel olarak devletin tavnru belirleyen "egeınen siyasetin", yine bilimsel düşünceyı "etkisiz kılma" yönünde ne denlı kararlı olduğunun kanıtlan.. Böyle olunca da ızledıği siyasetle "bilimin gösterdiği yol" arasında ciddi çelişkilep olan kimı politikacılar, Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit (vol gösferici) ilimdir" sözünü anımsamak yerine. "bu sözle de çelişen yasalara" dört elle sanlmayı yeğliyorlar. Yine benzer her durumda "efleri boş kahnasın" dıye de aynı yasalan Atatürk'ün sözüne uyarak "iptal" etmeyi değil, üstelik bir de "genelgelerle anımsatarak" sürekli yürürlükte tutmayı benimsiyorlar... Deprem, yasalan da sarsü... Ne var ki "Körfez depremi" yıllardır işte bu bilimden korkan siyasetin çıkarcı imar politikalanyla yaratılan denetimsiz rant yapılaşmasını yıkmakla yetmedi. "Genelgelerle perçinlenmis," bile olsa. bilim ve uzmanlık alanında hizmet veren kadrolan "susmaya" zorlayan "yasalan" da derinden sarstı... Çünkü eğer YÖK ya da savcılar, bugün de yürürlükte olan yukardaki genelgeye bakarak "depremin neden felakete dönüştüğünü" açıklayan kamu görevlisi niteliğindeki akademisyenler hakkında yasal işlem yapmaya kalkışsalardı, çöken binalann sonımlulan olarak tutuklanmaya başlanan müteahhıt ve teknik yükümlülerin sayısının belki de Politikacılar. her depremden sonra afet bölgesini yerinde inceiediler. Ne var ki aynı depremi "afete" dönüştüren politi- kalannı konımak için de "bilimin müdahalesine" asla i/in vermediler. r*OAIfafcfa*fmnoMİ «fada n<btf Bmm m t o Depremden bu yana herkes şunu soruyor: "UzmanJar ne- den şimdi ortaya çıkıyor?.." Yanıtlan arasında yukanda- ki "genelge" de var. Daha doğmsu, bu genelgeye neden olan siyasi anlayış... 15-20 katı kadar bilim insanı da "çökme oedenlerini açıkladıklan için" yargılanmak durumunda kalacaklardı. Böylesine büyük bir "ünar çöküntüsünfin" temelinde. yine aynı genelgedekı ıfadeyle; "hükümetlerin bugüne dek izlediği sivasi, ekonomik ve sosyal politikalanna yönelik kararian bulundugunu" hemen tüm yönleriyle ortaya seren açıklamalarda bulunduklan için de 657 sayılı yasanın 15. maddesıne göre aynı uzmanlann derhal "cezalandınlmalan" istenecektı... Siyaseti yönlendirenler... Depremin 4. haftasına gırerken, "felaketin ardmdaki gerçekleri" sergileyen uzmanlar hakkında henüz "yasal işlemler" başlamadığına göre, şu sorunun da bir an önce tart^ılıp kamuoyu bilincine taşınması gerekiyor: "Acaba Türldye'de siyaset neden bilimden korkuyor ve bilimsel kuraliar politikavla neden bütünleşenıiyor?*' Sorunun yanıtı, hiç kuşkusuz aynı zamanda depremle gelen büyük yıkımın temel nedenlerini de su jüzüne çıkartıyor. Çünkü Türkiye'de siyaset, bilimin evrensel hedefi olan "insana ve topluma daha uygarca bir yaşamı" kazandırmaya değil. "siyaseteegemen olan çevrelere daha bol kazançlı ve daha fazia rant sağlayicı" bir düzeni sürekli belirleyici kılmaya hizmet ediyor. Özelliİde 1950'lerden sonraki imar politikalanna hemen her dönemde yön veren bu siyasal ta\nn sonucu olarak da örneğin "Patates taıiasma otomobil fabrikası kuruhnaz" diyenlenn sözü görevlisi uzmanlann ve üniversite mensuplannın "hükümet politikalannı eleştiremeyecekleri " yönündeki bir Başbakanlık genelgesi hâlâ yürürlükte. Hükümetin "bilimle banşarak" deprem sorunlannı çözebilmesi için, öncelikle bu genelgeyi iptal ettiğini açıklaması gerekiyor... dinlenmiyor. Dahası, aynı sözü ( t dinlenmeyenler depremden önce "kalkmma düşmanı, dinozor, geri kafah enteL." vb. söylemlerle de aşağilanırken, şimdi "depremden sonra" bile yine benzer bir refleks ıçinde, "Hep eleştirdiler, alternatif söylemediler" denerek hâlâ etkisiz kıhnmak isteniyorlar.Böylece. benzer yatınmlann "yer seçimleri" konusunda sadece ranta değil. "bUime ve toplum yararianna saygılı bir kazaoca" dayalı, *ülke>i tahrip etmeyeeek r bir karar venlebılmesi için "önce böige planlaması" gerektiğini söylemenin de gerçek bir "afternatif politika" oldugunu göremeyen kimi sözde okur- yazar çevreler de bilımi susturmak ısteyen yağmacı siyasetle ayın çizgide birleşiyorlar. Bu çizginin sergilendiği bazı köşe yazılannda da bilim çevreleri \e meslek odalannın "genelgeli yasaklara" da aldırmadan yıllardır dile getirdikleri haklı uyanlar, "Bugüne dek neredeydiler?" denerek ve "Ne işe yararlar" dıye sorularak ısrarla göz ardı ediliyor...Bövlesi bir "vefasız söylem" ise elbetteki sorunlann çözümüne değil, olsa olsa bu söylemi benimseyenlerin yine yıllardır sürdürdükleri "kendi suskunluklannın" depremi yıkıma dönüştüren imar politikalanndaki "payını" gözlerden kaçırmaya yanyor... Rant ekonomisindeki 'ortakhk' 1950 sonrası egemen tüketim siyasetinin bilim ve toplum yaran yerine kişi çıkan ve haksız ranta öncelik vermesinin belirleyici nedeni ise elbetteki sadece siyasetçilerin kişiliklerinde aranamaz... Toprak yağmasına dayalı ekonomik ilişkiler ve bu ilişkileri giderek yasalarda da güvenceye bağlanmış bir "imar düzeni" haline getiren "yatınm ve finans kaynağı" tercihleri, siyasi partileri oluşturan kadrolann önemli bir kesimirun de "avnı düzenle uyumlu ortak bir davTanışta" buluşmalanna neden oluyor... Bugün artık ister solda, ister sağda siyaset yapsınlar, -farkb felsefeleri okluğu" ızlenıminı veren partilere aıt "üyevedelege tabanlan" ıçinde ekonomik konumlan "imar ve inşaat sürecine bagımlı olanlar" en büyük dilimı meydana getiriyorlar. Böyle olunca da örneğin çoğu belediye meclisinde siyasi kimliği değişik olan, farklı dünya görüşlerine bağlı ve örneğin cadde-sokak isimlerinde de farklı ideolojileri simgeleyen kişilere oy veren değişik partilerden meclis üyeleri. gündemdeki konu "arsa ranrlannı arttıncı imar pianı değişikliği" olunca, tümbu"derin"(!) aynlıklan unurup "htifakla" karar verebiliyorlar. Benzer şekilde yine 1950'lerden bu yana ••-•• • TBMM'de onay«dnâri' ve özellikle imara dönük spekülatif beklentilere hizmet eden yasa ve yasa değişikliklerinin büyük çoğunluğu da "faıidı partilerin ortak kararlanyla" verilen oylarla yürürlüğe girmiş durumda... Çünku aynı partilerin "tabanlan" da imar rantını çoğaltacak yasadan yararlanmayı bekhyor ve böylece "ülke yağmasıyla" elde edilen ortak kazançlann yarattığı ekonomik olanaklarla "farkh çizgflerde"(!) politıka yapılmaya devam ediliyor... Nasıl başlanmah? Pekı, siyasi alandaki böylesi bir ekonomik ortaklık örgütlenmesi içinde, rantı değil bilimi temel alan bir imar politikasını Türkıye'ye nasıl kazandıracağız? Iktidarlann "Bilim adamlan konuşmasm" şeklinde değil: "Daha çok konuşsunlar ve bize yön versinler" biçiminde genelgeler yayımladıklan bir ülke olma onunına ne zaman kavuşacağız?.. Körfez depremi, işte bu sorunun yanıtını da bulmamız konusunda öncelikle "siyasi yapılanmamızdaki yağma bağlanOlannı sarsacak bir deprem" yaratabilirse. tarihe sadece "felaket" olarak değil, "ders verici bir uyan" olarak da geçebilir.Ne var ki bu uyannın da bir an önce artık siyasetçileri "silkelemesi" ve örneğin Başbakan Bülent Ecevit'in. af kanunu taslağındaki hoşgörüsünü bilime karşı da gösterip öncelikle şu 25 Eylül 1997 tarihli Başbakanlık genelgesinin "iptal edildiğini" ilan ederek. ders alma sürecıni de başlatması gerekmiyor mu? I ın SIFIRNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net Dün bir okur aradı. Yargıtay Başka- nı Sami Selçuk konusunda yazdığım iki yazıya katılmadığını söyledi. "Siz Marksistsıniz, nasıl böyle bir fikri savu- nabilirsiniz?" dedi. Sami Selçuk'un ko- nuşmasından yola çıkarak gelişen tar- tışmanın esası: Türkiye'deki laikliğin nası^savunulacağı? Türkiye'de bir "şe- riat devleti" tehlikesine karşı doğru tu- tumun hangisi olduğu? Tartışma tarzına baktığımızda. sol içinde -biraz daha geniş bakarsak la- ikliği savunanlar arasında- bir tartışma yönünün öne çıktığını söyleyebiliriz. Çünkü, sonuçta beni arayan okur da laikligi savunuyor, ben de savunuyorum, Sami Selçuk da savunuyor. Ama bu- nun nasıl savunulacağı konusunda bir fıkir ayrılığı da var. Bu aynlık, Sami Sel- çuk konuştuğu için olmadı. Böyle bir aynlık sol içinde uzun zamandır varlı- ğını sürdürüyor. Eğer biz bu tartışma- yı, tozu dumana katmadan, birbirimizı yok etmeye çalışmadan sakin bir şe- kilde yapabilsek, çok yararlı sonuçlar ortaya çıkabilir. Özellikle de yafta as- madan yapabilsek, hem ülkede gere- ğini duyduğumuz demokrasi ve özgür- lükler yaranna, hem de sol içi tartışma gelenegine katkı açısından önemli adım- lar atabiliriz. Çünkü artık tartışma, Sami Selçuk'un Sol İçi Tartışma ne dediğini tartışmaktan çıktı ve bir kamplaşma eğilimine dönüştü. Bu ne- denle de sağlıklı sonuçlar elde etmek olanağı zaafa uğradı. Aslmda bu tar- tışmayı artık Sami Selçuk'un konuş- ması üzerinden yürütmektense din- devlet ilişkisinin nasıl ele alınması üze- rinden yürütmek daha doğru olacak. Aldığım yazı ve mektuplar içinden, tar- tışmalara katkısı olacağını düşündü- ğüm Türkıye Bilimler Akademisi üye- lerinden Profesör Dr. Hasan Yazıcı'nın mektubunun bir bölümünü sizJerle pay- laşmak istiyorum: "Sayın Çalışlar, ... Yargıtay Başkanı 'nın adli yargı yı- lının açılışı nedeniyle söyledikleri, hem güzethem de kuşkusuz çok önemli. Al- dığı tepki ise dediklerinden belki de daha çarpıcı. Sayın Sami Selçuk her- hangi, kendi deyişiyle çağcıl (modern) bir ülkede rahatça dile getirilebilecek düşünceleri nedeniyle birgrup çağdaş (aynı çağı paylaşan) aydınımız tarafın- dan kötü kişi ilan edildi. Düşünceleri- niemekliliğe satdaması, istifa etmesi ve hatta yargılanması istendi... "Olkemiz için irtica gerçek bir tehli- kedir. Ancak irticayla mücadele yolun- da birey özgüriüğünü baskı altına al- maya yeltenmek tarihi bir yanılgıdır, Çünkü irtica neden değil sonuçtur. Ir- ticanın kökeninde seküler (laik) ahlak ve seküler hukuk boşluğu yatar. Bu dünya adaletinden umudunu kesen kitleler, tüm dinlerin ortakpaydası, öbür dünya adaletine yöneliher. "Baskı rejimleri ise tarihte hemen herörnekte ahlak ve adaleti toplumda egemen kılmak, topluma huzur ve dü- zen getirmek için oluşunar. Ancak meş- ruluklannın çıkış noktası olan mutlak kuvvet, toplumdakıahlaksızlıkları orta- dan kaldırmaz. Tersine, çok kısa bir zamanda ahlaksızlığı ve hukuksuzlu- ğu katlar ve perçinler. Güncel ve ne- redeyse meşrulaşmış ahlak ve hukuk boşluğumuzun kanımca en büyük ne- deni 12 Eylül baskı rejimiyle başlayıp, onun himayesinde palazlanan, sözde bireyci, sözde demokrat, sözde //5e- ral politikalardır. İşte bu politikaların kaçınılmaz sonucu olarak irtica bugün- kü düzeyine ehşmiştir. "Yargıtay Başkanı 'nın konuşmasının belki de en özgün yanı laiklikle ilgili söyledikleri... Yargıtay Başkanımız...ni- ye laik değil de birçok ömekte laikçi di- yor. Birinsan Tann'ya ve onun dinleri- ne inanmayabilir (ateist), onlan sorgu- layabilir (agnostik) veya Islam dinin- den başka dinlere bağlı olabilir. Ama aynı kişi, Tann'dan ve dinlerden tama- men bağımsız olarak, vatanını da çok sevebilir. Vatanı uğruna canını seve seveverebilir. Şimdi banasöyleyin: Bu ateisti, agnostiği veya gayrimüsiimi şe- hit ilan eden devlet nasıl laik olur? Şe- hitlik tümüyle dinsel bir kavramdır. Şe- hit olanlar ölümleriyle Yaradan'ın var- lığına ve onun dinine tanıklık (şahitlik) etmişlerdir. "Bu ülkede, Sayın Diyanet Işleri Baş- kanı istediği kadar fetva versin, herke- sin devletle özdeşleşmiş bir dini veya hemangi bir dini olmasına gerek yok. Devleti kuvvetli kılmak yolunda dini kullanmak en başta dine ve inananla- ra saygısızlıktır. Âynca antilaikliğin en çarpıcı örneğini oluşturur. 'Yargıtay Başkanı'nın dedikleri uygar ülkelerde 200 yıldır söyleniyor. Sakın 'Ama oralan uygar ülkeler' demeyin. O ülkelerin uygar olmalannm temelinde Sayın Başkan 'ın dediklerinin 200yıldır söylenebilir olması acaba aklınıza gel- miyormu?" Prof. Dr. Hasan Yazıcı Istanbul Üniversitesi ve Türkiye Bilimler Akademisi BIZBÎZE ERDAL ATABEK Deprem Dersleri... Deprem olayı sudaki halkalar gibi genişleyerek sürüyor. Depremi yaşayanlann önemli bölümünde korkular, yatak odalannda yatamamalar, uyku bo- zukluklan, tedirginlik ve kaygı sürüyor. Deprem yı- kımını yasayan bölgeler çadırkentlerde yaşamaya alışma çabası veriyor. Sağlık ve eğitim sorunlan panik sonrası toparlanma içinde çözülmeye çalı- şılıyor. Şimdi bütün bunlardan dersler alma zama- nıdır. Yaşananlar gösterdi ki depreme karşı hiçbir alanda hazırlığımız yokmuş, yasanan acılann önem- li bölümünün kaynağı da bu. Şimdi ne yapmamız gerekiyor: 1. Bilişsel hazırlık yaşamsaf önemdedir Artık bilmeliyiz ki üzerinde yaşadığımız doğal ya- pı depreme açılmıştır, deprem kuşağında yasıyo- ruz, depremlerin olması kaçınılmazdır. Bu neden- le de yerieşme sorunlannın çözümünde, konırt ya- pımında, yer seçiminden zemin etüdüne, kat sayı- sından kullanılacak malzeme ve yapım teknikleri- ne kadar "depreme karşı alınması gereken herön- lem" ölmek ve yaşamak arasındaki ilişkiyi belirte- yecektir. Deprem eğitimi, deprem uygulamalan ana okul- lanndan başlayarak dereceli eğitim kurumlannda programlanmalıdır. Işyerierinde, apartman ve site- lerde sivil savunma kapsamı içinde eğitim ve uy- gulamalar yapılmalıdır. Bunlan savsaklamak, önemsememek, aldırma- mak çok büyük sorumsuzluk sayılmalıdır 2. Psikolojik hazırlık çok önemlidir Böyle birolayın "olabilir"liğinı bılmek, ruhsal ha- zırlığın ilkadımıdır. Önlem alındığı zaman depremin olabileceğı, ancak can kaybının olmayacağı düşü- nülmelidir. "önlem almak", "yapılabilecek olan her şeyi yapmak" çok önemli bir ikincı adımdır. "Hazır olmak" ile "her an onun korkusuylayaşamak" bir- birinden çok ayn durumlardır. "Haziriıklı olunduğu olgusu" önemli bir ruhsal hazırlıktır. Toplumun böy- le bir olayda haziriıklı olduğunun bilinmesi de çok önemlidir. Insanlar "unutulmayacaklannı bildikleri zaman" daha rahat oluriar. Burada en önemli des- tek, "insan dayanışması desteği"d\r. Yapılacak her şey yapıldığı zaman artık kişinin sorumluluğu yeri- ne getırilmiştir. Bundan sonrası kişilerin elinde de- ğildir. Savaş bombardımanlan, büyük depremler, tayfun ve hortum gibi felaketlerde en büyük yatış- tıncı "kişinin eHnden geleniyaptığı duygusu" ile "top- lumun birbirini bu durumlarda koşulsuz destekle- diği" inancıdır. Psikolojik hazırlık özellikJe eğitim ve deprem uygulamalan ile güçlendirilir. Ev içinde hazırlık büyük önem taşır Evde bulunanlar için bir ya da birkaç çanta ha- zırlanmalıdır. Bu çanta içinde kapalı su, krakertipi yiyecek, el feneri, fener ve radyo için piller, pilli rad- yo, düdük, çok amaçlı çakı ya da kuvvetli bir bı- çak, kazak, çorap, bir miktar para bulunmalıdır. Çantada tentürdiyot, pamuk, gazlı bez, sargı bezi de bulunmalıdır. Tam bir ilk yardım çantasında da- ha fazla donanım bulunmaktadır, ama ilk planda ge- rekenler bunlardır. Hazır bir çanta hemen dışan çı- kışlarda ne olacağını bilememeye karşı iyi bir ön- lerndir. Telefon önemlidir. '••\ Evde sagiam bir masântn aftr, sağlam bir doia- bın içi, başın korunması için doğru biröntemdirön- ceden böyleyeriersaptanmalıdır. Evin kolonlan, sağ- lam yerleri bilinmelidir. Devrilebilecek, insan üzeri- ne düşecek dolap gibi, raflar gibi eşyalann bulun- duğu yerlerden uzak yerierde durulması doğrudur. Birkaç kez böyle yerierde durma çalışması ya- pılmalıdır. Bu hazırlık çalışmalanndan korkulma- malıdır, bunlann korku yaratacağı kaygısıyla çe- kinmemek gerekir. Ev dışında hazırlık da çok önemlidir Dışarıyaçıkıldığı zaman gıdılecek yerler önceden saptanmaJıdır. Ötekı aile bireyferinin ve dostlann ara- nacağı bir telefon defteri çantada olmalıdır. Araba- ya da ev çantasının bir benzeri hazırlanmalı, ek gi- yecekler konmalıdır. Gece dışanda kalınması ola- sıhğına karşı battaniye, uyku tulumları arabada bu- lunmalıdır. Aileler için kriz yönetimi: Aileler için bir kriz yönetim modeli belirienmeli- dir. Her aÛe bireyine sorumluluk verilmeli, bu so- rumluluklar uygulamalaria denenmelidir. Küçük ço- cuklann korunması önceden programlanmalıdır. En önemli önlem, paniğin önlenmesidir. Bilinme- lidir ki bütün çarelerin işlemesi, paniğin önlenme- sine bağlıdır. Evde bir kişi (baba ya da anne) sakin, ama kesin olarak ne yapılması gerektiğini söyleme- li, öteki aile bireyleri denilenleri yapmalıdır. Bütün .bunlar birkaç kez yinelenecek alıştırmalarta "reffeks hızında kazanılmış davranışlar" biçimıne gelmeli- dir. Hiç unutulmamalıdır ki: -• , ••=••"•:•'•;' Her durumda yapılacak bir şey vardır. Her durumda elden gelen her şey yapılmalıdır. Korkunun ecele faydası yoktur. Not: Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un konuş- ması depreme benzetildi. Ama bu konuşma öncü deprem değil. artçı depremdir, ikinci dereceden bir artçı. e-mail: erdalatao cumhuriyet.com.tr. Faks:0 212 513 90 98 Cizre Belediyesi Atağ^ın başkanhğı iptal edildi MntHabeıterServisi-18 Nisan seçımlennden sonra göreve gelen Şımak'ın Ciz- re ilçesi Belediye Başkanı ANAP'h KamU Atağ ile Mardin'in Ömerli ilçesi Be- kdiyeBaşkanı DSP'li Meb- met Alündağ'ın baskanlık- lan YSK tarafından iptal edildi. YSK. yaptığı ince- leme sonrasında Atağ'ın seçim başvurusundaki il- kokul diplomasının sahte olduğuna kararverdi. Altın- dağ'ın ise sabıkası bulun- duğu belirlendi. 18 Nisan seçimlerinin ardından, adam öldürdüğü iddiasıyla gündeme gelen ve günlerce ortadan kay- bolduktan sonra hakkında- ki cinayet davası yüzünden teslim olan ancak tutuklan- masına gerek görülmeyeıek serbest bırakılan Şırnak'ın Cizre ilçesinin ANAP'lı Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın başkanhğı iptal edildi. FP'detı belediye baş- kan adayı olan ancak se- çimleri kazanamayan Emin Dindar bir süre önce Atağ'ın başkanhğının ip- tal edilmesi için YSK'ye başvurdu. YSK'nin yaptı- ğı inceleme sonucunda. Atağ'ın ilkokul mezunu ol- duğuna ilişkin Silopi ilçe- sinin bir köyünden alınan diplomanın sahte olduğu saptandı. YSK; Cizre ilçe seçim laırulu aracılığıyla Atağ'ın belediye başkanlığının ip- tal edildiğini önceki gün tebliğetti. Seçim Yasası'ran 93'üncü maddesı uyannca Cizre'de belediye başkan- hğı seçimleri Türkiye'de gerçekleştirilecek ilk ara seçımleTİe birlikte yapıla- cak. Bu süre içinde ise ge- çici belediye başkanını se- çilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle