Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lstihbarat. Cengiz Yıldırım # Ekonomı: Özlem
\ üzak • Kültür- Handan Şenköken • Spor:
Abdülkadir Yücelman # Makaleler' Sami
Karaören • Düzeltme. Abdullah Yazıcı •
Fotograf. Erdoğan Köseoğlu 0 Bilgi-Belge:
Edibe Buğra %\\si Haberleri: Mehmet Faraç
Cumhuriyet
İmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç
9 Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkaya • Yazıışlen Mudünı İbrahinı
Y'ıldız 0 Sorumlu Müdür: Fikret tlkiz
0 Haber Merkezı Müdürü Hakan
Kara 0 Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Yayın Kurulu: Ilhan Selçnk
ıBaşkan).Orhan Erinç. Oktay
Kurtböbe. HiknKt Çetinkaya.
Şöknn Soner, ibrahim YüAz,
Orhan Bursah, MusUfa Balbay,
Hakan Kva.
Ankara Temsilcısi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan
No: 125, Kat:4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7
hat), Faks-.419SO270tzmirTemsücisı:SerdarKıak,
H.ZiyaBlv. 1352S 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117
0 Adana Temsilcısi: Çetin Yiğenoğlu, înönüCd 119
S.NoJ Kat:l,Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15
Müessese Mûdûnı. Üstân Akmen #
Koonimatör Ahmet Konıhan • Muha-
sebe Büknt Yener • ldare Hüseyin
G â r e r * Bdgı-Işlcm Nail In»l • Bıigı
sayaıSıstam Mûrüvrt Çilcr#Satış
FsriktKnza
MEDYA C: • Yonetım Kurulu
Başkanı - Genel Mudür Gülbin
Erduran # Koordmator Reha
tytman A Genel MüdürYardımcısı
SevdaÇoban Tel 514 07 53 -
513 95 80-5138460-61,Faks-5B84İB
Ya>ımla>an \e Basan: \enı Gun Haber Ajansı. Basuı \e Yayincılık A.Ş
Türkoca|ı Cad -9 41 Cağaloglu 34334 tstanbul. PK 24« - Sırkecı 34435 Istanbul
Tel (0712) 512 05 05 (20 hat)
Faks rû 212) 513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 15 EYLÜL 1999 îmsak:5.08 Güneş: 6.37 Öğle: 13.07 tkindi: 16.36 Akşam: 19.23 Yatsı: 20.45
Anadolu
Üniversitesi'nde
kayıtlar
• Haber Mcrkezi -
Anadolu Üniversitesi'ni
kazanan deprem
bölgesindeki öğrenciler,
kayıtlannı bulunduklan
yerlerde yaptırabilecekler.
Anadolu Üniversitesi
Rektörlüğü'nden yapılan
açıklamaya göre,
Kocaeli'ndeki öğrenciler
tzmit: Sakarya ve Bolu'daki
öğrenciler Adapazan;
Yalova'daki öğrenciler de
Yalova açıkögretim
bürolannda kayitlannı
yaptırabilecekler.
Anadolu Üniversitesi'nin
örgün eğitim veren fakülte
ve yüksekokullannda kesin
kayıtlar 15-22 Eylül
tarihleri arasmda yapılacak.
Deprem bölgesindeki
öğrencilerin kayıt
yaprırabilecekleri
açtköğretim bürolannın
adresleri şöyle:
Kocaeli: Fuariçi,
Venüs Restaurant yanı,
Izmit. Sakarya ve Bolu:
Sakarya Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi,
Mithatpaşa Mahallesi.
Adapazan. Yalova:
Bahçelievler Mahallesi,
Fatih Caddesi, Eczacı
Sokak, Yalova.
Moda rüzgârı
süpüyor
• Haber Merkezi ABD'nin
New York kenti, ünlü moda
tasanmcılannın eserlerine
sahne oluyor. Bryant
Parkı'nda düzenîenen
Ukbahar 2000 moda
gösterisinde, ünlü
mankenler tasanmcılann
giysilerini sergiliyorlar.
Tasanmcı Badgley
Mischka'nın yarattığı elbise
en beğenilen giysilerden
biriydi.
Yaz saati
uygulaması
• ANKARA (AA)-
Türkiye'de Güneş ışığından
daha fazla yararlanmak
amacıyla sürdürülen ileri
saat uygulamasından bu yıl
15 trilyon liranın üzerinde
enerji tasarrufu eide
edilmesi bekleniyor. 24
Ekim 1999'da sona erecek
yaz saati uygulamasından bu
yıl 500 milyon kilovatsaatin
(kwh) uzerinde bir enerji
tasarrufu sağlanacak. Bu
miktar da orta büyüklükteki
bir santrabn yıllık elektrik
enerjisi üretimıne eşit
düzeyde bulunuyor. 29 Mart
1999''dabaşlatılanve210
gün sürecek ileri saat
uygulaması, 24 Ekim'de
sâatlerin 02.00'de
bir saat geri ahnarak 01.00'e
getirilmesiyle son bulacak.
Kanlar
sona epdi
• KAYSERİ(AA)-
Kayseri-Malatya
karayolunda bulunan
Kültepe-Kaniş höyüğünde,
Prof. Dr. Tahsin Özgüç
başkanlığında bir grup
arkeolog tarafından 59 gün
önce başlatılan 51 'inci
dönem kazı çalışmalan sona
erdi. Bu yıl yapılan kazılar
sırasında MÖ 2000"li yıllara
ait 150 eser daha gün ışığına
çıkanldı.
Depremi yaşayan çocuklar, çizdikleri resimlerle korkulannı, umutsuzluklannı dile getiriyor
Gökyüzü hep ma\i olsıuı.••• Beş gün boyunca
çocuklarla oyun
oynayan, resim
yapan Nurten
Yıldınm, çoğunda
travma görüldüğünü
söylüyor.
tçlerindeki korkuyu
kâğıda döken
çocuklann yaşama
dönmesi için daha
çok sevgiye, ilgiye
ve desteğe
ihtiyaçlan var.
FİGEN ATALAY
Rengârenk boya ka-
lemleri arasından siyahı
seçti. Sonra kapkara bir
gökyüzü çizdi önündeki
kâğıda. Altını çarpı işaret-
leriyle doldurdu. Hani
kurtarma çalışmalan sıra-
sında canlı olmadığı sap-
tanan evlerin üzerine çi-
zilen çarpılardan... Kü-
çücük dünyasında şimdi
yalnızca ölüm, umutsuz-
luk ve çaresizlik var. Çiz-
diği resimlerde de...
Psikolog ve pedagog ab-
lalan, onu ve arkadaşlan-
nı oyun ve oyuncaklarla
yaşama döndünmeye çalı-
şıyor. Kimileri kolay dö-
necek gibi. Kimilerinin
ise gökyüzünü kapkara
gören bu çocuk gibi daha
çok desteğe, daha çok il-
giye, daha çok sevgiye ge-
reksinimleri var.
Psikolog adayı Nurten
Kimi gökyüzünü siyaha boyuyor, kimi yıkılan evieri ya da çadırkenti çiziyor. (Fotograf: HATİCE TUNCER)
Yddınm, Çağdaş Yaşamı Des-
tekleme Derneği'nin çadınnda
beş gün boyunca çocuklarla bir-
likte oldu.
Onlarla oynadı, resimler çizdi,
onlan kucakladı. Çocuklann ço-
ğunda travma görüldüğünü belir-
ten Yıldınm, izlenimlerini şöy-
le anlattı:
"Bu çocuklann dünyas karar-
mış. Çevreye karşı ilgisizlik, ağla-
ma, konuşamama sıkça rastladı-
gunız durumlar. Bir gün resim
çizmeterini tstedik.Bir çocuk gök-
yüzünü bunamen siyaha boyadı.
Kâgıdın altına da çarpı işaretJe-
ri koydu. Bu. ölüm ve umutsuz-
luk demektir. Çocuğun umudu
yok. Bir başka küçük çocuk. bir
günoynarkenaniden "Biliyorum
tdris öldü" dedi. Bu felaketi ko-
la\ atlatamayacaklar. Oyuncak-
larla rehabilite etme>e çalışıyo-
ruz, sevgi gösteri>oruy. O> un. U-
0 ve sevgiyk- kendilerini daha iyi
hissedivorfar. KucakJa\ip sevdiğiın
bir çocuk bir gün bana çikolata
getirdi, teşekkürünü böyle anla-
tıyordu. Zekâ özüriü bir çocuk
önce çadıra gelmek istemcdi, ağ-
ladı. tlk gün annesiyle bir kenar-
da durup >alnızca sevTetti. tkin-
ci gün sabahı annesine,'Hadi oyu-
na gidelim' demiş.*
1
Kaybetme korkusu».
Korku. yalnızca deprem ço-
cuklannın resimlerinde değil. Is-
tanbul'da yaşayan. depremi tele-
vizyondan izleyen çocuklar da.
aynı felaketin kendi başlannage-
leceği korkusunu yaşıyor ve bu-
nu resimlerine yansıüyor.
Yeşilyer Çocuk Evi'nin çocuk-
lan. depremi anlattıklan resim-
lerde kendi korkulannı da dile
getirdiler.
Çadırkent'i çizen Ceyda, çiz-
diği resmi, "Çocuk çadınnı bul-
maya çalışıyor, çadınnı ka>bet-
miş. Çocuklar >
p
ahuz kalmış" di-
ye anlattı. Kerem. "tnsan tele-
vizyonda kendi oinin yıkıldığını
görüyor" diye açıkladı resmini.
Ece'nin resminde. "Ev yıkıl-
mış. Bebek ölmüş. Anne a>akta
durmuş, çocuklannı öldü sanı-
yor". Deniz'in resminde de "An-
ne çocuklanru ötdü sanıyor ama
çocuklaryıkılan evin içmdeymiş"
Eylül'ün resminde ise, "Ço-
cuklann ovuncaklan soka-
ğa dökülmüş. Kaduüar ve
çocuklar sokakta kanyor".
Yeşilyer Çocuk Evi'nde gö-
revli psikolog Dkay Akahn.
bu resimleri çizen çocukla-
nn, aynı durumun kendi baş-
lanna da gelebileceğini dü-
şündüklerini ve anne-baba-
lannı kaybetme korkusunu
resimlerine yansıttıklannı
belirtti.
Akahn, gökyüzünü kara-
ya boyayan çocuğun restni-
ni, çocuğu resmi çizerken iz-
lemeden, onunla konuşma-
dan yorumlamanın doğru ol-
mayacağına dikkat çekerek,
bu resimle ilgili olarak genel
anlamda şunlan söyledi:
"Siyahuk, depremin gece
olmasıyla özde^eşmiş olabi-
lir. Siyah, ko>u lacivert, koyu
gri renkler, anksiyete ya da
depresyon ifadesidir. Tekba-
şına yorumlamak doğru de-
ğil ama bu çocuğun psikolo-
jik tedaviye üitiyacı oJabilir."
Çocuklann
yanında dikkat
tlkay Akalın, yetişkinle-
rin deprem korkulanru ço-
cuklarayansıtmaması gerek-
tiğini, anne-baba davTanış-
lannın ve televizyonun çocu-
ğu çok etkilediğini vurgula-
dı ve şu örneği verdi:
"Btitün çocuklar etkflendi
ama bir çocuğumuz o kadar
etkilennûş kL 1.5 saatük öğ-
le uykusunda dört kez bağı-
rarak uyamyor.Çünküanne-
si depremden çok fazla etkilenmiş
ve bu çocuğa yansunış. Çocuklar,
anne-babalanndaki tedirgüıliği,
korku\u hemen hissediyor. Onla-
nn yanındatankinliobnak. ruh sağ-
lıklânnı korumak gerekhor. Dep-
remi, anlayacaklan dille, bflimsel
olarak açıklamak gerekhor. Dini
inançla açıklamak da sağhklı de-
ğü. Çünkü çocuklarda soyut dü-
şünme yeteneği oluşmuş değfl. Ye-
tişkinkrin de deprem korkusunu
üzerinden atabilmeleri için daha
sosyal olmalan, sevdikleri şeyleri
yapmalan yararh olabüir."
Özel okullar ve Anadolu liseleri
Kontenjanlar
dolmadıHaber Merkezi - Bazı
özel okullarla Anadolu
hseleri, 1999-2000
öğretim yılına
açık kontenjanla
başladı.
Kontenjanlannı
dolduramayan
okullarda kayıtlar
devam ediyor.
Açık kontenjam
bulunan özel okullar
arasında Alman Lisesi,
Üsküdar Amerikan
Lisesi ve ltalyan Lisesi
de bulunuyor.
Kontenjan açığı
bulunan okullardan
bazılan ve açık
kontenjan sayılan
şöyle:
Anadolu liseleri:
Beyoğlu Anadolu
Lisesi: 8
Vefa Anadolu Lisesi:
12
Gazi Osman Paşa
Anadolu Lisesi: 7
Maltepe Anadolu
Lisesi: 3
Adile Mermerci
Anadolu Lisesi: 12
Özel liseler:
Alman Lisesi: 6 erkek,
7kız
Ayazağa Işık Lisesi: 10
Bilgi Lisesi: 12
Gök-Dil Lisesi: 26
Işık Lisesi: 16
ltalyan Lisesi: 2 erkek
Üsküdar Amerikan
Lisesi: 10 erkek
e-posta : tan (g prizma. net tr
DNA'lara müdahale farelerde olumlu sonuc verdi
Zekâyı etkileyengenin mnde
• Son günlerde gerçekleştirilen bir çahşma, belleğin nasıl çahştığı konusuna ışık
tutarken, genlere müdahale yoluyla insanlann zihinsel yeteneklerinin geliştirilip
geliştirilmeyeceği sorusunu da gündeme getiriyor. Çahşma bilim dünyasında tartışıhyor.
Çeviri Servisi-ABD'nin önde ge-
len bilim merkezlerinden M.Î.T.
Princeton ve Washington Üniversi-
tesi'nin işbirliği sonucu gerçekleşti-
rilen bir çalışmada, DNA'lanna mü-
dahale edilen bir deney faresinin,
normal bir fareye oranla daha hızlı
öğrendiği, belleğinin güçlendiği ve
çevresel değişikliğe daha çabuk uyum
sağladığı görüldü. Saygın bilim der-
gisi "Nature"da yer alan çahşma ra-
porunda şöyle deniliyor. "Bu çahş-
madan çıkarttığımız sonuçlar bize
memelilerde genetik yapı>'a müda-
hale edüerek zihinsel ve binşsel yete-
neklerin geuştirflebDeceğini gösteri-
yorf
Çalışmanın sonuçlan bi-
lim dünyasında şiddetli tar-
tışmalara yol açtı. Tepkile-
rin bu denli sert olmasının
nedeni, zekânın genetik bir
alt yapıya bağlı olarak de-
ğışiklık gösterdiği ıddıası-
nm uzun süreden beri bilim
adamlannın arasını açma-
sıydı. Rkhard Hermstein
ve Charles Murray'm kale-
me aldığı ünlü "Çan Eğri-
si" isimli kitaptaki IQ'nun
ırklara göre değişim gös-
terdiği tezi, ırkçıhğı tetikle-
diği gerekçesiyle yıllardır
eleştiriliyor. Bununyanı sı-
ra zekânın son derece "kay-
gan" bir kavram olması tar-
tışmalan somut bir zemine
oturtmayı güçleştiriyor.
Ahlakiboyut
tartışılıyor
Bilim adamlan zihinsel
yetenekleri geliştirilen "Do-
ogfe" adlı farenin üstünlüklerini ka-
bul etmekle birlikte, insan ile fare ara-
smda çok büyük farklılık olduğuna
dikkat çekiyor. Ne var ki bu tür ça-
lışmalann giderek insan zekâsına
müdahaleye uzanacağı konusunda
herkes hemfikir. Özellikle Alzhe-
imerhastalığı gibi, belleği tutan has-
talıklann tedavisinde bu çahşmalar-
dan elde edilen bilgilerden yararla-
nılması kaçınılmaz. Kaldı ki Prin-
ceton Üniversitesi'ndeki araşttrma-
cılar şimdiden ilaç şirketleriyle tema-
sa geçerek, çalışmaİannı ticarete dök-
meye hazırlanıyor. Bu arada tümüy-
le sağhklı insanlarda araştırmanın so-
nuçlanyla yakmdan ilgili. Kendile-
rinın ve çocuklannın zihinsel faali-
yetleriru güçlendirmeyi amaçlayan bu
insanlar, olayın ahlaki boyutunu göz
ardı ederek tıbbın sağladığı tüm ola-
naklardan yararlanmaya bakıyor.
Bellek açıkhk kazanıyor
Araştırma, teda\ı boyutunun yanı
sıra. bellek konusunda da bugüne
dek yanıtlanamayanpek çok soruya
da açıklık getiriyor. Oncelikle belle-
ğin bilincin vazgeçilmez bir unsuru
olduğu konusu kesinlik kazandı. Chi-
cago Ünıverisitesi"ndenJaneBen Hut-
tenlocker bu konuda şöyle konuşu-
yor "Algılamawdüşünceev1emiara-
sındaki boşluğu bellek doldurur."
Bellek kişiye özel bir çerçeve. bir
ortam oluşturur. Kişı. bellek yardı-
mıyla kendisinin, çevresindeki di-
ğer insanlann ve koşullann farkına
vanr. Bellek aynca geçmiş, şimdiki
zaman ve gelecekle ilgili bilinci oluş-
turur.
Belleğin tek başına bir olgu olma-
dığı, aksine beyinde bir sıstem oluş-
turduğu gerçeğinden yola çıkan bi-
lim adamlan. bellek sistemlerinin
tek tek farklı fonksıyonlara sahip ol-
duğunu ve bu sıstemlerin birlikte,
sorun çıkartmadan. işbirliği içinde ça-
lıştığım ileri sürüyor. Örneğin bisik-
lete bindiğiniz zaman. bisıkletin uze-
rinde düşmeden nasıl duracağınız
farklı bir nöron demetinden gelir-
ken, hedefe nasıl gideceğiniz, hangi
yolu izleyeceğiniz başka birnöron de-
metınin öncülüğunde gerçekleşiyor.
Ancak bisıkletin sürücüsü olarak siz,
bu bilgilerin teker teker farkh kay-
naklardan geldiğini hiçbir zaman
fark etmezsiniz.
Parçalı bir çalışma düzeni göste-
ren belleğin bu özelliği, hastalık ve-
ya kaza sonucu belleği zedelenen ki-
şileri inceleyen bilim adamlan tara-
fından da kabul görüyor. 1953 yılın-
da sara krizleri nedeniyle beyninin
ön kısmı çıkartılan bir hastanın ser-
gilediği davTanışlar bu konuda tipik
bir örnek oluşturuyor. Şu anda hâlâ
yaşamakta olan hastanın hipokam-
pus bölgesi, beynin ön kısmı ile bir-
likte çıkartıldığı için. hasta-
nın belleği yeni kayıtlan ka-
bul etmiyor.
Hasta, bugün ameliyat-
tan sonra yaşadığı hiçbir
olayı anımsamıyor. Buolay
bilim adamlanna şunu öğ-
retti: kısa süreli anılar hi-
pokampus ve beynin alın
kısmında depolanırken, sü-
reli ve kalıcı anılar beynin
arka kısimlanna kaydedili-
yor.
Bugün söz konusu hasta
ile Alzheüner hastalannın
sorunlannın benzer olduğu
düşunülüyor.
Beynin amigdal denilen
bölgesinde başta korku ol-
mak üzere şiddetli duygu-
sal anılann depolandığı da
ileri araştırmalarda ortaya
çıktı. Bu arada ses, isim, şe-
kil ve doku farklılıklanna
ilişkin anılann da beynin
korteks denilen dış tabaka-
sındaki spesifik alt sistemler tara-
fından depolandığı biliniyor.
Tıp etiği iziıı vermiyor
Beyni görüntüleme tekniklennde-
ki gelişmelerin paralelinde anımsa-
ma sırasında beyinde ne olup bittiği
daha iyi anlaşılıyor.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında
Princeton Üniversitesi'ndeki bilim
adamlan, insan genlerine müdahale
etmeyi şimdilik düşünmüyor. Kaldı
ki ABD'de yürürlükte olan tıp etiği
de buna izin vermiyor. Bunun yanı
sıra bilim adamlan, belleği etkileyen
tek bir genin bulunduğuna ilişkin
yanlışbirizlenimin de edinilmemesi
için çabalıyorlar.
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
'Kıdemli Hırsızlar'la, 'Gecikmişler'in Savaşı mı?
l/emeraltı Caddesi'ndeki (Izmir/Konak) sokak
r\kitapçısından, satın aldığım o kitap, başıma ne
işler açacaktı!
II. Dünya Savaşı yılları. Ortaokulu henüz bitirmiş,
Nâzım Hikmet'e hayran, şiir meraklısı bir öğrenci-
yim; kaidınmda sergilenen kitaplann arasjnda, gö-
züme birden inanılmaz güzellikte bir kapak çarpıyor;
Ali Suavi bey'in ünlü kapağı, 'Gamalı haç ve kuru
kafa'; uzerinde yazarın adı Nâzım Hikmet, ve kita-
bın başlığı: "Alman Faşizmi ve Irkçıhğı." Ne yaJan
söylemelı, o tarihte, şairin böyle bir eseri olduğun-
dan habenm yoktu; bir an, şiir kitabı fılan da san-
mıştım galiba; anhası minhası, kaç paraysa bayılıp;
o güne kadar, hep eğri büğrü el yazması kopyalar-
dan okuyabildiğim şairin, doğru dürüst dizilip basıl-
mış ilk kitabını -başırna saracağı onca dertle birlik-
te- satın almış oldum.
Paris yıllarımda, aramızda Faşizm bahsi tartışıl-
dıkça, hep düşünmüşümdür; belki söylemişimdir
de: 30'lu yıllarda, Türkiye'de fikir düzeyinde Fa-
şizm'i açıklamak, Nâzım Hikmet'in işi mi olmalıy-
dı? Ortaokulu henüz bitirmiş bir öğrenciydim, ne
kadar meraklı da olsam, ilk okuduğumda kitaptan
hiçbir şey anlayamamıştım: Almanlann, Gobine-
au'dan mülhem, Rosenberg'in çabalanyla; dünya-
yı kana boğacak, açıkça ırkçı bir 'ideoloji', bir de 'kül-
tür teorisi' geliştirdikleri malûm; Nâzım Hikmet, bu
düşüncelerin insanlık dışı ne müthiş sonuçları ola-
bileceğine işaret ediyordu. Hâlâ ezberimde olan, ki-
tabın son cümlesi; bir incelemeci/araştırmacının de-
ğil, bir şairin son cümlesiydi:
'Faşizmin dış politikası harptiıi"
Malı klm götürecek
1
davası...
Günümüzde, gözü açık hemangi bir şehirli çocu-
ğa, Margot'yu görse, hiç şaşırtıcı gelmeyebi-
lir. tweet ceket, serge pantolon, kulüp kravat; en-
sesi traşlı, kesik saçlan, bhyantinle dümdüz arkaya
taranmış; elinde piposu, duman duman; süslü püs-
lü bir kadın! Oysa, yüzyılın ortasında (50'li yıllar), Pa-
ris'de bile 'şaşırtıcı' sayılırdı. (Bkz. 'Hangi Seks',
'Yanlış Kadınlar, Yanlış Erkekler1
)
Margot 'as/7'di, bildiğimz gibi Avrupa'lı' 'asalet',
toplumdaki mutlak iktidan elinden almış olan 'bur-
juvazi'yi, basbayağı aşağı görür, küçümser; Margot
da küçümsüyor; içinden henüz çıktığımız, II. Dün-
ya Savaşı'nın, onun nazannda manası, 'dünyayı
soymakta gecikmiş hırsızlann, önceki uyanıklaıia
kapışmasından ibaret'İır. öncekiler, elbette Ingilte-
re ve Fransa oluyor, sonrakiler ise, Almanya ile
Kah/a!
Ben o yıllarda, iki büyük dünya savaşının da, ne-
den Avrupa'da, yâni dünyanın bu en gelişmiş, en
'medeni' kıt'asında başgösterdiğini anlamaya çalı-
şıyordum: bunun adinin bayağısı, bir 'malı Mm gö-
türecek' davası olduğunu, tam kestiremeden!
Almanlar'ın adı bile yok...
A ndre Malraux, 'Avrupa kültürü' dıyebirşey ol-
/ımadığından emin; 'birara Ingiliz, birara Fran-
sız ağııiıklı bir kültür gelişir gibi olmuştur', diyor, far-
kında mısınız, Almanlann adı bile yok; bizim nesil ki,
iki dünya savaşının türlü 'seyyiatını' görmüş ve ya-
şamıştır, buna şaşmaz; iyi de, xx. yy'ın son çeyre-
ğinin çocuklarına; Goethe'siz, Beethovven'siz,
Koch'suz, Kant'sız. Schopenhauer'siz, Marks'sız
ve Engels'siz, vs vs... bir 'Avrupa Kültürü'nü nasıl
izah edeceksiniz?
Izaha ihtiyaç hissetmezler ki! 'Sistem'in dışında-
ki ülkelerle ve tarihleri ile ancak son yüz senedir, doğ-
ru dürüst ilgilenmeye başladılar. Laik ve demokrat,
yâni bütünüyie rasyonalist (akılcı) Avrupa, ge-
zegenin kendi dışında yaşayan bütün halklannı
soyup sogana çevirmek, domuz gibi beslenmek
için savaştığını saklayamıyordu: yeryüzünün en
gelişmiş, en vaıiıklı, en kültürlü ülkeleriydi bun-
lar, öteki -geri kalmış- ülkeleri tek başına soya-
bilmek için, vırt zırt savaşıyor; geliştikleri 'mü-
tefennin' silahlarla, yalnız birbirierini değil, bü-
tün yeryüzünü kana boğuyorlardı.
Ya öteki halklar? Eskilerin dediği gibi, onlann 'ki-
tapta yeri bile yoktu'. Acaba?
Avrasya uygarlıktan 'yorulmuştır
\X imse kondurmuyor, belki de yakıştırmıyor ama;
r\kim ne derse desin, 'Sovyet Bloku' yeryüzünü
yiyen 'Sistem'e karşı örgütlü ilk 'Avrasya Tepki-
s/'dir; aynca, tepkinin o taraftan gelmiş olması, ak-
la son derece yakın: yeryüzünün gelmiş geçmiş, en
büyük dört uygarlığı, oralarda büyümüş serpilmiş-
tir. Avrupa gibi bırkaçar yüz, bilemedin bin senelik
değil; binlerce senelik Çin, Hindistan, Slav veTürk
Uygarlıklan; bunlara, gözünüzü bile kırpmadan,
Iran'ı, Endonezya'yı ve Güneydogu Asya'yı ekle-
yebilirsiiz. Avrupa, o yürekler.acısı Ortaçağ karan-
lığından çıkarken; Avrasya, aslında 'uygarlıktan yo-
nılmuştu'; dahası, öyte bir dünya idrâki geliştirmiş-
ti ki, Avrupa'nın oburca önemseyip üzerine saldır-
dığı 'maddiyatı', parmaklannın ucuyia, -hatta, biraz
da küçümseyip, tiksinerek- itiyor; zira 'ölümün ev-
rendeki mutlak hâkimiyetine' o kadar inanmıştırl
Düşünüyorum da, Asya'daki 'kâdim'medeniyet-
lerin, sonradan görme Avrupa'yı ve Avrupa'lıyı, cid-
diye aimalan için, iki yüz yılın filân geçmesi icâp et-
ti; bir insan için, bu çok uzun bir zaman: ama, top-
lumlar için, hayli kısa sayılır Çin Halk Cumhuriye-
ti kurulduktan sonra, 'Sovyet Bloku'na katılınca
daha sıkı ve mantıklı bir iş ve güçbiriiğini gerçekleş-
tirebilseydi; acaba; ya da Doğu Bloku ile Bloksuz-
lar (Üçüncü Dünya), Avrupa Kültürü, bugünkü taf-
rasını takınabilir miydi? Çünkü, ayıptır söylemesi;
'Bat Medenryeti' adı verilen 'gerçek', neresin-
den bakılsa, mityan ancak bulan bir insan krtle-
sinin, insanlığın bütününe 'hükmetmesi'; onun,
kendine mahsus tarihini ve medeniyetini, hiçe say-
ması; en önemlisi, ekonomik zenginliğine ustu-
rupla el koyup, bir güzel 'yemesi'dir.
Hani 'Yeni Dünya Düzeni' deyip duruyorlar ya;
bunun farklı bir şey olduğunu kim kanıtlayabilir, doğ-
rusu çok merak ediyorum.
httpV/www.prizma.net.tr/AlLHAN
http^/www.bilgryayınevi.com.tr7ailhan
Faks/0-212/2601988